Avrupada nobel almak icin Türkiyeye ve Türk halkına hakaret etmek gerekıyodu yukarda ısmı yazılan sahsıyette diger hainler gibi bunun farkına varmıstı ama nasıl olduysa nobelı alamadı cunku avrupaya gore daha COK HAKARET ETMESİ GEREKİYODU
Orhan Pamuk kendisini aşamamış. çok fazla yetenekleri olmayan ve iç dünyasında sıkışmış, yıllardır sıkılanmış, bir türlü bir çıkış yolu bulamamaktan dolayı psikolojisi bozulmuş, sonunda yakaldığı bir fırsatı, kendi kökeninin de intikam duygularını katarak Türk Milletinden intikam almaya çalışan aslında kendisi ile hesaplaşan, bir bunak.
Ve bugüne kadar tanıdığım tüm insalar,bu adamın bir kitabını bile biterememiştir, bende dahil, adam kendisi bile ne yazdıgının farkında değil,kısaca beş kuruş etmez bişeyler yazdığını zaneden uşagın teki....
Vatanını Milletini mal gibi satan adam.Birde utanmayıp yaptığıyla gururduyan adam.Bence hapse atılıp göklere çıkarılıcağına kendi haline bırakalım birde vatandaşlıktan atalım olsun bitsin.
RAHMETLI AHMET TANER KISLALININ ORHAN PAMUK HAKKINDA 1999 YILINDA KALEME ALDIGI YAZI
BALO MASKESIZ OLSUN!
Kimileri 'ortaoyunu'nu maskeli balo ile karistiriyor. Ortaoyunu güldür güldür, bu güldürmüyor... Maskeli balonun bir gizemi vardir, bu ise sadece çirkinlikleri gizliyor. Kimileri maskelerin ardindaki gerçegi bilmiyor. Kimileri ise bildigi halde susuyor. Ya çikar geregi... Ya da korkudan! Balo maskesiz olmali ki, kimin kiminle dans ettigi bilinsin... Maskeler inmeli ki, o maskelerin ardindaki suratlari begenmeyenler, aldatilmaktan kurtulsun! * * * Önce, bir romancimizin son kitabinin 50 bin adet basildigi yazildi. Arkasindan kisa sürede 100 binlik bir satisin gerçeklestigi açiklandi. Derken, çiktigi günden beriikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romanciyi Türkiye'nin 'bir numarali aydini' ilan etti. Bu romancimizin adi Orhan Pamuk'tu! Ben bu 'Büyük' (!) yazarimizin bir romanini okumayi denemistim. Basladigim seyi bitirme konusundaki tüm inatçiligima karsin, bitirememistim. Ama 'Kara Kitap' basinda öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girismekten kendimi alamadim. Ve o çabamda da, daha yariya gelmeden havlu atmak durumunda kaldim.Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydigim isimlerin bu yazarla ilgili oldukça agir elestirilerini animsadim. Ama begenenlerin de 'begenme hakki'na saygi duydum. Ta ki... Bir okurum 'Kara Kitap'ta gizlenmis bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar...'Çocuklugunda kiz kardesi ile tarlada karga kovalayan sapik bir padisah' gibi bir anlatim vardi bu bölümde! * * * Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, 'Müdafaa-i Hukuk' adli çok degerli aylik bir dergi çikiyor. Ilginç bir rastlanti olarak, derginin Aralik 1998 sayisinda, Prof. Fahir Iz'in bir incelemesi yayimlandi:'O. Pamuk'taki Atatürk Anlayisi...' Meger benim artik okumayi denemedigim kitaplarinda daha neler varmis! Iste birkaç örnek: ' Sonra kasaba alanina dolanir. Atatürk heykellerine siçan güvercinleri ayiplar...' 'Atatürk kendini içkiye vermis meyhane kalabaligina, cumhuriyeti emanet etmis olmanin güveniyle gülümsüyordu...' 'Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket oldugunu...' 'Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasina girdigimizi hatirliyoruz...' Sayin Iz, 275 sayfalik bir kitapta, tam sekiz yerde ve ' hiç gerekmedigi halde ' Atatürk'e satasildigini saptamis. Söyle diyor:'Bunlar kitaptan çikarilsa hiçbir sey degismez. Yalniz yazarin kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemis olur! ' Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un ' en birinci aydin' ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkisi olmustur! * * * Ben, inandiklarini açikça savunanlara hep saygi duymusumdur... O düsüncelere karsi olsam bile! Ama o yürekliligi gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalisanlara... oraya buraya 'bityenigi' sokusturanlara... hep tiksinerek bakmisimdir.Bunu hep zayif bir kisiligin, zavalli bir ruh halinin yansimasi olarak görmüsümdür.Oyun maskesiz oynanmalidir! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm ' gerçek aydinlar' görev saymalidir! Ve de Pamuk adli yazari, isteyen okumali, isteyen sevmelidir... Ama ne oldugunu, kim oldugunu bilerek! .. Maskenin arkasindaki gerçek yüzü görerek! ...
