Organ bağışı konusunda, toplum olarak bilinçlenmeliyiz...Yıllar evvel ehliyetimi alırken, hepsini bağışlamıştım... :) Hayat bu...Kim, neyle karşılaşır hiç belli olmaz... :)
diyanet işleri başkanlığı' nın açıklamasına göre sakınca yok. yalnızca, söylemde dikkat edilmesi gereken bir nokta var. o da 'organlarımı bağışlıyorum' yerine, kullanımına izin veriyorum' denmesi konusunda.
bundan 11 yıl önceydi. ehliyetimi alırken 'fırsat bu fırsat! ' dedim ve organlarımın 'kullanımına izin vermek' istedim. görevli memur ve sırada arkamda duran delikanlı şahitliğinde ehliyetimde belirttim. her ne kadar aldığım o ehliyetimi kaybetmiş ve yeni çıkarttığım ehliyette görevli memurun alaycı tavırlarıyla engellenmişsem de kararım aynen geçerli ve bunu ilk fırsatta organ bağış merkezi kanalıyla tekrar resmileştirmek niyetindeyim.
yanarak ya da parçalanarak ölmezsem eğer, bir şekilde yaşamaya devam edeceğim demektir..
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumî hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu umumî kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte) , kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En’am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir devamı için http://www.diyanet.gov.tr/turkish/karar.asp? id=3&sorgu=1
Soru sahiplerine hemen arz edeyim ki, tıpta her geçen gün yeni bilgiler ve bulgular elde edilmekte, insanlığın hayrına olan sevinilecek hizmetler üretilmektedir.
Bundan herkes sevinir, mutluluk duyar. Peygamberimiz (sas) ’ in hadislerinden aldığımız işaretlere göre tıp ilmi daha da gelişecek, nihayet bütün dertlere deva bulunacaktır. İki şey müstesna tabii. Biri ihtiyarlık, ikincisi de ölüm! İhtiyarlıktan ve ölümden kurtarma ilacı bulunamayacaktır.
Ancak bu ikisinin dışındaki gelişmeleri, büyük bir ümitle bekleyebiliriz. Nitekim Peygamberimiz (sas) tıptaki çalışmaları teşvik ettiği hadisinde şöyle buyurmuştur:
- Allah ilacını yaratmadığı derdi de yaratmamıştır. Bir yerde dert varsa mutlaka onun devası da vardır. Yeter ki insanlık, ümidini kesmesin, deva araştırmasına devam etsin! ..
İşte bu çarelerin biri de, organ nakli buluşudur.
Organ nakli, insan hayatında oldukça mühim yer işgal etmektedir. Çünkü bu çarenin alternatifi yoktur. Varsa zaten organ nakline gerek de olmaz, cevaz da.
Yeni ve alternatifi olmayan bir uygulama olduğundan bazı ilim adamları henüz bu uygulamaya da olumlu bakmasa da, İslam dünyasının şu andaki belli başlı İslami kuruluşları, organ bağışının ve naklinin (şartlarına uyulması halinde) caiz olduğu yolunda kararlar almışlar, bunu da kendi özel yayınlarında insanlığa duyurmuşlardır...
Mesela, Mısır’daki Ezher Fetva Kurulu, Suudi Arabistan’daki İslam Konferansı Teşkilatı’na bağlı İslam Fıkıh Akademisi, Kuveyt Evkaf ve Din İşleri Başkanlığı’na bağlı Fetva Kurulu, Dünya İslam Birliği’ne bağlı Fıkıh Akademisi, organ nakli ve bağışı konusunda fetvalar vermişlerdir. Bunlara bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza bağlı Fetva Kurulu’nun da fetvasını ekleyebilirsiniz. (Bakınız, Diyanet Vakfı İlmihali. Organ Nakli -168)
Konuya ait bilgiyi şöyle özetleyebiliriz:
Ölenden organ nakli yapıldığı gibi, yaşayandan da organ bağışı alınmaktadır..
