Kültür Sanat Edebiyat Şiir

tımarhane duvarı sizce ne demek, tımarhane duvarı size neyi çağrıştırıyor?

tımarhane duvarı terimi Maria Puder tarafından tarihinde eklendi

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    ……
    GELDi GECTi DÜNYA TAKViMINDEN BIR ZAMAN
    ……..
    Kar camur buz ayazla `izine gelmelerinI getirdigi soguk günlerin simsicak gözle görünür elle dokunur dille söylenir düsle yasanir hasret hayalimsileriydi…

    Kilitleri tiklim tiklim kusaklarla etrafi sarili baglardan cözülüp cilan valizlerde kimi kutusundan kimi ambalajindan herkesin kedininkini bekledigi merakin gömlekler etekler bluzlar enrtariler pantollar boyunbaglari gocuklarin nakisli kurdeleli ve püsküllüsüyle, el cantalarinda ütüden kanevice dominolarina, igne iplige, ev ve mutfak aletlerine, cizmelere , sulu boya takimlarina, tras makinalarina ve nice niceleriyle, genelde aksamin alaca karanligi cökerken daglarin mor sessizligi icinden cikar gelir; ve sabahi bekleyemezdik kucak dolusu sarilmalarin bize babami getirdigi koskcaman huzurun dizleri dibinde tütün sarar yakardi gazli cakmaginda geceleyin, herkesle beraber konuya komsuya ebeye dedeye tüm özleyip sevdiklerime hediyem olsun diyen..

    En cok da her sefer bir baskasi radyo getirirdi. O gelmeye son getirdiklerinin ne kulpu kalirdi ne ibreyi gösteren dalgayi arayan ve aksam kararir kararmaz isli ciranin yetismedigi yerlerde yakip yakip söndürdügü, carcabucak pil harcayip tüketen lambasi.

    Kapakli kapaksiz pikaplar da getirirdi. Her seferinde bir baskasi ve yenisinin, kapakli olanlarin kablosuna bagli hoparlörü de ordaydi. Pilaklar vardi ki, ALBÜM`lerce. Ben göbekli göbeksiz olanlarina veya rengine göre Neset midir, Haci Tasan mi, Muazzez Türing mi yoksa Yüksel Özkasap mi, orda tanir bilirdim. Her defasinda bütün pilaklari hasir yere minder yahut kilimler serili sedirlere yayar serer, calan sazin söyleyen her sesin sevdigim yerlerini defalarca tekrar tekrar catur kütürdeterek igne mi bozarim pilak mi cizerim demeden hurdaya cikincaya kadar calip söyleyenleri ruhuma yedirir aklima ve gönlüme yazardim. Bakar eder olmaz,diger baska izinlere gelislerinde kutu kutu pilak calar igneleri getirirdi ve giderken de yariya yainini hurda ettigime gülümseyerek gözlerimden öperek bana gözü gönlü tüm zenginliklere doymuslugu yasam degerlisi mirasa yadigar eden dünya bir insan güzeli sevgili babam.

    Sonra `Zeynebim Almanyanin Yolunu Tuttu ` ve `Almanya Aci Vatan `calan teyipler getirdi. Yüksel Özkasap da vardi Gurbet Tireni calip cagiriyordu Gülcan Opel ve Arif Sag`la beraber Icki nedir bilmezdim, bana SARHOS diyorlar varsin desinler sesinden solugundan, esince güz dökülünce yola sokaga ve yaginca kar, rüzgarin haber verip müjdesini getirdigi yaz yazdi sessizluk susarak yazilanlari okudu, bir essiz emsalsiz hatirada künyesi sonsuzluga kaldi, ve böylece kimi üryan kimi düs, dünya takviminden geldi gecti böylece bir zaman.

    Seyfi Karaca……..Eylül / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 02.09.2022 - 14:48

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    ..Askerligi ödeyene muhafligi serbest ödemeyene mükellefiyeti mecburi, `bu fakir burda sizi idare ettikce `….gibilerle güttügü kalabaliklari kurtulusu olmayan ablukaya sarip, bagimliliga raflayip, esarete sindirip, tepkisiz duyarsizliga korkutup, kafa bulup, dalga gecen ve kendi yarattigi sorunlarin yapay tanri formatina sürekli yokluktan sefaletten yasam kalitesi hayat güvencesi iletisim itibari ve inanci yerlerde sürünmeye alcaltip incitip düsüren sabirlarla sinanmayi okuyup üfleyip, bangir bangir her firsatta her yoldan her kanaldan her saat her saniye hayatini kararttigi toplumsuzluga kendini dayatip gererek ezberden konusan tahsil sabir telkinli afyon taksim ve nakarat, cürümenin kaplayip fiskirdigi hastalikli sorunlu yapay zeka ile dolasimini saglayan izdiham ve intihar cöplügüdür artik.

    KI orada bir cocuklu olmaya bile sabri tahammülü bilgisi becerisi akli vicdani sevgisi saygisi hic olmayan veya danismanci reklamci dizici oyuncu pisikologlardan ücretli danisarak dlim gidim uyusup afyonlanip avunmaya ayri gayri kafada, aliskanlikta ve bir arada kopuk iliskisiz yasamlarin hergün hersaniye ayrilip bosanip tekrar baglanti kurdugu sinyal sirenlerle, hic bir seyle doyumu kanaati hazzi ilgisi iliskisi cevresi toplumu kültürü saygin dili ögzür ve özgün kisiligi yahut mutlulugu olmayan, birbirine artizlesmenin yilgin bitkin bezgin igrenik gerilimli bunalimli ve MAFYA mabetli siddet bagimliginin ÖZENTI toplumu beton bloklu sahralarinda mutsuzluk yüzdesi yüksek zirveli tavan yapmaya yerlesir mezarlasir.

    KI artizler, herseyi abartili farkli yapay gardoraplarda filimlere sardiran makaralarin begenisini doyurup kandirmak icin, kazandiginin yarisini katologdan secme poza renge sükseye yedirip giydirmek zorunlulugu olan tutsakligin esaretiyle mecbur mükellefti..

    Ordan buyana siyasi ekonomik kültürel felsefi idari inancta itibarda devlet millet hak hukuk onur akil duygu düsünce vicdan tanimaz umursamaz simdi herkes, korkunc bir abartinin hep kendi tarafinin saldirgnligini hukuksuzlugunu zulmünü ayibini sucunu sabikasini kirini zehrini siddetini pisikomanyak ihtiras egilim amac ve niyetiyle öncelikli imtiyaza herkesten degerli sayip secen yücelten ayiran koruyan kayiran bozuklugunu artizlesip süslenerek devleti ortadan kaldirmanin her yolunu hünerini irini iltihabi üstünden fiskiran kirli karaktersiz yollarla satin alip, insanlik yorgunu yasam bezgini ve eylül sarmali ülke topragina cöküp cöreklenen güruh keyfiyetini hakim ve hükümran kilmakta..

    ( Eylül Topragina Düsen Dökülen Sarmal`baslikli yazdiklarimdan )

  • Maria Puder
    Maria Puder

    SAVAŞ BUDUR ZAFER BUNA DENİR




    Zafer Türk'ün mühürüdür .Çağlar boyunca,dünden bugüne, yenildikçe dirilen, bölündükçe çoğalan atalarımızdan kalan en büyük miras ,'Türk nerede ise yurdu orasıdır' olmuştur. Türk nerede savaşıyor ise orası müdafaa edilecektir. Eğer ki bu satıh bütün vatansa,o vatan savunulacaktır.

    Atamız Osman Bey'in mezarına Yunan bayrağı dikilmişti ya hani ve bugün torunları aramızda olanların ataları kanı bozuk soysuzların Saidi-Nursigiller, Rumlar,Ermeniler, İngilizler, İtalyanlar ve onların devşirmelerden soyları o günlerde çok sevinmişlerdi. O torunlar ki bugün'' keşke Yunan Galip gelseydi''der dövünürler,bilirsiniz. İstanbul'dan İzmir'e ve hatta Akdeniz'in kıyıları,sınırlarımız olduğu gibi işgal altında inim inim inlerken Yunan gavuru ingiliz'den desteği alıp 100.000 kişilik ordusu ile 45.000 kişilik fakir, fukara silahsız ve cephanesiz ama cesur, ama inançlı, ama başlarında dağ gibi Başkomutanları olan Türk ordusuna taarruz etmişti. İnönü Zaferlerinden sonra Kütahya ve Eskişehir kaybedilmişti. İsmet İnönü bile artık sonumuzun geldiğini düşünüyordu. Unuttukları şey, o Mustafa Kemal Paşa idi.


    '' İsmet, gözün aydın, savaşı kazandın''


    '' Bırak gelsinler. Onları vatanın har-imi ismetinde boğacağım.''

    Sözlerini istedikleri kadar sahte tarih uydursunlar asla tarihten kimse silemez.

