Kültür Sanat Edebiyat Şiir

sosyalizm sizce ne demek, sosyalizm size neyi çağrıştırıyor?

sosyalizm terimi Cuma Aksu tarafından tarihinde eklendi

  • F
    F

    “Çok olanı bir kaç kişi arasında bölüştürmek değil, sahip olduğumuz azı çok kişi arasında bölüştürmek...”
    (R.Robaine)

  • F
    F

    Sosyalizmde, merkeze konulan KÂR değil, İNSAN dır.

  • F
    F

    Günümüzde kapitalistler tarafından 'başarısız' olduğu ve öldüğü iddia edilir.Ama kapitalizmin 'başarısızlıkları', yarattığı açlık, kıtlık, petrol savaşları nedense kapitalizme yüklenmez, 'kapitalizm çökmüştür' denmez (!)

  • F
    F

    www.inadina.com
    www.sendika.org
    www.urundergisi.com
    www.1mayis.net
    www.tustav.org
    www.haysiyet.com

  • F
    F

    ' İslam açısından Sosyalizm '

    Profesör Hüseyin Hatemi' nin İslam ve Marksizmin ilkelerinin bağdaşıp bağdaşmadığını incelediği kitabı... İlk baskısı 1967 yilinda yapılmıştır.

    Ayrıca bakınız: Ali Şeriati, Alev Alatlı, Ebu Zerr, Sultan Galiyev...

  • F
    F

    İslam'da sosyalizm:
    Konuya Kuran'dan ve hadislerden yola çıkarak girmek gerekmektedir özellikle. karşımıza çıkan anahtar söylemler:
    *Mülk allahındır.
    *Komşusu açken tok yatan bizden değildir.

    Daha pek çok örnek verilebilecek olmakla birlikte bir de Hz.ömer'in hilafet döneminden bir anekdot:
    Hz. ömer bir iftara davet edilir. Ev sahibi önüne bir kase içinde bal şerbeti koyar. 'Bu nedir? ' der halife. Ev sahibi de 'Bal şerbeti efendim. sizin için saklamıştık' halife hemen doğrulur yerinden ve der ki, 'Ne zaman ki ekonomik durumu en düşük düzeyde olan bir müslüman da bu bal şerbetini içecek duruma gelir, ben de o zaman içerim bal şerbetini' (ya da bu anlama gelecek birşey der)

    Bu bağlamda, İslam tarihinden bir şahıs çıkmaktadır karşımıza. Sahabeden Ebu Zerr. Ebu Zerr Mekke dışında yaşayan bir kabileye mensuptur ve o zamanki anlayışa göre düşük bir kasttandır. Hatta müslüman olmdan önce hırsızdır. Mekke'ye gelip de müslüman olunca yalnız ve aşağı tabakaya mensup olduğundan dolayı koruyucusu da olmadığı için müşriklerden büyük işkenceler görmüştür. Bu şahıs için peygamberin 'Yalnız yaşar Yalnız ölür' diye de bir hadisi vardır. Bu bir tesbittir aslında. Aristokrasi ve soyluluk karşısında hep aykırı kalmış ve peygamberden sonra yönetici elitle de uyuşamamıştır. Yalnız başına yaşamıştır.

    Ebu Zerr daha İslam devleti'nin kurumsallaşmaya başladığı dört halife devrinde biraz da sosyal tabakasından gelen psikolojik yapısıyla muhalefete başlamıştır. Örneğin devlet büyüyünce devletin bir hazinesi olması gerekmiş ve Beytul Mal denen 'devlet hazinesi' kurulmuştur. Ebu Zerr ise buna kökten karşı çıkmıştır. Zira 'Mülk Allah'ındır' ve Allah da ümmete bahşetmiştir.

    İslam devleti ele geçen tüm malı müminler arasında eşit olarak dağıtmalıdır. Hazine kurup da ümmetin eşit hak sahibi olduğu ekonomik değeri istiflemek İslam inancı ile bağdaşmamaktadır ona göre. Kendisi halife Osman döneminde Şam'da yaşamaktadır ve muhalif tavrı malumdur. Şam valisi Muaviye denemek kastı ile olsa gerek ikibin altın gönderir kendine. O da bu altınları hemen çevresindeki insanlara dağıtır.

