hasretine dayanamayıp ('çile' yi bir arkadaşa ödünç verdim -aynı hatayı bir daha asla yapmam-büüyk konuştum-) dün ne hediye istersin sorusuna' çile' cevabını verip gece(10 da yeğenime 'çile 'yi aldırtıp,hiç okumamış gibi(%de 90 nını ezberden yazarım) içine düştüğüm,sohbetlere tüm katılımımın- alakasız yerden- necip olup gece gece sevdiklerimi pek güldürüğüm (Allah da beni güldürsün-laf aramızda bende az gülmedim-neşemiz daim olsun) gecemin,çok başkası...
yeryüzüne iniş tüm şair ve düşünürlerin kafa kafaya verip on sayfada anlatabileceği bir olayı iki satırda anlatabilme yeteneğine sahip tek fani şairlerin sultanı...
onu bence en güzel cahit zarifoğlu anlatıyor: o görünür görünmez daha ilk sesi ilk kelimeleri ilk mimikleri ve yüzünde içiçe dönen binlerce daireyle insanı alıp gönül hücrelerine salar kanının yapısını bozar yepyeni bir terkiple atar meydanlara
çünkü çok gördüm onun yüzündeki ahenge ulaşacağım diye temelinden sallanan yapıları... bizim çevrede enaniyetinden dem vurulur hep(bk.kadir mısıroğlu-üstad necip fazılı anarken) ama düşünülmez ki bunun o da farkındaydı...onun çapındaki insanların kumaşını yüce yaradan böyle kesmiş... rahat uyu üstad dava öksüz değil artık... Allah senden razı olsun...
ölüm hakkinda ciltler dolusu kitap yazilmistir simdiye kadar ama necip fazilin; Ölüm güzel sey budur perde ardindan haber, Hiç güzel olmasaydi ölürmüydü peygamber.
misralari o ciltleri bi yana iki satiri bi yana attiriyor. necip fazila laf atanlarsa 'maymuna donmussun' hesabi.
'Bir devirdi. O tarihlerde (40'lı yıllar) küfür, bütün müesseseleriyle bir buzdağı gibiydi. Ortalıkta hiçbir hareket mevcut değildi. Müslümanlık zindanı camilerden bir hıçkırık sesi bile gelmiyordu. Bu gafiller, adeta, 'camie girebiliyorum ya, ne devlet! ' gibilerinden seviniyorlar ve hadım olmanın oltasında mesut görünüyorlardı. Şimdi şucu bucu geçinen bazı zümrelere adını vermiş isimlerden hiçbirini görmek mümkün değildi. Derken, meydan açılır gibi olduktan sonra ortaya çıktılar ve kendilerine evliyalık süsü vermekten de kaçınmadılar. Biz ise, mahut buzdağını, karda avuçlarımızı hohlarcasına, ciğerlerimizden kopan sıcak nefeslerle eritmeye çalıştık ve galiba bunda müessir olduk.
Fakat bu defa... Bu defa ortalık çamur kesildi ve şu andaki perişan manzara doğdu. Dahası ve en acısı, İslâm dava ve aksiyonunun bunlara izafe edilmesi, bunlarda göründüğü gibi zannedilmesi, İslâma aykırı cephenin bütün din hıncının bu beceriksizler üzerinde bir nevi boks talimi yastığına benzer bir avantaj kazanması ve İslâm davasını temsil gibi bir şeref ve ehliyetin, bu ehliyetsiz ellerde bilinmesidir! .. Biz, tam 30 yıl, tırnaklarımıza kan ve ciğerimize kaynar su oturmuş; bu netice için mi çalıştık, çabaladık, didindik, yırtındık, yıprandık, helak olduk? .. (1973) ' (Ne Fe Ka)
'İnönü, zamanın Adalet Bakanını çağırıp şu emri vermiş 'Ne yaparsanız yapın bu adamı bertaraf edin! ..' Temyiz mahkemesince bozulan fakat yine mahkemenin üzerinde ısrar ettiği Türklüğe Hakaret Davası'ndaki beraat hükmünü, Temyize bu sefer nihai olarak bozdurmak için 1 yıldır sarfedilen gayreti birdenbire hızlandırdılar. Vaziyet emindi. Doğrudan doğruya politikadan emir almak vaziyetinde kalan o zamanki Temyiz Mahkemesi bu hükmü nasılsa bozacaktı. Fakat hemen bertaraf edilmem için bir tevkif bahanesi bulmak lazımdı. Derhal buldular. Doğrudan doğruya partiye yönelttiğim bir hücumu hükümetin manevi şahsiyetine yönelmiş saydılar ve beni tevkif ettiler. Bu davadan hakimin huzuruna çıkar çıkmaz beraat ettiğim ve salıverilmeyi beklediğim gün, o anda yetiştirdikleri Temyiz'in bozma kararı üzerine beni bir mahkemeden diğer mahkemeye aktardılar. Temyiz'in bozma ve mahkemenin uyma kararı üzerine, beraat eden adamı, bu defa zevcesiyle birlikte tekrar hapse gönderdiler. Sırf taraflar teşekkül etsin de Temyiz'e hemen uyulabilsin diye, hamile ve hasta zevcemi, vahşice bir üslupla, yatağından kaldırıp öğleden evvelki mahkemeyi öğleden sonraya kadar bekletmek; ve -ben zevcemi yatağından kaldıramazlar, beni de mecburen salıverirler diye düşünürken- birdenbire hasta kadını mahkeme salonundan içeri itmek suretiyle, cihanda emsalsiz bir hak ve adalet hıyaneti tertiplediler. Halk Partisi idaresinin savcısına ve mahkemesine baskı derecesini gösteren bu misali, içindeki hak ve adalet hıyanetiyle birlikte, bu ve öbür dünyanın hesap günlerine havale ediyorum.'