    Utanıyorum PAŞAM, utanıyorum. ''Atatürk geri çekilmiş, Yunan'ı Anadolu'nun bağrına sokmuş, halkı kırdırmış,'' diyorlar. PAŞAM, tarihinin tahripçisi, ulusun tahrikçisi ucube fitnecilere bir kez daha öğretelim, sahte rica Alparslan'dan bu yana Uygurlardan Moğollar'a ve en sonunda Kurtuluş Savaşı'nda Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün ve tarihler boyunca Türk'ün kullandığı bir savaş tekniğidir. PAŞAM, Başöğretmenim, Türk Ulusu benliğini unutuyor, tarihini öğrenmekten aciz bir millet ardın sıra yetişiyor,utanıyorum PAŞAM, utanıyorum. Ancak senin bıraktığın mirasa ve bizlere bıraktığın gençliğe hitabe, nutuk , yazılı kitapların, hakkında söylenler ve onlarca öğüt dolu sözlerine ve vecibelere andolsun ki ne adını ne tarihimi ne de nereden geldiğini asla unutmayacağım ve unutturmayacağım.

    3 kaburgası kırılmış Başkomutan,çarığı yırtık tüfeği kırık, yorgun Türk ordusu ''olmaz, olamaz''denilenleri başarmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi veya herhangi bir yenilgi yüreği vatan aşkı ile yanan bir orduya ne yapabilir!
    '' Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır.O satıh bütün vatandır''


    Sarı saçlı mavi gözlü kurt bir kez daha düştüğü yerden kaldırıp zafer'e koşturunca ordusunu vatının her karış toprağı şehit kanı ile sulanmadıkça vatanı terk etmeyecek olan Türk Milleti, ileri koşacaktır, daha ileri.22 gün, 22 gecelik dünyanın en uzun süren Meydan Muharebesi ile bir ölüp bin dirilen ordumuz Sakarya'da yeniden tarih yazmıştır. Malazgirt'ten Sakarya'ya uzanan kurt kapanı mavi gözlü DEVin ellerinde yeniden canlanmıştır.

    İsmet PAŞA, Fevzi PAŞA ve bütün komutanlar artık yenildiklerini düşünürken Atatürk şunu demiştir;


    '' Fevzi PAŞA sen ne diyorsun! Papoulas yeni birlikler getirmiyor, Papoulas, birliklerini kaydırıyor. O, birliklerini kaydırıp geri çekilirken İsmet paşa'ya selam edin, zaferimiz kutlu olsun.''


    Yunan gavuru İngiliz desteği ile Eskişehir civarında yeniden oldukça güçlü bir şekilde mevzilenmiştir. Yine unuttukları bir şey var; Onun adı Mustafa Kemal Paşadır ve şunu der,
    '' Cesaret gösterip tehlikeye atılan kazanır. Korkak kalp daima mağlup olur''


    Çorabından öküzüne kadar tek bir altın dişine kadar ordusuna vermiş bir de üstüne canını ortaya koymuş Türk milletine bu zaferi borçlu olduğunu bilen Atatürk Kara Jumboları da unutmamıştır. Onların torunları hala aramızdalar. Unutma, Türk milleti! ''Mustafa Kemal eğlenip maçlar, balolar düzenlerken gariban Anadolu Müslümanları ölüyordu'' diyerek sahte tarih yazanları asla unutma. O maç gecesi Atatürk, taarruz emrini vermiştir. Ey Türk, aç da şanlı tarihini bir oku, bir daha oku, bin daha oku!


    Yunan'ın en güçlü olduğu Afyon'dan yürüyen Çılgın Türkler varını yoğunu bu taarruza yine bir 26 Ağustos günü, Malazgirt'in dirildiği tarihe denk getirip Türk'ün adını ve dahi Mustafa Kemal Paşa'yı dünyaya kazımışlardır. Hangi densiz bize zincir vurabilir. Hangi ahmak Türke adını unutturabilir?


    Kurt kapanı harekete geçmiştir. Kocatepe sarı saçlı Türk kurdunu ağırlarken Yunanlılar Zafer sandıkları uykunun derinine düşmüşlerdir. Dağılan sisin ardından Türk topları mevzileri döver ve İsmet Paşa'nın sesi Kocatepeye yankılanır.

    ''Ateş!''



    Güneyde ordusu yok olan Hacıanesti bir yatın içinde eğleniyordur 28 Ağustos 1922'de istifa ederek Yunanistan'a kaçarken fesli torunlarına bir vasiyet bıraktığını tahmin ediyorum.Şöyle demiş olmalı; ''Savaş vererek alamadığımız bu topraklara bir gün elinizi kolunuzu sallayarak Türk kimlikleri ile gireceksiniz, elinizde Kur'an dilinizde iman sözleri, kalbinizde Yunanistan olacak. Türkleri öyle bir asimile edeceksiniz ki Türkler, Türk olduklarını söylemeye utanıp kendilerini Arap sanacaklar. Bir ulusun Ulus kavramını elinden alırsanız geriye boş ve fethedilecek toprakları kalır.''


    Aziz milletim aranızda verdiğiniz sözü unutan varsa Reşat Paşa'nın Çiğiltepe'deki onurunu hatırlayın ve gerekeni yapın. Nereden geldiğini unutan Türk,Türk değildir. Eğer Yakup Şevki paşa gibi yanıldığınızı kabul edip Atatürk'e ve Kurtuluş savaşı'na ve dahi 1071 gününe ve dahi Uygurlara ve hatta daha ötesine Göktürklere,Sakalar ve Kıpçaklara, Sibirya sırtlarına dek var olmuş atalarına sahip çıkacaksan yeniden aramıza dön. Sen Arap değilsin!

    30 Ağustos günü topu ile tüfeği ile taarruza kalkan Çılgın Türklerin Başkomutanı yerinde duramıyordur ve kendini Ateş hattına atar. Nerede görülmüş bir başkomutanın ateş hattına girdiği ama o bir Atatürk. O bir Türk kurdudur. Siperlere çıkar, engin mavi gözlerinden fışkıran alev topu ile ileriye bakarak haykırır;

    ''Hacıanesti, mağrur kumandan, gel de ordularını kurtar!''


    İngilizlerin, ''Türkler burayı 6 ayda geçerse 6 günde geçtik saysınlar'' dedikleri o güçlü, o çok güvendikleri mevziler, Yunan gavuruna mezar olmuştur.

    '' Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!''


    8 günde 400 kilometre yol kateden Türk Ordusu, 9 Eylül'de Yunan'a yüzmeyi böyle öğretti. Şimdi, var mı hala aranızda yüzme öğrenmek isteyen?

    D...

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 29.08.2022 - 14:45

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca


    UMUMA TEKABÜL GÖRÜNTÜLÜ RESMiYET
    ……
    Film cevirip kivirip oynuyor, fakat gercek ölümler kullaniyorsa fitne fecir dünyasidir, en cok da ve her ne kadar akilli zeki cesur yigit vicdani duygusu düsüncesi sorumlulugu insan halli vakti yerinde olsa dahi, aldatilip carpilip kazziklanmanin istismar cevrim carkina ugramaya, hepten üzülmeye, tümüyle asap moral bozmaya ve köklü kandirilmaya en yatkin en yakin insanlardir, hayata dünyaya ve insanliga kalbinin ici disi kadar iyimser bakip görüp bilen infial..
    Ha bunda gercek inanc itibar onur haysiyet manasinda kim kaybeder…? Elbetteki özü yüzü sözü samimiyeti onuru vicdani iradesi surati karakteri kisiligi olmayan kahpe pezevenk hirsiz arsiz soysuz yolsuz tarz tip ve türünü kendine layik gören mahluk..!

    Popülizm denen kör catal topal kirli irinli kusuntu ve balgamik canaklasma burasidir. Kayiptan ziyandan birikmis yigilmis dertli sorunlu toplama kul köle müsveddesi haline getirdikleri kuru kalabaliklarin, secenesiz iradesiz yetkisiz mecburen zavallilik göstergelerine bagimli korkuyu darligi zorlugu yasayarak sürdürüp tasimaya afyonlasmis uyusmuslugu yüksek getirili siyasi gammazligin ticari arac gereci sayarak, kirilma noktalarini dayanma sinirlarini boyun egme ve zaafiyet aciklarini nerden nasil kancalayip kurcalayarak sorunsuz isleyip calisan ticari madde meta mülk ve mekanizmaya dönüstürmeyi cok iyi bilen sinsiligin POPÜLER mikrofonlara ve ünvan kazandiran söhretli kamerlara cöküp cullanmanin adi adresidir Popülizm:

    Yalan söylerler hep yanlis yaparlar, sosyal ekonomik kültürel ve siyasal beklentileri aldatan kandiran birinci sinif kalitesiz kisiliksiz her firildaga egilip sünüp bozulup sarkip yamulan sahsi cikar konforunu yapan bozan kullanici tarifesine göre öncelikli ve önemli paydalara yontarak, yagmaci talanci sömürücü soyguncu neo liberal vesair patron tanrilarinin yalaka yardakcisi, daktilo kayitcisi, kanun yapicisi, randevu tasarimcisi, ortam ve sistenm düzenleyicisi ve ayrica tüm beklentileri bosa cikarrmanin hep ezberleri tekrar eden tanidik bildik istismar kökenli laf makinasi, gösteris fuarcisi, ürün cesidi,söhret pazari, sunum sergisi, avanta toplayicisi, fiyaka pavyoncusu, rol taklitcisi, duplör endüstrisi, vitrin tezgahcisi, moda modelcisi, poz profilcisi manupüle mekanizmasi, yazilim uygulayicisi, proje programlayicisi ve dosya tasiyicisidirlar.