Bu kıtap Fuat CARIM tarafından türkçeye çevrılen,Guncel Yayınları tarafından basılan 'Pedro'nun Zorunlu Istanbul Seyahatı' adlı kıtabın sayfa sayfa kopyasıdır.Ancak kabalistik özellikler nedeniyle cümlelerle mutlaka biraz oynanmıştır.Ikı kıtabı karşılaştıran okuyucular bunu anlayacaklardır.Bu edebıyata edılen bir küfürdür.Sayın PAMUK 'toptan aşırma' konusunda bir ustadır ancak asla bır yazar değıldır.
Antoloji sitesinden bir okuyucunun yorumudur..Kitabın ismi 'Beyaz Kaledir' Bende okumuşumdur.Malesef
mahkemesine giderken yumurtalanmış tartaklanmış yüzüne karşı küfürler yağdırılmıştır..fakat merak etiğim konu bu ezik zihniyetin abdullah öcalan gibi, fethullah gülen gibi gerçek türk düşmanlarına neden aynı tepkiyle yaklaşmıyor olmalarıdır...
orhan pamuk u savunmuyorum.lakin kendi mahkemesinde gösterilen bu fütursuz saçmalıklar türkiyeyi ab siz bırakacaktır onun da ötesinde yazarlık özgürlük demektir.bir yazara bunu çok gören bir ülkenin vatandaşıysak söylenecek pek fazla bi şey kalmamıştır
bazı kitaplarını anlayabilmek için, 'orhan pamuk' u anlamak' adında başka kitaplar okumamı gerektiren; postmodern edebiyatın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri olarak gösterilen ama ülkesinde değeri, belki, yüz sene sonra anlaşılabilecek, gizemli, büyük türk yazar...
orhan pamuğun son yaptığı siyasi sayılabilecek açıklamayı oldukça talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyorum.yazarlar,şairler kısaca birşeyler meydana getirip,üreten ve bu şekilde topluma mal olmuş sanatçıların siyasi açıklamalar yaparak kendilerini bir anlamda deşifre etmelerine taraf değilim.bu,çok anlamsız ve saçma olur çünkü.nitekim öyle de oldu.nobeli alamamasına da üzüldüğümü söyleyemem çünkü yaşar kemal gibi bir üstat,duayen dururken ödülün pamuğa verilme fikri pekte parlak bir fikir gibi gelmiyor bana.bunun dışında kitaplarındaki dili de beğenmiyorum.dil,konu,kurgu oldukça sıkıcı,sürükleyici olmaktan çok uzak.evet,benim fikirlerim böyle.sevgiler.
hayatımda ilk defa kitabını okumaya kalmıştım ama açıklamalarını duyunca nasıl bir kitap olduğunu anladım.bence bu insanın yurdu terketmesi bir dahada geri dönmemesi gerek.biz türkiye halkı olarak bazı suçlamaların altından kalkmaya çalışıyoruz ama onun bu yaptığı saygısızlıktan başka birşey değil.başika birşey demeye lüzum yok bence....arkadaşlardan birinin dedği gibi konuşmaya bile değmez...
Orhan Pamuk deyince: geçenlerde bir gazetenin verdiği kitapçıkta orhan pamuk'un hayatını okumuştum.yapmış olduğu bir çok işte başarısız olmuş bir insan.en sonunda roman yazmaya karar veriyor. bütün çarpıcı romanları okuyup(özellikle yabancı romanları) ,onlardan esinlenerek(daha çok araklamış gibi) kitaplarını yazmış, çok zengin ve başarılı bir ailenin,zengin(!) çocuğu.30 lu yaşlarına kadar takdir edilmemesi,mesleğim şu diyebileceği bir konumda olamaması,kardeşlerin içinde yetersiz kalmasından ötürü içindeki 'başarmak zorundayım' hırsıyla romanlarında kendisine veya başkasına ait sansasyon yaratacak konular seçen bir kişi.
