Şair, his cephesinden, daha ilk nefeste vecd çözülüşleriyle yere seriliveren bir afyon, tiryakisi; fikir cephesinden de, bu afyonu esrarlı havanlarda hazırlayan ve tek miligramının tek hücre üzerindeki tesirini hesaplayan bir simyacı...
Şiir, tek kelimeyle üstün idraktir; ve idrak yolunda basit ve kuru fikrin koltuk değneklerini elinden alıp onu en karanlık sezişlerin üzerine çeken ve ışık hızıyle uçuran sihirli seccadedir. Necip Fazıl
kendisinin yeterliligine inanmis bir adam...her seyden once bir ozguveni var...kulturlu ve sorumlu bir aydin mizaci sergiler...bir teorisyen degildir, bir felsefeci degildir ama iyi bir ideologdur...zamanin sartlari ve toplumsal sorumluluk bilinci onu bir aksiyoner olmaya surukledi...ama eger goreceli dingin bir devirde gelseydi zannediyorum turklerin de artik bir shakespeare'i olmus olacakti... bu yuzden necip fazil'da cok fazla mihraka dagilmis bir zihin goruyorum...mesela 'yeniceri' gibi bir kitabi yazmamaliydi...konuya sadece uzaktan isaret etmeli ve tafsilatini tarihcilere birakmaliydi...ayrica ustadda 'astigim astik kestigim kestik'lik de vardir...seyyid kutubu cok cok ucundan bir sebepten dolayi neredeyse silme egilimine girmis, Muhammed hamidullah gibi bir allame'yi cok ucuz sebeplerden dolayi cok uzucu ithamlara maruz birakmis, akif'i anlayamamistir.....her neyse.....
kendi olum kabul ettigim ustadi hayirla yadetmeyi bir fitrat borcu bilirim....kendi inandigi mefkure'ye sipsiki bir sarilis ve doymak bilmeyen bir tecessusle omur tuketti merhum....benim gozumde(ki bunun cogu kimse icin birsey ifade etmeyecegini biliyorum! ..) necip fazil sevimli bir insandir...mefkuresine verdigi hizmeti inaniyorum benim gibi daha yuzbinlercesi alkislamaktadir...umid edelim gok ehli de alkisliyor olsun...bu vesileyle karanlik bir asirda parlayan bir hilal seklindeki tebessumuyle necip fazil'a hayir dualar edelim...ruhu sadolsun...
vatanımda sular akar başıboş herkes birbiirni kakar başıboş bozkırlardan topal bir tren geçer çocuk, merkep, öküz bakar başıboş yanmazda yürekler güneşe atsan bir kibrit bir orman yakar başıboş yirmi dokuz harflik sözde aydınlar yafta yazar isim takar başıboş Allahım sen acı bu saf millete akşam yatar sabah kalkar başıboş.....
asagidaki biyografi hatali, bu hataya internette baska yerlerde de rastladim(kimkimdir.gen.tr gibi! ..) ...necip fazil siir yazmaya annesinin telkini ile 12 yasinda baslamistir 17 degil...her neyse o kadar da ehemmiyetli mesele degil bence.....
ben birseye dikkatinizi cekmek istiyorum...necip fazil'in kitaba yaklasimi cok manidar...bir eserinde okumustum, aydinlarimizin kitap yazmamasindan sikayet ediyordu...batida adi bir adamin bile birkac kitabi olabiliyorken bizde aydinlarin bile dogru durust bir kitabi yok diyordu...hatta yahya kemal'e bu dogrultuda telkinlerde de bulunmus...yahya kemal'i daha cok kitap yazmaya tesvik etmis...soyledigine gore de yahya kemal ikna olmus ama nafile omru vefa etmemis...iste necip fazil'in bu orjinal dusuncesinin semeresini bugun bircok insan toplamakta...kendi deyimiyle kitaplik capta vuku bulan kitap yazma heyecani sayesinde bugun bizler ustadin onlarca guzel kitabini okuyabiliyoruz...peki ya bizler....kahir ekseriyeti genc olan su forum takipcileri ne alemde...iyi ya da kotu ama iyi olmasi gayreti icinde kacimiz birkac kitap yazma azmi ya da en azindan hayali icindeyiz...rahatsiz olmazsaniz sorabilir miyim?
Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti.İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.
Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki) , İbrahim Aşki gibi isimler vardı.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu.
Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı.
Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43) .Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
ŞAİRLİĞE İLK ADIMINI 17 YAŞINDA İKEN, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı.Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.
Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekilerkadar takdir toplamayı sürdürdü.
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur.Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.
Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür.Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur.
Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi,163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse mahkum oldu.
Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır.Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı.
Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı.Başta İdeolocya Örgüsü (1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981) , Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır.Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.
