Sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim. Seni sevmek benim içimde toprağı, suyu, güneşi, hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı. Sen ciğerimdeki nefes, gözlerimdeki ışık, kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin. Neyi düşünsem, seni düşünüyorum. Neyi görsem, seni görüyorum. Herkese selam, sana hasret... Nazım Hikmet Ran - Piraye Mektuplar
babamın kızı olduğumu dünyaya duyuran o onurlu mührü ismimin yanında taşımak, beni daima dimdik kıldı. soyadım, nüfus kâğıdındaki harfler dizisi değil, babamdan kalan en temiz mirastı. ve ben o mühürü, yüreğimin tam ortasında gururla taşıdım.
Dışarıda hava buz gibiymiş de, Üzerine bu da yetmez gibi ıslanmışsındır… Ama avuçlarında buram buram tarçın kokusu, Soba karşısında gülüşlerinle salep yudumlarken, İçini ısıtanım der gibi bir tanımdır kendileri…
sana bakmak, zamansız bir şarkının tam ortasında yakalanmak gibiydi, bak, nakaratında yine durdu soluklar ... adını anmadığım her cümlede, dudaklarım seni bekleyen bir kapı, açılmaya meyilli
Güzel olan ne varsa Biriktirip sana getireyim Anlatayım istedim Durma uç o zaman Kanat çırp sonsuzluğa Benden çok uzaklara Ama sen yine de beni al Kırk kanatlarımı iyileştir Ve... Bana uçmayı öğret Bir kez daha Eskisi gibi Geri gel Geri gel Ve... Beni, seni bize götür Ne olur
Dün bir fotoğrafta gözlerini gördüm..! Ne gökyüzüne benziyordu ne okyanus derinliğine.. Herkesleşmişti..! Tanımadığım tablolar daha mana kazanmıştı.. Yazık olmuş önemli kelimeyi ayıran bir virgül de değil artık tırnak içi sevdası
Aziz Aziz dendiği zaman menfeze doğru süzülür ruhum Yollar çiçeklenir, Avatar olurum Bir anlatsam yandığımı, bir duyursam çığlıklarımı ,,Eski tapınakların, köhne barınaklarında asırlardır yalnızım" Damarlarımda kanım kalmadı Seziyorum, gidiyorum Aziz Ama gitmeden dökeyim çığlıklarımı İçimse paramparça Ben bu kadar zulme layık mıydım?
Anlamadım ki neydin bana.. Üç adımlık gelişlerimle başlayıp, soluksuz kaldığım gidişlerinden arta kalan panik ataklarda büyüdüm ben. Ben diye başlayan tüm cümlelerin sonu hep senin özneliğindeydi. Kimin kızısın diye sormuşlar gibi onun aşkıyım dediğimi, Tanımadığın yüzlerce kişinin seni tanıyor olmasını nasıl anlatabilirim ki...
Sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim.
Seni sevmek benim içimde toprağı, suyu, güneşi, hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı.
Sen ciğerimdeki nefes, gözlerimdeki ışık, kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin.
Neyi düşünsem, seni düşünüyorum.
Neyi görsem, seni görüyorum.
Herkese selam, sana hasret...
Nazım Hikmet Ran - Piraye Mektuplar
babamın kızı olduğumu dünyaya duyuran o onurlu mührü ismimin yanında taşımak, beni daima dimdik kıldı.
soyadım, nüfus kâğıdındaki harfler dizisi değil,
babamdan kalan en temiz mirastı.
ve ben o mühürü, yüreğimin tam ortasında gururla taşıdım.
teşekkür ederim BABA
şimdi sen,
aşkın gömleğini giymiş bir göçmen kuş gibi
kokunu bırakıyorsun yol boyu.
ah sevgilim,
teninin rengi begonvilin sarhoşluğuna karışmış,
gözlerimle öpüyorum seni,
her adımda bir dua,
her nefeste şükür gibi…
sana hiç var olmayan hecelerden cümle kuruyordum.
Nasıl Anlatılır Ki?
Dışarıda hava buz gibiymiş de,
Üzerine bu da yetmez gibi ıslanmışsındır…
Ama avuçlarında buram buram tarçın kokusu,
Soba karşısında gülüşlerinle salep yudumlarken,
İçini ısıtanım der gibi bir tanımdır kendileri…
senin geçtiğin yerlerden
bal alasım var,
ola ki arılar
kokundan bal yapmışlarsa diye.
ben susarken, rüzgâr anlatsın seni ne çok sevdiğimi...
sevgilim,
dudak kenarındaki buselerden mi doğuyor
bu sabahın ışıkları?
