Kakılır bir yerde kalır oyuncak, oyunlar biter... Ölüm.. o geldi mi ne var korkacak, korkular biter... Fikir, açmaz artık beyinde kuyu, burgular biter... Uuturuz hayat adlı uykuyu... uykular biter... Biter, herşey biter; ses,şekil ve renk, kokular biter... Kabir sualiyle kapanır kepenk, sorgular biter... 1963
Kesildi mi ardı arkası Nur diyarından kol kol gezenlerin? Yetmez mi ampulün nura cakası... Başları dönmez mi gökdelenlerin? Hiç kalmadı soran ' ne var insanda' Ben duvarda ezik bir böcek miyim. Yoksa kainatı süzen tek damla kanda Kainatı süzen bir mercek miyim? 1978
Necip Fazıl ile nazım hikmet hapsanede karşılaşırlar aralarında şöyle bir dialog geçer Nazım Hikmet:Daha dün birlikte içer aleme giderdik lşimdi ne olduda böyle döndün Necip Fazıl:Benim geçmişim foseptik çukuruydu onu ancak lağam fareleri karıştırır.....
Keşke şimdide boyle insanlar olsa ve bizlerde onların dizinin dibinde büyüsek
üstad necip fazıl hapishaneden yeni çıktığı zamanlardan birinde, saç-sakal birbirine karışmış, gayet pespaye bir kılıkta yolda yürüken, kendisini pek sevmeyen ve sürekli iğneleyeme çalışan bir adam üstad'a 'ne o necip' demiş, 'ayıya dönmüşsün'. necip fazıl hiç tereddüt etmeden hemen karşısındaki duvara cephesini vererek 'eee ne olmuş? ' demiş 'bak şimdi de duvara döndüm
necip fazıl bir fikir adamı öncelikle.ve sanki hayatta alacağı hiç birşeyi kalmamış,olgunlukta son dem demek bence.bana çağrıştırdığı yegane şey şiir tabiki.özellikle anne şiiri en çok etkilendiklerimden.
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış. Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil. Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki: -'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş. Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış: -'Aaa Nazım sen bilmiyormusun hayvanlar oruç tutmaz...'
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul bir kişiye tam dokuz dokuz kişiye bir pul bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili kara borsa kubur faresi hayat meselesiz gerçeksiz heykeldestek üstünde beim ruhum desteksiz siyaset kavas ilim köle sanat ihtilaç serbest verem ve sıtma mahpus gümrükte ilaç bülbüle emir var lisan öğren vakvaktan bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan bak arslan hakikate ispinoz kafesinde tarılan vatana bak dalkavuk kefesinde
Üstad Necip Fazıl 20.y.y nın en büyük düşünce adamı..zaten aldığığ sultan-ı şuara ödülüyle bunu kanıtladı.onun adına gerçekten çok üzülüyorum.çünkü edebi metinlerde ismine pek fazla yer verilmiyor.İlk başlarda sıradan konular olan aşk,şarap,kadın vb.konuları işlemişti.ancak Abdulhakim Arvasi Hz.leri ile tanıştıktan sonra ilahi aşk,madde,ruh,vb.konuları işleyerek şiirine teokratik bir karakter kazandırdı.hal böyle olunca şeriatçı şair kimliğine büründürdüler onu ve maalesef kitaplarda şiirlerine pek fazla yer verilmiyor.halbuki onu okumak haz verici..sonsuz bir mutluluk..sıkıntılarımda bana el uzattı...bir anne şefkatiyle..
nazım hikmet cezaevinden çıkıp evde istiharet ede.hastadır.aydın kesimide ziyarete gider.geçmiş olsuna.necip fazıla da ısrar ederler.oda kıramayıp nazımın evine geçmiş olsuna gider.odasına girer.nazımın yüzü solgun,bitik,fazıl nazıma ' köpeğe dönmüşün 'der.nazım da yüzünü duvara çevirip ' şimdide duvara döndüm ' der. hazır cevap diye buna denir.
necip fazıl devrinin günesi idi, gencliğe güvenen adam gibi adamdı. zayıf gibi görünen bedeninin içinde bir derya vardı onun her mısrası deryanın bir tsunami dalgası gibi insanı içine alır yutardı. keşke şimdi yaşasaydı. bu zamanda yaşamasını istediğim kişilerden atatürk, peygamber efendimiz,necip fazıl ve diğerleri......
beyninin tavanı olmayan ender düşünürlerden olup, aslen K.Maraşlıdır. O ve Ben adlı otobiyoğrafisini okumayanlara, hem edebi bir zevki hem de dolu dolu bir hayat nasıl yaşanırmışı kaçırdıklarından dolayı üzüldüğüm, Cumhuriyet sonrasının en eşsiz şairlerindendir.
'Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor Mekanı satıh, zamanı vehim. Bütün bir kainat muşamba dekor Bütün bir insanlık yalana teslim'
hayatın sırrını idrak edenlerden,büyük doğucu.hiçbir fikrimiz çakışmıyor...........şairlerin sultanı.......bana yeniden hayat verdi.....kelimeleri cümleyi utandıracak kadar güzel dizen şair........
yaşamıyoruz.. resimlerimiz,fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz.. mendilimiz,gömleğimiz,potinlerimiz kadar yaşamıyoruz.. bir sigara kağıdını şu masaya koy, üstüne bir taş bırak,kapıları kapa ve git! üç yüz sene sonra gel,yerinde bulursun.. belki sararmış,belki buruşmuş,fakat yine o.. bir sigara kâğıdı kadar yaşayamıyoruz.. kefenimizden evvel çürüyoruz..
duyuyorum! .. kulak ver,sen de duyarsın! .. toprak altında,milyarlarca kurdun çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyarlarca ipek böceği gibi, milyarlarca ölüyü yediğini duyuyorum...
Kakılır bir yerde kalır oyuncak,
oyunlar biter...
Ölüm.. o geldi mi ne var korkacak,
korkular biter...
Fikir, açmaz artık beyinde kuyu,
burgular biter...
Uuturuz hayat adlı uykuyu...
uykular biter...
Biter, herşey biter; ses,şekil ve renk,
kokular biter...
Kabir sualiyle kapanır kepenk,
sorgular biter...
1963
Kesildi mi ardı arkası
Nur diyarından kol kol gezenlerin?
Yetmez mi ampulün nura cakası...
Başları dönmez mi gökdelenlerin?
Hiç kalmadı soran ' ne var insanda'
Ben duvarda ezik bir böcek miyim.
Yoksa kainatı süzen tek damla kanda
Kainatı süzen bir mercek miyim?
1978
Necip Fazıl ile nazım hikmet hapsanede karşılaşırlar aralarında şöyle bir dialog geçer
Nazım Hikmet:Daha dün birlikte içer aleme giderdik lşimdi ne olduda böyle döndün
Necip Fazıl:Benim geçmişim foseptik çukuruydu onu ancak lağam fareleri karıştırır.....
Keşke şimdide boyle insanlar olsa ve bizlerde onların dizinin dibinde büyüsek
Üstad 33 yaşına kadar ataist olarak yaşamıştır ve bunu şöyle dile getirmiştir
33 yıl saatim işlemiş ben durmuşum
Gökyüzünden habesiz uçurtma uçurmuşum
BAŞKA SÖZE NE HACET
büyük üstad...
yazdıgı siirrler anlamlı ve harika..
hemde cok büyük üstad..
gereksiz kişilerden biri yazdıgı şeyler anlamsız niye hala bu adama bu kadar düşerler anlam veremiyorum
üstad necip fazıl hapishaneden yeni çıktığı zamanlardan birinde, saç-sakal birbirine karışmış, gayet pespaye bir kılıkta yolda yürüken, kendisini pek sevmeyen ve sürekli iğneleyeme çalışan bir adam üstad'a 'ne o necip' demiş, 'ayıya dönmüşsün'. necip fazıl hiç tereddüt etmeden hemen karşısındaki duvara cephesini vererek 'eee ne olmuş? ' demiş 'bak şimdi de duvara döndüm
Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam,boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mi? ..Belki..Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna,ne tırnak!
Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akıl almazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düşün mü,konuş mu, sus mu,unut mu?
Buradan insan mı çıkar,tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı.
Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler,bugün'maruzat'!
Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız,pulsuz,dilekçem...
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekun içinde yazıl ve çizil!
Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik,mintanlarla et.
Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yönünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim,senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Kopuk kopuk,duman duman erisin!
Peykeler,duvara mihli peykeler
Duvarda,başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...
Duvar,katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
Sukut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep,ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç varda,kalan biz miyiz?
Ses demir,su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden,kader bu,emir...
Garip pencerecik,küçük daracık;
Dünyaya kapalı,Allah'a açık
Dua,dua eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış
Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
İplik ki incecik,örer boşluğu
Ana rahmi zahir,şu bizim koğuş
Karanlığında nur,yeniden doğuş....
Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!
Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im,sevinin,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin
Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle, küçüle kaybol ırakta
Şu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin
Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin
Ruhumun aynası olan şiirlerin babası.....
Dizi dizi düzülmüş inci gibi kelimeler, ve bu kelimelerin ruha aksettirilmiş gıdası...
Buram buram maneviyat ve feyz...
Şiirlerini okuyan insanın duyarsız kalmaması imkansız...
ak saçlı başımı alıp eline
kara hülyalara dal anneciğim
o bahtının yeline bir ince tüy gibi
sar anneciğim
necip fazıl bir fikir adamı öncelikle.ve sanki hayatta alacağı hiç birşeyi kalmamış,olgunlukta son dem demek bence.bana çağrıştırdığı yegane şey şiir tabiki.özellikle anne şiiri en çok etkilendiklerimden.