İkisi de birbirine benzerse de küçük farklar vardır aralarında. Şöyle ki:
Ölüden yapılacak organ naklinin caiz olabilmesi için gerekli şartları şöyle ifade edebiliriz:
1- Hastaya organ naklinden başka çare bulunmadığı konusunda ehliyetli tıp adamlarının karar vermiş olmaları gerek.
2- Konunun uzmanları olan doktorlar, hastanın bu nakille iyi olacağı yolunda kuvvetli kanaat sahibi olmaları gerek.
3- Ölümünden önce hastanın kendisinin, ölümünden sonra da mirasçılarının organın nakline izin vermiş olmaları gerek.
4- Tıbben ve dinen! ölümün kesinleşmiş olması gerek.
5- Organın maddi bir karşılık ve para mukabilinde satılıyor olmaktan uzak olmak.
6- Alıcının da bu nakilde rızası bulunmak.
Bunlar ölenden alınacak organ naklinde aranan şartlar. Bunlara bir de yaşayandan nakledilecek organın şartlarını ilave edecek olursak şunu da ifade edebiliriz:
1- Organı kendi isteğiyle hibe edecek olan insanın sağlığını bu hibenin bozmayacağı yolunda doktorların görüşleri kesin olmalıdır.
2- Doktorların bu naklin başarılı olacağı, hayati tehlikenin bulunmayacağı yolunda raporları bulunmalıdır.
3- Organ bağışında bir ücret ve maddi menfaat söz konusu olmamalıdır.
Burada akla gelen bir suali de cevaplayalım. Verilen organ, yerleştirildiği öteki bedende biyolojik görevini yapacaktır. O şahsın iyilik veya kötülük yapmasında bir etkisi bulunmayacağından sorumluluğu olmayacaktır. İsterse bu insan gayrimüslim olsun. Çünkü günahı işleyen organ değil, organa yön veren insanın kendi iradesidir. İrade sahibinindir sorumluluklar.
Ayrıca nakledilen organ, tekrar dirilmede ilk bedenindeki yerini alacak, sonrakinde sabit kalamayacaktır. Geniş bilgi için adı geçen eserin ikinci cildine bakılabilir.
ORGAN BAĞIŞI....... SAHİP OLDUĞUMUZ BİR ŞEYİ BAĞIŞLAYABİLİRİZ. ORGANLARIMIZ VE BEDENİMİZ BİZE SADECE EMANET.....................................................
gönüllü olarak yapılan bir amme hizmeti sahipsiz insanlar bu konuda duyarlı olup organlarını hemen her fırsatta bağışlarlar hatta deprem bölgelerinde tüm acılarına rağmen organ bağışı yapan nice değerli insan bulabilirsiniz bu vesile ile organ ticareti yapanlara hayırlı organ kaçakcılığı diler Allah sizi bildiğiniz gibi iflah etsin
Askerlik şubesine gittiğimde önüme bir kağıt uzattılar. Adımı Soyadımı yazdım diğer bilgileri de doldurduktan sonra organ bağışı Yapıyorum / Yapmıyorum seçeneğine geldim.
Yapıyorum kutusu yapmıyorum kutusunun yarısından fazlasını işgal etmiş geniş bir halde sırıtıyordu. Gıcık olmuştum minicik yapmıyorum kutusuna azimle mikro bir imza attım.
Pişman değilim :)
Amcamın oğluna asla bir göz bağışının ulaşmayacağını bildiğim gibi
Bağışlamadığım organlarımın da, organ bekleyenler sırasında en önde yer alan israillilere gitmeyeceğinden eminim en azından.
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI (Organ Nakil) KARAR TARİHİ: 03.03.1980 Hacettepe Üniversitesi Tıp. Fakültesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mehmet Haberal'ın ölmüş kimselerden alınacak organ ve dokuların, tedavileri ancak bu yoldan yapılabilecek hastalara nakli konusunda, Başkanlık Makamından havale olunan dilekçesi Kurulumuzca incelendi.
