Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!
İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi.
...Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda, Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne haltedeceğimi bilemem.
Sözde senden kaçıyorum Dolu dizgin atlarla Bazen sessiz sevdasın İpekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla Karşıma çıkıyorsun En serin imbatlarda Adını yazıyorum Bulduğun fırsatlarla Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla Sözde senden kaçıyorum Dolu dizgin atlarla
Ne olur bir gün beni Kapından olsun dinle Öldür bendeki beni Sonra dirilt kendinle Çarpsam kara sevdayı En azından yüzbinle Nasıl bağlandığımı Anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp gittim Buralardan yeminle Ama her defasında Geri döndüm seninle Hangi düğüm çözülür Nazla, sitemle, kinle Ne olur bir gün beni Kapından olsun dinle
Şaşırdım kaldım işte Bilmem ki nemsin Bazen kız kardeşimsin Bazen öp öz annemsin Sultanımsın susunca Konuşunca kölemsin Eksilmeyen çilemsin Orada ufuk çizgim Burda yanım yöremsin Beni ruh gibi saran Sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin Şaşırdım kaldım işte Bilmem ki nemsin
Karamsar olmak zor değil, zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar. En uzun yolculuklar ise, bir adımla başlar. Gerçek sevgiler ise, bir tebessümle başlar Annem her fırsatta çocuklarına, güneşe doğru zıplamalarını öğütlerdi. Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi.
Gitti ışığım gitti Karanlığım şimdi Belirsiz Gitti arkadaşım gitti Yalnızım şimdi Süresiz Dipsiz kuyulara düştüm Çığlığım karıştı geceye Önce düşümde görmüştüm Diyemedim gerçek olur diye Canım yanıyor Canım yanıyor Bir el verin gelin bana İçim kanıyor Gelin tütün basın yarama
Şiir; yalnızlıktır, özlemdir, sevgidir, aşktır, ayrılıktır. Bazen anadolu kadını, bazen bir işçinin nasırlı elleridir. Ağlayan bir çocuğun gözyaşlarıdır şiir. Ve yaşama dair ne varsa...
....../Son şiirimi yazıyorum sana. Ölüm bileti, çoktan kesildi bana…
Yedi atmış beşi, beynime isabet alıp; Gidiyorum senden, gözlerinden. Başımı düşürüyorum, Kanlar içinde, şiirimin üstüne…
....../Ve yokluğunu sunuyorum sana, Sana adıyorum hayatı…
Öyle çok sevmek istersin ki, doludizgin yaşamak…
Yüreğinin bir yarısını ona emanet etmek istersin. Ve senin yüreğini tamamlayan diğer yarım parça; ne eksik, ne fazla olmalı. Diğer yarın gibi doldurmalı orayı. Yoksa çatlaklarından kanlar sızar, usulca içine akıtır. Kimselere belli edemez, için için kanarsın.
Bizim elin Gökyüzü’nde Yıldızlar yakındır yere Uzatsan elini toplarsın Bir bir hepsini de
Bizim elin dağların da Güneş batar Ay doğar Önünde sürü sırtında keçe Çoban sürüyle kırda yatar gece
Keçeyi serip uzanınca yere Yastık yapar taşı bakar göklere Kimi yıldız kayar düşer yere Kimisi saklanır gözlerin içine
Ararken yıldızı gökyüzünde Hülyalı bir rüyaya dalar gider Yanıktır yüreği bir esmere Tutulur dili soramaz hatır Kaş göz eder rüyasında bile
Bizim köyde sabah tez olur Şafak sökmeden göktaşın da Kınalı keklik öter orta tepe de Uyanır çoban derin uykudan Bakar avucuna boş bom boş Kaybolur rüya avucunun içinde
Artık nereye yaslansam yaslıyımdır Nerede yorulduysam orada batmış güneş Söktüğüm her çivi paslı ve tetanos Biraz soluklanmışsam boğazımda bir kılçık Nerede köpürmüşse kanım, tüm kılıçlar orada Artık yılgın görülmem nerede görülürsem Yılmaz bir direnç yıkıldıkça dünyada Yeşerdikçe bir fidan ormana katılmadan
Çatırdasa göğüs kafesim hakikatin aşkına
Bir damla ter ararım, bir gram rikkat Savaştıysam bunlar için uyku bana helaldir Bir yetime baktıkça gözlerim daha berrak Bildiğini okur kalbim artık ne anladıysa Ben içeri kaçtıkça bedenim dışa vurur Çok üzülünce hemen ellerime bakarım
Hakikat aşkına patlamış gibi bomba
Tepelerden inen çığ kendini tamlamışsa Yapacak ne kalmıştır insan kendine sorar Uykudan uyanıp da kendine sarılınca Yıldızlı semaları kapatan bu karanlık Ana rahminde gibi büyütür hepimizi Biraz daha aydınlık için bir şiiri yazdıkça
