hakimin karşında yazdıgı şiirlerden yargılarınken hakim senin şiirlerini tesbit etmek icin bir şair cagıracagız sence en iyi şair kimdir dediginde benim demiştir hakim: bu biraz kibir olmuyormu dedidiginde ise buda dogruyu söylemeye yemin ettim en iyi şair benim demiştir şu söze bakın biliyorsan birşey söyle senden nasip alsınlar bilmiyorsan susta seni adam sansınlar....................
Sözlerin anlam kazandığı BÜYÜK ÜSTAD.30 yaşına kadar geçen ömründe yazdığı şiirlerle üstad kabul edilen modern insan kabul edilen,30 yaşından sonra da Allah'ı bulunca artık insanları ölü uykusundan uyandırmak hakikatı onlara haykırmak için yazmaya başlayan ve bu saatten sonra GERİCİ YOBAZ diye itham edilen BAHTSIZ BÜYÜK ŞAİR.Çok didindin anlatayım diye fakat sana benliklerini kapadılar.Sen onlara aldırma üstadım onlar sadece kendi küçüklüklerinde kayboldular.Sen okyanus varken derede boğulmak bize yakışmaz diyen insansın.Bırak onları kendine saracaksa onları Allah'ın nurdan hidayeti sarsın.(AYET:Rasulüm onlar inanmıyorlar diye kendini helak mı edeceksin? Sen sadece bir uyarıcısın.Hidayete erdirmek Allah'ın işidir.)
Onun zekası zekasını yansıttığı şiirler, yazılar ve tiyatro oyunları inanılmaz. Kendisini ifade edişi tek kelimeyle mükemmel. Bir kaç tane daha Necip Fazıl daha olsa edebiyatımızda keşke... Büyük zevk alarak okuyorum onu...
Görüş olarak benimsemediğim halde şair olarak çok sevdiğim bir kişidir. Nazım Hikmet, Mehtem Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek'i aruz vezninin doruk noktasındaki ustalar olarak sayıyorum.
insan bu su misali kıvrım kıvrım akarya bir yanda akan benim bir yanda sakarya
su iner yokuşlardan basamak basamak benimse alın yazım yokuşlarda susamak
arkadaşlar... bana ÜSTAD NECİP FAZIL sadece yazdığınız gibi şiirlerinden bir demet veya sözlerden ibaret birşeyler çağrıştırmıyor. NECİP FAZIL deyince benim aklıma usta bir aklın aynı nispette usta ve uyumlu bir nazım ile anlamsız sözcüklere anlam ve bir karıncaya bile anlayamayacağı kadar yük taşıtması yani bizim kullanmaya yer bulamadığımız ve tenezzül etmediğimiz sözcükleri bize baş tacı yaptırması geliyor haksız mıyım?
Necip Fazıl KISAKÜREK bizim için; Mehmet Akif' in ASIM 'ını hayata geçirmek ve O' nu yaşatmak için çırpınan bir yürek, ÇİLE ile dolu bir hayat ve o günler için hayal gibi gelen ama bugün artık mayasını tutmuş artık filizlertden dal-budak salmaya başlamyan BÜYÜKDOĞU ruhu demek.
