efendim, pek tabiidir ki; bilmem kaç zaman önce gazete, dergi; veya radyo, televizyon söz konusu değildi...
o halde bu işi yürüten basın organları nelerdi?
-şairler! ... evet, basın işini şairler yürütüyorlarmış... herhangi bir konuda kamuoyu oluşturulacaksa, bu iş için şairler görevlendiriliyor, mukabilinde belli miktarda para ödeniyormuş... ama bu işi menfaat karşılığı yapmayan şairler de oluyormuş... savaş hazırlıklarında olsun, savaş meydanlarında olsun, en büyük silah şiir olmuş... şiirler (yani o günün gazete, dergi, makaleleri; radyo ve televizyon programları) , kısa zamanda yayılır, hoşnut olunmayan konular/olaylar aleyhinde komuoyu oluşturulurmuş... emellerine muvaffak olamasalar da; şairler dolayısıyla şiirleri psikolojik olarak etkilemeye/rahatsızlık vermeye vesile oluyormuş... muş... muş... ve muş...
Ve gün be gün, ben seni düşünürüm. Sen benim herşeyimsin ey sevgili.
Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi, Ben hep uzaklara türkü yazarım
Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın Kalemim adından başka ad yazmaz Bu kütükte başka bir ad okunmaz Narına nuruna kurban olduğum Seven sevdiğinden asla yakınmaz
Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim Terhis olsam gidecek bir yerim yok Yüreğimden başka silah taşımam Bütün adresleri iptal ettim Benim senden özge gerçek yarim yok. Sen benim herşeyimsin ey sevgili
Ben rol gereği aşık değilim Deme bu garibin benimle işi ne...
'Şair,bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır.Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun,dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani sanatçı dünyayı 'tanımlamaz',dünya onundur.' A.Tarkovsky
favori şairlerim diye bir sıralama sorusu olsa hepsi derdim ama kendimi kandırmaktan başka birşey değil bu.Cemal Süreya,Yılmaz Odabaşı,Sunay Akın,Adnan Yücel ve şiirlerinde kendimden birçok şey bulduğum şiir emekçileri...
'IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN, BEN GÜNEŞ GİBİ GİRECEĞİM HER DAR KAPIDAN KİMSEYE UĞRAMAM BEN SANA UĞRAMADAN KAVLİME SADIĞIM, SADIĞIM SANA. N'OLUR TAKVİM SORUP HUDUT ÇİZDİRME BANA. BEN SANA ÇİÇEKLERLE GELECEĞİM, IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN'
Şair Bahaettin Karakoç'tan. Çok hoşuma gidiyor.Sizlerle Paylaşmak istedim.
Şair. Şiirsel eylemin ilk izlerini çocukta arayabiliriz.Çocuğun en sevdiği,en çok uğraştığı şey oyundur.Kendine özgü bir dünya yarattığına,içinde yaşadığı dünyanın eşyalarını kendine en uygun şekilde yeni bir düzene soktuğuna göre,oynayan her çocuk,şair gibi davranıyor demektir.Şair de çocuğun yaptığını yapar.Düşsel bir dünya yaratır kendine.Yalnızca doyumsuz insan düş kurar,doyumsuz sözünü maddi anlamda anlamayınız,çok çok isteme anlamında değildir bu doyumsuzluk.Doyuma ulaşmamış arzular,hayallerin öncüleridir; her hayal bir arzunun gerçekleşmesidir.
