sevgi okyanuslar kadar büyük ama hak etmeyenin alamıyacagı tadamıyacagı 1 damla kadarda önemli.sevgi karşılıksızsa ızdırap karşılıklıysa mutluluktır.herşeyden önemlisi sevgide karşılıklı ve saygılı olduğu süre içerisinde sevgidir.
BENİ İNANILMAZ ETKİLEYEN BİR HİKAYE HER OKUDUĞUMDA GÖZLERİM DOLAR.....PAYLAŞMAK İSTEDİM....
Kan rengi kıpkırmızı güllere bayılırdı.Zaten onlarla adaştı da..Rose..Gül..Kocasının sevgili Rose”u.Her yıl sevgililer gününü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı.Hiç aksamadan.Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına bırakılmıştı.Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte…Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı “Seni geçen sene bugünkünden daha çok seviyorum…” Birden bunların son güller olduğunu düşündü…Önceden ısmarlanmış olmalıydı..Öleceğini nasıl bilebilirdi? Zaten her şeyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi,yumurta kapıya gelmeden….. Gülleri özenle içeri taşıdı…saplarını kesti, vazoya yerleştirdi…Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen fotoğrafın yanına koydu.Orada kocasının koltuğunda oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce….Bitmek bilmeyen bir yıl geçti.Yapayalnız, hüzün dolu bir yıl…Sonra bir sabah kapı çalındı…Tıpkı eski günlerde olduğu gibi…Kırmızı gülleri üzerindeki kartıyla beraber eşikteydi…Sevgililer gününü kutluyordu..Gülleri içeri aldı.Şaşkınlık içinde doğru telefona gitti…Çiçekçi dükkanını aradı…Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı… “Biliyorum” dedi çiçekçi..”Eşinizi geçen yık kaybettiniz…Telefon edeceğinizi de biliyordum…Bugün size yolladığım gülleri çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemişti..Hep öyle yapardı zaten hiç şansa bırakmazdı..Dosyamda talimat var.Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım.Bir de özel kart vardı,kendi el yazısıyla.Bilmeniz gerek diye düşünüyorum.Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart……” Rose hıçkırıklar arsında teşekkür ederek telefonu kapattı.Parmakları titreyerek zarfı açtı…. “Merhaba GÜL’ üm” diye başlıyordu,kart…”Bir yıldır ayrıyız.Umarım senin için çok zor olmamıştır.Yalnızlığını ve acılarını hissedebiliyorum.Giden sen kalan ben olsaydım neler çekerdim kim bilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor.Seni kelimelerle anlatılamayacak kadar çok sevdim…Harika bir eştin, dostum, sevgilim benim…Sadece bir yıldır ayrıyız.Kendini bırakma.Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum.Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak…Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.Her zaman da seveceğim..Ama yaşamalısın…Devam etmelisin…Lütfen…Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış..Kolay değil, biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim…Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam edecek.O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak, eve dönüp dönmediğini kontrol edecek.Beşinciden sonra emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip seninle yeniden ve de ebediyen kavuştuğumuz yere bırakacak……….. SENİ SEVİYORUM GÜLÜMMM… sevgi budur..........................
sevgi ne demek? ? sevgi sığarmı iki kelimeye, sığmazken koca yüreklere! ! ! sevgi sığarmı sayfalara, sığmazken koca dünyalara... Sevgi anlatılamayan yazgıdır bence! ! !
kimse kimseyi gerçekten sevmez. en büyük korkumuzda satarız en çok sevdiğimizi söylediğimizi. koşulsuzu da yok bence...kaybedince seviyoruz birşeyi. bu konuda yazmayı da sevmedim.
