Leroy Holmes'un eşsiz yorumuyla üst üste yüzlerce kez dinlenebilecek güzellikte, aşırı duygusal bir parça. Bu eser bazı eski Türk filmlerinde de kullanılmıştır. Bkz: Murat ile Nazlı (1972)
Romeo:Ey parlak melek, konuş yine! Sen, göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine gördüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla, Öylece bakıyorum sana.
Juliet:Ah Romeo Romeo... Neden Romeo'sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmazmı yine aynı güzellikte? Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı...
Romeo:Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilimdeki vaftiz olayım yeniden. Romeo değilim bundan böyle ben!
Juliet:Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen de kim?
Romeo:Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak. Ey güzel ermiş; Nefret ediyorum adımdan ben de! Sana düşmadır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu... .......
juliet sevgilisinin dudaklarindan belki birazda olsun zehiri icebilecegini düsünmesi.. böyle ölüme gitmek... bu cok etkiliyiciydii.. sonuc öyle olmasada...
Kölen olmuşum senin elden başka ne gelir 'Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna; ' Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna. Senin için sultanım saatleri gözlerken Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere Kara kara düşünmem acı çekmem özlerken Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım 'Kimle içli dışlısın nedir yaptığın işler; ' Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler. Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
Sahiden uyuyor mu? Ahh! Kim vurmuş kumrumu? Ben geldim civanım yiğidim kalk! Kalksana konuşsana! Görmüyor musun? Yoksa... Örttü mü gözlerini kara toprak? Bu zambak dudaklara Şu zeren yanaklara Acımadın mı hiç kahpe felek? Aşıklar aşk timsali Gözü pırasa yeşili Piremuz bırakıp gitti beni! Hadi gel aaacanlı ecel Gel bana geline gel Batır mum sarısı ellerini Batır benim de kanıma! Madem kıydın canına kopardın onun bamtellerini. Konuşma artık ey dil Sadık kılıç naz etme gel Odlara yanmış bağrımı dağla! Bıçaklar kendini. Geldim yolun sonuna Uğurlar olsun bana! A dostlar o dostlar kalsın siz de sağlıcakla!
Aradan geçen asırlara rağmen parlaklığından birşey kaybetmeden günümüze kadar gelen Shakespeare’in bu romantik oyunu, iki düşman ailenin birbirini seven çocuklarının ölümle sonuçlanan mutsuz aşkları üzerine kurulmuştur. Romeo ve Juliet, büyük İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in gençlik yıllarında, sanatının ilk döneminde (1594-1595) yazdığı eserlerden biridir. Eser aynı zamanda, bütün dünyada olduğu gibi bizim edebiyatımızda da bugüne kadar sıkça işlenen ve hiçbir zaman eskimeyen çeşitli sosyal farlılıklar sebebiyle sevgililerin birleşmemesi tem’asını işleyen eserlerin Batı edebiyatındaki en ünlü örneğidir.
Romeo ve Juliet Birbirine düşman iki ailenin çocuklarıdır.. Aşıkların kendilerini benzetmeleri saçma olan kişilerdir, zira sonunda kavuşamadan dokunaklı bir şekilde ölürler.. Bana kalırsa iki gencin şımarıklıkları olarak nitelendirilebilecek, bilindik bir öyküdür.. Romeo oyunun en başında da başka bir kıza aşıktır. Bu aşkı, onu Juliet'e söylediklerine benzeyen süslü ve depresif aşk sözcükleri söylemeye itmiştir.. Akrabaları tarafından bir eğlenceye götürülüp, bir kaç güzel kız görüp dans etmesi ve neşelenmesi amaçlanan Romeo, burada da Juliet'i görür.. vee... bu sefer de ona aşık olur.. ayran gönüllü Romeo bu sefer şanslıdır çünkü Juliet'te ona aşık olur.. Juliet'i diğer kızdan tek şey ise, budur, Romeo'nun aşkına karşılık vermesidir... Juliet'e gelirsek, kendisi 14 yaşında bir çocuktur.. Bir kaç kere gördüğü Romeo ile evlenmeye karar verir ve bu kararla annesinden, babasından, dadısından, öldürülen kuzeninden vazgeçer..Aslında sanıldığı kadar büyük ve tutkulu bir aşk yaşıyacak kadar zamanları da olmamıştır, ay ışığında gizli kapaklı bir kaç balkon sefası.. o kadar.. o süslü sözler de birbirlerini tanımalarına yetecek kadar değildir.. Ailelerinden gizlice evlenen ama birlikte olamadan ölen bu iki genç, birlikte olsalardı mutlu ve uzun bir evlilik sürdüremezlerdi zaten.. Muhtemelen Romeo başka bir güzele gönlünü kaptırır..Henüz bir çocuk olan Juliet daha 20 yaşına geldiğinde 6 yıllık evli ve çocuklu bir kadın olmasının acısını kocasından çıkarır.. başka bir aile faciasına doğru yol alırlardı.. ama Shakespeare böyle bitirmeyi uygun görmüş.. iyi de yapmış.. Bu iki gencin şımarıkça, kaprisli aşkları yüzünden kendileri de aileleri de acılar çekmiş ve sonunda ikisi de hayatlarından olmuşlardır.. Peki bu hikayeyi yüzyıllar boyunca klasiklerin tahtından indirmeyen nedir? .. Tabiiki Shakespeare'in büyülü anlatımı.. İngilizcesini (sadeleştrilmiş olsa bile) okuyanlar, ne demek istediğimi anlayacaklardır..
