Din ve mistisizm temalı şiirlerinde iç alemindeki mücadelelerini,sıkıntılarını ve kederini hece ölçüsü ve uyak prensibinden hiç şaşmadan dizelere dökmüş başarılı şair.
Allah(c.c) nın türk halkına lütfettigi cok degerli bi edebiyat ve dava adamı....Türkiye'de ]şailer sultanı] ünvanını almıs tek şair..hep türk gençligi için çile cekmis zindanlarda kalmış bir dava admıı..onun kıynetini bilmek bugun türk gençlerinin en büyük göevlerinden biridir.bırakın edirne'den ötesi tanımasın zaten sınırdan öte gençler için deil biz türk gençligi için calısmıs cabalamıstır..
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, EY kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es...! !
Bir Fransız sanat ansiklopedisi Necip Fazıl’la ilgili maddeye şu notu düşer: “Hapis hayatı tahsil hayatından fazla olan mütefekkir! ” Hakikaten ömrünün ciddi bir bölümü koğuşlarda geçmiştir. CİNNET MÜSTATİLİ adlı eseri ve ZİNDANDAN MEHMEDE MEKTUP şiiri Cezaevi hayatına dair imgeler taşır.
Katıldığı duruşmalar birer savunmadan çok konferansa ve sanat gösterisine dönüşür.Hakimler çoğu kez, dile hakimiyetine hayran kalıp etkisinde kalırlar.Bu fark edilince hakim değiştirilir ve yeni hakim: “Artistlik Yapmadan adam gibi savunma yap.” diye çıkışır. Cevabı yine anlamlıdır. “Hapishanelerde bize öyle güzel muamele ettiler ki; adamlıktan çıktık. Karşınızda adam gibi görünmek için rol yapmak zorunda kalıyoruz hakim bey” der. İnci gibi sözlerle dolu MÜDAFAALARIM adlı eserle bu savunmalar tarihe belge olarak sunulur. Öyle ki; Büyük Doğu’nun kapağında Osmanlı Arması var diye Halifecilik, Saltanatçılıkla suçlanacak kadar yoğun baskı altında tutulur, dergisi,eserleri ve kendisi.
Siyasete Etkisi: Milli Nizam Partisi kuruluşunda Erbakan’a danışmanlık yapan Üstat, MSP döneminde O’nunla yollarını ayırıp bir süre MHP’ye destek verecek, ömrünün son yıllarında ise: “Dava adamları davayı unutmuş.” diyerek, evinde uzlete çekilmeyi yeğleyecektir. Bu durumda bile yöneticileri uyarmaktan geri kalmaz.80 darbesinden sonra darmadağın olan Türk Siyasi hayatını toparlamak için yoğun çalışmalara giren Turgut ÖZAL; Dört Eğilimi Birleştiren bir parti kurma telkinini Necip Fazıl’dan alacaktır.
Ve Bugün: Üstat Necip Fazıl’dan ilhamla yetişen siyaset-fikir ve sanat adamları, bugün önemli mevkilerdedir. Zor beğenen bir insan olan üstadın “Benim şiirlerimi en güzel bu delikanlı okur” dediği Recep Tayyip Erdoğan Başbakanımızdır.
İnsan üçbeş damla kan,ırmak üçbeş damla su; Bir hayata çattık ki,hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek; Siz,hayat süren leşler,sizi kim diriltecek?
Sakarya Türküsü başlıklı şiirinden… Hakikaten,müthiş mısralar…(Anlayana) ;)
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...
Fikirleri beni bağlamasada Türkiyenin yetiştirdiği en büyük Şairlerden dir. Türkçeyi doğru ve doğal kullanması, hiç zorlanmadan düz yazıyla bile zor anlatılacak tanımlamaları ve öyküleri şiire dökmesi onu dünya çapında takdir edilmesi gereken bir şair yapmıştır.
bundan on yıl önce rizenin bir dağ köyünde(doğduğum büyüdüğüm köy'güney köy') asırlık gürgen ağacına kazıdığım üstadın mısralarını anımsattı..halen durmakta o asırlık ağaç ve yazım..
Nazımla Necip Fazılın özel yatlarında arkadaşlıkları da vardır. 1925 CHP şiir yarışmasında necip fazıl birinci olmuş ve solcular arasında dahi üstat lakabıyla anılan bir şairdir. oysa nazımı o zamanki sol çevreler tutmamakta ve necip fazla ' sen komünist olsan var ya, dünyanın en büyük şairi olursun diye bizzat kendisine de söylenmiştir....
