şifa bekleyişlerinde yorgun düşenler, sevilmeyi itham ederler gafillikle, yatalaklık yakıştırırlar kötürümce, oysa beşerce korkular, her dem kamçılanarak yenilenir, ve her dem gençtir, körpedir/diridir; var olmak umudu, ve hasret; yürekte ince bir sızıdır ayrılıkta, ve unutmak da, susmak da meşke dairdir, unutturan mey olsun yeter ki…,
bir var bir yok değil, hem var, hem yoktur, bulup bulup yitirmeler…, kan gölüne dönmüş, geceden kalma bal gözlerin, ak ak oluşunu gördüm…, şafakların söküşüdür; sırra kadem basmış yârenden, arta kalan hatıralarda yaşamak…,
tan yeridir; zuhuratın içinde kalmaktır, yürek kovuklarında ve meydan ortasında tenhalıktır, çölde gölgelik vehmi, sağnak altında duldadır, özlemek; ah,
nice çimenli tepeler, nice yanık buğday tarlası yollardan, ve nice yangınlardan, aylardan sonra; halsizce çömelip ağlamaya dahi mecalsiz, beklemekteyiz haber alabilmeyi bimarhaneden, ki tutsun elimizden diye aşk uçurum kıyısında…;
ki beni mahbûb mu sandın sevgili hekimim, senden de, benden de öte ve bizden ziyade, pusuladır muhabbet…, rotasız ve yolda kalmış yalnızlara, yedi yöndür aşıklara vuslat çilesi, ah,
neyi aşk sandığını unutmuşsan, hafızasız kalmışsa yüreğin; ve nazarında değilse artık zaman, çağdaşısın demektir erenlerin, yara almış bir zarif lisansındır…,
günaydın ey zâkîr, boncuk boncuk ter içinde ve, susuz geceden sonra sabahına merhaba,
olmazsan olmaz, sen olmazsan olmaz; kuşlar konmaz dallarıma ve iyi gelmez kasvetime denizden esen rüzgâr…; canımsın, yoldaşımsın, sırdaşımsın son çare hekimim;
görüyorsun ki yaşıyoruz, aynı istikametli bir mefkûrede, günbegün derdine dert ekleme de; sürsün sonsuza dek hüzünlere sarılı, mutlu mesut bahtiyâr, diyâr diyâr; t/aksim t/aksim ş/arkımız ah;
Ey ömrüme ŞİFA gibi gelen YAR! Neydi SENİ ömrümde ÖMÜRSÜZeyleyen? Neydi yüreğimin yokluğunda SENİvar eden? . Ya sen SEVDA olmalısınYÜREĞİME ya da ben SÜKUT! Ortalık Firavun kaynarkenRAHMET olmalı bana SEVGİN! Elimdeki kalemimsin içimidökmeyi bekleyen,Görebildiğim kadar yakın amatutamayacağım kadar uzaksın..! İçimdeki en güzel şey Belki degizleyebildiğim tek 'ŞEYSİN SEN
şifa dertlerden kurtulma iyileşme derman anlamında allahtan istenen bişeydir. ve bu bayan adı olarakta kullanılıyor.ve ben adımı cok seviyorum.çünkü cok sık söylediğimiz bişeydir şifa ama insanlarda sık görünen bi ad değildir. ve bu benim hosuma gidiyor.ewet ben adımı seviyorum ŞİFA insanın aklında kalabilecek bi isim.sadece bi kişi adımı hatırlayamıyo murat abi bana devamlı şirin diyo.şifa diyorum şirin diyo.öğretemedim gitti
Şifa deyince aklımıza ilk olarak yenilen ve içilen nesneler gelir. Hatta farmakologlar bile şifayı yenilecek ya da içilecek nesneler şeklinde üretirler. Zira bizi çoğunlukla yediğimiz ve içtiğimiz şeyler hasta eder.
Halbuki bazen gördüğümüz yada duyduğumuz şeyler de bizi hem ruhsal yönden hem de bedensel yönden hasta etmez mi? Meselâ korkunç bir olaya şahit olan bir insan konuşamaz olur, hatta bazen gördüğü bir olay karşısında felç olan insanları görür, bilir, duyarız. Veya bazen bunu tam tersi durumları da yaşamaz mıyız? Meselâ sevdiğimiz insanla karşılaşınca doru at gibi koşan kalbimizi kim durdurabilir, o kalbi kim susturabilir. ;) Ve yine hasta olduğumuzda moralimizin iyi olması halinde hastalığı daha kısa sürede atlatmaz mıyız?
O halde gördüklerimizin veya duyduklarımızın gücü bizi hasta etmeye yetiyorsa neden iyileştirmeye gücü yetmesin?
Ya da ^^nazar^^ adı verilen kem gözlerin bakışı bile bizi hasta ediyorsa, neden güzel bir bakışın gücü bizi iyileştiremesin?
Hz.Muhammed (sav) Efendimiz şöyle buyururlardı:
^^Ağrıyan dişinin üzerine şehâdet parmağını koyup Yâsin-i şerîfin son tarafını nihayete kadar oku, biiznillah teâlâ şifâ bulur.^^ (el-Câmi'u's-Sağîr)
Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshde: ^^Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah'ın izzetine ve kudretine sığınırım^^ de. Biiznillah Teâlâ şifâ bulursun. [Râmuzû'l-Ehâdîs, 311 (İbn Hanbel, Müsned'den) ]
Hz.Muhammed (sav) Efendimiz rahatsızlandıkları zaman onu Cibril tedavi eder ve: ^^Bismillah. Allah her hastalıkdan seni kurtarır, ve şifâ verir, hased etdiği zaman hasedcinin şerrinden muhafaza eder, her nazarı değenin nazarından seni korur.^^ derdi.
Peygamberimiz bir rahatsızlıkları olduğu zaman Muavvizeteyn sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerinden silerdi. Ve şöyle buyururlardı:
^^Ey Rabbim! Beni kendi devan ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla Senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalarından uzak tut.^^ [Râmüzû'l-ehâdîs, 311 (Taberânî'den) ]
Henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden bir mü'min yedi defa: ^^Büyük Allah'dan, büyük Arş'ın rabbi Allah'dan sana şifâ vermesini istiyorum derse muhakkak afiyet bulur.^^ [Ebû Dâvud, Cenâiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; İbn Hanbel, Müsned 1/239]
Yüce Rabbimizin, hastalarımıza sağlık ve sıhhat vermesini diliyorum.
çocuklar düştüklerinde; eli,kolu,canları acıdığında annelerine koşarlar..yada sevdikleri sevgi gördükleri insanlara...bu insanlar da öperler o acıyan yeri...
'öpeyim de geçsin' derler...aslı vardır efendim...pozitif enerji..ve psikolojik tedavi :)
Hastaliklardan dolayi, insanlarin sebeblere sarilmasi ile, maddi tedavi sartlarini yerine getirmeleri ile, allahtan gelen iyilesme... hastaliklardan iyi olma durumudur, bu durumu saglayan seylere sifali denir.
Onma.
şifa bekleyişlerinde yorgun düşenler,
sevilmeyi itham ederler gafillikle,
yatalaklık yakıştırırlar kötürümce,
oysa beşerce korkular,
her dem kamçılanarak yenilenir,
ve her dem gençtir,
körpedir/diridir; var olmak umudu,
ve hasret; yürekte ince bir sızıdır ayrılıkta,
ve unutmak da,
susmak da meşke dairdir,
unutturan mey olsun yeter ki…,
bir var bir yok değil,
hem var, hem yoktur,
bulup bulup yitirmeler…,
kan gölüne dönmüş,
geceden kalma bal gözlerin,
ak ak oluşunu gördüm…,
şafakların söküşüdür;
sırra kadem basmış yârenden,
arta kalan hatıralarda yaşamak…,
tan yeridir;
zuhuratın içinde kalmaktır,
yürek kovuklarında ve
meydan ortasında tenhalıktır,
çölde gölgelik vehmi,
sağnak altında duldadır,
özlemek;
ah,
nice çimenli tepeler,
nice yanık buğday tarlası yollardan,
ve nice yangınlardan,
aylardan sonra;
halsizce çömelip ağlamaya dahi mecalsiz,
beklemekteyiz haber alabilmeyi
bimarhaneden,
ki tutsun elimizden diye aşk
uçurum kıyısında…;
ki beni mahbûb mu sandın sevgili hekimim,
senden de, benden de öte ve
bizden ziyade,
pusuladır muhabbet…,
rotasız ve yolda kalmış yalnızlara,
yedi yöndür aşıklara vuslat çilesi,
ah,
neyi aşk sandığını unutmuşsan,
hafızasız kalmışsa yüreğin; ve
nazarında değilse artık zaman,
çağdaşısın demektir erenlerin,
yara almış bir zarif lisansındır…,
günaydın ey zâkîr,
boncuk boncuk ter içinde ve,
susuz geceden sonra
sabahına merhaba,
olmazsan olmaz,
sen olmazsan olmaz;
kuşlar konmaz dallarıma ve iyi gelmez
kasvetime denizden esen rüzgâr…;
canımsın, yoldaşımsın, sırdaşımsın
son çare hekimim;
görüyorsun ki yaşıyoruz,
aynı istikametli bir mefkûrede,
günbegün derdine dert ekleme de;
sürsün sonsuza dek hüzünlere sarılı,
mutlu mesut bahtiyâr,
diyâr diyâr;
t/aksim t/aksim ş/arkımız
ah;
Kaptım yine şifayı, hadi iyiyim..
Her şeye rağmen,gülümsemek için bahaneler buluyor insan. :)
başkalarına bile şifa olurken bir tek birbirimize şifa olamadık,,,,:...
Ey ömrüme ŞİFA gibi gelen YAR! Neydi SENİ ömrümde ÖMÜRSÜZeyleyen? Neydi yüreğimin yokluğunda SENİvar eden? . Ya sen SEVDA olmalısınYÜREĞİME ya da ben SÜKUT! Ortalık Firavun kaynarkenRAHMET olmalı bana SEVGİN! Elimdeki kalemimsin içimidökmeyi bekleyen,Görebildiğim kadar yakın amatutamayacağım kadar uzaksın..! İçimdeki en güzel şey Belki degizleyebildiğim tek 'ŞEYSİN SEN
Şifa, avuçlarınızdadır....
Kendi ellerimizde yaptıklarımız şifa yada hastalıktır....
Duanızın sonundaki avuçlarınızı yüzünüzde noktalamaktır....
şifa dertlerden kurtulma iyileşme derman anlamında allahtan istenen bişeydir. ve bu bayan adı olarakta kullanılıyor.ve ben adımı cok seviyorum.çünkü cok sık söylediğimiz bişeydir şifa ama insanlarda sık görünen bi ad değildir. ve bu benim hosuma gidiyor.ewet ben adımı seviyorum ŞİFA insanın aklında kalabilecek bi isim.sadece bi kişi adımı hatırlayamıyo murat abi bana devamlı şirin diyo.şifa diyorum şirin diyo.öğretemedim gitti
hastalıktan kurtulma
Şifa deyince aklımıza ilk olarak yenilen ve içilen nesneler gelir. Hatta farmakologlar bile şifayı yenilecek ya da içilecek nesneler şeklinde üretirler.
Zira bizi çoğunlukla yediğimiz ve içtiğimiz şeyler hasta eder.
Halbuki bazen gördüğümüz yada duyduğumuz şeyler de bizi hem ruhsal yönden hem de bedensel yönden hasta etmez mi? Meselâ korkunç bir olaya şahit olan bir insan konuşamaz olur, hatta bazen gördüğü bir olay karşısında felç olan insanları görür, bilir, duyarız.
Veya bazen bunu tam tersi durumları da yaşamaz mıyız? Meselâ sevdiğimiz insanla karşılaşınca doru at gibi koşan kalbimizi kim durdurabilir, o kalbi kim susturabilir. ;)
Ve yine hasta olduğumuzda moralimizin iyi olması halinde hastalığı daha kısa sürede atlatmaz mıyız?
O halde gördüklerimizin veya duyduklarımızın gücü bizi hasta etmeye yetiyorsa neden iyileştirmeye gücü yetmesin?
Ya da ^^nazar^^ adı verilen kem gözlerin bakışı bile bizi hasta ediyorsa, neden güzel bir bakışın gücü bizi iyileştiremesin?
Hz.Muhammed (sav) Efendimiz şöyle buyururlardı:
^^Ağrıyan dişinin üzerine şehâdet parmağını koyup Yâsin-i şerîfin son tarafını nihayete kadar oku, biiznillah teâlâ şifâ bulur.^^
(el-Câmi'u's-Sağîr)
Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshde:
^^Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah'ın izzetine ve kudretine sığınırım^^ de. Biiznillah Teâlâ şifâ bulursun.
[Râmuzû'l-Ehâdîs, 311 (İbn Hanbel, Müsned'den) ]
Hz.Muhammed (sav) Efendimiz rahatsızlandıkları zaman onu Cibril tedavi eder ve: ^^Bismillah. Allah her hastalıkdan seni kurtarır, ve şifâ verir, hased etdiği zaman hasedcinin şerrinden muhafaza eder, her nazarı değenin nazarından seni korur.^^ derdi.
Peygamberimiz bir rahatsızlıkları olduğu zaman Muavvizeteyn sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerinden silerdi. Ve şöyle buyururlardı:
^^Ey Rabbim! Beni kendi devan ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla Senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalarından uzak tut.^^
[Râmüzû'l-ehâdîs, 311 (Taberânî'den) ]
Henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden bir mü'min yedi defa:
^^Büyük Allah'dan, büyük Arş'ın rabbi Allah'dan sana şifâ vermesini istiyorum derse muhakkak afiyet bulur.^^
[Ebû Dâvud, Cenâiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; İbn Hanbel, Müsned 1/239]
Yüce Rabbimizin, hastalarımıza sağlık ve sıhhat vermesini diliyorum.
dermanı bulmak derdi bulmak kadar kolay olsaydı keşke...
çocuklar düştüklerinde; eli,kolu,canları acıdığında annelerine koşarlar..yada sevdikleri sevgi gördükleri insanlara...bu insanlar da öperler o acıyan yeri...
'öpeyim de geçsin' derler...aslı vardır efendim...pozitif enerji..ve psikolojik tedavi :)
ağrıları dindiren öpücükler annelerdendir :)
şifa niyetine ;)
derman
Hastaliklardan dolayi, insanlarin sebeblere sarilmasi ile, maddi tedavi sartlarini yerine getirmeleri ile, allahtan gelen iyilesme...
hastaliklardan iyi olma durumudur, bu durumu saglayan seylere sifali denir.