Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... 'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik... Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur’an’ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? ... Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik... Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik... Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik... Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk’ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik... 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik... Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik... Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik... Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldağı *Sistemden Atılmış Eleman*li tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik... Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik... Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O’ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O’nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik... İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
Allah’ın selâmı üzerine oIsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..
Öncelikli olarak 'şairler sultanı' üstada Allah dan rahmet ve gönüllerimize istimdadını temenni ediyorum... Onunla iftihar etmek bütün (derin) şairler için bir erdem ve sorumluluk anlamı taşımaktadır.Necip Fazıl,hayatı boyunca; ' bela mimarının seçtiği arsa' felsefesiyle gönül yükünü şafak tülleriyle bezemiş ve sonsuzluk ikliminin dalgıçı olmaya baş koymuş büyük bir şair, büyük bir fikir adamı... Üstad, gerçek anlamda (arayış) ın mutlak değerinin ilmine aşık gönül insanı... Aramak...Aramak...Hiç bulamamacasına,delirircesine aramak... İşte böyle bir hayattır Necip Fazıl... ' Lafımın dostusunuz çilemin yabancısı Yokmudur sizin köyde çeken fikir sancısı' NFK
Kopkoyu bir sis içinde bir akşam Hatırına düşeceğim belki Bir an ıslayacak yağmur yüzünü Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın Sonra sıcak yatağında Uzun uzun ağllayacaksın.Ağlayacaksın....! Boğazında bir şeyler düğümlenecek Ah yanımda olsaydı diyeceksin Tüm yıldızlar gülecek haline Ay da göz kırpacak İliklerine işleyecek bensizlik. Kahrolacaksın...! Bir sigara tüttüreceksin ihtimal Ufku seyredeceksin saatlerce Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü Sonra hayalim gelecek karşına Bir şiirimi mırıldanacaksın Hıçkıracaksın..! Gönlünden atamadığın gibi Kafandan da silemeyeceksin beni Düşlerine gireceğim her gece İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman Anlayacaksın..! Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin Kafan gibi kalemin de işlemeyecek Unutmak isteyeceksin her şeyi Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi Kıvranacaksın!
Sabrın sonu selamet, Sabır hayra alamet. Belâ sana kahretsin; Sen belâya selam et!
Felâh mı, onda felâh, Silah mı, onda silah Sen de kim oluyorsun? Asıl sabreden Allah..
Sabır incecik sırat; Murat içinde murat. Sabır Hakk 'a tevekkül. Sabır Hakk 'a itimat Sabırda pişer koruk, Yerle bir olur doruk. Sabır, sabır ve sabır, İşte Kur'an 'da buyruk!
Bir sır ki âşikâre, Avcı yenik şikâre. Yalnız, yalnız sabırda Çaresizliğe çare.....
NECİP FAZIL'ın şairlğini eleştirenler bir kere şiirini okudunuz mu acaba... derinlere dalıp neyi düşündünüz ki siyasetten başka... hayatınız fikir empoze etmekle geçiyor uyanın arkadaşlar... zaman hızla akıp gidiyor...
Gökte zamansızlık hangi noktada? Elindeyse yıldız yıldız hecele! Hüküm yazılıyken kara tahtada İnsan yine çare arar ecele. Gençlik... Gelip geçti... Bir günlük süstü; Nefsim doymamaktan dünyaya küstü. Eser darmadağın, emek yüzüstü; Toplayın eşyamı, işim acele! şiirleri okuyun sözüm yok ama siyasete karıştırmayın demişsiniz şairin herkese düşman olduğundan bahsetmişsiniz.....heyhat! ! ! bunu söyleyen siz misiniz? ? ? şunu unutmayın ki sizin okuduğunuz sizin düşüncelerini savunduğunuz şairlerin bile bir siyasi görüşü var ve siz bunu savunuyor ve yazılar yazabiliyorsunuz... ozaman ya şairleri sadece şiirleri ile değerlendirelim yada siyasi görüşleriyle birlikte tartışalım.... ama TEK TARAFLI değil! ! ! ....
Tanımam etmem bilmem.. Hiç yolum düşmedi, fena da olmadı. Ama sanırım Fatih Kısaparmak'ın şarkı sözü yaptığı şiirlerin sahibi. Zaten Fatih Kısaparmak'tan da hazzetmem..
Bazen insan olduğum için utanıyorum Bu değerli şairimiz sırf inancından ötürü genelde ate gurupları tarafından dışlanıyor. Hani nerde kaldı evrensel özgürlük, nerede kaldı düşünceye saygı? ... Size gelince düşünceye saygı, ama sizin gibi düşünmeyene sizden saygı yok. Çifte standart...