    Degismez dünya güncelidir, dünden devraldigini örnekleyerek cogaltarak herseyin kullanim süresi keyfiyete vadeli raf ömrüne ve herkesin en kullanisli kulluk kölelik esaretine hükmedip hakim olanlarin kimdir necidirlerine dair, bugüne musallat yarina tebelles ve sonsuza tenesir dünya ölcekliligi yerel isbirlikcige cevrimleyen pratik uygulayici pay ve ganimet ortagi ajanlik usaklik piyonluk dalkavuklugunun kabaca gidis hatti ve umum görüntülü resmiyeti..

    Seyfi Karaca…..Agustos / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 09.08.2022 - 12:01

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    HÜLASA ve KISACA:
    Alim gücü ve hayata tutunma iradesi imkani veya kosullarini yitirdikce artip cogalan yoksul sefilligin agirligini tasiyamayan hayat dengesini dibe cöketirken korkuya kaygiya endiseye yalnizliga gerilime ayrismaya siddete baskiya hukuksuzluga liyakatsizlige ve mutsuzluga hayatini öldürerek yasayan bagimli güdümlü insan yigini halk kalabaliklari, bir ayni tersi yönünde oranla da imtiyazli, yapan yoran deneten yöneten azinlik sultasinin tekelci kartelci banka borsa holding siyaset medya magazin ve tarikat milyarderlerine bol ve sinirsiz sorgusuz yeni hak hukuk saltanat servet yetki ayricalik keyfiyet güruh ve milyarderleri ekleyerek, varolan soygun sömürü neo liberal capppitalisme düzeninin tanrisi hükmünde kesintisiz devamliligini saglar…

    Seyfi Karaca …Agustos / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 03.08.2022 - 12:41

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    ..
    LEYLAK DUVARINA AĞUSTOSUN
    ...
    Çam dalında solist serçe
    Günün tenha kısmında avluyu teftiş ediyordu konser
    Yol yamaç üstü asmalı bahçenin koruk demleyen salkımlarıyla
    Saat dördü beş geçeye doğru çan kulesinde sesi çınlarken saatin
    Üzüm mevsimi yönünü ön sıralarda avaraya vurmuş
    Ve altı numaralı evin leylakları mor rüzgarlarla sarılıp kucaklaştığı
    Kimde nerde ne aradığının sebebi ziyaretini bilirmiş ki pervane
    Can şenliğini çırpınışlarına benzer en çok...
    Sonbahar yaklaştıkça iklim daha bir hozan, daha bir hazan insan
    Zamanın izini eğirir dokur gibi katlayıp büken bir akşamüstü çağında
    Serçe söylüyor ağustos yanıyor rüzgar gülü hem susuyor dinliyor
    Dolanıyor eksen dönüyor evren dosyası ve yarası hiç kapanmayan
    Ve izi ismi sahibi olmayan yoksul gölgeler gibi
    Mumdaki yazgıdını köpüklü dalgaların silip süpürdüğü
    Adsız bir günele kavuşma vaktinde gri duvarlara sıra halinde dizilmiş
    Ve acısı sancısı ve ağırlığı kendi üstüne yıkılmış kalmış
    Hiç kimseyi ve hiç bir yeri seyredip duran hüznün
    Mezar kadar sessiz, matem havası kadar ağıt
    Kanser hastalarının.
    .. solgun ölgün ecel bekleşen nöbeti

    Seyfi Karaca.... Ağustos /22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 18.07.2022 - 13:59

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    …..
    BICiLDi EKiNLER YOLUNDU HOZANLARIN HASADI
    ….
    Otlar da sarardi
    Ekinler bicildi hasatlar da yolundu böylece
    Kiremit tozu karistirilmadiysa bibere ve ayakkabi boyasi zeytine
    Yolda bayirdadir igdelerin tüten kokusu, bozlak esiyordur palamut yapragi
    Kuslardan bir gün,
    Güvercin insanlar kadar ayni damlar altina evcil
    Ürkekligini yenmis bugday tanesinin doyurucu yakinligina güven tazeleyerek
    Demli bugulu cay icer gibi
    Hedik kaynatan örtmelerden, asma budaklarinda salkimlanan üzüm baglarini
    Kasnak atip parfüm sisesini kazanamazsa teselli ikramiyesi hüzün..
    Sonbahara dogru fuar sarmalina güzün
    Sempozyum kompozisyonuna tezgah kurarak dünya hali nasildir diyen pusulaya
    Saklambaclarini kökünden sökmüs , tarlasini cöllere savmis
    Caglasiz ciceksiz araziden arsadan parkurlu saatlere vadeli süreli
    Savasin insanlari dünyayi duvara dikip
    Yagmasi yikimi ve katli vacip hedeflere koymus ölümlere kiyamet kusarken
    Digerleri ölümden sag kurtulup cikacak cüzdana
    El degmedik koylarda körfezlerde otelli motelli
    Yakip yikmadik oymak ocak tabiat ve doga güzelliklerini
    Topraktan kaziyip denize bakan odalardan balkonlardan
    Kus seslerini ve orman türkülerini dünyanin bittigi yere kadar
    Turist bekleyip duruyordu birileri
    Kalbim sendedir diye titreyip dururken
    Günesten tutusmus kavrulmus askin aycicekleri

    Seyfi Karaca…………Temmuz / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    …….
    NIHiLiST TOHUMLAYAN CÜNÜP HARABE
    …….
    Varsan yoksun
    Biliyorsan cahilsin
    Görüyorsan kör, duyoyorsan salak, düsünüyorsan hayvan ya da mahluk
    Yasiyorsan yoksun hicsin ölüsün
    Inanmamakta bir inanctir, fikirsizlik de fikrin daniskasidir
    Baskinin korkunun caresizligin fabrika ürünü
    Rus patentli,
    Modern dünya köleligini kimliksiz toplumsuzlugun
    Iradesi beyni bilinci karmakarisik
    Ve fikri niyeti korku kabus cinnet gösteris ve tüketim bagimliligiyla
    Morg cukkasina alman ingliz amerikan fransiz rus ortak karsim narkozundan
    Bilmek asla mümkün degildir diyen nihilist manyaklari gibi..
    Baskinin korkunun caresizligin her yerdeki fabrika türünü
    Akla fikre ilime bilime kör ishal ve kilitli
    Süresiz zamana modernlesmis köleligin insan tipinin
    Kandirip inandirmaya bedenden sizarak bilinc altina sokulup yerlesen
    Hastalikli depresyonlu insan halini sürekliligin hicbir saygin degeri olmadigi
    Güvenini ilgisini insanliktan sogutmus öldürmüs
    Mutsuz dengesiz deplek ve düzensiz
    En uygun uyusum usakligina sormadan sorgulamadan
    Tüm bildigi ve biriktirdigi yetenekleriyle birlikte
    Itiraz etmeyi unutmus,aklini mantigini cöpe atmis morg molozu haline
    Hele ki de aydinlanmanin ilericiligin tam tersine
    Dengeli düzgün olan herseye düsman
    Var gibi duran gürünen herseyin aslini esasini reddeden
    Kabusun dibinde hicligin kovugunda silikligin korunaginda
    Kabiz gercekse de yalan , varsa da yoklara afyonkolik hayal ..
    Kabiz ahmakliksa da mezarliktaki cikmaz, insanina benzer ören tertibarlarla
    Cökük yikik tesisler asilayip alistiran
    Pisikopatliga talip kabuklara saklanarak zindanlasmayi kutsadigi
    Paris cadde sokak bar birahane cadde ve sokaklarindan
    Dünya globusuna,
    Sartre Simone ikili ikonlugunun bireysel özgürlükler balgamiyla
    Darmadagin olmus tekil küslüge
    Damperli yalnizliga
    Ve kozmik toplumsuzluga klonlayan
    Erih From burjuva koministliginden detay calisip, ayni dipsizligin kulpuna köküne
    Dünyayi terkettikce herseyin esitlenip düzelecegi fikrini vaftizleyen
    Sabit noktada sadik yedek ve esastan köle
    Patron tanrilarin afyonladigi cöplüge uyustukca markalasip marketlesince
    Üstünü rus patentli nihilizmin yontup civataladigi,
    Bütün dünyayi ve insanligi düsünüp derdine care arayan
    Akildan mantiktan sorumluluktan bilgiden cesaretten özgürlükten
    Bilgiden ve teorilerden bikmis yilmis yozunmus
    Ruhsuz onursuz kimlik ve kisiliksizlige kayip
    Hem de kacak
    Hem de toplu intiharlarin nihilizmini yani..
    Sapkinligina tanri gibi tapanlarin Nitcheden tarayip sorarak
    Bozuk denklemde gücü gücüne yetenin olsun dünya
    Üstte kalana cöp tenekeciligi etsin veya ölsün gebersin,
    Altta kalanin cani ciksin uyusturucu dozunu ulayip ekleyen
    Otamatik kafa ve plastik cerrahi piliyle calisip bicak cizgisine paralel
    Köpüklerin ve bilinc alti kusuntularinin gönüllü kul ve kurbanligina
    Hayran imrenik bitik ve yatkin
    Patron tanrilar pavyonunun gözdesi
    Ve sekreterlendigi cikar cevrelerini koruyup kollamakla
    Secilmis adanmisliga formatli yeminli
    Anarsistlik afyon bagimliliklarinda ve yesiller siyasetinde batidan doguya
    Kartlarda dairelerde ve katmanlarda
    Kedilerin insanlastigi, insanlarin kedilestigi
    Fakat hic bir canlinin kendini yasamadigi
    Mutsuz muhtac gerilimli hastalikli sorunlu depresif aktiflerden
    Ve kiyamet gününü gösterircesine param parca hücre ve kafeslerden
    Siyasetin tarikatin paranin gösterisin eskiyen giysiler kadar dayanmayan
    Iradesi idraki sevinci varligi patron tanrilarinin yazip bozduguna tesis ve tahsis
    Istanbul izmir antalya mugla yanip tutusup kirlenip cöllestikce mesela bizde
    Kücük büyük cikarlara
    Kafasinin keyfine göre din iman tanri kanun ve ilah uydurup
    Kimse hic birseye inanmayan ayarda uyarda nihil..
    Bütün kisilik ve karakter bozukluguna dair kendi kendini ihbarlayarak
    Cennetten bir muntazam köseli katalog
    Ve müstakil kabir manzarasi secip bodrumdan datcaya
    Datcadan focaya
    Dalyandan didime, marmarse, yahut ölü denize
    Bütün kiyilari koylari ve körfezleri
    Harap viran etmekte hic bir ihtiyati itirazi inanci ilgisi ve itibari kalmamis
    Insanlik ve toplumsal cürümüslügüne
    Harac mezat cünüplügün…

