Orhan Veli’yi severim.Bana şiiri,hatta okumayı sevdiren mübarek insandır O. Ben,O’nun eski biçimli şiirlerine bayılıyorum asıl.Hakikaten muazzam şiirler bunlar. Mesela “Zeval” adlı şu şiirine bir bakın,ne san’atkârane bir şeydir:
Örtüldü hafızanın örtüsü Tasalarımın bittiği yerde. Yükseliyor şimdi perde perde 'Geri gelen saadet' türküsü
Devri tamam oldu pervanenin Gökten bir beklediğim kalmadı. Tükendi artık içimde tadı Yıldızlı küreler düşünmenin.
Ne çıkar karşıma çıksa ecel Bu boşluk ondan daha mi iyi? Başka bir alemden beklediği Olmayan kula zeval ne güzel!
Beklememek beter beklemeden; Geldi yolunu gözlediğim yar. Al bu başı sen artık ey rüzgar Ve sus artık, sus artık ey beden!
Not:Orhan Veli,belediye çukuruna düşmüş ve o anda ölmemiştir.Sizleri temin ederim,O’nun ölümünün sebebi çukurdan çok,doktorlardır. Evet,belediye çukuruna düşmüştür.Hastahaneye kaldırılan Orhan’a doktorlar “alkolik” teşhisi koymuş ve geri yollamışlardır. Sabah,bir arkadaşının yanına,kahvaltıya giden Orhan Veli,aniden bayılmıştır. Yine hastaneye kaldırılan Orhan Veli’nin,dün gece beyin kanaması geçirdiği anlaşılmıştır.
müşfik kenter in sesinden dinleyipte hayran kalmamak ne mümkün............müşfik baba hayat vermiş yeniden orhan veli ye.........agzına saglık........on yıldır sıkılmadan bıkmadan dinlenen bir şiir kasedi yaptıgı için kendisine bilhassa tesekkürü borç bilirim.............istanbul un orta yeri sinema,garipligim mahzunlugum duyurmayın anama.......
ne kafiye var ne sistem ne de düzen şiirlerinde :) oohh yan gelip yatarak şiir yazıyor havası var.gevşek bir yaradılış bünyesi sanki. ama kelimelerinin bi armonisi var ki okuyoruz zevkle hala.
istanbulu dinliyorum gözlerim kapalı dedirtir her adımda.
sonra klasiği halini almış dizeleri geliverir: ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda. dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle? bilmezdim şarkıların bu kadar güzel kelimelerinse kifayetsiz olduğunu... bu derde düşmeden önce ..diye gidiyo
okuyun işte. görün. düzensiz intizamsız ama felaket bi ahenk hakim.
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş. Açsam rüzgara yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. Bir limanda, büyük ve beyaz... Mercan adalarda bir liman.. Beyaz bulutların ardından Gelse altın ışıklı bir yaz. Doldursa içimi orada Baygın kokusu iğdelerin. Bilmese tadını kederin Bu her alemden uzak ada. Konsa rüya dolu köşkümün Çiçekli dalına serçeler. Renklerle çözülse geceler, Nar bahçelerinde geçse gün. Her gün aheste mavnaların Görsem açıktan geçişini Ve her akşam dizilişini Ufukta mermer adaların. Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak. Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş. Versem kendimi bütün bütün Bir yelkenli olup engine; Kansam bir an güzelliğine Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli Kanık öleli kırk beş yıl olmuş. Nasıl olur! İnanasım gelmiyor.Orhan Veli, rakısına çok değer verirdi; Nazım Hikmet için açlık grevine girdiğimiz günlerde, avare avare dolaşırken bana demişti ki 'Rakı yok, meze yok, dolaş babam dolaş'. Bir gün de Oktay Rifat, çok içtiği için Orhan Veli'yi uyaracak olmuş, 'Böyle içersen, sonra kadınla yatamazsın' demiş; Orhan da elindeki kadehi göstererek, 