Geçtiğimiz günlerde Sermaye Piyasası Kurulu tarafından, borsada kimliğini gizleyerek haksız kazanç elde ettiği iddia edilen ünlü şarkıcı Orhan Gencebay suçlamaları kabul etmiyor: Ben manipülatör olamam. Bir insanı kandırıp sonra güleceğime ölürüm daha iyi....
Müziğe 6 yaşındayken keman ve mandolin dersleri alarak başlayan, ilk beste çalışmasını ise 10 yaşındayken yapan Orhan Gencebay, ilk albümü 'Musalla Taşı'nı çıkardığı günden beri, müziğimizin önde gelen isimlerinden biri... 'Bir Teselli Ver, 'Hatasız Kul Olmaz', 'Batsın Bu Dünya' gibi şarkılarıyla gönüllere taht kuran, efendi kişiliğiyle de takdir toplayan sanatçı şu sıralar sıkıntılı günler geçiriyor. Gencebay'ın başını ağrıtan başlıca konu, 2000 yılından beri vazgeçemediği borsa tutkusu. Ünlü sanatçıya geçen hafta manipülasyon yaptığı yani başkalarını kandırarak haksız kazanç elde ettiği gerekçesiyle borsa yasağı getirildi. Öte yandan adı Mustafa Aksu'nun yazmış olduğu 'Türkiye'de Çingene Olmak' adlı kitaptaki ünlü çingeneler listesinin başında yer aldı. Her türlü etnik ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyen Gencebay'la yaşadığı sıkıntılar hakkında konuştuk...
HAYSİYETİM KIRILDI * Geçtiğimiz günlerde borsa yüzünden savcılıkta ifade verdiniz... Orada bir yanlışlık var. Hayatımda ilk kez savcılığa çağırıldım ve gittim, ifademi verdim. Devletimizin kuralları neyse onu yerine getirmek zorundayız. Bilmediğim, anlayamadığım bir sebepten ötürü bilgi verdim.
* Manüpülasyon yapmakla suçlandınız... Kesinlikle böyle bir şey yok. Benim manipülatif bir hareket yapmam mümkün değil. Manipülasyon deyince benim aklıma şu geliyor. Bir insan ağlayacak biz de güleceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bir insanı kandıracağım ve sonra güleceğim. Eğer manipülasyonun anlamı buysa ben öleyim daha iyi. Bugünlerde üst üste öyle şeyler yaşadım ki, resmen haysiyetim kırıldı.
ÇOK KAYBETTİM * Borsada 2 milyon dolara yakın para kaybettiğiniz söyleniyor... Ciddi bir rakam kaybettim. Ben 2000 senesinde girdim borsaya. Çok ciddi bir para koydum ortaya. O para çok aşağılara indi, sonra çıktı çıktı, tekrar indi. Yani yeni parayla değil o parayla devam ediyorum.
* Borsa cesurca bir şey öyle değil mi? Evet başta bunu bilmiyordum ama zamanla öğrendim. Bazen kazandım, bazen kaybettim. Zarar da ettim, kar da... Borsada bir haber gelir anında her şey yukarıya çıkar, bir haber gelir her şey yerle bir olur. Borsa böyle bir yer.
* Sürekli bilgisayar başında borsayı takip mi ediyorsunuz? Hayır. Borsa benim birinci işim değil. Arada bir ilgileniyorum. Bir broker gibi ilgilenmem mümkün değil. Benim asıl işim müzik. Müzikten arta kalan zamanımda da borsayla ilgileniyorum. Ama herkese sorarım. Bilgi alırım, borsayla ilgili dergiler, kitaplar okurum. Yönetenlere sorup bilgi alır, ondan sonra kendi irademle oynarım.
* Size soran insanlara siz de fikir veriyor musunuz? Bende fikir sahibi oldum bu konuda ama yine de başkalarına fikir verecek kadar değil.
ASLA OYNAMAZDIM * Borsa artık sizin için bir zevke dönüşmüş gibi. Vazgeçemiyor musunuz artık borsadan? Şu anda başa dönme imkanım olsa asla oynamam. Borsayı gerçekten hiç bilmeyen insanlar kesinlikle oynamasın. Borsa gelişmiş ülkelerde gelişmişliğin bir göstergesidir. Bizim ülkemizde 18 yıldır var. Biz ne zaman borsada iyi olursak bizim ülkemizde gelişmiş demektir. Yani borsa gelişmiş ülkelerde bir kazanç bir yatırım yeridir, daha güvenlidir. Biz daha çok yeniyiz bu konuda.
açık konuş benle doğruyu söyle nedir bu tavırlar bu gidiş böyle bir yanlışlık yaptım demedin ama şeytana uydunmu aklım takıldı bir yanlışlık yaptım demedin ama şeytana uydunmu aklım takıldı şeytana uydunmu aklım takıldı
çok eğlenceli bi şarkı :))) dinlemeyenler; bi kere dinleyin bence ;)))
bence ORHAN GENCEBAY dünyanın en iyi sanatçısı ki başarılarıylada bunu kanıtlıyor,bulamadııki,yokluk,zaman akıp gider kimene ben sevdimde ne oldu ve daha sayamayacağam bissürü eseri bunlara şarkı demek bence yanlış çünkü bunlar tamamen bir eser onu anlayabildiğim için çok sevinçliyim aslında çünkü benim sevdğim sanatçı ORHAN GENCEBAY yani türkiyenin en iyi sanatçısı
babaya laf yok batsın bu dünya demiş ve işe borsadan başlamış idealleri uğruna yapıyor o borsa spekülatörlüğünü.. orhan babadan mısralarla son verelim
batsın bu dünya bitsin bu rüya ağlatıpta güleneee yazıklar olsunnn doğmamış çileler yaşanmamış dertler hasret çeken gönül hep benimi bulsuuuuun ben ne yaptım kader sanaaaaaa mahkum ettin beni banaaaaaaaaa her nefeste bin sitem var laylaylom
orhan gencebay insan gibi insan ben onun bir numaralı hatranıyım o da türkiyenin bir numaralı sanatçısıdır rakipsiz saygın bestekar bir kişi dünyaya bir daha gelmez değerini bilelim
Orhan Gencebay bir müzikcidir, nasıl bir müzikci diye sorarsanız, onu da diyeyim: büyük bir müzikci, aynı zamanda şarkı sözleri de millî edebiyatımızın mihenk taşı olmaya namzetdir.
Yapdığı müzik 'arabesk' olarak tanımlanıyormuş, mümkündür, ancak bu, onun Arab müziği yapdığı anlamına gelmez. Bu sadece, üstadın başarısını çekemeyen bir taifenin iddiasıdır. Çünkü onlar bir iddiayı ortaya atarken, Gencebay'ın bir maharetini, ki bu Türkiye'de çok az sayıda bestecinin kaabiliyet sahasındadır, gizlemeye daha ziyade görmemeye çalışmakdadır.
Nedir Orhan Gencebay'ın bu gizli mahareti? Elcevab: Malum ki, Türk Halk ve San'at müziklerinde umumiyetle mısraların hece sayısı 11'dir. Yanı sıra 7, 8, ve 14 heceli besteler de vardır. Gencebay'ı küçük gören bu cühela takımı, Üstad'ın 10 ile 14 arası tüm heceleri birbirine itinalı bir şekilde notalayıp besteleyebildiğini bilirler de söylemezler. Çünkü piyasada besteci gezinen eşhas standard hece sayısına mahkûmdur. İsmini hatırlayamıyorum da, İstiklal Marşı'mızın bestekârı da bu acemilerdendir. Çünkü rahmetli Mehmed Akif bu marşı yazarken hece disiplinine uymadığı için, ilk satırımız lüzumsuz olarak ikinci mısradan 'bu şafak' kelimesini almış ve ikinci satır ise 'larda yüzen alsancak' olarak devam eder. Bu vesileyle de öğrenciler öğretmenlerine 'hocam, larda ne demek? ' diye sorarlar. Bilmem şimdi anlatabildim mi, Orhan Gencebay'ın büyüklüğünü?
Bana göre TBMM, İstiklal Marşı'mızın sözlerine dokunmadan yeniden bestelemesi için Üstad'a vazife tevdi etse yeridir. Ama bunu ben teklif etmiş olmayayım, çünkü Anayasa'ya göre teklif edilmesi yasakdır.
Son olarak da şunu yazmama müsaade edin. 80'li yıllarda sanatcı geçinen bir sürü zevat, arabesk aleyhdarlığı, yanısıra Orhan Gencebay'ı küçümsemişdi, ancak zaman onları öyle bir yere getirdi ki, piyasada tutunabilmek için Gencebay bestelerine muhtac oldular.
orhan gencebay demek, hayat demek.....o bir armağandır insanlığa.ama onu anlamak biraz zaman ister ve zaman sizi hiç tatmadığınız duygulara yönlendirir.sizde gencebay dinleyin hayatı tekrar yorumlayacaksınız bundan eminim.sevgi olacak tek amacınız....