    Seyfi Karaca………Temmuz / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 11.07.2022 - 18:01

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    Irlanda ki, gerek cografi ve gerekse sosyal siyasal yahut kültürel tarihi olusum ve gelisimini Türkiye kosullariyla uzaktan yakindan hic bir ilgisi benzerligi ve özdestigi damarlari ve noktalari olmayan uzak mesafelerin soguk ilklimleriyle, Milet`ten Misirà, oradan Ispanya`y ave oradan da Irlanda`ya sürekli bir kovulmuslugun sürgünleriyle sürüklenip tasinarak, Akdeniz kökenli toplumsallik macerasini kuzey Avrupa deniz asirisinda ve ADA ÜLKESI baglaminda sonlandirip bitiren; ( tipki ODESA´dan ILYADA`ya Homeros deniz serüvenciligi gibi ) Britonlar`in,Keltler`in,Viking`lerin, Romalilar`in, Normandiyali`larin, Angillar`in, Saksonlar`in buzullar cözüldükce ortaya cikan kara parcasina istilaci olarak yerlesip -en son gelenin daha önceki gelenlerle sürekli daha yeniyi kaynasip karisarak – Ingiltere ( Büyük Britanya`yi ) devletini kurup örgütledikleri homojen yapiya hem satihtan hem icerden hem köseden hem dipten damardan bagli ve ait; sarsilip savrulmalarla tarihsel hikayesini yazmis bir ülkedir. Topraklarini Ingiliz istilacilarinin keyfine sevkine dagitimina yönetimine hakimiyetine ve idaresine teslim etmis, siyasal sosyal bütün irade hükmü kölelik kosullari baglantili kanun nizam düzenlemeleriyle kendi hayatinin ve ülkesinin KIRACISI olma kosuluyla, zaman zaman cikan aklanmalarin kan gövdeyi götüren ölüm zulüm katliamlarla sonuclanan yüzyillar boyu ezikligin, yenilmisligin, bozgunun, ,bunalimin yokluklar cileler hastaliklar kitliklar ve sefaletlerle besledigi -yer yer kücük kazanimlarla birlikte – eskiye boyun egme sürecleriyle gecip geldigi yirminci yüzyilin ilk ceyregine kadar inancindan secme secilme hakkina kadar dayatilani yasamak zorunda birakilan bir travmalar silsilesi toplamidir Irlanda.

    Sin Fein`den Irlanda Kurtulus Ordusuna ( IRA ) hic bitmeyen tamamlanmamis bir yazginin, neredeyse tüm dünya Katolik`liginin en koyu merkezi Irlanda oldugunun itibasini uyandirip kanaatini yerlestirdigi ve kaybettigi her seyi karsiliginda hic degilse gibisine -icine gömülüp kendini korumaya zirhlanircasina - Ingiltereye uyusup benzedikce benzemeyen ayriligin DiNSEL DAMARiNA en cok sarilarak, sindirilmis susturulmus her yere Protestanligi yerlestiren baskilara karsi yüzyillarca süren ayaklanip direnmeler sonucu, kimlik mücadelesinden siyasal sosyal hakka hukuka varincaya degin bin dokuzyüz yirmilerde ancak Ingilz Toplulugundan Serbest Irlanda Cumhuriyeti adiyla ama kuzeyi ünlü Belfast catismalarina terk ve teslim, henüz yakin zamana kadar da Ingiliz Kraliyet Ailesi kanun kural keyfiyetinin vali eliyle buyurup yönettigi bölünmüs Irlanda, - ardindan Güney Afrika`ya örnek olmaya- bagimsizlarak otonom özgürlügüne kavusturuldu.
    Ahmet Hamdi Tanpinar`in felsefe anlayisindan ve yazim bakimindan etkilendikleri ilkler arasinda olan James Joyce hem yazar, hem sair, hem ögretmen hem de yapilanlarin yahut yazilanlarin elestirmen yorumcusudur. Yani Tanpinar`la özdesen bir cok ortak nokta ve benzerleri vardir James Joyce`nin . Fransa, Avusturya, Maceristan, Italya ; Isvicre ve döne dolasa ayni noktalara tekrar tekrar yeniden tasinip göcerek kütüphanelerden üniversitelere calisma ortami bulup makaleler yazip ögretmenlikler yaparken, arta kalan zamanlarinda romanlarini ve siirlerini kaleme almis. Kör denecek kadar günden güne kötülesip isigi kapanan göz hastaligina kizinin ruh hastaligi ve hayat arkadasi Nora`nin baskasiyla düsüp kalkmasi bütün bünyenin cökertici iflasina yol acmis.
    ( Tanpinar`in Huzur Mirasindan basligi altinda yazdiklarimdir )

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 02.07.2022 - 14:04

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca


    CÜNEYT ARKIN KARDESLIGINE ve ONURLU ANISINA
    ……..
    Ses isik haraket ve görüntü bütünlügünün ortak kesisim noktasi SINEMA; ele alip isledigi ve gittikce artan konu cesitliligi, oyuncu kadrosu, cekim ve gösterim teknigi bakimindan bindokuzyüz altmislara kadar kendi basina ayri bir sanat kolu sayilmayan; vakit gecirme ve eglence araci olarak biliniyordu.

    Ses…her dalga boyu yaklasik bir bucuk metre olan titresim damlaciklarinin kesinlikle hava olmaksizin ilerleyip yayilmasinin mümkün olmadigi, sürtündügü engelle karsi disari cikan enerji aciginin en kalin frekansinin on alti Hertz, en yüksek firekansininsa yirmi bin Hertz araliginda oldugu; seslerin üst üste binip birbirine karistigi oktavlar, perdeler, armoniler ötesi uzakligaysa Ultrasonik cagrilar ve cigliklar seslenip yankilanir. Ses, etkiye karsi tepki direncini ortaya cikaran bir enerji salinimidir.

    Isiksa saniyede ücyüz milyon metre yol alabilen hiziyla sesin sadece havada yayildigi ücyüz kirk metre eko akustik resonans yahut TINI mesafesinden onlarca kat cabuk ve saydam olan her yerde yayilip ilerleyen hemence yakin bir yerdendir.

    Her iki olusumun yapisini ve kaderini tayin edip belirleyen Haraket kaynagini, debisini, devinimini ve olusum gelisim sürecini toplayip bir araya biriktirince, baslangicta sadece üstüste binen fotograflarin sanki duragan cisimlere canlilik ve kesintisiz takiplilik hissi veren; gözdeki AG TABAKA yanilsamasina göründükten sonra daha bir müddet üstüste binen fotograflari bekleterek beynin haraket ediyormus algisini canlandirip uyandiran seyir halinin kisa tanimlamali tarifidir SiNEMA. Fotograf Tüfekleri`yle ise baslayip, ondokuzuncu yüzyilin sonlarina dogru ( 1885- 90 ) saniyede kirk fotografi Seliloit makaralara sarili ve ardarda oynatmanin ilkel olusumundan gelisti büyüdü bu öykü.

    Daha sonralari Thomas Edison`un sesi kaydedebilen Fonograf; ve görüntüyü saklayabilen Kinetograf makinalari sayesinde Kinetostop gösterim aygitindan hem sesi hem isigi birlikte iletip aktaran, fakat sadece tek kisinin dürbün merceklerinden izleyebildigi, isik yetersizligi yüzünden de donuk -bulanik fotograf kayitlarinin oynastigi onbes metrelik film seridi üzerinde kesintisiz gösterimler hizla dünyayi sarmis. Bundan on sene sonraysa ( 1895 ) hareket halindeki olup bitenleri kadedip oynatan; yaklasik on kilo agirligiyla hem cekim yapip, hem oynatip, hem her yerde seyyar götürülüp elden kurulabilinen SINEMATOGRAF bulunup gelistirilmis. Ki bu, günümüzce bütün özellikleriyle taninip bilinen SINEMA tarihinin en köklü ve resmi dogum yillaridir. Sinematografya`yi Fransizlar bulup gelistirdigi icin günden güne sanati sözü kadrosu teknigi pahasi pilatosu büyüyüp geliserek güzel sanatlara görsel etkileyiciligi ve toplumsal iletisim gücü bakimindan cok yüklü masraflar harcayarak bekledigi kazanci elde etmenin uzun yillar boyu pazarini Fransi`larin elinde tuttugu sanayi koluna ve eglence endüstrisi carkina evrilip dönüstü sinema.