Yürek ve duygu işçisidir şâirler… Dış dünyayı geniş ufuklarıyla algılayarak insanlığa sunarlar. Üçüncü gözleri vardır onların… Bizim iki gözle göremediklerimizi onların üçüncü gözü görür. Yürek gözü de diyebiliriz buna…Kelimeleri hamur gibi yoğurur şâirler… Onlara sözlüklerde yazmayan gizli mânâlar yüklerler. Kendilerine mahsus yürek lügatleri vardır onların… Kelimeler raks eder dillerinde… Her bir harflerinde onlarca çiçek açar. Kelimeler, şiir bahçesinin iri gülleridir. Şiirler gönül tarlasının mahsulü… Rahmetli Cemil Meriç şâirler için şöyle derdi: “Gözyaşlarından inci yapmak... Şairin kaderi bu... Bu incilerin bir sevgili kâkülünde parıldadığını görebilmek de en büyük mükafatı...” Şâirlerin silahı kelimelerdir.Fakat bu silâhın şarjöründe kurşun değil sevgi saklıdır.Yüreklere sıkılır sevgi mermileri..Fakat bunlar muhatabını öldürmez, aksine güldürür. Fakat karşılık göremezse süründürür. Kur’an’da şâirlerle ilgili Şuara Suresi vardır. O surede şâirlerle ilgili şöyle denir: “Şâirlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar… Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler… Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka… Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.(Şuara (Şairler) Suresi 224-227.Ayetler) Bu sure İslâm’a cephe almış şâirleri zemmediyor. Bunu son ayette görebiliyoruz. Yoksa bazı kaba softaların dediği gibi şiir İslâm’da yasaklanmamıştır. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Keza İslâm şiiri yasaklasaydı Mehmet Akif gibi bir Allah dostu şiir yazar mıydı? Mühim olan yazdıklarımızın muhtevasıdır. Zaman zaman şu sorulur: “Şâirlik bir meslek midir,yoksa boş zamanlarımızı dolduran zevkli bir uğraş mı? ..” Bu soruya cevap vermeden evvel meslek kavramını açıklığa kavuşturmak lâzımdır. Nedir meslek? Türk Dil Kurumu’nun çıkardığı Türkçe Sözlük’te meslek için şunlar yazıyor: “Bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş…” Demek ki meslek para getiren bir vasıtadır. Yani kişi mesleği sayesinde karnını doyurur. Vaktini ona ayırdığı için başka bir iş yapmaz. Ekmeğini o yolla kazanır. Peki günümüzde veya dünümüzde geçimini yazdığı şiirlerle sağlayan bir isim gösterebilir misiniz? Halk ağzıyla söylemek gerekirse, yazdığı şiirlerle köşeyi dönerek zengin olan bir şâiri yazmış mıdır tarih? Yahya Kemal,Orhan Veli,Mehmet Akif,Necip Fazıl şiir yazarak mı geçimini sağlamıştır? Buna “evet” demek hakikatleri perdelemekten başka ne anlama gelir ki? Şâirler, ömürleri boyunca yarı aç,yarı tok yaşayıp gitmişlerdir. Refah içerisinde yaşayan şâirlerin sayısı iki elin parmakları sayısıncadır.Geçim sıkıntısı çekmeyen şâirlerden biri Necip Fazıl Kısakürek’tir. O da babadan kalan mirasıyla mamur yaşamıştır. Yoksa “Çile” adlı şiir kitabının satış hasılatı onu zengin etmemiştir. Aksine kitaplarını bastırmak için yüklü miktarlarda parayı hiçbir beklenti gözetmeden, körü körüne, eserlerine harcamıştır. Türk şiirinin abide isimlerinden olan Yahya Kemal Beyatlı şiirlerini ömrü boyunca iki kapak arasında görememiştir. Yani şiir kitapları kendisinin ölümünden sonra basılabilmiştir. Gerçi bu durum daha çok şâirin mükemmeliyetçi bir anlayışa sahip olmasından kaynaklanmıştır. Hiçbir şiirini tamamlanmış kabul etmiyordu. Zaman zaman şiirleri üzerinde çalışıp ufak tefek değişiklikler yapıyordu. Fakat bunun maddî sebepleri de var şüphesiz…Zamanında bu kadar beğenilen bir şâir şiirden beş kuruş para kazanamamıştır. Türk şiirinin serbest dalda üstadı sayılan Orhan Veli,ömrü boyunca beş parasız yaşamıştır. Bir şişe rakı alacak parayı bulmada zorlanmıştır. Çevresinden borç alarak günü kurtarma peşinde koşup durmuştur. Keza Cahit Sıtkı’nın ve Ziya Osman Saba’nın ondan farkı yoktur.