Gencebay Bir Ekoldür.Onu Dinlemek Bana Huzur Veriyor.İnsan Duygularına O nun kadar anlamlı ve etkileyici sanatçı duymadım Yaşadığım olayların her birine karşılık bir eseri vardı. En beğendiklerim: Ayşen,Benim adım aşk,Vurda öyle git.Ne sen gördün Ne ben... Gencebay Sen Asla Eskimezsin... Bolu 33 Bay
adam hem beste yapıyo, hem söz yazıyo, hem düzenleme yapıyo, hem söylüyo, hem de bütün telli çalgıları çalıyo.. daha ne yapsın..çok güzel saz çalıyo.. şarkıları zaten güzel.. hele hele 'hatasız kul olmaz', 'dilenci', 'gölgeler'..vs. yav ne biliim güzel işte.. elemanımızın paçalarından yetenek akıyo! ayrıca akademik araştırmalarda kakkınnda 9 kitap ve sayısız tez yazılmış.. o bir fenomen..
-Siz bunu ısrarla kabul etmeseniz de neden isminiz, müziğiniz hep arabeskin içinde anıldı.
'60'lı yıllarda bütün dünyada yeni yeni oluşumlar ortaya çıkıyordu. 2. Dünya Savaşı sonrası teknoloji sivile intikal etti ve müzikte de elektronik müzik oluştu. Daha geniş alanlara hitap etme imkanı bulunurken müzik te klasikleşmiş, tabulaşmış formların dışına çıkıldı. Batıda pop ve içine rock da girdi, caz vardı zaten. Bu arayışlar Türkiye'ye de sıçradı. Halk müziği ve klasik müzik yapılarının dışında yeni yapılar oluşmaya başladı. Batı ekolünden gelenler batı normlarını buraya taşıyordu bir türlü isim konamadı ona. Türkçe sözlü hafif müzik mi, aranjman mı? Hâlâ da oturmuş değildir. O yıllarda ben de halk müziği ve sanat müziğinin orijinini bilen biri olarak yeni yapılar oluşturma ihtiyacı hissettim. Alt yapı, üst yapı sistemini oluşturduk. Bazı arkadaşlar Araplardan alarak bir zenginlik oluşturmaya çalışıyordu. Biz yaylı grubunu kullandığımız için bizi de onlara benzetip, arabesk dediler. Ben de sürekli şunu söyledim 'Araplarla ilgim yok. Ben yeni bir olgu oluşturuyorum Arabesk deyimi yeterli değil benim yaptığım müziği anlatmak için. Arap etkinliği ayrı; benim yaptığımda halk müziği var, sanat müziği formasyonu var, oryantal serbest yapılar var, batı değerleri var.'
-Günümüzde yapılan müziğe ne diyebiliriz peki?
'Bütün melodiler demeyeyim ama belki de yüzde 95'i bizim yaptığımız ezgilerdir. Bizim yaptığımız araştırmalar, çalışmalar hedefine varmış değildir, varamayabilir de. 60'yı yıllarda bugüne baktığımda 2000'li yılların böyle olacağını tahmin ediyordum. Şunu kabul edemeyerek görüyordum, teknik olarak gelişeceğiz ama bizimkiler özlerimizi iyi bilsinler istiyordum. Maalesef özlerimizi iyi bilenler azaldı, yeterince yok. Müziği bilmek, kendinizi bilmek ve dünyayı da bilmek gerekiyordu. Teknik konuları birinci derecede geliştirenlerin başındayım. Tabii ürettiklerimize kendi duyarlılığımızı koyduk. Dolayısıyla Gencebay tarzı diye bir tarz oluştu. Şimdiki melodilerimizin yüzde 95'i bu tarzın içindedir. Melodiler benzeyebilir, alıntı olabilir diyelim 30 küsur yılda artık benden çıktığı için. Mesela Mor Ötesi'nin bir ezgisini 1969'da yapmıştım. Şimdi kasette Söz-müzik Fikret Kızılok yazıyor. Rahmetli oldu Fikret bey fakat büyük bir yanlışlık var ortada.'
6 yaşında keman ve mandolin dersleri almaya başlayan, 7 yaşında bağlamayla tanışan, 10 yaşında beste yapan Orhan Gencebay, şimdi binin üzerinde bestesi ve milyonlarca hayranı olan bir sanatçı. 'Yürekten Olsun' adlı son albümüyle hayranlarıyla buluşan 'Orhan Baba', yeni klasiklere imza atacak gibi görünüyor
-'Tanımlamak sınırlamaktır' diye çok sevdiğim bir söz var. Siz anladığım kadarıyla yaptığınız müziği belli bir kategoriye koymuyorsunuz?
'Ben serbest Türk müziği çalışmaları yaptım. Neticede arabesk çok kısıtlayıcı bir deyim. Benim anlattığımı da anlatmaya müsait değildir. Böyle bir isim taktılar fakat yine de fazla takılmıyorum buna. Böyle yerleşti. Fakat yerleşirken şuna üzüldüm, arabesk denildiği zaman müzik kategorisi mi anlaşılıyor yoksa kişiler mi anlaşılıyor, işte burada bir kargaşa var. Arabesk denildiği zaman birkaç kişi akla geliyor. Müzik türü nedir, arabeski tarif et diye sorduğunuzda, tarifini de etmesi mümkün değil. Arabesk yaşam tarzı tabiri de yanlış. Sosyologlar da yanlış kullanıyor. Arabesk deyimi aslında şuradan kaynaklanıyor; Arapça şarkılar Türkçeye çevrilmeye başlanmış, 1930'larda. Bunu rahmetli üstat Sadettin Kaynak çok yaparmış. Türk sanat müziğinin en güzide eserlerini oluşturan Sadettin Kaynak'a arabeskçi demişler. Gerçek budur, bu müzik tarihidir. Varoş kültürüne arabesk kültürü diyorlar, arabesk kültürü diye bir şey yok, böyle bir şey olması mümkün değil. Hüzün, kadercilik, dram anlatılmak isteniyorsa, Türk sanat müziğinde ve halk müziğinde gani gani var, Batı da da var. '
-Yeni albümden Sevemedim Karagözlüm, Bir Teselli Ver gibi iddialı, yıllarca dinlenecek şarkılar çıkacak mı?
'Bence var. Ayrıca bu albümün içerisinde 1967-68'lerden gelen bir beste var, 1970'lerden gelen bir beste de var. Ama çoğu son yıllarda yapıldı. Mesela, 'Seven Affeder'. Seven affeder, sevgi korur. Bana bir gün yolda giderken beni sevenlerden birileri dedi ki, 'Baba senin yanında hiç koruma yok, niye korumasız geziyorsun? ' Ben de dedim ki, sevgi korur. Seven de affeder, seven sevdiğini affeder. Seven hoşgörülüdür, affeder. Ama affedilecek şey vardır, affedilmeyecek şey vardır, bu ayrı konu. Genel bakış açısıyla sevenin affedeceğini biliyorum. Onu kırmak istemez. Belki normal bir insanın dayanamayacağı şeylere seven dayanır.'
-Sizin öyle bir çizginiz var ki, 10 sene, 20 sene, 30 sene öncesinin Orhan Gencebay'ı hep aynı, kıyafetlerinizden şarkılarınıza kadar... Çok dinlenen şarkıcıların falsolarını görüyoruz, skandallarına tanık oluyoruz. Siz çizginizi nasıl koruyorsunuz?
'İnsan kendiyle barışık olmalı. Kendiyle barışık olmayan bir insan başkasıyla barışık olamaz. İnsan kendisini sevip saymalı. Kendine hayrı olmayanın başkasına da hayrı olmaz. Derler ya, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Göründüğün gibi olursan yorulursun ama olduğun gibi görünürsen daha rahat edersin. Bu albümde öyle bir beste de var, Yürekten Olsun. Ne yaparsan yap yürekten olsun anlamında söylüyorum. '
Ses sanatçısı, besteci ve sinema oyuncusu Orhan Gencebay'ın nam-ı diğer 'Orhan Abi'nin Türk müziğindeki yeri tartışılmaz. Altı yaşında Türk sanat müziği çalışmaya başlamış, önce mandolinle sonra kemanla tanışmış. Yedi yaşında bağlamaya geçmiş. Sekiz yaşında 'Aşık Veysel'i hissetmiş', on yaşında beste yapmış, on üç yaşında da tambur çalmış. Çocukluğu kemani Haydar Tatlıyay, udi Yorgo Bocanos, Kadri Şençalar, Şerif Muhittin Targan, İzzet Ökte ve Ercüment Batanay'ı dinleyerek, hissederek ve çaldıklarını bağlamaya aktararak geçmiş. Neşet Ertaş gibi bir halk müziği duayeniyle aynı havayı teneffüs etmiş.
