Ölüler bağırıyor mezarlarından; Yolcular, oturun taşlarımızda! Onları deviren biziz toprağa, Biz attık onları böyle ayağa; Sakın atlamayın kenarlarından! Ölüler bağırıyor mezarlarından... Yolcular, uzanın yere upuzun; Dayayın taşlara başlarınızı! Tüy yastıklar gibi rahat taşımız, Birleşsin bir lahza ora başımız! Bizdedir cevabı kuruntunuzun; Yolcular, uzanın yere upuzun! Ben de bir gün böyle haykıracağım: Yolcular, oturun mezar taşımda! Yolcular önümde fısıldaşacak, Yolcular aşılmaz yollar aşacak. Taşımı yerlere yatıracağım; Ben de bir gün böyle haykıracağım!
Gittiler...Bana dünyam Birdenbire boş geldi. Seçilmiş oldu eşyam. Odalarım loş geldi. Gözlerim müebbette, Günü gelir elbette... Gelir Melek nöbette, Safa geldi, hoş geldi.
Necip fazıl sadece büyük bir şair deyil, o aynı zamanda çok büyük bir fikir insanıdır. Sadece şiirlerle sınırlı kalmamıştır.fikirleri uğrunda uğraşlar göstermiştir.Doğuyu ön plana çıkarıp batılılaşmaya karşı insanları biliçlendirmiştir.O BÜYÜK DOĞUNUN BÜYÜK İNSANIDIR! ! !
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik; İşte yakalandık, kelepçelendik! Çıktınız umulmaz anda karşıma, Başımın tokmağı indi başıma. Suratımda her suç bir ayrı imza, Benmişim kendime en büyük ceza! Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme! Acı, hapsettiğin sefil gölgeme! Nur topu günlerin kanına girdim. Kutsi emaneti yedim, bitirdim. Doğmaz güneşlere bağlandı vade; Dişlerinde, köpek nefsin, irade. Günah, günah, hasad yerinde demet; Merhamet, suçumdan aşkın merhamet! Olur mu, dünyaya indirsem kepenk: Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; Beni beklemeyin, o bir hevesti; Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Necip Fazıl Kısakürek
ÜSDAT BENLİĞİME RUHUMA,İNANCIMA,GÖNLÜME YOLDAS, ÜSTAD SAİİRLERİN SULTANI... O GELİR AKLIMA BU ÜÇ KELİMEDE İSLAM,MÜCADELE VE ÖLÜM...
keskin bir zeka... birgün bir arkadaşı onun sakallı haliyle alay etmek için demiş':ayıya dönmüşsün! ..'ve necip fazıl yapıştırmış cevabı':öyle mi? ..öyleyse duvara döneyim! ...'
necip fazıl kısakürek.şairler sultanı demek şiir demek.. ölümü hatırlamak, kendini islama adamış adam demek. onun ölümünde bile bi ahenk var 26 Mayıs1980'de Türk Edebiyat Vakfı tarafından 'Şairler Sultanı' ve 1982 yılında yayınlanan 'Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu' isimli eseri münasebetiyle de 'Yılın Fikir ve Sanat Adamı' seçildi.
1981 yılının başlarında, görünen yüzüyle, 'içinde 20 yıl müddetle bir protoplazma halinde yaşattığı İman ve İslâm Atlası isimli eserini kalıba dökebilmek için', bir daha çıkmamak üzere evine, hatta küçücük odasına kapandı.
Yeni bir Parti kurmak üzere bulunan ve ileride Devlet Başkanlığına kadar yükselecek olan Özal'ı, arzusu üzerine sık sık odasına kabul ederek fikirler not ettirdi, tavsiyelerde bulundu.
Ömrünün son günleri, Erenköyündeki evinde aynı 'küçük oda'da, yine kesinleşip infaz safhasına gelmiş; ve hayli ilerlemiş yaşına ve adlî tıp raporlarına rağmen devrin Devlet Başkanınca (Evren) af yetkisi kullanılmayarak bir tür infaz emri verilmiş 1.5 yıllık mahkumiyeti yüzünden her an götürülme tehditi altında; kitapları, yazıları, notları ve bir takım halis ve gerçek dostlariyle mahzun sohbetler içinde geçti.
•
Ve bir gece... Onun için daima sırlarla dolu Mayıs ayında bir gece, (25 Mayıs 1983) yatağında doğrulup, elâ gözlerini pencereden dışarıya, derin karanlığa dikti. Ne gördü ki; pembeden daha kırmızı dudakları hafifçe kıpırdadı:
şairler arası kıyaslama yapmak o kadar saçma ki! ! her şairin kendine özgü bir ifadeş ediş tarzı vardır. kim ne derse desin N.F.K kalem ile kelâmın buluştuğu noktada üstâdımızdır.