Bir ben biliyorum Yorgun gözlerinin altındaki halkaların Ebem kuşağı olduğunu ve İstediğinde yedi renk bakabileceğini Siyah saçlarındaki akların aslında Hırçın dalgaların gelgitlerinden oluşan Köpüklerin bulaşığı olduğunu
Bir ben biliyorum Yüreğinin severken Ölmekten değil de öldürmekten korktuğu için Tir tir titrediğini Kayboluşlarında kendini bulup Her şeye yeniden başlama hevesini Yalnızlığının nasıl kursağında bıraktığını
Bir ben biliyorum Dağların eteklerine ziller takıp Hızla doruklara kaçışından olduğunu Ruhunun serin esintisinin Hayatın çarmıhına Yalpalarda çürüyen tahtaların Paslı çivileriyle gerildiğini
Bir ben biliyorum Her kundaklama sonrası Ormanlarının zehrini Bir hışımla genzine çektiğini Bu yangınlarla Ciğerinin de yandığını Yine de hiç ağlamadığını
Bir ben biliyorum Bu şehrin goncalarını bile sevmediğini İnim inim inleyen gecelerinde Demlenemediğini Bir ben tanıyorum
Ve bir ben seviyorum adamım seni bu şehirde adam gibi.
Gelin bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar! Bana kötü bana terkettiğiniz düşünceleri verin o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar onları verin, yakınmalarınızı artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar ben aştım onları dediğiniz ne varsa bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı verin bana verin taammüden işlediğiniz suçları da. Bedelinde biliyorum size çek yazmam yakışık almaz bunca kaybolmuş talan parayla ölçülür mü ya?
Tekdüzen vuruşlarla salınan bir tabut var. Sanırım,çivilenen bilmediğim bir yerde Ölen kim? -Dün yazdı,bugün sonbahar Çınlar bir yolculuk gibi bu ses yüreklerde
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Aslı bende kalacak
Bizi hasret saracak
Bulutlar çıldıracak
Ayrılık başımı döndürüyor
...Kavuşmayı özlettin
İntiharlar kuşandım
Bu aşkı sen kirlettin
Geçtim borandan kardan
Yitirdim bahçeleri
Ellerimi tutmadın yar
Yatamam geceleri
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Kahrı bende kalacak
Sende ihanet gülüm
Bende matem kalacak
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
CAHİT SITKI TARANCI
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
...Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.
Orhan VELİ
Duyguların ahengli dizilişi...
Duyguların ahenkli bir şekilde kağıda yansıması..
/
Bir şiirin kehanetinde yaşamıştım; öldürüldüm.
/
Şiir öyle büyük bir yalanki.Tüm gerçekleri içinde gizlemeye muktedirdir. (S.Uğurlu)
şairin ekmeğe katık ettiği maneviyat...
siirler...iyi ki var yasamimizda
müzik ruhun gıdasıysa.siir yasamın özüdür.
çok beğendiğim bir şiir...
Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Adını yazıyorum
Bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsam kara sevdayı
En azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı
Anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp gittim
Buralardan yeminle
Ama her defasında
Geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür
Nazla, sitemle, kinle
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Yavuz Bülent Bakiler
Karamsar olmak zor değil,
zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar.
En uzun yolculuklar ise, bir adımla başlar.
Gerçek sevgiler ise, bir tebessümle başlar
Annem her fırsatta çocuklarına, güneşe doğru zıplamalarını öğütlerdi.
Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi.
Z.N. Hurston
Yolculuk, her zaman düşündüm onu;
İçimde bu azgın davet ne demek?
Oraya, neredeyse güneşin sonu,
Uçmak, kaçıp gitmek, geri dönmemek.
N.F.K
Siir insanlarn anlatimini kolaylastirmak icin kullandigi sozlu ifadeler yani insanin ruhunun temsilcisidir bence.
Gitti ışığım gitti
Karanlığım şimdi
Belirsiz
Gitti arkadaşım gitti
Yalnızım şimdi
Süresiz
Dipsiz kuyulara düştüm
Çığlığım karıştı geceye
Önce düşümde görmüştüm
Diyemedim gerçek olur diye
Canım yanıyor
Canım yanıyor
Bir el verin gelin bana
İçim kanıyor
Gelin tütün basın yarama
http://gruplar.antoloji.com/kultur-edebiyat-ve-siir
incecikti
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım kurudu.(H.H.korkmazgil)
müzik ruhun gıdasıysa.siir hayatın özüdür.