Profesyonel anlamda ise 30 yıldır müzik yapıyor. Hemen her yıla bir albüm sığdırmış. Bu kasetlerin şu ana kadarki resmi satışları yetmiş milyon olarak ifade ediliyor. Korsanlarla birlikte bu rakamlar 150 milyonu buluyormuş. 400'ü bizzat kendi okuduğu 1000'e yakın bestesi bulunan Gencebay ile ilgili yirmiye yakın yüksek lisans ve on beşin üzerinde doktora tezi yapılmış. Ama Orhan Gencebay'ın yaptıkları hala bir yere oturtulamadı... Gencebay'ın yaptığı her yeni albüm, tartışmaları bitirmek yerine daha da alevlendiriyor.
Bu tartışmaları ilk kaynaktan öğrenmek amacıyla kapısını çaldık. Ancak sanat yaşamının ilk 15 yılına damgasını vuran ve en sevilen parçalarından oluşacak olan 'Gencebay Klasikleri' adlı albümü için yaklaşık altı aydır Arı Stüdyosu'na kapanan Orhan Gencebay ile görüşmek kolay olmadı.
-Orhan Gencebay, sosyal bir vaka oldu. Müzik gündemi ister istemez sizden etkilenir duruma geldi. Sizin toplumu etkileyen gizli güçleriniz neler?
Ben bir müzik adamıyım. Müzikte daha iyi olmak adına çalışmalar yapıyorum. Bizim müziğimiz halk müziği ve sanat müziği olarak ikiye ayrılır. Bir de yabancı kültürlerin etkisiyle oluşan misyon müziği var. Türk müziğinde kalıpların tutucu olduğunu, yeniden ele alınması gerektiğini gördüm. Bunu yapmak için de var olan yapıyı bilmek ve daha iyi ufuklara götürebilecek yetenek lazım. Tüm bunların kendimde olduğunu düşünerek, araştırmalar yaptım. Araştırmalarımı kendi insanımızın, kültürümüzün içerisinde yaptım. Bu konuda çeşitli yorumlar yapıldı; kırdan kente göç eden insan hikayesi gibi. Ben bunları kendi adıma kabul etmiyorum ve yaptığım çalışmalarla bu anlayışı bağdaştırmıyorum.
-Müziğinizin kültür seviyesi düşük, alım gücü zayıf insanlar tarafından dinlendiği yıllarca yazıldı, çizildi. Siz de bunların çoğuna cevap verdiniz. Ancak ben şunu öğrenmek istiyorum. Bu kesime ait insanların sizi dinlemesinden rahatsız mı oluyorsunuz?
Kesinlikle rahatsız olmuyorum. Benim için insan, önce kendi insanım önemli. Dinlemek isteyen herkes benim yaptığım albümlerde kendine göre bir şeyler bulur. A albümünü kendine yakın bulmaz da, C albümünü çok sever. Çünkü ben çok çeşitli çalışıyorum. Beni dinleyen insanlar genelde gariban, yani ekonomik gücü zayıf insanlar. Müziğe başladığım zaman Türkiye'nin yüzde altmışı tarım kesiminde yaşıyordu. Daha sonra şehirlere göç başladı. Halkımızın yüzde 90'ı bu söylediklerimin içine dahil edilebilir. Yüzde 10'lardan daha az bir kesim ise maddi imkanları iyi diyebileceğimiz bir grubu teşkil ediyor. İnsanımızın sevmiş olduğu her çalışma bizim güncelimiz anlamına gelir. Ağırlık merkezimiz bu kitle olduğundan yaptığımızı bunlar benimsiyor. Maddi durumu iyi olan insanlar da bizi benimser ama; onlar azınlıkta kaldığı için belli olmaz. Bazıları gariban edebiyatı, gariban müziği gibi kasıtlı yorumlar yapmak istiyor. Bir önemli nokta da şu; bazı çevreler bizi ikinci planda görmek istiyorlar.
-Bu sorun nereden kaynaklanıyor?
Batılılaşma ile çağdaşlaşma kavramlarının anlaşılmamasından. Batılılaşma yerine çağdaşlaşma kavramını ele alabilsek bu sorunlar biter. Bana göre modernleşmek herhangi bir kültürün kopyası olmak değil kendimizi geliştirmektir. Bir kültürü benimsemiş olana bir şey demiyorum. Ama kendi kültürünü aşağılayan ve yabancı kültürü baş tacı eden kişiye karşı çıkarım. İşte bizi küçümseyenlerin gerçek niyetlerini burada aramak gerekiyor.
-Batılılaşma - çağdaşlaşma kavramlarının birbirine karıştırılmasından mı bahsediyorsunuz?
Evet, anlaşılmadığını söylüyorum. Doğrusu çağdaşlaşmak olmalı. Çağdaşlaşmak kimsenin tekelinde olmadığı için buraya herkes katkıda bulunabilir. Ama Batılılaşmaya müzikle ilgili olarak baktığımızda şu anki Batı musikisinin yapısı polofonik müzik ile birleşmiş, kaliteli bir müzik. Ben buna saygı duyuyorum ve hep kullanıyorum. Ama bu sistem kilisede gelişmiştir. Avrupalıların kendi kültürlerini en iyi biçimde idrak edecek bir sistemdir. Bu sistemi kendi müziğimize uyarlarsak yama gibi olur. Gayem doğanın vermiş olduğu o zenginliği muhafaza etmeye çalışarak, çağdaş kültürlere katkıda bulunmaktır. Yani illa kopya almak yerine kendi doğrultumuzda o güzellikten yararlanarak, kimliğimize de saygı duyarak daha ileriye gitmektir. Ancak böyle modernleşmiş oluruz.
-İnsanları dertlendirmek gibi bir çabanız var mı?
Benim böyle bir çabam yok. Ama müzik ağlatır, eğlendirir, güldürür, düşündürür ve ulvi duygular verir. Bazı arkadaşlar hüzne daha ziyade yatkınsa, dramı daha çok işlemişse, bu onun doğasından kaynaklanır. Müziğin bu işlevleri arasından bazılarını benimsemiş olabilir. Bu edebiyattaki ozanlarımızın da yaptığı bir şeydir. Mesela Aşık Veysel hayata aşıktır, Karacaoğlan memleketine aşıktır. Ben ise birine değil hepsine yatkınım. Hayatın içerisinde gülmek ve ağlamak varsa ben ikisini de yaşıyorum.
'-Bir teselli ver', 'Hor görme garibi' ve 'Batsın bu dünya' gibi parçalarınız şarkı sözünden çok, sosyal bir dramı anlatıyor ve protest bir yapı sergiliyor.
Bu belli ölçüde doğrudur ve protest yapı vardır. Olumsuzluk protestosudur. Doğru olduğuna inandığım ilkelerin bir an önce yaşanmasını istiyorum. Protest yapı bizim müziğimizde fazla işlenmiş bir çalışma değil. Ama ben 30 yıldan beri bunu kullanıyorum. İlla protest yapılar rock diye adlandırılan serbest çalışmanın içinde değildir. Aslında rock ile benim yaptığım çalışmaların benzerlik noktası şurada olabilir: İkisi de serbest çalışmadır. Belirli kalıpların bir gün donacağı; ama insan dinamizminin hiçbir zaman durmayacağı anlatılır ve bu bakışla serbest çalışmalara doğru iter adamı. 'Rock'un melodik normlarına gelince, ben bunları 10'lu yaşlarımda kullandım. Benim ilgi alanım, Türk müziği, halk müziği ama ben dünyayı tanımak istediğimden klasik Batı müziğiyle başladım mesleğe. Rock ile de ilgilendim, caz ile de. Büyük orkestralarda tenorluk yaptım, saz da çaldım. Bu normları tanımamdan dolayı serbest çalışmalarımda rock ve caz normlarını kullandığım olmuştur. Bu rock'a döndüm anlamına gelmez. Sadece yakıştığı nispette çeşni olarak kullanıyorum. Mesela 'Hatasız kul olmaz' da olduğu gibi... Müziğim; sevgi, saygı ve hoşgörü üzerine kurulu...
-Gencebay müziğinin en belirgin özelliği, ya da Orhan Gencebay müziğini diğer unsurlardan farklı kılan noktalar neler?
