Kültür Sanat Edebiyat Şiir

süleyman hilmi tunahan sizce ne demek, süleyman hilmi tunahan size neyi çağrıştırıyor?

süleyman hilmi tunahan terimi Mustafa Atilgan tarafından tarihinde eklendi

  • Berk Asi
    Berk Asi

    mübarek insan

  • İsmail Atan
    İsmail Atan

    'Hizmet muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin papuçluğu olsun.' diyecek kadar Allah rızasını gaye edinmiş bir Kur'an aşığı. Bugün devleti idare edenlere bu söz sanırım çok şey ifade eder. O mübarek için önemli olan halka hizmetti. Allah demenin yasaklandığı dönemde korkusuzca Kur'an öğreten O'ydu. 'Talebeden para alınmaz; talebeye para verilir.' diyen oydu. Bence halkı yöneteceklere Süleyman Efendi'nin sözleri zorunlu ders olarak verilmeli. Allah O'ndan ve O'nun talebelerinden razı olsun.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    'Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez.
    Gâfil olma ilme çalış, geçen zaman geri gelmez.'

    Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.

    Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    Bir milletin ıslahı kötülerin imhası ile değil neslin eğitimi ve terbiyesi ile mümkündür... Süleyman Hilmi Tunahan K.s. H.z.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    “Süleymancılık” diye bir tarikat YOKTUR.

    Süleyman Efendi Hazretleri’ne izafeten söylenen “Süleymancılık” veya “Süleymancılar” tabirleri, başkaları tarafından, Süleyman Efendi’nin (k.s.) talebelerine yamanmaya çalışılmaktadır.

    “Süleymancılığın kurucusu” yahut “Süleyman Efendi tarikatını kurarken...” ve benzeri sözler ise, hatalı ve gerçeği yansıtmıyor olması bir tarafa –kanaatimizce- Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerini ve onun talebelerini, İslam’dan ve Nakşilik’ten ayrı, 20. yüzyılın ilk yarısında başlamış, lokal bir hareket olarak tanıtmak maksadıyla söylenmiş ve söylenmektedir.

    Bu yüzden, defalarca belirtilen ve açıklanan bu mevzuyu tekrar açıklamak da bu konuda yanlış düşünceye sapmaların önlenmesi bakımından da gayet faydalı olacaktır.

    Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri ve talebeleri; itikatta, tek hak mezhep olan “ehl-i sünnet ve’l-cemaat”e mensupturlar. Mezhep imamı olarak da, İmam-ı Muhammed Mansur Maturi’yi tercih etmişlerdir. Amelde mezhep olarak ise, Şafii ve Hanbeli Maliki mezheplerini de hak kabul etmekle birlikte, kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife olan Hanefi mezhebine mensupturlar. Meşrep itibariyle de Nakşi’dirler. Zaten Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, Tarik-i Nakşibendiye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan 33. zattan müteşekkil silsilesinin 33. ve son halkasıdır. Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (k.s.) Hazretleri’nden sonra “vazife”yi devralan Süleyman Efendi (k.s.) ruhani nispetle de İmam-ı Rabbani’ye (k.s.) bağlı idi.

    Maddi vücutları her ne kadar dünya hayatından ayrılmış ise de., manevi tasarrufları, el’an tamamiyle ve kemaliyle devam etmektedir. Hal böyleyken, hala “SÜLEYMANCILIK ” tan bahsetmek abesle iştigal olsa gerektir.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    'Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.'

    Süleyman Hilmi Tunahan Hz. İnsanların nefsi emareyle tek başına mücadele edemeyeceğini söyleyerek mutlaka bir topluluğa bir cemaate bağlı olmakla olacağını vurgulamışlardır.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    'Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık Allah'ın, Resûlullah'ın, Kitabullah'ın ve din–i mübin–i islâm'ın tebliğ memurluğudur'
    Süleyman Hilmi Tunahan Hz. Binlerce İslamın Tebliğ Memurunu Yurt sathında yetiştirip dünyanın dört bir yanına göndererek bu işinin bir meslek olmadığını yetişdirdiği talebeleri göstermiştir.

