Üye olanların bu taikattan her hafta belli sayıda fasikülleri alıp insanlara bedava dağıttıklarını biliyorum.Bu tarikata üye olanların yapması gereken bir ödev.Ayrıca bu fasikülleri ödevlerini tamamlamak amaçlı önlerine gelene veremezler.Kendilerinin deyimi ile ancak o ışığı gördükleri insana yaklaşıp tarikatlarının genel bir tanıtımını yapmak zorundalar.Belli aylarda toplantıları olur.Dağıttıkları fasiküllere göz atma fırsatım oldu(ee hep josefk araştırmacı gazatecilik yapacak değil ya) Son derece uyanık bir tarikat olduğunu söyleyebilirim.İnsanların onlara katılımını sağlayacak bütün zayıf noktalarını kullanmışlar.Mevlana ve Atatürk gibi mesela...İlk önce müslüman bir tarikat olarak göstermeye çalışıyorlar kendilerini ama bazı sorularda açıklar veriyorlar.Mesela müslüman olmadığını söylediğinde gerçek yüzlerini gösterme cesareti bulup biz zaten üç din kitabının artık bu dünyada ki geçerliliğini yitirdiğini düşündüğümüz için varız diyebiliyorlar.Başlarındaki kadın onlar için peygamber.Kitaplarının onlar için kutsal olmasının göstergelerinden biri tek bir pragrafın bile ezberlenemeyeceğinin söylenmesi.Kitaplarına göz atarsanız neden tek bir pragrafın bile ezberlenemeyeceğini anlarsınız çünkü bir paragraf içine o kadar anlamsız ve içi boşaltılmış kelimeler doldurulmuş ki insanın o kadar saçmalığı insanın aklında tutması imkansız.Bu tarz içinde pis hilelerin döndüğü kitap olma değerini bile taşımayan safsataların yanında Kuran-ı Kerim Tevrat incil gibi Kitapların lafını etmek bile saçmalık olur. Bu kadar şeyi nerden mi biliyorum çünkü bir tanıdığım bu tarikatın misyonerliğini yapıyor.Ne yazıkki bu tarz tarikatlar aklı başında ii insanların birşeylere sarılma ihtiyaçlarından çok ii faydalanıyorlar.
devletin ali menfaatleri dogrultusunda bazi seyleri afise ettigini düsündügüm yazarlar tarafindan gündeme getiriliyor.. demek ki devletimizin ali menfaatleri ile de uyusmuyuor..
PRİSMA 1 TRİLYON VERGİ KAÇIRMIŞ... İSTANBUL DEFTERDARI KADİR BOY, PINAR ALTUĞ'UN BOŞANMASIYLA GÜNDEME GELEN PRİSMA ADLI ŞİRKETİN, İLK TESPİTLERE GÖRE 1 TRİLYON LİRA CİVARINDA VERGİ KAÇIRDIĞINI TAHMİN ETTİKLERİNİ BİLDİRDİ.
İstanbul Defterdarı Kadir Boy, Pınar Altuğ'un boşanmasıyla gündeme gelen Prisma adlı şirketin, ilk tespitlere göre 1 trilyon lira civarında vergi kaçırdığını tahmin ettiklerini bildirdi. Boy, düzenlediği basın toplantısında, son 3-4 gündür Medya Takip Timi'nin yaptığı çalışma sonucunda 2000 yılında kurulan şirketin 2 bin 300 kişiye sözde eğitim verdiğini ve 3 bin 62 seans düzenlediğinin belirlendiğini kaydetti. Şirket adresinin 'ICY Prisma' adıyla Virjin Adaları'nda bulunduğunu belirten Boy, şirketin Türkiye'deki mükellefinin Maslak Vergi Dairesi'ne kayıtlı Jale Berkün adlı bir kadın olduğunu, hizmetli olarak çalışan Berkün'ün sözde danışmanlık hizmeti verdiğinin kayıtlı olduğunu bildirdi. Üç gündür şirkete gelmeyen Jale Berkün'ün son 8 aydır mükellef olarak görüldüğünü, ondan önce ise Fatma adlı bir kadının kaydı bulunduğunu ifade eden Boy, 'Ondan öncesini bilmiyoruz. Araştırıyoruz. Bu şahıslar bize göre naylon şahıslar. Asıl işi yönlendiren, arkasında olan yabancı menşeili 3 kişi var. Bunu çevredeki ve çalışan kişilerin ifadelerinden öğrendik. Şimdi bu 3 kişiye ait bütün para hareketlerini izliyoruz. Malvarlığı araştırması ve tüm banka hesap hacizleri yapılıyor' dedi. Kadir Boy, sözde eğitim verilen seansların 3 aşamalı olduğunu,5 gün süren ilk aşama 'prisma'nın 350 dolar, ikinci aşama 'rainbow'un 250 dolar ve üçüncü aşama 'arrow'un ise 790 dolar ücret karşılığında verildiğini, eğitime katılanların sadece birinci aşamasının ücretini şirketin İstanbul'daki banka hesabına yatırdıklarını, alınan diğer paraların kaydının ise bulunmadığını söyledi.
