Tasavvuf kelimesinin yün anlamina suf'tan veya sofadan geldigi gibi iddialar, tasavvufa disardan gömlek giydirmeye calismaktir, her keyfi tanimlama girisimi gibi tahfif maksadlidir. Bir takim ucme kelimelerle manalandirmaya calismak yerine arabi kelimelerle manalandirmak daha akillica olur. Kelimenin sülasisi: sad vav fe harfleridir. evveline (te) fa-ül fi'l ile ayn-ül fi'l arasina ayn-ül fi'l cinsinden bir harf ziyadesiyle hümasi yapilan, sülasi mezidün fihi humasi bablarinin ücüncüsü olan tefe'ul babindandir. Tefe'ul babinin binasi tekellüf icindir. Tekellüf: Tahsilül matlubi sey'en ba'de sey'in (Istenileni, birbirini takip eden asamalar halinde tahsil etmek) olarak tanimlanir. Tasavvuf da temizlenme manasina olan safiilesmenin bir birini takip eden asamalar halinde gerceklestirilmesidir. Evvela kalp, sonra ruh, , sonra sirasiyla sir hafi ahfa latifeleri temizlendikten sonra, nefsin tezkiyesine sira gelir, nefsi natika ve nefsi küll'ün tezkiyesi gerceklesince insan nefsinin tasallutundan emin olacagi ve masiva kirlerinden, düsüncelerinden tamamen temizlendigi bir dereceye ulasir. Safilesme, manevi temizlenme gayreti devam ettikce insan nefsinden sonra geride kalan tab'i beseriyesinin ona verecegi bir takim noksanliklardan da temizlenmesi gerekir ve önce, hava, su, ates unsurlarindan temizlenir. Bu temizlik ile velayeti ulyaya ulasmis olur. Geride toprak unsuru kaldigi icin toprak unsurunun özelligi olan kendini begenme, kendinde büyüklük görme iddiasi nefsin destegiden mahrum da olsa, potansiyel olarak varligini devam ettirir. Kisi toprak unsurunu da safilestirdigi zaman kemalat-i nübüvvet makamina ulasir. Nebi degildir, fakat nebiligin kemalatini elde ettiginden irsada ehil olur. Kemalat makamlari insan hafsalasinin almayacagi yerlere kadar tasavvufunu (kademe kademe safilesme, temizlenme) devam ettirir. Kisaca tasavvuf manevi temizlenme sürecinin adidir.
tasavvufa göre Allah bir gün kendisinin bilinmesini istemiş ve bizleri yaratmış; buna göre hepimiz Allah'ın bir parçası olduğumuzdan dolayı mükemmeliz... Tasavvuf'un en ünlü laflarından biri de: 'Yaradılanı severim, Yaradan'dan ötürü'
yazdigim seyleri silmelerini sevmiyorum...bu bir teessuftur tasavvuf aslinda kalin ve giyineni zahmete dusuren kaba bir kumas adi olan suf kelimesinden gelmektedir, y nuri ozturk, terim olarak anlamini ise emevi hukumeti sirasinda devletin yaptigi zulumlere boyun egmeyi allaha boyun egmekle esit tutan bir ekolu kurmakla baslayan insanlarla terim degerini almistir, ve lakin islamin acikca tartisilabildigi abbasi donemine kadar ki bu aciklikta tabiki halifenin belirledigi sinirlar cercevesindedir, her terim gibi sufilik ve tasavvufta tam olarak tartisilamamistir, cebriyye akiminin getirdigi bir dunyaya bakis tarzi olarakta algilayabiliriz tasavvufu, burada bir yanlis anlasilmayi duzeltmek isterim tasavvuf la irfan arasinda fark vardir arkadaslarimizin tarifini yaptiklari sey irfan konusunda islenir, kaynak isteyen arkadaslara bir kac kaynak ismi verebilirim,
peki biz ne diyoruz? sunu: gordugumuz su varligi ne adem kuyusuna atmali nede nisyanin perdesine sarmalidir.bu varlik vardir.cunku Hazret-i Resulullah'in beyanlari aynen bizim anladigimiz tarzdadir.cunku O 'ey insanlar', 'ey muslumanlar'der.anlatabiliyor muyum...simdi bir ayet-i kerime'nin bir tefsirini verip bu mevzuyu insallah noktalamak istiyorum.Ayetin meali su: her sey helaktadir yalniz Allah'a bakan yuzu mustesna.iste bu ayeti ehl-i tasavvuf kendi anlayislarina gore tefsir etmislerdir ama Allahu alem bunun tefsiri sudur: esyanin yuzu uc tanedir. 1-bu dunyaya bakar ve insani ozelliklerdir ki olumle muhakkak bu yuz helak olup gidecektir... 2-ahirete bakar ki bu Allah icin yapildigi icin bakidir ahirette semeresi alinacaktir... 3-Allah'in esmasina bakar ki bu esmalar baki oldugu icin esyanin bu yuzu de bakidir... Vallahu 'alem bissavab...