Daha önceleri Orhan Pamuk benim icin büyük bir yazar gibiydi onun kitaplarını hep okumak istedim ve bir gün okuma sansını da elde ettim,fakat büyük bir hayal kırıklıgına ugradım Benim Adım Kırmızıyı okuyunca.Bence o kadar da abartılacak bir kıtap degil.Ve bu son konusmaları beni ondan iyice soguttu iyi ki nobel ödülünü almamıs yoksa insanlık böyle bir yanlısla sonsuza kadar yasayacaktı ve her zaman bu adam tanınacaktı.
Bu adama iyice gıcık oldum. Bu adam bence kendini hiçbir teraziye koyamayan ülkesinde hangi kefede olduğunu bilmeyen bir salak diyecektim ki; Web'te bir arama yaptım 'Türkiye’nin AB üyeliğine değinen Pamuk, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşebilir bir şey olduğu ortaya çıktıkça Avrupa’nın bir kesimi ve bazı siyasetçiler arasında Türkiye karşıtı duyguların daha belirgin bir şekilde ortaya çıktığını belirtti.' Sahiden kim kara koyun kim ak koyun Avrupalıları tanımaya başladık..
edebi yeteneğini ve saygınlığını maalesef ki ülkesini bölmek isteyen küresel güçler için harcayan ruhunu ve özünü satmış büyük bir yazardır... unutulmaması gereken onun büyük bir yazar olması onun her söylediğinin ve kitaplarında bulunan tarihi siyasi dini toplumsal yorumların doğru olması anlamına gelmez... ve onun büyük bir yazar olması onun yetiştirilip kullanıldığı gerçeğini değiştirmez...
yeni hayatı okumuştum önce anladığım tek şey hiçbirşey anlamadığım oldu :)) biraz gayret edince anlıyorsunuz sözlerine gelince iki kitap okuyup ona buna sen hiçbirşey bilmiyorsun azizim diyenlerin bulunduğu bir ülke için gayet normal kaç tarih kitabı okudu acaba :))
İnsan kendini çok farklı zannediyor, başkalarını tanımadığı zaman. Ama tanıştıkça konuştukça hep aynı oyunları, aynı eğlenceleri duydukça, bir uçtan bir uca aynı ortak yaşamı paylaştığımızı öğreniyoruz. Öyle ya bir merkezden idare ediliyoruz. Bizim çocukluğumuzda, bugünkü kadar oyuncak yoktu. Tahtalardan kılıç yapar. Yeni fışkıran bitki filizlerini uçururduk heyecanla, o güzelim yeşil… al… mor… çiçeklerin boynu bükük kıvrılıp yere düşmelerinden zevk alırdık. Sapan yapar kuşların peşinde koşardık. Cıvıl cıvıl uçuşup ötüşen kuşlardan ne isterdik acaba..? Kendi aramızda yarış ederdik sen kaç tane vurdun.. ben bu kadar çok vurdum… Bir üstünlük payesi olurdu onlara verdiğimiz zarar. Bize yapma yazıktır diyen olmadı ki.. Sevgi görmedik ki sevgi gösterelim. Hiç hakkımız olmadı ki… Başkalarının da hak- ları olabileceğini düşünelim. Bizimle paylaşan olmadı ki paylaşmanın ne olduğunu bi- lelim. Evde itilip kakıldık.. Okulda öğle… Şimdi sorulacak soru üvey evlatmıydı acaba olacak… Öylesine alışılmış ki geleneklerin, göreneklerin, törelerin baskısı o kadar doğal geliyor ki kimse onlardan rahatsızlık duymuyor. Tarih boyunca sıkı yönetim altında yaşamışık… Olağanüstü haller yaşanmış, yaşatılmış bizlere.. Öyle alışmışık ki hiç onları yadırgayan sorgulayan yok… Hala 12 Eylül faşizminin yasaları uygulanmakta … Kimse onları sorgulamıyor.. Ülke parça parça satılıyor… Övünülerek.. sorgulanmıyor.. eko-nomiyi siyaseti yabancılar yönetiyor yıllardır onların sorumluları aranmıyor.. Cin peri hikayelerinden başka ne anlatıldı ki bize… Şimdi de değişen sadece araçlar.. yine şiddet, yine düşmanlık, yine korku… Bunlarla yaşayan insan ne kadar normal olabilir ki? ‘’ En çok korktuğum şey korkudur. Bütün belalardan daha belalı bir yanı vardır.’’ demiş filozoflar. Mallarını yitirmek, sürülmek köle olmak, terfi edememek, işten atılmak, dışlanmak, korkusuna kapılanlar; yemeden, içmeden, uykudan olur sürekli telaş içinde yaşarlar. Korku, ölümden daha yaman, daha amansız, daha dayanılmaz bir beladır. Korku ile sindirilerek yetişen bir toplum, korkmamak için sürekli arkasında güç arar… O gücü gördüğü zaman, korkusunu yenmek için, onun güdümünde bütün taşkınlığı yapar. Bu gün kültürel olarak gelişmemiş toplumlarda ‘’linç’’ olayları, toplu saldırılar bu piskolajinin sonucudur. Orhan Pamuk hakkında yazılanlar, pardon, yazılan pek bir şey yok, deşarj olmak için yapılan küfürler, hep bu kültürün mamulü… Saldıracak bir yer arayan topluma bir hedef göster yeter. Hak, hukuk denilmeden O.Pamuk hedef gösterilmiştir. Sürü zihniyetine sahip insanlar da işaret edilen yere saldırılarını yapıyorlar… Ne yapıyorum diye durup düşünmez. Neye karşı olduğunun farkında değiller. Sorduğun zaman, Sanatından siyasetinden eleştiri başlıyor.. iyi ama mutlaka benim gibi düşünüp, benim gibi yazması mı gerekiyor? Farklı bir biçimde araştırıp yazma hakkı yok mu? Neden bu hakkını teslim etmiyoruz.? Lafa gelince meydan okunuyor… Varsa ispat edecek konuşsun… Belgeler nerde… Ama biri çıkıp konuşunca gerçek yüzler ortaya çıkıyor… Orhan Pamuk işte bu gerçek yüzü Ortaya çıkardı. Başka bir şey yapmasa da bu bile yeterli… Meydan okuyanlar, düşünceye karşı şiddetle ortaya çıkıyor. İlk yazıları okurken kızıyordum.. Düşündükçe acımaya başladım. Kendi ezilmişliğinin farkında olmayanlardan ne beklenebilir ki.. Başkasını ezerek, kendi ezilmişliğinden kurtulabileceğini zanneden zavallı insanlar. Hiçbir zaman ekonomik ve politik olarak ezenlere, soru sorma cesaretini bile gösteremeyen zavallı insanlar. Biri bir yere bakarsa hepsi birden bakar.. Biri ezilen birinin üstünde ise hepsi de onun üstüne çıkar. Biri kaçarsa hepsi birden kaçar.. Güçten korkan teba olmaya alışık. Zayıfı yakaladığı zaman bütün zehirini kusarak rahatlamaya çalışır.. Yazık… Yazık… En büyük özelliğimiz düşünmemek… Düşünememek..
Avrupada nobel almak icin Türkiyeye ve Türk halkına hakaret etmek gerekıyodu yukarda ısmı yazılan sahsıyette diger hainler gibi bunun farkına varmıstı ama nasıl olduysa nobelı alamadı cunku avrupaya gore daha COK HAKARET ETMESİ GEREKİYODU
kendini edebiyatçı sanan biri...
Orhan Pamuk kendisini aşamamış. çok fazla yetenekleri olmayan ve iç dünyasında sıkışmış, yıllardır sıkılanmış, bir türlü bir çıkış yolu bulamamaktan dolayı psikolojisi bozulmuş, sonunda yakaldığı bir fırsatı, kendi kökeninin de intikam duygularını katarak Türk Milletinden intikam almaya çalışan aslında kendisi ile hesaplaşan, bir bunak.
Köle efendilerinin enbüyük uşagı...
