Tarihi, Hun ve Oğuz Türklerine kadar uzanır. Türklerin dünya mutfağına kazandırdığı lezzetlerdendir. Uzun yolcukluklara çıkarken besleyici; tuzlanmış sığır eti alırlar, bacaklarının arasında sıkıştırarak giderlermiş. O uzun yolculuğun sonunda da sığır(vb.) eti pastırma şeklini alırmış.
pastirma kayseriyi ve kayserili oldugumu cagristiriyor.. koktugu icin yiyemedigim sey.. her ne kadar distai cemenini yemesem de yedikten bir hafta sonra dahi terimde kokan sey ama pisirilince kokusunun azaldigini da ekleme gerek.. zaten cok da pahali ya.. heryerinki de yenmez..
Reşat Nuri GÜNTEKİN'in 'Yaprak Dökümü' romanında aile ekonomik darbogaza girdiğinde evde yiyecek bir sey olmadıgı için pastırma yemek zorunda kalmışlardı..
kayseride yoğun olarak üretilen ve tüketilen yiyecek ilk defa yemek isteyen biri kasaba giderse abi 2 kilo ver bakayım ordan bana yağsızlarından derse kasada don-gömlek kalmayı göze almıştır farkında olmadan! ! ! !
Orta çağda yaşayan Romalılardan Avrupa’ya akın eden Hun Türklerinin pastırmayı bir yiyecek maddesi olarak kullandıklarını öğreniyoruz yine Romalı bir yazar olan Waber Baldamus, Antalyalı Amianus MS 273-275 yıllarında yazmış olduğu eserinde Türklerin et ürünleri ile ilgili yiyecek alışkanlıklarından bahsettiği bildirilmektedir.Bugün bile Macar müzelerinde sergilemekte olan Hunlara ait iki cepli eyerlerinden öğreniyoruz ki kurumuş etler atın baldırına ve vücuduna değmemektedir. Orta Asya’dan batıya akın eden Türk Hun süvarilerinin eyerlerinin çantalarını dolduran kuru et konservesi,Anadolu’ya gelerek yerleşen Oğuz Türklerin de pastırmacılığın bulunması ve günümüze kadar gelmesi bugün Orta Asya bozkırlarında yaşayan göçebe Türklerin sonbaharda kışa hazırlık olarak tuzlu,kuru ve dumanlı et konserveleri yapmaları bu sanatın orta Asya dan geldiğini göstermektedir.Hayvanlarının iyi şekilde ıslah etmiş ve bir çok yeni ırklar meydana getirmiş olan Türkler hiç şüphesiz ki bunlarında etinden en iyi şekilde istifade etmesini bilen insanlardır.Kayseri’de Pastırmacılık ise Orta Asya dan gelen Türklerin etkisiyle başlamış ve zamanla daha da gelişmiştir 1611-1682 yılları arasında yaşamış olan ünlü Seyyah Evliya Çelebi,Seyahatname isimli eserinde “..lahm-ı kadit namı ile şöhret bulan kimyonlu sığır pastırması ve miskli (güzel kokulu) et sucuğu bir tarafta yoktur.” diye belirtmektedir.
Bir cok baharatin arasina inekten kesme etler atiliyor.. Aylarca üzerine agirlik konmus vaziyette o yogun baharatin icinde bekletiliyor. Sonra cikartilip üzerine çemen sürülerek kurumaya birakiliyor.. ardindan ince dilimler halinde kesilerek servis yapilip afiyetle yeniyor....
Tarihi, Hun ve Oğuz Türklerine kadar uzanır.
Türklerin dünya mutfağına kazandırdığı lezzetlerdendir.
Uzun yolcukluklara çıkarken besleyici; tuzlanmış sığır eti alırlar, bacaklarının arasında sıkıştırarak giderlermiş. O uzun yolculuğun sonunda da sığır(vb.) eti pastırma şeklini alırmış.
Kayseri pastırması meşhurdur.
pastirma kayseriyi ve kayserili oldugumu cagristiriyor.. koktugu icin yiyemedigim sey.. her ne kadar distai cemenini yemesem de yedikten bir hafta sonra dahi terimde kokan sey ama pisirilince kokusunun azaldigini da ekleme gerek.. zaten cok da pahali ya.. heryerinki de yenmez..
neden o kadar pahalı ya..!
Reşat Nuri GÜNTEKİN'in 'Yaprak Dökümü' romanında aile ekonomik darbogaza girdiğinde evde yiyecek bir sey olmadıgı için pastırma yemek zorunda kalmışlardı..
En kötüsü iğrenci BEŞLER marka
Tek kelime ile iğrenç...
:-)))))))) ......KAYSERİ............
Kayserinin ünlü yemeği
kayserili her şeyden pastırma yapar at eşek kedi.....o yüzden sokak hayvanları pek bulunmaz
şaka tabi
bir dilim pastırmanın 500.000 TL civarında olduğunu...
kayseride yoğun olarak üretilen ve tüketilen yiyecek
ilk defa yemek isteyen biri kasaba giderse abi 2 kilo ver bakayım ordan bana yağsızlarından derse
kasada don-gömlek kalmayı göze almıştır farkında olmadan! ! ! !
Orta çağda yaşayan Romalılardan Avrupa’ya akın eden Hun Türklerinin pastırmayı bir yiyecek maddesi olarak kullandıklarını öğreniyoruz yine Romalı bir yazar olan Waber Baldamus, Antalyalı Amianus MS 273-275 yıllarında yazmış olduğu eserinde Türklerin et ürünleri ile ilgili yiyecek alışkanlıklarından bahsettiği bildirilmektedir.Bugün bile Macar müzelerinde sergilemekte olan Hunlara ait iki cepli eyerlerinden öğreniyoruz ki kurumuş etler atın baldırına ve vücuduna değmemektedir. Orta Asya’dan batıya akın eden Türk Hun süvarilerinin eyerlerinin çantalarını dolduran kuru et konservesi,Anadolu’ya gelerek yerleşen Oğuz Türklerin de pastırmacılığın bulunması ve günümüze kadar gelmesi bugün Orta Asya bozkırlarında yaşayan göçebe Türklerin sonbaharda kışa hazırlık olarak tuzlu,kuru ve dumanlı et konserveleri yapmaları bu sanatın orta Asya dan geldiğini göstermektedir.Hayvanlarının iyi şekilde ıslah etmiş ve bir çok yeni ırklar meydana getirmiş olan Türkler hiç şüphesiz ki bunlarında etinden en iyi şekilde istifade etmesini bilen insanlardır.Kayseri’de Pastırmacılık ise Orta Asya dan gelen Türklerin etkisiyle başlamış ve zamanla daha da gelişmiştir 1611-1682 yılları arasında yaşamış olan ünlü Seyyah Evliya Çelebi,Seyahatname isimli eserinde “..lahm-ı kadit namı ile şöhret bulan kimyonlu sığır pastırması ve miskli (güzel kokulu) et sucuğu bir tarafta yoktur.” diye belirtmektedir.
Bir cok baharatin arasina inekten kesme etler atiliyor.. Aylarca üzerine agirlik konmus vaziyette o yogun baharatin icinde bekletiliyor.
Sonra cikartilip üzerine çemen sürülerek kurumaya birakiliyor.. ardindan ince dilimler halinde kesilerek servis yapilip afiyetle yeniyor....