    Yilarla birlikte yapim cekim ve gösterim firmalari artirip cogaltan, nikelden yapilma degeri en düsük paralarla girilip seyredilebilinen Nikledeoen gösterim salonlari serisinin ülkenin her yerinde mantar gibi cogalip yayildigi, Amerikali`lar ìn HOLLIWOOD film cevrim carki devralmis bu hayal fabrikasindan dünya yapmaya -insan algisini oyalayip oynatmaya - dönük piyasa pazarini.Bindokuzyüz yirmi yedilere kadar sessiz filmle, film boyunca ya oynayan resimlerle uyumlu kaydedilmis pilaklarla, veya kirk kisilik orkestranin caldigi, alt yazilarla filme ara verildigi ve yaklasik alti bin kisiye kadar yer yer varan büyük salonlarin tek makaralik, on dakikalik ve yedi film birden ardarda oynattigi dönemler biletli gisesine Caharli Chaplin ve Mary Pickford`un milyon dolarlik anlasmalar yaparak, bindokuzyüz otuzlarda Film Stari dönemi baslamis. Ayni dönemlerde hem sesli hem de renklige gecilmis. Ilerleyen yillarda artik toplumsal iletisimin vazgecilmezi olan sinema, perdede görüntüyü iki bucuk katina cikararak teknik kurgu yapim yönetimde sinir tanimayan sürekli yenileri denemenin Sinemaskop donanimli seviysine tiren soygunu veya fabrika cikisi sessiz konusuz renksizliginden büyüyüp gelisip; film yildizlarinin ve yapimlarinin astronomik rakamlari buldugu sirketler ve yapimcilar eliyle, Caz Sarkicisi`yla baslayan, Kadinlar Celladi, Hal ve Gidis Sifir, Büyük Aldanis, Oyunun Kurali, Hayvanlasan Insan, Yurttas Kane, Gazap Üzümleri, Benhur, Cephede Eglence, Taksi Soförü, Baba, Kisa Görüsme, Rihtimlar Üzerinde, Atlari da Vururlar, Western Serileri, Bisiklet Hirsizlari, Sonsuz Sokaklar, Kizil Cöl, Nalin Agaci, Bayram Günü, Yasak Oyunlar, Serseri Asiklar,Hirosima Sevgilim, Ücüncü Adam,Kiyamet, Tepedeki Oda, Öfke, Pazar Sabahi, Pisiko, Terminatör, Roky gibi, yer yer savaslarla vetelevizyonun hayata girmesiyle ve ekonomik krizlerle agir hasarlarla bozulup bogusmak zorunda kalsa da sürekli alistigi kaliplarin disina cikarak teknolojinin büyüleyip etkileyen yanini da kullanip tipki romanci -sairlerin kalemi gibi sinemayi cekip oynatmanin, konusu komedi dram korku aksiyon gerilim bilim kurgu yahut cizgi filimlere kadar cesitlenen, cogu kamera icinde animasyonlasarak dis dünya ile neredeyse hic bir iliskisi yahut kontagi olmayan soyut silik yalniz iliskisiz cagina uygun yabancilasmanin bireysel hikayelerini harcadigi masraf üzerinden ve seyircinin gise ilgisine göre icinde PISiKOLOJISI BOZUK siddet unsuru mutlaka barindiran, insandan uzak, toplumdan kopuk, uzun süreli sessiz ve duragan yahut tam tersi sürekli hareket edip yerinde durmayan resimlesmeye geri ( fotosgraglara oynamaya ) döndü sinema..

    Bütün bu devri dönüm dolasimlarla Tiyatro`dan Sinema`ya, Sinema`dan Dizi Furyalari`na tüm sosyal siyasal ekonomik ve KÜLTÜREL degisim dönüsümlerini ücretini ödeyenlere göre kaliba girerek Gise rekorlari kirmanin her türlü toplumsal bozulmusluguna Akil ADAMCILIK yaparken ayarli uyarli ses isik görüntü ve fotograflari birbirinin üstüne yikildikca hic bir özgünlügü kalmayan ARTISTLIGiYLE filim ve makara, sevgili CÜNET ARKIN, Cumhuriyetin aydin yüzü, cesur yüregi, yetinmesini insan degerliligiyle tartip ölcen fedakar cocugu ve essiz emsalsiz efsanesi olarak, doyumsuz acgözlülüge terkedilen bütün carklara karsi direnmenin sosyal bilncini, insanlik vicdanini, karakter sahibi kisiligini, özgür iradesini, özgün bagisikligini, yetiskin sosyo kültürel kök ve baglarini, sevgi saygiya bagli aklin fikrin aidiyetine sorup danisarak, Sinemayi sadece görsel eglencelik toplanma ve dagilma yeri ve zindani olmaktan cikararak, ülkesinin ayak basmadigi sesini duymadigi derdine sorununa dokunmadigi icten ve özden kavrayip kucaklamadigi hic bir yerini yöresini öksüz kimsesiz birakmayan insanligi inandiriciligi ve samimiyetiyle, hepimizde bütün yüreginden koparip karsiliksiz bir mutluluga sunup verdigi ögretici egiticiligi vardir hem duygusal ruhumuzda hem de bedensel damarimizda.

    Onun tarlalari otlari cicekleri yaylalari dereleri irmaklari vadileri ekinleri nohutlari, bizimle özdesen bizim akil fikir duygu dil ve yakinligimiza zerrece uzak yabanci igreti yahut kenardan - gise biletinin getirisini en sinsi ve ucuz yollarla kapip kacmaya insanligini bozup berbat etmeksizin- ayrisiz gayrisiz yurt ve kültür bütünlügünün haktan cesaretten onurdan haysiyetten vicdandan hukuktan asla ve hic bir sartta vazgecmeyen, asgeri irgatligin azap gündeligiyle yahut fabrika yövmiyesinin adaletsizligine, ölmeden ölüme terkedilen sokak cocuklarina, issizler ordusuna, emekli kimsesizligine, yoksul- sefiller topyekün apartmanlasma ve avemelesmesine, uyusturucu mafyaciliginin kirli kanli carkina, haydutu haramisi bol carpik yapilasmanin talanina vurgununa, kendi villa kösk ve saraylarda toplumundan ve hayat gercekliginden habersiz siyasetten tarikata ve cümle bogazici ayricalikli imtiyazcilarina, bes alti maasli … hin despot pusta kahpeye pezevenge hirsiza yolsuza ve cümle ihanet sultasi sebekelesmeye, sinemanin en güzel dili durusu tavri tepkisiyle diyecegini dedi davranacagini insanligiyla güzellestirdi sevgili Cüneyt Arkin.

    Büyük Sinema, Alemdar Sinemasi, Tas Sinemasi, Ogulcuklu Sinemasi, Istasyon Sinemasi ayaz buz tipi engel bilip dinlemeden kapali balkon ve salonlariyla; Sahabiye , Gazi Osman, Istanbul Oteli gibi sayisiz üstü acik sinemalariyla, KAGNI SeSi`inden Amele Pazari`na kadar giden kale burcunu yogun kuleler hisarini sokak ve caddelerinden faytonlarin gectigi öksüzüyle birlikte yürüyüp bilinmeze giden hayatin tüm kötülklere karsi yüregini ortaya koyan yigit cengaveri ve insan kalbine sarip yüklenip hem insani hem de güzel ülkem hayalini hic bitmeyen hasretlere saklayip tasiyan SiNEMA KUNDAGINDA dogup büyümüs herkesin hayati kadar yakin yüzüydü sevgili Cüneyt Arkin.

    Sanki bir yaz yagmuru oldu….esti gecti göctü gitti, her göz yasinda yaga yaga gönül bagimizdaki sevgili kardesimiz Cüneyt Arkin. Anisina ve sevgisine sonsuz saygiyla..

    Seyfi Karaca…….Haziran / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 29.06.2022 - 18:52

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    Oooo böyyük apla, guccük abi, nabersin böyle öylece..?
    Kavun karpuza, ammman diyim amman, göbek tasinda hararetli bunalimli günlerin, kurnasi muslugu hamam ayni tas ayni ve cemberden gecen kasnagi kirik kostagi bozuk carki viran hep degisik degisik zembereklerle, ohhhhhho bakiyorum da böyyyük hanim apla guccük abi ortanca falan filan, kütürr kütür, carsidan bazardan ofisden galeriden, insanligi yutup berbat eden kalabaliklarla cenge tutusup harp ederek yasam mücadelesini sinir uclari zayif; öfke kabarcikleri dollu dolu bolca sismis duman , topuklari da mayasir, ayaklari kütük, asabi bozuk, morali siziiiim sizim catacak yer arayan can kurtarma islemiyle, dünün öldüm öldüm mesaisini bugün ögleye kadar , yarin hicbir zamana, ciplak ve yalniz kalan yerlerini iyyce bir tuzlu suya koyup oooooh söyle bir güzel Allah rahmet eylesin fena degildi en son camekandan gecip giden lokanta magaza kuaför butik hastahane ve ambulans diyerek, söyle bir bakiyorum da kütür kütür yazilani silme merakina hayat ömrü kirpilip kesildikce kökten dipten vadesi daralan insanligin kisa metrajlisini yaz boz edercesine, henüz biyigi terlememis guccük abi yahut yasta gamda boydan gramdan dekor büyütmüs böyyük apla veyahut ortaya karisik, hepsinden ücüncüsüne, sileceklerin pistonu tozlanmistir belki de amman simdi bu sicak basmalarinda kavuna karpuza haaa, eyvallah gülüm canim, eyvallah..!

