sari gelin Azerbaycanin turkusuyum demek Qarabag nasil bizimse Sari gelinde bizim.ermeniler her weyin kendilerine ayit olduklarini duwunuyorlar ama bu boyle diyil... kisa sureliyine topraklarimizdalar.Susa da bir ermeni kadinin Polat Bulbulogluna dediyi gibi sadece bizim evlrimizi koruyorlar orda! ! !
biz hep ermeni ezgisi diye duyduk ama bu günlerde türk azeri ve ermeniler bölüşemiyorkllarmış kimin olursa olsun sonuçta türkçe söyleniyor ve çok hoş bir ezgi
Cane cane, ve benzeri Kürt ezgileri ne kadar Türkçe ise; Sari Gyalin(Sarı Gelin) de ancak o kadar bir Türk ezgisidir.Ve intihalden öte başka bir şey değildir.Her müzik eseri kendi dilinde güzeldir.
Sarı gelin türküsü hoş bir türkü idi, herkes tarafından sevilince, Ermeni türküsü olduğu ortaya atıldı. Diyelim ki doğru, Ermeni Türküsü, içinde Türklüğü yeren, Ermeniliği öven cümleler olmadığına göre, halkımızn diline düştüğüne göre, güzel diyip dinlemekte bir sakınca olmamalı.
Sarı Gelin, Erzurum’da 18.yy’ın ikinci yarısı ve 19.yy’ın başlarında yaşamış, adına türkü yazılacak kadar güzelliğe sahip Türk güzeli için yakılmış bir türküdür. Türkü için birçok yakıştırmalar yapılmış, hatta içerisinde icra edenler, yazarlarında bulunduğu bazı gruplar türküyü başka millete dahi mal etmişlerdir. Ancak bu düşüncelerin hiçbiri bilimsel bir temele ve mantık zeminine oturmadığından, hepsi duygusal bir yorumla yapılmış, popülist bir yaklaşımdan öteye gitmemiştir.
Öncelikle konuya şuradan bakmak gerek. Türkü nedir? ? Türkü kelimesi nasıl bir anlam taşır? ? Bu soruların cevabını tam olarak bulmak, probleminde çözümünü tam bulmak demektir. Türküyü Ermenilere maletmeden önce, acaba Ermeniler yaptıkları müzik eserlerine “türke ait”, veya “türke özgü” anlamına gelen “türkü” adınımı veriyorlar? ? sorusunu cevaplandırmak gerekir. Elbetteki bu mümkün değil. Zaten eserin müzikal yapısına bakıldığında bir Türk yapıtı ve Anadolu coğrafyasının müzik türlerinden biri olan “türkü” olduğu net olarak görülmektedir. Ölümleri üzerinden bin yıllar geçmiş olan canlı varlıkların kimlikleri veya orijinleri hakkında bilgi sahibi olmak için fosil kalıntılarının; cansız varlıkların ise element yapılarının incelenmesinin yeterli olabileceği gerçeği edebi eseler içinde geçerlidir. Türkü, şarkı, şiir ve benzeri edebi yapıtların -şayet anonimlerse- kökenleri hakkındaki en güçlü bilgi kaynağı güfte, ezgi, ritim, makam ve içerdikleri deyimlerdir. Zira bu gibi edebi yapıtların hücre ve dokularıda bu öğelerdir. Sarı Gelin türküsü de böyle bir analize tabi tutulduğunda yorumuyla, ritmiyle, sözleriyle tam vede tartışmasız bir Erzurum, bir Türk türküsü olduğu görülür.
Türkünün kaynağına inme amaçlı yapılan araştırmalara bakıldığında, bulguların sadece halk ağzında dolaşan efsanelerden öteye gitmediği görülür. Ve yine yapılan folklorik araştırmalarda Kuzeydoğu Anadolu’da benzer adla bazı eserlere rastlanmıştır. Ancak bu eserler dikkatli biçimde ele alındığında coğrafik bölge aynı olsa bile, farklı kesimlerden kaynaklandığı görülür. Bu durum bazen geniş bir coğrafik bölge içindede görülür. Örneğin Erzurum’da hareketli bir oyun havası olarak söylenen eserin adı “karakız” iken, halk ozanı Karacoğlan’ın farklı işlemeleriyle daha değişik söz, ezgi ve yorumlarda söylenen birkaç türküsünün adıda yine “karakız”dır. Eserler arasında ki bu durum bazen şair veya ozanlar arasında da görülür. Erzurumlu Emrah ile Ercişli Emrah’ın aynı kişi oldukları konusunda düşünce bildirenlerin çıkması, hatta bu iki ayrı ozanın eserlerinin de birbirine karıştırılması bu durumun bir başka örneğidir.
