Selman'ın Penceresinde Kırklar Cemi" kitabından dar-aldım burası erenler diyarıdır kalp kıranların kul hakkı yiyenlerin yetimleri hor görüp, iftira atanların harama tamah edip, ah alanların yalandan, giybetten geri durmayanların eşikten öteye geçemediği sözün ipe postun avluya serildiği zamanın ayak altından kayıp gittiği yerdir süpürge yavaşça çalınır meydan açılır çerağ yakılır destur pirim yüzüm önümde, özüm darda ellerim ve ayaklarım mühürlü boynum kıldan ince kalemim kılıçtan keskin dostlar arasında, ulu divanda rıza verenlere, niyaz edenlere cümle mahlukata canım kurban tenim tercüman, ruhum hicran varsa bu fakirden alacağı olan para, pul, gönül borcu ya dile gelsin, ya icraya versin davasından vaz geçmeyenlere darınızı kabul etmeyenlere ölmeden önce diyeceğim şu: hiçliğe eyvallah
Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi" kitabından düşgün La mekândan geçer iken Durdu yolcu Ne la var idi, ne mekân Işığın sonsuz yansıması Yokluğun içinde Ürktü yolcu Kâinat yok oldu, zaman yok Anlamın melekleri Bir sıkıntı düştü gökten "her sesi suya yazıyorsun duymadın mı yolcu gelen geçiyor toprakta gördüm cemalini" -Böyle başlamak istemiyordu söz- yol bir, yalnızlık bin birdir yolcu akılda üryan gönülde mihman bu coğrafyada kendini fakir bulandır geçer mi acısı babadan değil yedi göbek yokluktan miras kalandır "yolcu yol doğumdan önce mi ölümden sonra mı başlar" -Anahtar suya düştü- Yol anadır, doğuş ana Yolcu anadan doğandır Yola talip, kapıya kol olandır Anası olmayan yalandır Onlar doğmamış olan Meydanda sahipsiz Bedende yetim Bitmez bu kargış Dilde piç kalandır "yola süt cevaba soru döküyorsun karıştırdın yolu, yolcu" -Rahmin kapısı kapalı-
"Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi"nden yedi ulularım Bir can idim Yedi kez büründüm bedene Göründüm yedi kez şair suretinde El vermeden aya Yüz sürmeden güneşe Düştüm yedi kez varlığın kuyusuna Kimseye eyvallahın kaldı mı? Ne gündüze biat ettim, ne geceye Kuantum, nirvana, tenasüh Döngünün gizemi Herkes bıraktı kaçtı Ben yedi kez aldım Aklımı başıma İnsan olmak zormuş, bilmezdim Girdim, çıktım yetmiş kalıba Her rüyada yeni bir ben Her uyanışta yeni bir kefen buldum Emzirdim dağları, taşları Çiçeklerle dost, hayvanlarla düşman oldum Gideceğin yol kaldı mı? Binlerce yıldız, binlerce yalnızlık Evrenin oyunuymuş bilemedim Her gelişimde tane tane Zamanın kumuyla Doldurdum içimdeki boşluğu
Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi" kitabından ayn-ül cem HABERCİ: zaman ile mekânın perdesi yırtılmamış cem-i hülyada daha semah dönülmemişti her şey başlangıçtan önceki halindeydi kimse kimseyi hor görmüyor aydınlık karanlığa hürmet ediyordu kâinatın kibiri gök yere, soy sopa karıştı bilinç bardaktan taştı neylersin devran değişti ... SÜPÜRGECI: biz üç bacıydık, güruhu-naciyeydik birinin elinde faraş diğerinin elinde makas ötekinin elinde nefes biri sözü süpürdü diğeri saçı kesti öteki kerameti gösterdi biz üç bacı tozunu aldık geçmişin boşalttık yükünü anlamın içiniz rahat olsun beklemeyin buyurun geçin biz üç bacı, üç koldan tertemiz eyledik varlığın evini ... DEDE: Sivas'daki masum-u paklar için ücler, beşler, yediler için Metin Altıok, Muhlis Akarsu, Gülsüm Karababa için acılar bir, gönüller bir olsun neylersin içimiz dağlı, yüreğimiz yaralı cemi eyledik, cemi mühürledik geride kalan tüm canlar için ... MÜRİD: zahirde kırk yedi batında üçtür yaşım dönüp bakınca gerisin geri hesab-ı ömrüme gündüzleri ayrı, geceleri ayrı sepete koymuş rüyalarımı amel defterine yazmışım gaip, pişmanlık, haset yanlıştan dönenin kalbi kırılsın sevabı günahı boynuma hicri takvime göre ben güneşten bir aşk alacaklıyım