oysa Allah'tan baska Allah'in yarattigi diger varliklar da vardir! iste Islam tarihinin essiz kahramanlarindan biri Imam-i Rabbani burada ise el atar ve der ki ey dostlar dinleyiniz: Allah'tan baska varliklar vardir fakat onlarin varliklari bir nevi golge varliktir.Imam-i Rabbani'nin bu yorumu da yani diger varliklari bir golge varlik ittihaz etmesinde etken olan faktor ise mesela insanin insani olarak cok gucsuz olmasidir.yani bu oyle bir insan ki sanki her an yok olabilirmis gibi sanki ne var ne yok.tabi kendi kendine Kaim yalniz Allah'tir, geri kalan ise kaim bi emrillah'tir...iste mesele bu.
tum mesele esma ve sifat meselesi...her varligin uzerinde Allah'in guzel isimleri ve sifatlari tecelli eder.bu bakimdan insan bir mir'at-i mucelladir tum diger yaratiklara nazaran.simdi bu tecelli eder ne demektir? su demek, derya dibinde mahilerden, sahralarda ahulardan tutun emzikli bebege kadar her beslenme Allah'in Rezzak ve Rahim isminin bir cilvesidir.kainatta cari olan muthis temizlik mi? tabi ki Allah'in Kuddus isminin bir cilvesi...ve iste boyle de boyle... iste ehl-i vahdet-i vucud o muthis duyus ve anlayis istidadi ile varliklarda sadece bu isimlerin ve sifatlarin tecellilerini gorur hale gelirler.sonunda bu is oyle bir hadde varir ki sanki herseyi Allah'mis zannederler.oysa bu vehim varliklarda artik sadece Allah'in isimlerinin ve sifatlarinin tecelli ve cilvelerinin gorulmesindendir.bu yuzden boyle zatlar Allah'tan baska varlik yokmus zannederler...
ibn-i arabi'yi elestirenlerin yeren kisimlari ona seyh-i ekfer demislerdir, hatta yoldan gecerken bu buyuk zata edilen hakaretler meshurdur.diger taraftan onu seven ve gercekten anlayanlar da bu zata seyh-i ekber demislerdir.su nokta da onemli: ibn-i arabi neden bizden olmayanlar bizim kitaplarimizi okumasinlar zarar gorurler demistir? benim uzerinde durdugum bu yollarin istigrak ve bir nevi sarhosluk halleri oldugudur.yalniz bu meslegin panteizm'le taban tabana zit oldugunu ifade etmeliyim.simdi neden bunlarin Allah'tan baska bir varlik tanimadiklari uzerine bir mutalaada bulunayim...
bu noktada su meseleyi de tetkik etmek yararli olur herhalde.asagida bahsettigim yollarda giden insanlar(salikler) bazen zahiren de olsa bir denge ve itidal yolu olan Islam'a aykiri hallerde bulunmuslardir.hallac-i mansur ve imam nesefi gibi.aslinda bu insanlarin dis gorunus olarak takindiklari tavir hatalidir.bunlari yapmamalari lazimdi ama yapmislardir.her ne kadar zahiren onlari tekfir etmek gerekse bile hakikatte onlara saygi duymak lazimdir(yani tekfir etmekten kacinmak lazimdir cunku isin ic yuzu boyle degildir) .unutmayalim ehl-i sunnet bu insanlara saygi gostermis ve buyuk saymislardir.
