Ancak cihad ile elde edilecek şey.şer'i hükümlerin tüm cihanda hakim olması.bir ülküden ziyade taşınması gereken bir ruhtur.kuru bir cihangirlik kavgası değildir.tek millete endekslenemez.peygamber hedefidir.İslamın her müslümana yüklediği bir sorumluluk bilincidir.
Nizam ı Alem: Beş merhalede toplanır. 1. Nizam ı Nefs,2. Nizam ı Aile, 3. Nizam ı Cemiyyet, 4. Nizam ı Devlet, 5 Nizam ı Alem. Nizam ı Alem Ülküsü: Kısaca değinecek olursak; Allah'ın (C.C) Emir ve yasakları doğrultusunda insanın kendi nefsine, ailesine, cemiyete (sosyal çevreye) devlete, ve en son olarak ta dünyadaki bütün insanlığa düzen vermesi,dizayn etmesi,insanlığın mutlak doğruyu, mutlak iyiyi, mutlak güzeli yakalayıncaya kadar çabalamalarının, gayretlerinin, çalışmalarının tümü mefkurevi bir olgudur. Dünyada din Allah'ın oluncaya kadar fitne ortadan kalkıncaya kadar mücadele etmenin adı da diyebiliriz.
NİZAM-I ALEM,Allah (C.C) ve Resulünün (S.A.V) çizgisinde yürümektir. NİZAM-I ALEM,Türklüğü bedeni,İslamiyet’i ruhu bilmektir. NİZAM-I ALEM,Türklük şuur ve vakarı,İslam iman,ahlak ve aksiyonuna sahip olmaktır. NİZAM-I ALEM,Türk-İslam Kültürü ve Türk-İslam Medeniyetine bağlı olmaktır. 'Nizam-I Alem,Türk Milletinin tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kendi toplumu için ve bütün insanlık için öngördüğü,insan haklarına dayalı din,dil,ırk,renk farkı gözetmeksizin sevgi,şefkat ile hak ve hukuku ile refahı temel alan bir ülküdür
Osmanlı aleme düzen verme anlamında değil kendi ülkesinde düzeni sağlama anlamında kullanmış ve bunu sadece ila-yı kelimetullah için değil tüm müslim gayri müslim vatandaşlarının barış içinde yaşamasını sağlamak anlamında kullanıyordu.Osmanlı zaten bu bölgeye barış getirmiştir.Yani kendi ülkesinde kanuni kadim geleneklerini uygulayarak nizamının sürmesini istiyordu.
elbette her etnik yapının kendine mahsus kendince farklı olan görüşleri vardır nizam ı alem bazı cahillerin zannettiği gibi değil islamın ı lay ı kelimetullahı yani islamın kelamını, öğretilerini yayarak dünyada yeni muntazam bir sistem meydana getirme isteğidir ama bu düşünce kızıl elma yada turan dedğimiz milliyetçi yaklaşımla örtüştürülüp milli bir hüviyet kazandırılmıştır.rengi ne olursa olsun dili yada memleketi ne olursa olsun insanların insanca yaşam hakkınını islamın doktrinlerine ve islamın yoğun insancıl emirlerine uygun olarak savunma işini türklerin üstlenmesi ve bir mefkure haline getirmesidir yani faşizan bir olgu değil adil ve insancıl olan doğruların müslüman türkler aracılığı ile insanlara anlatılması ve gerektiğinde mazlum milletler için savaşılabilme yetisidir bu arada biz nizamı alemciler faşist değiliz en azından atom bombası ile yüzbinlerce insanı bir anda öldüren amerikalı 13 yaşında cezayirli kızlara tecavüz eden fransız 1.5 milyon libyalıyı tellerle çeviren italyan srebreniskada 10000 bosnalının ölümüne gözyuman hollandalı onbinlerce eskimo yu biraz farklılar diye öldüren danimarkalı milyarlarca insanın ülkesini sömüren bu insanları köle diye satan ingiliz kızılderili çocuklarını kılıçla ikiye biçme yarışı yapan ispanyol değiliz biz türküz bize göre insanlar eşittiir 3000 yıldır bu yeryüzü ne faşistliğimizi görmüş bize faşist diyen kör herifler.bu ülkede bazı insanlara bölücülük yapma hakkı bile tanınıyor bizden demokratı varmı polise taş at çocuklara bomba at asker şehit et demokrasi barış çözüm de lanet olsun vatan hainlerine ve müslüman türklere faşist diyenlere stalin 54 milyon insan öldürür devrim için devrimci lider olur biz ülkemizi savunuruz faşist oluruz
3000 kişilk uzman görevlinin 3 gün boyunca ulaşamadığı enkaza, Üç beş köylü korucu ulaştı. Yazıklar olsun... Ne diyeyim. Muhsin başkan ve beraberindekiler, çağdaş ve büyük bir ülkede olsalardı belki şimdi yaşıyor olacaklardı. Allah rahmet etsin hepsine.
