Hiçbir şey daha kötü olamaz Kötü biten bir aşk sonrasından Ahrazlaşırsın, gölgelenir nesneler Her telaş ıssızlık taşır biraz Kabahatli bir çocuk gibi çıkarsın Sokağa, ki sokak puslu, alıngan Kalbinden daha tenhadır dünya
Tenhadır sığındığın bütün kıyılar
Odan dağınıktır, tütün kokuyordur Okusan da dilsizdir kitaplar Bir fotoğraf düşer ansızın Cam kesiği gülüşlerdir kanayan Pencerende solgun bir ayışığı Mahçup bir duruşla bakarsın Susarsın. Sükût iyi gelir belki.
Sükut ile ilgili şiir sayfamdaki Aşk'ın ABC'si isimli şiirden bir dörtlük. ...... ....
Susmak, büyük cevap, boşboğazlar meclisinde, Çok gürültü çıkarır bilirsin, boş teneke. Hep doğru söyle dedik, evet ama, Her doğruda söylenmez ki, her yerde. ..... ......
Söz ikilikte olur, bilen bilinen ikiliğinde. Bu da mevcûda aittir. Vücûd’da ikilik yok ki söz olsun. “Lâ mevcûde illallah” denmiştir. Yâni, mevcûd örtüsü kalkınca, illallah’tır, ayrılık kalkar, ikilik biter, söz biter. Ondan sonrası dile gelmez.
Sükût, lâ ilâhe’dir, fenâfillah’tır.
Sükût’a erenler, varlık zannından kurtulur, Hakk’tan gayri bir varlığın olmadığını doğrudan deneyimler, keşfederler.
Sükûnet, sekine’den gelir, o da, gönül rahatlığı demektir.
Mevlânâ muhtelif beyitlerinde sükûtun fazîletini şöyle ifâde eder:
“Evet; susmak denizdir, söz söylemekse ırmağa benzer. Seni deniz, yâni mânâ âlemi arıyor. Sen ne diye dereyi aramadasın, yâni dünya işlerine âit dedikodular peşinde koşmadasın? ”
“Bu dünyanın dedikodusu, toz gibidir. Gönül aynasını örter. Sen aklını başına al da, bir zaman için susmayı ahlâk hâline getir.”
“Rûh üzgün ve mahzun olduğu zamanlarda yâr ona ayna olur. Ey can, aynanın yüzünü nefesle buğulandırma! Senin nefesinle buğulanıp, yüzünü senden gizlemesin. Seni sana göstermez hâle gelmesin. Onun için sana, her vakit nefes tutmak, susmak, yersiz ve lüzumsuz söz söylemekten kaçınmak gerekir.”
Geceye hediye ettim uykusuzluğumu ve dahi gözyaşlarımı, Sormadan gelen karanlığa bir ziyada benden ola.. Merhaba..! Merhaba..! Leylime gelen SÜKÛTA..! (Nur-ul Envâr)
defin işlemi sonrasıdır. bomboş tirübünler gibi...
' sigara dumanından sararmış parmakları ile tuttuğu kirli küreği bir kenara bıraktı müsteşar. ıslak toprak, taşsız mezar, imamsız defin, sükut, ikrar ve itaat... muhteşem bir tablo. beş para etmezliği, renkli boyalar ile kamufle edilmiş.,,
yaşlı adama doğru bakıp; - dirilir bu ihtiyar. gömdün ama... diyerek ince bir espirinin yapı taşlarını muntazaman ören gavur... ismi daha önce zikredilmemiş, ekip dışı, aldırmazlık zirvelerinin tapulu sahibi. pis işlerin adamı. gavurluğu ne ırkından ne milliyetinden. tamamen bilinmeyen bir sebepten gelen isimsizliğini doldurmaya görevli bir sözcük.., gel gör ki; sırtlan sırıtışlı gavur, en kalifiye espirisinde tek çizgi gülümsememişti. -ben bilmem. diyen ihtiyar, paltosunun içinden çekip çıkardığı ucu yırtık gri bir atkıyı mezarın üzerine bırakıp gitmek için döndü. büyük filmlerin, büyük replikleri olurmuş. büyük adamlar gibi giderken, hem de arkası dönük bir hal üzere; -sükut. dedi. müsteşar gitmişti. gavur hala mezarın başında dikiliyordu. hüzün? yok öyle şeylerle pek muhattap edilmeyecek bir karekter gavur. cebinden çıkardığı sigaradan bir tane yakıp ilk dumanı taa içine kadar çekti. müsteşara ithafen, boşluğa hitaben; -mezar taşı yok bunun ihtiyar. ne o, yoksa isim yazmak zor mu geldi? '
bazan en güzel yanıttır karşıdakine verilebilecek.. bazen en büyük cezadır... bazende kifayetsiz kalır sözler konuşmak istersin ama konuşamazsın... dudaklarını yakar bazende kelimeler bir offf çekip susma halidir...