yalniz sunu belirtmek isterim bu meslekler yani vahdet-i vucud ve vahdet-i suhud gidebilen icin cok kiymetli yollardir.yalniz bu yollarin vartalari coktur.Yunus'un dedigi gibi bu yol uzundur menzili coktur gecidi yoktur derin sular var
ilkin sunu soylemek lazim tarihi bir kavram olarak vahdet-i suhud vahdet-i vucuddan sonra cikmistir(hepimizin malumu Imam-i Rabbani'nin sistemlestirdigi bir gorus) .ve cikis sebebi de vahdet-i vucudun bazi asiriliklarini duzeltmektir. ikinci olarak vahdet-i vucud varligi adem kuyusuna atmaktadir.yani Allah'in disinda bir varlik tanimamaktadir.oysa bu anlayis zahiren Islam adabina ve Islam hukukunun yuksek hakikatlerine ters dusuyor.iste bu sirada vahdet-i suhud cikiyor ve varligi adem kuyusuna atmiyor.Allah'in disindaki varliklara golge de olsa bir varlik veriyor.ki bunun bedihiyata da yani zihnimizin sahip oldugu apacikliklara da daha uygun oldugu muhakkaktir.
derin cok derin...ama vahdet-i vucud gibi bazi anlayislar hakikati tam anlamiyla kucaklayamiyorlar.ama bu muhakkak vahdet-i vucud(ki daha dogru haliyle vahdet-i suhud) yuksek hakikatler ve cetin meslekler...
islam, Allahın hanif olan tek dininin adı; tasavvuf ise onun yaşanmasının adıdır.
tasavvuf insanların zannettiği islamın yaşanması değil, kurandaki islamın yaşanmasının adıdır
Tasavvuf kelimesinin yün anlamina suf'tan veya sofadan geldigi gibi iddialar, tasavvufa disardan gömlek giydirmeye calismaktir, her keyfi tanimlama girisimi gibi tahfif maksadlidir.
Bir takim ucme kelimelerle manalandirmaya calismak yerine arabi kelimelerle manalandirmak daha akillica olur.
Kelimenin sülasisi: sad vav fe harfleridir. evveline (te) fa-ül fi'l ile ayn-ül fi'l arasina ayn-ül fi'l cinsinden bir harf ziyadesiyle hümasi yapilan, sülasi mezidün fihi humasi bablarinin ücüncüsü olan tefe'ul babindandir.
Tefe'ul babinin binasi tekellüf icindir. Tekellüf: Tahsilül matlubi sey'en ba'de sey'in (Istenileni, birbirini takip eden asamalar halinde tahsil etmek) olarak tanimlanir.
Tasavvuf da temizlenme manasina olan safiilesmenin bir birini takip eden asamalar halinde gerceklestirilmesidir.
Evvela kalp, sonra ruh, , sonra sirasiyla sir hafi ahfa latifeleri temizlendikten sonra, nefsin tezkiyesine sira gelir, nefsi natika ve nefsi küll'ün tezkiyesi gerceklesince insan nefsinin tasallutundan emin olacagi ve masiva kirlerinden, düsüncelerinden tamamen temizlendigi bir dereceye ulasir.
Safilesme, manevi temizlenme gayreti devam ettikce insan nefsinden sonra geride kalan tab'i beseriyesinin ona verecegi bir takim noksanliklardan da temizlenmesi gerekir ve önce, hava, su, ates unsurlarindan temizlenir. Bu temizlik ile velayeti ulyaya ulasmis olur.