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 19.06.2022 - 15:58

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    ……
    YAZ ISKELESINDEN KiRAZ BAHCELERINE 2
    …….
    Romanlar, Zihinsel ve Bedensel Özürlüler, Escinseller, Siyasi Muhalifler ve Kafa tasi Boy Beden Ölcüsü milimetrik kumpaslara göre uymayanlari TOPLAMA KAMPLAR CELLATLIGINA gün boyu birbirini isleyip gözetleyip muhbirlemekle – herkes herkesi perdelerin ucundan bakarak ve duvarlarin fisiltisini dinleyerek- her atilan adimin ve ayak sesinin nerden nasil nicin kime yahut nereye yönelip yoruldugunu muhbirleyip kayda gecirmeye ve takip etmeye birbirini kontrol altinda tuttugu; ve savas bittikten sonra, güya, savas süresi boyunca bütün olup biten ölüm zulüm vahset dehset katilligi ve eskiyaligindan hic haberleri olmamisligin,sadece verilen emirleri ve burulan zorbaliklari yasayip yerine getirmenin masumiyet karinesini ve madurluk kostümünü giyip kusandi ve takindi, Hitler mezalimine yardim ve yatakcilik eden ve karsit tepkisi yüzde biri bile bulmayan topyekün Alman toplumu.

    Öyleki, bütün gün kafaya ve kalbe nisan almayi mümkün olan en iskalamasiz mesafeden, özel egitimli ve yogun uygulamali etüt metot katliam katilligi pratiginden gecerek, barut israfi kursun zarari mermi ziyani kapsül masrafi tetik ve namlu yipranmasi olmasin diye, kundak ve kucak cocuklarini annelerinin cirilciplak vucuduna baglayip, hedefini sasirmayan tek atista ve atis noktasina göre kalbini kaburgasini suratini boynunu kafatasini ve beynini ölenlerin ölmeden evvel kaziyip estikleri cukuru kan gölüne ve dolduran cansiz insan cesetlerine param parca ettikleri , her katliam bitiminde ve molasinda ellerini yüzlerini yuyup kurulayarak silindiklari havluyu kancasina astiktan sonra, ütülü ve bakimli elbiselere girerek günlük hayatin eksik gedigini konustuklari icki ve iskambil masasinin gayet siradanliginin en mahluk mesai devir teslimini yapiyorlardi, derme catma insanlardan toplayarak cehennem zebanisi canavar ve caniligin katlettikce bütün insanlik deger ve ölcüleri ölümden baska hic birseyi duyumsayip önemsemeyen manyak ve hortlak makinasina dönüstügü, Hitler mezaliminin ölüm birlik bölük manga ve infaz timleri.

    Ve savas bittikten sonra POLIS BATALYONLARI adiyla ünlü bu Ölüm Manga ve Bölükleri`nden hic biri kurulan NÜRNBERG savas suclularini yargilama ( daha sonralari Birlesmis Milletler bünyesinde LAHEY ADALET DIVANI olarak kurumsallasti ) mahkemelerinde istisnais tek tük hapislik cezasina carpilanlarin disinda hic biri, isledikleri kundaktaki cocutan bastondaki ihtiyara kadar bütün gün boyu vagon vagon ve kamyon kamyon sürüklenip getirilerek hizaya dikildikleri toprak yiginlarindan cukura devrilenlere yoruldukca sapkinlik artiran mesai degisimleriyle, tek atisi kesinlikle hedefini sasirmayan kursunlara dizerek,olan bitenlere dair namlusundan ölüm kusan sabika sicilinin bedeliyle yüzlesip ödesmedi. Tam tersine kendilerine emredilip buyrulani yerine getirdikleri sebebiyle, sorgusuz sualsiz öldürüp hayatini söndürdükleri milyonlarca insan kadar kendilerinin masum ve madur oldugunu savunageldiler hep.

    Savas bittikten sonra KONRAD ADENAUER ikili anlasmalariyla, taa ilk sanayi devriminden beri endüstri kartelleri ve pazar piyasa TEKELLERi ülkelerin ana devet damarini ve tplumsal carkini tek basina esas güc ve kuvvet olarak yapip yönettigi üzere, savasin yenen BATILI SILAHSÖRLERI ortakligin diger DOGU cephesini gönüllü Rus Teritoryumluguna birakarak, FEDERAL yönetimli Almanya kismina `bize bagli ve anayasasi degismez itaatlilikte kaldigin sürece mal üretir, ürettigini satar, sattigindan kazanir diledigin gibi gelisir kalkinirsin ` kisa özetli yazili metinlerini kayda gecirip parafe ettiler. Sonra Marsal pilanli bu yoldan MADE IN GERMANY dünya markasi üretilip palazlandirildi. Berlin Duvari yikilmak icin Glastnov Perestroykavik Görbacov iskambil karma oyunuyla ruslardan satin alindi.
    Ilerleyen zamanlarda Hitler örgütünden kalanlariyla Polis Teskilati ( nami deger Polis Devlei ) her türlü yapay zeka teknolojik donanimli ve Mobese kamarali yoldan ilerleyip devam etti.

    Sonra sonra daha özgür daha özgün daha kendince davranmaya ekonomuden siyasete kadar kendi bildigi anlasma ve imzalara egilip yönelince ( Helmut Kohl`den Angela Merkel `e kesintisiz süreclerle) Almanya, Donald Trump hususi dosyaya ve zirhli ehir zembereklerle ucup geldi, Savas Suclulugundan kalma `Ebediyyen Merkeze Bagli` ligin `bana artislik yapma ` yazili metnini ve anayasasini hatirlatti.

    Onunla da yetinmeyip UKRAYNA savas silah ölüm zulüm oyununu iskambilleyip kurdu karistirdi. O ki, firsat bu firsat deyip, Ikinci Dünya Savasi sonrasi sinirli silah ve askeri donanim boyundurugundan kurtulmaya, yüz milyar yuro`luk ( insanlarin birikmis sorunlarina hayat pahaliligini zirveden zirveye tasiyarak cevap verirken ) özel bütce ayirip ve para bozdurdu yillardan sonra ilk defa Almanya.
    Zavallilik bildirisi ve Maduriyet dilenciligi genelde KORKU YAYARAK sürü pisikolojisini en basit ve kolay yollardan keyfi idareciligin sinirsiz kanunsuz kuralsiz bütün irade ve degerlerin üstünde kendi bencil bagnaz hastalikli ve sorunlu menfaat düskünlügüne dayali keyfiyetini önceleyip öne cikaran ve her türlü yalan dolan dümen talan tarumar soygun sömürü ISTISMARCILIGI kurumsallastirip yaygin yerlesik dokunulmaz-sorgulanamazligin DESPOT hükümranligini dogurur besler ve büyütür.

    Aciyla öksüzlükle caresizlikle yatip kalkan , kaderin kayginin endisenin zalim zulüm ettigi ayarda huc bir istisna birakmaksizin aciyanlarini baskada hic bir duyum ve duyarliliga ilgi ragbet hayal duygu his haz doyum düsünce gayret ve tedarik gütmeyen, istismarin her cesidini tohumlanip dogurarak kisir kurak ve en son yapay zeka rahmine salacalanip salasi okunan, robotkesligin acinacak durumlarina ezer bozar benzetir.
    Aciyla yorgulup tüm olumsuzluklari bas taci eden FAKiR-FUKARA söylemli din siyaset eknomi sosyoloji felsefe akil fikir damarlarini kurutarak ORTAYA KARISIKLIGIN medyatik furyasini magazinleyerek, diye gide askerligi dahi parasi olanin yükümlülügünü satin alip olmayanin kütükte ve kanunda hükmü yazili hizmete mecbur tutuldugu TOPLUM ZÜMRELERi ARASI AYRICALIGIN veya IMTIYAZCILIGIN fakir fukara edebiyatindan boy verip BOP kulvarli salvolarda `bana artistik patanaj yapma ekonomini bir fiskede yerle bir ederim, parayin puluyun yerini biliyorum` mafyasini medyasini tarikatini tefecisini borsasini bankasini tüsiadini müsiadini cetesini mütehidini mimarini mühendisini gammazini, yargisi yasamasi ve yürütmesi tek elden, vara gide kirli kapakli islere poz verip fiyaka kestigi Sezgin Baran Korkmaz filanlar otel motelyalarinda servete bogulup sür saltanatlara hep MADUR ve her isledigi sabika siciline masum, sorun algisi kendi basina buyruk, toplum ve dünya gercekliginden kopuk en hakim noktalarda ülkeye devlete millete hükmedip, yikim yagma ihalelerine imar ve ihya oldular.