Yapılan müzakere sonunda:
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet'in delaletlerinden çıkarılmış umumi hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslam fakihleri tarafından bu umumi kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte) , kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En'am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslam fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı, Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü) Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir. İslam fakihleri, Karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına, Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline, Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına, Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim, Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu'nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle; '...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer'î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu...' ifade olunmuştur.
İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mübah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli ve tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir. Nitekim, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulunun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında, 'tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde; hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı...' beyan edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise 'yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı...' ifade olunmuştur. Yurdumuz dışında, çeşitli İslam Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir. Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi, Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması, Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması, Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması, Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması, Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir. el-İsra Suresi, 70; et-Tin Suresi, 4 el-Hidaye, el-İnaye ve Feth'ül-Kadir 1/65; Fethu babi'l-İnaye, 1/126; Fetevay-ı Hindiye, 2/390 Cessas, Ahkamü'l-Kur'an
Organ kan gibi, idrar gibi mal değildir. Mal olmadığı için bağışı yapılmaz, satılmaz. Sadece verilir.
Sual: Organ nakli caiz mi?
CEVAP
Halk arasında hâlâ organ nakli yapmanın caiz olup olmadığı tartışılıyor. Diyorlar ki:
(İnsana eziyet haramdır. Çünkü (Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur) hadisine göre, ameliyatla canlı kimsenin bir yerini kesmek, ona eziyet vereceği için haramdır. (Ölünün kemiğini kırmak, dirinin kemiğini kırmak gibidir) hadisi de gösteriyor ki, ölüden organ almak, diriden almak gibi haramdır.)
Halbuki diri ve ölüden organ nakletmek caizdir. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur. Dirinin de, ölünün de bir yerini kesmek haramdır, ona eziyettir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Çünkü, “Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar.” (Mecelle)
Uzman ve Müslüman doktor, bir hasta için, diri veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdiği zaman, organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)
Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun (Resmi Gazete, 3 Haziran 1979, Sayı 16655) . Madde 11- Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri kardiolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.
Madde 12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.
Madde 13- 11 inci maddeye göre ölüm halini saptayan hekimlerin ölüm tarihini, saatini ve ölüm halinin nasıl saptandığını gösteren ve imzalarını taşıyan bir tutanak düzenleyip, organ ve dokunun alındığı sağlık kurumuna vermek zorundadırlar. Bu tutanak ve ekleri ilgili sağlık kurumunda on yıl süre ile saklanır.
Beni hatırlamak için Gözlerimi; gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.
Kalbimi; kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin.
Kanımı; bir otomobilin enkazı altından çıkarılmış olan gence verin. Verinki torunlarının oynadığını görene dek yaşayabilsin.
Böbreklerimi; haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin.
Kemiklerimi; alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.
Eğer birşeyleri gömmeniz gerekiyorsa, hatalarımı, kusurlarımı, insanlara olan önyargılarımı gömün. Günahlarımı şeytana, ruhumu tanrıya verin. Eğer yeri gelirde beni hatırlamak isterseniz, bunu size ihtiyacı olan birine yardım ederek yapın. Eğer tüm bu isteklerimi yapıyorsanız ben sonsuza dek yaşayacağım
..
Güneş de ne imiş Memedim?
Ben yasayayım diye bağışlanan organların gölgesinde tüm sevinçlerim.
05-2012
Bedenlerimizi,topragın altında çürümeye bırakmak yerine,bence bir veya birkaç insan hayatı kurtarmak,cok cok daha büyük bir sevap olmalı...
“Organ bağışı” sıralamasında illerde İzmir birinciymiş.