Türkünün kaynağına inilirken anlatılan efsanelere ve bu efsanelerdeki türkülere bakıldığında hiçbirinin ne söz olarak, ne yer olarak “Erzurum çarşı pazar, İçinde bir kız gezer” diye başlayan “Sarı Gelin” türküsüyle bağdaşmadığı görülmektedir. Bir yerde bulunan bir tarihi eserin, kimler tarafından hangi devirde yapıldığını anlattığı gibi, türküler de konu oldukları yeri, ortaya çıktıkları devri, yaşadıkları insanları ve olayları anlatırlar. Bu düşünceyle konuya bakıldığında söz konusu olan Sarı Gelin türküsünün, varyantları veya yapılan yakıştırmalar ile hemen hemen hiçbir uyum göstermediği görülür.
Yapılan araştırmalar, ne Sarı Gelin türküsünün nede varyantlarının Ermenilerle uzaktan yakından alakasının olmadığını ortaya koymuştur. Ve bu araştırmalar herkesin bu konuda hemfikir olması için yeterli düzeydedir. Bu yüzden türkünün Ermenilere mal edilmesinde iddialarda bulunan sanatçı yada yazarların hiçbir folklorik araştırma yapmadıkları, sadece duygusal bir beyanda bulundukları görülmektedir. Elbette müziğin evrensel olduğu konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ancak evrensellik anlayışıyla yola çıkıpta milletin öz bağrından çıkmış kültürel değerlerin de başkalarına mal edilmesi o millete yapılan hakarettir.
Üzerinde ehemmiyetle durulması gereken bir husus, türkünün sözlerinin ve bu sözlerdeki bazı yöresel kelimelerin incelenmesidir. Ermenilerle bu bölgelerde çok uzun yıllar birlikte yaşamışlığımız tarihi bir gerçektir. Bu yüzdende kültürler arasında bir etkileşimin olması da doğal bir şeydir. Ancak bütün bu birlikteliğe rağmen dünya üzerindeki tüm Ermeni lehçelerinin hepsi incelensin. Bu konuda bilimsel veriler varsa ortaya konulsun. Hangi ermeni lehçesinde “büyükanne” ye “nene” denilmekte. Nene kelimesi özbeöz Türk ve Erzurum deyimidir. Öyleki bu kelime Erzurum’da bayan adı olarak dahi kullanılmaktadır ki dünyaya destan kahramanı olarak geçmiş “3. ordunun anası” ünvanını alan Nene Hatun bunun bir örneğidir. Türkünün sözlerindeki “vay nenen ölsün sarı gelin” nakaratı bu gerçeğin net bir delili ve belgesi olarak ortada durmaktadır.
Türkünün birkaç varyantı vardır. Ancak hiç biri “Erzurum çarşı pazar” diye başlayarak söylenen Sarı Gelin türküsü değildir ve benzememektedir de. Bahsedildiği gibi türküler konu oldukları kişileri, olayları veya yerleri anlatırlar. Örneğin “karahisar kalesi” diye başlayan türkü o yer ve o zaman için yaşanmışların bir anlatıcısı değimlidir. Bu gerçek gözönüne alınarak yola çıkıldığında, Sarı Gelin türküsündeki kültürel anlatım, kelimeler, lehçe, ezgi ve yer bu türkünün Ermenilerle hiçbir ilgisinin olmadığını açıkça göstermektedir. Bu türkünün en yakın varyantı, İslamiyeti yayma görevi üslenmiş Arap bir şahsın Çoruh vadisine yerleşmesini konu alanıdır. Efsane, Arap ülkelerinin birinden Şeyh Sanen adıyla gelen bir şahsın Çorun vadisinde yanına yerleştiği Hıristiyan bir beyin sarışın kızına aşık olmasını konunu anlatmaktadır. Sarı Gelin türküsünün kaynağı olabileceği düşünülerek anlatılan en yakın varyantıda budur. Ancak bu konuda kesin yada kesin denebilecek karar verilmeden önce iyi bir tahlil yapmak gerekir.
