Dizi ABD'de 1960'larda yayınlansa da ülkemizde 70'lerin sonlarında yayına girmiş, 80'lerde ise popülerliğinin doruğuna ulaşmıştır. O yıllarda; beslenme çantalarından tutun da, defter kaplarına kadar çoğu yerde bu sevimli dizinin resimleri kullanılmıştır.. Ayrıca Tercüman Çocuk dergisinde TV’de yayınlanmayan maceraları çizgi roman şeklinde basılmıştır.
Tek kanallı TRT'nin unutulmaz çizgi filmlerindendir. Taş devri'nde geçen yapımda; Çakmaktaş ve Moloztaş ailelerinin başından geçen komik olaylar konu edilirdi. Aile reisi Fred Çakmaktaş, karısı Vilma, çocukları Çakıl ve vefakâr ev hayvanları Dino, komşuları Barney Moloztaş, karısı Betty ve evlat edindikleri çocukları Bam Bam, Taş Devri'nin karakterleriydi. Taşyatağı'nda (Bedrock) yaşarlardı. Fred ve Barney çok yakın arkadaşdılar ve aynı taş ocağında çalışırlardı.
TAŞ DEVRİ...tabiri caiz...maymun insanlardan aklı olmayan insanlardan oluşan bi devir.Dinazor çağı diyebiliriz ve garip garip yaratıklar.. yontma taş devri ve maden devri olarak ikiye ayrılıyor yanlış hatırlamadıysam..ama evrim oluyor ve herşey yokoluyor, ama kalan insanlar vardır.Hz.Adem'de gönderiliyor.İlk aklı olan insan yani Mükemmel insan..Ademden ve havvadan olma çocuklarla bu kalan ilkel insanlar evleniyor ve ırklar oluşuyor..gerisi tarih oluyor zaten....putperestlik ve diğer dinler...sırayla işte.. TAŞ DEVRİ ÖNEMLİ Bİ DEVİR... ÇAKMAKTAŞ ve MOLOZTAŞLAR diye çizgi film vardı onu hatırlattı....
Bundan 700 bin yıl önce insanların, çok iyi inşa edilmiş gemilerle okyanus yolculukları yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da bize 'ilkel mağara adamları' olarak tanıtılan insanların, gerçekte günümüzdeki ressamları aratmayacak bir yeteneğe ve estetik anlayışına sahip olduklarını hiç duydunuz mu? 80 bin yıl önce yaşamış olan ve bize evrimciler tarafından 'maymun adam' gibi gösterilmeye çalışılan Neandertal ırkının, müzik aletleri yaptığını, giyim-kuşam zevkine sahip olduğunu, kızgın kumlarda biçimli sandaletlerle gezdiğini biliyor muydunuz?
Materyalist, yani maddeci felsefe, Yaratıcı'nın varlığını inkar eder. Gerçekleri saptıran bu görüşe göre, evren ve madde ezelidir, yani bir başlangıcı dolayısıyla bir Yaratıcısı yoktur. Bu batıl inancın sözde bilimsel temelini ise evrim teorisi oluşturur. Çünkü materyalistler, evrenin bir Yaratıcısı olmadığını iddia ettikleri için bu evrendeki canlılığın ve düzenin nasıl ortaya çıktığına kendilerince bir açıklama getirmeleri gerekmektedir. Evrim teorisi bu amaçla kullanılan bir senaryodur. Bu senaryoya göre, evrendeki tüm düzen ve canlılık, tesadüflerin sonucunda kendiliğinden oluşmuştur. İlkel dünyada bulunan bazı cansız maddeler tesadüfen biraraya gelerek ilk canlı organizmayı oluşturmuşlardır. Milyonlarca yıl süren tesadüfler sonucunda ise bu ilk canlı organizmanın evrimleşmesiyle evrim zincirinin en sonunda bulunan insan meydana gelmiştir. Her biri imkansız olan milyonlarca aşamanın sonucunda meydana geldiği iddia edilen insanın tarihi de, yine bu senaryoya uygun olarak hikayeleştirilmiştir
Evrimci bilim adamları, tek hücreden çok hücreye ve ardından maymundan insana doğru uzayan sözde evrim sürecini açıklayabilmek için, tarihin gelişimini de senaryolaştırmışlardır. Bunun için ‘ilkel insan’ın yaşam şeklini açıklayan 'mağara devri', 'taş devri' gibi hayali dönemler uydurmuşlardır. 'İnsanlar maymunlarla ortak bir atadan türemişlerdir' yalanını savunan evrimciler, bu iddialarını kendilerince kanıtlayabilmek için arayışa girmişler ve arkeolojik kazılarda buldukları her taş ya da ok parçasını veya bir çömleği bu doğrultuda yorumlamışlardır. Oysa karanlık bir mağarada postlara bürünerek oturan, konuşma yeteneği olmayan yarı insan yarı maymun canlılar, yalnızca birer hayal ürünüdür. İlkel insan hiçbir zaman var olmamış, taş devri hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bunlar evrimcilerin bir kısım medyanın da yardımıyla oluşturdukları göz boyamalardan başka bir şey değildir.