    Oysa hic bitmeyen gözelerden kurnasiz musluksuz fiskirip kaynayan, zaman evla cicek elvan asma yapraklar koruktan üzüm olmaya alinterinin esirgenmemis boncuuuk boncuk güzellik isleyen satinda gerdaninda, salkim sacak teveklerin sürgün verdigi; ve yüklüklerin odalarin öermelerin toprak ve tastan evlerin ne güzel avlusuydu, bagbahcelerinde kavun karpuz kesen kiraz koparip kaysi kurutarak yazdan güzden ve yazida yabanda gökyüzündeki bölük pörcük buluta, yer yüzündeki topraga, gönül baglayip ucurtmalar ucururcasina, ucaklarin kirine pasina takilmadan evveli güzelligin cagrisna istirak ve itibar eden davetle,; ve Allah Rahmet Eylesin demeden evveli temellice insanliga ve dünyaya..

    Seyfi Karaca………Haziran / 22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 18.06.2022 - 18:58

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    …….
    YAZ ISKELESINDEN KiRAZ BAHCELERINE
    ……
    Hergün mü her gün, savasin basladigi ilk yillariyla birlikte bitimine kadarki son yerle bir olusun yollari caddeleri sokaklari köyleri kasabalari sehirleri ormanlari tarlalari baglari binalari fabrikalari köprüleri atölyeleri stadyumlari okullari hastahaneleri galerileri magazalari kaleleri kuleleri saraylari tünelleri görünür görünmez her seyi heryeri ve yediden yetmise col cocuk kadin kiz genc ihtiyar topyekün tüm insanligi kopmus kizismis bir kiyametin katliamda sinir kural kaide ve doyum noktasi tanimayan, azmis kudurmuslugun gözünü gönlünü kin ve kan bürümüs nefret zehirlenmeleriyle, vahsete dehsete aciya ölüme zulüme dair en mahluklugun örgütlü ve donanimli CELLATLIGIYLA, yirmidört saat durmaksizin vardiyalasarak mekanizmasi dönen carkin tipki evden cikip herhangi bir ücretli ise gider gibi vardiyesi bittikten sonra da sanki en siradan calisma günlügünü tamamladiktan sonra ekmegi suyu sekeri yagi elektirigi gazi tuzu gidasi giyimi takisi etegi cocuk oyuncagi iskarpini orda verdigi hizmetle tedarigini gördügü eve dönüsün ölüm makinalari ve INFAZ TiMLERiYDi numara sayisina ve yerel yöresine göre `POLiZEI BATALLION` adiyla anilan HITLER`in kursuna dizme özel kadro ve ekipleri.

    Genelde orta yas üstü, aktif cephelerde atik ve kivrak manevralar yapabilme zindeliginden uzaklasmis boyu posu görünüsü fizigi figürünün hic önem ve anlam tasimayan siradan ev bark sahibi insanlardan derme toplama, bütün yetenegi kendinden beklenen iskence aletlerini harfiyyen kullanma becerisiyle beraber makinali tabanca ve tüfeklerin herhangi bir ürküye cekingeye ve sekteye ugramaksizin ve eli titremeden tetige basip yaylim atesiyle askeri cemselerden veya vagon vagon trenlerden yahut tiklim tiklim toplama kampi ölüm fermani kesinlesmis olanlarindan kendileri icin kazinmis cukurlar kenarina ciril ciplak edilerek dizilmis insan yiginlarinin canina kiyma faaliyetine yogun bir egitimden gecirilerek -birbirine vardiye devreden is kolonileri gibi- dahil oldugu kadroyla kimligi sicillenmis özel kuvvetler ve imtiyazli birliklerdi HITLER`in Polizei Batalion markali ölüm canileri ve katliam timleri.

    Savas boyunca Alman Ordularinin isgal ettigi ve bilhassa TOPLAMA KAMPLARININ örgütlendigi her yerde Gaz , Yüksek Gerilimli Tel Örgüler ve FIRINLAMA cellatliginin yani sirasina, sayilari yüz otuzbese kadar varan yirmidört saatin bile mesaisine yetersiz kaldigi bu katliam makinasi timlerinde toplamda altmis bin kisiye yakin `Kursuna Dizme ` ekip elemaninin öldürdükce ruhsuzlastigi, öldürdükce istah kabartip cellatligindan zevk aldigi, öldürdükce ve kendini ne denli asagilik adi itaatkar acimasiz yaratik olduguna dairligi ispatladikca kat sayisi rütbe ve ödüllü ücretlendirmeye cecilerek mertebe makami yükselttigi. En ünlülerinden biri HAMBURG yerel bölgesine mensup ` Yüzbirinci Batalyon ` ormanlarin kuytu derinliklerinde,veranda ardiyelerinde veya toplama kampi toplu ölüm cukurlarinda öldürdükce kopmus kirilmis parcalari birdaha bir araya gelmez insan tutsakligini delik desik ederlerken,insanliktan ciktiklari cani yaratikliligi alkolle susturup eglence tertipleriyle bastirarak, kahvalti ögle yemegi aksam sefasi mola araliklarini en siradan is günü rutinliginde eve dönüsün alis verslerini yapar iyi aile babasi veya kadini pozuna sahne sergilemenin katil ve kirli maskesini bürünürlermis.

    Savas bittikten sonra- Hundert Jährige REIC`in devami HITLER mezaliminin son bulmasindan sonra - neredeyse ayni kadrolarla yasam hayatina devam eden Alman Polis Teskilati, simdilerde AFEDE ile ayni cati altinda siyasi DEMOKRASI gösterisinde bulunan Yesiller veya Alman Sosyal Demokratlari ekol adap ve usulüne istiraken, zaman zaman gazete televizyon dergilerin dahi görmezden gelemedikleri köklü sorunun disa vurdugu, yasanan hayat pahaliligiyla esdeger sesini yöneten otoriteye duyurmakta zorlanan birikmis sosyal siyasal ekonomik ve kültürel cözümsüzlükleri oldugu gibi kendi kaderi seyrine terkederek soyan sömürenlerin özel sekreteryaciligini yapmaktan öte gitmeyen SECENEKSIZ ve hepsi birbirinin aynisi SIYASI cürümüslügün bütün ic kanamalariyla IRIKCILIGI köpürtüp körükledigi sebep sonucuyla, Alman Polisi icinde yuvalanmis yabanci düsmanligi temel dayanakli NAZi egilimlerin ve tarafli yaklasimlarin alisilmis kaniksanmis RUTiN haliyle, haddi hesabi yok nerdeyse.

    Ve piyasasi pazari sinirsiz kokusma ve cürümeleri icinde barindiran, insan kalabaliklarina cökmüs cullanmis ve kortej gecisi saatlerce süren güc gösteris tamah hirs ihtiras arsa arazi servet mal mülk hiddet keyfiyet sür- saltanatliliginin BOP türü korku bela yasak iflas ihanet baski ünite ve uygulamalari paralel evrenindeki bu düzlemden evveliydi..

    Oysa ne güzel küpeleri vardi kiraz dallarinin, ne güzel baglari bahceleri daglari vadileri vardi suda sandal yüzdüren nhir giris cikislariyla, her caydan her dereden toplanip gelerek ne güzel dalgalari vardi bahar düzünde, yaz boyunda, güz dönümünde göz alabidigine ve gönül sevebildigine dünya sergi sunumunun..

    Ve kac bin yillarca hegleriyle heybeleriyle, küfelere dolmus tasmis bagdan dagdan günün ilk isiklariyla birlikte ve sönüp soluncaya kadar gökte ay yerde sonbahar, tarlada yiginlar desteleyen topragin evini barkini görüp, sarkilarini söyleyip dalinda budaginda circir böceklerinin, bulutlarin arasinda saklambac oynadi gece vakti gökyüzü, kac bin yil sevdi sevildi de, geldi göctü gecti gitti, ömrünün kol saatine bile bakmadan katarlanmis güzelliklere kervan kervan insanlik..

    Seyfi Karaca……….Haziran / 22

  • Gönüllü Psikopat
    Gönüllü Psikopat

    Hayal gücümüzün ulaşabileceği son sınır.