Elbetteki öyle bir olay yaşanmamış veya öyle bir şiir yazılmamış denilemez. Zira bu yönde bazı bilimsel bulguların olduğu bildirilmektedir. Ancak Çoruh vadisine yerleşen ve bu vadide yaşayan bir kişi Erzurum ve Palandöken Dağlarını içeren bir türküyü neden yazsın. Bu durum üzerinde durmak gerek. Çünkü bu vadinin Erzurum’a ve Palandöken Dağlarına en yakın noktası 150 km civarındadır. Bu noktalar İspir ve Yusufeli ilçeleri olarak düşünülürse Erzurum’la aralarında Mescit, Dumlu ve Kargapazar Sıra Dağları mevcuttur. Biraz daha kuzeye inildiğinde yani Çoruh Nehri’nin Artvin il sırına girdiği noktalardan Şenkaya, Olur bölgeleriyle Erzurum arasında tarihte birçok dram ve efsaneye sahne olmuş Allahuekber Sıra Dağları mevcuttur. Bu durumda Çoruh vadisinde yaşayan bir kıza aşık olan bir şahıs aşkını anlatmak için -Erzurum ve Palandöken gibi- hiç görmediği veya göremeyeceği yerleri konu alarak neden bir türkü yaksın.
Bu konuda gözden kaçırılmaması gereken bir hususta, yaklaşık 1000 yıl önce bir Arap milliyetli kişi tarafından yazılan eserin, günümüz Türkçesine çevrilmiş hali olsa bile, bu kadar akıcı, bu kadar sade olması durumudur. Zira bir nazım türü eser, yazıldığı dönem dilinden günümüz Türkçesine çevrildiğinde kafiye, vezin ve anlatım bakımından uygunluk göstermesi mümkün değildir.
Hulasa olarak denilebilirki Anadolu coğrafyası çok geniş kültürlerin vede medeniyetlerin beşiğidir. Bu yüzden bağrında çokça sevdalar yaşanmış ve çokça türkü, deyiş, koşma, ağıt ve maniler söylenmiştir. Bu edebi varlıklar aralarında benzerlik göstermiş olsa da, birbirlerinin aynı demek değildir. Eğer böyle bir saplantıda ısrar edilirse o olayın kahramanlarına ve sevdalılarına en büyük haksızlık yapılmış olur. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde benzerlik gösteren bazı eserler var olabilir. Ancak bunların hiç biri bir diğerinin aynı değildir. Bu yüzdende şu an çok popüler olan ve “Erzurum çarşı pazar” diye başlayan Sarı Gelin türküsü tamamen Erzurum il sınırları içinde yaşanmış bir olayın ürünüdür. Bu türkü ile en yakın varyantının sözlerini karşılaştırmak bu konudaki en berrak delil olacaktır. SARI GELİN Erzurum çarşı Pazar leylim aman sarı gelin İçinde bir kız gezer hop nenen ölsün sarı gelin Elinde divit kalem leylim aman sarı gelin Katlime ferman yazar hop nenen ölsün sarı gelin
Palandöken yüce dağ leylim aman sarı gelin Altı morsümbüllü bağ hop nenen ölsün sarı gelin Seni vermem ellere leylim aman sarı gelin Niceki bu canım sağ hop nenen ölsün sarı gelin
VARYANTI Vardım kilisesine baktım haçına Mail oldum bölük bölük saçına Kız seni götürem İslam içine Vah Sinan ölsün sarı gelin
Vardım kilisesine kandiller yanar Kıranta keşişler pervane döner Tersa sevmiş deyin el beni kınar Ah Sinan ölsün sarı gelin
Sarı Gelin, Erzurum’da son 2 yüzyıl civarı bir zaman içinde yaşamış ve gerçekten de adına türkü yazdıracak bir güzelliğe sahip olan özce Türk güzeli için yakılmış bir türküdür. İnsan, hayvan, bitki gibi canlıların bedenleri çürüyüp üzerinden bin yıllar geçmiş olsa bile de onların fosillerinden alınan numunelerden hücre ve doku yapıları incelenmek suretiyle orijinleri yada kimlikleri hakkında bilgi sahibi oluna bilir. Aynı şekilde bir taş, toprak veya benzeri cansız varlıkların orijinleri için ise element yapıları incelenmek şartıyla bilgi sahibi olunur. Türkü, şarkı, şiir ve benzeri edebi yapıtlar şayet anonimlerse o zamanda güfte, ezgi, ritim, makam, ve içindeki kelimeler incelenerek kökeni hakkında bilgi edinilebilir. Zira bu gibi edebi yapıtların hücre ve dokularıda bunlardır. İşte böyle bir incelemeyi Sarı Gelin türküsü içinde yaptığımızda yorumuyla, ritmiyle, sözleriyle tam vede tartışmasız bir Erzuruım bir Türk türküsü olduğunu görüyoruz.