bence çok yazık olmuş aşk çok zor bulunan ve çabuk kaybedilen bişi bnce romeo ve juliet aşkın iki terimi ama boşa ve acımasızca yok olan iki terim aileleri tarafından yok edilen bu aşk bence bütün sevenlere ve sevdiğini sananlara ders olsun aileleri şu söze'zaman herşeyi çözer' inansalardı onlar kavuşurlardı ve mutlu bi şekilde yaşarlardı ama belkide bu hikaye bu kadar tutulmazdı ne olursa olsun romeo ve julietin aşkı çok etkileyici bi aşk keşke kavuşsalardı......................
delicesine severler de bazıları, aşkın ateşi sönmesin diye midir, sevdiklerinden uzak durmayı yeğlerler. bir bildikleri vardır elbet, herşeyin sınavı olur da aşkın sınavı olmaz mı? belki de yerince bir tedbirdir bu.
romeo ve juliet’te rahibin romeo’ya fısıldadığı sahneyi hatırlayın. yüreğini yakan aşkın ateşini gencin gözlerinde okuyan rahip, “ ölçülü sev ki, sevgin uzun sürsün” dememiş miydi.. ölçü girdi mi, aklın yardımıyla karar perdesinde dolaştı mı duygular, en çılgın aşklarda bile mutluluğa yakın durur insan kalbi.
>ah ah nerede o eski asklar< derdi yasli teyze, neden eskiden asklar nasildi ki? >daha bir baskaydi, simdilerde ki gibi sacma sapan sevgiler yoktu< haklisin demeye ruhum cürret etmiyor teyz hanim...kitaplarda ki asklar tarihmi oldu? Herhalde ebediyete intikal eden sadece sözler degil manasida oldu...
Leroy Holmes'un eşsiz yorumuyla üst üste yüzlerce kez dinlenebilecek güzellikte, aşırı duygusal bir parça. Bu eser bazı eski Türk filmlerinde de kullanılmıştır. Bkz: Murat ile Nazlı (1972)
Romeo:Ey parlak melek, konuş yine!
Sen, göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine gördüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öylece bakıyorum sana.
Juliet:Ah Romeo Romeo... Neden Romeo'sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmazmı yine aynı güzellikte?
Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı...
Romeo:Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilimdeki vaftiz olayım yeniden. Romeo değilim bundan böyle ben!
Juliet:Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen de kim?
Romeo:Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak. Ey güzel ermiş; Nefret ediyorum adımdan ben de! Sana düşmadır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu...
.......
juliet sevgilisinin dudaklarindan belki birazda olsun zehiri icebilecegini düsünmesi.. böyle ölüme gitmek... bu cok etkiliyiciydii.. sonuc öyle olmasada...
Kölen olmuşum senin elden başka ne gelir
'Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna; '
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
Senin için sultanım saatleri gözlerken
Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere
Kara kara düşünmem acı çekmem özlerken
Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
'Kimle içli dışlısın nedir yaptığın işler; '
Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım
Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda
Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
Sahiden uyuyor mu?
Ahh! Kim vurmuş kumrumu?
Ben geldim civanım yiğidim kalk!
Kalksana konuşsana!
Görmüyor musun? Yoksa...
Örttü mü gözlerini kara toprak?
Bu zambak dudaklara
Şu zeren yanaklara
Acımadın mı hiç kahpe felek?
Aşıklar aşk timsali
Gözü pırasa yeşili
Piremuz bırakıp gitti beni!
Hadi gel aaacanlı ecel
Gel bana geline gel
Batır mum sarısı ellerini
Batır benim de kanıma!
Madem kıydın canına
kopardın onun bamtellerini.
Konuşma artık ey dil
Sadık kılıç naz etme gel
Odlara yanmış bağrımı dağla!
Bıçaklar kendini.
Geldim yolun sonuna
Uğurlar olsun bana!
A dostlar o dostlar kalsın siz de sağlıcakla!
sonradan kör olan unutmaz
daha önce gördüğü değerli hazineyi.
Ahh romeo....ahhh.....işte size güzel bi aşk hikayesi...oldukca 'saf' tam kıvamında yani....ama yine aşka yazık ettiler....
Aradan geçen asırlara rağmen parlaklığından birşey kaybetmeden günümüze kadar gelen Shakespeare’in bu romantik oyunu, iki düşman ailenin birbirini seven çocuklarının ölümle sonuçlanan mutsuz aşkları üzerine kurulmuştur. Romeo ve Juliet, büyük İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in gençlik yıllarında, sanatının ilk döneminde (1594-1595) yazdığı eserlerden biridir. Eser aynı zamanda, bütün dünyada olduğu gibi bizim edebiyatımızda da bugüne kadar sıkça işlenen ve hiçbir zaman eskimeyen çeşitli sosyal farlılıklar sebebiyle sevgililerin birleşmemesi tem’asını işleyen eserlerin Batı edebiyatındaki en ünlü örneğidir.