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.
Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil.
Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:
-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.
Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış:
-'Aaa Nazım sen bilmiyormusun hayvanlar oruç tutmaz...'
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul
bir kişiye tam dokuz dokuz kişiye bir pul
bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa
yaşasın kefenimin kefili kara borsa
kubur faresi hayat meselesiz gerçeksiz
heykeldestek üstünde beim ruhum desteksiz
siyaset kavas ilim köle sanat ihtilaç
serbest verem ve sıtma mahpus gümrükte ilaç
bülbüle emir var lisan öğren vakvaktan
bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan
bak arslan hakikate ispinoz kafesinde
tarılan vatana bak dalkavuk kefesinde
Hakikat
Allah'a hakikatten yola çıkmak, meşakkat;
Allah'tan yola çıkıp varılan şey, hakikat...
1974
Necip Fazıl Kısakürek
Üstad Necip Fazıl 20.y.y nın en büyük düşünce adamı..zaten aldığığ sultan-ı şuara ödülüyle bunu kanıtladı.onun adına gerçekten çok üzülüyorum.çünkü edebi metinlerde ismine pek fazla yer verilmiyor.İlk başlarda sıradan konular olan aşk,şarap,kadın vb.konuları işlemişti.ancak Abdulhakim Arvasi Hz.leri ile tanıştıktan sonra ilahi aşk,madde,ruh,vb.konuları işleyerek şiirine teokratik bir karakter kazandırdı.hal böyle olunca şeriatçı şair kimliğine büründürdüler onu ve maalesef kitaplarda şiirlerine pek fazla yer verilmiyor.halbuki onu okumak haz verici..sonsuz bir mutluluk..sıkıntılarımda bana el uzattı...bir anne şefkatiyle..
Düşmanıma;
Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın! ..
Necip Fazıl Kısakürek
kesinlikle yazdiklarim da ve yazacaklarimda etkisi olan buyuk bir yazar.
nazım hikmet cezaevinden çıkıp evde istiharet ede.hastadır.aydın kesimide ziyarete gider.geçmiş olsuna.necip fazıla da ısrar ederler.oda kıramayıp nazımın evine geçmiş olsuna gider.odasına girer.nazımın yüzü solgun,bitik,fazıl nazıma ' köpeğe dönmüşün 'der.nazım da yüzünü duvara çevirip ' şimdide duvara döndüm ' der. hazır cevap diye buna denir.
necip fazıl devrinin günesi idi, gencliğe güvenen adam gibi adamdı. zayıf gibi görünen bedeninin içinde bir derya vardı onun her mısrası deryanın bir tsunami dalgası gibi insanı içine alır yutardı. keşke şimdi yaşasaydı. bu zamanda yaşamasını istediğim kişilerden atatürk, peygamber efendimiz,necip fazıl ve diğerleri......
beyninin tavanı olmayan ender düşünürlerden olup, aslen K.Maraşlıdır. O ve Ben adlı otobiyoğrafisini okumayanlara, hem edebi bir zevki hem de dolu dolu bir hayat nasıl yaşanırmışı kaçırdıklarından dolayı üzüldüğüm, Cumhuriyet sonrasının en eşsiz şairlerindendir.
'Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor
Mekanı satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kainat muşamba dekor
Bütün bir insanlık yalana teslim'
şair, düşünür üstad konumunda bir abimiz. kendisini rahmetle anmaktayız.
bir uyanış...
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.
sağ görüşü ağır basan, şiirlerinde, halk tan çok hak a doğru yazan,
dini terimleri sıkça kullanan bir şairimizdir.
hayatın sırrını idrak edenlerden,büyük doğucu.hiçbir fikrimiz çakışmıyor...........şairlerin sultanı.......bana yeniden hayat verdi.....kelimeleri cümleyi utandıracak kadar güzel dizen şair........
...Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem...
Üstad,ne güzel sözlerin var..
yağmur kokan..bir o kadar da güneşli...
yaşamıyoruz..
resimlerimiz,fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz..
mendilimiz,gömleğimiz,potinlerimiz kadar yaşamıyoruz..
bir sigara kağıdını şu masaya koy,
üstüne bir taş bırak,kapıları kapa ve git!
üç yüz sene sonra gel,yerinde bulursun..
belki sararmış,belki buruşmuş,fakat yine o..
bir sigara kâğıdı kadar yaşayamıyoruz..
kefenimizden evvel çürüyoruz..
duyuyorum! ..
kulak ver,sen de duyarsın! ..
toprak altında,milyarlarca kurdun
çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyarlarca ipek böceği gibi,
milyarlarca ölüyü yediğini duyuyorum...
farklı duyguların bir şiirde toplayan eşsiz şair lafı gediğine koyan eşsiz şair sultanuşşuara başka ne söylenebilir ki