Ve bugüne kadar tanıdığım tüm insalar,bu adamın bir kitabını bile biterememiştir, bende dahil, adam kendisi bile ne yazdıgının farkında değil,kısaca beş kuruş etmez bişeyler yazdığını zaneden uşagın teki....
Vatanını Milletini mal gibi satan adam.Birde utanmayıp yaptığıyla gururduyan adam.Bence hapse atılıp göklere çıkarılıcağına kendi haline bırakalım birde vatandaşlıktan atalım olsun bitsin.
RAHMETLI AHMET TANER KISLALININ ORHAN PAMUK HAKKINDA 1999 YILINDA KALEME ALDIGI YAZI
BALO MASKESIZ OLSUN!
Kimileri 'ortaoyunu'nu maskeli balo ile karistiriyor.
Ortaoyunu güldür güldür, bu güldürmüyor...
Maskeli balonun bir gizemi vardir, bu ise sadece çirkinlikleri gizliyor. Kimileri maskelerin ardindaki gerçegi bilmiyor.
Kimileri ise bildigi halde susuyor.
Ya çikar geregi... Ya da korkudan!
Balo maskesiz olmali ki, kimin kiminle dans ettigi bilinsin... Maskeler inmeli ki, o maskelerin ardindaki
suratlari begenmeyenler, aldatilmaktan kurtulsun!
* * *
Önce, bir romancimizin son kitabinin 50 bin adet basildigi yazildi. Arkasindan kisa sürede 100 binlik bir satisin gerçeklestigi
açiklandi.
Derken, çiktigi günden beriikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romanciyi Türkiye'nin 'bir numarali aydini' ilan etti.
Bu romancimizin adi Orhan Pamuk'tu!
Ben bu 'Büyük' (!) yazarimizin bir romanini okumayi denemistim. Basladigim seyi bitirme konusundaki tüm inatçiligima karsin, bitirememistim.
Ama 'Kara Kitap' basinda öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girismekten kendimi alamadim. Ve o çabamda da, daha yariya gelmeden havlu atmak durumunda kaldim.Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydigim isimlerin bu yazarla ilgili oldukça agir elestirilerini animsadim. Ama begenenlerin de 'begenme hakki'na saygi duydum.
Ta ki... Bir okurum 'Kara Kitap'ta gizlenmis bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar...'Çocuklugunda kiz kardesi ile tarlada karga kovalayan sapik bir padisah' gibi bir anlatim vardi bu bölümde!
* * *
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, 'Müdafaa-i Hukuk' adli çok degerli aylik bir dergi çikiyor. Ilginç bir rastlanti olarak, derginin Aralik 1998 sayisinda, Prof. Fahir Iz'in bir incelemesi yayimlandi:'O. Pamuk'taki Atatürk Anlayisi...'
Meger benim artik okumayi denemedigim kitaplarinda daha neler varmis! Iste birkaç örnek:
' Sonra kasaba alanina dolanir. Atatürk heykellerine siçan güvercinleri ayiplar...'
'Atatürk kendini içkiye vermis meyhane kalabaligina,
cumhuriyeti emanet etmis olmanin güveniyle gülümsüyordu...'
'Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket oldugunu...' 'Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu
havasina girdigimizi hatirliyoruz...'
Sayin Iz, 275 sayfalik bir kitapta, tam sekiz yerde ve ' hiç gerekmedigi halde ' Atatürk'e satasildigini saptamis. Söyle diyor:'Bunlar kitaptan çikarilsa hiçbir sey degismez.
Yalniz yazarin kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemis olur! ' Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un ' en birinci aydin' ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkisi olmustur!
* * *
Ben, inandiklarini açikça savunanlara hep saygi duymusumdur... O düsüncelere karsi olsam bile!
Ama o yürekliligi gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalisanlara... oraya buraya 'bityenigi' sokusturanlara... hep tiksinerek bakmisimdir.Bunu hep zayif bir kisiligin, zavalli bir ruh halinin yansimasi olarak görmüsümdür.Oyun maskesiz oynanmalidir! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm '
gerçek aydinlar' görev saymalidir!
Ve de Pamuk adli yazari, isteyen okumali, isteyen sevmelidir... Ama ne oldugunu, kim oldugunu bilerek! .. Maskenin arkasindaki gerçek yüzü görerek! ...