erzurum çarşı pazar içinde bir kız gezer ah neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim elinde divit kalem dertlere derman yazar neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim erzurumda bir kuş var kanadında gümüş var neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim yarim gitti gelmedi elbet bunda bir işvar neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
KRALİN KIZI SARI GELİN 1130Lu yıllardan süre gelen bir efsaneye göre; 'Abdulkadir Geylani, müritlerini çeşitli yerlere göndererek onlardan İslamiyet'i yaymalarını istemiştir. Müritlerinden Şeyh Senani'ye (Sen de Penek'e gideceksin. Orada İslamiyet'i yayacaksın. Ola ki görevini aksatırsan, umarım ki domuzların ayakları senin omuzlarında olur) diyerek bir anlamda serzenişte bulunmuştur. Şeyh Senani, Penek'e gelir. Fakat buranın hakimi Gürcü Kralı'nın güzel ve sarışın kızına o arada aşık olur. Sık sık görüşürler. Birbirlerine daha yakın olmak için Şeyh Senani, kızın önerisi ile onların domuzlarına çobanlık etmeye başlar. Böylece aradan 7 yıl geçer. Bir gün domuz yavrusunu sırtlayıp getirirken, domuz yavrusunun ayakları Şeyh Senani'nin kulağına ve omzuna değer. Aniden Abdülkadir Gaylani'yi hatırlayan Şeyh Senani, onun kendisine, (şayet görevini aksatırsan dilerim ki domuzların ayakları omuzlarının üzerinde olur) sözlerini hatırlar. Şeyh Senani, Penek hakimi Gürcü Kralı'nın sarı saçlı kızına yani sevgilisine durumu anlatır. Ona hak veren ve kendisiyle aynı düşünceyi benimseyen sarı kız onunla gitme kararını bildirir. Durumu öğrenen Penek Kralı, kızını biraz da yaşlı olan Şeyh Senani'ye vermek istemez. Daha sonra Şeyh Senani, birkaç müridi ve sarı kız birlikte kaçarlar. Onların kaçtığı haberini alan Gürcü Kralı ise askerlerini gönderir. 500 Gürcü asker kaçanları Allahuekber dağlarında sıkıştırır, Şeyh Senani ve müritleri ile Sarı Kız askerlere karşı koysalar da sonuçta tümü öldürülür. Dağın alt tarafında müritler, zirvesinde de Şeyh Senani ve sevgilisi Sarı kız öldürülürler. Hatta Şeyh Senani son nefesinde, üç defa (Allahuekber) dediği için bu dağların (Allahuekber) adını aldığı rivayet ediliyor.'
Erzurum çarşı pazar Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Elinde divit kalem Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin
Katlime ferman yazar Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Seni vermem yadlara Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin
Nice ki bu canım sağ Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Sari Gelin Azeri turkusu,ermeniler chalmasinlar.'Sari gelin' turkusu Sozleri:
Sari gelin + Mahnı sözlə ri
Saçın ucun hörmə zlə r
Gülü sulu də rmə zlə r
Sarı gə lin
Saçın ucun hörmə zlə r
Gülü sulu də rmə zlə r
Sarı gə lin
Bu sevda nə sevdadır
Sə ni mə nə vermə zlə r
Neynim aman, aman
Neynim aman, aman
Sarı gə lin
Bu sevda nə sevdadır
Sə ni mə nə vermə zlə r
Neynim aman, aman
Neynim aman, aman
Sarı gə lin
Bu də rə nin uzunu,
Çoban qaytar quzunu, Sarı gə lin
Bu də rə nin uzunu,
Çoban qaytar quzunu, Sarı gə lin
Ne olar bir gün görə m
Nazlı yarımın üzünü
Neynim aman, aman
Neynim aman, aman
Sarı gə lin x2
sari gelin Azerbaycanin turkusuyum demek Qarabag nasil bizimse Sari gelinde bizim.ermeniler her weyin kendilerine ayit olduklarini duwunuyorlar ama bu boyle diyil... kisa sureliyine topraklarimizdalar.Susa da bir ermeni kadinin Polat Bulbulogluna dediyi gibi sadece bizim evlrimizi koruyorlar orda! ! !