"....Selman'ın penceresinden kırklar cemi Birinci Kapı: Mitos "...Ol demde, Şahı Merdan Ali mubarek kolunu uzattı; ve birisi "destur" deyü ona neşter ve bıçak vurdu. Kan revan oldu, cümlesinin bileğinden kan aktı. Bir damla kan ise pencereden gelip meydana döküldü. Meğerki, taşra parsına çıkan Selman Farasi'nin kolundan idi" Kırklar cemi daha başlamamış Kapıyı kimse çalmamıştı Ben nerdeyim Ne içinde taşra Ne içinde evin Akıl daha bedene alışamamış Kan damardan çıkmamıştı Sahipsiz zaman Yol yorgunusun Gittiğin yollar mı Gidemediğin yollar mı yordu Ben Selman Farasi Ali'ni rüyasından düştüm Bu âleme Farslı bir sahabeyim Bir rivayete göre sultanoğlu Diğerine göre kuloğluyum Bir rivayete göre Zerdüşt'e Diğerine göre İsa'ya inandım Gençtim durduğum yer benim ile durmaz Ruhum bedenime İnancım ruhuma sığmazdı Bir sabah Geçmişi kuma Geleceği suya gömdüm Ve çıktım yola ..... Bunca diyar gezdim, bunca yer gördüm Doksan bin boşluk saydım: Otuz bini karanlığa Otuz bini yalnızlığa Otuz bini bana düştü Ben Selman Farasi Üç yuz otuz yaşında bir piri fani Kırklar neresidir Selman? Hem gök, hem yerdir Hem karanlık, hem aydınlık Gaiplerin yan yana geldiği Doğuş alanı Ezelin başlangıcı, ebedin sonudur Can alınıp, can verilen Ant alınıp, tövbe edilen Yüce bir kapıdır Ölmeden önce ölenin Varlıktan önce, yokluğu Tadanların diyarı Metruk bir tiyatro sahnesi Yıkık bir han Kutsal bir evdir. Evin eşiğinde bir soru Sorunun esiğinde bir kapı durmakta..."
Selman'ın Penceresinde Kırklar Cemi" kitabından
dar-aldım
burası erenler diyarıdır
kalp kıranların
kul hakkı yiyenlerin
yetimleri hor görüp, iftira atanların
harama tamah edip, ah alanların
yalandan, giybetten geri durmayanların
eşikten öteye geçemediği
sözün ipe
postun avluya serildiği
zamanın ayak altından
kayıp gittiği yerdir
süpürge yavaşça çalınır
meydan açılır
çerağ yakılır
destur pirim
yüzüm önümde, özüm darda
ellerim ve ayaklarım mühürlü
boynum kıldan ince
kalemim kılıçtan keskin
dostlar arasında, ulu divanda
rıza verenlere, niyaz edenlere
cümle mahlukata canım kurban
tenim tercüman, ruhum hicran
varsa bu fakirden alacağı olan
para, pul, gönül borcu
ya dile gelsin, ya icraya versin
davasından vaz geçmeyenlere
darınızı kabul etmeyenlere
ölmeden önce diyeceğim şu:
hiçliğe eyvallah
Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi" kitabından
düşgün
La mekândan geçer iken
Durdu yolcu
Ne la var idi, ne mekân
Işığın sonsuz yansıması
Yokluğun içinde
Ürktü yolcu
Kâinat yok oldu, zaman yok
Anlamın melekleri
Bir sıkıntı düştü gökten
"her sesi suya yazıyorsun
duymadın mı yolcu
gelen geçiyor
toprakta gördüm cemalini"
-Böyle başlamak istemiyordu söz-
yol bir, yalnızlık bin birdir
yolcu akılda üryan
gönülde mihman
bu coğrafyada
kendini fakir bulandır
geçer mi acısı
babadan değil
yedi göbek yokluktan
miras kalandır
"yolcu
yol doğumdan önce mi
ölümden sonra mı başlar"
-Anahtar suya düştü-
Yol anadır, doğuş ana
Yolcu anadan doğandır
Yola talip, kapıya kol olandır
Anası olmayan yalandır
Onlar doğmamış olan
Meydanda sahipsiz
Bedende yetim
Bitmez bu kargış
Dilde piç kalandır
"yola süt
cevaba soru döküyorsun
karıştırdın yolu, yolcu"
-Rahmin kapısı kapalı-
"Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi"nden
yedi ulularım
Bir can idim
Yedi kez büründüm bedene
Göründüm yedi kez şair suretinde
El vermeden aya
Yüz sürmeden güneşe
Düştüm yedi kez varlığın kuyusuna
Kimseye eyvallahın kaldı mı?