Necip Fazıl'ın şiirleri dua gibidir,hâlimize tutulan ayna gibidir;
BAŞIBOŞ
Vatanımda sular akar, başıboş; Herkes birbirini kakar başıboş. Bozkırlardan topal bir tren geçer: Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş. Yanmaz da yürekler, güneşe atsan; Bir kibrit bir orman yakar, başıboş. Tarih, kutuplara kaçmış bir fener. Buz denizlerinde çakar başıboş. Yirmidokuz harflik sözde aydınlar. Yafta yazar, isim takar, başıboş. Allah'ım, sen acı bu saf millete! Akşam yatar, sabah kalkar başıboş...
Necip Fazıl şairliğinin yanında,aynı zamanda hazır cevap, zeki, nüktedan bir insandı. Bir gün havaalanında eski günlerden bir tanıdığıyla karşılaşmış.İrşad olmasını hazmedemeyip, bundan dolayı ona kin duyan bu tanıdık, Necip Fazıl'a sakallarını kastederek ' Görmeyeli ayıya dönmüşsün.' demiş.Bunun üzerine Necip Fazıl ' Öyle mi? Dur biraz da uçağa döneyim.' demiş ve uçağa doğru dönmüş.
Ağlayın, su yükselsin! Belki kurtulur gemi. Anne seccaden gelsin; Bize dua et, e mi! Annesinin hasta yatağında 'şair olmanı ne çok isterdim' dileği üzerine şair olmaya karar vermiş,olunca da ben de şairim demeye kimsede cesaret bırakmamış,kaleminin ustası,sanatının üstadı,hayattayken, ölüp de yeniden dirilen, Allah'ın sevgili bir kulu...
İŞTE! ! ! GENÇLİĞE HİTABE
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...
Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...
İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet...
Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur’an’ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? ...
Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet...
İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek...
Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk’ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldağı *Sistemden Atılmış Eleman*li tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O’ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O’nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
Allah’ın selâmı üzerine oIsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..
Allah’U AkHBAR! ! ! ! !
Necip Fazıl Kısakürek...
Öncelikli olarak 'şairler sultanı' üstada Allah dan rahmet ve gönüllerimize istimdadını temenni ediyorum...
Onunla iftihar etmek bütün (derin) şairler için bir erdem ve sorumluluk anlamı taşımaktadır.Necip Fazıl,hayatı boyunca; ' bela mimarının seçtiği arsa' felsefesiyle gönül yükünü şafak tülleriyle bezemiş ve sonsuzluk ikliminin dalgıçı olmaya baş koymuş büyük bir şair, büyük bir fikir adamı...
Üstad, gerçek anlamda (arayış) ın mutlak değerinin ilmine aşık gönül insanı...
Aramak...Aramak...Hiç bulamamacasına,delirircesine aramak...
İşte böyle bir hayattır Necip Fazıl...
' Lafımın dostusunuz çilemin yabancısı
Yokmudur sizin köyde çeken fikir sancısı' NFK
HATIRINA DÜŞECEĞİM
Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında
Uzun uzun ağllayacaksın.Ağlayacaksın....!
Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline
Ay da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik.
Kahrolacaksın...!
Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!
Gönlünden atamadığın gibi
Kafandan da silemeyeceksin beni
Düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!
Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kalemin de işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın!
Necip Fazıl Kısakürek
ewet soyadı kısakürek; P
NECİP FAZIL; Yaşamdır, Gayedir, İslamdır, Ahirettir. Kısaca Üstad; Kul'dur
üstadımın anlatmak istediği sadece islamdır. anlamayanlar. anlamasın üstadım tam bir dava adamıydı ALLAHcc ondan razı olsun
üstadıma slm olsun
surda bir gedik açtık mukaddesmi mukaddes ey kahpe rüzgar artık ne yönden esersen es.(üstadıma slm olsun ALLAHcc rahmet eylesin)
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir' şuurunda bir gençlik
kendi kitlesinin sairidir,dar bir dünya görüsü vardir,zaten o yüzden nazim i hazetmez...
takunyali....
insanı kaderciliğe,kederciliğe ve teslimiyete sürükler dikkat etsin okuyanlar..
dosdoğru üstad.hem büyük hemde çok iyi şair.
Ufuk bir tilkidir kaçak ve kurnaz,
Yollar bir yumaktır uzun,dolaşık.
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde mavi bir ışık...
(ÇİLE'den)
nazim varken cekilmez be abi...
bence edebiyatçıların dehası...
Sabrın sonu selamet,
Sabır hayra alamet.
Belâ sana kahretsin;
Sen belâya selam et!
Felâh mı, onda felâh,
Silah mı, onda silah
Sen de kim oluyorsun?
Asıl sabreden Allah..
Sabır incecik sırat;
Murat içinde murat.
Sabır Hakk 'a tevekkül.
Sabır Hakk 'a itimat
Sabırda pişer koruk,
Yerle bir olur doruk.
Sabır, sabır ve sabır,
İşte Kur'an 'da buyruk!
Bir sır ki âşikâre,
Avcı yenik şikâre.
Yalnız, yalnız sabırda
Çaresizliğe çare.....
NECİP FAZIL'ın şairlğini eleştirenler bir kere şiirini okudunuz mu acaba...
derinlere dalıp neyi düşündünüz ki siyasetten başka...
hayatınız fikir empoze etmekle geçiyor uyanın arkadaşlar...
zaman hızla akıp gidiyor...
İŞİM ACELE
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele.
Gençlik... Gelip geçti... Bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele!
şiirleri okuyun sözüm yok ama siyasete karıştırmayın demişsiniz şairin herkese düşman olduğundan bahsetmişsiniz.....heyhat! ! ! bunu söyleyen siz misiniz? ? ? şunu unutmayın ki sizin okuduğunuz sizin düşüncelerini savunduğunuz şairlerin bile bir siyasi görüşü var ve siz bunu savunuyor ve yazılar yazabiliyorsunuz...
ozaman ya şairleri sadece şiirleri ile değerlendirelim yada siyasi görüşleriyle birlikte tartışalım....
ama TEK TARAFLI değil! ! ! ....
fani dünyanın tutkularını tam anlamıyla yaşamış,baki alemin arayşı içerisinde ve mükemmelliği karşısında cezbeye tutulmuş bir meczup vesselam
Tanımam etmem bilmem.. Hiç yolum düşmedi, fena da olmadı. Ama sanırım Fatih Kısaparmak'ın şarkı sözü yaptığı şiirlerin sahibi. Zaten Fatih Kısaparmak'tan da hazzetmem..
ölecekmiyim tamda söyleyecek çağımda
söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda
faşist mastürbasyonu...
Kendilerinden olmadığı için türlü hakarete ve dayatmaya mağruz kalmış NECİP dava adamı....
yaşamı yaşamda bulan onu sevdiren büyük üstad
ellerime uzanan dudakları tepeyim ALLAH diyen gel seni ayağından öpeyim
Bazen insan olduğum için utanıyorum
Bu değerli şairimiz sırf inancından ötürü genelde ate gurupları tarafından dışlanıyor.
Hani nerde kaldı evrensel özgürlük, nerede kaldı düşünceye saygı? ...
Size gelince düşünceye saygı, ama sizin gibi düşünmeyene sizden saygı yok.
Çifte standart...
iyi bir şair gönül adamı idealist dava adamı..
bknz:necip fazil kisa kürek
Necip Fazıl'ın şiirleri dua gibidir,hâlimize tutulan ayna gibidir;
BAŞIBOŞ
Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes birbirini kakar başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer:
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.
Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit bir orman yakar, başıboş.
Tarih, kutuplara kaçmış bir fener.
Buz denizlerinde çakar başıboş.
Yirmidokuz harflik sözde aydınlar.
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
Allah'ım, sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar başıboş...
Necip Fazıl şairliğinin yanında,aynı zamanda hazır cevap, zeki, nüktedan bir insandı.
Bir gün havaalanında eski günlerden bir tanıdığıyla karşılaşmış.İrşad olmasını hazmedemeyip, bundan dolayı ona kin duyan bu tanıdık, Necip Fazıl'a sakallarını kastederek ' Görmeyeli ayıya dönmüşsün.' demiş.Bunun üzerine Necip Fazıl ' Öyle mi? Dur biraz da uçağa döneyim.' demiş ve uçağa doğru dönmüş.
Ağlayın, su yükselsin!
Belki kurtulur gemi.
Anne seccaden gelsin;
Bize dua et, e mi!
Annesinin hasta yatağında 'şair olmanı ne çok isterdim' dileği üzerine şair olmaya karar vermiş,olunca da ben de şairim demeye kimsede cesaret bırakmamış,kaleminin ustası,sanatının üstadı,hayattayken, ölüp de yeniden dirilen, Allah'ın sevgili bir kulu...