Sözlerimde sevgi, saygı, hoşgörü teması ağırlıktadır. Birliğe davet üzerinde ısrarla durmuşumdur. Sevgiyi anlatırken, sevginin çeşitlerinden bahsetmişimdir. Bunlar insan doğası gereği gerçekleşen bestelerdir. Her konuyu işlerim, neşe, hüzün, tasavvuf vs... Müziğe gelince halk müziği, sanat müziği, Ortadoğu ve Batı müziği sentezinden oluşmaktadır. Ama ağırlık merkezi biziz. Halk müziği ile sanat müziğinde serbest çalışmayı tercih ederim. Bütün bunları yapmak için bilgiye ihtiyaç vardır, yoksa rahat çalışamazsınız. Her an sürprizler yapabilirim. Çünkü benim gönlüm sürekli yenilikten yana. Zaten Türk müziğinin de gelişmeye ihtiyacı var. Bizim aslında işlenmemiş muazzam bir hazinemiz var.
-Mutlaka yapılması gerekir dediğiniz bir öneriniz var mı?
Önce iki müziğimiz içindeki ses sistemlerini analiz etmemiz lazım. Ancak bunu yaptıktan sonra daha iyi yerlere gidebiliriz. Halen ana çalışmaları yapmadık. Seslerimizi daha tanımıyoruz, ayrıştıramıyoruz. Bunlar enstitülerin işi ama biz de bir araya gelerek çalışma yapmak zorundayız.
-Size atfedilen 'Orhan Baba', 'Orhan Abi' gibi kavramlara nasıl bakıyorsunuz?
Sevgi, saygı içerikli mesajlarım insanlarımız tarafından benimsenmiş olabilir. Bundan dolayı da halkımız benim için 'baba', 'abi' gibi sıfatlar kullanmış olabilirler. Baba, abi olmak da herkesin harcı değildir. Ben bundan gurur duyuyorum.
-Bestelediğiniz şarkılar halk müziğinden sanat müziğine kadar her sanatçının ilgisini çekiyor ve albümlerinde yer alıyor..
Serbest çalışmalara ihtiyaç vardı. Ama TRT ve çevresi engel oluyordu. Çok kötü denetimler vardı. Eğer o denetimler olmasaydı çok daha yol alırdık. Benim yaptığım çalışmalar ilgi gördüğü için, 80-100 civarında hit olmuş şarkılarım var. Bundan dolayı diğer arkadaşlarım tarafından kullanılıyor.
'-Orhan Gencebay arabeskçi' söylemlerine niçin karşı çıkıyorsunuz?
Bu kadar çirkin bir değerlendiriş olamaz. Bunu yapanlar beni çekemeyenler, kendileri yeterince başarılı olamayanlardır diye düşünüyorum. Benim yaptığım çalışmaların müzikalite düzeyi meydandadır. Demiyorum ki her yapıtım aynı düzeyde; ama büyük çoğunluğu iyi düzeydedir. Şarkı sözlerime gelince, onlar zaten ortadır. Birçoğu antolojik değeri olan ifadelerdir. Bunun haricinde de hiç birşey söyleyemezler. Söylerlerse kıskançlıklarındandır. Ben de onlara 'Siz ne yaptınız? ' diye sorarım. Çalışmalarıma en iyi cevabı halkımız veriyor.
-Karşı çıkmakla kalmayıp, bunu aşağılayıcı olarak nitelendiriyorsunuz. Neden?
Aşağılayıcı bir gözle bakıldığını söylüyorum. Arabesk terimi ayrı bir şey. Arabesk Arap etkinliği demektir. Benim yaptığım çalışmalar Arap etkinliği değil. Ama Araplarla tarihsel bağlarımızdan dolayı kullandığımız bazı özler vardır. Emeviler, Abbasiler, Kölemenler, Selçuklular ve Osmanlılardan itibaren gelen kültür birlikteliği var. Aynen birleşik Avrupa devletleri gibi. Fransız'ı, İngiliz'i, Alman'ı da Hıristiyan kültürle birleşmiş insanlardır. Ayrı ayrı lisanlar ayrı ayrı devletler olmalarına rağmen. Ama birbirlerinin gözünü de oymuşlardır. Netice olarak ben de etki altında kalmış olabilirim ama benim yaptığım bize ait. Bu arada arabesk deyimine uygun olarak çalışan insanlar var Türkiye'de. Güneydoğu'daki insanlarımızın birçoğunun Arap akrabası vardır. Bir zamanlar sınırlar yoktu. Şimdi sınırlar ayrıldığı için, ayrı topraklarda olduğumuz için insanlar akrabalarını ret mi etsinler. Bunların Arapvari şeyler yapması doğaldır.
-Orhan Gencebay Türk müziğine neler kazandırdı?
Müzik iki yönden idare ediliyordu Türkiye'de: TRT ve çevresi ile Unkapanı çevresi. Yani resmi ve gayri resmi çevre. Unkapanı araştırmaların serbest olarak yapıldığı bir yer, hem iyi hem de kötünün merkezi. Demokrasi kuralları içerisinde herkes çalışmasını yapar. Burası hep aşağılandı. Bu çok yanlış. Bütün kalite TRT ve çevresinde mi oluyor? TRT ve çevresinde müzik korunmaya çalışıyor, bu çevrede ise araştırılıyor. Ben bu serbest çalışmalarımla Türk müziğine daha zengin bir dinletiyi getirmeye çalıştım. Orkestrasyon, parküsyon, çok sesli, serbest, daha zengin bir bakış getirdim. Daha önceki çalışmalara baktığınız zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Türk müziğine zengin icraatı getirmeye çalıştım. Yeni seslerin ortaya güçlü bir şekilde çıkmasına gayret gösterdim. Altyapı üstyapı sisteminin teknik araştırmalarını yaptık. Devletin yapacağı işi bir avuç elemanla gerçekleştirdik. Verimli arkadaşların hemen hepsi bu piyasada çalışıyor. Burada iyi de yapılıyor kötü de. Sözlerime gelince bütünüyle bir hikayeyi anlatmaya çalıştım. Hem de günümüz Türkçesiyle. Yapılacak o kadar şey var ki, daha gönlümdekilerden çok azını çıkardım.
-Altı yaşından beri müziğin içerisinde yer alıyorsunuz. Sadece müzik yapmakla kalmayıp, aktör, aranjör, besteci yazar ve en son olarak televizyonda şov programı gibi çeşitli işler de yaptınız? Kendinizi tüketmekten korkmuyor musunuz?
Kendimi tüketmek gibi bir kaygım hiç yok. Daha önce de söyledim; yapacaklarımın çok az bir kısmını gerçekleştirdim. Müzik benim hayatım. Yaptıklarımın çeşitliliğine gelince o alanların hepsinde yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz tüm bunları müzik ekseninde gerçekleştirdim. Şova gelince o bir denemeydi. Dizi yapacaktık olmadı, şov yaptık. Ama şov benim istediğim gibi yönlendi. Şovu da ben bıraktım. Şu anda bir dizi projem var.
-Son söz olarak....
Orhan Gencebay serbest çalışmalar yapıyor. Hem halk, hem sanat, hem de oryantal diye adlandırılan Ortadoğu kültürlerinden yapmış olduğu sentezlerle ortada. Ama ne yaparsam yapayım ülkeme aittir ve özgündür. Ne yaparsak yapalım ama kesinlikle kalitesizi yapmayalım.
geçmişten bugüne gelen arabeskin tek kralı demek yanlızlığın ilacı içki sofralarına meze demek. benim düşüncem bu arkadaşlar bilmem siz ne düşünüyosunuz ;)
Türkiye nin en büyük müzik adamı..yeni albümü pazartesi cıkıyor..
kaderimim oyunu,benim dünyam,batsın bu dünyaa.dinleyim bari iştahım açıldı :)
Nerden gördüm seni görmez olaydım
Aşka hürmetin yokmuş sevmez olaydım
şarkıları, müziği sesi ve karakteriyle kendi alalnında örnek bir sanatçıı
'Borsa spekülâtörü' diyenlere:
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
'İnsanları Kandıracağıma Ölürüm Daha İyi'
Geçtiğimiz günlerde Sermaye Piyasası Kurulu tarafından, borsada kimliğini gizleyerek haksız kazanç elde ettiği iddia edilen ünlü şarkıcı Orhan Gencebay suçlamaları kabul etmiyor: Ben manipülatör olamam. Bir insanı kandırıp sonra güleceğime ölürüm daha iyi....