Eh,biz İzmir halkına da bu yakışırdı zaten. ;)
Organ bağışı konusunda, toplum olarak bilinçlenmeliyiz...Yıllar evvel ehliyetimi alırken, hepsini bağışlamıştım... :)
Hayat bu...Kim, neyle karşılaşır hiç belli olmaz... :)
:))) yani aslında bende organlarımın kullanılması taraftarıyım. hatta ben hayattayken bazı organlarımı güzel kızlar kullanabilir
diyanet işleri başkanlığı' nın açıklamasına göre sakınca yok. yalnızca, söylemde dikkat edilmesi gereken bir nokta var. o da 'organlarımı bağışlıyorum' yerine, kullanımına izin veriyorum' denmesi konusunda.
bundan 11 yıl önceydi. ehliyetimi alırken 'fırsat bu fırsat! ' dedim ve organlarımın 'kullanımına izin vermek' istedim. görevli memur ve sırada arkamda duran delikanlı şahitliğinde ehliyetimde belirttim. her ne kadar aldığım o ehliyetimi kaybetmiş ve yeni çıkarttığım ehliyette görevli memurun alaycı tavırlarıyla engellenmişsem de kararım aynen geçerli ve bunu ilk fırsatta organ bağış merkezi kanalıyla tekrar resmileştirmek niyetindeyim.
yanarak ya da parçalanarak ölmezsem eğer, bir şekilde yaşamaya devam edeceğim demektir..
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumî hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu umumî kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte) , kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En’am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir
devamı için
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/karar.asp? id=3&sorgu=1
einsteinın beyni ve bizim için yapacağı iyilikti......
olmadı....
Bağışlıycam tabiki! ...Başka bir cana hayat vermek çok anlamlı...
beyin ölümü gerçekleştiğinde
ailenin izniyle yapılır...
Parası olanın Türkiye'ye gelip legal yoldan organ sahibi olmasını sağlayan bir sistem..
Parası olmayan zaten kör topal yaşabiliyor bir şekilde..
Transplantasyon..
Organ bağışı ve nakli caiz mi? (1)
Soru sahiplerine hemen arz edeyim ki, tıpta her geçen gün yeni bilgiler ve bulgular elde edilmekte, insanlığın hayrına olan sevinilecek hizmetler üretilmektedir.
Bundan herkes sevinir, mutluluk duyar. Peygamberimiz (sas) ’ in hadislerinden aldığımız işaretlere göre tıp ilmi daha da gelişecek, nihayet bütün dertlere deva bulunacaktır. İki şey müstesna tabii. Biri ihtiyarlık, ikincisi de ölüm! İhtiyarlıktan ve ölümden kurtarma ilacı bulunamayacaktır.
Ancak bu ikisinin dışındaki gelişmeleri, büyük bir ümitle bekleyebiliriz. Nitekim Peygamberimiz (sas) tıptaki çalışmaları teşvik ettiği hadisinde şöyle buyurmuştur:
- Allah ilacını yaratmadığı derdi de yaratmamıştır. Bir yerde dert varsa mutlaka onun devası da vardır. Yeter ki insanlık, ümidini kesmesin, deva araştırmasına devam etsin! ..
İşte bu çarelerin biri de, organ nakli buluşudur.
Organ nakli, insan hayatında oldukça mühim yer işgal etmektedir. Çünkü bu çarenin alternatifi yoktur. Varsa zaten organ nakline gerek de olmaz, cevaz da.
Yeni ve alternatifi olmayan bir uygulama olduğundan bazı ilim adamları henüz bu uygulamaya da olumlu bakmasa da, İslam dünyasının şu andaki belli başlı İslami kuruluşları, organ bağışının ve naklinin (şartlarına uyulması halinde) caiz olduğu yolunda kararlar almışlar, bunu da kendi özel yayınlarında insanlığa duyurmuşlardır...
Mesela, Mısır’daki Ezher Fetva Kurulu, Suudi Arabistan’daki İslam Konferansı Teşkilatı’na bağlı İslam Fıkıh Akademisi, Kuveyt Evkaf ve Din İşleri Başkanlığı’na bağlı Fetva Kurulu, Dünya İslam Birliği’ne bağlı Fıkıh Akademisi, organ nakli ve bağışı konusunda fetvalar vermişlerdir. Bunlara bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza bağlı Fetva Kurulu’nun da fetvasını ekleyebilirsiniz. (Bakınız, Diyanet Vakfı İlmihali. Organ Nakli -168)
Konuya ait bilgiyi şöyle özetleyebiliriz:
Ölenden organ nakli yapıldığı gibi, yaşayandan da organ bağışı alınmaktadır..