Bu dünya bir kuyu havasız cömlek DARALIYORUM! Kelime manayı boğan bir gömlek PARALIYORUM! ALLAH ismi varken lügat ne demek KARALIYORUM! Kapımı,buyursun diye o melek Aralıyorum! !
farklı duyguların bir şiirde toplayan eşsiz şair lafı gediğine koyan eşsiz şair sultanuşşuara başka ne söylenebilir ki
Din ve mistisizm temalı şiirlerinde iç alemindeki mücadelelerini,sıkıntılarını ve kederini hece ölçüsü ve uyak prensibinden hiç şaşmadan dizelere dökmüş başarılı şair.
nedendir bilmem oldum olası büyük bir iştiyakla sevdiğim nadide insan..
göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten...
Allah(c.c) nın türk halkına lütfettigi cok degerli bi edebiyat ve dava adamı....Türkiye'de ]şailer sultanı] ünvanını almıs tek şair..hep türk gençligi için çile cekmis zindanlarda kalmış bir dava admıı..onun kıynetini bilmek bugun türk gençlerinin en büyük göevlerinden biridir.bırakın edirne'den ötesi tanımasın zaten sınırdan öte gençler için deil biz türk gençligi için calısmıs cabalamıstır..
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,
EY kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es...! !
AKLIMI VE FİKRİMİ HEP SAĞ ELİME VERDİM, GÖREVİ OLMASA SOL ELİMİ KESERDİM dizelerinin sahibi bir Türk Milliyetçisi
Necip Fazıl Kısakürek, vapurla Kadıköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp;
^^Üstad, peygamberlere ne diye gerek duyuldu? Biz yolumuzu bulabilirdik ^^ demiş.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını bile kaldırmadan:
^^Ne diye vapura bindin ki? yüzerek geçsene karşıya.^^ cevabını vermiş.
Necip Fazıl'a, ^^Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi? ^^ diye sormuşlar.
^^Evet geçirir^^ demiş.
Bunun üzerine ^^deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür? ^^ demişler.
Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
- ^^Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.''
demiş.
Bir Fransız sanat ansiklopedisi Necip Fazıl’la ilgili maddeye şu notu düşer: “Hapis hayatı tahsil hayatından fazla olan mütefekkir! ” Hakikaten ömrünün ciddi bir bölümü koğuşlarda geçmiştir. CİNNET MÜSTATİLİ adlı eseri ve ZİNDANDAN MEHMEDE MEKTUP şiiri Cezaevi hayatına dair imgeler taşır.
Katıldığı duruşmalar birer savunmadan çok konferansa ve sanat gösterisine dönüşür.Hakimler çoğu kez, dile hakimiyetine hayran kalıp etkisinde kalırlar.Bu fark edilince hakim değiştirilir ve yeni hakim: “Artistlik Yapmadan adam gibi savunma yap.” diye çıkışır. Cevabı yine anlamlıdır. “Hapishanelerde bize öyle güzel muamele ettiler ki; adamlıktan çıktık. Karşınızda adam gibi görünmek için rol yapmak zorunda kalıyoruz hakim bey” der. İnci gibi sözlerle dolu MÜDAFAALARIM adlı eserle bu savunmalar tarihe belge olarak sunulur. Öyle ki; Büyük Doğu’nun kapağında Osmanlı Arması var diye Halifecilik, Saltanatçılıkla suçlanacak kadar yoğun baskı altında tutulur, dergisi,eserleri ve kendisi.
Siyasete Etkisi:
Milli Nizam Partisi kuruluşunda Erbakan’a danışmanlık yapan Üstat, MSP döneminde O’nunla yollarını ayırıp bir süre MHP’ye destek verecek, ömrünün son yıllarında ise: “Dava adamları davayı unutmuş.” diyerek, evinde uzlete çekilmeyi yeğleyecektir. Bu durumda bile yöneticileri uyarmaktan geri kalmaz.80 darbesinden sonra darmadağın olan Türk Siyasi hayatını toparlamak için yoğun çalışmalara giren Turgut ÖZAL; Dört Eğilimi Birleştiren bir parti kurma telkinini Necip Fazıl’dan alacaktır.