Müziğe 6 yaşındayken keman ve mandolin dersleri alarak başlayan, ilk beste çalışmasını ise 10 yaşındayken yapan Orhan Gencebay, ilk albümü 'Musalla Taşı'nı çıkardığı günden beri, müziğimizin önde gelen isimlerinden biri... 'Bir Teselli Ver, 'Hatasız Kul Olmaz', 'Batsın Bu Dünya' gibi şarkılarıyla gönüllere taht kuran, efendi kişiliğiyle de takdir toplayan sanatçı şu sıralar sıkıntılı günler geçiriyor. Gencebay'ın başını ağrıtan başlıca konu, 2000 yılından beri vazgeçemediği borsa tutkusu. Ünlü sanatçıya geçen hafta manipülasyon yaptığı yani başkalarını kandırarak haksız kazanç elde ettiği gerekçesiyle borsa yasağı getirildi. Öte yandan adı Mustafa Aksu'nun yazmış olduğu 'Türkiye'de Çingene Olmak' adlı kitaptaki ünlü çingeneler listesinin başında yer aldı. Her türlü etnik ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyen Gencebay'la yaşadığı sıkıntılar hakkında konuştuk...
HAYSİYETİM KIRILDI
* Geçtiğimiz günlerde borsa yüzünden savcılıkta ifade verdiniz...
Orada bir yanlışlık var. Hayatımda ilk kez savcılığa çağırıldım ve gittim, ifademi verdim. Devletimizin kuralları neyse onu yerine getirmek zorundayız. Bilmediğim, anlayamadığım bir sebepten ötürü bilgi verdim.
* Manüpülasyon yapmakla suçlandınız...
Kesinlikle böyle bir şey yok. Benim manipülatif bir hareket yapmam mümkün değil. Manipülasyon deyince benim aklıma şu geliyor. Bir insan ağlayacak biz de güleceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bir insanı kandıracağım ve sonra güleceğim. Eğer manipülasyonun anlamı buysa ben öleyim daha iyi. Bugünlerde üst üste öyle şeyler yaşadım ki, resmen haysiyetim kırıldı.
ÇOK KAYBETTİM
* Borsada 2 milyon dolara yakın para kaybettiğiniz söyleniyor...
Ciddi bir rakam kaybettim. Ben 2000 senesinde girdim borsaya. Çok ciddi bir para koydum ortaya. O para çok aşağılara indi, sonra çıktı çıktı, tekrar indi. Yani yeni parayla değil o parayla devam ediyorum.
* Borsa cesurca bir şey öyle değil mi?
Evet başta bunu bilmiyordum ama zamanla öğrendim. Bazen kazandım, bazen kaybettim. Zarar da ettim, kar da... Borsada bir haber gelir anında her şey yukarıya çıkar, bir haber gelir her şey yerle bir olur. Borsa böyle bir yer.
* Sürekli bilgisayar başında borsayı takip mi ediyorsunuz?
Hayır. Borsa benim birinci işim değil. Arada bir ilgileniyorum. Bir broker gibi ilgilenmem mümkün değil. Benim asıl işim müzik. Müzikten arta kalan zamanımda da borsayla ilgileniyorum. Ama herkese sorarım. Bilgi alırım, borsayla ilgili dergiler, kitaplar okurum. Yönetenlere sorup bilgi alır, ondan sonra kendi irademle oynarım.
* Size soran insanlara siz de fikir veriyor musunuz?
Bende fikir sahibi oldum bu konuda ama yine de başkalarına fikir verecek kadar değil.
ASLA OYNAMAZDIM
* Borsa artık sizin için bir zevke dönüşmüş gibi. Vazgeçemiyor musunuz artık borsadan?
Şu anda başa dönme imkanım olsa asla oynamam. Borsayı gerçekten hiç bilmeyen insanlar kesinlikle oynamasın. Borsa gelişmiş ülkelerde gelişmişliğin bir göstergesidir. Bizim ülkemizde 18 yıldır var. Biz ne zaman borsada iyi olursak bizim ülkemizde gelişmiş demektir. Yani borsa gelişmiş ülkelerde bir kazanç bir yatırım yeridir, daha güvenlidir. Biz daha çok yeniyiz bu konuda.
kaynak: http://www.sabah.com.tr/2006/09/19/gny/gny101-20060919-200.html
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
sana herşey yakışır baba HELAL OLSUN
açık konuş benle doğruyu söyle
nedir bu tavırlar bu gidiş böyle
bir yanlışlık yaptım demedin ama
şeytana uydunmu aklım takıldı
bir yanlışlık yaptım demedin ama
şeytana uydunmu aklım takıldı
şeytana uydunmu aklım takıldı
çok eğlenceli bi şarkı :)))
dinlemeyenler;
bi kere dinleyin bence ;)))
ORHAN GENCEBAY sanatı sanat yapan tek büyük SANATÇIDIR.O SANATIN TEK BABASIDIR.O bir başkadır.
bence ORHAN GENCEBAY dünyanın en iyi sanatçısı ki başarılarıylada bunu kanıtlıyor,bulamadııki,yokluk,zaman akıp gider kimene ben sevdimde ne oldu ve daha sayamayacağam bissürü eseri bunlara şarkı demek bence yanlış çünkü bunlar tamamen bir eser onu anlayabildiğim için çok sevinçliyim aslında çünkü benim sevdğim sanatçı ORHAN GENCEBAY yani türkiyenin en iyi sanatçısı
babaya laf yok
batsın bu dünya demiş
ve işe borsadan başlamış
idealleri uğruna yapıyor o
borsa spekülatörlüğünü..
orhan babadan mısralarla son verelim
batsın bu dünya
bitsin bu rüya
ağlatıpta güleneee
yazıklar olsunnn
doğmamış çileler
yaşanmamış dertler
hasret çeken gönül hep
benimi bulsuuuuun ben ne yaptım
kader
sanaaaaaa
mahkum ettin
beni banaaaaaaaaa
her nefeste bin sitem var
laylaylom
Bu milletin başına ne geldiyse babalar yüzünden gelmiştir zaten.
beni böyle sev seveceksen
olduğum gibi göreceksen..
girme ömrüme girme gönlüme..ne dertliymiş bu diyeceksen... :)
orhan gencebay insan gibi insan ben onun bir numaralı hatranıyım o da türkiyenin bir numaralı sanatçısıdır rakipsiz saygın bestekar bir kişi dünyaya bir daha gelmez değerini bilelim
Orhan Gencebay bir müzikcidir, nasıl bir müzikci diye sorarsanız, onu da diyeyim: büyük bir müzikci, aynı zamanda şarkı sözleri de millî edebiyatımızın mihenk taşı olmaya namzetdir.
Yapdığı müzik 'arabesk' olarak tanımlanıyormuş, mümkündür, ancak bu, onun Arab müziği yapdığı anlamına gelmez. Bu sadece, üstadın başarısını çekemeyen bir taifenin iddiasıdır. Çünkü onlar bir iddiayı ortaya atarken, Gencebay'ın bir maharetini, ki bu Türkiye'de çok az sayıda bestecinin kaabiliyet sahasındadır, gizlemeye daha ziyade görmemeye çalışmakdadır.
Nedir Orhan Gencebay'ın bu gizli mahareti? Elcevab: Malum ki, Türk Halk ve San'at müziklerinde umumiyetle mısraların hece sayısı 11'dir. Yanı sıra 7, 8, ve 14 heceli besteler de vardır. Gencebay'ı küçük gören bu cühela takımı, Üstad'ın 10 ile 14 arası tüm heceleri birbirine itinalı bir şekilde notalayıp besteleyebildiğini bilirler de söylemezler. Çünkü piyasada besteci gezinen eşhas standard hece sayısına mahkûmdur. İsmini hatırlayamıyorum da, İstiklal Marşı'mızın bestekârı da bu acemilerdendir. Çünkü rahmetli Mehmed Akif bu marşı yazarken hece disiplinine uymadığı için, ilk satırımız lüzumsuz olarak ikinci mısradan 'bu şafak' kelimesini almış ve ikinci satır ise 'larda yüzen alsancak' olarak devam eder. Bu vesileyle de öğrenciler öğretmenlerine 'hocam, larda ne demek? ' diye sorarlar. Bilmem şimdi anlatabildim mi, Orhan Gencebay'ın büyüklüğünü?
Bana göre TBMM, İstiklal Marşı'mızın sözlerine dokunmadan yeniden bestelemesi için Üstad'a vazife tevdi etse yeridir. Ama bunu ben teklif etmiş olmayayım, çünkü Anayasa'ya göre teklif edilmesi yasakdır.
Son olarak da şunu yazmama müsaade edin. 80'li yıllarda sanatcı geçinen bir sürü zevat, arabesk aleyhdarlığı, yanısıra Orhan Gencebay'ı küçümsemişdi, ancak zaman onları öyle bir yere getirdi ki, piyasada tutunabilmek için Gencebay bestelerine muhtac oldular.