A. Taner KISLALI
Cumhuriyet, 27 Ocak 1999 (Ben Demokrat Degilim
Evren Yagci/ Yy 21/2/2005 13:49
Bu kıtap Fuat CARIM tarafından türkçeye çevrılen,Guncel Yayınları tarafından basılan 'Pedro'nun Zorunlu Istanbul Seyahatı' adlı kıtabın sayfa sayfa kopyasıdır.Ancak kabalistik özellikler nedeniyle cümlelerle mutlaka biraz oynanmıştır.Ikı kıtabı karşılaştıran okuyucular bunu anlayacaklardır.Bu edebıyata edılen bir küfürdür.Sayın PAMUK 'toptan aşırma' konusunda bir ustadır ancak asla bır yazar değıldır.
Antoloji sitesinden bir okuyucunun yorumudur..Kitabın ismi 'Beyaz Kaledir' Bende okumuşumdur.Malesef
mahkemesine giderken yumurtalanmış tartaklanmış yüzüne karşı küfürler yağdırılmıştır..fakat merak etiğim konu bu ezik zihniyetin abdullah öcalan gibi, fethullah gülen gibi gerçek türk düşmanlarına neden aynı tepkiyle yaklaşmıyor olmalarıdır...
orhan pamuk u savunmuyorum.lakin kendi mahkemesinde gösterilen bu fütursuz saçmalıklar türkiyeyi ab siz bırakacaktır onun da ötesinde yazarlık özgürlük demektir.bir yazara bunu çok gören bir ülkenin vatandaşıysak söylenecek pek fazla bi şey kalmamıştır
vatan haini :)
ayrıntıları bilmiyorum ama,
bgn zor bir gün geçirmiş olmalı.
Onu üçünçü gözüm olarak görüyorum.... çawemin.
bazı kitaplarını anlayabilmek için, 'orhan pamuk' u anlamak' adında başka kitaplar okumamı gerektiren; postmodern edebiyatın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri olarak gösterilen ama ülkesinde değeri, belki, yüz sene sonra anlaşılabilecek, gizemli, büyük türk yazar...
Eski İstanbul'da gezinti yapmak.Haliç'e bakan küçük evde dışarıyı seyretmek.Kuş sesleri duyarken,puslu,yağmurlu havada pencere kenarında kitap okumak.
orhan pamuğun son yaptığı siyasi sayılabilecek açıklamayı oldukça talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyorum.yazarlar,şairler kısaca birşeyler meydana getirip,üreten ve bu şekilde topluma mal olmuş sanatçıların siyasi açıklamalar yaparak kendilerini bir anlamda deşifre etmelerine taraf değilim.bu,çok anlamsız ve saçma olur çünkü.nitekim öyle de oldu.nobeli alamamasına da üzüldüğümü söyleyemem çünkü yaşar kemal gibi bir üstat,duayen dururken ödülün pamuğa verilme fikri pekte parlak bir fikir gibi gelmiyor bana.bunun dışında kitaplarındaki dili de beğenmiyorum.dil,konu,kurgu oldukça sıkıcı,sürükleyici olmaktan çok uzak.evet,benim fikirlerim böyle.sevgiler.
hayatımda ilk defa kitabını okumaya kalmıştım ama açıklamalarını duyunca nasıl bir kitap olduğunu anladım.bence bu insanın yurdu terketmesi bir dahada geri dönmemesi gerek.biz türkiye halkı olarak bazı suçlamaların altından kalkmaya çalışıyoruz ama onun bu yaptığı saygısızlıktan başka birşey değil.başika birşey demeye lüzum yok bence....arkadaşlardan birinin dedği gibi konuşmaya bile değmez...
ödül almak için herşeyı yaparım işin içinde para varsa kitap gerekse toplumuna çamur atmaksa tamam işte meşşur olmuşum bak orhan pamuk
orhan pamuk, standardın dışıdır.
değişkendir.
vede uygundur.