Şiir; yalnızlıktır, özlemdir, sevgidir, aşktır, ayrılıktır. Bazen anadolu kadını, bazen bir işçinin nasırlı elleridir. Ağlayan bir çocuğun gözyaşlarıdır şiir. Ve yaşama dair ne varsa...
...../Serkan ERARSLAN
...../SENSİZLİĞİ YUDUMLARKEN
Sensizliği yudumlarken,
Yasa dışı zamanlarda;
Hain bir namludur gözlerin.
Düşlerim vuruluyor bir bir…
....../Uzaktan beliren bir ışıksın,
Her nefeste karanlığı soluyorum…
Gökyüzünde,
Siluetin beliriyor gecenin ketum saatlerinde.
Ve aniden perde kapanıyor,
Sensizlik çöküyor içime…
....../Pusu kurmuş yalnızlığım.
Kerbela kuyularına gömülüyorum…
Uykuyu, yasakladım yokluğunda kirpik uçlarıma.
Çatlıyor damağım,
Çatlıyor dilim,
Kan damlıyor yüreğimden…
....../Gülüyorum, ağlıyorum, susuyorum.
Yalnızlık bıçak sırtıyken,
Deliriyorum…
İhanetlere gebe gece,
Anılar yaylım ateşinde.
Bedenim,
Başka kokularda.
Yüreğimle kim sevişir?
....../Akşamdan kalma sarhoşluğumsun,
Kadeh kadeh,
Sensizliği içiyorum…
Astım yıldızlara,
Aşka dair ne varsa bir bir…
Bu gece yalnızlığıma içiyorum.
Teninin kokusuna,
Tüm özgürlükler adına.
Bu gece sensizliğime içiyorum…
....../Ah…!
Senden arınabilsem.
Bu sarhoşluktan uyanabilsem…
Geceyi devirirken sensiz saatlerde,
Gözlerin zehir gibi bakıyor.
Bir “of” deyip,
Çıldırmak geliyor içimden.
Ruhumun hücreleri komalarda…
....../Yokluğunun pençesinde kıvranıyorum,
Sensizliği şakağıma nişan alıyorum…
Bakıyorum, soluyorsun fecir gecede.
Ellerimi uzatıyorum,
Dokunduğum sen değil.
Sensizlik beynimde çoğalıyor durmadan,
Unutulmazlığını kazımışsın içime…
....../Son şiirimi yazıyorum sana.
Ölüm bileti, çoktan kesildi bana…
Yedi atmış beşi, beynime isabet alıp;
Gidiyorum senden, gözlerinden.
Başımı düşürüyorum,
Kanlar içinde, şiirimin üstüne…
....../Ve yokluğunu sunuyorum sana,
Sana adıyorum hayatı…
Öyle çok sevmek istersin ki, doludizgin yaşamak…
Yüreğinin bir yarısını ona emanet etmek istersin. Ve senin yüreğini tamamlayan diğer yarım parça; ne eksik, ne fazla olmalı. Diğer yarın gibi doldurmalı orayı. Yoksa çatlaklarından kanlar sızar, usulca içine akıtır. Kimselere belli edemez, için için kanarsın.
Kimseler bilmez...