Ne güzel şeysin sen sarı gelin,
O gönlün kime ait neden demedin.
Ermeni kızıydın da madem,
Bunu daha önce niye söylemedin.
biz hep ermeni ezgisi diye duyduk ama bu günlerde türk azeri ve ermeniler bölüşemiyorkllarmış kimin olursa olsun sonuçta türkçe söyleniyor ve çok hoş bir ezgi
bir ermeni türküsü :)))) *****
Sari Gelin
Yerevan pağ em arel
Neynim aman aman
Sari gelin
Çıkyarıs Dağ em arel
Ax merıt merni
Sari gelin,sari gelin aman
Tartot yarin
Ampel a para para
Neynim aman aman aman
Sari gelin
Yes im sıratzin çara
Dağlı gelin
Bulutlar pare pare
Neynim aman,neynim aman
Dağlı gelin
Sevdiğimi alamadım
Vay anan ölsün dağlı gelin
Dağlı gelin
Dertli gelin
(Ermeni Halk
Türküsü)
Cane cane, ve benzeri Kürt ezgileri ne kadar Türkçe ise; Sari Gyalin(Sarı Gelin) de ancak o kadar bir Türk ezgisidir.Ve intihalden öte başka bir şey değildir.Her müzik eseri kendi dilinde güzeldir.
Sarı gelin türküsü hoş bir türkü idi, herkes tarafından sevilince, Ermeni türküsü olduğu ortaya atıldı.
Diyelim ki doğru, Ermeni Türküsü, içinde Türklüğü yeren, Ermeniliği öven cümleler olmadığına göre, halkımızn diline düştüğüne göre,
güzel diyip dinlemekte bir sakınca olmamalı.
Sonuç ta müziğin evrenselliği bunu gerektirir.
türkü
sarı gelin türküsü ermenilerinde söylediği bir eser
ermenilerin sevdiğim iki şeyi bu şarkı ve yaprak sarma yemeği ha bi de SOAD grubu var ama dağıldılar
bir halk türküsü hangi halka ait olduğu önemli mi?
ermeniler..
Sarı Gelin, Erzurum’da 18.yy’ın ikinci yarısı ve 19.yy’ın başlarında yaşamış, adına türkü yazılacak kadar güzelliğe sahip Türk güzeli için yakılmış bir türküdür. Türkü için birçok yakıştırmalar yapılmış, hatta içerisinde icra edenler, yazarlarında bulunduğu bazı gruplar türküyü başka millete dahi mal etmişlerdir. Ancak bu düşüncelerin hiçbiri bilimsel bir temele ve mantık zeminine oturmadığından, hepsi duygusal bir yorumla yapılmış, popülist bir yaklaşımdan öteye gitmemiştir.
Öncelikle konuya şuradan bakmak gerek. Türkü nedir? ? Türkü kelimesi nasıl bir anlam taşır? ? Bu soruların cevabını tam olarak bulmak, probleminde çözümünü tam bulmak demektir. Türküyü Ermenilere maletmeden önce, acaba Ermeniler yaptıkları müzik eserlerine “türke ait”, veya “türke özgü” anlamına gelen “türkü” adınımı veriyorlar? ? sorusunu cevaplandırmak gerekir. Elbetteki bu mümkün değil. Zaten eserin müzikal yapısına bakıldığında bir Türk yapıtı ve Anadolu coğrafyasının müzik türlerinden biri olan “türkü” olduğu net olarak görülmektedir. Ölümleri üzerinden bin yıllar geçmiş olan canlı varlıkların kimlikleri veya orijinleri hakkında bilgi sahibi olmak için fosil kalıntılarının; cansız varlıkların ise element yapılarının incelenmesinin yeterli olabileceği gerçeği edebi eseler içinde geçerlidir. Türkü, şarkı, şiir ve benzeri edebi yapıtların -şayet anonimlerse- kökenleri hakkındaki en güçlü bilgi kaynağı güfte, ezgi, ritim, makam ve içerdikleri deyimlerdir. Zira bu gibi edebi yapıtların hücre ve dokularıda bu öğelerdir. Sarı Gelin türküsü de böyle bir analize tabi tutulduğunda yorumuyla, ritmiyle, sözleriyle tam vede tartışmasız bir Erzurum, bir Türk türküsü olduğu görülür.