Musalla taşı tek geçerim.
Hayatımdaki iki Orhan'dan biri..İlki ORHAN VELİ, ikincisi,ORHAN GENCEBAY..
Pardon opardon tekrar ediyorum aşkı bana sen öğrettin unutmayı da öğret hım şimdi oldu.. :))
arebeks ustasıı
Sevmeyi bana sen öğrettin! ! Ayrılığıda öğret :)) yaşayan efsane..
orhan gencebay demek, hayat demek.....o bir armağandır insanlığa.ama onu anlamak biraz zaman ister ve zaman sizi hiç tatmadığınız duygulara yönlendirir.sizde gencebay dinleyin hayatı tekrar yorumlayacaksınız bundan eminim.sevgi olacak tek amacınız....
Gencebay Bir Ekoldür.Onu Dinlemek Bana Huzur Veriyor.İnsan Duygularına O nun kadar anlamlı ve etkileyici sanatçı duymadım Yaşadığım olayların her birine karşılık bir eseri vardı. En beğendiklerim: Ayşen,Benim adım aşk,Vurda öyle git.Ne sen gördün Ne ben... Gencebay Sen Asla Eskimezsin... Bolu 33 Bay
batsın bu sanal dünya..
sevgiyi en güzel anlata kişi
huzurla dinlediğim bir müziği var. hüznünde bile bir güzellik var. iyi ki var.
adam hem beste yapıyo, hem söz yazıyo, hem düzenleme yapıyo, hem söylüyo, hem de bütün telli çalgıları çalıyo.. daha ne yapsın..çok güzel saz çalıyo.. şarkıları zaten güzel.. hele hele 'hatasız kul olmaz', 'dilenci', 'gölgeler'..vs. yav ne biliim güzel işte.. elemanımızın paçalarından yetenek akıyo!
ayrıca akademik araştırmalarda kakkınnda 9 kitap ve sayısız tez yazılmış.. o bir fenomen..
batsın bu dünya...
ARABESK DEĞİL GENCEBAY TARZI
-Siz bunu ısrarla kabul etmeseniz de neden isminiz, müziğiniz hep arabeskin içinde anıldı.
'60'lı yıllarda bütün dünyada yeni yeni oluşumlar ortaya çıkıyordu. 2. Dünya Savaşı sonrası teknoloji sivile intikal etti ve müzikte de elektronik müzik oluştu. Daha geniş alanlara hitap etme imkanı bulunurken müzik te klasikleşmiş, tabulaşmış formların dışına çıkıldı. Batıda pop ve içine rock da girdi, caz vardı zaten. Bu arayışlar Türkiye'ye de sıçradı. Halk müziği ve klasik müzik yapılarının dışında yeni yapılar oluşmaya başladı. Batı ekolünden gelenler batı normlarını buraya taşıyordu bir türlü isim konamadı ona. Türkçe sözlü hafif müzik mi, aranjman mı? Hâlâ da oturmuş değildir. O yıllarda ben de halk müziği ve sanat müziğinin orijinini bilen biri olarak yeni yapılar oluşturma ihtiyacı hissettim. Alt yapı, üst yapı sistemini oluşturduk. Bazı arkadaşlar Araplardan alarak bir zenginlik oluşturmaya çalışıyordu. Biz yaylı grubunu kullandığımız için bizi de onlara benzetip, arabesk dediler. Ben de sürekli şunu söyledim 'Araplarla ilgim yok. Ben yeni bir olgu oluşturuyorum Arabesk deyimi yeterli değil benim yaptığım müziği anlatmak için. Arap etkinliği ayrı; benim yaptığımda halk müziği var, sanat müziği formasyonu var, oryantal serbest yapılar var, batı değerleri var.'
-Günümüzde yapılan müziğe ne diyebiliriz peki?
'Bütün melodiler demeyeyim ama belki de yüzde 95'i bizim yaptığımız ezgilerdir. Bizim yaptığımız araştırmalar, çalışmalar hedefine varmış değildir, varamayabilir de. 60'yı yıllarda bugüne baktığımda 2000'li yılların böyle olacağını tahmin ediyordum. Şunu kabul edemeyerek görüyordum, teknik olarak gelişeceğiz ama bizimkiler özlerimizi iyi bilsinler istiyordum. Maalesef özlerimizi iyi bilenler azaldı, yeterince yok. Müziği bilmek, kendinizi bilmek ve dünyayı da bilmek gerekiyordu. Teknik konuları birinci derecede geliştirenlerin başındayım. Tabii ürettiklerimize kendi duyarlılığımızı koyduk. Dolayısıyla Gencebay tarzı diye bir tarz oluştu. Şimdiki melodilerimizin yüzde 95'i bu tarzın içindedir. Melodiler benzeyebilir, alıntı olabilir diyelim 30 küsur yılda artık benden çıktığı için. Mesela Mor Ötesi'nin bir ezgisini 1969'da yapmıştım. Şimdi kasette Söz-müzik Fikret Kızılok yazıyor. Rahmetli oldu Fikret bey fakat büyük bir yanlışlık var ortada.'
İNCİ ERTUĞRUL-TÜRKİYE GAZETESİ (16.01.2005)
ARABESK DEYİMİ BENİ TANIMLAMAYA YETMEZ
6 yaşında keman ve mandolin dersleri almaya başlayan, 7 yaşında bağlamayla tanışan, 10 yaşında beste yapan Orhan Gencebay, şimdi binin üzerinde bestesi ve milyonlarca hayranı olan bir sanatçı. 'Yürekten Olsun' adlı son albümüyle hayranlarıyla buluşan 'Orhan Baba', yeni klasiklere imza atacak gibi görünüyor
-'Tanımlamak sınırlamaktır' diye çok sevdiğim bir söz var. Siz anladığım kadarıyla yaptığınız müziği belli bir kategoriye koymuyorsunuz?
'Ben serbest Türk müziği çalışmaları yaptım. Neticede arabesk çok kısıtlayıcı bir deyim. Benim anlattığımı da anlatmaya müsait değildir. Böyle bir isim taktılar fakat yine de fazla takılmıyorum buna. Böyle yerleşti. Fakat yerleşirken şuna üzüldüm, arabesk denildiği zaman müzik kategorisi mi anlaşılıyor yoksa kişiler mi anlaşılıyor, işte burada bir kargaşa var. Arabesk denildiği zaman birkaç kişi akla geliyor. Müzik türü nedir, arabeski tarif et diye sorduğunuzda, tarifini de etmesi mümkün değil. Arabesk yaşam tarzı tabiri de yanlış. Sosyologlar da yanlış kullanıyor. Arabesk deyimi aslında şuradan kaynaklanıyor; Arapça şarkılar Türkçeye çevrilmeye başlanmış, 1930'larda. Bunu rahmetli üstat Sadettin Kaynak çok yaparmış. Türk sanat müziğinin en güzide eserlerini oluşturan Sadettin Kaynak'a arabeskçi demişler. Gerçek budur, bu müzik tarihidir. Varoş kültürüne arabesk kültürü diyorlar, arabesk kültürü diye bir şey yok, böyle bir şey olması mümkün değil. Hüzün, kadercilik, dram anlatılmak isteniyorsa, Türk sanat müziğinde ve halk müziğinde gani gani var, Batı da da var. '
-Yeni albümden Sevemedim Karagözlüm, Bir Teselli Ver gibi iddialı, yıllarca dinlenecek şarkılar çıkacak mı?
'Bence var. Ayrıca bu albümün içerisinde 1967-68'lerden gelen bir beste var, 1970'lerden gelen bir beste de var. Ama çoğu son yıllarda yapıldı. Mesela, 'Seven Affeder'. Seven affeder, sevgi korur. Bana bir gün yolda giderken beni sevenlerden birileri dedi ki, 'Baba senin yanında hiç koruma yok, niye korumasız geziyorsun? ' Ben de dedim ki, sevgi korur. Seven de affeder, seven sevdiğini affeder. Seven hoşgörülüdür, affeder. Ama affedilecek şey vardır, affedilmeyecek şey vardır, bu ayrı konu. Genel bakış açısıyla sevenin affedeceğini biliyorum. Onu kırmak istemez. Belki normal bir insanın dayanamayacağı şeylere seven dayanır.'
-Sizin öyle bir çizginiz var ki, 10 sene, 20 sene, 30 sene öncesinin Orhan Gencebay'ı hep aynı, kıyafetlerinizden şarkılarınıza kadar... Çok dinlenen şarkıcıların falsolarını görüyoruz, skandallarına tanık oluyoruz. Siz çizginizi nasıl koruyorsunuz?