İkisi de birbirine benzerse de küçük farklar vardır aralarında. Şöyle ki:
Ölüden yapılacak organ naklinin caiz olabilmesi için gerekli şartları şöyle ifade edebiliriz:
1- Hastaya organ naklinden başka çare bulunmadığı konusunda ehliyetli tıp adamlarının karar vermiş olmaları gerek.
2- Konunun uzmanları olan doktorlar, hastanın bu nakille iyi olacağı yolunda kuvvetli kanaat sahibi olmaları gerek.
3- Ölümünden önce hastanın kendisinin, ölümünden sonra da mirasçılarının organın nakline izin vermiş olmaları gerek.
4- Tıbben ve dinen! ölümün kesinleşmiş olması gerek.
5- Organın maddi bir karşılık ve para mukabilinde satılıyor olmaktan uzak olmak.
6- Alıcının da bu nakilde rızası bulunmak.
Bunlar ölenden alınacak organ naklinde aranan şartlar. Bunlara bir de yaşayandan nakledilecek organın şartlarını ilave edecek olursak şunu da ifade edebiliriz:
1- Organı kendi isteğiyle hibe edecek olan insanın sağlığını bu hibenin bozmayacağı yolunda doktorların görüşleri kesin olmalıdır.
2- Doktorların bu naklin başarılı olacağı, hayati tehlikenin bulunmayacağı yolunda raporları bulunmalıdır.
3- Organ bağışında bir ücret ve maddi menfaat söz konusu olmamalıdır.
Burada akla gelen bir suali de cevaplayalım. Verilen organ, yerleştirildiği öteki bedende biyolojik görevini yapacaktır. O şahsın iyilik veya kötülük yapmasında bir etkisi bulunmayacağından sorumluluğu olmayacaktır. İsterse bu insan gayrimüslim olsun. Çünkü günahı işleyen organ değil, organa yön veren insanın kendi iradesidir. İrade sahibinindir sorumluluklar.
Ayrıca nakledilen organ, tekrar dirilmede ilk bedenindeki yerini alacak, sonrakinde sabit kalamayacaktır. Geniş bilgi için adı geçen eserin ikinci cildine bakılabilir.
04.01.2005 /Ahmed Şahin/Zaman
ORGAN BAĞIŞI.......
SAHİP OLDUĞUMUZ BİR ŞEYİ BAĞIŞLAYABİLİRİZ.
ORGANLARIMIZ VE BEDENİMİZ BİZE SADECE
EMANET.....................................................
gönüllü olarak yapılan bir amme hizmeti sahipsiz insanlar bu konuda duyarlı olup organlarını hemen her fırsatta bağışlarlar hatta deprem bölgelerinde tüm acılarına rağmen organ bağışı yapan nice değerli insan bulabilirsiniz
bu vesile ile organ ticareti yapanlara hayırlı organ kaçakcılığı diler
Allah sizi bildiğiniz gibi iflah etsin
Askerlik şubesine gittiğimde önüme bir kağıt uzattılar. Adımı Soyadımı yazdım diğer bilgileri de doldurduktan sonra organ bağışı Yapıyorum / Yapmıyorum seçeneğine geldim.
Yapıyorum kutusu yapmıyorum kutusunun yarısından fazlasını işgal etmiş geniş bir halde sırıtıyordu. Gıcık olmuştum minicik yapmıyorum kutusuna azimle mikro bir imza attım.
Pişman değilim :)
Amcamın oğluna asla bir göz bağışının ulaşmayacağını bildiğim gibi
Bağışlamadığım organlarımın da, organ bekleyenler sırasında en önde yer alan israillilere gitmeyeceğinden eminim en azından.