İstiklâl Marşı’mızın millî şâiri olan Mehmet Akif Ersoy kış soğuklarında sırtına bir palto alacak para bulamamıştır. O kadar şöhretli bir insanın yazdığı onca şiir bir palto etmemiştir. Bütün bunlar gösteriyor ki şâirlik bir meslek değildir. Çünkü şiir belli bir zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz.Bazen gece yarısı,bazen kuşluk vakti kaleme sarılır şâirler…Onlar için zaman ve mekan sınırlaması mevzubahis değildir. Belli bir süre zihinde olgunlaşan hisler kemale erince şiir olup çıkar iki dudak arasından….Buna kem vurmak,ezip büzmek mümkün değildir.Şiirin doğuşunun maddeyle ve parayla alâkalı tarafı yoktur. Gazetecilik ve yazarlık bir meslektir ama şâirlik hiç de öyle değil. Günümüzde büyük gazetelerde kalem oynatan köşe yazarları yüklü miktarlarda para kazanıyorlar. Hatta tıpkı şöhretli futbolcular gibi başka bir yayın organına geçtiklerinde milyon dolarlarla telâffuz edilen transfer ücreti alıyorlar. Gündemin nabzını tutan bir kitap milyarlar kazandırıyor. Fakat güzel bir şiir yazan şâirin bu işten büyük paralar kazandığını duyan oldu mu? Peki duygu işçisi olan şâirler bunca çilelere ve ruh burkuntularına karşılık ne elde ederler? Şâirlerin şiir yazarken bir beklentileri olmaz zaten. İçindeki sancıları, ruh dünyalarında biriken his tortularını gün yüzüne çıkarıp efkâr-ı umumiyeyle paylaşmak için yazarlar. Zaten bir çıkar için yazılan şiir, şiirsel incelikleri taşıyamaz. Birilerine yaranmak için yazılan gündelik ısmarlama manzume olmaktan öteye gidemez. Bu da şâirane üslûbu ortadan kaldırır. Şâirlik iyiki meslek değildir.Şayet meslek olsaydı duyguların samimiyetinden şüphe ederdik. Çünkü bir işin içine gönül yerine para girdi mi samimiyet koşar adım uzaklaşır. Oysa şâirler yüreklerini koyuyorlar ortaya… Onların tek ve en büyük sermayeleri sevgidir. Böyle evrensel bir sermayesi olanın cihanda sırtı yere değmez. Unutulmamalıdır ki şiiri ve şâirleri sevdikçe insanî hususiyetlerimiz inkişaf eder.
Friedrich Nietzsche: BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT'den ŞAİRLERE DAİR
ŞAİRLERE DAİR
Zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: 'Bedeni daha iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. Ve 'ebedi' denen her şey bir sembolden ibaret.'
Havari cevap verdi: 'Evvelce de böyle bir şey söylemiştin. Fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. Bunu neden demiştin.'
/Hayatın çevirmenliğini yapmaktır bu/
Kelimeleri zorla yataktan kaldırıp,
rollerini dağıtmaktır.
Miskin yaşantıların 'M'sinden,
maceralar karalamaktır.
Ediplik değildir bu.
Olsa olsa redif cambazlığıdır.
Okuduğun her cümlenin öznesini,
kalem zoruyla 'ben'yapmaktır.
/Şaircilik oynamaktır bu/
Hayattan çalıntı yapmaktır..
şair dert ortağıdır.Üstelik bunu sorular sormadan saklı kalmış yanlarını kurcalamadan sadece kalemiyle başarandır...
efendim, pek tabiidir ki;
bilmem kaç zaman önce gazete, dergi; veya radyo, televizyon söz konusu değildi...
o halde bu işi yürüten basın organları nelerdi?
-şairler! ... evet, basın işini şairler yürütüyorlarmış...
herhangi bir konuda kamuoyu oluşturulacaksa,
bu iş için şairler görevlendiriliyor,
mukabilinde belli miktarda para ödeniyormuş...
ama bu işi menfaat karşılığı yapmayan şairler de oluyormuş...
savaş hazırlıklarında olsun, savaş meydanlarında olsun,
en büyük silah şiir olmuş...
şiirler (yani o günün gazete, dergi, makaleleri; radyo ve televizyon programları) ,
kısa zamanda yayılır, hoşnut olunmayan konular/olaylar aleyhinde komuoyu oluşturulurmuş...
emellerine muvaffak olamasalar da; şairler dolayısıyla şiirleri
psikolojik olarak etkilemeye/rahatsızlık vermeye vesile oluyormuş...
muş... muş... ve muş...
atilla ilhan...
ne zaman bir yasamak dusunsem...bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden..
Şair; kelimeleri bir oya gibi ören, ahenkle dans ettiren kişidir.