Sevgili dostlar, Muhsin YAZICIOĞLU’nu ve beraberindeki arkadaşlarını maalesef kaybettik. Bu helikopter kazası gösterdi ki, bazı bilgi eksikliklerimiz bize zarar veriyor. Türkcell hatlar için büyük harflerle “NEREDEYIM” yazıp 2222 ye kısa mesajla gönderin, bulunduğunuz yerle ilgili tüm bilgiler, koordinatlar cebinize mesaj olarak gelsin. Eğer İHA muhabiri bunu bilseydi ve Tukcell 2222 kısa mesajla NEREDEYIM yazıp gönderseydi gelen mesajı 112 görevlisine okusaydı yerleri hemen bulunacaktı. Onun için bu bu mesajı sevdiklerinizle paylaşın, tanıdıklarınızı bilgilendirin. Selamlar. Nusret ORHAN.
Nizamı Alem, bütün dünyaya huzuru nizamı yani hakkı hakim etme davasıdır. Başta Osmanlı Cihan Devleti olmak üzere Selçuklular, Timurlular, Gazneliler ve diğer Müslüman Türk devletlerinin vazgeçilmez davalarıdır. Gayeleridir. 1980 öncesi Ülkücülerinin yoğunlaştığı ve 1993 lü yılların BBP sinin söylemlerinde sık sık Nizamı Alem tabirine rastlanır. Yalnız şimdi tartışmaya açıktır MHP ve BBP nin bu davayı ne kadar savunduğu.
geçmişte anlattığım şekillerde bulunan nizam-ı alem günümüzde kullanan kişilerce şu ifadelerce anlatılmaktadır. Nizam-ı Âlem: Allah’ın (C.C.) insanı halife olarak yarattığı yeryüzünde, yine onun istediği gibi yaşamak isteyenlerin ölüme kadar peşinde koşmakla mükellef olduğu ulvî bir misyondur. Biraz açarsak bu dünyayı ötelerin tarlası kabul eden İslâm inancı, bu dünyayı imar vazifesini de yüklemiştir inananlara...
Müslümanın hayatında cemiyet kaçkınlığı, ruhbanlık gibi hayat tarzları yoktur. Müslümanlar bu dünyanın hakkını, sadece ve sadece inançlarına uygun olarak vermek zorundadırlar. 'Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmak' olarak ifade buyrulan ilahî ölçü buna işaret değil midir?