necip fazı benim şiir alanında üstad dediğim bir
sahıstır
Aynalar bakmayın yüzüme dik dik
işte yakalandık, kelepçelendik
N.F.KISAKÜREK
Toprak post,
Allah dost...
ABDULLAH- Mukaddes emaneti unutma! ..
KIZINDAN TORUNUN OĞLU(Beklenen nesil) - Allah... Allah... Allah...
telli pullü allı şallı bir gelin
aynalar gelin
bir güzelki en güzeli güzelin
gönüller gelin
sonsuz gerçek habercisi ezelin
kitaplar gelin..
şarkı bizde,şeytan,yeter gazelin
nağmeler gelin
ey karanlık gelmketdir ecelin
ışıklar gelin
toplanıp hep, derlenin hep,düzelin
yığınlar gelin
en güzeli,en güeli,güzelin
habercisi,hebrcisi,ezelin
telelrinde şafak söken bir gelin
anneler,babalar,çocuklar gelin...
bu dünya bir kuyu,havasız gömlek
daralıyorum...
kelime manayı boğan bir ahenk
paralıyorum...
Allah ismi varken lugat ne demek
karalıyorum...
kapımı buyursun diye o melek
aralıyorum....
çeliyorum
ey nefs keyfince dayat
bir çelmelik hayat
çeliyorum...
eliyorum
akıl sormaya mecbur
gökleri kalbur kalbur
eliyorum...
deliyorum
zaman kesik ve çabuk
her kelme bir kabuk
deliyorum
ölecekmiiym tamd asöyleyecek çağımda
söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda..
yorulmuş esnemketen
herkes neyi bekliyor?
bir ölü beklemekten
bu bekleyiş daha zor
ve biraz döktürelim...
hasretine dayanamayıp ('çile' yi bir arkadaşa ödünç verdim -aynı hatayı bir daha asla yapmam-büüyk konuştum-) dün ne hediye istersin sorusuna' çile' cevabını verip gece(10 da yeğenime 'çile 'yi aldırtıp,hiç okumamış gibi(%de 90 nını ezberden yazarım) içine düştüğüm,sohbetlere tüm katılımımın- alakasız yerden- necip olup gece gece sevdiklerimi pek güldürüğüm (Allah da beni güldürsün-laf aramızda bende az gülmedim-neşemiz daim olsun) gecemin,çok başkası...
yeryüzüne iniş tüm şair ve düşünürlerin kafa kafaya verip on sayfada anlatabileceği bir olayı iki satırda anlatabilme yeteneğine sahip tek fani
şairlerin sultanı...
onu bence en güzel cahit zarifoğlu anlatıyor:
o görünür görünmez
daha ilk sesi ilk kelimeleri
ilk mimikleri ve yüzünde
içiçe dönen binlerce daireyle
insanı alıp gönül hücrelerine salar
kanının yapısını bozar
yepyeni bir terkiple atar meydanlara
çünkü çok gördüm
onun
yüzündeki ahenge ulaşacağım diye
temelinden sallanan yapıları...
bizim çevrede enaniyetinden dem vurulur hep(bk.kadir mısıroğlu-üstad necip fazılı anarken) ama düşünülmez ki bunun o da farkındaydı...onun çapındaki insanların kumaşını yüce yaradan böyle kesmiş...
rahat uyu üstad dava öksüz değil artık...
Allah senden razı olsun...
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek!
ölüm hakkinda ciltler dolusu kitap yazilmistir simdiye kadar ama necip fazilin;
Ölüm güzel sey budur perde ardindan haber,
Hiç güzel olmasaydi ölürmüydü peygamber.
misralari o ciltleri bi yana iki satiri bi yana attiriyor.
necip fazila laf atanlarsa 'maymuna donmussun' hesabi.
o dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın
toprağın altındaki saklambaçta var mısın...
o dem perdeler kalkar perdeler iner
azraile hoşgeldin diyebilmekte hüner...