Nazım ile aynı mektepte(bahriye) okumuştur. İkisi de şiir yazmasına rağmen, yalnız Necip Fazıl'a şair denmiştir. Ve bu lakabı Yahya Kemal başta olmak üzere bütün öğretmenleri benimsemiştir.
Şair, his cephesinden, daha ilk nefeste vecd çözülüşleriyle yere seriliveren bir afyon, tiryakisi; fikir cephesinden de, bu afyonu esrarlı havanlarda hazırlayan ve tek miligramının tek hücre üzerindeki tesirini hesaplayan bir simyacı...
Şiir, tek kelimeyle üstün idraktir; ve idrak yolunda basit ve kuru fikrin koltuk değneklerini elinden alıp onu en karanlık sezişlerin üzerine çeken ve ışık hızıyle uçuran sihirli seccadedir.
Necip Fazıl
ne olurdu bir dost elelri avucumda
bahsetse yaşamanın tadından baş ucumda
mırıl mırıl
mırıl mırıl
sususn sussun uzakta ölümüme ağlıyan
gencim ölmem arzular kaımd abir çağlayan
şırıl şırıl
şırıl şırıl
söndürün lambaları uzaklara gideyim
nurdan bir lehir gibi ruhumu seyredeyim
pırıl pırıl
pırıl pırıl
bir göz gibi süzüyor beni camklardan gece
dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce
fırıl fırıl
fırıl fırıl
bugünki necip şiirimizide yazalım....bugün bana necibi çağrıştıran şiir....
kedim ayak ucum abüzülmüş uyumakta
iplik iplik sarıyor sükutu bir yumakta
hırıl hırıl
hrıl hırıl
ben ölünce etsin dostlarım bayram
üstüste tam kırk gün kırk gece düğün
açı doyurmaksa kabirde meram
yemeğim fatiha günde beş öğün
hey gidi gölgeler ülkesi dünya
bir görünmez şeyin gölgesi dünya
boşlukta ayrılık bölgesi dünya
bu dünyada yeme içme ve dövün....
Ölüm güzel şey budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber...
RAHMETLE ANIYORUZ...
büyük şair....eskimiyecek....
ve bu geceki şiirim...
ben bu gurbet ele düştüm düşeli
her gün biraz daha süzülmekteyim
her gece içine mermer döşeli
bir soğuk yatakta büzülmekteyim
böylece bir lahza kaldığım zaman
geceyi koynuma aldığım zaman
gözlerim kapanıp daldığım zaman
yeniden yollara düzülmekteyim
son günüm yaklaştı görünesiye
kalmadı bir adım yol ileriye
yüzünü görmeden ölürsem diye
üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.....
Hayat Mayat
Hayat mayat diyorlar;
Benim gözüm mayat'ta.
Hayatin eksiği var:
Hayat eksik hayatta.
Takınsam, kanat manat;
Kuş muş olsam seğirtsem.
Bomboş vatana inat,
Matan'a doğru gitsem...
Necip Fazıl Kısakürek
Ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir;
Canlı cenazelerin başında Münker-Nekir...
NECİP FAZILIN ÖDÜLLERİ
1980 Türk Edebiyat Vakfı Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi
1980 Kültür Bakanlığı Büyük Kültür Armağanı
bu geceki şiirimi yazayım...
kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün
gelin, gelin, onu açın geceler
beni yadedermiş gibi
ötün kulağımda ççın çın geceler
geceler çekmeyin benim için hüüzn
gelin siz ryhumu tenimden süzün
bırakın naaşımı yerde gündüzün
gölgemi alıpta kaçın geceler....
akıllı ve büyük olarak ne varsa azınlık olarak vardır...işte o zınlıktan bir insan...
O GELSİN
Akan suları çevir,
Sıra dağları devir!
O gelsin!
Gönüllerde bir tasvir...
Güneşi batmaz devir...
O gelsin!
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Büyük mütefekkir...
Fikir ve sanatta deha!
Üstadımız...
Adına yayınlanan sitede gördüğüm iki ithaf aklıma geldi. Biri bir zaman maarif bakanı olan diğeri Şair-i Azam olarak bilinen iki şairin ithafları...
- Hakkında her sıfatın aciz kaldığı şair Necip Fazıl'a -
26.9.1938
Hasan Âli YÜCEL
- Yegane beğendiğim genç şair Necip Fazıl'a -
Abdülhak Hamid
1935
necip fazil...