sevgiyi bir şiirle açıklayabilirim SENİNLE beni ben olduğum için sevmeni istiyorum el ele koşmak yağan yağmurda nerede olursan ol yanında olayım mutluluğa seninle yürümeyi istiyorum
seni düşündüm bu gece elime kağıt kalem aldım sevgim şiir oldu döküldü satırlara haram artık bana sensiz yaşamak
mehtaplı gecelerde deniz kenarında dans etmek seninle aşk müziğinle umutlarım hayellerim kuruldu mutlu olmak istiyorum seninle
Delikanlı kızı çok seviyordu.Evleneceklerdi. Ama sorunları birden artmıştı.. işte ve evde.. Asabileşmiş sevgilisini üzer olmuştu. Hatta ağlatmıştı bir keresinde.. Bir gün...Mutlu bir gün.. Birbirlerine sarılmışken, delikanlı sordu: 'Bana neden katlanıyorsun? .. Ama hemen cevap verme..iyi düşün! .. Ben aynısoruyu senin için kendime sordum ve cevabı buldum. Bakalım sen ne cevap bulacaksın? ' Kız düşündü ve yanıt verdi: 'Seni sevdiğim için' Delikanlının suratı asılır gibi oldu. Kız Beklenen yanıtı vermediğini hissetti. Bakalım doğru cevap neydi? .. O da sordu: 'Peki sen bana neden katlanıyorsun? .. 'Delikanlı sımsıkı sarıldı kıza... 'Ben sana katlanmıyorum ki! ! ! ..'
'Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir' diye başlıyor. 'Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz? ' diye soruyor..
Sonra anlatmaya başlıyor..
'Sevgi üç türlüdür! ..' Birincinin adı 'Eğer' türü sevgi! .. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar.. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyotome 'En çok rastlanan sevgi türü budur' diyor. Bir şarta bağlı sevgi.. Karşılık bekleyen sevgi.. 'Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu' diyor yazar.. 'Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır.' Yazara göre evliliklerin pek çoğu 'Eğer' türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor.
Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile 'Eğer' türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor.
Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle 'Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin' diye bağırıyor. Delikanlı 'Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın' diyor. Baba daha çok kızarak, delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor. 'Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı' diyor yazar.. 'Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı! ..' İnsanlar 'Eğer' türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.. 'Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yaşamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir' diyor, Masumi Toyotome.. İlginç değil mi? ..
ikinci türe geçiyoruz. Çünkü türü sevgi.. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
'Bu tür sevgide kişi, birşey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.' Örnek mi? .. 'Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!) ' 'Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..' 'Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki..' 'Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki..'
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, 'Eğer' türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana..
İnsanlar hep dah a çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. 'O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? ' diye soruyor, Toyotome.. 'Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz' diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var..
Birincisi.. 'Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz? ' korkusu.. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.. 'İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse' korkusu buradan doğar.
İkincisi de.. 'Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa..' endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı.. Aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını.. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş..
Japon yazar 'Toplumlardaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür' diyor.. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? ..'
Ve işte sevgilerin en gerçeği! ..
'Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür' diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için 'Eğer' türü sevgiden farklı bu.. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için 'Çünkü' türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan 'Birşey olduğu için' değil,'Birşey olmasına rağmen' sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? .. Rağmen sevgi..
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına 'rağmen' sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına 'rağmen' tapar! .. 'Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile..' Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine 'rağmen' olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar 'Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur' diyor. 'Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek,giysi,ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.' Bunun böyle olduğundan nasıl emin? .. Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor.. 'Şu soruma cevap verin' diyor. 'Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? .. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız? ..' Devam ediyor Toyotome.. 'Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi? . O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? .'
'Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? ..' diye soruyor ve yanıtlıyor: 'Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar.' Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor 'Rağmen' sevgiyi.. 'Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.' Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.. 'Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok' diye açıklıyor.. Anlatıyor.. 'Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama da o da aynı şeyi başkasından beklemektedir.' Peki bu dünyada sevgi ne kadar var? .. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.. Hani nerede? .. Hepsi o..
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.. 'Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır! ..'
aşk mı önde sevgimi? aşk olmadan sevgi olmaz mı? evet aşk olmadan sevgi ollmaz sevginin gerçekleşebilmesi için yüreğinin kıpırdamasını adrenalinin yükselmesini ruhunun en kıdemli bölgesinde hissedeceksin. işte o zaman sevgi meydana gelir ve ölümsüzleşir.... diyeceksiniz ki hayatta her şeyin değiştiği bir ortamda sevgi ölümsüzleşirmi...yürekten gelirse ölümsüzleşir ölümlülerin diyarında... sevgi hayatı baharı güzeli çirkini kötüyü insanı doğayı o kıırdamayla sevmek ve ölümsüzleştirmek....ve yaratılmışların en yüce yaratılmışı olan insana aşık olmak ve de onu sevmek....işte sevgi dedikleri tek kelime
yaşamın kaynağıdır bazen acıya davetiye çıkarır mesela sevdiğinizden
ayrılınca.......anlaşılmaz dünyada anlaşılan ender duygulardan biridir....