-MANKENLİK AJANSLARIYLA SEANS-
Defterdar Boy, İstanbul'daki hesaba ne kadar yatırıldığını tespit etmek için bütün dökümü aldıklarını belirterek, yaptıkları denetimde elden alınan paralara hiç fatura ödenmediğini ve ilk tespitlere göre 1 trilyon lira civarında vergi kaçağı bulunduğunu tahmin ettiklerini bildirdi. Şirkete ait tüm muhasebe belgelerine el koyduklarınıaktaran Boy, tespitleri sonucunda suç unsurlarını ilgili mercilere ileteceklerini kaydetti. Boy, seansa katılanlar arasında tanınan bazı büyük şirket çalışanlarının da bulunduğuna dikkat çekerek, 'Bu şirket çalışanlarının neden geldiğini bilmiyoruz. Ancak kendi faaliyet konusu olmadığı halde, vergiden kaçırmak için eğitim gideri göstermek amacıyla çalışanların buraya gönderildiğini tahmin ediyoruz. Eğer böyle olduğu halde kayıtlarda gider olarak yazılmışsa, bunun tamamını reddedeceğiz' diye konuştu. Prisma'nın İstanbul dışında, başta İzmir olmak üzere diğer illerde de seanslar düzenlediği duyumunu aldıklarını belirten Boy, kağıt üzerinde görülen 3 aşama dışında genellikle dağ evleri ve otellerde de 4. seans düzenledikleri yönünde iddialar bulunduğunu kaydetti. Kadir Boy, Prisma'nın Maslak'taki merkezinde yaptıkları denetimlerde, seansların bazı mankenlik ajanslarıyla birlikte yapıldığı yönünde bilgi edindiklerini ve 250 metrekarelik dairede torbalar içinde maddeler bulunduğunu kaydetti.
Pınar Altuğ'un boşanma haberleri ile Türkiye, sosyete içinde faaliyet gösteren ve kimilerine göre tarikat, kimilerine istihbarat, kimilerine göre de bir tür yeraltı camiası olan 'Prisma' ile tanıştı. Pınar Altuğ gibi insanların boşanması ya da evlenmesi sürpriz kabul edilebilecek bir olay olmamalı. Ama Televizyon denen olduğundan farklı gösterme cihazı ila oluşturulan imajlarla toplum bu insanların yaşam biçimleri ile gereğinden fazla alakadar oluyor. Zaten 'Çocuklar Duymasın' adlı dizide 'Meltem'in rolü' sürekli kocasından boşanmak çabası içinde olan bir kadın tipini oynamak. Hemen her bölüm de ya da iki bölümden birinde mutlaka psikoloğuna gidip kocasını şikayet eden ve 'Artık dayanamayacağım doktor, boşanmak istiyorum' diyen bir kadını oynayan Meltem gerçek hayatta da boşanma ile yüz yüze geldi. Meltem'in gerçek hayatta yaptığı bir başka şeyi 'boşanma' haberleri vesilesi ile öğrendik. O 'Prisma' adlı bir tür tarikat'a devam ediyormuş!
Pınar Altuğ'un boşanmasından ziyade biz gazeteciler Prisma adı verilen bu ne olduğu pek belli olmayan, hukuk içinde bir tanımını yapamayacağımız 'Prisma' adı verilen yapıya dikkatlerimizi yöneltmeliyiz.
Şundan eminim, mesela Pınar Altuğ, kaynağını İsrail'den alan 'Prisma' adlı 'tarikat' yerine herhangi bir 'islami tarikat' ile ilişki içinde olsaydı ve bu ortaya çıksaydı, şimdi olup bitenlerden çok daha fazla şey olmuştu! Söz konusu seminerlerin verildiği binalar basılmış, insanlar tutuklanmış, maliye ortada şirket varsa defterlerine el koymuştu.