Ne gündüze biat ettim, ne geceye
Kuantum, nirvana, tenasüh
Döngünün gizemi
Herkes bıraktı kaçtı
Ben yedi kez aldım
Aklımı başıma
İnsan olmak zormuş, bilmezdim
Girdim, çıktım yetmiş kalıba
Her rüyada yeni bir ben
Her uyanışta yeni bir kefen buldum
Emzirdim dağları, taşları
Çiçeklerle dost, hayvanlarla düşman oldum
Gideceğin yol kaldı mı?
Binlerce yıldız, binlerce yalnızlık
Evrenin oyunuymuş bilemedim
Her gelişimde tane tane
Zamanın kumuyla
Doldurdum içimdeki boşluğu
Selman'ın Penceresinden Kırklar Cemi" kitabından
ayn-ül cem
HABERCİ:
zaman ile mekânın perdesi yırtılmamış
cem-i hülyada daha semah dönülmemişti
her şey başlangıçtan önceki halindeydi
kimse kimseyi hor görmüyor
aydınlık karanlığa hürmet ediyordu
kâinatın kibiri
gök yere, soy sopa karıştı
bilinç bardaktan taştı
neylersin devran değişti
...
SÜPÜRGECI:
biz üç bacıydık, güruhu-naciyeydik
birinin elinde faraş
diğerinin elinde makas
ötekinin elinde nefes
biri sözü süpürdü
diğeri saçı kesti
öteki kerameti gösterdi
biz üç bacı
tozunu aldık geçmişin
boşalttık yükünü anlamın
içiniz rahat olsun
beklemeyin buyurun geçin
biz üç bacı, üç koldan
tertemiz eyledik varlığın evini
...
DEDE:
Sivas'daki masum-u paklar için
ücler, beşler, yediler için
Metin Altıok, Muhlis Akarsu, Gülsüm Karababa için
acılar bir, gönüller bir olsun
neylersin içimiz dağlı, yüreğimiz yaralı
cemi eyledik, cemi mühürledik
geride kalan tüm canlar için
...
MÜRİD:
zahirde kırk yedi
batında üçtür yaşım
dönüp bakınca gerisin geri hesab-ı ömrüme
gündüzleri ayrı, geceleri ayrı sepete koymuş
rüyalarımı amel defterine yazmışım
gaip, pişmanlık, haset
yanlıştan dönenin kalbi kırılsın
sevabı günahı boynuma
hicri takvime göre ben
güneşten bir aşk alacaklıyım
"....Selman'ın penceresinden kırklar cemi
Birinci Kapı: Mitos
"...Ol demde, Şahı Merdan Ali mubarek kolunu uzattı; ve birisi "destur" deyü ona neşter ve bıçak vurdu. Kan revan oldu, cümlesinin bileğinden kan aktı. Bir damla kan ise pencereden gelip meydana döküldü. Meğerki, taşra parsına çıkan Selman Farasi'nin kolundan idi"
Kırklar cemi daha başlamamış
Kapıyı kimse çalmamıştı
Ben nerdeyim
Ne içinde taşra
Ne içinde evin
Akıl daha bedene alışamamış
Kan damardan çıkmamıştı
Sahipsiz zaman
Yol yorgunusun
Gittiğin yollar mı
Gidemediğin yollar mı yordu
Ben Selman Farasi
Ali'ni rüyasından düştüm
Bu âleme
Farslı bir sahabeyim
Bir rivayete göre sultanoğlu
Diğerine göre kuloğluyum
Bir rivayete göre Zerdüşt'e
Diğerine göre İsa'ya inandım
Gençtim durduğum yer benim ile
durmaz
Ruhum bedenime
İnancım ruhuma sığmazdı
Bir sabah
Geçmişi kuma
Geleceği suya gömdüm
Ve çıktım yola
.....
Bunca diyar gezdim, bunca yer
gördüm
Doksan bin boşluk saydım:
Otuz bini karanlığa
Otuz bini yalnızlığa
Otuz bini bana düştü
Ben Selman Farasi
Üç yuz otuz yaşında bir piri fani
Kırklar neresidir Selman?
Hem gök, hem yerdir
Hem karanlık, hem aydınlık
Gaiplerin yan yana geldiği
Doğuş alanı
Ezelin başlangıcı, ebedin sonudur
Can alınıp, can verilen
Ant alınıp, tövbe edilen
Yüce bir kapıdır
Ölmeden önce ölenin
Varlıktan önce, yokluğu
Tadanların diyarı
Metruk bir tiyatro sahnesi
Yıkık bir han
Kutsal bir evdir.
Evin eşiğinde bir soru
Sorunun esiğinde bir kapı durmakta..."
Kardeş
'farslı' lakabı ile tanınan bi 'selman' vardır ki pek meşhurdur.
*selman farisî