26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş'taki konağında geçti. Bahriye Mektebi’nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü'ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924'te Paris’e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925'te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü. 1926-1939 arasında İstanbul'da çeşitli bankalarda çalıştı. 1939-1943 arasında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı, İstanbul Güzel Sanatlar Akadamesi’nde dersler verdi. Yazarlık, yayıncılık yaptı. İlk şiirleri 1922'de 'Yeni Mecmua'da yayınlandı. Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. 14 Mayıs 1929- Ağustos 1936 arasında 17 sayı Ağaç dergisini yayınladı. 1943-1971 arasında 'Büyük Doğu' dergisini çıkardı. Son Posta ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazarlık yaptı. 'Sabırtaşı' (1940) oyunuyla 1947 CHP Piyes Yarışması'nda birincilik kazandı. 1928'de basılan 'Kaldırımlar' adlı şiir kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın ardından uzun süre 'Kaldırımlar Şairi' olarak anıldı. 1930’lardan sonra özgün şiirden koptu. Mistisizmi İslami değerlere bağlayan, dinsel ve toplumsal bir kavga sanatına yöneldi. 'Sonsuzluk Kervanı' isimli şiir kitabını uzunca bir aradan sonra 1955'te yayınladı. Şiiri, üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği, yani Allah'ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü. Sağlam bir dil yapısına ve tirajik öğelere dayanan mistik eğilimli şiirlerinde çağdaş insanın bunalımlarını işledi. Türk şiirinde bir gizem rüzgarı estirdi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın da aralarında bulunduğu birçok şair üzerinde etkili oldu. Garip akımının ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaştı. Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında ise daha çok korku ve kaygı psikolojisini işledi. Anı, makale, inceleme türü eserlerinde daha çok dinsel ve siyasal konuları ele aldı. (alıntıdır, bilgilenmek amacıyla)
ilk olarak şair demek yeteneği mi içinde barındırıyor acaba ben bu durumu Necip Fazıl'da yorumlayamıyorum çünkü annesinin isteğiyle şair olmuş ve destansı şiirler yazmış ve bunlar her okuduğunda seni cezbeden ve seni başka başka yerlere götüren muazzam şiirler...bence o gerçekten büyük bir insan ne bence o bir üstad...
sanat ve edebiyat dünyasında her zaman tartışılmıştır necip fazılın hem sanatını hemde inancını bu kadar derin yaşabilmesi.Ama en güzelde yine yazdıkları anlatabilmiştir kendini 'Anladım sanat Allahı aramakmış,marifet bu gerisi çelik çomakmış'
yüreğinden kopan sözleri imanıyla bütünleştirip insanın yaratılış gayesindeki sanatsal düşünceyi somutlaştıran kişi (şiir,şair maşeri ruh arasındaki münasebeti kuran kişi) neyi çağrıştırı: mutlak hakikate giden yolu.........................
Visal...................................................... Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mi bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sukut, duyulmazın sesi mi? Rabcim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icada eden kalbi, sen! Senden uzaklık ataş, sana yakınlık ateş! Azap var mi alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen oluyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda! ..........................................nfk
necip fazıl benim için şirde yeni bir dönemdir
şiirleri çok güzel
müthiş bir şair onun müthiş olduğunu anlamak için sakarya şiirini okumak yeter herhalde
NE ŞİİRLER DİNLEDİM SİZDEN,
NE ŞAİRLER GÖRDÜM BAŞKA;
BELKİ BENDE, BELKİ BENLİKTEN,
ŞAİRLER ŞAİRİ, SİZDEN BAŞKA! ...
hakimin karşında yazdıgı şiirlerden yargılarınken hakim senin şiirlerini tesbit etmek icin bir şair cagıracagız sence en iyi şair kimdir dediginde benim demiştir hakim: bu biraz kibir olmuyormu dedidiginde ise buda dogruyu söylemeye yemin ettim en iyi şair benim demiştir şu söze bakın biliyorsan birşey söyle senden nasip alsınlar bilmiyorsan susta seni adam sansınlar....................
Sözlerin anlam kazandığı BÜYÜK ÜSTAD.30 yaşına kadar geçen ömründe yazdığı şiirlerle üstad kabul edilen modern insan kabul edilen,30 yaşından sonra da Allah'ı bulunca artık insanları ölü uykusundan uyandırmak hakikatı onlara haykırmak için yazmaya başlayan ve bu saatten sonra GERİCİ YOBAZ diye itham edilen BAHTSIZ BÜYÜK ŞAİR.Çok didindin anlatayım diye fakat sana benliklerini kapadılar.Sen onlara aldırma üstadım onlar sadece kendi küçüklüklerinde kayboldular.Sen okyanus varken derede boğulmak bize yakışmaz diyen insansın.Bırak onları kendine saracaksa onları Allah'ın nurdan hidayeti sarsın.(AYET:Rasulüm onlar inanmıyorlar diye kendini helak mı edeceksin? Sen sadece bir uyarıcısın.Hidayete erdirmek Allah'ın işidir.)
