Yokluğun tırmalarken duvarları. Sevgim var olma sevincinde zavallı. Umutsuz aşk kalesinin zirvesine çıkmışım farketmeden. Ellerini uzatma sakın ne kadar uzanmaya çalışsanda buraya varamazsın sen!
Bir bakarsın, seninle geçen tüm an'ları aslında oyundan ibarettir.Anlarsın da, o hislerin güzelliğinden tek laf etmezsin.Sormazsın gözlerinin ardında okunan kelimeleri,yaşamak kalır sadece geriye ;lütfu da başım üstüne kahrı da diyerek.Benim susarak anladıklarımı onlar bağırarak ve hatta zarar vererek anlamaya çalışırlar. Görürsün , aslında onca zamanın ne kadar boşa geçtiğini.Anlamaları için saflıktaki sevgiyi gözlerine sokarsın,gözleri kör olmuş ki yine anlamazlar.Eyvallah demek kalır geriye,susarsın.Sorular sorarlar birçok;soruların neden ve ne amaçla sorulduğunu bilmene rağmen yine de cevaplarsın değerden ötürü.Üstelik sevmek bir de iftiraya kurban gider. Elimizden aldıkları iradeyi üstelik kendilerine yapılmış gibi şizofrenleşerek aksettirmek gibi.Mühim değil tüm söylenenler,bir biz kalmadıktan sonra.Hiçbir zaman yanında olmayanların yanımda yoksun söylemleri günahımız oluverir.Şöyle bir bakarsın ve dersin ,benim sevgimm insanların geleceğinden ve birilerinin gözyaşlarından daha önemli değil.Tam da onun istediği gibi davranırsın ama yine suçlanırsın.Keşke yapabilseydim tüm kötülükleri de ,neyse...Kelimeler ses vermeyince daha anlamlı.. Sizin master yaptığınız ' anlama becerisini ' ben doğarken yapmıştım .İnsanlar tertemiz sevilmeye alışık olmadıklarından olsa gerek , altında birşeyler arar dururlar yine de.İnsanoğlu işte .........
Dünyaya yılgınlığım zamanda atıl aşklara Bağlanan yüzüklerin kırmızı krallığında Şefkatli ellerin yaraya tampon olmasına Evrilip eskiyen zarif kurdeleli ayrılıklara Dudaklarından kıskanır ruj kalıntıları da Öpülmüş hikayelerin sıcak kavuşmalarında İzi geçmeden sarının askıntı kırmızısına Yüklenmek acının arttırılmış dozuna Nokta koymak gerek acılanma bahara Öpmeli yastık yakınlığı dudak nasılsa Kaygılanmak boştur değmez kıskançlığa Tapusu var medeni kanun kapısında Toplumun nazarı yaratıcıyla aynı huzurda Selamlaşıp gitmek gerek ayrılan yollarda
Zerrelere yayılmış mekân dolmuşluğunda içime yansıyan mavi güzelliktir sevgin. Sevginin yumuşaklığı merhametinin ilmeğinde işlenince ruhuma yakışan en güzel kıyafet oluyor. Yaralarla dolu ruhi tebessümlerimi farkındalık okumalarımla ekliyorum bir bir mısralarına. Fark ediyor musun…
Gökyüzünün açık maviliğinde ebru güzelliği sunan yatay bulut dalgalanmaları huzur tılsımı fısıldıyor kulaklarıma duyuyor musun… Hep kendimi kandırmak istedim ben sorun çıkmazında dibe çökmekten kurtulmak için. Kurtulamadım. Kanmak istediğim bezeli yalanlardan söylemek istedim aynada kendime. İçimi bilip dururken, acıyan sen tarafımı dinleyip dururken kendimi inandıramadım. Hayatımın manevi diyarında sürüp gitti sultanlığın, yerleşkesinde beytepe hatıralarıyla özlem çiçeklerinin dua olup açtığı bedbaht günlerin anılarından demetler topladım. Aşkın terkedilmiş diyarlarından ruhuma sen çiçekleri verdim bugün. Gözlerim şiir demetinden sarhoş olup yaşardı. Yaşarken avuçlayamadığım hüznünden fotoğraf naifliği ektim ben de gözbebeklerime. En dik tepelerden ve derin vadilerden mavi çiçek gülüşlerini topladım.
Babaların şefkati olmadan anne olunmuyormuş. Dem ve sıcak su kıvamında çocuk ruhu manada en hızlı atlara binip özgürlüğüne koşabiliyormuş. Çocuk ruhu kimlik kartını baba anlayışıyla korkmadan doldurabiliyormuş. Anneden aldığı gülücük tohumlarını baba karakterinin duruluğunda bulanmadan yetiştirebiliyormuş. Katı şehirlerin kimliksiz ruhlarından azade cennet bahçesi yuvalarda yavruların yumuşak uykusuna çocuk gülüşleri babaların kas gücünden sarılmalarla eklenebiliyormuş. Anne gücünü babadan alan çocukmuş. Biliyor musun…
Üstüne alınmışlar varsa alttaki yazı bir altındakinden derlemedir! Lütfen buraya tımarhaneye ma'ruz kalanlar yazsın! Sanki tımarhaneden çıktıkta, toplumun tımarından çıkacaktık...
İki deliden biri tımarhane duvarına yazı yazmaya karar vermiş. - Biri, kalem buldum, duvara yazacağım duvara yazarak doktoru deli edeceğim demiş... - Diğeri, itiraz etmiş. - Öbürü, niye diye sormuş? - İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?! - "Yâ benim tımarhaneden tamda çıkmam var iken, doktoru delirtirsen tımarhaneden nasıl çıkayım'dâ, ondan!"
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri el feneri buldum, duvara tutacağım, ışığa tırmanarak duvardan dışarı atlayacaksın,i demiş, diğeri itiraz etmiş. Öbürü niye diye sormuş. İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?! "Ya ben tam ortadayken ışığı söndürüverirsen yere düşerim de ondan!"
Bazı hayaller öyle özeldirki kendisiyle bile konuşmamalıdır insan. O saflığı yaşatan hissedişte ise sadece hayallerinin hissine salmalıdır. En güzel salışlar denize yakışıyorsa, deniz kalmalı,yosun kokmalıdır. Zamanla oluşan yosun kokusunu almak için yine zamana bırakılmalı, sonsuzlukta hissediliyorsa zaman dilimleri aralamamalıdır. İnancı acının üstüne koyamıyorsak hayata yeniden 1-0 yenik başlamışızdır. Yeniden doğmak hissedilebiliyorsa her çağda , yaşımızın yolun yarısı olduğundan da korkmamak gerekir. Hayatın altının üstünden daha iyi olduğunu bilemiyorsak , ömrün sonunda gelen hediyenin bilinmezliğe el ele götüreceği varsayımını içselleştirmek gerekir. Varlığa aciziyet kalkınca ruhtan, hayatın akışında getirilen varlık hediyeleşir. Ruhları beslemeyen tüm varlıklar zamanla eriyorsa, eritmeyen bir sabır tesbih tanelerinde gizlidir. Her çekilen tanenin sonu elbet bir gün, herşey tamamlandığında ruhu tamamlayacaktır. Vazgeçişler inancı teğet geçiyorsa ne mutlu aşıklara !
Yokluğun tırmalarken duvarları. Sevgim var olma sevincinde zavallı. Umutsuz aşk kalesinin zirvesine çıkmışım farketmeden. Ellerini uzatma sakın ne kadar uzanmaya çalışsanda buraya varamazsın sen!
Boyalar, kirlettiğiniz duvarları temizleyemeyecek; geriye döndüğünüzde ..
Bir bakarsın, seninle geçen tüm an'ları aslında oyundan ibarettir.Anlarsın da, o hislerin güzelliğinden tek laf etmezsin.Sormazsın gözlerinin ardında okunan kelimeleri,yaşamak kalır sadece geriye ;lütfu da başım üstüne kahrı da diyerek.Benim susarak anladıklarımı onlar bağırarak ve hatta zarar vererek anlamaya çalışırlar. Görürsün , aslında onca zamanın ne kadar boşa geçtiğini.Anlamaları için saflıktaki sevgiyi gözlerine sokarsın,gözleri kör olmuş ki yine anlamazlar.Eyvallah demek kalır geriye,susarsın.Sorular sorarlar birçok;soruların neden ve ne amaçla sorulduğunu bilmene rağmen yine de cevaplarsın değerden ötürü.Üstelik sevmek bir de iftiraya kurban gider. Elimizden aldıkları iradeyi üstelik kendilerine yapılmış gibi şizofrenleşerek aksettirmek gibi.Mühim değil tüm söylenenler,bir biz kalmadıktan sonra.Hiçbir zaman yanında olmayanların yanımda yoksun söylemleri günahımız oluverir.Şöyle bir bakarsın ve dersin ,benim sevgimm insanların geleceğinden ve birilerinin gözyaşlarından daha önemli değil.Tam da onun istediği gibi davranırsın ama yine suçlanırsın.Keşke yapabilseydim tüm kötülükleri de ,neyse...Kelimeler ses vermeyince daha anlamlı.. Sizin master yaptığınız ' anlama becerisini ' ben doğarken yapmıştım .İnsanlar tertemiz sevilmeye alışık olmadıklarından olsa gerek , altında birşeyler arar dururlar yine de.İnsanoğlu işte .........
Gecene Bıraktım 3
Dünyaya yılgınlığım zamanda atıl aşklara
Bağlanan yüzüklerin kırmızı krallığında
Şefkatli ellerin yaraya tampon olmasına
Evrilip eskiyen zarif kurdeleli ayrılıklara
Dudaklarından kıskanır ruj kalıntıları da
Öpülmüş hikayelerin sıcak kavuşmalarında
İzi geçmeden sarının askıntı kırmızısına
Yüklenmek acının arttırılmış dozuna
Nokta koymak gerek acılanma bahara
Öpmeli yastık yakınlığı dudak nasılsa
Kaygılanmak boştur değmez kıskançlığa
Tapusu var medeni kanun kapısında
Toplumun nazarı yaratıcıyla aynı huzurda
Selamlaşıp gitmek gerek ayrılan yollarda
Gecene Bıraktım 2
Gecem zerrelerin uykuya verdiği ifadeleri
Yıldızların göz kırpan acı tebessümlerinden
Güneşin ateşimi yoklayan ellerinden
Ayın gizli yüzünde sakladığın aşkından
Dinliyor nicedir mısralarına uzanıp
Aşkım hasta bir yavru kedinin halsizliği
Cılız patilerinden selamı barınaklarda
Sahibinden iadeli okşamaların kabusunda
İtirafı aşksız titreyen bakışların boşluğunda
Hissediyor beddua haykırışlarına dayanıp
Sesin gaipten ruhuma dokunan sahaf tezgahı
Gerçeği olmayan saadetten dokunan kalbe
Hiçlik dolu sensizlikte yüzen hikayeme
Yeni başlık ekleme hevesi nafile kedere
Şiirleşemiyor mısra acılarından eleyip
Ten içimde ezelden korkulu yaban dokunuşları
İstemsiz gözlerimde kuvvete duygu duvarları
Aşkın tülünü kaldırıp alnımda çizdiği tırnakları
Varlığıma paye yokluğun sahipsiz bırakmaları
Anlayamıyor da terkini baharı selamlayıp
İsli hislerine bir hilal çizeyim parlaklığı sen
Duygularına damlasın puslu içimin dökümleri
Sahipsiz yıllarıma çember susku düğümleri
Cezam aşkından sıyrılan hayat çizgileri
Ayrılamıyor zihnimden konup göçer olup
Gecene Bıraktım
Gece yumuşağı ellerini tutup
Yüzümün yorgunluğundan azade
Yanaklarıma sürerken
Kulağıma ıslığının melodisi doldu
Hüzün çıkmazına zihnimi kiralayıp
Türkülerin geçit kampanasında
Dudaklarıma sararken
Ses tellerimde titreyip durdu
Şiir şiir kalbinden sunulanı bulup
Histerik gün soluklanmasında
Ağrılarıma boğarken
Terki aşkın inleyip sustu
Gülümseyen inci dişlerini yuyup
Kanıma bulanan ağzında
Acıma gülerken
Sukutum avuçlarına öpücük koydu
Boşlık'a...
Boşluk’um,
Zerrelere yayılmış mekân dolmuşluğunda içime yansıyan mavi güzelliktir sevgin. Sevginin yumuşaklığı merhametinin ilmeğinde işlenince ruhuma yakışan en güzel kıyafet oluyor. Yaralarla dolu ruhi tebessümlerimi farkındalık okumalarımla ekliyorum bir bir mısralarına. Fark ediyor musun…
Gökyüzünün açık maviliğinde ebru güzelliği sunan yatay bulut dalgalanmaları huzur tılsımı fısıldıyor kulaklarıma duyuyor musun… Hep kendimi kandırmak istedim ben sorun çıkmazında dibe çökmekten kurtulmak için. Kurtulamadım. Kanmak istediğim bezeli yalanlardan söylemek istedim aynada kendime. İçimi bilip dururken, acıyan sen tarafımı dinleyip dururken kendimi inandıramadım. Hayatımın manevi diyarında sürüp gitti sultanlığın, yerleşkesinde beytepe hatıralarıyla özlem çiçeklerinin dua olup açtığı bedbaht günlerin anılarından demetler topladım. Aşkın terkedilmiş diyarlarından ruhuma sen çiçekleri verdim bugün. Gözlerim şiir demetinden sarhoş olup yaşardı. Yaşarken avuçlayamadığım hüznünden fotoğraf naifliği ektim ben de gözbebeklerime. En dik tepelerden ve derin vadilerden mavi çiçek gülüşlerini topladım.
Babaların şefkati olmadan anne olunmuyormuş. Dem ve sıcak su kıvamında çocuk ruhu manada en hızlı atlara binip özgürlüğüne koşabiliyormuş. Çocuk ruhu kimlik kartını baba anlayışıyla korkmadan doldurabiliyormuş. Anneden aldığı gülücük tohumlarını baba karakterinin duruluğunda bulanmadan yetiştirebiliyormuş. Katı şehirlerin kimliksiz ruhlarından azade cennet bahçesi yuvalarda yavruların yumuşak uykusuna çocuk gülüşleri babaların kas gücünden sarılmalarla eklenebiliyormuş. Anne gücünü babadan alan çocukmuş. Biliyor musun…
Üstüne alınmışlar varsa alttaki yazı bir altındakinden derlemedir!
Lütfen buraya tımarhaneye ma'ruz kalanlar yazsın! Sanki tımarhaneden çıktıkta, toplumun tımarından çıkacaktık...
İki deliden biri tımarhane duvarına yazı yazmaya karar vermiş.
- Biri, kalem buldum, duvara yazacağım duvara yazarak doktoru deli edeceğim demiş...
- Diğeri, itiraz etmiş.
- Öbürü, niye diye sormuş?
- İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?!
- "Yâ benim tımarhaneden tamda çıkmam var iken, doktoru delirtirsen tımarhaneden nasıl çıkayım'dâ, ondan!"
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri el feneri buldum, duvara tutacağım, ışığa tırmanarak duvardan dışarı atlayacaksın,i demiş, diğeri itiraz etmiş. Öbürü niye diye sormuş. İtiraz eden ne dese beğenirsiniz?!
"Ya ben tam ortadayken ışığı söndürüverirsen yere düşerim de ondan!"
Şimdi aşk zamanıdır, Aşk ömrün baharıdır..
simirna, bak bak bak bak!!!
sempatik sinir sistemine pudra ;)
Karavanın Salgın Günlükleri 6
Hakkında konuşmak istemediklerimiz hakkında düşünmesek keşke.
Elvada , Tımarhane duvarı,
Denizlerin dalgası dalgalanmıyorsa tabiatına uygun, dalgalar en çok bayraklara yakışır...
18 MART
Elveda Tımarhane Duvarı,
Ancak bir bayrakta dalga olmak onur vericidir.
18 MART
Bazı hayaller öyle özeldirki kendisiyle bile konuşmamalıdır insan. O saflığı yaşatan hissedişte ise sadece hayallerinin hissine salmalıdır. En güzel salışlar denize yakışıyorsa, deniz kalmalı,yosun kokmalıdır. Zamanla oluşan yosun kokusunu almak için yine zamana bırakılmalı, sonsuzlukta hissediliyorsa zaman dilimleri aralamamalıdır. İnancı acının üstüne koyamıyorsak hayata yeniden 1-0 yenik başlamışızdır. Yeniden doğmak hissedilebiliyorsa her çağda , yaşımızın yolun yarısı olduğundan da korkmamak gerekir. Hayatın altının üstünden daha iyi olduğunu bilemiyorsak , ömrün sonunda gelen hediyenin bilinmezliğe el ele götüreceği varsayımını içselleştirmek gerekir. Varlığa aciziyet kalkınca ruhtan, hayatın akışında getirilen varlık hediyeleşir. Ruhları beslemeyen tüm varlıklar zamanla eriyorsa, eritmeyen bir sabır tesbih tanelerinde gizlidir. Her çekilen tanenin sonu elbet bir gün, herşey tamamlandığında ruhu tamamlayacaktır. Vazgeçişler inancı teğet geçiyorsa ne mutlu aşıklara !