Öncelikle sıkıntı üretken ve doğurgan bir elementtir, özel konumu nedeniyle sıradanlık ilişkilerinde pek yer tutmaz, onların kavramlarınla da tanışık değildir, içsel ya da dışsal sorun değildir, birbirini tamamlar, çözme girişimlerinde yeni kavramların zeminini hazırlar, bir çeşit dünyayla kısıtlanmış ödünç aklın isyanıdır, başka ölçümlerin boyutunu ölçmede ölçülmez değerdedir, herhangi bir üst zekanın değerlendirmesinden çok, bilimsel, fenni, zekanın kendini üreten halidir, onun için de mevcutla yetinmez, sonsuz bir oluşumda bit kadar bir gezegene sığmanın haksızlık olacağını düşünür, sadece burayla sınırlı bir yaşam, sığ kafaların işidir, sıkıntı bu engeli kaldırır, sonsuz bir oluşum da sadece burdan ve bizden ibaretiz diyecek kadar aklını peynir ekmekle yememiştir, bu kadar bitmeyen bir oluşumun başka imkanları da olduğunu bilir, birbirini doğuran imkanlar zincirinde bir imkanın yollarını arar, damarlar ve kan bir imkan boyutu olarak da elverir, kullanma yöntemini biliçdışı belirlemelerin elinden alıp bilinç alanına mal etmenin yollarını dilin içinde görür, gösterir, benzer zihniyetlerin imkan alanına katkı getirmek amacıyla, bir imecenin parçası olarak, işlevselleşen zekanın, maddi alt katmanlarını değil, soyut üst katmanlarını zorlar, bazen kendiliğinden olur bu, bazen içinde kayıp unsurların kaybından elde edilir. Kendini körelten bakışın esiri olacağına görüş alanına ne katabilirin peşine düşer, yani en büyük zevkin dünya hazlarını önemserken, onun şaheserlerinin bu kadardan ibaret olmayacağını bilerek, başkalarının da tadına bakar, kendini kısıtlamaz, bir örnekliğin zavallılığında harab olmaz, onun için ego sorunu yaşamaz kimin alkışlayacağının önemi yoktur, kendi hazzının peşindedir, görüntüler diyarında görüntüleri tadar, ama kendi görüntülerini de üretir, tad galerisini genişletir, sıradan zihin ödünç aklının sınırları kadardır, güncel macerayı tad zannederken, asıl maceranın nerde ve nasıl olacağından hiçbir zaman haberi olmaz, ve kaçınılmaz olarak da yavanlığın ağına takılır. Gündelik, gününü zehir de edebilir, görüyü kısıtladıkça. Kolay gelsin.
Kalbin daraldığında, İmtihana tabi tutulduğunda, bütün kapılar yüzüne kapandığında ve ne yapman gerektiğini bilmediğinde uzun uzun düşün ve hatırla, yaradanına ve o'nun su ayetine kulak ver. ' Allah kuluna kafi değil mi.'(zümer 36)
Öncelikle sıkıntı üretken ve doğurgan bir elementtir, özel konumu nedeniyle sıradanlık ilişkilerinde pek yer tutmaz, onların kavramlarınla da tanışık değildir, içsel ya da dışsal sorun değildir, birbirini tamamlar, çözme girişimlerinde yeni kavramların zeminini hazırlar, bir çeşit dünyayla kısıtlanmış ödünç aklın isyanıdır, başka ölçümlerin boyutunu ölçmede ölçülmez değerdedir, herhangi bir üst zekanın değerlendirmesinden çok, bilimsel, fenni, zekanın kendini üreten halidir, onun için de mevcutla yetinmez, sonsuz bir oluşumda bit kadar bir gezegene sığmanın haksızlık olacağını düşünür, sadece burayla sınırlı bir yaşam, sığ kafaların işidir, sıkıntı bu engeli kaldırır, sonsuz bir oluşum da sadece burdan ve bizden ibaretiz diyecek kadar aklını peynir ekmekle yememiştir, bu kadar bitmeyen bir oluşumun başka imkanları da olduğunu bilir, birbirini doğuran imkanlar zincirinde bir imkanın yollarını arar, damarlar ve kan bir imkan boyutu olarak da elverir, kullanma yöntemini biliçdışı belirlemelerin elinden alıp bilinç alanına mal etmenin yollarını dilin içinde görür, gösterir, benzer zihniyetlerin imkan alanına katkı getirmek amacıyla, bir imecenin parçası olarak, işlevselleşen zekanın, maddi alt katmanlarını değil, soyut üst katmanlarını zorlar, bazen kendiliğinden olur bu, bazen içinde kayıp unsurların kaybından elde edilir. Kendini körelten bakışın esiri olacağına görüş alanına ne katabilirin peşine düşer, yani en büyük zevkin dünya hazlarını önemserken, onun şaheserlerinin bu kadardan ibaret olmayacağını bilerek, başkalarının da tadına bakar, kendini kısıtlamaz, bir örnekliğin zavallılığında harab olmaz, onun için ego sorunu yaşamaz kimin alkışlayacağının önemi yoktur, kendi hazzının peşindedir, görüntüler diyarında görüntüleri tadar, ama kendi görüntülerini de üretir, tad galerisini genişletir, sıradan zihin ödünç aklının sınırları kadardır, güncel macerayı tad zannederken, asıl maceranın nerde ve nasıl olacağından hiçbir zaman haberi olmaz, ve kaçınılmaz olarak da yavanlığın ağına takılır. Gündelik, gününü zehir de edebilir, görüyü kısıtladıkça. Kolay gelsin.
İçine durup dururken hiç olmadık yere bir gurultu halinde gelin güvey olmak...
'' Tanrıları olan birini sıkıntı asla ele geçiremez.
Sıkıntı, mitolojinin olmayışıdır''
Fernando Pessoa
Kalbin daraldığında, İmtihana tabi tutulduğunda, bütün kapılar yüzüne kapandığında ve ne yapman gerektiğini bilmediğinde uzun uzun düşün ve hatırla, yaradanına ve o'nun su ayetine kulak ver. ' Allah kuluna kafi değil mi.'(zümer 36)
Düşünen bir insan için en büyük sıkıntı,söyleyeceklerini söyleyememek,yazacaklarını yazamamaktır.(Sansür)
Maneviyatın eksik kaldığı yerlerin tek doldurucusu.
Bir adımda yokluk bir adımda boşluk...ince bir çizgi...
yüküm sadece tek ayakta... korkum, kendimdeki dengeyle savaşta şimdilerde:(
bilmiyorum ama benim canım cok sıkkın ooff
ölme ve nefesinin kesilme hissi
Sabahları aç karnına,1 ölçek şükür ile 'nefes alıyorsunuz',
hiç bir şeyiniz kalmıyor..
Deneyin göreceksiniz..
cikisi olmayan bir odaya tikilip kalmak.