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah! küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Yaşamıyla.. sanatıyla.. örnek biri.. Üstad..
Onun zekası zekasını yansıttığı şiirler, yazılar ve tiyatro oyunları inanılmaz. Kendisini ifade edişi tek kelimeyle mükemmel. Bir kaç tane daha Necip Fazıl daha olsa edebiyatımızda keşke... Büyük zevk alarak okuyorum onu...
Tel tel, iplik iplik dikseler de ağzımı,
Tek ses duyarlar 'ALLAH' yoklayanlar nabzımı.
Has adamdır has...
Görüş olarak benimsemediğim halde şair olarak çok sevdiğim bir kişidir. Nazım Hikmet, Mehtem Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek'i aruz vezninin doruk noktasındaki ustalar olarak sayıyorum.
insan bu su misali kıvrım kıvrım akarya
bir yanda akan benim bir yanda sakarya
su iner yokuşlardan basamak basamak
benimse alın yazım yokuşlarda susamak
Gönlüm uçmak isterken semavi ülkelere
Ayağım takılıyor yerdeki gögelere...
arkadaşlar...
bana ÜSTAD NECİP FAZIL
sadece yazdığınız gibi şiirlerinden bir demet veya
sözlerden ibaret birşeyler çağrıştırmıyor.
NECİP FAZIL deyince benim aklıma
usta bir aklın aynı nispette usta ve uyumlu bir nazım ile
anlamsız sözcüklere anlam ve
bir karıncaya bile
anlayamayacağı kadar yük taşıtması
yani
bizim kullanmaya yer bulamadığımız ve tenezzül etmediğimiz sözcükleri
bize baş tacı yaptırması geliyor
haksız mıyım?
edebiyatımızın yıldız simalarındandır.
...
Yar o ki, hep yadında;
Eskimez ve eskitmez.
Muradı muradında,
Seni bırakıp gitmez.................................................nfk
ömrünün Çilesi kayıtlara geçirilemeyecek olan....
lafımın dostusunuz çilemin yabancısı..yok mudur çeken sizin köyde fikir sancısı....
azından çıkan her cümlesine inandığım ve gözü kapalı tastik ettiği şahsiyet....
Necip Fazil Kısakürek hayatı boyu 'Sakarya'dan başka hiç bir şey yazmasaydı, yine Türklüğün yadında kendi heykelini yapmak için bir 'Sakarya' yeterdi.
Necip Fazıl KISAKÜREK bizim için; Mehmet Akif' in ASIM 'ını hayata geçirmek ve O' nu yaşatmak için çırpınan bir yürek, ÇİLE ile dolu bir hayat ve o günler için hayal gibi gelen ama bugün artık mayasını tutmuş artık filizlertden dal-budak salmaya başlamyan BÜYÜKDOĞU ruhu demek.
.
'beyni zonk zonk sızlayanlardan biri'
.
Türk Edebiyatı O gibi bir adam daha yetiştirebilir mi bilmiyorum?
...
Üstâdım! Rûhun Şad Olsun...