Ölüm güzel şey budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber.
26 Mayıs 1904 - 25 Mayıs 1983
'Bir devirdi. O tarihlerde (40'lı yıllar) küfür, bütün müesseseleriyle bir buzdağı gibiydi. Ortalıkta hiçbir hareket mevcut değildi. Müslümanlık zindanı camilerden bir hıçkırık sesi bile gelmiyordu. Bu gafiller, adeta, 'camie girebiliyorum ya, ne devlet! ' gibilerinden seviniyorlar ve hadım olmanın oltasında mesut görünüyorlardı. Şimdi şucu bucu geçinen bazı zümrelere adını vermiş isimlerden hiçbirini görmek mümkün değildi. Derken, meydan açılır gibi olduktan sonra ortaya çıktılar ve kendilerine evliyalık süsü vermekten de kaçınmadılar. Biz ise, mahut buzdağını, karda avuçlarımızı hohlarcasına, ciğerlerimizden kopan sıcak nefeslerle eritmeye çalıştık ve galiba bunda müessir olduk.
Fakat bu defa... Bu defa ortalık çamur kesildi ve şu andaki perişan manzara doğdu. Dahası ve en acısı, İslâm dava ve aksiyonunun bunlara izafe edilmesi, bunlarda göründüğü gibi zannedilmesi, İslâma aykırı cephenin bütün din hıncının bu beceriksizler üzerinde bir nevi boks talimi yastığına benzer bir avantaj kazanması ve İslâm davasını temsil gibi bir şeref ve ehliyetin, bu ehliyetsiz ellerde bilinmesidir! .. Biz, tam 30 yıl, tırnaklarımıza kan ve ciğerimize kaynar su oturmuş; bu netice için mi çalıştık, çabaladık, didindik, yırtındık, yıprandık, helak olduk? .. (1973) '
(Ne Fe Ka)
'İnönü, zamanın Adalet Bakanını çağırıp şu emri vermiş 'Ne yaparsanız yapın bu adamı bertaraf edin! ..' Temyiz mahkemesince bozulan fakat yine mahkemenin üzerinde ısrar ettiği Türklüğe Hakaret Davası'ndaki beraat hükmünü, Temyize bu sefer nihai olarak bozdurmak için 1 yıldır sarfedilen gayreti birdenbire hızlandırdılar. Vaziyet emindi. Doğrudan doğruya politikadan emir almak vaziyetinde kalan o zamanki Temyiz Mahkemesi bu hükmü nasılsa bozacaktı. Fakat hemen bertaraf edilmem için bir tevkif bahanesi bulmak lazımdı. Derhal buldular. Doğrudan doğruya partiye yönelttiğim bir hücumu hükümetin manevi şahsiyetine yönelmiş saydılar ve beni tevkif ettiler. Bu davadan hakimin huzuruna çıkar çıkmaz beraat ettiğim ve salıverilmeyi beklediğim gün, o anda yetiştirdikleri Temyiz'in bozma kararı üzerine beni bir mahkemeden diğer mahkemeye aktardılar. Temyiz'in bozma ve mahkemenin uyma kararı üzerine, beraat eden adamı, bu defa zevcesiyle birlikte tekrar hapse gönderdiler. Sırf taraflar teşekkül etsin de Temyiz'e hemen uyulabilsin diye, hamile ve hasta zevcemi, vahşice bir üslupla, yatağından kaldırıp öğleden evvelki mahkemeyi öğleden sonraya kadar bekletmek;
ve -ben zevcemi yatağından kaldıramazlar, beni de mecburen salıverirler diye düşünürken- birdenbire hasta kadını mahkeme salonundan içeri itmek suretiyle, cihanda emsalsiz bir hak ve adalet hıyaneti tertiplediler. Halk Partisi idaresinin savcısına ve mahkemesine baskı derecesini gösteren bu misali, içindeki hak ve adalet hıyanetiyle birlikte, bu ve öbür dünyanın hesap günlerine havale ediyorum.'
'YUMRUK KAFAYA TABI OLMAK ZORUNDADIR' N.F.K}
' CILE KAPISINDAN ERISILECEK
DUNYAYI BILSEYDIN
YATAGINI YORGANINI SATARDIN'{N.F.K}
'KOKUNU BEGENMEYEN DAL
VE DALINI BEGENMEYEN MEYVE
OLMADAN CURUR' {N.F.K}
O gerçek ÇİLE'yi çekmiş ve gerçek ÇİLE'yi yazan tek şair....
mekanı cennet olsun...
şiirin her türlüsünü yazmış...
fethullah gülen biliyor....kelimelere bşakaldırmış saf şiirdir diyor...
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan gir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar
N.FAZIL KISAKÜREK