İslâmiyet insanların vicdanına hapsedilmiş bir inanışın adı değildir. 'Siz benim namazıma-orucuma bakmayın, benim kalbim temiz. Din bir vicdan meselesidir ve Allah’la kul arasındadır.' safsataları müslümanın inançları ile bağdaşmaz. Keza 'Şeriat, yani İslâm zahire göre hükmeder' prensibini bilmeyenimiz yoktur. Din, insanların yaşamını şekillendirir. Birtakım mükellefiyetler, müeyyideler, ahlâkî prensipler içerir. Bunlar, O dine bağlanmış fertlerin uyması zorunlu olan yükümlülüklerdir. 'Ben şurasını kabul eder, burasını kabul etmem' ve 'İnancım bu meselelere karışsın ama şu şu şu meselelerden soyutlansın, müdahil olmasın' düşüncesi saçmadır ve aynı zamanda İslâm’ın kabulleriyle çelişmektedir. Çünkü bizler, müslümanlar olarak, doğumumuzdan ölümümüze, taharetlenmizden yememize, içmemize, konuşmalarımızdan sükût etmemize kadar uzanan bir hayat çizgisinde, herşeyi Allah (C.C.) ve Resulü’nden ve onun mümtaz Sahabiler kadrosundan öğrendik. Bunların zıddı bir anlayışa ve bizlere biçtiği yaşam biçimine muhalif olmak haddimize midir? İslâmiyet tam bir teslimiyet ve kabul ister. Müslümanım diyen bir şahıs, müslümanlığın gereklerini ayırıma tutma hakkına sahip değidir. Yani, ya hep, ya hiç. Konunun özü budur. Bana göreler ve ben böyle anlıyorumlar yoktur. Herşey Allah’a ve Resulü’ne göre şekillenecektir...
İşte Nizam-ı Âlem; bütün vasıtaların, bütün kadroların, bütün anlayışların, bütün fikirlerin velhasıl yeryüzünün, İslâm’a ve onun ölçülerine göre kıvamlanması, ilahî kalıplara oturtulması ve adem-i beşerin hayatını, Hakk’ın (C.C.) tanıdığı serbestiyet ve yasaklar dahilinde idame ettirmesini sağlayacak meşru düzenin adıdır
nizam-ı alem ilk olarak bu anlamda görülsede osmanlı zamanında islamın etkisine bürünerek şimdiki ismini almıştır. nizam-ı alem fikri 751 yılından sonra türklerde daha fazla oturmaya başlamış, nizam-ı alem fikrinde en başarılı osmanlılar göstermişlerdir. başlangıç döneminden gerileme dönemine kadar olan dönemde osmanlılar bu görüşü yaşamın her yerinde kullanmaktaydılar. 'iayi kelimetullahı nizam-ı aleme yaymak' bu dönemde temel politika haline getirdiler. 'Nizâm-ı Âlem için,dinsiz bir padişahın adâleti,dindar bir padişahın zulmünden daha iyidir'. sözü nizam-ı alemin dinden, 'Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir' sözüde saltanattan daha önemli olduğunu göstermektedir. Osmanlı devleti bu görüşü taşıdığı müddetçe düzenin bozulmamasını sağladığı için ırkı ve dini ne olursa olsun her kesim tarafından sevgi kazanmıştır. bu da osmanlı devletini cihan imp. haline getirmiştir. nizam-ı alem osmanlı devletinin gerileme dönemine doğru devletin bekası için farklı adımlara gidilmesi, batının gelişip refah sahibi olmasıyla kesintiye uğramıştır. osmanlı devleti bu dönemde düzen bozucuların faaliyetleri yüzünden bu politikayı devam ettirememiştir. illayi kelimetullah ve nizam-ı alem görüşleri birbirinden ayrılmaya ve din ehli olmayan cahillere terk edilmeye başlanmıştır. bu sayedede osmanlı devletinin çöküşüde hızlanmış, nitekim osmanlı devleti bu şekilde son bulmuştur. bugünkü nizam-ı alem sözü ise osmanlı devletinin özellikle ilerleme döneminde yakaladığı refahı, düzeni yakalamak isteyen kişilerin kullandığı bir söz anlamındadır.