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    İnsanlar içinde nimetlerin en büyüğüne mahzar olanlar Peygamberler ve onların vârisleridir.Peygamberlerin Vâzifelerini târîf edecek en vecîz cümle ise; “Hakk’a ibadet,Hakk’ın halkına hizmet’tir. Peygamber efendimiz(s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki “ Allah bir kuluna hayrı dilerse,o kulunu,insanların ihtiyaçlarını yerine getirmekte kullanır. İşte Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hz.

    'Bizim bu âlemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi ile iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir.'Bu dinin garip anlarında hizmet gören, saltanatını sürmeden ölmez.''Dışımız halk ile, içimiz Hak ile...' diyerek Bu alanda Allah’ ın kullarına en önemli hizmeti vermiştir ve bugün onun yetiştirdi’ ği talebeleri bu hizmeti gayretle devam ettirmektedirler…



    Sizleri bu gruba bekliyorum:.......

    http://www.antoloji.com/grup/süleyman-hilmi-tunahan

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    'Bizim bu âlemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi ile iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir.'Bu dinin garip anlarında hizmet gören, saltanatını sürmeden ölmez.''Dışımız halk ile, içimiz Hak ile...'

  • Resul Coşkun
    Resul Coşkun

    Süleyman Hilmi Tunahan' ı tanımak

    'Ağaç nasıl ki, gövdesinden değil de meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid–i kâmil olan kişiler de gösterişli zâhir hâllerinden değil; meyvelerinden yani yetiştirdikleri mensuplarının güzel hâllerinden anlaşılırlar. Şöhreti arşa çıksa,hakikî mürşidin misali meyvesidir.'

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Süleyman efendinin bendelerinden Arif Hikmet Köklü beyefendi 14.09.2001'de şu enteresan hatırayı anlatmışlardır;
    'Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı.Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman efendi hazretlerine 'Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz? ' diye sordum. 'Bu Bediüzzaman hazretleri Türkiye'de en sevdiğim zattır' dediler.Yanından bir zat çıkıyordu,onu kast ederek 'Siz gelmeden önce bir zat gelmişti. Said Nursi hazretlerinin yanından gelmiş ve sohbetinde bulunmuş. Sohbette bizim bahsimiz olmuş.Ayağa kalkarak: 'Ne kadar sevap kazanmışsam yarısını Şeyh Süleyman efendiye veriyorum' dediğini bize nakletti. Biz de o zata dedik:'Biz de bu güne kadar sevap ve hayır namına ne kazandı isek hepsini Said Nursi hazretlerine hediye ediyoruz. Bunu kendisine bildirirsiniz.'

    ...Yine Arif beyin nakline göre Süleyman efendi şöyle buyurmuş: 'Said Nursi'ye makamını bizzat Resulullah vermiştir.En yüksek dereceye çıkmıştır.Hz.Allah'ın ilham ettiği şekilde yazacak,onun hizmeti de öyle...'

    ...Halen Hollanda'da bulunan Abdullah Tekin hocaefendi de şöyle bir hatıra naklediyorlar: 'Risale-i nurları okumakla birlikte çeşitli hocaefendilerimizden dersler de alıyorduk. Hacı Süleyman efendi hazretlerinden de uzun zaman ders aldık. Merhum bizim nurlarla irtibatımızı biliyordu.Bir gün yakın talebelerine; 'Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleriyle aranızda zerre miktar bir ihtilaf çıkarırsanız huzur-u ilahide iki elim yakanızdadır...Abdullah evladımız iki yerden feyiz alıyor.Bediüzzaman hazretleri o vazife ile tavzif edilmiş, biz de bu vazife ile tavzif edilmişiz.' buyurdu.

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    M.Fethullah Gülen Hocaefendi:

    Hocaefendi bir makalesinde Süleyman efendi' için şunları yazmaktadır:
    'Silistre'de soylu bir ailenin çocuğu.. Hoca oğlu hoca.. Rûhî zenginliğini İstanbul âfâkının irfanıyla kıvamına getirince, ciddî bir vefa hissiyle maskat-i re'si olan beldeyi müderrislikle
    kucaklar.Onunla alâkalı derin bir beklenti içinde bulunan aile fertleri,etrafını saran talebe, dost ve kardeşlerinin sadâkat ve vefâsında onun misyonunu ve yarınlarını görür, talihlerine tebessümler yağdırırlar.

