Birini tanımadan, bir olayı enine boyuna bilmeden, bir yeri görmeden onun hakkında kesinmiş gibi yorum yapmak.Bu (insanlar hakkında yargıya varma kısmı) , biraz insan sarrafı olma kompleksinden kaynaklanıyor.Ben adamı gözünden anlarım...Yok yeaa...
İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; 'Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi...' Berber çocuğa seslenir: 'Ali, buraya gel! '. Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, 'bak şimdi' diye fısıldar ve bir elinde beş yüz bin, diğer elinde beş milyonluk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: 'Hangisini istiyorsan alabilirsin? ' Çocuk dalgın dalgın bir beş yüz bine bir de beş milyona bakar ve sonunda beş yüz binlik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber işadamına döner ve gülerek: 'Gördün mü? Sana söylemiştim.' der.Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden beş milyonluk değil de, beş yüz binlik banknotu aldığını sorar.Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir: - Eğer beş milyonluğu alırsam oyun biter! '
Allah'ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!
Dr. Paul RUSKİN; öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara yaşamakta olduğu şu durumu anlatır:
“'Hasta ne konuşuyor ne de söylenenleri anlıyor. Bazan saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer yada kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürüyemiyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp cığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazan ortada bir sebep yokken sinirleni- yor, biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.”'
Bu olayı anlattıktan sonra, Dr. RUSKİN; öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrencileri böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylerler. Dr. RUSKİN; kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Dr. RUSKİN hastanın fotoğrafını öğrenciler arasında dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.
Dr. RUSKİN, Amerikan Tıp Birliği dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır. Belkide hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış açılarımız tarafından dayanılmaz ve zor görünebilir...
Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanindan bir an bile ayrılmaz.
Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu dogar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne cıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir...Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var: 'insanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor'
'Öyle hazin bir çağda yaşıyoruzki bir önyargıyı yıkmak bir atomu parçalamaktan daha zor' A. Einstein.... Atom bombasını bulan mahlukattır aynı zamanda kendisi
hepimiz yapıyoruz....
engel olamıyoruz...
Birini tanımadan, bir olayı enine boyuna bilmeden, bir yeri görmeden onun hakkında kesinmiş gibi yorum yapmak.Bu (insanlar hakkında yargıya varma kısmı) , biraz insan sarrafı olma kompleksinden kaynaklanıyor.Ben adamı gözünden anlarım...Yok yeaa...
ön yargi birsey hakkinda tam bilgi edinmeden karsindaki insani yok etmeye calismak,suclamak,komik duruma düsürmek,
insanın ellerine ayaklarına prangalar vurur..gören gözleri görmez eder..varın gerisini siz düşünün..
Bazen mantığımız ne kadar iyi işlerse işlesin, bizi varmak istediğimiz sonuca götürür.
önyargi '' cahilligi cagristiriyor''
kisi nekadar cahil ve anlayis kitligi cekerse o derecede önyargili olur
yanlis ve bazen cok tehlikeli
insanların sonunu biliyormuş gibi olaya kendi bildiğini sonuç yapmasıdır
maymunluktan kalma bisey
çok yanlış abi...bide tampona bak öle yargıla...................:P
bence okunmalı.....
O Zaman Oyun Biter
İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; 'Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi...' Berber çocuğa seslenir: 'Ali, buraya gel! '. Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, 'bak şimdi' diye fısıldar ve bir elinde beş yüz bin, diğer elinde beş milyonluk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: 'Hangisini istiyorsan alabilirsin? '
Çocuk dalgın dalgın bir beş yüz bine bir de beş milyona bakar ve sonunda beş yüz binlik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber işadamına döner ve gülerek: 'Gördün mü? Sana söylemiştim.' der.Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden beş milyonluk değil de, beş yüz binlik banknotu aldığını sorar.Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
- Eğer beş milyonluğu alırsam oyun biter! '
Allah'ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!
iç güdülerime güvenmem gerektiğini bilyorum.önyargının ise yanlışlığını. tek sorun, ikisinin ayırdını yapabilmekte..
Önü arkası yok bunun.. Kimse kimseyi yargılamamalı, yok böyle bir hak...
insanlardaki onyargiyi parcalamak atomu parcalamaktan daha zordur..
Tecrübe sahibi insanlardan kaynaklı *olumsuz* sabit fikir.
Genellikle çevremiz hakkında *tecrübe* adına olumsuz yansımaları biriktirip aktardığımızdan zararlıdır.
Diyalog, sabır ve sağduyu ile (hem kendi içimizde hemde karşımızdaki kalıp) kırılabilir.
herzaman yanly? çykty?yny bildi?im halde bakmayy byrakmady?ym ?ey
çok tehlikeli bi insan için...
insan önceden kapatır mı hiç yargılarını..
‘En büyük düşmanımız ön yargı, en çok ihtiyacımız olan şey diyalogtur’
Cemil Meriç
''Ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur'``'
Albert Einstein
Dr. Paul RUSKİN; öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara yaşamakta olduğu şu durumu anlatır:
“'Hasta ne konuşuyor ne de söylenenleri anlıyor. Bazan saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer yada kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürüyemiyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp cığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazan ortada bir sebep yokken sinirleni- yor, biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.”'
Bu olayı anlattıktan sonra, Dr. RUSKİN; öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrencileri böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylerler. Dr. RUSKİN; kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Dr. RUSKİN hastanın fotoğrafını öğrenciler arasında dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.
Dr. RUSKİN, Amerikan Tıp Birliği dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır. Belkide hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış açılarımız tarafından dayanılmaz ve zor görünebilir...
Yılandan çok korkarım....
Düz zeminde ve zigzaglar çizerek kaçmam gerektiğini öğrenecek kadar çok.....:=)))
Ama yılandan korkmam.... önyargıdan korktuğum kadar.....
Acaba huy çıkar can çıkmaz misali değiştirilemez bir unsur mudur? ?
Siz gene de önyargılı birinden uzak durun...ne olur ne olmaz....
Karşılaştığımız her olay, yeni, temiz, bir sayfa olsun hayatımızda... Yoksa önyargılarımız gözümüzün önündeki hazinelerin yerini gizler.
Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanindan bir an bile ayrılmaz.
Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu dogar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...
Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne cıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir...Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var: 'insanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor'
'Öyle hazin bir çağda yaşıyoruzki bir önyargıyı yıkmak bir atomu parçalamaktan daha zor' A. Einstein.... Atom bombasını bulan mahlukattır aynı zamanda kendisi