nizam-ı alem fikri aslında sümerliler zamanından beri hep var olan ve değişik isimler alan bir görüştür. zamanla kabuk değiştirsede bu görüşün temelinde anlamında olduğu gibi düzenli bir dünyanın oluşumu yatmaktadır. nizam-ı alem fikrinin dünyada ilk oluşturan hikmet kavramının sahibi sümerlilerdir. Sumerlilerde, 'Hikmet', aslında, 'Nizâm-ı Âlem'dir; ve, 'Nizâm-ı Âlem' hakkında, daha sonra, Aristoteles'in 'Apodeiktik' diyeceği, Genel+Zarûrî+Doğru+Yakînî vasıflı önermelerden oluşmuş, bir bilgidir. Bu 'Hikmet', 'Nizâm-ı Âlem'i, Obje Düşünce Dil Yazı sırasına riayet ederek, dilde 'Mu' (takılmış ad) , Evrende 'Nam' (Tabiat kanunu. 'Nomos'un kökü?) , ve, 'Me' (Tanrı emri. Mahiyet?) olarak, toplumda ise, 'İyi teşkilâtlandırılmış bir devlet' olarak görmektir. 'Nam', Evrendeki yasalardır. 'Me', 'Bir şeyi o şey yapan şey' olmalıdır. 'Nam', ('Nomlu törüg') ('Nizâm-ı Âlem') , Sumerli yazında, destan, mitos, hikâye, hayvan hikâyeleri, ata sözleri, ağıtlar, ilenç, arkış, karkış, övgü, yergi, logomachy ('Münâzara, aytışma') halinde, edebî ürünlerde, manzûm veya mensûr olarak görünmüştür.77 Sumerlilerin, Tanrı-Evren-Toplum-İnsan'a ilişkin 'Gerçek'liği, 'allégorique' (Teşbîh, İstiare, Mecaz, 'Métaphore') veya 'mythique' (efsanevî) semboller kullanarak, ('Remz', 'Rumûz', 'Timsâl', 'Misâl', 'Müsül') , anlatmış veya sayısal yere sözel olarak yazmış olmasının, bu konularda 'ustûreler' düzmesinin, strüktüralist açıdan bir sakıncası yoktur. -'Mythos', Landsberger'e göre, belki, 'pozitivist' ve 'yeni-pozitivist' etkilere karşı, bir Sumerli icadıdır, ama, 'bir ilkel akîde muhafızlığı da değildir', 'Mitos', 'Rûhî tekâmüle, bir intibak vâkıasıdır'. Netekim, 'Hikemî tarzın üstadı' Nâbî'ye göre de, 'Kelâm-ı sâdede hüsn olmaz istiare gibi! ' idi. Demek ki, 'métaphore' kullanmaya müsaade varmış! Sumerlilerdeki 'Nizâm-ı Âlem' fikri, dağ taklîd edilerek inşa edilmiş olan Ziggurat'larda, somut olarak, kendisini ifade etmiştir. Ziggurat, Sumerlinin her şeyidir: Rasadhânesi, kütübhânesi, okulu, maliyesi, borsası..., her şeyi. 'Nizâm-ı Âlem', Tanrı 'Emr'idir. Öte Dünya 'Kur'a varıncaya değin, her tür varlığın yapısındadır; ''Adl' dedir; 'Adâlet' (Nig.Si.Sa.) tedir; Evren-Toplum-İnsan arasındaki paralelliktedir; toplumdaki yasal ahenktedir; kişinin, ruhsal, bedensel, ahlâksal dengesindedir; kişinin 'i'tidâl-i mizâc'ındadır -(Ekinoks='İ'tidâl', burada hatırlansın) -. 'Nig.Si.Sa.', 'Parsu', 'Şeri'a', 'Logos', 'Kosmos', 'Rta', 'Ratio', 'Ratis', 'Tao', 'Kannagara no michi', 'Tüz', 'Tüzen', 'Teng' kavramlarının mahiyetlerini görebilmek için, onlar, birlikte mütalea edilmelidir. -'Equinox'lar'a, niçin 'İ'tidâl' dendiği, bu açıklamalar önünde, daha iyi anlaşılmaktadır. 'İ'tidâl'in (Kosmos'un) zıddının, toplumda, 'İhtilâl' ('Khaos') olduğu, Osmanlılarda da, 'Doğru Yoldan Sapma' anlamını taşımakta olmasının manâsının da anlamı budur.
Alem e nizam vermek. Alemi İslam a göre tezyin etmek. Cihanşumül bir millet olmak Türk-İslam Ülküsü...