Romeo ve Juliet
Birbirine düşman iki ailenin çocuklarıdır.. Aşıkların kendilerini benzetmeleri saçma olan kişilerdir, zira sonunda kavuşamadan dokunaklı bir şekilde ölürler.. Bana kalırsa iki gencin şımarıklıkları olarak nitelendirilebilecek, bilindik bir öyküdür.. Romeo oyunun en başında da başka bir kıza aşıktır. Bu aşkı, onu Juliet'e söylediklerine benzeyen süslü ve depresif aşk sözcükleri söylemeye itmiştir.. Akrabaları tarafından bir eğlenceye götürülüp, bir kaç güzel kız görüp dans etmesi ve neşelenmesi amaçlanan Romeo, burada da Juliet'i görür.. vee... bu sefer de ona aşık olur.. ayran gönüllü Romeo bu sefer şanslıdır çünkü Juliet'te ona aşık olur.. Juliet'i diğer kızdan tek şey ise, budur, Romeo'nun aşkına karşılık vermesidir... Juliet'e gelirsek, kendisi 14 yaşında bir çocuktur.. Bir kaç kere gördüğü Romeo ile evlenmeye karar verir ve bu kararla annesinden, babasından, dadısından, öldürülen kuzeninden vazgeçer..Aslında sanıldığı kadar büyük ve tutkulu bir aşk yaşıyacak kadar zamanları da olmamıştır, ay ışığında gizli kapaklı bir kaç balkon sefası.. o kadar.. o süslü sözler de birbirlerini tanımalarına yetecek kadar değildir.. Ailelerinden gizlice evlenen ama birlikte olamadan ölen bu iki genç, birlikte olsalardı mutlu ve uzun bir evlilik sürdüremezlerdi zaten.. Muhtemelen Romeo başka bir güzele gönlünü kaptırır..Henüz bir çocuk olan Juliet daha 20 yaşına geldiğinde 6 yıllık evli ve çocuklu bir kadın olmasının acısını kocasından çıkarır.. başka bir aile faciasına doğru yol alırlardı.. ama Shakespeare böyle bitirmeyi uygun görmüş.. iyi de yapmış.. Bu iki gencin şımarıkça, kaprisli aşkları yüzünden kendileri de aileleri de acılar çekmiş ve sonunda ikisi de hayatlarından olmuşlardır.. Peki bu hikayeyi yüzyıllar boyunca klasiklerin tahtından indirmeyen nedir? .. Tabiiki Shakespeare'in büyülü anlatımı.. İngilizcesini (sadeleştrilmiş olsa bile) okuyanlar, ne demek istediğimi anlayacaklardır..
Tarlakuşuydu Juliet :)
bence çok yazık olmuş aşk çok zor bulunan ve çabuk kaybedilen bişi bnce romeo ve juliet aşkın iki terimi ama boşa ve acımasızca yok olan iki terim aileleri tarafından yok edilen bu aşk bence bütün sevenlere ve sevdiğini sananlara ders olsun aileleri şu söze'zaman herşeyi çözer' inansalardı onlar kavuşurlardı ve mutlu bi şekilde yaşarlardı ama belkide bu hikaye bu kadar tutulmazdı ne olursa olsun romeo ve julietin aşkı çok etkileyici bi aşk keşke kavuşsalardı......................
yanlış anlamalar silsilesine kapılıp ölüverdiler. Yazık.
kavuşamayacağını bilmek midir bazen biribirini bu denli değerli kılan? ....
delicesine severler de bazıları, aşkın ateşi sönmesin diye midir, sevdiklerinden uzak durmayı yeğlerler. bir bildikleri vardır elbet, herşeyin sınavı olur da aşkın sınavı olmaz mı? belki de yerince bir tedbirdir bu.
romeo ve juliet’te rahibin romeo’ya fısıldadığı sahneyi hatırlayın. yüreğini yakan aşkın ateşini gencin gözlerinde okuyan rahip, “ ölçülü sev ki, sevgin uzun sürsün” dememiş miydi.. ölçü girdi mi, aklın yardımıyla karar perdesinde dolaştı mı duygular, en çılgın aşklarda bile mutluluğa yakın durur insan kalbi.
>ah ah nerede o eski asklar< derdi yasli teyze, neden eskiden asklar nasildi ki? >daha bir baskaydi, simdilerde ki gibi sacma sapan sevgiler yoktu< haklisin demeye ruhum cürret etmiyor teyz hanim...kitaplarda ki asklar tarihmi oldu? Herhalde ebediyete intikal eden sadece sözler degil manasida oldu...
shakespeare’in bu romantik oyunu iki düşman ailenin birbirini seven çocuklarının ölümle sonuçlanan mutsuz aşklarını anlatır