Sustum.. birikti yanaklarımda alfabe,
Ya İlâhi.. sükûtumu en güzel duam eyle...
Hiçbir şey daha kötü olamaz
Kötü biten bir aşk sonrasından
Ahrazlaşırsın, gölgelenir nesneler
Her telaş ıssızlık taşır biraz
Kabahatli bir çocuk gibi çıkarsın
Sokağa, ki sokak puslu, alıngan
Kalbinden daha tenhadır dünya
Tenhadır sığındığın bütün kıyılar
Odan dağınıktır, tütün kokuyordur
Okusan da dilsizdir kitaplar
Bir fotoğraf düşer ansızın
Cam kesiği gülüşlerdir kanayan
Pencerende solgun bir ayışığı
Mahçup bir duruşla bakarsın
Susarsın.
Sükût iyi gelir belki.
Ahmet Telli
Sükût sûretinde
Çok koyu düşer ses
sanılır ki pek zordur. insanın etrafına duvar örmesi, hisar kurması belki dünyadaki en kolay şey. sükut: intihar. ya da bir kesici alet.
'' Bende sığar iki cihân
Ben bu cih/âna sığmazam..''
Seyyid Nesîmî..
'' Feryâda uzak duran sükûtum
Bir özge lisân-ı iştikâdır..'' A.Cevdet
Ve sükut…Tefekküre duran derviş gibi narin...Sızı ince, yara derin...'
Bazen Anlatabilmek İçin Susmak Gerekir......
...hayâl kırıklığı ile beslenir..
ikrardan dı bu defa...
“Haykıran sükûtlar vardır ki, ancak Allah işitir.”
Söz gümüş ise sükût altındır..
Sükut ile ilgili şiir sayfamdaki Aşk'ın ABC'si isimli şiirden bir dörtlük.
......
....
Susmak, büyük cevap, boşboğazlar meclisinde,
Çok gürültü çıkarır bilirsin, boş teneke.
Hep doğru söyle dedik, evet ama,
Her doğruda söylenmez ki, her yerde.
.....
......
Sükut, bazen kaçınılmazdır.
Bazen ahmaklara verilecek en iyi cevap sükut oluyor ne yazık ki.
Söz ikilikte olur, bilen bilinen ikiliğinde. Bu da mevcûda aittir. Vücûd’da ikilik yok ki söz olsun. “Lâ mevcûde illallah” denmiştir. Yâni, mevcûd örtüsü kalkınca, illallah’tır, ayrılık kalkar, ikilik biter, söz biter. Ondan sonrası dile gelmez.
Sükût, lâ ilâhe’dir, fenâfillah’tır.
Sükût’a erenler, varlık zannından kurtulur, Hakk’tan gayri bir varlığın olmadığını doğrudan deneyimler, keşfederler.
Sükûnet, sekine’den gelir, o da, gönül rahatlığı demektir.
Mevlânâ muhtelif beyitlerinde sükûtun fazîletini şöyle ifâde eder:
“Evet; susmak denizdir, söz söylemekse ırmağa benzer. Seni deniz, yâni mânâ âlemi arıyor. Sen ne diye dereyi aramadasın, yâni dünya işlerine âit dedikodular peşinde koşmadasın? ”
“Bu dünyanın dedikodusu, toz gibidir. Gönül aynasını örter. Sen aklını başına al da, bir zaman için susmayı ahlâk hâline getir.”