Geride toprak unsuru kaldigi icin toprak unsurunun özelligi olan kendini begenme, kendinde büyüklük görme iddiasi nefsin destegiden mahrum da olsa, potansiyel olarak varligini devam ettirir. Kisi toprak unsurunu da safilestirdigi zaman kemalat-i nübüvvet makamina ulasir. Nebi degildir, fakat nebiligin kemalatini elde ettiginden irsada ehil olur. Kemalat makamlari insan hafsalasinin almayacagi yerlere kadar tasavvufunu (kademe kademe safilesme, temizlenme) devam ettirir.
Kisaca tasavvuf manevi temizlenme sürecinin adidir.
tasavvufa göre Allah bir gün kendisinin bilinmesini istemiş ve bizleri yaratmış; buna göre hepimiz Allah'ın bir parçası olduğumuzdan dolayı mükemmeliz... Tasavvuf'un en ünlü laflarından biri de: 'Yaradılanı severim, Yaradan'dan ötürü'
yazdigim seyleri silmelerini sevmiyorum...bu bir teessuftur
tasavvuf aslinda kalin ve giyineni zahmete dusuren kaba bir kumas adi olan suf kelimesinden gelmektedir, y nuri ozturk, terim olarak anlamini ise emevi hukumeti sirasinda devletin yaptigi zulumlere boyun egmeyi allaha boyun egmekle esit tutan bir ekolu kurmakla baslayan insanlarla terim degerini almistir, ve lakin islamin acikca tartisilabildigi abbasi donemine kadar ki bu aciklikta tabiki halifenin belirledigi sinirlar cercevesindedir, her terim gibi sufilik ve tasavvufta tam olarak tartisilamamistir, cebriyye akiminin getirdigi bir dunyaya bakis tarzi olarakta algilayabiliriz tasavvufu, burada bir yanlis anlasilmayi duzeltmek isterim tasavvuf la irfan arasinda fark vardir arkadaslarimizin tarifini yaptiklari sey irfan konusunda islenir, kaynak isteyen arkadaslara bir kac kaynak ismi verebilirim,
TASAVVUF = Uçmak...
Dünya ile ilişkinin kesilmesi ve Sonsuz tanrı gücünü derinden hissetmek...
peki biz ne diyoruz? sunu: gordugumuz su varligi ne adem kuyusuna atmali nede nisyanin perdesine sarmalidir.bu varlik vardir.cunku Hazret-i Resulullah'in beyanlari aynen bizim anladigimiz tarzdadir.cunku O 'ey insanlar', 'ey muslumanlar'der.anlatabiliyor muyum...simdi bir ayet-i kerime'nin bir tefsirini verip bu mevzuyu insallah noktalamak istiyorum.Ayetin meali su: her sey helaktadir yalniz Allah'a bakan yuzu mustesna.iste bu ayeti ehl-i tasavvuf kendi anlayislarina gore tefsir etmislerdir ama Allahu alem bunun tefsiri sudur:
esyanin yuzu uc tanedir.
1-bu dunyaya bakar ve insani ozelliklerdir ki olumle muhakkak bu yuz helak olup gidecektir...
2-ahirete bakar ki bu Allah icin yapildigi icin bakidir ahirette semeresi alinacaktir...
3-Allah'in esmasina bakar ki bu esmalar baki oldugu icin esyanin bu yuzu de bakidir...
Vallahu 'alem bissavab...
oysa Allah'tan baska Allah'in yarattigi diger varliklar da vardir! iste Islam tarihinin essiz kahramanlarindan biri Imam-i Rabbani burada ise el atar ve der ki ey dostlar dinleyiniz: Allah'tan baska varliklar vardir fakat onlarin varliklari bir nevi golge varliktir.Imam-i Rabbani'nin bu yorumu da yani diger varliklari bir golge varlik ittihaz etmesinde etken olan faktor ise mesela insanin insani olarak cok gucsuz olmasidir.yani bu oyle bir insan ki sanki her an yok olabilirmis gibi sanki ne var ne yok.tabi kendi kendine Kaim yalniz Allah'tir, geri kalan ise kaim bi emrillah'tir...iste mesele bu.