sevgi güzellik ister güzellik EMEK ister.güzelliktende değil yürekte ateş ister.......
büyük bişi aslında;
çünkü, nedensiz bi bağlılık, çıkarsız bi ilişki...
sevgi okyanuslar kadar büyük ama hak etmeyenin alamıyacagı tadamıyacagı 1 damla kadarda önemli.sevgi karşılıksızsa ızdırap karşılıklıysa mutluluktır.herşeyden önemlisi sevgide karşılıklı ve saygılı olduğu süre içerisinde sevgidir.
her büyük sevgi başka sevgilerden çalınır.
H. Balzac
BENİ İNANILMAZ ETKİLEYEN BİR HİKAYE HER OKUDUĞUMDA GÖZLERİM DOLAR.....PAYLAŞMAK İSTEDİM....
Kan rengi kıpkırmızı güllere bayılırdı.Zaten onlarla adaştı da..Rose..Gül..Kocasının sevgili Rose”u.Her yıl sevgililer gününü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı.Hiç aksamadan.Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına bırakılmıştı.Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte…Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı “Seni geçen sene bugünkünden daha çok seviyorum…” Birden bunların son güller olduğunu düşündü…Önceden ısmarlanmış olmalıydı..Öleceğini nasıl bilebilirdi? Zaten her şeyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi,yumurta kapıya gelmeden…..
Gülleri özenle içeri taşıdı…saplarını kesti, vazoya yerleştirdi…Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen fotoğrafın yanına koydu.Orada kocasının koltuğunda oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce….Bitmek bilmeyen bir yıl geçti.Yapayalnız, hüzün dolu bir yıl…Sonra bir sabah kapı çalındı…Tıpkı eski günlerde olduğu gibi…Kırmızı gülleri üzerindeki kartıyla beraber eşikteydi…Sevgililer gününü kutluyordu..Gülleri içeri aldı.Şaşkınlık içinde doğru telefona gitti…Çiçekçi dükkanını aradı…Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı…
“Biliyorum” dedi çiçekçi..”Eşinizi geçen yık kaybettiniz…Telefon edeceğinizi de biliyordum…Bugün size yolladığım gülleri çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemişti..Hep öyle yapardı zaten hiç şansa bırakmazdı..Dosyamda talimat var.Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım.Bir de özel kart vardı,kendi el yazısıyla.Bilmeniz gerek diye düşünüyorum.Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart……”
Rose hıçkırıklar arsında teşekkür ederek telefonu kapattı.Parmakları titreyerek zarfı açtı….
“Merhaba GÜL’ üm” diye başlıyordu,kart…”Bir yıldır ayrıyız.Umarım senin için çok zor olmamıştır.Yalnızlığını ve acılarını hissedebiliyorum.Giden sen kalan ben olsaydım neler çekerdim kim bilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor.Seni kelimelerle anlatılamayacak kadar çok sevdim…Harika bir eştin, dostum, sevgilim benim…Sadece bir yıldır ayrıyız.Kendini bırakma.Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum.Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak…Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.Her zaman da seveceğim..Ama yaşamalısın…Devam etmelisin…Lütfen…Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış..Kolay değil, biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim…Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam edecek.O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak, eve dönüp dönmediğini kontrol edecek.Beşinciden sonra emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip seninle yeniden ve de ebediyen kavuştuğumuz yere bırakacak………..
SENİ SEVİYORUM GÜLÜMMM…
sevgi budur..........................
sevgi çıkarı ve bencilliği bir kenara atmaktır.sevgi karşılıklı ama yeri geldiğinde karşılık beklememektir.sevgi sadece SEVGİ'dir.
kedilerim.sevgi sadece onlara duydugum bi duygu.kedi=sevgi.