Orhan Pamuk deyince:
geçenlerde bir gazetenin verdiği kitapçıkta orhan pamuk'un hayatını okumuştum.yapmış olduğu bir çok işte başarısız olmuş bir insan.en sonunda roman yazmaya karar veriyor. bütün çarpıcı romanları okuyup(özellikle yabancı romanları) ,onlardan esinlenerek(daha çok araklamış gibi) kitaplarını yazmış, çok zengin ve başarılı bir ailenin,zengin(!) çocuğu.30 lu yaşlarına kadar takdir edilmemesi,mesleğim şu diyebileceği bir konumda olamaması,kardeşlerin içinde yetersiz kalmasından ötürü içindeki 'başarmak zorundayım' hırsıyla romanlarında kendisine veya başkasına ait sansasyon yaratacak konular seçen bir kişi.
2005yılının Ali Kemal'i.
Daha önceleri Orhan Pamuk benim icin büyük bir yazar gibiydi onun kitaplarını hep okumak istedim ve bir gün okuma sansını da elde ettim,fakat büyük bir hayal kırıklıgına ugradım Benim Adım Kırmızıyı okuyunca.Bence o kadar da abartılacak bir kıtap degil.Ve bu son konusmaları beni ondan iyice soguttu iyi ki nobel ödülünü almamıs yoksa insanlık böyle bir yanlısla sonsuza kadar yasayacaktı ve her zaman bu adam tanınacaktı.
Kendisi Türk değil galiba?
Ermeni olduğunu duydum ve son yaptığı hamlede tam bir Ermeni olduğunu gösteriyor.
Grift kendini aşmaya çalışan yalnız,farklı bir nehir.yatağını arayan ama bulamayacak bahtsız biçare nehir
Bu adama iyice gıcık oldum. Bu adam bence kendini hiçbir teraziye koyamayan ülkesinde hangi kefede olduğunu bilmeyen bir salak diyecektim ki;
Web'te bir arama yaptım
'Türkiye’nin AB üyeliğine değinen Pamuk, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşebilir bir şey olduğu ortaya çıktıkça Avrupa’nın bir kesimi ve bazı siyasetçiler arasında Türkiye karşıtı duyguların daha belirgin bir şekilde ortaya çıktığını belirtti.'
Sahiden kim kara koyun kim ak koyun Avrupalıları tanımaya başladık..
orhan pamuk bence pamuk ipligiyle dugumlenmis gercekleri gun yuzune cikaran aydinlarin aydinlik yuzudur.
Kiralık kalem
edebi yeteneğini ve saygınlığını maalesef ki ülkesini bölmek isteyen küresel
güçler için harcayan ruhunu ve özünü satmış büyük bir yazardır...unutulmaması gereken onun büyük bir yazar olması onun her söylediğinin ve kitaplarında bulunan tarihi siyasi dini toplumsal yorumların doğru olması anlamına gelmez...
ve onun büyük bir yazar olması onun yetiştirilip kullanıldığı gerçeğini değiştirmez...
yeni hayatı okumuştum önce anladığım tek şey hiçbirşey anlamadığım oldu :))
biraz gayret edince anlıyorsunuz
sözlerine gelince iki kitap okuyup ona buna sen hiçbirşey bilmiyorsun azizim diyenlerin bulunduğu bir ülke için gayet normal
kaç tarih kitabı okudu acaba :))
Üzülmemek elde mi…
İnsan kendini çok farklı zannediyor, başkalarını tanımadığı zaman. Ama tanıştıkça konuştukça hep aynı oyunları, aynı eğlenceleri duydukça, bir uçtan bir uca aynı ortak
yaşamı paylaştığımızı öğreniyoruz. Öyle ya bir merkezden idare ediliyoruz.
Bizim çocukluğumuzda, bugünkü kadar oyuncak yoktu. Tahtalardan kılıç yapar. Yeni
fışkıran bitki filizlerini uçururduk heyecanla, o güzelim yeşil… al… mor… çiçeklerin
boynu bükük kıvrılıp yere düşmelerinden zevk alırdık. Sapan yapar kuşların peşinde
koşardık. Cıvıl cıvıl uçuşup ötüşen kuşlardan ne isterdik acaba..? Kendi aramızda yarış ederdik sen kaç tane vurdun.. ben bu kadar çok vurdum… Bir üstünlük payesi olurdu
onlara verdiğimiz zarar. Bize yapma yazıktır diyen olmadı ki..