NECİP FAZIL KISAKÜREK
26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş'taki konağında geçti. Bahriye Mektebi’nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü'ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924'te Paris’e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925'te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü. 1926-1939 arasında İstanbul'da çeşitli bankalarda çalıştı. 1939-1943 arasında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı, İstanbul Güzel Sanatlar Akadamesi’nde dersler verdi. Yazarlık, yayıncılık yaptı. İlk şiirleri 1922'de 'Yeni Mecmua'da yayınlandı. Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. 14 Mayıs 1929- Ağustos 1936 arasında 17 sayı Ağaç dergisini yayınladı. 1943-1971 arasında 'Büyük Doğu' dergisini çıkardı. Son Posta ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazarlık yaptı. 'Sabırtaşı' (1940) oyunuyla 1947 CHP Piyes Yarışması'nda birincilik kazandı. 1928'de basılan 'Kaldırımlar' adlı şiir kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın ardından uzun süre 'Kaldırımlar Şairi' olarak anıldı. 1930’lardan sonra özgün şiirden koptu. Mistisizmi İslami değerlere bağlayan, dinsel ve toplumsal bir kavga sanatına yöneldi. 'Sonsuzluk Kervanı' isimli şiir kitabını uzunca bir aradan sonra 1955'te yayınladı. Şiiri, üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği, yani Allah'ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü. Sağlam bir dil yapısına ve tirajik öğelere dayanan mistik eğilimli şiirlerinde çağdaş insanın bunalımlarını işledi. Türk şiirinde bir gizem rüzgarı estirdi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın da aralarında bulunduğu birçok şair üzerinde etkili oldu. Garip akımının ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaştı. Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında ise daha çok korku ve kaygı psikolojisini işledi. Anı, makale, inceleme türü eserlerinde daha çok dinsel ve siyasal konuları ele aldı. (alıntıdır, bilgilenmek amacıyla)
ustad
YAKINLIK
İnsan, yaklaştıkça yaklaştığından ayrı;
Belli ki; yakınımız yoktur Allah 'tan gayrı...
Necip Fazıl Kısakürek
“Anladım işi; Sanat Allah’ı aramakmış,
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
üstad necip fazıl’a göre; Şiir bir iman işi olmadıktan sonra,
çocukların çelik çomak oynamaları değerinde bir oyalanıştır..
TAM OTUZ YIL
Tam otuz yıl.Saatim işlemiş,ben durmuşum.Gök yüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
gönlüm uçmak dilerken semaî ülkelere,
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
o benim ilham kaynağım çoğu zaman...
ilk olarak şair demek yeteneği mi içinde barındırıyor acaba ben bu durumu Necip Fazıl'da yorumlayamıyorum çünkü annesinin isteğiyle şair olmuş ve destansı şiirler yazmış ve bunlar her okuduğunda seni cezbeden ve seni başka başka yerlere götüren muazzam şiirler...bence o gerçekten büyük bir insan ne bence o bir üstad...
'Allah bir' demektense ecel teri dökerken
Ölüversem beklenmedik anda 'Allah bir' derken
sanat ve edebiyat dünyasında her zaman tartışılmıştır necip fazılın hem sanatını hemde inancını bu kadar derin yaşabilmesi.Ama en güzelde yine yazdıkları anlatabilmiştir kendini
'Anladım sanat Allahı aramakmış,marifet bu gerisi çelik çomakmış'
yüreğinden kopan sözleri imanıyla bütünleştirip insanın yaratılış gayesindeki sanatsal düşünceyi somutlaştıran kişi (şiir,şair maşeri ruh arasındaki münasebeti kuran kişi)
neyi çağrıştırı: mutlak hakikate giden yolu.........................
Visal......................................................
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş;
Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş...
Perde perde veralar, ışık başka, nur başka;
Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka.
Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci;
Hayat mi bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci?
Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi?
Fezada dipsiz sukut, duyulmazın sesi mi?
Rabcim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen!
Sana yönelsin diye icada eden kalbi, sen!
Senden uzaklık ataş, sana yakınlık ateş!
Azap var mi alemde fikir çilesine eş?
Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor?
Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!
Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum;
Ölen oluyor, bense ölümü yaşıyorum!
Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli?
Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?
Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır;
Belki de benliğinden kaçabilene hazır.
Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül!
Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül!
O visal, can sendeyken canını etmek feda;
Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda! ..........................................nfk
necip fazil kisakurek demek;
sair ne demek siir ne demek sorularinin cevabidir.