'İnsan kendiyle barışık olmalı. Kendiyle barışık olmayan bir insan başkasıyla barışık olamaz. İnsan kendisini sevip saymalı. Kendine hayrı olmayanın başkasına da hayrı olmaz. Derler ya, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Göründüğün gibi olursan yorulursun ama olduğun gibi görünürsen daha rahat edersin. Bu albümde öyle bir beste de var, Yürekten Olsun. Ne yaparsan yap yürekten olsun anlamında söylüyorum. '
TUĞBA BALIKÇIĞOLU-SABAH (18-04-2004)
BEN ARABESKÇİ DEĞİLİM
Ses sanatçısı, besteci ve sinema oyuncusu Orhan Gencebay'ın nam-ı diğer 'Orhan Abi'nin Türk müziğindeki yeri tartışılmaz. Altı yaşında Türk sanat müziği çalışmaya başlamış, önce mandolinle sonra kemanla tanışmış. Yedi yaşında bağlamaya geçmiş. Sekiz yaşında 'Aşık Veysel'i hissetmiş', on yaşında beste yapmış, on üç yaşında da tambur çalmış. Çocukluğu kemani Haydar Tatlıyay, udi Yorgo Bocanos, Kadri Şençalar, Şerif Muhittin Targan, İzzet Ökte ve Ercüment Batanay'ı dinleyerek, hissederek ve çaldıklarını bağlamaya aktararak geçmiş. Neşet Ertaş gibi bir halk müziği duayeniyle aynı havayı teneffüs etmiş.
Profesyonel anlamda ise 30 yıldır müzik yapıyor. Hemen her yıla bir albüm sığdırmış. Bu kasetlerin şu ana kadarki resmi satışları yetmiş milyon olarak ifade ediliyor. Korsanlarla birlikte bu rakamlar 150 milyonu buluyormuş. 400'ü bizzat kendi okuduğu 1000'e yakın bestesi bulunan Gencebay ile ilgili yirmiye yakın yüksek lisans ve on beşin üzerinde doktora tezi yapılmış. Ama Orhan Gencebay'ın yaptıkları hala bir yere oturtulamadı... Gencebay'ın yaptığı her yeni albüm, tartışmaları bitirmek yerine daha da alevlendiriyor.
Bu tartışmaları ilk kaynaktan öğrenmek amacıyla kapısını çaldık. Ancak sanat yaşamının ilk 15 yılına damgasını vuran ve en sevilen parçalarından oluşacak olan 'Gencebay Klasikleri' adlı albümü için yaklaşık altı aydır Arı Stüdyosu'na kapanan Orhan Gencebay ile görüşmek kolay olmadı.
-Orhan Gencebay, sosyal bir vaka oldu. Müzik gündemi ister istemez sizden etkilenir duruma geldi. Sizin toplumu etkileyen gizli güçleriniz neler?
Ben bir müzik adamıyım. Müzikte daha iyi olmak adına çalışmalar yapıyorum. Bizim müziğimiz halk müziği ve sanat müziği olarak ikiye ayrılır. Bir de yabancı kültürlerin etkisiyle oluşan misyon müziği var. Türk müziğinde kalıpların tutucu olduğunu, yeniden ele alınması gerektiğini gördüm. Bunu yapmak için de var olan yapıyı bilmek ve daha iyi ufuklara götürebilecek yetenek lazım. Tüm bunların kendimde olduğunu düşünerek, araştırmalar yaptım. Araştırmalarımı kendi insanımızın, kültürümüzün içerisinde yaptım. Bu konuda çeşitli yorumlar yapıldı; kırdan kente göç eden insan hikayesi gibi. Ben bunları kendi adıma kabul etmiyorum ve yaptığım çalışmalarla bu anlayışı bağdaştırmıyorum.
-Müziğinizin kültür seviyesi düşük, alım gücü zayıf insanlar tarafından dinlendiği yıllarca yazıldı, çizildi. Siz de bunların çoğuna cevap verdiniz. Ancak ben şunu öğrenmek istiyorum. Bu kesime ait insanların sizi dinlemesinden rahatsız mı oluyorsunuz?
Kesinlikle rahatsız olmuyorum. Benim için insan, önce kendi insanım önemli. Dinlemek isteyen herkes benim yaptığım albümlerde kendine göre bir şeyler bulur. A albümünü kendine yakın bulmaz da, C albümünü çok sever. Çünkü ben çok çeşitli çalışıyorum. Beni dinleyen insanlar genelde gariban, yani ekonomik gücü zayıf insanlar. Müziğe başladığım zaman Türkiye'nin yüzde altmışı tarım kesiminde yaşıyordu. Daha sonra şehirlere göç başladı. Halkımızın yüzde 90'ı bu söylediklerimin içine dahil edilebilir. Yüzde 10'lardan daha az bir kesim ise maddi imkanları iyi diyebileceğimiz bir grubu teşkil ediyor. İnsanımızın sevmiş olduğu her çalışma bizim güncelimiz anlamına gelir. Ağırlık merkezimiz bu kitle olduğundan yaptığımızı bunlar benimsiyor. Maddi durumu iyi olan insanlar da bizi benimser ama; onlar azınlıkta kaldığı için belli olmaz. Bazıları gariban edebiyatı, gariban müziği gibi kasıtlı yorumlar yapmak istiyor. Bir önemli nokta da şu; bazı çevreler bizi ikinci planda görmek istiyorlar.
-Bu sorun nereden kaynaklanıyor?
Batılılaşma ile çağdaşlaşma kavramlarının anlaşılmamasından. Batılılaşma yerine çağdaşlaşma kavramını ele alabilsek bu sorunlar biter. Bana göre modernleşmek herhangi bir kültürün kopyası olmak değil kendimizi geliştirmektir. Bir kültürü benimsemiş olana bir şey demiyorum. Ama kendi kültürünü aşağılayan ve yabancı kültürü baş tacı eden kişiye karşı çıkarım. İşte bizi küçümseyenlerin gerçek niyetlerini burada aramak gerekiyor.
-Batılılaşma - çağdaşlaşma kavramlarının birbirine karıştırılmasından mı bahsediyorsunuz?
Evet, anlaşılmadığını söylüyorum. Doğrusu çağdaşlaşmak olmalı. Çağdaşlaşmak kimsenin tekelinde olmadığı için buraya herkes katkıda bulunabilir. Ama Batılılaşmaya müzikle ilgili olarak baktığımızda şu anki Batı musikisinin yapısı polofonik müzik ile birleşmiş, kaliteli bir müzik. Ben buna saygı duyuyorum ve hep kullanıyorum. Ama bu sistem kilisede gelişmiştir. Avrupalıların kendi kültürlerini en iyi biçimde idrak edecek bir sistemdir. Bu sistemi kendi müziğimize uyarlarsak yama gibi olur. Gayem doğanın vermiş olduğu o zenginliği muhafaza etmeye çalışarak, çağdaş kültürlere katkıda bulunmaktır. Yani illa kopya almak yerine kendi doğrultumuzda o güzellikten yararlanarak, kimliğimize de saygı duyarak daha ileriye gitmektir. Ancak böyle modernleşmiş oluruz.
-İnsanları dertlendirmek gibi bir çabanız var mı?
Benim böyle bir çabam yok. Ama müzik ağlatır, eğlendirir, güldürür, düşündürür ve ulvi duygular verir. Bazı arkadaşlar hüzne daha ziyade yatkınsa, dramı daha çok işlemişse, bu onun doğasından kaynaklanır. Müziğin bu işlevleri arasından bazılarını benimsemiş olabilir. Bu edebiyattaki ozanlarımızın da yaptığı bir şeydir. Mesela Aşık Veysel hayata aşıktır, Karacaoğlan memleketine aşıktır. Ben ise birine değil hepsine yatkınım. Hayatın içerisinde gülmek ve ağlamak varsa ben ikisini de yaşıyorum.
'-Bir teselli ver', 'Hor görme garibi' ve 'Batsın bu dünya' gibi parçalarınız şarkı sözünden çok, sosyal bir dramı anlatıyor ve protest bir yapı sergiliyor.