Ancak cihad ile elde edilecek şey.şer'i hükümlerin tüm cihanda hakim olması.bir ülküden ziyade taşınması gereken bir ruhtur.kuru bir cihangirlik kavgası değildir.tek millete endekslenemez.peygamber hedefidir.İslamın her müslümana yüklediği bir sorumluluk bilincidir.
Nizam ı Alem: Beş merhalede toplanır. 1. Nizam ı Nefs,2. Nizam ı Aile, 3. Nizam ı Cemiyyet, 4. Nizam ı Devlet, 5 Nizam ı Alem. Nizam ı Alem Ülküsü: Kısaca değinecek olursak; Allah'ın (C.C) Emir ve yasakları doğrultusunda insanın kendi nefsine, ailesine, cemiyete (sosyal çevreye) devlete, ve en son olarak ta dünyadaki bütün insanlığa düzen vermesi,dizayn etmesi,insanlığın mutlak doğruyu, mutlak iyiyi, mutlak güzeli yakalayıncaya kadar çabalamalarının, gayretlerinin, çalışmalarının tümü mefkurevi bir olgudur. Dünyada din Allah'ın oluncaya kadar fitne ortadan kalkıncaya kadar mücadele etmenin adı da diyebiliriz.
NİZAM-I ALEM,Allah (C.C) ve Resulünün (S.A.V) çizgisinde yürümektir.
NİZAM-I ALEM,Türklüğü bedeni,İslamiyet’i ruhu bilmektir.
NİZAM-I ALEM,Türklük şuur ve vakarı,İslam iman,ahlak ve aksiyonuna sahip olmaktır.
NİZAM-I ALEM,Türk-İslam Kültürü ve Türk-İslam Medeniyetine bağlı olmaktır.
'Nizam-I Alem,Türk Milletinin tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kendi toplumu için ve bütün insanlık için öngördüğü,insan haklarına dayalı din,dil,ırk,renk farkı gözetmeksizin sevgi,şefkat ile hak ve hukuku ile refahı temel alan bir ülküdür
Osmanlı aleme düzen verme anlamında değil kendi ülkesinde düzeni sağlama anlamında kullanmış ve bunu sadece ila-yı kelimetullah için değil tüm müslim gayri müslim vatandaşlarının barış içinde yaşamasını sağlamak anlamında kullanıyordu.Osmanlı zaten bu bölgeye barış getirmiştir.Yani kendi ülkesinde kanuni kadim geleneklerini uygulayarak nizamının sürmesini istiyordu.
elbette her etnik yapının kendine mahsus kendince farklı olan görüşleri vardır nizam ı alem bazı cahillerin zannettiği gibi değil islamın ı lay ı kelimetullahı yani islamın kelamını, öğretilerini yayarak dünyada yeni muntazam bir sistem meydana getirme isteğidir ama bu düşünce kızıl elma yada turan dedğimiz milliyetçi yaklaşımla örtüştürülüp milli bir hüviyet kazandırılmıştır.rengi ne olursa olsun dili yada memleketi ne olursa olsun insanların insanca yaşam hakkınını islamın doktrinlerine ve islamın yoğun insancıl emirlerine uygun olarak savunma işini türklerin üstlenmesi ve bir mefkure haline getirmesidir yani faşizan bir olgu değil adil ve insancıl olan doğruların müslüman türkler aracılığı ile insanlara anlatılması ve gerektiğinde mazlum milletler için savaşılabilme yetisidir bu arada biz nizamı alemciler faşist değiliz en azından atom bombası ile yüzbinlerce insanı bir anda öldüren amerikalı 13 yaşında cezayirli kızlara tecavüz eden fransız 1.5 milyon libyalıyı tellerle çeviren italyan srebreniskada 10000 bosnalının ölümüne gözyuman hollandalı onbinlerce eskimo yu biraz farklılar diye öldüren danimarkalı milyarlarca insanın ülkesini sömüren bu insanları köle diye satan ingiliz kızılderili çocuklarını kılıçla ikiye biçme yarışı yapan ispanyol değiliz biz türküz bize göre insanlar eşittiir 3000 yıldır bu yeryüzü ne faşistliğimizi görmüş bize faşist diyen kör herifler.bu ülkede bazı insanlara bölücülük yapma hakkı bile tanınıyor bizden demokratı varmı polise taş at çocuklara bomba at asker şehit et demokrasi barış çözüm de lanet olsun vatan hainlerine ve müslüman türklere faşist diyenlere stalin 54 milyon insan öldürür devrim için devrimci lider olur biz ülkemizi savunuruz faşist oluruz
3000 kişilk uzman görevlinin 3 gün boyunca ulaşamadığı enkaza,
Üç beş köylü korucu ulaştı.
Yazıklar olsun...
Ne diyeyim. Muhsin başkan ve beraberindekiler, çağdaş ve büyük bir ülkede olsalardı belki şimdi yaşıyor olacaklardı.
Allah rahmet etsin hepsine.
Sevgili dostlar,
Muhsin YAZICIOĞLU’nu ve beraberindeki arkadaşlarını maalesef kaybettik.
Bu helikopter kazası gösterdi ki, bazı bilgi eksikliklerimiz bize zarar veriyor.
Türkcell hatlar için büyük harflerle “NEREDEYIM” yazıp 2222 ye kısa mesajla gönderin, bulunduğunuz yerle ilgili tüm bilgiler, koordinatlar cebinize mesaj olarak gelsin.
Eğer İHA muhabiri bunu bilseydi ve Tukcell 2222 kısa mesajla NEREDEYIM yazıp gönderseydi gelen mesajı 112 görevlisine okusaydı yerleri hemen bulunacaktı.
Onun için bu bu mesajı sevdiklerinizle paylaşın, tanıdıklarınızı bilgilendirin.
Selamlar. Nusret ORHAN.
Nizamı Alem, bütün dünyaya huzuru nizamı yani hakkı hakim etme davasıdır. Başta Osmanlı Cihan Devleti olmak üzere Selçuklular, Timurlular, Gazneliler ve diğer Müslüman Türk devletlerinin vazgeçilmez davalarıdır. Gayeleridir. 1980 öncesi Ülkücülerinin yoğunlaştığı ve 1993 lü yılların BBP sinin söylemlerinde sık sık Nizamı Alem tabirine rastlanır. Yalnız şimdi tartışmaya açıktır MHP ve BBP nin bu davayı ne kadar savunduğu.
geçmişte anlattığım şekillerde bulunan nizam-ı alem günümüzde kullanan kişilerce şu ifadelerce anlatılmaktadır.
Nizam-ı Âlem: Allah’ın (C.C.) insanı halife olarak yarattığı yeryüzünde, yine onun istediği gibi yaşamak isteyenlerin ölüme kadar peşinde koşmakla mükellef olduğu ulvî bir misyondur. Biraz açarsak bu dünyayı ötelerin tarlası kabul eden İslâm inancı, bu dünyayı imar vazifesini de yüklemiştir inananlara...
Müslümanın hayatında cemiyet kaçkınlığı, ruhbanlık gibi hayat tarzları yoktur. Müslümanlar bu dünyanın hakkını, sadece ve sadece inançlarına uygun olarak vermek zorundadırlar. 'Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmak' olarak ifade buyrulan ilahî ölçü buna işaret değil midir?
İslâmiyet insanların vicdanına hapsedilmiş bir inanışın adı değildir. 'Siz benim namazıma-orucuma bakmayın, benim kalbim temiz. Din bir vicdan meselesidir ve Allah’la kul arasındadır.' safsataları müslümanın inançları ile bağdaşmaz. Keza 'Şeriat, yani İslâm zahire göre hükmeder' prensibini bilmeyenimiz yoktur. Din, insanların yaşamını şekillendirir. Birtakım mükellefiyetler, müeyyideler, ahlâkî prensipler içerir. Bunlar, O dine bağlanmış fertlerin uyması zorunlu olan yükümlülüklerdir. 'Ben şurasını kabul eder, burasını kabul etmem' ve 'İnancım bu meselelere karışsın ama şu şu şu meselelerden soyutlansın, müdahil olmasın' düşüncesi saçmadır ve aynı zamanda İslâm’ın kabulleriyle çelişmektedir. Çünkü bizler, müslümanlar olarak, doğumumuzdan ölümümüze, taharetlenmizden yememize, içmemize, konuşmalarımızdan sükût etmemize kadar uzanan bir hayat çizgisinde, herşeyi Allah (C.C.) ve Resulü’nden ve onun mümtaz Sahabiler kadrosundan öğrendik. Bunların zıddı bir anlayışa ve bizlere biçtiği yaşam biçimine muhalif olmak haddimize midir? İslâmiyet tam bir teslimiyet ve kabul ister. Müslümanım diyen bir şahıs, müslümanlığın gereklerini ayırıma tutma hakkına sahip değidir. Yani, ya hep, ya hiç. Konunun özü budur. Bana göreler ve ben böyle anlıyorumlar yoktur. Herşey Allah’a ve Resulü’ne göre şekillenecektir...
İşte Nizam-ı Âlem; bütün vasıtaların, bütün kadroların, bütün anlayışların, bütün fikirlerin velhasıl yeryüzünün, İslâm’a ve onun ölçülerine göre kıvamlanması, ilahî kalıplara oturtulması ve adem-i beşerin hayatını, Hakk’ın (C.C.) tanıdığı serbestiyet ve yasaklar dahilinde idame ettirmesini sağlayacak meşru düzenin adıdır
nizam-ı alem ilk olarak bu anlamda görülsede osmanlı zamanında islamın etkisine bürünerek şimdiki ismini almıştır. nizam-ı alem fikri 751 yılından sonra türklerde daha fazla oturmaya başlamış, nizam-ı alem fikrinde en başarılı osmanlılar göstermişlerdir. başlangıç döneminden gerileme dönemine kadar olan dönemde osmanlılar bu görüşü yaşamın her yerinde kullanmaktaydılar. 'iayi kelimetullahı nizam-ı aleme yaymak' bu dönemde temel politika haline getirdiler.
'Nizâm-ı Âlem için,dinsiz bir padişahın adâleti,dindar bir padişahın zulmünden daha iyidir'.
sözü nizam-ı alemin dinden,
'Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir'
sözüde saltanattan daha önemli olduğunu göstermektedir.
Osmanlı devleti bu görüşü taşıdığı müddetçe düzenin bozulmamasını sağladığı için ırkı ve dini ne olursa olsun her kesim tarafından sevgi kazanmıştır. bu da osmanlı devletini cihan imp. haline getirmiştir. nizam-ı alem osmanlı devletinin gerileme dönemine doğru devletin bekası için farklı adımlara gidilmesi, batının gelişip refah sahibi olmasıyla kesintiye uğramıştır. osmanlı devleti bu dönemde düzen bozucuların faaliyetleri yüzünden bu politikayı devam ettirememiştir. illayi kelimetullah ve nizam-ı alem görüşleri birbirinden ayrılmaya ve din ehli olmayan cahillere terk edilmeye başlanmıştır. bu sayedede osmanlı devletinin çöküşüde hızlanmış, nitekim osmanlı devleti bu şekilde son bulmuştur. bugünkü nizam-ı alem sözü ise osmanlı devletinin özellikle ilerleme döneminde yakaladığı refahı, düzeni yakalamak isteyen kişilerin kullandığı bir söz anlamındadır.
nizam-ı alem fikri aslında sümerliler zamanından beri hep var olan ve değişik isimler alan bir görüştür. zamanla kabuk değiştirsede bu görüşün temelinde anlamında olduğu gibi düzenli bir dünyanın oluşumu yatmaktadır.