Türkünün kaynağına inme amaçlı yapılan araştırmalara bakıldığında, bulguların sadece halk ağzında dolaşan efsanelerden öteye gitmediği görülür. Ve yine yapılan folklorik araştırmalarda Kuzeydoğu Anadolu’da benzer adla bazı eserlere rastlanmıştır. Ancak bu eserler dikkatli biçimde ele alındığında coğrafik bölge aynı olsa bile, farklı kesimlerden kaynaklandığı görülür. Bu durum bazen geniş bir coğrafik bölge içindede görülür. Örneğin Erzurum’da hareketli bir oyun havası olarak söylenen eserin adı “karakız” iken, halk ozanı Karacoğlan’ın farklı işlemeleriyle daha değişik söz, ezgi ve yorumlarda söylenen birkaç türküsünün adıda yine “karakız”dır. Eserler arasında ki bu durum bazen şair veya ozanlar arasında da görülür. Erzurumlu Emrah ile Ercişli Emrah’ın aynı kişi oldukları konusunda düşünce bildirenlerin çıkması, hatta bu iki ayrı ozanın eserlerinin de birbirine karıştırılması bu durumun bir başka örneğidir.
Türkünün kaynağına inilirken anlatılan efsanelere ve bu efsanelerdeki türkülere bakıldığında hiçbirinin ne söz olarak, ne yer olarak “Erzurum çarşı pazar, İçinde bir kız gezer” diye başlayan “Sarı Gelin” türküsüyle bağdaşmadığı görülmektedir. Bir yerde bulunan bir tarihi eserin, kimler tarafından hangi devirde yapıldığını anlattığı gibi, türküler de konu oldukları yeri, ortaya çıktıkları devri, yaşadıkları insanları ve olayları anlatırlar. Bu düşünceyle konuya bakıldığında söz konusu olan Sarı Gelin türküsünün, varyantları veya yapılan yakıştırmalar ile hemen hemen hiçbir uyum göstermediği görülür.
Yapılan araştırmalar, ne Sarı Gelin türküsünün nede varyantlarının Ermenilerle uzaktan yakından alakasının olmadığını ortaya koymuştur. Ve bu araştırmalar herkesin bu konuda hemfikir olması için yeterli düzeydedir. Bu yüzden türkünün Ermenilere mal edilmesinde iddialarda bulunan sanatçı yada yazarların hiçbir folklorik araştırma yapmadıkları, sadece duygusal bir beyanda bulundukları görülmektedir. Elbette müziğin evrensel olduğu konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ancak evrensellik anlayışıyla yola çıkıpta milletin öz bağrından çıkmış kültürel değerlerin de başkalarına mal edilmesi o millete yapılan hakarettir.
Üzerinde ehemmiyetle durulması gereken bir husus, türkünün sözlerinin ve bu sözlerdeki bazı yöresel kelimelerin incelenmesidir. Ermenilerle bu bölgelerde çok uzun yıllar birlikte yaşamışlığımız tarihi bir gerçektir. Bu yüzdende kültürler arasında bir etkileşimin olması da doğal bir şeydir. Ancak bütün bu birlikteliğe rağmen dünya üzerindeki tüm Ermeni lehçelerinin hepsi incelensin. Bu konuda bilimsel veriler varsa ortaya konulsun. Hangi ermeni lehçesinde “büyükanne” ye “nene” denilmekte. Nene kelimesi özbeöz Türk ve Erzurum deyimidir. Öyleki bu kelime Erzurum’da bayan adı olarak dahi kullanılmaktadır ki dünyaya destan kahramanı olarak geçmiş “3. ordunun anası” ünvanını alan Nene Hatun bunun bir örneğidir. Türkünün sözlerindeki “vay nenen ölsün sarı gelin” nakaratı bu gerçeğin net bir delili ve belgesi olarak ortada durmaktadır.
Türkünün birkaç varyantı vardır. Ancak hiç biri “Erzurum çarşı pazar” diye başlayarak söylenen Sarı Gelin türküsü değildir ve benzememektedir de. Bahsedildiği gibi türküler konu oldukları kişileri, olayları veya yerleri anlatırlar. Örneğin “karahisar kalesi” diye başlayan türkü o yer ve o zaman için yaşanmışların bir anlatıcısı değimlidir. Bu gerçek gözönüne alınarak yola çıkıldığında, Sarı Gelin türküsündeki kültürel anlatım, kelimeler, lehçe, ezgi ve yer bu türkünün Ermenilerle hiçbir ilgisinin olmadığını açıkça göstermektedir.