'Ya bu daha güzelse? ' diye yanıtlamış onu. Orhan Veli bir şiirinde 'Ölünce biz de iyi adam oluruz' demişti, (ağlamak geliyor içimden) , iyi adamdı oysa. Anlamıyor değilim, ölüleri, iyi olsun kötü olsun, hayırla anma geleneğini şakaya almaktı niyeti böyle söylerken. Ama şundan içim rahat ki, yaşarken sevildi, hayranlık gördü, övüldü. Ama oralı olmadı, hiç övünmeğe girmedi. Orhan Veli çok duyguluydu, ama duygusal görünmekten hoşlanmazdı. Bütün arkadaşlığımız süresince ondan aldığım başlıca izlenim budur: kendini ele vermemek ve işi şakaya vurmak. Bütün zengin ruhlar böyledir; şaka, bu zenginlikten övünmemenin başlıca umarlarından biridir. Bu söylediklerimi, onun şiiri de kanıtlıyor bize.Öyle ki lirik olduğunu sandığımız (gerçekte öyle olduğu) şiirlerinde bile yalan söylemekten hoşlanır. 'Ben böyle mi olacaktım' adlı şiirini, aşık olduğu günlerde yazmıştı. Ama o şiirindeki, Çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım dizeleri düpedüz yalandır. Çünkü Orhan Veli salatayı hiç sevmezdi, yemezdi. Görüyor musunuz, burada da kendini saklıyor. Orhan Veli, bizim şiirimizin eşi bulunmaz dramatik şairidir.Orhan Veli klasik bir şairdir.
Ben Orhan veli için yazılmış bu şiiri okuyunca,moralimde bozuk olduğundan kendimi tutamamış ağlamıştım...İşte bu şiir, -MORG- Morgda açılınca kafatası Doktor beyler beyin gördüler İndirince tek kafesine neşteri Doktor beyler yürek gördüler Yürekte ne gördüler dersiniz Yürekte memleket gördüler Dünya gördüler Bir de dost gördüler Ama bu işde doktor beyler Doğrusu geç kaldılar Çok geç kaldılar... :(
Bizim en iyi şairimizdir.Onu anlatmaya kelimeler yetemez ancak be oktay akbal ın onun hakkındaki sözlerini tekrarlamak istiyorum..Hatırladığım kadarıyla. 'Belki de bir gün insanlar,gökyüzünü boyayanın Orhan veli olduğuna inanackalar ve bir sabah kirli gökyüzüne baktıklarında bu sabah Orhan tembellik etmiş diyecekler...'
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum.
öncelikle bir kaç şeyi belirteyim.. siyah 666 yanlış biliyor orhan veli 14 kasım 1950 de geçirdiği fenalık sonucu beyin kanamasından vefat etmiştir.. yani 17 kasım değil..
10 Kasım 1950'de Ankara'daki bir belediye çukuruna düşen Orhan Veli bu olayı önemsemez ve İstanbul'a döner. Bir kaç gün sonra, 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği sırasında fenalaşır. Hastaneye kaldırılır. Alkol zehirlenmesi teşhisini koyan doktorlar, bu doğrultuda tedavi uygularlar. Ancak saat 20.00'da komaya giren Orhan Veli, bütün çaba ve yanlış tedaviler sonucu saat 23.20'de, Cerrahpaşa'da....................
Ölümünün nedeni, 15 Kasım 1950 Çarşamba günü çıkan akşam gazetelerinde 'alkol yüzünden zehirlendi' olarak duyurulur. Ankara ve İstanbul radyolarının yanı sıra, Roma, Paris BBC ve Amerikanın Sesi radyoları da aynı anda tüm dünyaya duyururlar.
Oktay Akbal da bu haberi radyodan öğrendiğini söyler ki bakın kim duyurmuştur:
'Orhan Veli'nin ölümünü 14 Kasım 1950 akşamı Ankara Radyo'sundan, Dranas'ın ağzından duymuştum. O gün İstanbul'da ölmüş, Dranas da konuşmasında bunu hemen dinleyicilerine bildirmişti.'
16 Kasım günü Sanat Dostları Cemiyeti tarafından yüzünün mulajı (kalıbı) alınır, ardından otopsi yapılır. İşte asıl ölüm nedeni o zaman anlaşılır: Beyin kanaması...