    Süleyman Efendi, aksiyonu önde, eşine ender rastlanır yorulma bilmeyen bir mücâhede insanıdır. Hayatı boyunca, ehl-i sünnet ve'l-cemaat düşüncesinin sadık ve kararlı bir müdâfii olarak yaşamış.. dinî duygu ve dinî düşüncenin üst üste sarsıntılar yasadığı bir dönemde 'sath-ı mücadele' demiş; dinî düşünce ve tarih şuurunu bir kanaviçe gibi kullanarak, ruhumuzun dantelsini örmüş.. bir baştan bir başa ülkenin her yanında açtığı kurslar, yurtlar ve pansiyonlarla gönüllerimize varlığımızın esaslarını duyurmaya çalışmış.. ruhların ve ruhânilerin tayerân ettiği âleme yürüyeceği âna kadar da, bu misyonunu edadan geri durmamıştır..

    Ben, şu birkaç satırla bu büyük hareket adamını anlatma iddiasında değilim; olamam da. Bu kadar az bir zaman içinde, Edirne'den Ardahan'a kadar, ülkenin her yanını, hem de engellemelere rağmen, ilim ve irfanla bezeyen bir ruh ve mânâ insanını anlatmak, değil birkaç paragrafla, mücellitleri bile aşan bir mevzudur.(Ruhumuzun heykelini dikerken adlı eserinden)

    Hocaefendi İzmir'de 1970'li yıllarda yaptığı bir sohbetinde bir soru münasebetiyle Süleyman efendiden şöyle bahsetmektedir:. 'Benim bildiğim bir şey var, Türkiye'nin en hücra yerlerine, en ücra köylerine, dere dibindeki nahiyelerine, beldelerine, karyelerine kadar bu memleketin karanlık gecesinde bir tek şafağın çakmadığı günlerde, Süleyman efendi merhumun talebeleri gitti, Kur’an Kursu açtı, vatan evladına Kur’an öğrettiler.İmam hatip yoktu, enstitü de yoktu, başka dini müessese de yoktu, İlahiyat da bir tane adam çıkarmıyordu. Müftü oldu, vaiz oldu, imam oldu, Kur’an Kursu muallimi oldu bu işin bir yönüydü, böyle bir sâyi hafife almak bir mü'min için caiz değildir..

    Ama sen daha makul, daha sistemli, devrin dönen çarklarına daha muvafık bir hizmet şekli biliyorsan, çık Allah rızası için hizmet et, seni de ileride gelecek nesiller hizmetinle alkışlasın, dualarıyla yad etsinler. Fakat hizmet etmiş, görünüşü itibarıyla büyük işler yapmış kimselerin tan ve teşniini açık-kapalı ifade ve işmam eder şeylerden içtinap etmek lazım. Hususiyle büyük hayırlara medar olmuş kimseleri yapacağımız şey, sadece hayırla yad etmektir, içimizi aşamıyorsak en azından hayırla yad etmektir. Saniyen, benim hayranı olduğum bir husus var, bunu da belki elli defa nakletmişim.

    İnsanlık tarihinde diyorum, Aleyhissalatü vesselamdan sonra, aksiyoner olarak gördüğüm bir-iki şahıs var, bir tanesi de Tuna boylu Süleyman Hilmi efendidir. Bir aksiyoner görmek istiyorsanız ona bakacaksınız.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Sülayman Hilmi Tunahan,1888'de Silistir'de doğdu. Babası Osman Efendi de dersiam, hafız ve müderristi. İlk tahsillinden sonra İstanbul'a gelen Süleyman Hilmi, Fatih dersiamlarından Ahmet Efendi'den ders aldı. Ciddi bir tahsil yaptı, çağının en yüksek okullarında okudu, din ve hukuk branşlarında diploma aldı. Medreselerin kapatılmasından sonra da İstanbul'un Sültanahmet, Sülamaniye, Yenicami ve Şahzadebaşı gibi büyük camilerinde vaizlik yaptı.

    Bir taraftan vaiz olarak irşad hizmetlerine devam ederken, diğer yandan da (ilk kez 1946'da hükümet kararı ile açılmasına izin verilen) Kuran kurslarında ve isteyen Müslüman çocuklarına da evlerinde Kuran öğretmeye başladı. Bu kurslardan mezun olan pek çok talebe Dİyanet İşleri Başbakanlığı'nda müftü, vaiz, imam, müezzin, Kuran kursu öğretmeni olarak vazife aldı.16 Eylül 1959 vefat etmiştir.

    Sülayman Hilmi, amelde Hanefi, itikatta Maturidi mezhebindendi. Meşreben Nakşi, ehl-i sünnet ve'l-cemaata son derece de bağlı idi. Öğrencilerine de aynı telkinlerde bulunmuştur. Kendisi İslam dünyasındaki Mısır (Cami-ül-Ezher) ve İstanbul (Darülhilafe medreseleri) ekolünden ikincisine mensuptur. Bu nedenle reformcu, mezhepsiz, Behhabi ve Baasçı cereyanlara karşıdır. Cezay'r Kurtuluş savaşını desteklediği için hakkında davalar açılmıştır.

    Tek eseri, okuma-yazma bilen herekesin tek başına Kuran okuyup öğrenmesini sağlayan bu pratik 'Yepyeni Usul ve Tertiple Kuran Harf ve Harekeleri'dir..

    Bazı çevre, grup ve kişilerin zihinlerinde, 'Sülaymancılık' denilince Atatürk ve ilkeleri gibi düzene karşı çıkan, din propagandası ile sistemi ele geçirmeye çalışan gerici, yobaz, laiklik düşmanı olan tarikat olarak söz edilmeye çalışılsa da grubun sözcüleri şu savunmayı yaparlar:
    'Sülaymancılık diye bir şey yoktur.. Eğer muhakkak isim verilmesi gerikiyorsa, bize Sülayman Efendi'nin öğrencileri, ondan feyz almış kimselerin topluluğu denilebilir.'

    Sülaymancılık bir mezhep veya tarikat değildir. Süleyman Efendi'nin öğrencileri itikatta 'Ehl-i sünnet ve'l-cemaat' mezhebine, amelde ise Hanefi mezhebine bağlıdırlar. Tarikat ve ve tasavvufta Nakşilikten feyz alırlar... ve düzene ya da medineyete karşı olmadıklarını söylerler. Amaçları olqrak ise Sülayman Efendi'den örnek alarak halkın din ihitiyacının karşılanmadığı yerlerde hizmet vermek amacı ile organize olmakdır...

  • Tamer Karaoglu
    Tamer Karaoglu

    ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA SİLİSTRE'Lİ
    SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN

    Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ


    Tarih bize gösteriyor ki, başta peygamberler ve onların gerçek mirasçıları olan din âlimleri olmak üzere, insanlık âlemi, büyük insanların kıymetlerini zamanlarında tam takdir edememişlerdir. Sonradan ise, bu takdir edememenin cezasını, hem muâsırı olan insanlar ve hem de onların nesilleri çekmişlerdir. Hemen hemen bütün peygamberler, bu hükmümüze müşahhas birer misal olarak verilebileceği gibi, İmam-ı A'zam ve Ahmed bin Hanbel gibi İslam âlimleri de, bu acı hükmü teyid eden canlı misallerdendir.

    Tesbitlerimize göre, asrında tam anlaşılamayan şahsiyetlerin bu asrımızdaki misallerinden biri de Süleyman Efendi Hazretleri’dir. Maalesef, tıpkı Bediüzzaman’da olduğu gibi, devletimizin istihbârât kaynakları, resmî kurumların hazırladıkları raporlar ve tabii ki, bunlardan etkilenen medya ve ansiklopediler, bu büyük İslâm âlimi hakkında yalan yanlış şeylerle doludur.

    Süleyman Efendi ve talebeleri hakkında söylenen ve yazılanların çoğunun yalan yanlış şeyler olduğunu; Süleymancılık diye bir mezhep veya din olmadığını ve bu zatın Osmanlı Medreselerinde yetişmiş büyük bir âllâme ve ulûm-ı bâtınada zirveye ulaşmış bir mürşid-i kâmil olduğunu bu eser ortaya koymuş bulunmaktadır.