ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini kim bilebilir ikimizden başka? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir ise yaramadıysa Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda
Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden ikindi yağmurlarını bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her çağın bitki örtüsünden oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından bakarken dünyaya yangınlarda bayındır kentler gibiyim: çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların unuttuklarını hatırlamaktan uzak uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocuklarla geçti gençliğimin rüzgara verdiğim yılları dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? yaram vardı. bir de sözcükler sonra vaat edilmiş topraklar gibi sayfalar ve günler ışık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk... Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
İpek yollarında kuzey yıldızı.. Aşkın kuzey yıldızı.. Sanırsın durduğun yerde.. Ya da yol üstündedir.. Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar.. Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar.. Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır.. Her yaşta başka türlü geçilen.. Aşkın bir yolu vardır.. Her yaşta biraz gecikilen.. Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler.. Gözlerim.. Aşkın kuzey yıldızıdır bu.. Yazları daha iyi görülen.. Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler.. İlerlerim.. Zamanla anlarsın bu bir yanılsama.. Ölü şairlerin imgelerinden kalma.. Sen de değilsin. O da değil.. Kuzey yıldızı daha uzakta.. Yeniden yollara düşerler.. Düşerim.. Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda.. Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında.. Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler.. Yaşamsa yerli yerinde.. Yerli yerinde her şey..
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul.. Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi.. Şimdi her şey yeniden.. Yüreğim, o eski aşk kalesi.. Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden.. Dönüp ardıma bakıyorum.. Yoksun sen..
Tören (Genellikle resmî yerlerde, resmî işlerde uyulması gereken kural, yol ve yöntemlerin tümü.).
Fr.: "cérémonie" den "seremoni".
İng.: ceremony
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir ise yaramadıysa
Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda
Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
unuttuklarını hatırlamaktan
uzak uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
İpek yollarında kuzey yıldızı..
Aşkın kuzey yıldızı..
Sanırsın durduğun yerde..
Ya da yol üstündedir..
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar..
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar..
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.
Aşkın bir yolu vardır..
Her yaşta başka türlü geçilen..
Aşkın bir yolu vardır..
Her yaşta biraz gecikilen..
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler..
Gözlerim..
Aşkın kuzey yıldızıdır bu.. Yazları daha iyi görülen..
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler..
İlerlerim..
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama.. Ölü şairlerin imgelerinden kalma.. Sen de değilsin.
O da değil..
Kuzey yıldızı daha uzakta..
Yeniden yollara düşerler..
Düşerim..
Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda..
Ben yoluma devam ederim.
Bitmemiş bir şiirin ortasında.. Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler..
Yaşamsa yerli yerinde.. Yerli yerinde her şey..
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul..
Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi..
Şimdi her şey yeniden..
Yüreğim, o eski aşk kalesi..
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden..
Dönüp ardıma bakıyorum..
Yoksun sen..
Ey Sanat!
Her şeyi hayata dönüştüren.
chabrol...
hadi bir de itiraf.
ben bu kelimeyi seramoni diye söylerdim.bundan sonra seremoni der miyim?
yok :))
seramoni daha ahenkli geliyor kulağa :)))