''Metehan Acehan 28.03.2019 - 22:27 Vatanımda kendi milli düşüncemi savunamamak gayet bir tımarhanenin içinde gibi hissettiriyor. Vatanına zarar vermeyen her düşünceye açık olman dinlemen lazım...''
DEMOKRASININ OLMADIĞI YERLERDE INSAN TAMDA BÖYLE HISSEDER. ANLAŞILMAK NE GÜZEL.ANCAK MUHATABI DUYMAMAYA DEVAM EDECEKTİR. FAŞİZM BÖYLE BIR ŞEY DOSTUM.
Vatanımda kendi milli düşüncemi savunamamak gayet bir tımarhanenin içinde gibi hissettiriyor. Vatanına zarar vermeyen her düşünceye açık olman lazım dinlemen lazım...
Bu baharın hangi kanlı çiçeklere gebe olduğunu kimse bilmiyor. Sanattan anlamayan ileri gelenlerin Fütürizmin her devirde temsilcisi olmalarının ironik olduğunu düşünüyorum. Kitapları, kütüphaneleri yakarsanız, insanları savaşa davet ederseniz, savaşın ve getirdiklerinin bir yeniliğin müjdesi olduğunu neşe içinde açıklarsanız size diktatör bir faşist derler. Oysa insan ne tuhaf. Tepeye bakın, en tepeye. Size oradan gülümseyen adam Filippo Tomasso Marinetti değilse kimdir?
Kan dökmeye karşı duyulan açlık ve ilgiden bir sanatın geliştiğini düşününce tüylerim diken diken oluyor. Yenilik denilince önce yok etmek aklımıza gelsin diye sanat yapılmış. Düşünsenize!
Bir resme baktığımızda elbetteki her zaman tatlı bir esinti, yumuşak bir müzik hissi duymayız ama buram buram şiddet kokan bir resmi göstermek için sergi açmayı ve bu resmi görmek için çaba harcamayı, o resmin hissettirdikleri karşısında keyif almayı ben anlayamıyorum.
Bence bizim Dünya olarak ‘’beka’’ sorunumuz var. Ölümsüz olmak için önce öldürmenin gerektiğini bize doğa mı öğretti? Daha bir dakika önce nefes alabilen bir canlının nefessiz kalmasından sorumlu olmak nasıl bir keyif verebilir ki?
Şimdi buradan daha geniş kapsamlı bir düşünmeye geçiyorum. Milyonlarca insanın ölmesi, sakat kalması, acı çekmesi, sevdiği insanlardan olması anlamına geliyor ‘’savaş’’ kelimesi. Tacizlerin, tecavüzlerin, işkencelerin ve en kötüsü çocuk cinayetlerinin legalleşmesi anlamına geliyor. Sadece bununla kalmıyor tabi ki. Yaşadığınız ortamın olumsuz yönde başkalaştığı bir değişimden bahsediyoruz.
Bize bunu bir güzellikmiş gibi sunan Marinetti için savaş, “Gün ışığını gören en güzel fütürist şiir,” demekmiş. Bunu söylediği İtalya’da üç yıl içinde çoğu köylü çocuğu olmak üzere yarım milyon asker öldü. Dikkat edin, köylü çocuğu! Bu gerçekler hiç değişmiyor. Bir emel, bir ülkü, bir ideal uğruna ölmesi gerekenler hep o ‘’köylü çocukları’’ oluyor. Bu Dünyanın tüm savaşlarının değişmez piyonu fukaraların omuzlarına yüklediğimiz vatan, bayrak, beka, toprak ve kan sorumluluğu ile ölmelerini sanatsal bir keyif ile izliyoruz. Bu değişimin bizleri mankurtlara çevirdiğini elbetteki göremiyoruz. Başlarımıza geçirilen deve derileri artık hepimizi istedikleri kıvama getirdi.