Emniyet'in refleksleri islam'a yönelik daha hızlı çalışıyor. Nedir bu yapı, neden gizli çalışıyorlar, yabancı derneklerin ve kuruluşların Türkiye'de faaliyet gösterme ilkelerine uyuyorlar mı, vergi veriyorlar mı vs. Bu yapı hukukta tanımlanan vakıf, dernek, şirket gibi tanımlardan hangisine giriyor? Yabancı şirketlerin, derneklerin, vakıfların Türkiye'de faaliyet göstermeleri için bazı şartları taşımaları gerekiyor. İzin almışlar mı, faaliyetlerini tescil ettirmişler mi?
2000 yılından bu yana faaliyet gösteren bu yapının İsrail gizli haberalma teşkilatı ile bir ilişkisi olabilir mi? Çünkü bu tür faaliyetler daha çok bu tip gizli teşkilatların başka ülkelerde örgütlenebilmeleri için buldukları 'sızma taktikleri'ni çağrıştırıyor! Mesela belli bir aşamaya gelen katılımcılar 'daha eğitici seminerler' için İsrail'e gönderiliyor mu?
Bu tür yapıların bir yabancı istihbarat örgütünün Türkiye'de örgütlenme biçimi olabileceğinden başka işin bir de bu 'seminerlere' katılanların psikolojilerinin bozulması boyutu var. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anabilimdalı'ndan Prof. Dr. Psikiyatri Uzmanı Kerem Doksat, bu 'seminerlere' katılıp kendisini 'tanrı' olarak gören' hastaları olduğunu söylüyor. Doksat, 'Adı din olmayan ama bir dinden bekleyecekleri her şeyi insanlara veren bir yandan da onları sıkmayan 'ultra modern' bir sistemden söz ediyor: 'Klasik 'uyu uyu' değil, tam bir beyin yıkama... Oradan paçayı zor kurtaran hastalarım var. Kafayı yemek üzereyken bana geldiler, onun için bütün aşamaları gayet iyi biliyorum. Bunlar adı din olmayan bir din satıyorlar... Din konseptini klasik alışageldiğimiz çizgisinden çıkarıp arayış içindeki insanlara satıyorlar. Bir hastamın ciddi paranoid problemleri vardı. Prisma'ya girmiş. Bana geldiğinde hezeyanlar geliştirmeye başlamıştı. Kendisinin tanrı olduğunu düşünüyordu. Böyle dengesiz insanların kayma riski var. Diğer hastalarım da orada yaşadıkları şeylerden, özellikle birtakım ilişkilere girip, ağır travmalar yaşayıp sonra da ben ne yaptım diye pişmanlık duyan evli barklı kişiler...'
Bir toplum bu kadar mı yabancı zararlı etkilere açık bırakılır? Bir mevlit toplantısını bile tarikat faaliyeti diye basıp insanları tutuklayan, arazilerini gasp eden, yetiştirdiği hayvanlarına bile el koyan jandarma polis acaba bu tür yapılara karşı reflekslerini mi kaybetti? Halkımızın özellikle paraya gark olmuş ancak içi boşalmış, bu yüzden her türlü dış etkiye açık insanları tuzağa düşüren yabancı kurumlar neden incelemeye tabi tutulmaz? Yoksa üniversitelerdeki başörtülü kızları izlemekten bunlara vakit bulamıyorlar mı?
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in 'Türkiye'ye yönelik' azarı neee kadar anlamlıydı değil mi? CHP'li Kemal DERVİŞ'in has dostu olan Mr.Wolf, gazeteci Cengiz Çandar'ın da ne derece kankası anladık. Kökeni itibariyle bir Brooklyn Yahudisi olan radikallerle-siyonistlerle bir arada büyüyen Wolfowitz; 'Siz Türkler, hemen bizden af dileyin ve şayet İran ile Suriye'i de işgal edersek bize yardım edeceğinizi açıklayın ancak o zaman sizi affedebiliriz, kendi politikanız olmayacak, Pentagon'dan verilen emirlerle hareket edeceksiniz' diye talimat gönderdi. Ben Wolfowitz'e hepiniz adına çook teşekkür ediyorum, sizi aynen bu üslupla ve de kelimelerle böyle biraz daha azarlarsa belki içinizde, çoook derinlerdeki 'Kuvay-ı Milliye-milli mücadele' ruhunuz ateşlenir, belki çok ciddi tehditler altında olduğumuzu-İran ve Suriye kadar 'VATANIMIZIN' da 'kapsama' alanına girdiğini fark edersiniz. Teşekkürler Mr. Wolf ve Mr.Çandar-Mr.Birand.