şiir yazan,ruhlara açılan pencere
Bitsin Seninle-aşk Mektupları
Seninle başladı, bitsin seninle...
Ve gün be gün, ben seni düşünürüm.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili.
Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
Ben hep uzaklara türkü yazarım
Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın
Kalemim adından başka ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz
Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili
Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benimle işi ne...
Aşkım beni teşhir eder, Sesim içime saklanır
Aklanırsa adım, seninle aklanır.
İstersen durmadan adres değiştir,
Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.
Ben, türkülerde tanıdım Fizan’ı, Yemen’i
Anlasam ki sesim sesine değmiştir,
Bütün gemileri yakar gelirim.
Bu bir taahhüttür; sına beni..
En deli rüzgarların önüne sür, bulut-bulut,
Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.
Son kurşunu kendime sıkar gelirim.
Bir et kemik torbası değilim ben
Bir hasar raporu değil yazdığım
Bir aşk mektubudur ey sevgili,
Kızıl-kıyametten önce...
Ve görmek için bakmaya gerek yok
Her dilde güzeldir senin adın
Meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca
Yeter ki görecek göz, göz olsun.
Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
Dil hicâbından lâl olmalı seni anarken
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür ben seni bekliyorum
Bahattin Karakoç
'Şair,bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır.Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun,dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani sanatçı dünyayı 'tanımlamaz',dünya onundur.' A.Tarkovsky
nazim hikmet....
favori şairlerim diye bir sıralama sorusu olsa hepsi derdim ama kendimi kandırmaktan başka birşey değil bu.Cemal Süreya,Yılmaz Odabaşı,Sunay Akın,Adnan Yücel ve şiirlerinde kendimden birçok şey bulduğum şiir emekçileri...
günahkâr şiirci..... ;) ..Pp (söyliyenlerin yalancısıyım tabe :) :Pp
şiirci...
'IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN,
BEN GÜNEŞ GİBİ GİRECEĞİM HER DAR KAPIDAN
KİMSEYE UĞRAMAM BEN SANA UĞRAMADAN
KAVLİME SADIĞIM, SADIĞIM SANA.
N'OLUR TAKVİM SORUP HUDUT ÇİZDİRME BANA.
BEN SANA ÇİÇEKLERLE GELECEĞİM,
IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN'
Şair Bahaettin Karakoç'tan. Çok hoşuma gidiyor.Sizlerle Paylaşmak istedim.
Şiiriçi Hatları Vapuru
Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
Attila İlhan vapuru
keyifle yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir Boğaz’ın en uzak
iki iskelesi
arasında
Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içinde insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
Kız Kulesi’ni
SUNAY AKIN
Şair, duygulanın, yaşadıklarını, yaşamak istediklerini, belki de yapamadıklarını anlatarak, hislerimize tercüman olan insan
aşık olmayan şair olamaz
şair olan aşksız kalamaz...
yusuf ziya eraslan
bence şair biraz naif biraz kırılgan ve hissettiklerinin kalemi olan şahsına münhasır bir kişiliktir...
veSAİRe...veSAİRe... veŞAİRe...
Şair.
Şiirsel eylemin ilk izlerini çocukta arayabiliriz.Çocuğun en sevdiği,en çok uğraştığı şey oyundur.Kendine özgü bir dünya yarattığına,içinde yaşadığı dünyanın eşyalarını kendine en uygun şekilde yeni bir düzene soktuğuna göre,oynayan her çocuk,şair gibi davranıyor demektir.Şair de çocuğun yaptığını yapar.Düşsel bir dünya yaratır kendine.Yalnızca doyumsuz insan düş kurar,doyumsuz sözünü maddi anlamda anlamayınız,çok çok isteme anlamında değildir bu doyumsuzluk.Doyuma ulaşmamış arzular,hayallerin öncüleridir; her hayal bir arzunun gerçekleşmesidir.
Sigmund Freud
Aşkın şairi]]]]]]]]]]]bennnnnnnnnn
türkiye' de her üç kişiden beşinin uğraştığı güzel sanatlar dalı...
sayemde istifa edecekler :)))
ŞÂİRLİK MESLEK MİDİR?
