'İngiliz sanat tarihçici ve yazar John Ruskin, The Seven Lamps of Architecture (Mimarlığın Yedi Lambası) adlı kitabının 'Hafıza' kısmında pitoresk güzellik hakkında kafa yorerken, bu çeşit mimari güzelliğin niyet edilmiş, planlanmış asıl klasik güzellikten farklarından birinin 'rastlantısallığı' olduğunu söyler. Etimolojik olarak 'resim gibi' anlamına gelen pitoresk, bu bakış aşısına göre, bir mimari manzarada, söz konusu yapıların tasarlanırken düşünülmüş güzellik neden ve merkezlerinden uzakta bir yerde belirir. Ruskin için bu yüzden pitoresk güzellik, bir srsrin yapılmasından yüzyıllar sonra, onun etrafında beliren sarmaşıklar, otlar, bitkiler ve doğanın diğer uzantılarıyla (dalgalar, deniz, kayalar, hatta bulutlar da olabilir) kaynaşmasından oluşur. Bir binayı ilk yapıldığı şekilde ve görmemizin istendiği gibi değil, bambaşka bir şekilde seyrederken ortaya çıkan raslantısal güzelliktir söz konusu olan...'
'Yani Süleymaniye Camii'ne, bütün hatlarını, kubbeden aşağı hacımların zarafetle inişini, yan kubbeciklerinin açılışını, duvarlarının ve boşluklarının oranını, ağırlık kulelerinin ve küçük kemerciklerinin bir müzük parçasında olacağı gibi çıkardığı karşı seslerin, yapının tepeye ve araziye oturuşunu, beyazlığının kubbelerindeki kurşunun sadeliğini içimde hissederek baktığımda bu güzellikten aldığım tat, pitores bir manzaradan alınan tat değildir. Çünkü yapılışından dört yüzyıl sonra da olsa, Süleymaniye Camii'ne bakarken, yapıyı hala ilk yapıldığı bütünlük ve amaç içerisinde ve görülmesinin istendiği gibi seyrederim. İstanbul'un yalnız siluetinin değil, manzarasının gucu de Süleymaniye'den başka Ayasofya, Yavuz Sultan Selim, Beyazıt gibi sehrin kalbinde yer alan selatin camiileri (sultan camileri) denen pek çok eski ve güçlü yapının hala yapıldıkları zamanki güzellik fikriyle ışıldamalarından kaynaklanır. Bu yapıların olsa olsa bir sokak aralığından ya da incir ağaçlarıyla kaplı bir yokuştan, denizin ışık oyunlarıyla bir parçası gözüktüğüğ vakit alacağı tada, pitoresk bir güzellik diyebiliriz.'
'İngiliz sanat tarihçici ve yazar John Ruskin, The Seven Lamps of Architecture (Mimarlığın Yedi Lambası) adlı kitabının 'Hafıza' kısmında pitoresk güzellik hakkında kafa yorerken, bu çeşit mimari güzelliğin niyet edilmiş, planlanmış asıl klasik güzellikten farklarından birinin 'rastlantısallığı' olduğunu söyler. Etimolojik olarak 'resim gibi' anlamına gelen pitoresk, bu bakış aşısına göre, bir mimari manzarada, söz konusu yapıların tasarlanırken düşünülmüş güzellik neden ve merkezlerinden uzakta bir yerde belirir. Ruskin için bu yüzden pitoresk güzellik, bir srsrin yapılmasından yüzyıllar sonra, onun etrafında beliren sarmaşıklar, otlar, bitkiler ve doğanın diğer uzantılarıyla (dalgalar, deniz, kayalar, hatta bulutlar da olabilir) kaynaşmasından oluşur. Bir binayı ilk yapıldığı şekilde ve görmemizin istendiği gibi değil, bambaşka bir şekilde seyrederken ortaya çıkan raslantısal güzelliktir söz konusu olan...'
Orhan Pamuk/ İstanbul Hatıralar ve Şehir
'Yani Süleymaniye Camii'ne, bütün hatlarını, kubbeden aşağı hacımların zarafetle inişini, yan kubbeciklerinin açılışını, duvarlarının ve boşluklarının oranını, ağırlık kulelerinin ve küçük kemerciklerinin bir müzük parçasında olacağı gibi çıkardığı karşı seslerin, yapının tepeye ve araziye oturuşunu, beyazlığının kubbelerindeki kurşunun sadeliğini içimde hissederek baktığımda bu güzellikten aldığım tat, pitores bir manzaradan alınan tat değildir. Çünkü yapılışından dört yüzyıl sonra da olsa, Süleymaniye Camii'ne bakarken, yapıyı hala ilk yapıldığı bütünlük ve amaç içerisinde ve görülmesinin istendiği gibi seyrederim. İstanbul'un yalnız siluetinin değil, manzarasının gucu de Süleymaniye'den başka Ayasofya, Yavuz Sultan Selim, Beyazıt gibi sehrin kalbinde yer alan selatin camiileri (sultan camileri) denen pek çok eski ve güçlü yapının hala yapıldıkları zamanki güzellik fikriyle ışıldamalarından kaynaklanır. Bu yapıların olsa olsa bir sokak aralığından ya da incir ağaçlarıyla kaplı bir yokuştan, denizin ışık oyunlarıyla bir parçası gözüktüğüğ vakit alacağı tada, pitoresk bir güzellik diyebiliriz.'
Orhan Pamuk/ İstanbul Hatıralar ve Şehir