Ve asıl konumuzdayız, yukarıdakilerle de bağlantılı. Tehlike hiç sanmadığınız kadar yakın. Son birkaç yıldır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 'inanılmaz artışla mürit bulan' bir tarikatımsı yapıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Kimilerine göre adı 'din' olamayan, kimilerine göre mutluluğun altın anahtarına sizi sahip yapan bir 'öğreti' bu; değişik isimler altında faaliyet gösteriyorlar; 'PRİSMA GRUBU, Bülent Hanım ve kardeşlik derneği-SİRUS'a inananlar veya IŞIK İŞÇİLERİ...
Hepsinin felsefesi ortak; deizm. Tanrı var ama DİN yok. Ya da bütün dinlere aynı oranda yakınlık. 'Biz İslam-Müslümanlık ve Yahudiliği sentezledik, hepsine eşit oranda inanıyoruz veya
hiçbir dine inanmıyoruz sadece Tanrı'ya inanıyoruz' diyorlar. İstanbul-Ankara-Antalya-Bursa ve İZMİR'de inanılmaz bir yapılanma içindeler, çoğu para almıyor seminerler için, maksat sevgi kardeşliği!
Etraf işsiz, yetişmiş-orta-genç- yaşlı TÜRKLER'le dolu; bankacı, borsacı, uluslararası ilişkiler uzmanı, halkla ilişkilerci, reklamcı, sanatçı, yönetici, gazeteci, eski bürokrat işssiz BEYAZ TÜRKLER... Yüksek eğitimli, yüksek standartlarda yaşayıp, son krizler nedeniyle sınıf düşmüş, bu arada her şeyi yaşayıp- sahte ilişkiler içinde mutsuz olup içleri boşalmış, mensubu oldukları İslam dininde cevapları aramayı yobazlık gören bu BEYAZ TÜRKLER'İ 'hedef kitle yapan' milenyum tarikatlarının Türkiye'de onbinlerce müridi-inananı olmuş vaziyette. O kadar ünlü yüzler-medyatik isimler var ki tahmin edemezsiniz. Elektronik siteleri var; mesela ilk aklıma gelen www.lightworker.com mesela PRİSMA SEMİNERLERİ... Peki amaçları ne, bana göre hepsinin amaçları da ortak, felsefeleri de ortak, isimleri farklı ama mesajları aynı, daha dikkatle okuyunuz;
Süper güç aslında ABD veya bir başka ülke değildir, süper güç dünyanın en güçlü 50 şirketidir, bu 50 dev şirket geleceğin efendisidir, yeni dünya düzenini onlar belirliyor, Ortadoğu'nun yeni haritasını da, savaşları veya işgal edilecek yerleri de. SIGMA PROTOCOLU, okuyunuz,33. bölüm; Bu zenginler kendi aralarında dünyanın güç alanlarını paylaşmışlar, A) uzayı/gökyüzünü kontrol edenler... B) İletişim şirketleri C) . Enerji şirketleri diye devam ediyor. Ve hepsinin hedefi aynı; DÜNYA ÜZERİNDE EN GEÇ 2012'YE KADAR TEK PARA- TEK ANAYASA VE TEK DİNE GEÇMEK.
İşte yukarıdaki 'Prismalar, Bülent Hanım'ın kardeşlikleri, ışık işçileri adı her ne ise, Tanrı var- 3 din yok öğretisi 'bu hedefin 'DÜNYANIN TEK DİNİ OLACAK' maddesine hizmettir. Farklı dinlerde, arayış içindeki insanlarda ancak böyle 'ortak sevgi tarafı yaratıp' TEK bir yolda toplayabilirsiniz. Dinlerin yerine 'bu öğreti'. Bence birebir MİLLİ Güvenliğimizi ilgilendiren boyuttadır. Ve bu çalışmalar 'ülkemizin manevi kodlarını çözen, çok önemli, bir dış kaynaklı-zihinsel, manevi işgal operasyonudur.' Okur olmak yetmez, okuduğunuzu anlar olduğunuzu ispatlayın ve yazılı düşünün ey okur, bekliyorum.
Bu arada Azerbaycan Büyükelçiliği bir önceki yazımla ilgili (Aliyev çok ağır hasta yerine ABD'nin desteklediği Resul Guliyev geçebilir diye yazmıştım) açıklama gönderdi, 'Azerbaycan hiçbir ülkenin arka bahçesi değildir-olmayacak, yazdıklarınız gerçek değil' diyorlar. Bakalım zaman nelere gebe? !
Ayrıca bu tarz tarikatların deizm ile bir ilgisi yoktur.Tek amaçları kendilerini peygamber gibi gösterip paraları ceplerine indirmektir.