Sanat denilince insanın yüzünce belirecek bir tebessüm kadar yaşama sevincinin bile çok görüldüğü lanet bir yaşamak bizimkisi. Tarih sahnesinden savaşların harareti düşerken silinen fütüristik bakış aslında her zaman aramızda nefes alıp veriyordu. Bir savaş sahnesini büyük bir keyifle izlediğimiz filmleri, şiddet içerikli bilgisayar oyunlarını, hayatın içinden gelip geçerken birbirimize olan davranışlarımızı bir tuvale yansıtsak mükemmel bir fütüristik eser yaratmış olurduk. Sibernetik tutkuların distopik kurgularla birleştirildiği hayallerin artık ete kemiğe büründüğü zamanlardayız. Gelecek için bugünü yok etmekten asla vazgeçemediğimiz sürece geleceğin bugünden pek farkı olmayacak. Yeni yetişen nesillere öğretilerimizin değişmediği bir toplumun üreteceği hep aynı şeyler olacak.
Bir tablo hayal edin şimdi. Bir silahtan atılmış kurşunun ve o kurşundan bir haber elindeki oyuncak araba ile gülümseyerek oynayan bir çocuğun hareketlerinin başarı ile resmedildiği bir tablo bu baktığınız. Burada sanatsal bir başarıdan mı bahsedersiniz? Şiddetinin derin acısından mı bahsedersiniz? Yoksa bu derin acıyı size yansıtan sanatçının başarısıdan mı bahsedersiniz? Böyle bir resim neden yapılıyor? Böyle resimler neden yaşanıyor? İlk Fütürist ressam Boccioni bu akımın ilk öncüsü olarak savaşarak ölürken acaba hala istediği bumuydu?
Saldırganlığın ve teknolojik değişimin hızla arttığı günümüzde sanatın bu yolla yükseltileceğine inananlar keşke olsalardı. Dünyanın tek hijyen yönteminin bu olduğunu savunanlar şimdi sanattan bu kadar uzak yaşayan bir Dünya için mi bunu istediler? Kan ve dehşet kokan bir akımın avangart takımı tarafından bu kadar destek bulmasına şaşırmayınız. Çünkü onlar ‘köylü çocukları’’ değiller. O köylü çocuklarının resimlerine sergilerde keyifle seyredenler takımından bahsediyoruz. Cyberpunk ya da Neo-Fütürist akımların içerikteki kan ve şiddet açlığında aslında hiçbir değişiklik yok. Buradan yapılacak çıkarım sürekli değişimi gelecekten bekleyen insanoğlunun içindeki canavarı durdurmadığı sürece bir dajavunun içinde dönüp duracağından artık haberi olmalı.
Bütün izimlerin canı cehenneme. Sosyalizmin en büyük temsilcisi Sovyet Rusya’sının kuyrukları şimdi kapitalist tanzimlerinde varlık için uzuyor. Bizler ise bekanın sınır ötesi harekâtlarda arandığı fütüristik bir sanatın objeleri olarak kanımızı akıtıyoruz. Yoksulluğun ve bolluğun toplumsal olarak paylaşıldığı kocaman yalanlar ile yeni şiirlere kafiye oluyoruz.
Elbetteki bu akımın en iyi ifade edileceği şey bir tuvalet objesi olmalıydı. Ben şimdi Marcel Duchamp’ın pisuvarından muhteşem yaratıcı ruhum ile bir klozet yaptıktan sonra üzerine oturup John Cage’in dört otuz üçlük susuşunu taklit edeceğim. Benden sonra gelecek nesil sifonu çeksin lütfen.
gerçek manada aklını kaybetmişlerin akla hitap edecek bir şeyler söylemeleri mümkün değil. çoğunluğun belirlediği sınırları ihlal ederek konuşanlar 'ki bunlar deli değiller' işte onlar...
''Sofradan doymadan kalkın'' diyen peygamber belki de sofra diye Dünyayı kastetmiştir Rabia. Doyumsuzluk peşi sıra uyumsuzluğu getirdi vesselam...
Sevgi pıtırcığı olduk bis sanal :))
Sabahattin Ali... Nisan yası!
İzmirDeniz
''Metehan Acehan
28.03.2019 - 22:27
Vatanımda kendi milli düşüncemi savunamamak gayet bir tımarhanenin içinde gibi hissettiriyor. Vatanına zarar vermeyen her düşünceye açık olman dinlemen lazım...''