M.NİHAT MALKOÇ
Yürek ve duygu işçisidir şâirler… Dış dünyayı geniş ufuklarıyla algılayarak insanlığa sunarlar. Üçüncü gözleri vardır onların… Bizim iki gözle göremediklerimizi onların üçüncü gözü görür. Yürek gözü de diyebiliriz buna…Kelimeleri hamur gibi yoğurur şâirler… Onlara sözlüklerde yazmayan gizli mânâlar yüklerler. Kendilerine mahsus yürek lügatleri vardır onların… Kelimeler raks eder dillerinde… Her bir harflerinde onlarca çiçek açar. Kelimeler, şiir bahçesinin iri gülleridir. Şiirler gönül tarlasının mahsulü…
Rahmetli Cemil Meriç şâirler için şöyle derdi: “Gözyaşlarından inci yapmak... Şairin kaderi bu... Bu incilerin bir sevgili kâkülünde parıldadığını görebilmek de en büyük mükafatı...” Şâirlerin silahı kelimelerdir.Fakat bu silâhın şarjöründe kurşun değil sevgi saklıdır.Yüreklere sıkılır sevgi mermileri..Fakat bunlar muhatabını öldürmez, aksine güldürür. Fakat karşılık göremezse süründürür.
Kur’an’da şâirlerle ilgili Şuara Suresi vardır. O surede şâirlerle ilgili şöyle denir: “Şâirlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar… Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler… Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka… Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.(Şuara (Şairler) Suresi 224-227.Ayetler)
Bu sure İslâm’a cephe almış şâirleri zemmediyor. Bunu son ayette görebiliyoruz. Yoksa bazı kaba softaların dediği gibi şiir İslâm’da yasaklanmamıştır. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Keza İslâm şiiri yasaklasaydı Mehmet Akif gibi bir Allah dostu şiir yazar mıydı? Mühim olan yazdıklarımızın muhtevasıdır.
Zaman zaman şu sorulur: “Şâirlik bir meslek midir,yoksa boş zamanlarımızı dolduran zevkli bir uğraş mı? ..” Bu soruya cevap vermeden evvel meslek kavramını açıklığa kavuşturmak lâzımdır. Nedir meslek? Türk Dil Kurumu’nun çıkardığı Türkçe Sözlük’te meslek için şunlar yazıyor: “Bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş…”
Demek ki meslek para getiren bir vasıtadır. Yani kişi mesleği sayesinde karnını doyurur. Vaktini ona ayırdığı için başka bir iş yapmaz. Ekmeğini o yolla kazanır. Peki günümüzde veya dünümüzde geçimini yazdığı şiirlerle sağlayan bir isim gösterebilir misiniz? Halk ağzıyla söylemek gerekirse, yazdığı şiirlerle köşeyi dönerek zengin olan bir şâiri yazmış mıdır tarih?
Yahya Kemal,Orhan Veli,Mehmet Akif,Necip Fazıl şiir yazarak mı geçimini sağlamıştır? Buna “evet” demek hakikatleri perdelemekten başka ne anlama gelir ki? Şâirler, ömürleri boyunca yarı aç,yarı tok yaşayıp gitmişlerdir. Refah içerisinde yaşayan şâirlerin sayısı iki elin parmakları sayısıncadır.Geçim sıkıntısı çekmeyen şâirlerden biri Necip Fazıl Kısakürek’tir. O da babadan kalan mirasıyla mamur yaşamıştır. Yoksa “Çile” adlı şiir kitabının satış hasılatı onu zengin etmemiştir. Aksine kitaplarını bastırmak için yüklü miktarlarda parayı hiçbir beklenti gözetmeden, körü körüne, eserlerine harcamıştır.
Türk şiirinin abide isimlerinden olan Yahya Kemal Beyatlı şiirlerini ömrü boyunca iki kapak arasında görememiştir. Yani şiir kitapları kendisinin ölümünden sonra basılabilmiştir. Gerçi bu durum daha çok şâirin mükemmeliyetçi bir anlayışa sahip olmasından kaynaklanmıştır. Hiçbir şiirini tamamlanmış kabul etmiyordu. Zaman zaman şiirleri üzerinde çalışıp ufak tefek değişiklikler yapıyordu. Fakat bunun maddî sebepleri de var şüphesiz…Zamanında bu kadar beğenilen bir şâir şiirden beş kuruş para kazanamamıştır.