kendisinin yeterliligine inanmis bir adam...her seyden once bir ozguveni var...kulturlu ve sorumlu bir aydin mizaci sergiler...bir teorisyen degildir, bir felsefeci degildir ama iyi bir ideologdur...zamanin sartlari ve toplumsal sorumluluk bilinci onu bir aksiyoner olmaya surukledi...ama eger goreceli dingin bir devirde gelseydi zannediyorum turklerin de artik bir shakespeare'i olmus olacakti... bu yuzden necip fazil'da cok fazla mihraka dagilmis bir zihin goruyorum...mesela 'yeniceri' gibi bir kitabi yazmamaliydi...konuya sadece uzaktan isaret etmeli ve tafsilatini tarihcilere birakmaliydi...ayrica ustadda 'astigim astik kestigim kestik'lik de vardir...seyyid kutubu cok cok ucundan bir sebepten dolayi neredeyse silme egilimine girmis, Muhammed hamidullah gibi bir allame'yi cok ucuz sebeplerden dolayi cok uzucu ithamlara maruz birakmis, akif'i anlayamamistir.....her neyse.....
kendi olum kabul ettigim ustadi hayirla yadetmeyi bir fitrat borcu bilirim....kendi inandigi mefkure'ye sipsiki bir sarilis ve doymak bilmeyen bir tecessusle omur tuketti merhum....benim gozumde(ki bunun cogu kimse icin birsey ifade etmeyecegini biliyorum! ..) necip fazil sevimli bir insandir...mefkuresine verdigi hizmeti inaniyorum benim gibi daha yuzbinlercesi alkislamaktadir...umid edelim gok ehli de alkisliyor olsun...bu vesileyle karanlik bir asirda parlayan bir hilal seklindeki tebessumuyle necip fazil'a hayir dualar edelim...ruhu sadolsun...
bugün ki necip şiirimiz ne ola.....
vatanımda sular akar başıboş
herkes birbiirni kakar başıboş
bozkırlardan topal bir tren geçer
çocuk, merkep, öküz bakar başıboş
yanmazda yürekler güneşe atsan
bir kibrit bir orman yakar başıboş
yirmi dokuz harflik sözde aydınlar
yafta yazar isim takar başıboş
Allahım sen acı bu saf millete
akşam yatar sabah kalkar başıboş.....
asagidaki biyografi hatali, bu hataya internette baska yerlerde de rastladim(kimkimdir.gen.tr gibi! ..) ...necip fazil siir yazmaya annesinin telkini ile 12 yasinda baslamistir 17 degil...her neyse o kadar da ehemmiyetli mesele degil bence.....
ben birseye dikkatinizi cekmek istiyorum...necip fazil'in kitaba yaklasimi cok manidar...bir eserinde okumustum, aydinlarimizin kitap yazmamasindan sikayet ediyordu...batida adi bir adamin bile birkac kitabi olabiliyorken bizde aydinlarin bile dogru durust bir kitabi yok diyordu...hatta yahya kemal'e bu dogrultuda telkinlerde de bulunmus...yahya kemal'i daha cok kitap yazmaya tesvik etmis...soyledigine gore de yahya kemal ikna olmus ama nafile omru vefa etmemis...iste necip fazil'in bu orjinal dusuncesinin semeresini bugun bircok insan toplamakta...kendi deyimiyle kitaplik capta vuku bulan kitap yazma heyecani sayesinde bugun bizler ustadin onlarca guzel kitabini okuyabiliyoruz...peki ya bizler....kahir ekseriyeti genc olan su forum takipcileri ne alemde...iyi ya da kotu ama iyi olmasi gayreti icinde kacimiz birkac kitap yazma azmi ya da en azindan hayali icindeyiz...rahatsiz olmazsaniz sorabilir miyim?
Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti.İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde
(Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.
Lisedeki hocaları arasında dönemin
ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki) , İbrahim Aşki gibi isimler vardı.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu.
Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı.
Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde
hocalık yaptı(1939-43) .Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
ŞAİRLİĞE İLK ADIMINI 17 YAŞINDA İKEN, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı.Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü
yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.
Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı
yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekilerkadar takdir toplamayı sürdürdü.
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur.Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.
Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür.Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı)
dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur.
Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada
yüzlerce yıl hapsi istendi,163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse mahkum oldu.
Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır.Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı.
Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi
müstear isimler kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı.Başta İdeolocya Örgüsü
(1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981) , Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır.Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.
necip fazıl...benim için one number...bu bana yetiyor....
Nazım ile aynı mektepte(bahriye) okumuştur. İkisi de şiir yazmasına rağmen, yalnız Necip Fazıl'a şair denmiştir. Ve bu lakabı Yahya Kemal başta olmak üzere bütün öğretmenleri benimsemiştir.
Kökü Anadolu'da bir çınar... Mukaddesatçı dava adamı... Kurtulmuş insan...
O'na, alemler sultanına aşık...
Daha ne olsun!
bana kefendir yatak sana tabuttur havuz
sen kıvrıl ben gideyim, son peygamber kılavıuz..
akrebin kıskacında yoğurmuş biiz kader
aldırma bçöyle gelmiş bu dünya böyle gider(gitmesin be üstad)
sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdnız
rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız...(Allah be: :)
sakarya saf çocuğu masum anadolunun
divanesi ikimz kaldık Allah yolunun...