DEMOKRASININ OLMADIĞI YERLERDE INSAN TAMDA BÖYLE HISSEDER. ANLAŞILMAK NE GÜZEL.ANCAK MUHATABI DUYMAMAYA DEVAM EDECEKTİR. FAŞİZM BÖYLE BIR ŞEY DOSTUM.
S'anki duy beni der gibi...
Vatanımda kendi milli düşüncemi savunamamak gayet bir tımarhanenin içinde gibi hissettiriyor. Vatanına zarar vermeyen her düşünceye açık olman lazım dinlemen lazım...
fesleğen mevsimi yaklaştı duvar.......
?t=22
carlota'nın davulu'na
çiçek çocuklar
“love, freedom and peace” ve “savaşma, seviş”
CARLOTA'NIN DAVULU
Bu baharın hangi kanlı çiçeklere gebe olduğunu kimse bilmiyor. Sanattan anlamayan ileri gelenlerin Fütürizmin her devirde temsilcisi olmalarının ironik olduğunu düşünüyorum. Kitapları, kütüphaneleri yakarsanız, insanları savaşa davet ederseniz, savaşın ve getirdiklerinin bir yeniliğin müjdesi olduğunu neşe içinde açıklarsanız size diktatör bir faşist derler. Oysa insan ne tuhaf. Tepeye bakın, en tepeye. Size oradan gülümseyen adam Filippo Tomasso Marinetti değilse kimdir?
Kan dökmeye karşı duyulan açlık ve ilgiden bir sanatın geliştiğini düşününce tüylerim diken diken oluyor. Yenilik denilince önce yok etmek aklımıza gelsin diye sanat yapılmış. Düşünsenize!
Bir resme baktığımızda elbetteki her zaman tatlı bir esinti, yumuşak bir müzik hissi duymayız ama buram buram şiddet kokan bir resmi göstermek için sergi açmayı ve bu resmi görmek için çaba harcamayı, o resmin hissettirdikleri karşısında keyif almayı ben anlayamıyorum.
Bence bizim Dünya olarak ‘’beka’’ sorunumuz var. Ölümsüz olmak için önce öldürmenin gerektiğini bize doğa mı öğretti? Daha bir dakika önce nefes alabilen bir canlının nefessiz kalmasından sorumlu olmak nasıl bir keyif verebilir ki?
Şimdi buradan daha geniş kapsamlı bir düşünmeye geçiyorum. Milyonlarca insanın ölmesi, sakat kalması, acı çekmesi, sevdiği insanlardan olması anlamına geliyor ‘’savaş’’ kelimesi. Tacizlerin, tecavüzlerin, işkencelerin ve en kötüsü çocuk cinayetlerinin legalleşmesi anlamına geliyor. Sadece bununla kalmıyor tabi ki. Yaşadığınız ortamın olumsuz yönde başkalaştığı bir değişimden bahsediyoruz.
Bize bunu bir güzellikmiş gibi sunan Marinetti için savaş, “Gün ışığını gören en güzel fütürist şiir,” demekmiş. Bunu söylediği İtalya’da üç yıl içinde çoğu köylü çocuğu olmak üzere yarım milyon asker öldü. Dikkat edin, köylü çocuğu! Bu gerçekler hiç değişmiyor. Bir emel, bir ülkü, bir ideal uğruna ölmesi gerekenler hep o ‘’köylü çocukları’’ oluyor. Bu Dünyanın tüm savaşlarının değişmez piyonu fukaraların omuzlarına yüklediğimiz vatan, bayrak, beka, toprak ve kan sorumluluğu ile ölmelerini sanatsal bir keyif ile izliyoruz. Bu değişimin bizleri mankurtlara çevirdiğini elbetteki göremiyoruz. Başlarımıza geçirilen deve derileri artık hepimizi istedikleri kıvama getirdi.