Türk şiirinin serbest dalda üstadı sayılan Orhan Veli,ömrü boyunca beş parasız yaşamıştır. Bir şişe rakı alacak parayı bulmada zorlanmıştır. Çevresinden borç alarak günü kurtarma peşinde koşup durmuştur. Keza Cahit Sıtkı’nın ve Ziya Osman Saba’nın ondan farkı yoktur.İstiklâl Marşı’mızın millî şâiri olan Mehmet Akif Ersoy kış soğuklarında sırtına bir palto alacak para bulamamıştır. O kadar şöhretli bir insanın yazdığı onca şiir bir palto etmemiştir.
Bütün bunlar gösteriyor ki şâirlik bir meslek değildir. Çünkü şiir belli bir zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz.Bazen gece yarısı,bazen kuşluk vakti kaleme sarılır şâirler…Onlar için zaman ve mekan sınırlaması mevzubahis değildir. Belli bir süre zihinde olgunlaşan hisler kemale erince şiir olup çıkar iki dudak arasından….Buna kem vurmak,ezip büzmek mümkün değildir.Şiirin doğuşunun maddeyle ve parayla alâkalı tarafı yoktur.
Gazetecilik ve yazarlık bir meslektir ama şâirlik hiç de öyle değil. Günümüzde büyük gazetelerde kalem oynatan köşe yazarları yüklü miktarlarda para kazanıyorlar. Hatta tıpkı şöhretli futbolcular gibi başka bir yayın organına geçtiklerinde milyon dolarlarla telâffuz edilen transfer ücreti alıyorlar. Gündemin nabzını tutan bir kitap milyarlar kazandırıyor. Fakat güzel bir şiir yazan şâirin bu işten büyük paralar kazandığını duyan oldu mu?
Peki duygu işçisi olan şâirler bunca çilelere ve ruh burkuntularına karşılık ne elde ederler? Şâirlerin şiir yazarken bir beklentileri olmaz zaten. İçindeki sancıları, ruh dünyalarında biriken his tortularını gün yüzüne çıkarıp efkâr-ı umumiyeyle paylaşmak için yazarlar. Zaten bir çıkar için yazılan şiir, şiirsel incelikleri taşıyamaz. Birilerine yaranmak için yazılan gündelik ısmarlama manzume olmaktan öteye gidemez. Bu da şâirane üslûbu ortadan kaldırır.
Şâirlik iyiki meslek değildir.Şayet meslek olsaydı duyguların samimiyetinden şüphe ederdik. Çünkü bir işin içine gönül yerine para girdi mi samimiyet koşar adım uzaklaşır. Oysa şâirler yüreklerini koyuyorlar ortaya… Onların tek ve en büyük sermayeleri sevgidir. Böyle evrensel bir sermayesi olanın cihanda sırtı yere değmez. Unutulmamalıdır ki şiiri ve şâirleri sevdikçe insanî hususiyetlerimiz inkişaf eder.
benim için şairler
tek mısralık
tek kıtalık
tek şiirlik
bir kaç şiirlik
beş-on şiirlik
iyi
ve bir mısrası bir millete şeref veren şair olarak derecelendirilirler...
'Söz ülkesinin sultanıdır...'
Friedrich Nietzsche: BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT'den ŞAİRLERE DAİR
ŞAİRLERE DAİR
Zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: 'Bedeni daha
iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. Ve 'ebedi'
denen her şey bir sembolden ibaret.'
Havari cevap verdi: 'Evvelce de böyle bir şey söylemiştin.
Fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. Bunu
neden demiştin.'
antolojinin grublar bölümünü kendi tımarhanelerine çevirmiş garibanlar
'Tahtından edilmiş hükümdar...
oturmuş sarayının külleri arasına, külden bir saray yapıyor...'
'bir ülkede nekadar çok şair varsa,o ülke o kadar geridir...'
-Cemil MERİÇ-
''Tahtından edilmiş hükümdar...
oturmuş sarayının külleri arasına, külden bir saray yapıyor...''
ilgi bekleyen küçük çocuktu çoğu
belliydi her kelimesinde, aç olduğu
bilemezdi, ilginin kuklası olmuştu
şair olmak için çabalıyordu...
belki oda biliyor bunu
çabayla gelmez bu yolun sonu