...../Serkan ERARSLAN
KINALI KEKLİK
Bizim elin Gökyüzü’nde
Yıldızlar yakındır yere
Uzatsan elini toplarsın
Bir bir hepsini de
Bizim elin dağların da
Güneş batar Ay doğar
Önünde sürü sırtında keçe
Çoban sürüyle kırda yatar gece
Keçeyi serip uzanınca yere
Yastık yapar taşı bakar göklere
Kimi yıldız kayar düşer yere
Kimisi saklanır gözlerin içine
Ararken yıldızı gökyüzünde
Hülyalı bir rüyaya dalar gider
Yanıktır yüreği bir esmere
Tutulur dili soramaz hatır
Kaş göz eder rüyasında bile
Bizim köyde sabah tez olur
Şafak sökmeden göktaşın da
Kınalı keklik öter orta tepe de
Uyanır çoban derin uykudan
Bakar avucuna boş bom boş
Kaybolur rüya avucunun içinde
Necati Kavlak
26.10.2010 Manisa
Taammüden Bir Şiir
Artık nereye yaslansam yaslıyımdır
Nerede yorulduysam orada batmış güneş
Söktüğüm her çivi paslı ve tetanos
Biraz soluklanmışsam boğazımda bir kılçık
Nerede köpürmüşse kanım, tüm kılıçlar orada
Artık yılgın görülmem nerede görülürsem
Yılmaz bir direnç yıkıldıkça dünyada
Yeşerdikçe bir fidan ormana katılmadan
Çatırdasa göğüs kafesim hakikatin aşkına
Bir damla ter ararım, bir gram rikkat
Savaştıysam bunlar için uyku bana helaldir
Bir yetime baktıkça gözlerim daha berrak
Bildiğini okur kalbim artık ne anladıysa
Ben içeri kaçtıkça bedenim dışa vurur
Çok üzülünce hemen ellerime bakarım
Hakikat aşkına patlamış gibi bomba
Tepelerden inen çığ kendini tamlamışsa
Yapacak ne kalmıştır insan kendine sorar
Uykudan uyanıp da kendine sarılınca
Yıldızlı semaları kapatan bu karanlık
Ana rahminde gibi büyütür hepimizi
Biraz daha aydınlık için bir şiiri yazdıkça
Bu lirizm aslında cinayet sebebidir.
Zeynep Arkan
***SAN' AT
Sen, mermeri yaratırsın;
Ben, ondan saray yaparım!
Suya ektiğin kamışı
Keser, biçer, ney yaparım!
Yuvada Havvâ' yi gelin
Âdem' i güvey yaparım!
Şu mânâsiz mesâfeyi
En yaparım, boy yaparım!
Yeter ki sen ver... Ben ondan,
Mutlaka, bir şey yaparım!
Sen, orda Cennet kurarken
Ben, dünyada köy yaparım!
Bir yalıncık gönderirsin:
Tarar, süsler; bey yaparım!
Gökteki öksüz dilimi
Bayrağıma ay yaparım..
Arif Nihat Asya
Bir ben biliyorum
Yorgun gözlerinin altındaki halkaların
Ebem kuşağı olduğunu ve
İstediğinde yedi renk bakabileceğini
Siyah saçlarındaki akların aslında
Hırçın dalgaların gelgitlerinden oluşan
Köpüklerin bulaşığı olduğunu
Bir ben biliyorum
Yüreğinin severken
Ölmekten değil de öldürmekten korktuğu için
Tir tir titrediğini
Kayboluşlarında kendini bulup
Her şeye yeniden başlama hevesini
Yalnızlığının nasıl kursağında bıraktığını
Bir ben biliyorum
Dağların eteklerine ziller takıp
Hızla doruklara kaçışından olduğunu
Ruhunun serin esintisinin
Hayatın çarmıhına
Yalpalarda çürüyen tahtaların
Paslı çivileriyle gerildiğini
Bir ben biliyorum
Her kundaklama sonrası
Ormanlarının zehrini
Bir hışımla genzine çektiğini
Bu yangınlarla
Ciğerinin de yandığını
Yine de hiç ağlamadığını
Bir ben biliyorum
Bu şehrin goncalarını bile sevmediğini
İnim inim inleyen gecelerinde
Demlenemediğini
Bir ben tanıyorum
Ve bir ben seviyorum adamım seni bu şehirde adam gibi.
Lou Salome
...
Şiir işitilmiş mısralarda
Güneşi öpebilirim...
Ozan Deniz Sarıtop
Aşkın gönlüme dolduğundan beri
Aşkından başka neyim varsa hep yandı
Aklı, dersi, kitabı hepsini rafa kaldırdım
Ama şiirler, gazeller, rubâiler öğrendim
***
Ben aşıklığı senin kemalinden öğrendim
Beyit ve gazel söylemeyi cemalinden öğrendim
Gönül perdesinde hayalin raksetmede
Ben en güzel raksı senin hayalinden öğrendim
mevlana
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
ismet özel
Tekdüzen vuruşlarla salınan bir tabut var.
Sanırım,çivilenen bilmediğim bir yerde
Ölen kim? -Dün yazdı,bugün sonbahar
Çınlar bir yolculuk gibi bu ses yüreklerde
Güz Şarkısı: Baudelaire
'Minnet eyledikçe tersine döner
Etmeyelim çark_ı devrana minnet
Kanaat tacı giydikten sonra
Ne sultana minnet ne hana minnet.'
Sanma ki,bu güzellik
Sende de baki kalacak,
G........
G........
Elbet.......... Olacak.