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI
(Organ Nakil)
KARAR TARİHİ: 03.03.1980
Hacettepe Üniversitesi Tıp. Fakültesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mehmet Haberal'ın ölmüş kimselerden alınacak organ ve dokuların, tedavileri ancak bu yoldan yapılabilecek hastalara nakli konusunda, Başkanlık Makamından havale olunan dilekçesi Kurulumuzca incelendi.
Yapılan müzakere sonunda:
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet'in delaletlerinden çıkarılmış umumi hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslam fakihleri tarafından bu umumi kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte) , kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En'am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslam fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri,
Karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim, Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu'nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle;
'...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer'î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu...' ifade olunmuştur.
İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mübah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli ve tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir. Nitekim, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulunun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında, 'tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde; hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı...' beyan edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise 'yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı...' ifade olunmuştur.
Yurdumuz dışında, çeşitli İslam Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir.
Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,
Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,
Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,
Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
el-İsra Suresi, 70; et-Tin Suresi, 4
el-Hidaye, el-İnaye ve Feth'ül-Kadir 1/65; Fethu babi'l-İnaye, 1/126; Fetevay-ı Hindiye, 2/390
Cessas, Ahkamü'l-Kur'an
Sual: Organ bağışı yapmak caiz midir?
CEVAP
Organ kan gibi, idrar gibi mal değildir. Mal olmadığı için bağışı yapılmaz, satılmaz. Sadece verilir.
Sual: Organ nakli caiz mi?
CEVAP
Halk arasında hâlâ organ nakli yapmanın caiz olup olmadığı tartışılıyor. Diyorlar ki:
(İnsana eziyet haramdır. Çünkü (Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur) hadisine göre, ameliyatla canlı kimsenin bir yerini kesmek, ona eziyet vereceği için haramdır. (Ölünün kemiğini kırmak, dirinin kemiğini kırmak gibidir) hadisi de gösteriyor ki, ölüden organ almak, diriden almak gibi haramdır.)
Halbuki diri ve ölüden organ nakletmek caizdir. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur. Dirinin de, ölünün de bir yerini kesmek haramdır, ona eziyettir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Çünkü, “Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar.” (Mecelle)
Uzman ve Müslüman doktor, bir hasta için, diri veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdiği zaman, organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)
Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun (Resmi Gazete, 3 Haziran 1979, Sayı 16655) .
Madde 11- Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri kardiolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.
Madde 12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.
Madde 13- 11 inci maddeye göre ölüm halini saptayan hekimlerin ölüm tarihini, saatini ve ölüm halinin nasıl saptandığını gösteren ve imzalarını taşıyan bir tutanak düzenleyip, organ ve dokunun alındığı sağlık kurumuna vermek zorundadırlar. Bu tutanak ve ekleri ilgili sağlık kurumunda on yıl süre ile saklanır.
----------
Organ Bağışlarınız İçin 24 Saat 0212 635 85 85 'i arayabilirsiniz.
----------
BUGÜN ULUSAL HAVUZUMUZDA TOPLAM 2670 HASTA BÖBREK BEKLEMEKTEDİR!
Beni hatırlamak için
Gözlerimi; gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.
Kalbimi; kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin.
Kanımı; bir otomobilin enkazı altından çıkarılmış olan gence verin. Verinki torunlarının oynadığını görene dek yaşayabilsin.
Böbreklerimi; haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin.
Kemiklerimi; alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.
Eğer birşeyleri gömmeniz gerekiyorsa, hatalarımı, kusurlarımı, insanlara olan önyargılarımı gömün. Günahlarımı şeytana, ruhumu tanrıya verin. Eğer yeri gelirde beni hatırlamak isterseniz, bunu size ihtiyacı olan birine yardım ederek yapın. Eğer tüm bu isteklerimi yapıyorsanız ben sonsuza dek yaşayacağım
arkada?lar benim böbre?in fiyatyny nerden ö?renebilirim