Üye olanların bu taikattan her hafta belli sayıda fasikülleri alıp insanlara bedava dağıttıklarını biliyorum.Bu tarikata üye olanların yapması gereken bir ödev.Ayrıca bu fasikülleri ödevlerini tamamlamak amaçlı önlerine gelene veremezler.Kendilerinin deyimi ile ancak o ışığı gördükleri insana yaklaşıp tarikatlarının genel bir tanıtımını yapmak zorundalar.Belli aylarda toplantıları olur.Dağıttıkları fasiküllere göz atma fırsatım oldu(ee hep josefk araştırmacı gazatecilik yapacak değil ya) Son derece uyanık bir tarikat olduğunu söyleyebilirim.İnsanların onlara katılımını sağlayacak bütün zayıf noktalarını kullanmışlar.Mevlana ve Atatürk gibi mesela...İlk önce müslüman bir tarikat olarak göstermeye çalışıyorlar kendilerini ama bazı sorularda açıklar veriyorlar.Mesela müslüman olmadığını söylediğinde gerçek yüzlerini gösterme cesareti bulup biz zaten üç din kitabının artık bu dünyada ki geçerliliğini yitirdiğini düşündüğümüz için varız diyebiliyorlar.Başlarındaki kadın onlar için peygamber.Kitaplarının onlar için kutsal olmasının göstergelerinden biri tek bir pragrafın bile ezberlenemeyeceğinin söylenmesi.Kitaplarına göz atarsanız neden tek bir pragrafın bile ezberlenemeyeceğini anlarsınız çünkü bir paragraf içine o kadar anlamsız ve içi boşaltılmış kelimeler doldurulmuş ki insanın o kadar saçmalığı insanın aklında tutması imkansız.Bu tarz içinde pis hilelerin döndüğü kitap olma değerini bile taşımayan safsataların yanında Kuran-ı Kerim Tevrat incil gibi Kitapların lafını etmek bile saçmalık olur.
Bu kadar şeyi nerden mi biliyorum çünkü bir tanıdığım bu tarikatın misyonerliğini yapıyor.Ne yazıkki bu tarz tarikatlar aklı başında ii insanların birşeylere sarılma ihtiyaçlarından çok ii faydalanıyorlar.
devletin ali menfaatleri dogrultusunda bazi seyleri afise ettigini düsündügüm yazarlar tarafindan gündeme getiriliyor..
demek ki devletimizin ali menfaatleri ile de uyusmuyuor..
devletin istihbarati yemin akit tanimaz...
27.06.2003 - 19:38
PRİSMA 1 TRİLYON VERGİ KAÇIRMIŞ... İSTANBUL DEFTERDARI KADİR BOY, PINAR ALTUĞ'UN BOŞANMASIYLA GÜNDEME GELEN PRİSMA ADLI ŞİRKETİN, İLK TESPİTLERE GÖRE 1 TRİLYON LİRA CİVARINDA VERGİ KAÇIRDIĞINI TAHMİN ETTİKLERİNİ BİLDİRDİ.
İstanbul Defterdarı Kadir Boy, Pınar
Altuğ'un boşanmasıyla gündeme gelen Prisma adlı şirketin, ilk
tespitlere göre 1 trilyon lira civarında vergi kaçırdığını tahmin
ettiklerini bildirdi.
Boy, düzenlediği basın toplantısında, son 3-4 gündür Medya Takip
Timi'nin yaptığı çalışma sonucunda 2000 yılında kurulan şirketin 2 bin
300 kişiye sözde eğitim verdiğini ve 3 bin 62 seans düzenlediğinin
belirlendiğini kaydetti.
Şirket adresinin 'ICY Prisma' adıyla Virjin Adaları'nda
bulunduğunu belirten Boy, şirketin Türkiye'deki mükellefinin Maslak
Vergi Dairesi'ne kayıtlı Jale Berkün adlı bir kadın olduğunu, hizmetli
olarak çalışan Berkün'ün sözde danışmanlık hizmeti verdiğinin kayıtlı
olduğunu bildirdi.
Üç gündür şirkete gelmeyen Jale Berkün'ün son 8 aydır mükellef
olarak görüldüğünü, ondan önce ise Fatma adlı bir kadının kaydı
bulunduğunu ifade eden Boy, 'Ondan öncesini bilmiyoruz.
Araştırıyoruz. Bu şahıslar bize göre naylon şahıslar. Asıl işi
yönlendiren, arkasında olan yabancı menşeili 3 kişi var. Bunu
çevredeki ve çalışan kişilerin ifadelerinden öğrendik. Şimdi bu 3
kişiye ait bütün para hareketlerini izliyoruz. Malvarlığı araştırması
ve tüm banka hesap hacizleri yapılıyor' dedi.
Kadir Boy, sözde eğitim verilen seansların 3 aşamalı olduğunu,5
gün süren ilk aşama 'prisma'nın 350 dolar, ikinci aşama
'rainbow'un 250 dolar ve üçüncü aşama 'arrow'un ise 790 dolar
ücret karşılığında verildiğini, eğitime katılanların sadece birinci
aşamasının ücretini şirketin İstanbul'daki banka hesabına
yatırdıklarını, alınan diğer paraların kaydının ise bulunmadığını
söyledi.
-MANKENLİK AJANSLARIYLA SEANS-
Defterdar Boy, İstanbul'daki hesaba ne kadar yatırıldığını tespit
etmek için bütün dökümü aldıklarını belirterek, yaptıkları denetimde
elden alınan paralara hiç fatura ödenmediğini ve ilk tespitlere göre 1
trilyon lira civarında vergi kaçağı bulunduğunu tahmin ettiklerini
bildirdi.
Şirkete ait tüm muhasebe belgelerine el koyduklarınıaktaran Boy,
tespitleri sonucunda suç unsurlarını ilgili mercilere ileteceklerini
kaydetti.
Boy, seansa katılanlar arasında tanınan bazı büyük şirket
çalışanlarının da bulunduğuna dikkat çekerek, 'Bu şirket
çalışanlarının neden geldiğini bilmiyoruz. Ancak kendi faaliyet konusu
olmadığı halde, vergiden kaçırmak için eğitim gideri göstermek
amacıyla çalışanların buraya gönderildiğini tahmin ediyoruz. Eğer
böyle olduğu halde kayıtlarda gider olarak yazılmışsa, bunun tamamını
reddedeceğiz' diye konuştu.
Prisma'nın İstanbul dışında, başta İzmir olmak üzere diğer illerde
de seanslar düzenlediği duyumunu aldıklarını belirten Boy, kağıt
üzerinde görülen 3 aşama dışında genellikle dağ evleri ve otellerde de
4. seans düzenledikleri yönünde iddialar bulunduğunu kaydetti.
Kadir Boy, Prisma'nın Maslak'taki merkezinde yaptıkları
denetimlerde, seansların bazı mankenlik ajanslarıyla birlikte
yapıldığı yönünde bilgi edindiklerini ve 250 metrekarelik dairede
torbalar içinde maddeler bulunduğunu kaydetti.
Pınar Altuğ'un boşanma haberleri ile Türkiye, sosyete içinde faaliyet gösteren ve kimilerine göre tarikat, kimilerine istihbarat, kimilerine göre de bir tür yeraltı camiası olan 'Prisma' ile tanıştı.
Pınar Altuğ gibi insanların boşanması ya da evlenmesi sürpriz kabul edilebilecek bir olay olmamalı. Ama Televizyon denen olduğundan farklı gösterme cihazı ila oluşturulan imajlarla toplum bu insanların yaşam biçimleri ile gereğinden fazla alakadar oluyor. Zaten 'Çocuklar Duymasın' adlı dizide 'Meltem'in rolü' sürekli kocasından boşanmak çabası içinde olan bir kadın tipini oynamak. Hemen her bölüm de ya da iki bölümden birinde mutlaka psikoloğuna gidip kocasını şikayet eden ve 'Artık dayanamayacağım doktor, boşanmak istiyorum' diyen bir kadını oynayan Meltem gerçek hayatta da boşanma ile yüz yüze geldi. Meltem'in gerçek hayatta yaptığı bir başka şeyi 'boşanma' haberleri vesilesi ile öğrendik. O 'Prisma' adlı bir tür tarikat'a devam ediyormuş!
Pınar Altuğ'un boşanmasından ziyade biz gazeteciler Prisma adı verilen bu ne olduğu pek belli olmayan, hukuk içinde bir tanımını yapamayacağımız 'Prisma' adı verilen yapıya dikkatlerimizi yöneltmeliyiz.
Şundan eminim, mesela Pınar Altuğ, kaynağını İsrail'den alan 'Prisma' adlı 'tarikat' yerine herhangi bir 'islami tarikat' ile ilişki içinde olsaydı ve bu ortaya çıksaydı, şimdi olup bitenlerden çok daha fazla şey olmuştu! Söz konusu seminerlerin verildiği binalar basılmış, insanlar tutuklanmış, maliye ortada şirket varsa defterlerine el koymuştu.
Emniyet'in refleksleri islam'a yönelik daha hızlı çalışıyor. Nedir bu yapı, neden gizli çalışıyorlar, yabancı derneklerin ve kuruluşların Türkiye'de faaliyet gösterme ilkelerine uyuyorlar mı, vergi veriyorlar mı vs. Bu yapı hukukta tanımlanan vakıf, dernek, şirket gibi tanımlardan hangisine giriyor? Yabancı şirketlerin, derneklerin, vakıfların Türkiye'de faaliyet göstermeleri için bazı şartları taşımaları gerekiyor. İzin almışlar mı, faaliyetlerini tescil ettirmişler mi?
2000 yılından bu yana faaliyet gösteren bu yapının İsrail gizli haberalma teşkilatı ile bir ilişkisi olabilir mi? Çünkü bu tür faaliyetler daha çok bu tip gizli teşkilatların başka ülkelerde örgütlenebilmeleri için buldukları 'sızma taktikleri'ni çağrıştırıyor! Mesela belli bir aşamaya gelen katılımcılar 'daha eğitici seminerler' için İsrail'e gönderiliyor mu?
Bu tür yapıların bir yabancı istihbarat örgütünün Türkiye'de örgütlenme biçimi olabileceğinden başka işin bir de bu 'seminerlere' katılanların psikolojilerinin bozulması boyutu var. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anabilimdalı'ndan Prof. Dr. Psikiyatri Uzmanı Kerem Doksat, bu 'seminerlere' katılıp kendisini 'tanrı' olarak gören' hastaları olduğunu söylüyor. Doksat, 'Adı din olmayan ama bir dinden bekleyecekleri her şeyi insanlara veren bir yandan da onları sıkmayan 'ultra modern' bir sistemden söz ediyor: 'Klasik 'uyu uyu' değil, tam bir beyin yıkama... Oradan paçayı zor kurtaran hastalarım var. Kafayı yemek üzereyken bana geldiler, onun için bütün aşamaları gayet iyi biliyorum. Bunlar adı din olmayan bir din satıyorlar... Din konseptini klasik alışageldiğimiz çizgisinden çıkarıp arayış içindeki insanlara satıyorlar. Bir hastamın ciddi paranoid problemleri vardı. Prisma'ya girmiş. Bana geldiğinde hezeyanlar geliştirmeye başlamıştı. Kendisinin tanrı olduğunu düşünüyordu. Böyle dengesiz insanların kayma riski var. Diğer hastalarım da orada yaşadıkları şeylerden, özellikle birtakım ilişkilere girip, ağır travmalar yaşayıp sonra da ben ne yaptım diye pişmanlık duyan evli barklı kişiler...'
Bir toplum bu kadar mı yabancı zararlı etkilere açık bırakılır? Bir mevlit toplantısını bile tarikat faaliyeti diye basıp insanları tutuklayan, arazilerini gasp eden, yetiştirdiği hayvanlarına bile el koyan jandarma polis acaba bu tür yapılara karşı reflekslerini mi kaybetti? Halkımızın özellikle paraya gark olmuş ancak içi boşalmış, bu yüzden her türlü dış etkiye açık insanları tuzağa düşüren yabancı kurumlar neden incelemeye tabi tutulmaz? Yoksa üniversitelerdeki başörtülü kızları izlemekten bunlara vakit bulamıyorlar mı?
[email protected]
ÇOK TEHLİKELİ BİR TARİKAT
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in 'Türkiye'ye yönelik' azarı neee kadar anlamlıydı değil mi? CHP'li Kemal DERVİŞ'in has dostu olan Mr.Wolf, gazeteci Cengiz Çandar'ın da ne derece kankası anladık. Kökeni itibariyle bir Brooklyn Yahudisi olan radikallerle-siyonistlerle bir arada büyüyen Wolfowitz; 'Siz Türkler, hemen bizden af dileyin ve şayet İran ile Suriye'i de işgal edersek bize yardım edeceğinizi açıklayın ancak o zaman sizi affedebiliriz, kendi politikanız olmayacak, Pentagon'dan verilen emirlerle hareket edeceksiniz' diye talimat gönderdi. Ben Wolfowitz'e hepiniz adına çook teşekkür ediyorum, sizi aynen bu üslupla ve de kelimelerle böyle biraz daha azarlarsa belki içinizde, çoook derinlerdeki 'Kuvay-ı Milliye-milli mücadele' ruhunuz ateşlenir, belki çok ciddi tehditler altında olduğumuzu-İran ve Suriye kadar 'VATANIMIZIN' da 'kapsama' alanına girdiğini fark edersiniz. Teşekkürler Mr. Wolf ve Mr.Çandar-Mr.Birand.
Ve asıl konumuzdayız, yukarıdakilerle de bağlantılı. Tehlike hiç sanmadığınız kadar yakın. Son birkaç yıldır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 'inanılmaz artışla mürit bulan' bir tarikatımsı yapıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Kimilerine göre adı 'din' olamayan, kimilerine göre mutluluğun altın anahtarına sizi sahip yapan bir 'öğreti' bu; değişik isimler altında faaliyet gösteriyorlar; 'PRİSMA GRUBU, Bülent Hanım ve kardeşlik derneği-SİRUS'a inananlar veya IŞIK İŞÇİLERİ...
Hepsinin felsefesi ortak; deizm. Tanrı var ama DİN yok. Ya da bütün dinlere aynı oranda yakınlık. 'Biz İslam-Müslümanlık ve Yahudiliği sentezledik, hepsine eşit oranda inanıyoruz veya
hiçbir dine inanmıyoruz sadece Tanrı'ya inanıyoruz' diyorlar. İstanbul-Ankara-Antalya-Bursa ve İZMİR'de inanılmaz bir yapılanma içindeler, çoğu para almıyor seminerler için, maksat sevgi kardeşliği!
Etraf işsiz, yetişmiş-orta-genç- yaşlı TÜRKLER'le dolu; bankacı, borsacı, uluslararası ilişkiler uzmanı, halkla ilişkilerci, reklamcı, sanatçı, yönetici, gazeteci, eski bürokrat işssiz BEYAZ TÜRKLER... Yüksek eğitimli, yüksek standartlarda yaşayıp, son krizler nedeniyle sınıf düşmüş, bu arada her şeyi yaşayıp- sahte ilişkiler içinde mutsuz olup içleri boşalmış, mensubu oldukları İslam dininde cevapları aramayı yobazlık gören bu BEYAZ TÜRKLER'İ 'hedef kitle yapan' milenyum tarikatlarının Türkiye'de onbinlerce müridi-inananı olmuş vaziyette. O kadar ünlü yüzler-medyatik isimler var ki tahmin edemezsiniz. Elektronik siteleri var; mesela ilk aklıma gelen www.lightworker.com mesela PRİSMA SEMİNERLERİ... Peki amaçları ne, bana göre hepsinin amaçları da ortak, felsefeleri de ortak, isimleri farklı ama mesajları aynı, daha dikkatle okuyunuz;
Süper güç aslında ABD veya bir başka ülke değildir, süper güç dünyanın en güçlü 50 şirketidir, bu 50 dev şirket geleceğin efendisidir, yeni dünya düzenini onlar belirliyor, Ortadoğu'nun yeni haritasını da, savaşları veya işgal edilecek yerleri de. SIGMA PROTOCOLU, okuyunuz,33. bölüm; Bu zenginler kendi aralarında dünyanın güç alanlarını paylaşmışlar, A) uzayı/gökyüzünü kontrol edenler... B) İletişim şirketleri C) . Enerji şirketleri diye devam ediyor. Ve hepsinin hedefi aynı; DÜNYA ÜZERİNDE EN GEÇ 2012'YE KADAR TEK PARA- TEK ANAYASA VE TEK DİNE GEÇMEK.
İşte yukarıdaki 'Prismalar, Bülent Hanım'ın kardeşlikleri, ışık işçileri adı her ne ise, Tanrı var- 3 din yok öğretisi 'bu hedefin 'DÜNYANIN TEK DİNİ OLACAK' maddesine hizmettir. Farklı dinlerde, arayış içindeki insanlarda ancak böyle 'ortak sevgi tarafı yaratıp' TEK bir yolda toplayabilirsiniz. Dinlerin yerine 'bu öğreti'. Bence birebir MİLLİ Güvenliğimizi ilgilendiren boyuttadır. Ve bu çalışmalar 'ülkemizin manevi kodlarını çözen, çok önemli, bir dış kaynaklı-zihinsel, manevi işgal operasyonudur.' Okur olmak yetmez, okuduğunuzu anlar olduğunuzu ispatlayın ve yazılı düşünün ey okur, bekliyorum.
Bu arada Azerbaycan Büyükelçiliği bir önceki yazımla ilgili (Aliyev çok ağır hasta yerine ABD'nin desteklediği Resul Guliyev geçebilir diye yazmıştım) açıklama gönderdi, 'Azerbaycan hiçbir ülkenin arka bahçesi değildir-olmayacak, yazdıklarınız gerçek değil' diyorlar. Bakalım zaman nelere gebe? !
[email protected]
[email protected]
Yazı giriş tarihi - saati: 09.05.2003 - 10:49