Luci Lucifer; ' yurtdışından insanlar kalkıp taa edirneye selimiyeyi görmeye geliyolar ben bi yıldır oradayım bi kere bile gitmedim. ' demiş. Kardeş o senin kusurun. Hala görmediysen.
1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti Turkiye'ye gelmis.
Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis. Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.
Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar.
Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.
Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini anlamislar.
Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir erdirememisler. Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.
Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari ikiye katlanmis.
Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5 derece yatabildiğini gormusler.
Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar. Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermisler.
Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum olduğuna karar vermişler.
Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiında bir Japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler
Tabii hemenJapon'u, 'Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun' diyerek uyarmislar.
Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:
'Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey yok...'
Kibris seferi sirasinda II. Selim bir gece Peygamberimiz (s.a.v.) 'i rüyasinda görür. Peygamberimiz: ' Selim eger Kibris'i fethedersen Edirne'de su bizim isaret ettigimiz yerde görkemli bir camii yaptiracaksin ' der. II. Selim Kibris seferinin mesgalesiyle bu rüyayi unutur. Daha sonra Lâlâ Mustafa Pasa komutasindaki bir donanma Kibris'i fetheder. II. Selim Kibris'in fethinden cok memnun olur. Fakat bir gece tekrar Peygamberimiz: ' Selim bize verdigin sözü tutmadin. Sen Kibris'i fethedersen Edirne'de cami yaptiracagina söz vermedin mi? ' diye ikazda bulunur. Selim o günden sonra Mimar Sinan'a bu camiyi yapma görevini tevdi eder. Böylece dünyaca taninmis Selimiye Camii bir fetih müjdesinin meyvesi olarak Edirne ufuklarinda tecessüm etmis olur.
Luci Lucifer;
' yurtdışından insanlar kalkıp taa edirneye selimiyeyi görmeye geliyolar
ben bi yıldır oradayım bi kere bile gitmedim. '
demiş.
Kardeş o senin kusurun.
Hala görmediysen.
yurtdışından insanlar kalkıp taa edirneye selimiyeyi görmeye geliyolar
ben bi yıldır oradayım bi kere bile gitmedim
1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve
jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti Turkiye'ye
gelmis.
Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.
Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut
Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.
Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
yapmislar.
Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.
Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek
bir zemin uzerine insa edildiğini anlamislar.
Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
olmamasina akil sir erdirememisler.
Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen
iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.
Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
sirasinda bu iki caminin sabitlenmediğini aksine
yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildiği ortaya
çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
ikiye katlanmis.
Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone
yaklasik 5 derece yatabildiğini gormusler.
Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.
Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis.
Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.
Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
kafaya vermisler.
Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
olduğuna karar vermişler.
Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri
kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.
Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
dusunmus megerse....?
Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,
kubbenin altiında bir Japon'un ayaklarini kibleye
doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler
Tabii hemenJapon'u, 'Burasi kutsal bir yer. Bu
sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
saygisizliktir.
Lutfen oturun veya ayakta durun' diyerek uyarmislar.
Ancak, Japon trans vaziyetteymis,
gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:
'Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
var olamaz.
Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi
fizik ve matematik kurallarina aykiri.
Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey yok...'
Kibris seferi sirasinda II. Selim bir gece Peygamberimiz (s.a.v.) 'i rüyasinda görür. Peygamberimiz: ' Selim eger Kibris'i fethedersen Edirne'de su bizim isaret ettigimiz yerde görkemli bir camii yaptiracaksin ' der. II. Selim Kibris seferinin mesgalesiyle bu rüyayi unutur. Daha sonra Lâlâ Mustafa Pasa komutasindaki bir donanma Kibris'i fetheder. II. Selim Kibris'in fethinden cok memnun olur. Fakat bir gece tekrar Peygamberimiz: ' Selim bize verdigin sözü tutmadin. Sen Kibris'i fethedersen Edirne'de cami yaptiracagina söz vermedin mi? ' diye ikazda bulunur. Selim o günden sonra Mimar Sinan'a bu camiyi yapma görevini tevdi eder. Böylece dünyaca taninmis Selimiye Camii bir fetih müjdesinin meyvesi olarak Edirne ufuklarinda tecessüm etmis olur.