17 Kasım'da cenazesinin kaldırılacağı Beyazıt Camii'nin önündeki kahveler saat 11.00'de dolmuş, saat 12.00'de ise kalabalık öbek öbek toplanmaya başlamıştır. Kimler yoktur ki cenaze töreninde...
Cuma namazından sonra kılınır cenaze namazı, ardından Divanyolu'ndan Gazeteciler Cemiyeti'nin önüne getirilir. Cemiyetin bayrağı yarıya çekilmiştir. Birkaç dakikalık duraklama, yazıcı esnafının son selamıdır. Cenaze Sirkeci'ye kadar eller üzerinde taşınırken, bütün arabalar durup yol verir. Kimi sorar:
- Kim bu?
- Bir şair! ...
Bir Mehmetçik 'rap' diye selam durur.
Bütün kitapçılar kepenk kapatır. Bu, şaire son hürmettir. Rumelihisarı'na doğru yol alan cenazenin en önünde 'Yaprak' dergisinin çelengi ve arkada diğer çelenkler vardır. Bunlardan biri, Editörler Cemiyeti'nin çelengi dikkat çeker; çünkü 'Editerler' diye yazılmıştır...
Urumelihisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
mısraları vasiyet kabul edilerek Aşiyan Mezarlığı'na, güzel bir havada, samimi bir sevgi ile..........
Ölümünden sonra Kaynak ve Varlık dergileri tarafından 'Orhan Veli'nin mezarı' için bir kampanya başlatılır. Kaynak dergisi 25 kuruş iken, bu çağrıya para gönderenlerin bir kısmı ve bağışları şöyledir: Suat Taşer (5TL) , İbrahim Cücenoğlu (5TL) , Kemal Özgür (5TL) , M. Surullah Arısoy (5TL) , Osman Atilla (5TL) , A. Tufan Şentürk (5TL) , Mehmet Haşmet (5TL) , Zihni Hazinedaroğlu (5TL) , Nihat Kuşlu (2.5TL) , Rıza R. Öztoprak (2.5TL) , Asım Saraç (2.5TL) , Hale Eroğlu (2.5TL) , Cenap Şahabettin Gedikoğlu (2.5TL) , Kemal Çal (2.5TL) , Ayhan Hünalp (1TL) , Mehmet Batar (1TL) , Cahit Tuncer (1TL) ....
Abidin Dino hayatının en acı verici projesini hazırlar; bir mezar projesini. Toplanan paralarla; Mimar Nevzat Kemal'in uyguladığı bu projenin üzerine Profesör Emin Barın da şu satırları yazar:
Çok Keyifli şiirleri vardır. Ama klasiktir yine tüm din dersi hocaları aynı hikayeyi anlatır yine.. - efendim bir gün sultan ahmette gezerken hırpani giysiler içinde züppe tavırları olan birini görmüş bu din hocası. Zavallı kirli sakallı biriymiş bu. Sormuş kim bu diye; (demekki gökten bir vahiy gelmiş olmalı sıradan birini soruşturma ihtiyacı hissetmiş) Orhan Veli'nin hıristiyanlığı seçmiş oğlu demişler...
Yalan yok. Aynı hikayeyi kendi başından geçmiş gibi ortaokul din dersi hocası da, lise din dersi hocası da aynı şekilde anlattı..
rumeli hisarına oturmuşum oturmuşta bir türkü tutturmuşum der ya orhan veli:
istanbul'un mermer taşları,başıma da konuyor konuyor aman martı kuşları. gözlerimden boşanır hicran yaşları; edalım senın yüzünden bu halım istanbul'un orta yeri sinema; garipliğim,mahsunluğum duyurmayın anama el konuşur sevişirmiş banane sevdalım boynuna vebalım
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli’yi severim.Bana şiiri,hatta okumayı sevdiren mübarek insandır O.
Ben,O’nun eski biçimli şiirlerine bayılıyorum asıl.Hakikaten muazzam şiirler bunlar.
Mesela “Zeval” adlı şu şiirine bir bakın,ne san’atkârane bir şeydir:
Örtüldü hafızanın örtüsü
Tasalarımın bittiği yerde.
Yükseliyor şimdi perde perde
'Geri gelen saadet' türküsü
Devri tamam oldu pervanenin
Gökten bir beklediğim kalmadı.