tum mesele esma ve sifat meselesi...her varligin uzerinde Allah'in guzel isimleri ve sifatlari tecelli eder.bu bakimdan insan bir mir'at-i mucelladir tum diger yaratiklara nazaran.simdi bu tecelli eder ne demektir? su demek, derya dibinde mahilerden, sahralarda ahulardan tutun emzikli bebege kadar her beslenme Allah'in Rezzak ve Rahim isminin bir cilvesidir.kainatta cari olan muthis temizlik mi? tabi ki Allah'in Kuddus isminin bir cilvesi...ve iste boyle de boyle...
iste ehl-i vahdet-i vucud o muthis duyus ve anlayis istidadi ile varliklarda sadece bu isimlerin ve sifatlarin tecellilerini gorur hale gelirler.sonunda bu is oyle bir hadde varir ki sanki herseyi Allah'mis zannederler.oysa bu vehim varliklarda artik sadece Allah'in isimlerinin ve sifatlarinin tecelli ve cilvelerinin gorulmesindendir.bu yuzden boyle zatlar Allah'tan baska varlik yokmus zannederler...
ibn-i arabi'yi elestirenlerin yeren kisimlari ona seyh-i ekfer demislerdir, hatta yoldan gecerken bu buyuk zata edilen hakaretler meshurdur.diger taraftan onu seven ve gercekten anlayanlar da bu zata seyh-i ekber demislerdir.su nokta da onemli: ibn-i arabi neden bizden olmayanlar bizim kitaplarimizi okumasinlar zarar gorurler demistir? benim uzerinde durdugum bu yollarin istigrak ve bir nevi sarhosluk halleri oldugudur.yalniz bu meslegin panteizm'le taban tabana zit oldugunu ifade etmeliyim.simdi neden bunlarin Allah'tan baska bir varlik tanimadiklari uzerine bir mutalaada bulunayim...
bu noktada su meseleyi de tetkik etmek yararli olur herhalde.asagida bahsettigim yollarda giden insanlar(salikler) bazen zahiren de olsa bir denge ve itidal yolu olan Islam'a aykiri hallerde bulunmuslardir.hallac-i mansur ve imam nesefi gibi.aslinda bu insanlarin dis gorunus olarak takindiklari tavir hatalidir.bunlari yapmamalari lazimdi ama yapmislardir.her ne kadar zahiren onlari tekfir etmek gerekse bile hakikatte onlara saygi duymak lazimdir(yani tekfir etmekten kacinmak lazimdir cunku isin ic yuzu boyle degildir) .unutmayalim ehl-i sunnet bu insanlara saygi gostermis ve buyuk saymislardir.
yalniz sunu belirtmek isterim bu meslekler yani vahdet-i vucud ve vahdet-i suhud gidebilen icin cok kiymetli yollardir.yalniz bu yollarin vartalari coktur.Yunus'un dedigi gibi
bu yol uzundur menzili coktur
gecidi yoktur derin sular var
ilkin sunu soylemek lazim tarihi bir kavram olarak vahdet-i suhud vahdet-i vucuddan sonra cikmistir(hepimizin malumu Imam-i Rabbani'nin sistemlestirdigi bir gorus) .ve cikis sebebi de vahdet-i vucudun bazi asiriliklarini duzeltmektir.
ikinci olarak vahdet-i vucud varligi adem kuyusuna atmaktadir.yani Allah'in disinda bir varlik tanimamaktadir.oysa bu anlayis zahiren Islam adabina ve Islam hukukunun yuksek hakikatlerine ters dusuyor.iste bu sirada vahdet-i suhud cikiyor ve varligi adem kuyusuna atmiyor.Allah'in disindaki varliklara golge de olsa bir varlik veriyor.ki bunun bedihiyata da yani zihnimizin sahip oldugu apacikliklara da daha uygun oldugu muhakkaktir.
derin cok derin...ama vahdet-i vucud gibi bazi anlayislar hakikati tam anlamiyla kucaklayamiyorlar.ama bu muhakkak vahdet-i vucud(ki daha dogru haliyle vahdet-i suhud) yuksek hakikatler ve cetin meslekler...
Yunus Emre, Mevlana...