,, ruhu susturulan her cesur kalp, bir ülke yitirir içinde." YİTİRME
ve sen hep şarkının en sessiz yerinde kaldın
...
sana bakmak, zamansız bir şarkının tam ortasında yakalanmak gibiydi, bak, nakaratında yine durdu soluklar
...
adını anmadığım her cümlede, dudaklarım seni bekleyen bir kapı, açılmaya meyilli
yanından geçerken rüzgârın dahi yüzümü tanır
...
sana bakmak, zamansız bir şarkının tam ortasında yakalanmak gibiydi, bak, nakaratında yine durdu soluklar
...
Durma Uç O zaman
Güzel olan ne varsa
Biriktirip sana getireyim
Anlatayım istedim
Durma uç o zaman
Kanat çırp sonsuzluğa
Benden çok uzaklara
Ama sen yine de beni al
Kırk kanatlarımı iyileştir
Ve...
Bana uçmayı öğret
Bir kez daha
Eskisi gibi
Geri gel
Geri gel
Ve...
Beni, seni bize götür
Ne olur
seninle koklayamadığım bir çiçek, dans etmediğim bir gökyüzü,
ve...
yollar var yeryüzünde.
hangi kente eserse essin rüzgâr, kızıl ufukların eşiğinden sana seslenirim… çünkü senin soluğuna dokunmazsam acıkırım ben...
bir bilsem o kalbin hangi nota ile tamamlanır…
sen geldiğinde,
kuşlar inzivaya çekilirdi.
bilirlerdi ki,
onlardan çok seviyordum seni.
seni özledim,
sobadan yeni çıkmış ekmeğin içine
annemin koyduğu tereyağ kokusu gibi…
seni seviyorum anne…
hala sabun kokan saçlarının
beyazlığında saklı çocukluğum.
Adamsız Özgür Dünya
Dün bir fotoğrafta gözlerini gördüm..!
Ne gökyüzüne benziyordu ne okyanus derinliğine..
Herkesleşmişti..!
Tanımadığım tablolar daha mana kazanmıştı..
Yazık olmuş önemli kelimeyi ayıran bir virgül de değil artık
tırnak içi sevdası
and blue
Bir şarkının içinden,
Sen geçtiğin zamanlar,
Ağlamaklı oluyorum,
Sesine sarılamadığım da,
Noksan, öksüz
Aziz
Aziz dendiği zaman menfeze doğru süzülür ruhum
Yollar çiçeklenir, Avatar olurum
Bir anlatsam yandığımı, bir duyursam çığlıklarımı
,,Eski tapınakların, köhne barınaklarında asırlardır yalnızım"
Damarlarımda kanım kalmadı
Seziyorum, gidiyorum Aziz
Ama gitmeden dökeyim çığlıklarımı
İçimse paramparça
Ben bu kadar zulme layık mıydım?
Sen mesela,
unutulmamakla meşgulsün…
Anlamadım ki neydin bana..
Üç adımlık gelişlerimle başlayıp, soluksuz kaldığım gidişlerinden arta kalan panik ataklarda büyüdüm ben.
Ben diye başlayan tüm cümlelerin sonu hep senin özneliğindeydi.
Kimin kızısın diye sormuşlar gibi onun aşkıyım dediğimi,
Tanımadığın yüzlerce kişinin seni tanıyor olmasını nasıl anlatabilirim ki...
.
Kimselere anlatamadım,
Kendime bile.
Ola ki ağzımdan kaçırır,
Bir daha tutamam seni...
N. Hikmet
aşkın gövdesi görünmez
Ama sen geçerken,
rüzgârı okşar içimi.
Ve ben susarım...
çünki en güzel mektuplar,
susularak yazılır.
` Huri Çalışkan
çayın yanına samimiyet, dostluğun gölge izine de sen bastın,
şükranla, bilge ruh...
“Gel
Her şey
Herkese anlatılmıyor.”
Der.Ahmet Güntan da.
Sevgimle,Kadın :))
biliyordum dünyayı sadece ziyaret eden ruhtan ibaretti, âmâ ruhunu bedenine öyle güzel giymişti ki âdeta tutuldum...
Avluda Yürüyen Gölgeler Romanı