Sanat denilince insanın yüzünce belirecek bir tebessüm kadar yaşama sevincinin bile çok görüldüğü lanet bir yaşamak bizimkisi. Tarih sahnesinden savaşların harareti düşerken silinen fütüristik bakış aslında her zaman aramızda nefes alıp veriyordu. Bir savaş sahnesini büyük bir keyifle izlediğimiz filmleri, şiddet içerikli bilgisayar oyunlarını, hayatın içinden gelip geçerken birbirimize olan davranışlarımızı bir tuvale yansıtsak mükemmel bir fütüristik eser yaratmış olurduk. Sibernetik tutkuların distopik kurgularla birleştirildiği hayallerin artık ete kemiğe büründüğü zamanlardayız. Gelecek için bugünü yok etmekten asla vazgeçemediğimiz sürece geleceğin bugünden pek farkı olmayacak. Yeni yetişen nesillere öğretilerimizin değişmediği bir toplumun üreteceği hep aynı şeyler olacak.
Bir tablo hayal edin şimdi. Bir silahtan atılmış kurşunun ve o kurşundan bir haber elindeki oyuncak araba ile gülümseyerek oynayan bir çocuğun hareketlerinin başarı ile resmedildiği bir tablo bu baktığınız. Burada sanatsal bir başarıdan mı bahsedersiniz? Şiddetinin derin acısından mı bahsedersiniz? Yoksa bu derin acıyı size yansıtan sanatçının başarısıdan mı bahsedersiniz? Böyle bir resim neden yapılıyor? Böyle resimler neden yaşanıyor? İlk Fütürist ressam Boccioni bu akımın ilk öncüsü olarak savaşarak ölürken acaba hala istediği bumuydu?
Saldırganlığın ve teknolojik değişimin hızla arttığı günümüzde sanatın bu yolla yükseltileceğine inananlar keşke olsalardı. Dünyanın tek hijyen yönteminin bu olduğunu savunanlar şimdi sanattan bu kadar uzak yaşayan bir Dünya için mi bunu istediler? Kan ve dehşet kokan bir akımın avangart takımı tarafından bu kadar destek bulmasına şaşırmayınız. Çünkü onlar ‘köylü çocukları’’ değiller. O köylü çocuklarının resimlerine sergilerde keyifle seyredenler takımından bahsediyoruz.
Cyberpunk ya da Neo-Fütürist akımların içerikteki kan ve şiddet açlığında aslında hiçbir değişiklik yok. Buradan yapılacak çıkarım sürekli değişimi gelecekten bekleyen insanoğlunun içindeki canavarı durdurmadığı sürece bir dajavunun içinde dönüp duracağından artık haberi olmalı.
Bütün izimlerin canı cehenneme. Sosyalizmin en büyük temsilcisi Sovyet Rusya’sının kuyrukları şimdi kapitalist tanzimlerinde varlık için uzuyor. Bizler ise bekanın sınır ötesi harekâtlarda arandığı fütüristik bir sanatın objeleri olarak kanımızı akıtıyoruz. Yoksulluğun ve bolluğun toplumsal olarak paylaşıldığı kocaman yalanlar ile yeni şiirlere kafiye oluyoruz.
Elbetteki bu akımın en iyi ifade edileceği şey bir tuvalet objesi olmalıydı. Ben şimdi Marcel Duchamp’ın pisuvarından muhteşem yaratıcı ruhum ile bir klozet yaptıktan sonra üzerine oturup John Cage’in dört otuz üçlük susuşunu taklit edeceğim. Benden sonra gelecek nesil sifonu çeksin lütfen.
D...
Dünya Şiir Günü için ''şiir olsa keşke tüm Dünya''
maria&tüm kadınlara gelsin :))
yüksek sanat severlere :)
Seni bir başkası için acı çekerken gördüm.
Bu , beni sevmiyor oluşundan daha çok acıttı...
Hayalimin dayanabileceği ve yıkamayacağı son duvar.
Aklımın üstünden atlayıp geçemeyeceği tek engel.
mavi
Buda tüm baharlara gelsin :))
lili&marlen'e gelsin
:)))
dünaydın...
çocuklar için, kadınlar için için, bu dünya cehennem ...
Unchein my hearth
gerçek manada aklını kaybetmişlerin akla hitap edecek bir şeyler söylemeleri mümkün değil.
çoğunluğun belirlediği sınırları ihlal ederek konuşanlar 'ki bunlar deli değiller' işte onlar...
Müzeyyen doğur bizi...
Düş e devam Maria Puder