Sevgi görmedik ki sevgi gösterelim. Hiç hakkımız olmadı ki… Başkalarının da hak-
ları olabileceğini düşünelim. Bizimle paylaşan olmadı ki paylaşmanın ne olduğunu bi-
lelim. Evde itilip kakıldık.. Okulda öğle… Şimdi sorulacak soru üvey evlatmıydı acaba olacak… Öylesine alışılmış ki geleneklerin, göreneklerin, törelerin baskısı o kadar doğal
geliyor ki kimse onlardan rahatsızlık duymuyor. Tarih boyunca sıkı yönetim altında yaşamışık… Olağanüstü haller yaşanmış, yaşatılmış bizlere.. Öyle alışmışık ki hiç onları
yadırgayan sorgulayan yok… Hala 12 Eylül faşizminin yasaları uygulanmakta … Kimse
onları sorgulamıyor.. Ülke parça parça satılıyor… Övünülerek.. sorgulanmıyor.. eko-nomiyi siyaseti yabancılar yönetiyor yıllardır onların sorumluları aranmıyor..
Cin peri hikayelerinden başka ne anlatıldı ki bize… Şimdi de değişen sadece araçlar.. yine şiddet, yine düşmanlık, yine korku… Bunlarla yaşayan insan ne kadar normal olabilir
ki?
‘’ En çok korktuğum şey korkudur. Bütün belalardan daha belalı bir yanı vardır.’’ demiş
filozoflar. Mallarını yitirmek, sürülmek köle olmak, terfi edememek, işten atılmak, dışlanmak, korkusuna kapılanlar; yemeden, içmeden, uykudan olur sürekli telaş içinde yaşarlar.
Korku, ölümden daha yaman, daha amansız, daha dayanılmaz bir beladır.
Korku ile sindirilerek yetişen bir toplum, korkmamak için sürekli arkasında güç arar…
O gücü gördüğü zaman, korkusunu yenmek için, onun güdümünde bütün taşkınlığı yapar.
Bu gün kültürel olarak gelişmemiş toplumlarda ‘’linç’’ olayları, toplu saldırılar bu piskolajinin sonucudur.
Orhan Pamuk hakkında yazılanlar, pardon, yazılan pek bir şey yok, deşarj olmak için
yapılan küfürler, hep bu kültürün mamulü… Saldıracak bir yer arayan topluma bir hedef göster yeter. Hak, hukuk denilmeden O.Pamuk hedef gösterilmiştir. Sürü zihniyetine sahip
insanlar da işaret edilen yere saldırılarını yapıyorlar… Ne yapıyorum diye durup düşünmez.
Neye karşı olduğunun farkında değiller. Sorduğun zaman, Sanatından siyasetinden
eleştiri başlıyor.. iyi ama mutlaka benim gibi düşünüp, benim gibi yazması mı gerekiyor?
Farklı bir biçimde araştırıp yazma hakkı yok mu? Neden bu hakkını teslim etmiyoruz.?
Lafa gelince meydan okunuyor… Varsa ispat edecek konuşsun… Belgeler nerde…
Ama biri çıkıp konuşunca gerçek yüzler ortaya çıkıyor… Orhan Pamuk işte bu gerçek yüzü
Ortaya çıkardı. Başka bir şey yapmasa da bu bile yeterli… Meydan okuyanlar, düşünceye
karşı şiddetle ortaya çıkıyor.
İlk yazıları okurken kızıyordum.. Düşündükçe acımaya başladım. Kendi ezilmişliğinin farkında olmayanlardan ne beklenebilir ki.. Başkasını ezerek, kendi ezilmişliğinden kurtulabileceğini zanneden zavallı insanlar. Hiçbir zaman ekonomik ve politik olarak ezenlere, soru sorma cesaretini bile gösteremeyen zavallı insanlar. Biri bir yere bakarsa
hepsi birden bakar.. Biri ezilen birinin üstünde ise hepsi de onun üstüne çıkar. Biri kaçarsa hepsi birden kaçar.. Güçten korkan teba olmaya alışık. Zayıfı yakaladığı zaman bütün zehirini kusarak rahatlamaya çalışır.. Yazık… Yazık…
En büyük özelliğimiz düşünmemek… Düşünememek..
pamuk misali sessiz ve sakin ve bi o kadarda hoşa giden eserler meydana getiren yazar...bunun yanında da insanlığın örnek alması gerektiği 13.savaşçı
sevr i imzalayan kansızların biraz gelişmiş bir versiyonu