Bu türkünün en yakın varyantı, İslamiyeti yayma görevi üslenmiş Arap bir şahsın Çoruh vadisine yerleşmesini konu alanıdır. Efsane, Arap ülkelerinin birinden Şeyh Sanen adıyla gelen bir şahsın Çorun vadisinde yanına yerleştiği Hıristiyan bir beyin sarışın kızına aşık olmasını konunu anlatmaktadır. Sarı Gelin türküsünün kaynağı olabileceği düşünülerek anlatılan en yakın varyantıda budur. Ancak bu konuda kesin yada kesin denebilecek karar verilmeden önce iyi bir tahlil yapmak gerekir.
Elbetteki öyle bir olay yaşanmamış veya öyle bir şiir yazılmamış denilemez. Zira bu yönde bazı bilimsel bulguların olduğu bildirilmektedir. Ancak Çoruh vadisine yerleşen ve bu vadide yaşayan bir kişi Erzurum ve Palandöken Dağlarını içeren bir türküyü neden yazsın. Bu durum üzerinde durmak gerek. Çünkü bu vadinin Erzurum’a ve Palandöken Dağlarına en yakın noktası 150 km civarındadır. Bu noktalar İspir ve Yusufeli ilçeleri olarak düşünülürse Erzurum’la aralarında Mescit, Dumlu ve Kargapazar Sıra Dağları mevcuttur. Biraz daha kuzeye inildiğinde yani Çoruh Nehri’nin Artvin il sırına girdiği noktalardan Şenkaya, Olur bölgeleriyle Erzurum arasında tarihte birçok dram ve efsaneye sahne olmuş Allahuekber Sıra Dağları mevcuttur. Bu durumda Çoruh vadisinde yaşayan bir kıza aşık olan bir şahıs aşkını anlatmak için -Erzurum ve Palandöken gibi- hiç görmediği veya göremeyeceği yerleri konu alarak neden bir türkü yaksın.
Bu konuda gözden kaçırılmaması gereken bir hususta, yaklaşık 1000 yıl önce bir Arap milliyetli kişi tarafından yazılan eserin, günümüz Türkçesine çevrilmiş hali olsa bile, bu kadar akıcı, bu kadar sade olması durumudur. Zira bir nazım türü eser, yazıldığı dönem dilinden günümüz Türkçesine çevrildiğinde kafiye, vezin ve anlatım bakımından uygunluk göstermesi mümkün değildir.
Hulasa olarak denilebilirki Anadolu coğrafyası çok geniş kültürlerin vede medeniyetlerin beşiğidir. Bu yüzden bağrında çokça sevdalar yaşanmış ve çokça türkü, deyiş, koşma, ağıt ve maniler söylenmiştir. Bu edebi varlıklar aralarında benzerlik göstermiş olsa da, birbirlerinin aynı demek değildir. Eğer böyle bir saplantıda ısrar edilirse o olayın kahramanlarına ve sevdalılarına en büyük haksızlık yapılmış olur. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde benzerlik gösteren bazı eserler var olabilir. Ancak bunların hiç biri bir diğerinin aynı değildir. Bu yüzdende şu an çok popüler olan ve “Erzurum çarşı pazar” diye başlayan Sarı Gelin türküsü tamamen Erzurum il sınırları içinde yaşanmış bir olayın ürünüdür. Bu türkü ile en yakın varyantının sözlerini karşılaştırmak bu konudaki en berrak delil olacaktır.
SARI GELİN
Erzurum çarşı Pazar leylim aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer hop nenen ölsün sarı gelin
Elinde divit kalem leylim aman sarı gelin
Katlime ferman yazar hop nenen ölsün sarı gelin
Palandöken yüce dağ leylim aman sarı gelin
Altı morsümbüllü bağ hop nenen ölsün sarı gelin
Seni vermem ellere leylim aman sarı gelin
Niceki bu canım sağ hop nenen ölsün sarı gelin
VARYANTI
Vardım kilisesine baktım haçına
Mail oldum bölük bölük saçına
Kız seni götürem İslam içine
Vah Sinan ölsün sarı gelin
Vardım kilisesine kandiller yanar
Kıranta keşişler pervane döner
Tersa sevmiş deyin el beni kınar
Ah Sinan ölsün sarı gelin
Türk örf ve adetlerine yabancı bir gelin olduğu muhakkak..
Sarı gelin tiplemesini türkülerimizde pek yer verilmese daha güzel olur,
Kabul gören gelin tipi, esmer veya kumral olandır, sarı gelinde nerden çıktı böyle.. :)
kıraç_sarı gelin
Guzel bir parca.....