Ve Bugün:
Üstat Necip Fazıl’dan ilhamla yetişen siyaset-fikir ve sanat adamları, bugün önemli mevkilerdedir. Zor beğenen bir insan olan üstadın “Benim şiirlerimi en güzel bu delikanlı okur” dediği Recep Tayyip Erdoğan Başbakanımızdır.
^^İnsan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı;
Belli ki; yakınımız yoktur Allah'tan gayrı... ^^
insan başiyle fare kafasına birbirinden ayıran tek hassa bence fikir öfkesidir
nfk
ağlayın su yükselsin
belki kurtulur gemi
anne seccaden gelsin
bize dua et emi
YATTIĞIM KAYA
Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.
Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.
Enginden engine koşarken rüzgar,
Bende bir yolculuk heyecanı var...
Yattığım kayaya çarpan dalgalar
Çıkıver bir sonsuz sefere diyor.
Necip Fazıl Kısakurek
İnsan üçbeş damla kan,ırmak üçbeş damla su;
Bir hayata çattık ki,hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek;
Siz,hayat süren leşler,sizi kim diriltecek?
Sakarya Türküsü başlıklı şiirinden…
Hakikaten,müthiş mısralar…(Anlayana) ;)
Gençliğe Hitabe
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...
Necip Fazıl Kısakürek
su cekildi göründü zamanın dibi
korkuyorum bu akşam kıyamet varmış gibi
NecipFazılKısaKüreK
k a l d ı r ı m l a r..............
Ben öyle bir devim ki, hakikatte ise pireyim...! !
Bir delik gösterinde, utancımdan gireyim...! !
ÜSTAD....
Hece gibi basit bir vezinden büyük şiirler çıkarabilmeyi başarmış olan şair.
Fikirleri beni bağlamasada Türkiyenin yetiştirdiği en büyük Şairlerden dir.
Türkçeyi doğru ve doğal kullanması, hiç zorlanmadan düz yazıyla bile zor anlatılacak tanımlamaları ve öyküleri şiire dökmesi onu dünya çapında takdir edilmesi gereken bir şair yapmıştır.
bundan on yıl önce rizenin bir dağ köyünde(doğduğum büyüdüğüm köy'güney köy') asırlık gürgen ağacına kazıdığım üstadın mısralarını anımsattı..halen durmakta o asırlık ağaç ve yazım..
Geçti, istemem gelmeni,. Yokluğunda buldum seni; . Bırak vehmimde gölgeni,. Gelme, artık neye yarar?
iyi bir şair, iyi bir fikir adamı
ELLERİME UZANAN ELİ GERİ TEPEYİM,
ALLAH DİYEN....GEL SENİ AYAĞINDAN ÖPEYİM.
Fazla söze gerek yok.işte üstad bu..
Güzel Allahım, Senden ne gelecekse gelsin;
Sen ki, rahmetinle de kahrınla da güzelsin..
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl bence Türk'ü çağrıştırıyor, bir de ilmel ilmek Türkçeyi...
Efendi Hazretlerine duyduğu muhabbet ona ebedi seadeti nasip etti.
Afiyet olsun üstad...
üstat şu maraşın ruhu senin içinde dolmuş taşmış....
kahramanmaraşın kahraman ruhlu insanu üstad seni anlamak bu memleketin kaldırımlarında herkese nasip olmaz
haykırsam kollarımı makas gibi açarak durun beyler bu cadde çıkmaz sokak
Nazımla Necip Fazılın özel yatlarında arkadaşlıkları da vardır. 1925 CHP şiir yarışmasında necip fazıl birinci olmuş ve solcular arasında dahi üstat lakabıyla anılan bir şairdir. oysa nazımı o zamanki sol çevreler tutmamakta ve necip fazla ' sen komünist olsan var ya, dünyanın en büyük şairi olursun diye bizzat kendisine de söylenmiştir....
Bknz: Kedi uzunamadığı çiğere ' mındar ' dermiş...
cahillerin idolü devrim karşıtı gerici
Bu dünya bir kuyu havasız cömlek
DARALIYORUM!
Kelime manayı boğan bir gömlek
PARALIYORUM!
ALLAH ismi varken lügat ne demek
KARALIYORUM!
Kapımı,buyursun diye o melek
Aralıyorum! !