Tükendi artık içimde tadı
Yıldızlı küreler düşünmenin.
Ne çıkar karşıma çıksa ecel
Bu boşluk ondan daha mi iyi?
Başka bir alemden beklediği
Olmayan kula zeval ne güzel!
Beklememek beter beklemeden;
Geldi yolunu gözlediğim yar.
Al bu başı sen artık ey rüzgar
Ve sus artık, sus artık ey beden!
Not:Orhan Veli,belediye çukuruna düşmüş ve o anda ölmemiştir.Sizleri temin ederim,O’nun ölümünün sebebi çukurdan çok,doktorlardır.
Evet,belediye çukuruna düşmüştür.Hastahaneye kaldırılan Orhan’a doktorlar “alkolik” teşhisi koymuş ve geri yollamışlardır.
Sabah,bir arkadaşının yanına,kahvaltıya giden Orhan Veli,aniden bayılmıştır.
Yine hastaneye kaldırılan Orhan Veli’nin,dün gece beyin kanaması geçirdiği anlaşılmıştır.
Fakat,doktor beyler artık çok geç kalmıştır…
Belediye çukuruna düşüp sonra beyin kanamasından ölmesi üzmüştür.Serbest uyaklı yazan bir şairdi.
Hep basucumda duruyor vazgecemedıgım..ya ısyanlarımda yanımda oluyor yada saskınlıklarımda... Onu nasıl kaybettıgımızı dusundukcede kahroluyorum...
müşfik kenter in sesinden dinleyipte hayran kalmamak ne mümkün............müşfik baba hayat vermiş yeniden orhan veli ye.........agzına saglık........on yıldır sıkılmadan bıkmadan dinlenen bir şiir kasedi yaptıgı için kendisine bilhassa tesekkürü borç bilirim.............istanbul un orta yeri sinema,garipligim mahzunlugum duyurmayın anama.......
Gariplerin babası…:(
'AĞAÇ
Ağaca bir taş attım
Düşmedi taşım
Düşmedi taşım
Taşımı ağaç yedi
Taşımı isterim
Taşımı isterim'
Orhan Veli
ANLATAMIYORUM şiiri, benim için herşeye bedeldir.
O şiiri okurken en güzel anılarımı hatırlarım her satırında..
Dokunabilir misiniz? Göz yaşlarıma, ellerinizle?
ve Orhan Veli bir yeni dünya kurar tek başına.
'Ah şairim bu akşamda geçmedi! ..'
işim gücüm budur benim
gökyüzünü boyarım her sabah
ne kafiye var ne sistem ne de düzen şiirlerinde :)
oohh yan gelip yatarak şiir yazıyor havası var.gevşek bir yaradılış bünyesi sanki.
ama kelimelerinin bi armonisi var ki okuyoruz zevkle hala.
istanbulu dinliyorum gözlerim kapalı dedirtir her adımda.
sonra klasiği halini almış dizeleri geliverir:
ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda.
dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu...
bu derde düşmeden önce
..diye gidiyo
okuyun işte. görün. düzensiz intizamsız ama felaket bi ahenk hakim.
rahatlatır okurken :)
'ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam.'
Orhan Veli
CIMBIZLI ŞİİR
Ne atom bombası,
Ne Londra Konferansı;
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna,
Umrunda mı dünya!
Orhan Veli Kanık
şeytan diyor aç pencereyi bağır,bağır,bağır sabaha kadar.....