“Rûh üzgün ve mahzun olduğu zamanlarda yâr ona ayna olur. Ey can, aynanın yüzünü nefesle buğulandırma! Senin nefesinle buğulanıp, yüzünü senden gizlemesin. Seni sana göstermez hâle gelmesin. Onun için sana, her vakit nefes tutmak, susmak, yersiz ve lüzumsuz söz söylemekten kaçınmak gerekir.”
Geceye hediye ettim uykusuzluğumu ve dahi gözyaşlarımı,
Sormadan gelen karanlığa bir ziyada benden ola..
Merhaba..! Merhaba..!
Leylime gelen SÜKÛTA..!
(Nur-ul Envâr)
sen(in) de dipsiz, kalbin dinlenir bazen...
sustukların büyür içinde..
susmak zamanıdır...
Susmak, sessizlik, huzur..Asil, temiz ve yüksek bir ruh için bundan güzel bir hayat düsturu olamaz herhalde...
Konusma zihinsel düzeyde gerceklesir ve dil sussuda zihin süküt edemez. Süküt gönlün vasfidir ki o hep sessiz anlatir.
defin işlemi sonrasıdır. bomboş tirübünler gibi...
' sigara dumanından sararmış parmakları ile tuttuğu kirli küreği bir kenara bıraktı müsteşar. ıslak toprak, taşsız mezar, imamsız defin, sükut, ikrar ve itaat... muhteşem bir tablo. beş para etmezliği, renkli boyalar ile kamufle edilmiş.,,
yaşlı adama doğru bakıp;
- dirilir bu ihtiyar. gömdün ama...
diyerek ince bir espirinin yapı taşlarını muntazaman ören gavur... ismi daha önce zikredilmemiş, ekip dışı, aldırmazlık zirvelerinin tapulu sahibi. pis işlerin adamı. gavurluğu ne ırkından ne milliyetinden. tamamen bilinmeyen bir sebepten gelen isimsizliğini doldurmaya görevli bir sözcük.., gel gör ki; sırtlan sırıtışlı gavur, en kalifiye espirisinde tek çizgi gülümsememişti.
-ben bilmem. diyen ihtiyar, paltosunun içinden çekip çıkardığı ucu yırtık gri bir atkıyı mezarın üzerine bırakıp gitmek için döndü. büyük filmlerin, büyük replikleri olurmuş. büyük adamlar gibi giderken, hem de arkası dönük bir hal üzere;
-sükut. dedi.
müsteşar gitmişti. gavur hala mezarın başında dikiliyordu. hüzün? yok öyle şeylerle pek muhattap edilmeyecek bir karekter gavur. cebinden çıkardığı sigaradan bir tane yakıp ilk dumanı taa içine kadar çekti. müsteşara ithafen, boşluğa hitaben;
-mezar taşı yok bunun ihtiyar. ne o, yoksa isim yazmak zor mu geldi? '
öncesi Serdar Öztop sonrası yalan dolan...
Sükût hâli...
iç içe girift bahçeler gibi tahayyül etmekteyim sükût alemini...
Bu alemin en verimli bahçesi de tefekkürdür...
Tefekkür bahçesinin yeşerip verimli olmasını istiyorsak sükûtun da anlamlı olanını yaşamak icâb eder...
ve bu bizi nereye götürür?
Efendim tefekkür bahçesinin en hoş rayihalı çiçeği de Hikmettir...
Hikmet perdesinin ardındaki binbir rengin anlamına erdiğindeyse insan,artık rüzgar ne yönden eserse essin beyhûdedir....
'Efendim'i de alıp yanıma..
Geleceğim yanına..
..
bazan en güzel yanıttır karşıdakine verilebilecek..
bazen en büyük cezadır...
bazende kifayetsiz kalır sözler konuşmak istersin ama konuşamazsın...
dudaklarını yakar bazende kelimeler bir offf çekip susma halidir...
Kelimelerin kifayetsiz kaldigi an
becerebilirsek ne ala..ikrar buyuruldu oysa....az yiyin..az konuşun..az uyuyun nidasıyla..
sükut ikrardandır......