Bu belli ölçüde doğrudur ve protest yapı vardır. Olumsuzluk protestosudur. Doğru olduğuna inandığım ilkelerin bir an önce yaşanmasını istiyorum. Protest yapı bizim müziğimizde fazla işlenmiş bir çalışma değil. Ama ben 30 yıldan beri bunu kullanıyorum. İlla protest yapılar rock diye adlandırılan serbest çalışmanın içinde değildir. Aslında rock ile benim yaptığım çalışmaların benzerlik noktası şurada olabilir: İkisi de serbest çalışmadır. Belirli kalıpların bir gün donacağı; ama insan dinamizminin hiçbir zaman durmayacağı anlatılır ve bu bakışla serbest çalışmalara doğru iter adamı. 'Rock'un melodik normlarına gelince, ben bunları 10'lu yaşlarımda kullandım. Benim ilgi alanım, Türk müziği, halk müziği ama ben dünyayı tanımak istediğimden klasik Batı müziğiyle başladım mesleğe. Rock ile de ilgilendim, caz ile de. Büyük orkestralarda tenorluk yaptım, saz da çaldım. Bu normları tanımamdan dolayı serbest çalışmalarımda rock ve caz normlarını kullandığım olmuştur. Bu rock'a döndüm anlamına gelmez. Sadece yakıştığı nispette çeşni olarak kullanıyorum. Mesela 'Hatasız kul olmaz' da olduğu gibi... Müziğim; sevgi, saygı ve hoşgörü üzerine kurulu...
-Gencebay müziğinin en belirgin özelliği, ya da Orhan Gencebay müziğini diğer unsurlardan farklı kılan noktalar neler?
Sözlerimde sevgi, saygı, hoşgörü teması ağırlıktadır. Birliğe davet üzerinde ısrarla durmuşumdur. Sevgiyi anlatırken, sevginin çeşitlerinden bahsetmişimdir. Bunlar insan doğası gereği gerçekleşen bestelerdir. Her konuyu işlerim, neşe, hüzün, tasavvuf vs... Müziğe gelince halk müziği, sanat müziği, Ortadoğu ve Batı müziği sentezinden oluşmaktadır. Ama ağırlık merkezi biziz. Halk müziği ile sanat müziğinde serbest çalışmayı tercih ederim. Bütün bunları yapmak için bilgiye ihtiyaç vardır, yoksa rahat çalışamazsınız. Her an sürprizler yapabilirim. Çünkü benim gönlüm sürekli yenilikten yana. Zaten Türk müziğinin de gelişmeye ihtiyacı var. Bizim aslında işlenmemiş muazzam bir hazinemiz var.
-Mutlaka yapılması gerekir dediğiniz bir öneriniz var mı?
Önce iki müziğimiz içindeki ses sistemlerini analiz etmemiz lazım. Ancak bunu yaptıktan sonra daha iyi yerlere gidebiliriz. Halen ana çalışmaları yapmadık. Seslerimizi daha tanımıyoruz, ayrıştıramıyoruz. Bunlar enstitülerin işi ama biz de bir araya gelerek çalışma yapmak zorundayız.
-Size atfedilen 'Orhan Baba', 'Orhan Abi' gibi kavramlara nasıl bakıyorsunuz?
Sevgi, saygı içerikli mesajlarım insanlarımız tarafından benimsenmiş olabilir. Bundan dolayı da halkımız benim için 'baba', 'abi' gibi sıfatlar kullanmış olabilirler. Baba, abi olmak da herkesin harcı değildir. Ben bundan gurur duyuyorum.
-Bestelediğiniz şarkılar halk müziğinden sanat müziğine kadar her sanatçının ilgisini çekiyor ve albümlerinde yer alıyor..
Serbest çalışmalara ihtiyaç vardı. Ama TRT ve çevresi engel oluyordu. Çok kötü denetimler vardı. Eğer o denetimler olmasaydı çok daha yol alırdık. Benim yaptığım çalışmalar ilgi gördüğü için, 80-100 civarında hit
olmuş şarkılarım var. Bundan dolayı diğer arkadaşlarım tarafından kullanılıyor.
'-Orhan Gencebay arabeskçi' söylemlerine niçin karşı çıkıyorsunuz?
Bu kadar çirkin bir değerlendiriş olamaz. Bunu yapanlar beni çekemeyenler, kendileri yeterince başarılı olamayanlardır diye düşünüyorum. Benim yaptığım çalışmaların müzikalite düzeyi meydandadır. Demiyorum ki her yapıtım aynı düzeyde; ama büyük çoğunluğu iyi düzeydedir. Şarkı sözlerime gelince, onlar zaten ortadır. Birçoğu antolojik değeri olan ifadelerdir. Bunun haricinde de hiç birşey söyleyemezler. Söylerlerse kıskançlıklarındandır. Ben de onlara 'Siz ne yaptınız? ' diye sorarım. Çalışmalarıma en iyi cevabı halkımız veriyor.
-Karşı çıkmakla kalmayıp, bunu aşağılayıcı olarak nitelendiriyorsunuz. Neden?
Aşağılayıcı bir gözle bakıldığını söylüyorum. Arabesk terimi ayrı bir şey. Arabesk Arap etkinliği demektir. Benim yaptığım çalışmalar Arap etkinliği değil. Ama Araplarla tarihsel bağlarımızdan dolayı kullandığımız bazı özler vardır. Emeviler, Abbasiler, Kölemenler, Selçuklular ve Osmanlılardan itibaren gelen kültür birlikteliği var. Aynen birleşik Avrupa devletleri gibi. Fransız'ı, İngiliz'i, Alman'ı da Hıristiyan kültürle birleşmiş insanlardır. Ayrı ayrı lisanlar ayrı ayrı devletler olmalarına rağmen. Ama birbirlerinin gözünü de oymuşlardır. Netice olarak ben de etki altında kalmış olabilirim ama benim yaptığım bize ait. Bu arada arabesk deyimine uygun olarak çalışan insanlar var Türkiye'de. Güneydoğu'daki insanlarımızın birçoğunun Arap akrabası vardır. Bir zamanlar sınırlar yoktu. Şimdi sınırlar ayrıldığı için, ayrı topraklarda olduğumuz için insanlar akrabalarını ret mi etsinler. Bunların Arapvari şeyler yapması doğaldır.
-Orhan Gencebay Türk müziğine neler kazandırdı?
Müzik iki yönden idare ediliyordu Türkiye'de: TRT ve çevresi ile Unkapanı çevresi. Yani resmi ve gayri resmi çevre. Unkapanı araştırmaların serbest olarak yapıldığı bir yer, hem iyi hem de kötünün merkezi. Demokrasi kuralları içerisinde herkes çalışmasını yapar. Burası hep aşağılandı. Bu çok yanlış. Bütün kalite TRT ve çevresinde mi oluyor? TRT ve çevresinde müzik korunmaya çalışıyor, bu çevrede ise araştırılıyor. Ben bu serbest çalışmalarımla Türk müziğine daha zengin bir dinletiyi getirmeye çalıştım. Orkestrasyon, parküsyon, çok sesli, serbest, daha zengin bir bakış getirdim. Daha önceki çalışmalara baktığınız zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Türk müziğine zengin icraatı getirmeye çalıştım. Yeni seslerin ortaya güçlü bir şekilde çıkmasına gayret gösterdim. Altyapı üstyapı sisteminin teknik araştırmalarını yaptık. Devletin yapacağı işi bir avuç elemanla gerçekleştirdik. Verimli arkadaşların hemen hepsi bu piyasada çalışıyor. Burada iyi de yapılıyor kötü de. Sözlerime gelince bütünüyle bir hikayeyi anlatmaya çalıştım. Hem de günümüz Türkçesiyle. Yapılacak o kadar şey var ki, daha gönlümdekilerden çok azını çıkardım.
-Altı yaşından beri müziğin içerisinde yer alıyorsunuz. Sadece müzik yapmakla kalmayıp, aktör, aranjör, besteci yazar ve en son olarak televizyonda şov programı gibi çeşitli işler de yaptınız? Kendinizi tüketmekten korkmuyor musunuz?
Kendimi tüketmek gibi bir kaygım hiç yok. Daha önce de söyledim; yapacaklarımın çok az bir kısmını gerçekleştirdim. Müzik benim hayatım. Yaptıklarımın çeşitliliğine gelince o alanların hepsinde yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz tüm bunları müzik ekseninde gerçekleştirdim. Şova gelince o bir denemeydi. Dizi yapacaktık olmadı, şov yaptık. Ama şov benim istediğim gibi yönlendi. Şovu da ben bıraktım. Şu anda bir dizi projem var.
-Son söz olarak....
Orhan Gencebay serbest çalışmalar yapıyor. Hem halk, hem sanat, hem de oryantal diye adlandırılan Ortadoğu kültürlerinden yapmış olduğu sentezlerle ortada. Ama ne yaparsam yapayım ülkeme aittir ve özgündür. Ne yaparsak yapalım ama kesinlikle kalitesizi yapmayalım.
AYDOĞAN KILIÇ-AKSİYON
geçmişten bugüne gelen arabeskin tek kralı demek yanlızlığın ilacı içki sofralarına meze demek. benim düşüncem bu arkadaşlar bilmem siz ne düşünüyosunuz ;)