  • F
    F

    TÜRKİYE SOSYALİST EMEKÇİ VE KÖYLÜ PARTİSİ [TSEKP] (1946)
    14 Mayıs 1946'da çok-partili hayata geçilmesinin ardından, 19 Haziran 1946'da Doktor Şefik Hüsnü (Deymer) tarafından İstanbul'da kuruldu. Kurucuları arasında Ragıp Vardar, Fuat Bilego, İstefo Papadopulos, Emin Aydınlatan, Dr. Habil Alamato, Müntakin Öçmen, Hayrettin Emin Manoğlu gibi isimler yer alıyordu. Kuruluşunun hemen ardından Adana, Ankara, Gaziantep, İzmir ve İzmit'te örgütlenen parti, haftalık Sendika Gazetesi ve aylık Yığın dergilerini çıkarıyordu. 16 Aralık 1946'da Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldı. Partiyle birlikte, İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, İstanbul İşçi Kulübü ve Ses, Dost, Yığın adlı dergiler ile Sendika Gazetesi de kapatıldı.Yargılamalar sonucunda 42 yöneticisi 1 ile 4 yıl arasında değişen cezalara çarptırıldılar.
    Yayınlar: Sendika Gazetesi - Yığın - Ses - Dost.

  • F
    F

    TÜRKİYE SOSYALİST FIRKASI [TSF] (1919)
    Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın devamı olarak 20 Şubat 1919'da kuruldu. Kurucuları arasında Sadrettin Celal, Osmanlı Sosyalist Fırkası Başkanı Hüseyin Hilmi Antel (İştirakçi Hilmi) , Suphi Nuri İleri, Doktor İhsan Özgen, Mustafa Fazıl gibi isimler bulunuyordu. Partinin Başkanı Hüseyin Hilmi, Genel Sekreteri ise Mustafa Fazıl'dı. Partinin programında sosyalizm şu şekilde tanımlanıyordu: 'Sosyalizm adem-i müsevvat ve adaletsizliğe istinad eden cemiyet-i hazıranın teşkilatı esasiyesinde tedbilat ve tağriyat icra ederek o cemiyeti kabil-i tahammül bir hale ifrağ eylemek demektir.' Yani, sosyalizm mevcut düzeni değiştirerek kabul edilebilir bir yaşam teşkil etmeye çalışan bir rejim demektir.

  • F
    F

    OSMANLI SOSYALİST FIRKASI (1910)
    1910'da İstanbul'da kuruldu. Başkanlığını 'İştirakçi' diye bilinen Hüseyin Hilmi'nin yaptığı fırkanın üyelerini ise Namık Hasan, Tevfik, Pertev, İbn-il Tahir, İsmail Faik, Baha Tevfik ve Hamis Suphi oluşturuyordu. Sürekli baskı altında tutulan bu çevrenin faaliyetleri, Mahmut Şevket Paşa'nın katli bahane edilerek devletçe sona erdirildi.

  • F
    F

    TÜRKİYE İŞÇİ VE ÇİFTÇİ SOSYALİST FIRKASI [TİÇSF] (1919)
    Spartakistslerin etkisi altındaki bir öğrenci grubu Berlin'de Türkiye İşçi Çiftçi Fırkası'nı kurmuş ve Kurtuluş adlı bir dergi yayınlamaya başlamışlardı. Dr. Şefik Hüsnü'nün katılımıyla partinin ismine 'Sosyalist' kelimesi eklenerek 22 Eylül 1919'da İstanbul'da kuruldu. Parti 1919 yılı sonlarında İstanbul'da bir sol cephe kurmak için giriştiği denemelerde başarı kazanamadığı gibi, dergilerinin yayını da İstanbul'un işgaliyle durduruldu. Kısa bir süre sonra partide görüş ayrılıkları yaşandı; Anadolu grubu (Anadoluya geçerek Kuvayi Milliye hareketine katılanlar) TBMM'ni desteklemekteydi. Aydınlık ve Kurtuluş dergileri bu ayrılığı yansıtıyordu. Aydınlıkçılar ayrıca Orak-Çekiç isimli bir dergi daha yayınlıyorlardı. TKP ile aynı siyasi duruşa sahip olan TİÇKF üyeleri, 1920'lerde başlayan baskı döneminden etkilendiler. Fırka 1924 yılında kendisini feshetti, kadroları TKP'ne katıldı.

  • F
    F

    Türkiye'deki sosyalist akımların tümü için http://members.lycos.co.uk/turkiyesolu/turk_solu.html

  • Adamın Biri
    Adamın Biri

    Halkların Tek Kurtuluş Yolu!

  • F
    F

    çok iyi bilinmelidir ki, yıkılan, çöken, sosyalizm değil, reel sosyalizmdir ve yenilen sosyalizm değil, sosyalizm adına yapılan hatalardır. Sosyalizm yaşamaktadır, kapitalist sömürü ve ABD imparatorluğu olduğu sürece yaşayacaktır...

  • F
    F

    bakınız: artık değer

    ..ve bir kitap:
    ' Artı Değer Teorileri '
    Yazan: Karl Marks (sol - onur yayınları)

  • F
    F

    Bugün kalan tek örneği Küba olan bir sistem. ABD de her 30 milyon insan açlık sınırın altında yaşarken ve her sene binlerce insan grip gibi hastalıklardan ölürken Küba'da sağlık hizmeti her alanda ücretsizdir. Ayrıca sağlık kar amaçlı olmadığı için aman hasta gelsin de zengin olayım demeyen bir zihniyet olduğu için koruyucu sağlık politikaları sayesinde bir çok hastalığın adı bile duyulmamaktadır. Sadece bir eksiği vardır bu sağlık sisteminin o da Kübadan kalp ilacı üretilememektedir ve ABD ambargosu yüzünden dışarıdan da alınamamaktadır. ABD'de okul yaşındaki çocuklardan küçümsenemeyecek bir sayı çalışmak zorunda kalmaktadır ve eğitim her kademede paralıdır ve üniversite okumak ABD nüfusuna göre çok az insana nasip olmaktadır öte yandan Küba'da eğitim her kademede ücretsizdir okuma yazma oranı %99'un üzerindedir. ABD dahil olmak üzere birçok ülkeden Küba'da eğitim görmek için kontenjan talebi gelmektedir. Küba'da açlıktan ölen insan yoktur, evsiz insan yoktur. ve Küba'daki bir insanın yaşama süresi bir çok emperyalist ülkedekinden daha yüksektir. ve Küba bütün bunları yaparken elinde sadece birkaç tane hammadde vardır anlayacağınız kaynakları çok kıttır.
    Sovyetler birliğinde ise Rusya tarihinin hepsinde görülen açlık ortadan kalktı(unutmayınki Rusya doğru dürüst buğday yetişmeyen bir ülke) . sovyetler birliği'nin eğitim(her köye kadar tam donanımlı ilkokul) ve sağlık alanındaki başarısı üzerine konuşmaya bile gerek yok zaten sovyetler çözüldükten sonra yaşam yılı on yıl geriledi rusyada. Kültür sanat faaliyetleri toplumun tümünün yararlanabileceği şekildeydi. Stalin döneminde nazi faşizmi ezildi ama bu sırada sovyetlerin birçok şehri yerle bir oldu sanayisinin %70'i yok oldu ve bu noktadan Sovyetler toparlandı ve dünyanın en büyük gücü oldu. Evet belki sosyalizmde Mersedesler, özel jetler, saray gibi villalar, haremler, genelevler yoktur ama bunun yanında Açlık, Eğitimsizlik, Sağlık sistemine dair problemler ve daha binlerce kötü şey de yoktu.

    Peki sovyetler niye çözüldü? . 20. kongreden başlayan bir süreçle SBKP bir refah dönemi tahlili yaptı ve artık halka siyaset ve bilinç taşımanın gereksiz olduğundan bahsetti. Halka siyaset ve bilinç taşımayınca doğal olarak devrimin kazanımlarına yabancılaşıldı. İnsanlar biz mercedese binemiyoruz diye isyan ederken o mercedeslerin pırıl pırıl vitrinlerin olduğu ülkelerde çocukların sokakta yaşadığını, eğitim ve sağlık hizmetinin paralı olduğunu vs. bilmiyorlardı. Bunun en güzel kanıtı 93 yılındaki devrimci kalkışmaydı. Halk sosyalizmi geri istedi ve ayaklandı. Neredeyse teknik sebepler yüzünden başarısız olan bu kalkışma sonucunda birçok devrimci lider öldürüldü ve tutuklandı.

    Küba bu anlamda daha başarılıydı F.Castro yönetimi halkı devamlı siyasal tutarak sovyetlerin çözülüşünden sonra bile ayakta kalmayı başardı.(ulyanaov)

  • F
    F

    Kapitalist Sömürünün Temel Unsuru: Artı Değer
    Günlük yaşamı içinde her emekçi sömürüldüğünün farkındadır. Kendisi çalışmakta, üretmekte ama patronlar zengin olmaktadır; bunun farkedebilmesi için bilinçlenmesine gerek yoktur. Ama bu yüzeysel bilinç, ya da literatürdeki adıyla sınıfın kendiliğinden bilinci, onun bu du-rumdan kurtulabilmesini sağlayamaz. En fazla ekonomik mücadeleye yeter.
    İşçi sınıfının içinde yaşadığı sömürü sistemini yıkıp, sömürüyü ortadan kaldırabilmesi için siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekmektedir ki bu da ekonomik mücadele için yeterli olan kendiliğinden bilincinin ötesine geçebilmesine bağlıdır. Sömürüyü ortadan kaldırabilmek için o sömürünün nereden kaynaklandığı bilinmelidir. Çağımızın modern sömürü biçimi olan kapitalist sömürü, artı-değer sömürüsü üzerine kuruludur.
    İşçinin üretim süreci, bir değer yaratma sürecidir. İşçi emeği aracılığı ile hammaddeleri, üretim araçları yardımıyla işleyerek başlangıçtakinden başka bir şeye; ürüne dönüştürür. Ürün adını alan cisimde ortaya çıkan değeri ona işçinin emeği kazandırmıştır.
    Bir şeyi, değerli birşey yapan onun işe yarayıp yaramaması; yani yararlılığıdır. Ekmek, tuz, sandalye, pantalon, tabak, çorap, kaşık ve bunlar gibi birçok şey, tüm insanlar için bir değer taşıyan nesnelerdir. Bir işçinin de yaşamını sürdürmesi için böylesine nesneleri tüketmesi gerekmektedir. Tüm bu nesneler de birer ürün olduklarına göre bunların da bir değeri vardır. İşçinin yaşamak için tüketmek zorunda olduğu bu ürünler de başka işçilerin emeklerinin ürünüdür. Ancak işçinin yaşamını sürdürmek için tükettiği ürünlerin toplam değeri, kendisinin çalışırken ürettiği değerden daha azdır. Aradaki bu farka artı-değer diyoruz.
    İşçinin üretim sürecinde ürüne aktardığı değer, bu ürünün satılmasıyla paraya dönüşür. Bu paranın bir bölümü üretim için gerekli harcamalara (hammadde, enerji, bina kirası vs.) giderken, bir diğer bölümü de işçiye ücret olarak verilir. Geriye kalan para ise patronun cebine kâr olarak girer. Bu kârın kaynağı ARTI DEĞER dir. Patron, hammadde, enerji vb. girdilerin fiyatlarını belirleyemez, piyasa fiyatından almak zorundadır. Ürünlerini de piyasa koşullarının belirlediğinden daha yüksek fiyata satamaz. Bu durumda rakip firmaların daha ucuza sattığı aynı tür ürünlere pazarını kaptırır. Ürünlerin piyasada satılabilmesini sağlayan, onlara işçiler tarafından kazandırılan değerleridir. Ürün, hammadde, diğer giderler ve ücret olarak zaten belli bir maliyete sahipken, piyasada bu maliyetin üzerinde satılabilmesini sağlayan şey, ona işçiler tarafından kazandırılan bu değerdir. Bu nedenle, patronların kârlarının yegane kaynağı, işçilerin emeğidir.
    Bir çivinin piyasada satılabilmesini sağlayan şey, onun çivi olarak yararlılığıdır ve bu çivi olarak işe yarama niteliği, bir parça demire işçinin emeği tarafından kazandırılmış bir niteliktir. Eğer sadece maliyeti kadar bir fiyata satılacak olsa, bir çivi ile bir parça demirin fiyatı arasında çok az bir fark olurdu. Bu durumda kimse çivi üretmek için uğraşmazdı. Ama çiviye duyulan ihtiyaç, ona bir parça demirden daha fazla bir değer kazandırmıştır. İşte bu daha fazla değeri, işçinin emeği yaratmıştır. Bu değer sayesinde çivi satılır. Ancak bu satıştan sonra işçiye ücret olarak ödenen para ile satın alabileceği değer, işçinin tüm ürettiği çivilerin değerinden azdır. Günde on bin tane çivi üreten işçinin günlük ücreti ile ancak 2 bin çivi alınabilmektedir sözgelimi. Aynı örnekte 2 bin çivi karşılığı paranın da hammadde, enerji, kira vb. giderlere harcandığını varsayarsak (10-2-2=6) , 6 bin çivi karşılığı para, patronun cebine kâr olarak girer. İşte bu 6 bin çivide cisimleşen değer, artı-değerdir.

  • F
    F

    'Hiçbir gerekçe bir sosyalist devletin bir başka sosyalist devletin içişlerine karışmasını mazur gösteremez. Sosyalist devletler arasında varolması gereken eşitlik ve özgürlük içinde dayanışma, bir güçlü devletin iradesini küçüklere dayatması biçimini almamalıdır. Küçük devletlerin bağımsızlığına kıskançlıkla sahip çıkmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur... Sovyetler Birliği sosyalist devletlerle ilişkilerinde -büyük devlet - olmanın üstünlüğü ile hareket etme alışkanlığından vazgeçmelidir.' M.Ali Aybar (1947)

  • F
    F

    Aybar'ın 1947 yılından beri söylediği bir şeyi doğruluyordu. Ulusal bağımsızlık sorunu işçilerin öncülüğünde verilecek iktidar mücadelesi perspektifinden ayrılamazdı. Şöyle belirtiyordu bunu: 'O günlerde hepimiz bağımsızlığı Türkiye Sosyalizminin vazgeçilmez temel ilkesi sayıyorduk. Türkiye'ye özgü Sosyalizm, Kurtuluş savaşımızın mirascısıydı. Marksizmin Kurtuluş savaşı Türkiye'sinin tarihsel gerçeklerine göre yorumuydu. Ulusal bağımsızlık bizim için Türkiye Sosyalizminin vazgeçilmez bir ögesiydi.', '...Geri kalmış bir ülke olan Türkiye'de komprodor kapitalizmi ilişkileri kökünden değiştirilmedikçe tam bağımsızlığa kavuşulması katiyyen mümkün değildir...İlk milli kurtuluş savaşını zafere götüren fakat insanca bir hayata gene de ulaşamayan işçiler, köylüler tüm emekçiler iyice anlamalıdır ki bu sefer sömürü düzeni tümden değişecektir.' Bütün bunların becerilebilmesi içinde gerçek devrimci eylem demek olan kitleler içinde derinlemesine çalışma yapmak zorunludur. Eylem; 'kitlelerin bilinçli siyasal bir güç olarak davranmalarını sağlayacak ön çabalarla, halk kitlelerinin bizzat etkin hale gelmesini sağlayan bir kavramdır.'

  • F
    F

    Sadece SSCB de uygulandığı zannedilen, aslında bugün Küba'da da Fidel Castro önderliğinde gayet güzel uygulanan izm.

  • F
    F

    '..hiçbir bilim dalında yüz yıl önceki teorilerle çalışılmıyor. Marksizm’ in geçen yüz yıldan beri olduğu yerde saymasına göz yumulamaz.... İnsan biliminin niteliği de herhalde zorluklar çıkarıyor. Toplumsal olaylar son derece karışık. Belirleyici faktörleri bu kargaşa içinden çekip çıkarmak kolay değil sanıyorum. Ama gene de Marx’ın kalın çizgilerini inceltmeye çalışmalıyız...Yani demek istiyorum ki, Marksizmin yetersiz yanları ortaya konmalıdır. Bunlar gizlenerek, Marksizm bir süper bilim olarak tanıtılmaya kalkışılmamalıdır. Bilim aşağı yukarı bir bilgi değildir. Bilim kesin bir bilgidir (yenisi kadar kesin) .” (Mehmet Ali Aybar- Türkiye İşçi partisi -TİP- genel başkanı)

  • Meryem
    Meryem

    emek,emeğin değeri,ve hak...eşitlik.........maalesef bu dünyada sadece bir ütopya...herşeye rağmen.......daima sosyalizim......

  • F
    F

    Attila İlhan'la röportajdan...
    - Askerde iken, Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında Mustafa Kemal'in 'Komünizm bir yılandır, görüldüğü yerde başı ezilmelidir' şeklinde bir sözü var. Sizin anlattıklarınızla çelişmiyor mu bu?

    Uydurma bir laftır, ben sana bunun tam aksini söyleyen yüz tane Gazi'nin lafını çıkarır getiririm. Mustafa Kemal bolşevikliği de savunuyor, Sosyalist partilerini de savunuyor, hatta Sovyet heyetinin başındaki adama şöyle bir lafı var; 'Bizim komünistlerle bir problemimiz yok. Hatta biz burda bir komünist partisi kurduk, ben de üyesiyim' diyor. Mustafa Kemal Türkiye Komünist Partisi'nin üyesidir. Daha komiğini söyleyeyim. TBMM İçinde kurulan ilk iki partinin ikisi de komünisttir. Birisi Türkiye Komünist Fırkasıdır. Biri de Halk Iştırakıyyün Cemiyeti'nin fırka haline gelmiş şeklidir.

    O sizin söylediğiniz hikaye, soğuk savaş döneminde -ismini söylemek istemediğim- tarihçi geçinen ama çok palavrası olan bir arkadaşımızın uydurmasıdır. Böyle birşey yok.Gazi 'Komünizm ezilmelidir' diyemez. Çünkü bütün politikası komünizmle dostluk üzerinedir.
    (Bakınız: Attila İlhan.)
    -----------
    Ayrıca Taksim Cumhuriyet anıtında Sovyet Sosyalistleri'nin Kızılordu'sunun 2 generalinin heykeli de bulunmaktadır.
    (Bakınız: Voroşilov, Furunze)

  • F
    F

    Atatürk'ün söylediği iddia edilen 'Komünizm ezilmelidir' lafı 50 li yıllarda Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında yer alan uydurma bir laftan ibarettir.

    Atatürk'ün Eskişehir ziyaretinde söylediği iddia edilen bu uydurma cümle, CIA ile bir şekilde bağlantısı olduğu belli olan sözde 'tarihçi' biri tarafından ortaya atılmıştır.

  • F
    F

    'İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği herşeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine gözyumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır.”
    Fidel Castro

  • F
    F

    'Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi' İletişim yayınları'nın 1980'lerin sonlarında yayınladığı 8 ciltlik faydalı bir eserdir.. Tanıl Bora, Ümit Kıvanç, Murat Belge, Ömer Laçiner, Taha Parla, Erkan Kayılı gibi isimler tarafından hazırlanmıştır...

  • F
    F

    E.P. Thompson 'İngiliz işçi sınıfının oluşumu' (Birikim yayınları)

  • F
    F

    Bakınız:
    Doğan Avcıoğlu'nun kitapları: 'Devrim ve demokrasi üzerine'
    'Türkiyenin Düzeni'

  • F
    F

    Lenin'in başında olduğu SSCB 1917 ekim devriminden Leninin öldüğü 1924'e kadar sosyalizme çok yakın bir şekilde yönetilmiştir.(1922'de felç geçirmiştir ama ülkenin başındadır.)

  • F
    F

    Dünyada sosyalizmi uygulamay çalışan tek ülke SSCB değildir.Çin, Kore, Vietnam ve Küba'da da denenmiştir.Bugün sadece KÜBA, sosyalizme en yakın şekliyle yönetilmektedir.Bakınız:Küba, Fidel Castro

  • Dax Dax
    Dax Dax

    aslında iyi bir düşünce ama abartılmaması lazım eğer insanlığa çok uygun olssydı sscb çökmezdi ayrıca sosyalist arkadaşlara bir sorum var eski sosyalistlerinizin şimdi kapital düzenin yapı taşlarını oluşturduğunu biliyorlar mı acaba ve unutmasınlar bu görüş bitmiştir geçerliliği yoktur