Bir pencere, bakmaya Bir pencere, duymaya Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan. Yalnızlığın küçücük ellerini Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla Dolduran bir pencere Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine Bir pencere, yeter bana.. Furuğ Ferruhzad
Pencereler sabaha karşı mıydı bilmiyorum belki de gece yarısı bilmiyorum odamın içindeydi yıldızlar ve gece kelebekleri gibi çırpınıyorlardı camlarınızda ben onlara dokunmaktan çekinerek açtım sizi pencereler salıverdim yıldızları geceye aydınlık sınırsız hür geceye yapma ayların geçtiği geceye
Bir taş attım pencereye tık dedi Anası çıktı kızım evde yok dedi vıyyy vıyyyy İnanmazsan gel yukarı bak dedi armut dalda kız balkonda sallanır vıyy vıyyy....
sanırsam cip telifonları icat edilemden önce haberleşme böleydi.
evlerin şekillerine göre pencereler değişik.bir taktırdığın pencereyi değiştirmek de zor.insanlar ev.pencereler görüşleri.şekil şekil.kimi çatı katındaymışcasına daracık bir küçük yuvarlak ki sadece göğü görebiliyo.dünyası yalnız o gökten ibaret.sorsan dünya nasıl biyer? anlatır sana: işte mavi bir boşluk.arada beyaz küme küme hareketli pamuk gibi şeyler geçiyoo sonra yavaşça o mavi koyulaşıyoo ve kararıyo ardından bakınca dikkatle o karanlıkta küçük parlak ışıklar görüyosun.işte dünya bu.
sonra bir başkası.tavandan tabana bir penceresi var adamın.soruyorsun görüğün dünyayı anlatsana bana.başlıyor anlatmaya: mavi bir gök..yemyeşil derin vadiler,aralarından akan nehirler,az ötemizde bizim gibi evler,çimenler üzerine hoplayan minik tavşanlar ve daha bir sürü ayrıntı..
ee?
o da dünya bu da dünya...
ama işte pencere kardeşim :)))) fark orda.anlattığın herşey senin pencerenin ebatları hakkında bilgi veriyor.kurduğun cümleler penceren kadar.gördüğün ve idrak ettiklerin de penceren kadar.
Gözlerimi açtığımda pencerenin kenarında, karşı binanın çatısında kanatlarını açmış, yağan yağmurla duş yapan bir kuşla karşılaşıyorum. Daha da artan sağanak yağmura aldırış etmiyor. İçimde bir an bir inkılap doğuyor. Delicesine sağanak yağmurun altında koşmak. Kime mi, neye mi, niçin mi? Hiç düşünmeden yokluğa, meçhule...
Güngiren.
Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana..
Furuğ Ferruhzad
Pencereler
sabaha karşı mıydı bilmiyorum
belki de gece yarısı
bilmiyorum
odamın içindeydi yıldızlar
ve gece kelebekleri gibi
çırpınıyorlardı camlarınızda
ben onlara dokunmaktan çekinerek
açtım sizi pencereler
salıverdim yıldızları geceye
aydınlık sınırsız hür geceye
yapma ayların geçtiği geceye
Nazım Hikmet Ran
Manzaradan değildi cam kenarını sevmesi.
Yanında bir insan az olması demekti.
Öğreniyordu..
Ne kadar az, o kadar iyi...!
Pencerem boşluğa açılır,göremem gidişini..
Ve el sallıyamam sana..
Olmadığın zamanlara bakıyorum da,
Herşey şimdi tepetaklak...
Pencerenin anlamını ne siz sorun... Ne ben söyleyeyim...
Derin mevzu :))
bir ev istiyorum,bir ev ve dışarıya bakabileceğim bir pencere..
öle diyor yanal zayed-4 yaşında--filistinli
ahh bi arap kızı bakmadı gitii bana ne bahstsız biriyimm
Yeter ki gün eksilmesin PENCEREMDEN
tual
GÖZ (kalp ruh akıl)
kör/ sağlıklı
Pencere donatmakla bitmiyor ki iş..onemli olan o pencereden neyi ne kadar gorebildiğin..
duvara karşı/ manzaraya karşı
ferah/sıkıntılı
içeriye bakılan/dışarıya bakılan
perdeli/perdesiz
enstruman
bülent ortaçgil-fikret kızılok un enfes albümü-pencere önü çiçeği-geldi aklıma yaw.......ne albüm yahu...bastan sona müthiş....
Bir taş attım pencereye tık dedi
Anası çıktı kızım evde yok dedi vıyyy vıyyyy
İnanmazsan gel yukarı bak dedi
armut dalda kız balkonda sallanır vıyy vıyyy....
sanırsam cip telifonları icat edilemden önce haberleşme böleydi.
evlerin şekillerine göre pencereler değişik.bir taktırdığın pencereyi değiştirmek de zor.insanlar ev.pencereler görüşleri.şekil şekil.kimi çatı katındaymışcasına daracık bir küçük yuvarlak ki sadece göğü görebiliyo.dünyası yalnız o gökten ibaret.sorsan dünya nasıl biyer? anlatır sana:
işte mavi bir boşluk.arada beyaz küme küme hareketli pamuk gibi şeyler geçiyoo sonra yavaşça o mavi koyulaşıyoo ve kararıyo ardından bakınca dikkatle o karanlıkta küçük parlak ışıklar görüyosun.işte dünya bu.
sonra bir başkası.tavandan tabana bir penceresi var adamın.soruyorsun görüğün dünyayı anlatsana bana.başlıyor anlatmaya:
mavi bir gök..yemyeşil derin vadiler,aralarından akan nehirler,az ötemizde bizim gibi evler,çimenler üzerine hoplayan minik tavşanlar ve daha bir sürü ayrıntı..
ee?
o da dünya bu da dünya...
ama işte pencere kardeşim :)))) fark orda.anlattığın herşey senin pencerenin ebatları hakkında bilgi veriyor.kurduğun cümleler penceren kadar.gördüğün ve idrak ettiklerin de penceren kadar.
geniş pencereler dilerim :)
Gözlerimi açtığımda pencerenin kenarında,
karşı binanın çatısında kanatlarını açmış,
yağan yağmurla duş yapan bir kuşla karşılaşıyorum.
Daha da artan sağanak yağmura aldırış etmiyor.
İçimde bir an bir inkılap doğuyor.
Delicesine sağanak yağmurun altında koşmak.
Kime mi, neye mi, niçin mi? Hiç düşünmeden yokluğa, meçhule...
bir açık pencere bulsam, çekip gideceğim.
pencereler onunde cürürken
senden kalan cicwekler hayalin
gözlerimin onunde
bize agliyorum...
dünya penceremiz Göz
tual... ;)
fuarı 6-9 nisan'da CNR yeşilköy'de..
Gök ya da deniz olmalı...
Selam verenlere selam olsun :))
Görmek istediğin kadarını görebildiğin yer...
evimin penceresini açınca ben; istanbul mu havalanacak,evim mi? ? ?
Gözlerimi hayata yanaştırdığım liman...