Hayatı anlamlı kılan tek olgu!
inasonoğluna bahşedilmiş en güzel nimetlerden biri..
saygıyla beraberse aşka dönüşmesi muhtemel duygu, herşey yok olur ama bu duygu olmaz.
Sevgiyi bilmeyen ölmeyi bilmez :)
Aşkın evrim geçirmiş hali..süre geçer aşk sevgiye küller küllere toprak toprağa karışır..
sevgi,karşı tarafa sunulan yüce bir duygudur.çıkara dayanmaz ve insanı mutlu eder...
sevgi ne demek? ? sevgi sığarmı iki kelimeye, sığmazken koca yüreklere! ! ! sevgi sığarmı sayfalara, sığmazken koca dünyalara... Sevgi anlatılamayan yazgıdır bence! ! !
insanin kendine yaptigi en aci iskence seklidir (sevmek) . ama zor oldugu kadar tatlida olabiliyor haliyle.
Kürt teriminden yukarda gözükmesini istediğim için içine yazı yazdığım terim :)
kimse kimseyi gerçekten sevmez. en büyük korkumuzda satarız en çok sevdiğimizi söylediğimizi. koşulsuzu da yok bence...kaybedince seviyoruz birşeyi. bu konuda yazmayı da sevmedim.
sevgiyi bir şiirle açıklayabilirim
SENİNLE
beni ben olduğum için sevmeni istiyorum
el ele koşmak yağan yağmurda
nerede olursan ol yanında olayım
mutluluğa seninle yürümeyi istiyorum
seni düşündüm bu gece
elime kağıt kalem aldım
sevgim şiir oldu döküldü satırlara
haram artık bana sensiz yaşamak
mehtaplı gecelerde deniz kenarında
dans etmek seninle aşk müziğinle
umutlarım hayellerim kuruldu
mutlu olmak istiyorum seninle
sevgi hissetmek onu dolu dolu yaşamaktır.
SEVGİ BUDUR
Delikanlı
kızı çok
seviyordu.Evleneceklerdi.
Ama
sorunları birden
artmıştı.. işte ve evde..
Asabileşmiş sevgilisini üzer olmuştu.
Hatta
ağlatmıştı bir keresinde..
Bir
gün...Mutlu bir gün..
Birbirlerine sarılmışken,
delikanlı sordu:
'Bana neden
katlanıyorsun? ..
Ama hemen
cevap verme..iyi düşün! ..
Ben aynısoruyu senin için
kendime sordum ve
cevabı buldum.
Bakalım
sen ne cevap bulacaksın? ' Kız
düşündü ve yanıt verdi:
'Seni
sevdiğim için'
Delikanlının suratı asılır
gibi oldu.
Kız
Beklenen yanıtı vermediğini hissetti.
Bakalım
doğru cevap
neydi? ..
O da sordu:
'Peki sen
bana neden katlanıyorsun? ..
'Delikanlı sımsıkı sarıldı
kıza...
'Ben sana katlanmıyorum ki! ! ! ..'
SEVMEK
Sevmek...Delicesine, deliler gibi sevmek!
Kuş uçar gibi sevmek, gök gürler gibi sevmek.
Bir çocuk inancıyla inanarak, kanarak
Ve bir günahkar fani azabıyla yanarak,
Hep onu arayarak baharda, yazda, kışta;
Nihayet 'Büyük Sır'ra ulaşmak bir bakışta.
O bakışta okumak aşkın büyük adını,
Hep o büyük bakışta bulmak var olmanın tadını.
Sevmek: Hasta anneyi, altın başlı yavruyu,
Baharı, yıldızları, göğü, güneşi, suyu...
Yürekten kopan ince bir ahı, sever gibi,
Sevmek...Toprağı sever, Allah'ı sever gibi!
Halide Nusret Zorlutuna
Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış.
'Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir' diye başlıyor. 'Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz? ' diye soruyor..
Sonra anlatmaya başlıyor..
'Sevgi üç türlüdür! ..' Birincinin adı 'Eğer' türü sevgi! .. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar.. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyotome 'En çok rastlanan sevgi türü budur' diyor. Bir şarta bağlı sevgi.. Karşılık bekleyen sevgi.. 'Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu' diyor yazar.. 'Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır.' Yazara göre evliliklerin pek çoğu 'Eğer' türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor.
Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile 'Eğer' türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor.
Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle 'Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin' diye bağırıyor. Delikanlı 'Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın' diyor.
Baba daha çok kızarak, delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor. 'Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı' diyor yazar.. 'Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı! ..'
İnsanlar 'Eğer' türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.. 'Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yaşamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir' diyor, Masumi Toyotome.. İlginç değil mi? ..
ikinci türe geçiyoruz. Çünkü türü sevgi.. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
'Bu tür sevgide kişi, birşey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.' Örnek mi? .. 'Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!) '
'Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..' 'Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki..' 'Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki..'
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, 'Eğer' türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana..
İnsanlar hep dah a çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. 'O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? ' diye soruyor, Toyotome.. 'Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz' diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var..
Birincisi.. 'Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz? ' korkusu.. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.. 'İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse' korkusu buradan doğar.
İkincisi de.. 'Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa..' endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı.. Aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını.. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş..
Japon yazar 'Toplumlardaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür' diyor.. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? ..'
Ve işte sevgilerin en gerçeği! ..
'Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür' diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için 'Eğer' türü sevgiden farklı bu.. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için 'Çünkü' türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan 'Birşey olduğu için' değil,'Birşey olmasına rağmen' sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? .. Rağmen sevgi..
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına 'rağmen' sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına 'rağmen' tapar! .. 'Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile..' Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine 'rağmen' olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar 'Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur' diyor. 'Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek,giysi,ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.' Bunun böyle olduğundan nasıl emin? .. Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor.. 'Şu soruma cevap verin'
diyor. 'Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? .. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız? ..' Devam ediyor Toyotome.. 'Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi? . O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? .'
'Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? ..' diye soruyor ve yanıtlıyor: 'Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar.' Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor 'Rağmen' sevgiyi.. 'Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.' Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.. 'Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok' diye açıklıyor.. Anlatıyor.. 'Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama da o da aynı şeyi başkasından beklemektedir.' Peki bu dünyada sevgi ne kadar var? .. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.. Hani nerede? .. Hepsi o..
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.. 'Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır! ..'
tek cümleyle nefretin mutlak değeri...
aşk mı önde sevgimi? aşk olmadan sevgi olmaz mı?
evet aşk olmadan sevgi ollmaz sevginin gerçekleşebilmesi için yüreğinin kıpırdamasını adrenalinin yükselmesini ruhunun en kıdemli bölgesinde hissedeceksin. işte o zaman sevgi meydana gelir ve ölümsüzleşir....
diyeceksiniz ki hayatta her şeyin değiştiği bir ortamda sevgi ölümsüzleşirmi...yürekten gelirse ölümsüzleşir ölümlülerin diyarında...
sevgi hayatı baharı güzeli çirkini kötüyü insanı doğayı o kıırdamayla sevmek ve ölümsüzleştirmek....ve yaratılmışların en yüce yaratılmışı olan insana aşık olmak ve de onu sevmek....işte sevgi dedikleri tek kelime
sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir...
sevgi kardeş katli gibidir kimden intikam alacağını bilmezsin...
apsis ve ordinat sisteminde ordinatın üstünde bulunmanın yolu sevgidir.sevmektir.
seversek mutlu oluyoruz.seversek negatife düşmüyoruz.
sıfır sevgiden aşağı düşersek mutsuz oluyoruz.çünkü sıfır sevginin aşağısı nefrettir.aşağı indikçe nefret artar ve biz daha da mutsuz oluruz.
sevgide yalana yer yok........... insanları birbiriyle bağlayan en güçlü bağ...anne ve cocuğu düşünün
insanın kalbindeki ve her zaman paylaşmak istenilen en değerli duygu...
bu devirde sevgi'den eser mi kaldi,
o güclü eller basima taci takmadi,
haykiran ses icimde ki hicrandi,
nice Nihal'i, nice Sevval'i, nice Gülay'i öldürdü,
simdi tüten bacamiz söndü,
karalari baglarken kalbim yerinden söküldü,
ahh biliyorum sevgi ugruna hanelerin diregi cöktü...