nizam-ı alem fikrinin dünyada ilk oluşturan hikmet kavramının sahibi sümerlilerdir. Sumerlilerde, 'Hikmet', aslında, 'Nizâm-ı Âlem'dir; ve, 'Nizâm-ı Âlem' hakkında, daha sonra, Aristoteles'in 'Apodeiktik' diyeceği, Genel+Zarûrî+Doğru+Yakînî vasıflı önermelerden oluşmuş, bir bilgidir. Bu 'Hikmet', 'Nizâm-ı Âlem'i, Obje Düşünce Dil Yazı sırasına riayet ederek, dilde 'Mu' (takılmış ad) , Evrende 'Nam' (Tabiat kanunu. 'Nomos'un kökü?) , ve, 'Me' (Tanrı emri. Mahiyet?) olarak, toplumda ise, 'İyi teşkilâtlandırılmış bir devlet' olarak görmektir. 'Nam', Evrendeki yasalardır. 'Me', 'Bir şeyi o şey yapan şey' olmalıdır. 'Nam', ('Nomlu törüg') ('Nizâm-ı Âlem') , Sumerli yazında, destan, mitos, hikâye, hayvan hikâyeleri, ata sözleri, ağıtlar, ilenç, arkış, karkış, övgü, yergi, logomachy ('Münâzara, aytışma') halinde, edebî ürünlerde, manzûm veya mensûr olarak görünmüştür.77 Sumerlilerin, Tanrı-Evren-Toplum-İnsan'a ilişkin 'Gerçek'liği, 'allégorique' (Teşbîh, İstiare, Mecaz, 'Métaphore') veya 'mythique' (efsanevî) semboller kullanarak, ('Remz', 'Rumûz', 'Timsâl', 'Misâl', 'Müsül') , anlatmış veya sayısal yere sözel olarak yazmış olmasının, bu konularda 'ustûreler' düzmesinin, strüktüralist açıdan bir sakıncası yoktur. -'Mythos', Landsberger'e göre, belki, 'pozitivist' ve 'yeni-pozitivist' etkilere karşı, bir Sumerli icadıdır, ama, 'bir ilkel akîde muhafızlığı da değildir', 'Mitos', 'Rûhî tekâmüle, bir intibak vâkıasıdır'. Netekim, 'Hikemî tarzın üstadı' Nâbî'ye göre de, 'Kelâm-ı sâdede hüsn olmaz istiare gibi! ' idi. Demek ki, 'métaphore' kullanmaya müsaade varmış! Sumerlilerdeki 'Nizâm-ı Âlem' fikri, dağ taklîd edilerek inşa edilmiş olan Ziggurat'larda, somut olarak, kendisini ifade etmiştir. Ziggurat, Sumerlinin her şeyidir: Rasadhânesi, kütübhânesi, okulu, maliyesi, borsası..., her şeyi. 'Nizâm-ı Âlem', Tanrı 'Emr'idir. Öte Dünya 'Kur'a varıncaya değin, her tür varlığın yapısındadır; ''Adl' dedir; 'Adâlet' (Nig.Si.Sa.) tedir; Evren-Toplum-İnsan arasındaki paralelliktedir; toplumdaki yasal ahenktedir; kişinin, ruhsal, bedensel, ahlâksal dengesindedir; kişinin 'i'tidâl-i mizâc'ındadır -(Ekinoks='İ'tidâl', burada hatırlansın) -. 'Nig.Si.Sa.', 'Parsu', 'Şeri'a', 'Logos', 'Kosmos', 'Rta', 'Ratio', 'Ratis', 'Tao', 'Kannagara no michi', 'Tüz', 'Tüzen', 'Teng' kavramlarının mahiyetlerini görebilmek için, onlar, birlikte mütalea edilmelidir. -'Equinox'lar'a, niçin 'İ'tidâl' dendiği, bu açıklamalar önünde, daha iyi anlaşılmaktadır. 'İ'tidâl'in (Kosmos'un) zıddının, toplumda, 'İhtilâl' ('Khaos') olduğu, Osmanlılarda da, 'Doğru Yoldan Sapma' anlamını taşımakta olmasının manâsının da anlamı budur.
kelime anlamı dünya düzeni demek...ama bildiğim kadarıyla faşist bi güruhun ocak dedikleri dernek benzeri bi yerin adı...........................:P