----------
AÇSAM RÜZGARA
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli Kanık öleli kırk beş yıl olmuş. Nasıl olur! İnanasım gelmiyor.Orhan Veli, rakısına çok değer verirdi; Nazım Hikmet için açlık grevine girdiğimiz günlerde, avare avare dolaşırken bana demişti ki 'Rakı yok, meze yok, dolaş babam dolaş'. Bir gün de Oktay Rifat, çok içtiği için Orhan Veli'yi uyaracak olmuş, 'Böyle içersen, sonra kadınla yatamazsın' demiş; Orhan da elindeki kadehi göstererek, 'Ya bu daha güzelse? ' diye yanıtlamış onu. Orhan Veli bir şiirinde 'Ölünce biz de iyi adam oluruz' demişti, (ağlamak geliyor içimden) , iyi adamdı oysa. Anlamıyor değilim, ölüleri, iyi olsun kötü olsun, hayırla anma geleneğini şakaya almaktı niyeti böyle söylerken. Ama şundan içim rahat ki, yaşarken sevildi, hayranlık gördü, övüldü. Ama oralı olmadı, hiç övünmeğe girmedi. Orhan Veli çok duyguluydu, ama duygusal görünmekten hoşlanmazdı. Bütün arkadaşlığımız süresince ondan aldığım başlıca izlenim budur: kendini ele vermemek ve işi şakaya vurmak. Bütün zengin ruhlar böyledir; şaka, bu zenginlikten övünmemenin başlıca umarlarından biridir. Bu söylediklerimi, onun şiiri de kanıtlıyor bize.Öyle ki lirik olduğunu sandığımız (gerçekte öyle olduğu) şiirlerinde bile yalan söylemekten hoşlanır. 'Ben böyle mi olacaktım' adlı şiirini, aşık olduğu günlerde yazmıştı. Ama o şiirindeki, Çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım dizeleri düpedüz yalandır. Çünkü Orhan Veli salatayı hiç sevmezdi, yemezdi. Görüyor musunuz, burada da kendini saklıyor. Orhan Veli, bizim şiirimizin eşi bulunmaz dramatik şairidir.Orhan Veli klasik bir şairdir.
MELİH CEVDET ANDAY Cum.Gazetesi 1995
Ben Orhan veli için yazılmış bu şiiri okuyunca,moralimde bozuk olduğundan kendimi tutamamış ağlamıştım...İşte bu şiir,
-MORG-
Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince tek kafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işde doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar...
:(
Bizim en iyi şairimizdir.Onu anlatmaya kelimeler yetemez ancak be oktay akbal ın onun hakkındaki sözlerini tekrarlamak istiyorum..Hatırladığım kadarıyla.
'Belki de bir gün insanlar,gökyüzünü boyayanın Orhan veli olduğuna inanackalar ve bir sabah kirli gökyüzüne baktıklarında bu sabah Orhan tembellik etmiş diyecekler...'
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
bir garip...
onu okumak demek yalınlığa,güzelliğe.sevgiye ulaşmak demektir.
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir yalnızlık insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
MACERA
Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.
o.veli..
öncelikle bir kaç şeyi belirteyim.. siyah 666 yanlış biliyor orhan veli 14 kasım 1950 de geçirdiği fenalık sonucu beyin kanamasından vefat etmiştir.. yani 17 kasım değil..
10 Kasım 1950'de Ankara'daki bir belediye çukuruna düşen Orhan Veli bu olayı önemsemez ve İstanbul'a döner. Bir kaç gün sonra, 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği sırasında fenalaşır. Hastaneye kaldırılır. Alkol zehirlenmesi teşhisini koyan doktorlar, bu doğrultuda tedavi uygularlar. Ancak saat 20.00'da komaya giren Orhan Veli, bütün çaba ve yanlış tedaviler sonucu saat 23.20'de, Cerrahpaşa'da....................
Ölümünün nedeni, 15 Kasım 1950 Çarşamba günü çıkan akşam gazetelerinde 'alkol yüzünden zehirlendi' olarak duyurulur. Ankara ve İstanbul radyolarının yanı sıra, Roma, Paris BBC ve Amerikanın Sesi radyoları da aynı anda tüm dünyaya duyururlar.
Oktay Akbal da bu haberi radyodan öğrendiğini söyler ki bakın kim duyurmuştur:
'Orhan Veli'nin ölümünü 14 Kasım 1950 akşamı Ankara Radyo'sundan, Dranas'ın ağzından duymuştum. O gün İstanbul'da ölmüş, Dranas da konuşmasında bunu hemen dinleyicilerine bildirmişti.'
16 Kasım günü Sanat Dostları Cemiyeti tarafından yüzünün mulajı (kalıbı) alınır, ardından otopsi yapılır. İşte asıl ölüm nedeni o zaman anlaşılır: Beyin kanaması...
17 Kasım'da cenazesinin kaldırılacağı Beyazıt Camii'nin önündeki kahveler saat 11.00'de dolmuş, saat 12.00'de ise kalabalık öbek öbek toplanmaya başlamıştır. Kimler yoktur ki cenaze töreninde...
Cuma namazından sonra kılınır cenaze namazı, ardından Divanyolu'ndan Gazeteciler Cemiyeti'nin önüne getirilir. Cemiyetin bayrağı yarıya çekilmiştir. Birkaç dakikalık duraklama, yazıcı esnafının son selamıdır. Cenaze Sirkeci'ye kadar eller üzerinde taşınırken, bütün arabalar durup yol verir. Kimi sorar:
- Kim bu?
- Bir şair! ...
Bir Mehmetçik 'rap' diye selam durur.
Bütün kitapçılar kepenk kapatır. Bu, şaire son hürmettir. Rumelihisarı'na doğru yol alan cenazenin en önünde 'Yaprak' dergisinin çelengi ve arkada diğer çelenkler vardır. Bunlardan biri, Editörler Cemiyeti'nin çelengi dikkat çeker; çünkü 'Editerler' diye yazılmıştır...
Urumelihisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
mısraları vasiyet kabul edilerek Aşiyan Mezarlığı'na, güzel bir havada, samimi bir sevgi ile..........
Ölümünden sonra Kaynak ve Varlık dergileri tarafından 'Orhan Veli'nin mezarı' için bir kampanya başlatılır. Kaynak dergisi 25 kuruş iken, bu çağrıya para gönderenlerin bir kısmı ve bağışları şöyledir: Suat Taşer (5TL) , İbrahim Cücenoğlu (5TL) , Kemal Özgür (5TL) , M. Surullah Arısoy (5TL) , Osman Atilla (5TL) , A. Tufan Şentürk (5TL) , Mehmet Haşmet (5TL) , Zihni Hazinedaroğlu (5TL) , Nihat Kuşlu (2.5TL) , Rıza R. Öztoprak (2.5TL) , Asım Saraç (2.5TL) , Hale Eroğlu (2.5TL) , Cenap Şahabettin Gedikoğlu (2.5TL) , Kemal Çal (2.5TL) , Ayhan Hünalp (1TL) , Mehmet Batar (1TL) , Cahit Tuncer (1TL) ....
Abidin Dino hayatının en acı verici projesini hazırlar; bir mezar projesini. Toplanan paralarla; Mimar Nevzat Kemal'in uyguladığı bu projenin üzerine Profesör Emin Barın da şu satırları yazar:
kaynakça: kanıksadığım orhan veli
az kelimeyle çok şey anlatabilmek
anlatamıyorum u okurken ağlıyor gibi...
Çok Keyifli şiirleri vardır. Ama klasiktir yine tüm din dersi hocaları aynı hikayeyi anlatır yine..
- efendim bir gün sultan ahmette gezerken hırpani giysiler içinde züppe tavırları olan birini görmüş bu din hocası. Zavallı kirli sakallı biriymiş bu. Sormuş kim bu diye; (demekki gökten bir vahiy gelmiş olmalı sıradan birini soruşturma ihtiyacı hissetmiş) Orhan Veli'nin hıristiyanlığı seçmiş oğlu demişler...
Yalan yok. Aynı hikayeyi kendi başından geçmiş gibi ortaokul din dersi hocası da, lise din dersi hocası da aynı şekilde anlattı..
rumeli hisarına oturmuşum oturmuşta bir türkü tutturmuşum der ya orhan veli:
istanbul'un mermer taşları,başıma da konuyor konuyor aman martı kuşları.
gözlerimden boşanır hicran yaşları; edalım senın yüzünden bu halım
istanbul'un orta yeri sinema; garipliğim,mahsunluğum duyurmayın anama
el konuşur sevişirmiş banane
sevdalım boynuna vebalım
Şair... Şiir için sancı çekecek kadar... Ağlayacak kadar, sesine dokunduracak kadar şair...
'Bir de sevgilim vardır,pek muteber;
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun.' :)
Canım ya, ne güzel demiş dimi? Çok şeker ya :)