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 09.06.2022 - 14:50

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 09.06.2022 - 14:47

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 08.06.2022 - 19:58

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca 07.06.2022 - 16:25

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    ..
    FİRE VERiMLi TArUMAR FUAr 2
    ...
    Mühim mertebeden
    Bilmediği yollara plakasını tersinden okuyan ezberin tercümanı olmuş
    Doğum günleri kutlama parametrelerinde harf cilalayıp
    Zirveye zıplayıp tırmanan hecelerden esrarengiz muammalar sökerek
    Ölüm sahasında uğurlama moratoryumlarında
    Devrimci kolajda
    Ülkücü camiada
    Muhafazakar tuhafiyede
    Maçtan önce ziyafetten sonra
    Radikal siportif kantin adabından radyo aktif
    Anca beraber kanca solo, ancak maskulin, zira feminin
    Merasim market ve mutfak proğramlarının ara öğünlerini
    Sövüşen dövüşen kızışan kapışan kadrajlara
    Azdıkça kuduran sabah öğle akşam ve gece nöbetleriyle
    Karma karışık medya furyasında ibre kurcalayıp nabız çalkalayarak
    Nazım Necip yuvarlayıp kafayı çeken efkara kalbi ve uyuşturan dimağa
    Ve dizilerin mafya tipini kahpe repliğini giyim kuşam forsunu
    Köylük yerde
    Kasaba yolunda
    Fabrika şehrinde
    Traş olurken, davetiyesiz iştiraka zil zurna
    Bela ağırlarken,
    Suyun dibine iskelenin ucuna dalganın yüzüne bakarak
    Bilindik tek düzelere rutin
    Ve bilinmez belirsizlikleri saklı gizli alenen ve aşikardan
    Tutuşup nizahlaşıp fitiil fitil savunarak
    Anlık saniyelik sezonluk tesadüfen tedavülün
    Eften püften kostüm poz konfor çalım ve tavır sergilemelerine
    Belediye saraylarından otopark ve küks villa bahçelerine
    Dönüşümlü turlarla Bazım Necip okuma üfleme mecudiyetinden
    Siyasi manevralı türübün tezahürat acantalı
    Sefil ahkamlara tutsak tutanak secere seyir ve seyehat
    Tıklım tıklım kıyı bucak çanaklara dökülüp giden basit merhaleden
    Kentsel kalabalıklara karşı
    kanyak konyak hüplerken yalnıza ayar
    Akabinde cömbür cömaat kollektif umum
    Damardan girip hücrelere yerleşen fiyakalı gösterişli caka alım satımların
    Her çeşit üfürüp uçurucu vasıtasına binerek
    Şiddetini nefretini kinini acındırma kusuntusunu
    Cehalet yozlaşmasını ve mağduriyet edebiyatını
    Arabada uçakta konakta gösterişe açıp koleksiyona sunan
    Dizi ve furya galericiliğinin
    Dozla yahut tozlanmayla çapraz tohumlaşması şırıngalanarak
    İşsiz güçsüz kaygı tasa mutsuzluk geçimsizlik ve endişe yüklü
    Gün çilesi ve gelecek korkusu kederleri içinde boğulmuş
    Karamsarlıklar bilinmezine ana ve ara öğünleriyle birlikte
    Söz keserken
    Nişan bozarken
    Ortam avlarken
    Haşna fişna tavlarken
    Cüzdandan evlilikten boşanırken
    Laf getirip götürürken her şekil ara bozmaya
    Veya çöp çatan mesafesi deşip didiklemeye
    Necip Nazım mezeleri yuvarlayıp meyhanenin içinde
    Baygın köşesinde loş kucağında yahut masasız sandlayasız
    Caddeler sokaklar mehtap mahurluğunda
    İhalesini alır almaz yitik kalabalıklara karışıp kaybolmanın
    Her yollu gezmelere gitme avuntusunu inerken dolmuştan
    Dolanırken çarşıyı pazarlayan girdapta
    Çıkarken tezgah tezgah insan ve dünya yutan meydana
    Hangi koptuğu yerinden kızıl bölük pörçükleriyle başlıyorsa sabah
    Orasından kararıp akşam olan simsiyahlığın
    Tıkanıp dolan hangarlar gibi
    Nasıl dağıldıysa toplanan kır hüzünlerini ve şehir paramparçalanmışlıklarını
    Tek celsede buruşturup poşetleyen
    Hayat bağı, düş bağışıklığı sokaklara yollara ve dillere düşmüş
    Vakkumlu metabolizmanın hızlı servis atölyesini ve aktarma duraklarını
    Yalnızlık yokluk hiçlik basamaklarını birer ikişer
    Kaydı silinmiş seyrüsefere götüren iadeli taahütten
    Alışmış kanıksamış narkozlarla
    Tarifeli faturalı festival geçiş turnikelerinde Nazım Necip yutkunup
    Necip Nazım yuvarlayarak yüklendikçe maddi manevi dibe sarkan
    Dünyaya soğuk, hayata bezgin,sevgiye saygıya sefil
    Akıldan mahrum idraka i yoksul özgürlüğe ve özgüvene yabancı
    İhtaç muhtaca mahkum,
    İradesiz mutsuz toplumsal uçurum

    Seyfi Karaca....Haziran /22

  • Seyfi Karaca
    Seyfi Karaca

    …..
    GALu BELaYA ARGIN SÜRgÜN
    ...
    Hiçkimse ve hiçbirşey kendi öz gerçekliğinde değil
    Börtü böceklerin dahi içgüdüsel refleksle
    Kendine özgün
    Karakterine özgür
    Tabiatına dünyasına doğal, yapmacıksız ve yalansız duyarlılıklarla
    Kendini koruma, soyunu neslini bozulup değişip başkalaşmaksızın
    Koruyup kollayıp sürdürme gayretine odaklı
    Emeği alışkanlığı birikimi tutarlılığı ve titizliği varken
    İradesiz yetkisiz sorgusuz ve yorumsuz
    Aklın fikrin mantığın devre dışı bırakılarak
    Öz benliğinden uzak ve muhaf,
    ilgi çekip beğeni kazanma hücresine zindan
    Devamlı anormal aykırılığa kilitlenip kapatılmışlığın
    Afyonlarını baskılarını ve sapkınlıklarını uyuşarak
    Her türlü çürümüşlüğü beraberinde getiren
    İçinde saklayan,
    Dışında boyanıp soytarı kepazeliğine markalayan
    Sürekli kimliksizliğin araç gereç cihaz cerehat cerrahıyla
    Üzerinde denenmedik kataloğ
    Bıcaklanmadık ustura
    Sınanmadık kimyasallar bırakmaksızın
    Ve hic durmaksızın dönüşüp değişmenin kulu kölesi olmak derdine
    Insan tasarımlayıp
    Sınırsız servet sahipliliğini zıkkımlanmaya dönük
    Tezgah serip enkaz toplaşmaya suc ve haram
    Her doğru her yerde söylenmez terbiyesini uydurup öğreten
    Deyyusluğun kılıfına girip çıkan, moda kundaklı tuzaktan
    Mafyaların
    Bankaların
    Holdinglerin
    Tarikatların
    Mütahitlerin
    En kusursuz en birinci en rakipsiz en baskın en seçkin
    En acımasız en kibirli en kaprisli en göşterişli ve en mükemmellere
    Bellek ve bilinç altı refleksleri dahi
    Börtü böceklerdeki kadar bile kalmayana talan tarumar edilmiş
    Iradeden yoksun, duyumdan viran
    Yalnızlık
    Çaresizlik
    Belirsizlik
    Ve değersizlik kodlayan hormon tohumlarıyla
    Gerilimli sorunlu darmadağınık ve mutsuz insan tipini
    Fokkur fokkur iniltilerle kızıştırıp köpürtüp kaynatarak
    Nazım Necip totemlerinden çozurtular çerezleyip
    Sayısız endüstri karışımlarının tatil manzaralarına model
    Kodlanmış kurgulanmış döl ve döküm kabından
    Ayrıştıran küçümseyen dışlayıcı fermuar listelere tahakküm
    Sıvayıp borsalayan zincirlere dizilip
    Sıralı güdümlü külliyen itaate muhtaç, mecburen mahkum
    Kendi varlığına tiksintiyle yaklaşan esaret dışında kalmamak için
    Özenli düzenli
    Süreli vadeli
    Anlamsız işlevsiz çer çöpe renkli cümbüşlü sayılımına
    Kördüğümünden nereye çekilirse orada sarkıp sallanan
    Mandallanmış sergideki alım satımlara pazar panayır
    Paketleyen naylonların insanından çok daha,
    Kışkırtıcı değerliliği örtüp kapladığı varsayımından
    Herşey ve herkes bir başkasının içinde imaj budalası
    İma hatası
    Simge ahmağı
    imrenti süprüntü görünüş ve göşteriş manyağı
    Canlı yahut ölü dönüm dolaşımlı eşya , değilse insan
    Kim neyin yöresi yanında aksesuar,
    Kim neye okkalı dekor
    Veya şip şirin fermuar ,
    Kapasiteli kapsamlı illaki ve mecburi
    Kafayı bulup, kalbi kaptırıp, dağıtıp bozarak aklı fikri sicili künyeyi
    İlk doğduğu günden
    En sonraki azgın sapkınlık hücresine kadar derhal,
    Hemen,
    Hiç hayata fırsat insana vakit kaybetmeden peşinen
    Kopuk yitik, karışık aykırı ve anormal görünmelere ölüp yiterek
    Kim kimden ilk önce evvelasına
    Kuptan tutup kuyrugundan cekip azdiran kudurtan yarışın
    Galibi gelmeye dayanma sınırının
    Rüsva kepaze pahasına saçın dökün
    Kavgada korkuda kayıtsızlıkta ölçüsüyle tartıp belirleyen cürümün
    Furyada uyuşturucuda inşaatta villada fuhuşta
    Rezidans rezidans hotel motellere muktedir muavin mafyanın,
    Borsanın,
    Bankanın,
    Tarikatların ve siyasetin pezevenklik ettiği
    Yagma yıkımlarla kösnül işler görüp işlemler bitiren
    Modaya murdar mahkum, her model taşıyabilirligin profilini
    Olmuş bitmiş miyim diye ihtiras ihtişamına
    Hırs tamahına
    Üstünlük ve kusursuzluk taslama kapılmışlığına
    Buyuran boyayan düzenleyen dokuyan ve yakıştıran
    Patron tanrılarının kulkurbanıdır...
    Mevzusu çöp, dolaşımı çukur, teminatı fotoroman, maddesi insan
    Görünüşü cinnet gösterimi cehennem kumaşı tabut, hücresi vitrin
    .. ve çerezi çıtırı afyon zıkkım zehrinden,
    Sevgi saygı itibarına topraktan sudan kesik
    Anadan üryan azaplara azat ,
    ve galu belaya argın sürgün hayat

    Seyfi Karaca.. Haziran/22