Sarı Gelin, Erzurum’da son 2 yüzyıl civarı bir zaman içinde yaşamış ve gerçekten de adına türkü yazdıracak bir güzelliğe sahip olan özce Türk güzeli için yakılmış bir türküdür.
İnsan, hayvan, bitki gibi canlıların bedenleri çürüyüp üzerinden bin yıllar geçmiş olsa bile de onların fosillerinden alınan numunelerden hücre ve doku yapıları incelenmek suretiyle orijinleri yada kimlikleri hakkında bilgi sahibi oluna bilir. Aynı şekilde bir taş, toprak veya benzeri cansız varlıkların orijinleri için ise element yapıları incelenmek şartıyla bilgi sahibi olunur. Türkü, şarkı, şiir ve benzeri edebi yapıtlar şayet anonimlerse o zamanda güfte, ezgi, ritim, makam, ve içindeki kelimeler incelenerek kökeni hakkında bilgi edinilebilir. Zira bu gibi edebi yapıtların hücre ve dokularıda bunlardır. İşte böyle bir incelemeyi Sarı Gelin türküsü içinde yaptığımızda yorumuyla, ritmiyle, sözleriyle tam vede tartışmasız bir Erzuruım bir Türk türküsü olduğunu görüyoruz.
Haçan gelin olursun ederler seni huri; sonra mısır ekmeği vermezler sana kuri.
erzurum çarşı pazar
içinde bir kız gezer ah
neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
elinde divit kalem
dertlere derman yazar neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
erzurumda bir kuş var
kanadında gümüş var neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
yarim gitti gelmedi
elbet bunda bir işvar neden ölsün sarı gelin aman sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
orijinali 'sari gyalin' dir. sarışınlıkla ilgisi yoktur. vefasız kadın demektir.ermeni halk şarkısıdır.
KRALİN KIZI SARI GELİN
1130Lu yıllardan süre gelen bir efsaneye göre;
'Abdulkadir Geylani, müritlerini çeşitli yerlere göndererek onlardan İslamiyet'i yaymalarını istemiştir. Müritlerinden Şeyh Senani'ye (Sen de Penek'e gideceksin. Orada İslamiyet'i yayacaksın. Ola ki görevini aksatırsan, umarım ki domuzların ayakları senin omuzlarında olur) diyerek bir anlamda serzenişte bulunmuştur.
Şeyh Senani, Penek'e gelir. Fakat buranın hakimi Gürcü Kralı'nın güzel ve sarışın kızına o arada aşık olur. Sık sık görüşürler. Birbirlerine daha yakın olmak için Şeyh Senani, kızın önerisi ile onların domuzlarına çobanlık etmeye başlar.
Böylece aradan 7 yıl geçer. Bir gün domuz yavrusunu sırtlayıp getirirken, domuz yavrusunun ayakları Şeyh Senani'nin kulağına ve omzuna değer. Aniden Abdülkadir Gaylani'yi hatırlayan Şeyh Senani, onun kendisine, (şayet görevini aksatırsan dilerim ki domuzların ayakları omuzlarının üzerinde olur) sözlerini hatırlar.
Şeyh Senani, Penek hakimi Gürcü Kralı'nın sarı saçlı kızına yani sevgilisine durumu anlatır. Ona hak veren ve kendisiyle aynı düşünceyi benimseyen sarı kız onunla gitme kararını bildirir. Durumu öğrenen Penek Kralı, kızını biraz da yaşlı olan Şeyh Senani'ye vermek istemez.
Daha sonra Şeyh Senani, birkaç müridi ve sarı kız birlikte kaçarlar. Onların kaçtığı haberini alan Gürcü Kralı ise askerlerini gönderir. 500 Gürcü asker kaçanları Allahuekber dağlarında sıkıştırır, Şeyh Senani ve müritleri ile Sarı Kız askerlere karşı koysalar da sonuçta tümü öldürülür. Dağın alt tarafında müritler, zirvesinde de Şeyh Senani ve sevgilisi Sarı kız öldürülürler. Hatta Şeyh Senani son nefesinde, üç defa (Allahuekber) dediği için bu dağların (Allahuekber) adını aldığı rivayet ediliyor.'
Erzurum çarşı pazar
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Elinde divit kalem
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Katlime ferman yazar
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Seni vermem yadlara
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Nice ki bu canım sağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim