Dokunuşu uzaklardan taşıyıp erittiği kadar tendir, bize dönen değil, bizden taşandır ve değerini de gene kendine getirdiği gibi uzağa taşıdıkça anlam kazanır, sanılanın aksine yakın olmak değil, uzakta yakaladığınızın sizde erimiş geri dönüşüdür, yani bir ikilem içinde birlik yaşanır, ikilem olrakak da kalır.
Ten, ölüm, aşk, dünyanın dışında bu dünyada olmayı oluşturur, kendini bizzat bu yaşamda ve bu dünyada, bu dünyadan olmayan şeyin yakınında tutandır, mezarın boşluğu ve tanrının boşluğu olan, tanrının içinde ya da insanın dünyaya getirilişiyle - Tanrının kendisiyle açılan boşluk olan - dünyanın, bu dışının yakınında.
II galaksilerin merkezi şu fena aleminin özünde patlayan, acılı yıldız...,
yaşam kadar yoksuldu aşk, ki sevda, yetinmiyor sevdayla..., ve artık melekler kırpıp tüylerini, noksan kanatlarla serpiştiriyor yıldız ölülerini boşluğa…,
kalbime yasladığım keman, büyülü tınısına metal kokular sızdırırken, incinmenin böylesi…, melek kalbinde patlayan acılı yıldız; ve kanayan dize, ah,
kıymetlim; bırak artık ses kayıtlı mesaj yollama, her sözcüğün, yüreğimin zırhına bir kara delik, son bulsun bu dara almalar, vur artık beni, en kanayan dizemden..., ah;
ki ab/şar çağıltısı ve su sesiydin kuytumda akan, künhüme vakıf hekim ırmağı…, ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını; şelale hırsızı nazarın, yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda, canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…, hiç az düşkünün değildim ki senin, ve kabirde çürüyen en son tense, ömrümce taşırım, bakışının izlerini yüzümde…,
küçük bir damla süzülür göğsümden aşağı... serin bir ürperti sarar tenimi... düşersin aklıma... ruhuna dokunamadığım evrenin en deli toz zerresi olarak.
kırdım tenimin tüm çitlerini... firari bir aşka sığınak olur belki kıvrımları... öfkenin ve daha bin türlü duygunun serseri darbelerine mutevazi bir coğrafya olur... yine de bekler seni bir ahh bile demeden.
düşer mi yolları dudaklarının tenime... ısırsan gözyaşına karışır kanım... o zaman anlarsın sevginin neden bu kadar tuza benzediğini... ve neden kaçtığımızı aşktan.
adem evvelinden beri bir yanımız noksandır neylersin.. beni bu alemde divane gibi gezdiren sen değil misin... geriye kalan yalnızca tanımadığım bu ten'indir..
Tanrım! Nasıl bir duygu bu? Bir kadının tenine dokunmak... Hele bu kadın bir insan için bir bedenden,bir ruhtan ötesini ifade ediyorsa... Çıplak, ama bana hep itici gelen çıplaklık değil. Bu ten rengi, duruş, bu sadelik,bu güzellik... Bütün duygularım had safhada.Hele o gözler... Olamaz, bana bakıyor, gözlerimin içine bakıyor, ta ruhumun derinliklerine bakıyor sanki. Tanrım, bana yardım et. Bu gözlerde hiçbir duyguyu okuyamıyorum. Hakkımda neler düşünüyor acaba? O diller döken, o kendinden emin, o hiç çekinmeden ilan'ı aşk eden benin bu halini görünce neler düşünüyordur şimdi?
Birden içimde müthiş bir duygu ayaklandı. Belki saçma, ama çok kuvvetli bir duygu. Omuzuna dokunmak istedim.Ne kadar saçma. Neredeyse “omuzuna dokunabilir miyim? ” diyecektim. Aklımdan geçen bu düşünce dışarıya hafif bir tebessüm olarak yansıdı. Oda aynı şekilde bana gülümsedi. Bu sefer gözlerinden her duyguyu okuyordum. Beni seviyordu işte. Ruhuyla, bedeniyle kendini bana teslim etmişti.
Bundan aldığım cesaretle elimi yavaşça kaldırdım. Parmak uçlarımla çıplak omuzlarına dokundum. Heyecandan ölüyordum. Sanki bütün kanım kalbime dolmuştu. Damarlarım bu kadar kanı taşıyamayacaktı sanki. Göğsüm yarılacak, bütün kan dışarı akacaktı herhalde.
Evet, sanki bütün kanım oraya toplanmış, bedenimde başka kan kalmamıştı. Üşüyordum biraz. Ama terliyordum da. İşte o an 'soğuk ter'in ne olduğunu ancak anladım.
Omuzuna dokundumya, işte o an onun bütün sıcaklığını hissettim. Parmaklarım buz gibiydi.Utandım...
(dişi ise) dokunmak için çok şeyi feda edebileceğim ruhun elbisesi dedikleri ama nedense beni hiç bir elbisenin tahrik edemediği kadar tahrik eden bişi
insanin eli, kolu, ayagi, bacagi, karni olur once.. 'ten' kelimesi bir askla birlikte gundeme gelir. ve ask bittiginde insan bir cok kelimeyle birlikte bunu da - ten - teslim eder geriye..
Dokunuşu uzaklardan taşıyıp erittiği kadar tendir, bize dönen değil, bizden taşandır ve değerini de gene kendine getirdiği gibi uzağa taşıdıkça anlam kazanır, sanılanın aksine yakın olmak değil, uzakta yakaladığınızın sizde erimiş geri dönüşüdür, yani bir ikilem içinde birlik yaşanır, ikilem olrakak da kalır.
Ten, ölüm, aşk, dünyanın dışında bu dünyada olmayı oluşturur, kendini bizzat bu yaşamda ve bu dünyada, bu dünyadan olmayan şeyin yakınında tutandır, mezarın boşluğu ve tanrının boşluğu olan, tanrının içinde ya da insanın dünyaya getirilişiyle - Tanrının kendisiyle açılan boşluk olan - dünyanın, bu dışının yakınında.
Jean Luc NANCY, Fransız Filozof, 2021
II
galaksilerin merkezi şu fena aleminin
özünde patlayan,
acılı yıldız...,
yaşam kadar yoksuldu aşk,
ki sevda,
yetinmiyor sevdayla...,
ve artık melekler
kırpıp tüylerini,
noksan kanatlarla serpiştiriyor
yıldız ölülerini boşluğa…,
kalbime yasladığım keman,
büyülü tınısına metal kokular sızdırırken,
incinmenin böylesi…,
melek kalbinde patlayan acılı yıldız;
ve kanayan dize,
ah,
kıymetlim;
bırak artık ses kayıtlı mesaj yollama,
her sözcüğün,
yüreğimin zırhına bir kara delik,
son bulsun bu dara almalar,
vur artık beni,
en kanayan dizemden...,
ah;
ki ab/şar çağıltısı ve
su sesiydin kuytumda akan,
künhüme vakıf hekim ırmağı…,
ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını;
şelale hırsızı nazarın,
yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda,
canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…,
hiç az düşkünün değildim ki senin,
ve kabirde çürüyen en son tense,
ömrümce taşırım,
bakışının izlerini yüzümde…,
Cismin merkezindeyken ey konuşan
Kazanmazsan insanlık marifetinden
Yarın istekler ayrılınca bedenden
Cehlin karanlığında kalırsın ebeden.
Ola ki doğru tedbir ve düşünceyle ben
Kendimi dışarı atarım bu olaydan
Sıkıldım bu kavimin sohbetinden
Her biri aciz eli tutmuş zayıf bir daldan.
Afdal Al Din KAŞANİ., 1214, İranlı Şair - Filozof,
Çev. Behruz DİJURİAN.
küçük bir damla süzülür göğsümden aşağı...
serin bir ürperti sarar tenimi...
düşersin aklıma...
ruhuna dokunamadığım evrenin en deli toz zerresi olarak.
kırdım tenimin tüm çitlerini...
firari bir aşka sığınak olur belki kıvrımları...
öfkenin ve daha bin türlü duygunun serseri darbelerine mutevazi bir coğrafya olur...
yine de bekler seni bir ahh bile demeden.
düşer mi yolları dudaklarının tenime...
ısırsan gözyaşına karışır kanım...
o zaman anlarsın sevginin neden bu kadar tuza benzediğini...
ve neden kaçtığımızı aşktan.
adem evvelinden beri bir yanımız noksandır neylersin..
beni bu alemde divane gibi gezdiren sen değil misin...
geriye kalan yalnızca tanımadığım bu ten'indir..
Temennâmız budur Hakdan çıkınca canımız tenden
Ayırmaya hemen Mevlâm seni benden beni senden
iç çamaşırı markası
Tanrım! Nasıl bir duygu bu? Bir kadının tenine dokunmak... Hele bu kadın bir insan için bir bedenden,bir ruhtan ötesini ifade ediyorsa...
Çıplak, ama bana hep itici gelen çıplaklık değil. Bu ten rengi, duruş, bu sadelik,bu güzellik... Bütün duygularım had safhada.Hele o gözler... Olamaz, bana bakıyor, gözlerimin içine bakıyor, ta ruhumun derinliklerine bakıyor sanki. Tanrım, bana yardım et. Bu gözlerde hiçbir duyguyu okuyamıyorum. Hakkımda neler düşünüyor acaba? O diller döken, o kendinden emin, o hiç çekinmeden ilan'ı aşk eden benin bu halini görünce neler düşünüyordur şimdi?
Birden içimde müthiş bir duygu ayaklandı. Belki saçma, ama çok kuvvetli bir duygu. Omuzuna dokunmak istedim.Ne kadar saçma. Neredeyse “omuzuna dokunabilir miyim? ” diyecektim. Aklımdan geçen bu düşünce dışarıya hafif bir tebessüm olarak yansıdı. Oda aynı şekilde bana gülümsedi. Bu sefer gözlerinden her duyguyu okuyordum. Beni seviyordu işte. Ruhuyla, bedeniyle kendini bana teslim etmişti.
Bundan aldığım cesaretle elimi yavaşça kaldırdım. Parmak uçlarımla çıplak omuzlarına dokundum. Heyecandan ölüyordum. Sanki bütün kanım kalbime dolmuştu. Damarlarım bu kadar kanı taşıyamayacaktı sanki. Göğsüm yarılacak, bütün kan dışarı akacaktı herhalde.
Evet, sanki bütün kanım oraya toplanmış, bedenimde başka kan kalmamıştı. Üşüyordum biraz. Ama terliyordum da. İşte o an 'soğuk ter'in ne olduğunu ancak anladım.
Omuzuna dokundumya, işte o an onun bütün sıcaklığını hissettim. Parmaklarım buz gibiydi.Utandım...
parmakizi...
rengi kokusu dokusu ile anlam kazanmış deri..
Ölü hücrelerden oluşan zar.
vücudu kaplayan manto, bide aşklı meşkli bişeyleri çağrıştırıyo ama onu bilmiyorum :)
(dişi ise) dokunmak için çok şeyi feda edebileceğim ruhun elbisesi dedikleri ama nedense beni hiç bir elbisenin tahrik edemediği kadar tahrik eden bişi
bizi kaplayan patetes kabuğu gibi bişi...hehe..
Bi de bunun uyumu vardır..
Bir grunge rock grubu olan Pearl Jam'in 1991 tarihli ilk albümünün ismi...
insanin eli, kolu, ayagi, bacagi, karni olur once.. 'ten' kelimesi bir askla birlikte gundeme gelir. ve ask bittiginde insan bir cok kelimeyle birlikte bunu da - ten - teslim eder geriye..
ne sadece beden ne sadece ruh severek olur aşk.. düşünmek yetmez her zaman sevgilinin teni, başını yaslaacak bir omuz da çok lazımdır kimi zaman...
Sıcak sıcacık...
ingilizcede 10
Sevgilide sıcaklık...
öpmekden bırakılamayacak tekşey..
Ten teni çekmez ise
Göz gözü görmüş neylesin