Bunlar birer göz boyamadır; çünkü biyoloji, paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik bilimler başta olmak üzere bilim alanında yaşanan gelişmeler bugün evrim iddiasını tamamen yıkmıştır. Canlı türlerinin birbirlerine dönüşüp evrimleştikleri iddiasının geçersizliği anlaşılmıştır. Aynı şekilde insan da maymun benzeri canlılardan evrimleşmemiştir. İnsan, var olduğu günden bu yana insandır. Var olduğu günden bu yana da yüksek bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla 'tarihin evrimi' de hiçbir zaman gerçekleşmemiştir.
İlk olarak düşünülmesi gereken konulardan biri de zaman kavramının asıl niteliği olmalıdır. Zira materyalistler maddenin yanı sıra, zamanın da mutlak olduğunu sanırlar. Ve bu yanılgı pek çok gerçeği görmelerine engel olur. Modern bilim, maddenin olduğu gibi, maddenin bir türevi olan zamanın da maddeyle birlikte yokluktan var edildiğini ve zamanın da bir başlangıcı olduğunu ispatlamıştır. Aynı zamanda, zamanın izafi (göreceli) bir kavram olduğu, materyalistlerin yüzyıllardır zannettikleri gibi değişmez ve sabit olmadığı, değişken bir algı biçimi olduğu da bu yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Ünlü fizikçi Julian Barbour, zamanın tarifini şöyle yapmaktadır:
Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka bir şey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler.
Zaten gerçekten inanıyorsanız ve müslümansanız buna inanmazsınız Çünkü KURAN'la bire bir çelişir. unutmayalım ki Kuranda ilk insanın Hz. Adem olduğu açıkça söyleniyor. (Taş devri evrimcilerin oyunundan başka birşey değil.
Zati hiç anlayamamışımdır Wilma ve Bety gibi iki fıstık nasıl oluyoda bu Lorel ve Hardy'den araklanma odunlarla evlenebiliyorlar, yoksam bu sadece çizgi filmlerde olan bişi değil mi.....
Memleketimizin birçok yerinde rastladığımız delikli taşlar, turistik ziyaret gayesiyle korunan sanat eserleri değil, halen medet umulan veya bir kısmı unutulan taşlar-dır.
Onlardan bazısı, içerisinden hasta geçirilince iyileşe-ceğine inanılarak korunurdu. Kimi kızılcık hastalığına şifa verir diye inanılırdı, kimi bir başka hastalığa. Kayseri’nin deliklitaş mahallesinde delikli taş camiinin yanında bulunan taş bunlardan biridir. Ayrıca içerisinden geçilince günahların bağışlanacağına inanılan ve cennete girmeyi sağlayan delikli taşlar da var-dır! Hacı Bektaş’ta bulunan delikli taştan geçemeyecek kadar şişman olanların cennete girebilsin diye ite-çeke geçirildiği de malum. İnançlarını ilkel kabilelerin inançlarından daha değersiz hale getiren bu cahilleri Allah ıslah etsin. İnsan bilmeli değil mi ki “taş ne yapsın.” Şifa vermede, şefaatçi olmada taşın bir kudreti olmadığını bilmememek ne cehalettir. “Bu taşın içinden geçin cennete gidersiniz” diyen kim olursa olsun, bu sözü söyleme selahiyetini kimden alıyor ki ona itaat edilsin! Bu tür cehaletten de Rabbimize sığınıyoruz. Nitekim Rabbimiz budurumu şiddetle men ettiği aye-tinde şöyle buyurmaktadır: “Cehennemin yakıtı insanlar ve taşlardır” (Tahrim Suresi Ayet 6)
Seslendirmeler ise Şampiyonlar Ligi gibiydi..
Fred Çakmaktaş (Gazanfer Özcan)
Wilma Çakmaktaş (Nevra Serezli)
Barney Moloztaş (Sezai Altekin)
Betty Moloztaş (Hikmet Körmükçü)
Dizi ABD'de 1960'larda yayınlansa da ülkemizde 70'lerin sonlarında yayına girmiş, 80'lerde ise popülerliğinin doruğuna ulaşmıştır. O yıllarda; beslenme çantalarından tutun da, defter kaplarına kadar çoğu yerde bu sevimli dizinin resimleri kullanılmıştır.. Ayrıca Tercüman Çocuk dergisinde TV’de yayınlanmayan maceraları çizgi roman şeklinde basılmıştır.
Tek kanallı TRT'nin unutulmaz çizgi filmlerindendir. Taş devri'nde geçen yapımda; Çakmaktaş ve Moloztaş ailelerinin başından geçen komik olaylar konu edilirdi. Aile reisi Fred Çakmaktaş, karısı Vilma, çocukları Çakıl ve vefakâr ev hayvanları Dino, komşuları Barney Moloztaş, karısı Betty ve evlat edindikleri çocukları Bam Bam, Taş Devri'nin karakterleriydi. Taşyatağı'nda (Bedrock) yaşarlardı. Fred ve Barney çok yakın arkadaşdılar ve aynı taş ocağında çalışırlardı.
Eğer;
Üçüncü dünya şavaşı olursa, savaştan arda kalan insanların (kalan olursa tabi) yaşayacakları devrin adı.
TAŞ DEVRİ...tabiri caiz...maymun insanlardan aklı olmayan insanlardan oluşan bi devir.Dinazor çağı diyebiliriz ve garip garip yaratıklar..
yontma taş devri ve maden devri olarak ikiye ayrılıyor yanlış hatırlamadıysam..ama evrim oluyor ve herşey yokoluyor, ama kalan insanlar vardır.Hz.Adem'de gönderiliyor.İlk aklı olan insan yani Mükemmel insan..Ademden ve havvadan olma çocuklarla bu kalan ilkel insanlar evleniyor ve ırklar oluşuyor..gerisi tarih oluyor zaten....putperestlik ve diğer dinler...sırayla işte..
TAŞ DEVRİ ÖNEMLİ Bİ DEVİR...
ÇAKMAKTAŞ ve MOLOZTAŞLAR diye çizgi film vardı onu hatırlattı....
Taş Devri Hiçbir Zaman Yaşanmadı
Bundan 700 bin yıl önce insanların, çok iyi inşa edilmiş gemilerle okyanus yolculukları yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da bize 'ilkel mağara adamları' olarak tanıtılan insanların, gerçekte günümüzdeki ressamları aratmayacak bir yeteneğe ve estetik anlayışına sahip olduklarını hiç duydunuz mu? 80 bin yıl önce yaşamış olan ve bize evrimciler tarafından 'maymun adam' gibi gösterilmeye çalışılan Neandertal ırkının, müzik aletleri yaptığını, giyim-kuşam zevkine sahip olduğunu, kızgın kumlarda biçimli sandaletlerle gezdiğini biliyor muydunuz?
Materyalist, yani maddeci felsefe, Yaratıcı'nın varlığını inkar eder. Gerçekleri saptıran bu görüşe göre, evren ve madde ezelidir, yani bir başlangıcı dolayısıyla bir Yaratıcısı yoktur. Bu batıl inancın sözde bilimsel temelini ise evrim teorisi oluşturur. Çünkü materyalistler, evrenin bir Yaratıcısı olmadığını iddia ettikleri için bu evrendeki canlılığın ve düzenin nasıl ortaya çıktığına kendilerince bir açıklama getirmeleri gerekmektedir. Evrim teorisi bu amaçla kullanılan bir senaryodur. Bu senaryoya göre, evrendeki tüm düzen ve canlılık, tesadüflerin sonucunda kendiliğinden oluşmuştur. İlkel dünyada bulunan bazı cansız maddeler tesadüfen biraraya gelerek ilk canlı organizmayı oluşturmuşlardır. Milyonlarca yıl süren tesadüfler sonucunda ise bu ilk canlı organizmanın evrimleşmesiyle evrim zincirinin en sonunda bulunan insan meydana gelmiştir. Her biri imkansız olan milyonlarca aşamanın sonucunda meydana geldiği iddia edilen insanın tarihi de, yine bu senaryoya uygun olarak hikayeleştirilmiştir
Evrimci bilim adamları, tek hücreden çok hücreye ve ardından maymundan insana doğru uzayan sözde evrim sürecini açıklayabilmek için, tarihin gelişimini de senaryolaştırmışlardır. Bunun için ‘ilkel insan’ın yaşam şeklini açıklayan 'mağara devri', 'taş devri' gibi hayali dönemler uydurmuşlardır. 'İnsanlar maymunlarla ortak bir atadan türemişlerdir' yalanını savunan evrimciler, bu iddialarını kendilerince kanıtlayabilmek için arayışa girmişler ve arkeolojik kazılarda buldukları her taş ya da ok parçasını veya bir çömleği bu doğrultuda yorumlamışlardır. Oysa karanlık bir mağarada postlara bürünerek oturan, konuşma yeteneği olmayan yarı insan yarı maymun canlılar, yalnızca birer hayal ürünüdür. İlkel insan hiçbir zaman var olmamış, taş devri hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bunlar evrimcilerin bir kısım medyanın da yardımıyla oluşturdukları göz boyamalardan başka bir şey değildir.
Bunlar birer göz boyamadır; çünkü biyoloji, paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik bilimler başta olmak üzere bilim alanında yaşanan gelişmeler bugün evrim iddiasını tamamen yıkmıştır. Canlı türlerinin birbirlerine dönüşüp evrimleştikleri iddiasının geçersizliği anlaşılmıştır. Aynı şekilde insan da maymun benzeri canlılardan evrimleşmemiştir. İnsan, var olduğu günden bu yana insandır. Var olduğu günden bu yana da yüksek bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla 'tarihin evrimi' de hiçbir zaman gerçekleşmemiştir.
İlk olarak düşünülmesi gereken konulardan biri de zaman kavramının asıl niteliği olmalıdır. Zira materyalistler maddenin yanı sıra, zamanın da mutlak olduğunu sanırlar. Ve bu yanılgı pek çok gerçeği görmelerine engel olur. Modern bilim, maddenin olduğu gibi, maddenin bir türevi olan zamanın da maddeyle birlikte yokluktan var edildiğini ve zamanın da bir başlangıcı olduğunu ispatlamıştır. Aynı zamanda, zamanın izafi (göreceli) bir kavram olduğu, materyalistlerin yüzyıllardır zannettikleri gibi değişmez ve sabit olmadığı, değişken bir algı biçimi olduğu da bu yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Ünlü fizikçi Julian Barbour, zamanın tarifini şöyle yapmaktadır:
Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka bir şey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler.
Zaten gerçekten inanıyorsanız ve müslümansanız buna inanmazsınız Çünkü KURAN'la bire bir çelişir. unutmayalım ki Kuranda ilk insanın Hz. Adem olduğu açıkça söyleniyor. (Taş devri evrimcilerin oyunundan başka birşey değil.
Zati hiç anlayamamışımdır Wilma ve Bety gibi iki fıstık nasıl oluyoda bu Lorel ve Hardy'den araklanma odunlarla evlenebiliyorlar, yoksam bu sadece çizgi filmlerde olan bişi değil mi.....
Memleketimizin birçok yerinde rastladığımız delikli taşlar, turistik ziyaret gayesiyle korunan sanat eserleri değil, halen medet umulan veya bir kısmı unutulan taşlar-dır.
Onlardan bazısı, içerisinden hasta geçirilince iyileşe-ceğine inanılarak korunurdu. Kimi kızılcık hastalığına şifa verir diye inanılırdı, kimi bir başka hastalığa. Kayseri’nin deliklitaş mahallesinde delikli taş camiinin yanında bulunan taş bunlardan biridir. Ayrıca içerisinden geçilince günahların bağışlanacağına inanılan ve cennete girmeyi sağlayan delikli taşlar da var-dır! Hacı Bektaş’ta bulunan delikli taştan geçemeyecek kadar şişman olanların cennete girebilsin diye ite-çeke geçirildiği de malum. İnançlarını ilkel kabilelerin inançlarından daha değersiz hale getiren bu cahilleri Allah ıslah etsin. İnsan bilmeli değil mi ki “taş ne yapsın.” Şifa vermede, şefaatçi olmada taşın bir kudreti olmadığını bilmememek ne cehalettir. “Bu taşın içinden geçin cennete gidersiniz” diyen kim olursa olsun, bu sözü söyleme selahiyetini kimden alıyor ki ona itaat edilsin! Bu tür cehaletten de Rabbimize sığınıyoruz. Nitekim Rabbimiz budurumu şiddetle men ettiği aye-tinde şöyle buyurmaktadır: “Cehennemin yakıtı insanlar ve taşlardır” (Tahrim Suresi Ayet 6)
Şu an avrupa ve amerika nyanın modern dediği hayat
Yabaa dabaaa duuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuöööööööööööööööööööööööööwwwwwwwwwwww:PpppPP