ÖLÜLER
Ölüler bağırıyor mezarlarından;
Yolcular, oturun taşlarımızda!
Onları deviren biziz toprağa,
Biz attık onları böyle ayağa;
Sakın atlamayın kenarlarından!
Ölüler bağırıyor mezarlarından...
Yolcular, uzanın yere upuzun;
Dayayın taşlara başlarınızı!
Tüy yastıklar gibi rahat taşımız,
Birleşsin bir lahza ora başımız!
Bizdedir cevabı kuruntunuzun;
Yolcular, uzanın yere upuzun!
Ben de bir gün böyle haykıracağım:
Yolcular, oturun mezar taşımda!
Yolcular önümde fısıldaşacak,
Yolcular aşılmaz yollar aşacak.
Taşımı yerlere yatıracağım;
Ben de bir gün böyle haykıracağım!
BOŞ DÜNYA
Gittiler...Bana dünyam
Birdenbire boş geldi.
Seçilmiş oldu eşyam.
Odalarım loş geldi.
Gözlerim müebbette,
Günü gelir elbette...
Gelir Melek nöbette,
Safa geldi, hoş geldi.
hayat mayat diyorlar
benim gözüm mayatta
hayatın bir eksiği var
hayat eksik hayatta...
Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş.
Mevsimden mevsime girdim böylece
Gördüm ki, ateşte cımbızda yokmuş.
Fikir çilesinden büyük işkence.
.......mi acaba? ? ? ....- ;)) ..bekle ve gör! :Pp
Necip fazıl sadece büyük bir şair deyil, o aynı zamanda çok büyük bir fikir insanıdır.
Sadece şiirlerle sınırlı kalmamıştır.fikirleri uğrunda uğraşlar göstermiştir.Doğuyu ön plana çıkarıp batılılaşmaya karşı insanları biliçlendirmiştir.O BÜYÜK DOĞUNUN BÜYÜK İNSANIDIR! ! !
uzasan göğe ersen
cücesin şehirde sen
bir dev olmak istersen
dağlarda şarkı söyle
bu dizeler 'entry' lerle kirletilmemeli....- ;)) ...Pp
Anneciğim
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! ...
Necip Fazıl Kısakürek(1926)
Üstat Herkesin İçinde Yaşar
Açlık çeken birisine yiyecek,
Susayana su verdiğinde,
Üşüyeni sarıp sarmaladığında,
Sevgini sunduğun üstattır.
Rahmet ve minnetle anıyoruz
Mekanı cennet bahçesi,
yeri cennet köşkü olsun
ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK (25 Mayıs 1905- 25 Mayıs 1983)
Surda bir gedik açtık mukaddesmi,mukaddes
Ey kahbe rüzgar,artık ne yandan esersen es
Aynalar Yolumu Kesti
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Necip Fazıl Kısakürek
ÜSDAT BENLİĞİME RUHUMA,İNANCIMA,GÖNLÜME YOLDAS,
ÜSTAD SAİİRLERİN SULTANI...
O GELİR AKLIMA BU ÜÇ KELİMEDE İSLAM,MÜCADELE VE ÖLÜM...
Hayat perdenin arkasında;
Hayatın öte yakasında.
Su gaflet yükü insana bak;
Kendinden varlık cakasında.
Ve aşksız yobaz... İşi gücü,
Namazla Cennet takasında.
Tam dört asırdiır Müslümanlık,
Cansız etiket markasında.
Kuran kalbi kor ezbercide,
Din, üfürükçü muskasında.
Batı, Batı der çırpınırlar,
Batı tükürük hokkasında.
Makine dimdik demirden put,
İnsanoğlu ruh laçkasında.
Hurriyet nerde soyleyeyim:
Hakka esaret halkasında.
Zamanda herşey kopuk, kesik;
Biçkisi kader makasında.
Ey insan, sana son sığınak,
Son peygamberin hırkasında!
N.F.K
şiir sanatını iyi kullanmıış
O ve BEN..
keskin bir zeka...
birgün bir arkadaşı onun sakallı haliyle alay etmek için demiş':ayıya dönmüşsün! ..'ve necip fazıl yapıştırmış cevabı':öyle mi? ..öyleyse duvara döneyim! ...'
yazmış
necip fazıl kısakürek.şairler sultanı demek şiir demek.. ölümü hatırlamak, kendini islama adamış adam demek.
onun ölümünde bile bi ahenk var
26 Mayıs1980'de Türk Edebiyat Vakfı tarafından 'Şairler Sultanı' ve 1982 yılında yayınlanan 'Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu' isimli eseri münasebetiyle de 'Yılın Fikir ve Sanat Adamı' seçildi.
1981 yılının başlarında, görünen yüzüyle, 'içinde 20 yıl müddetle bir protoplazma halinde yaşattığı İman ve İslâm Atlası isimli eserini kalıba dökebilmek için', bir daha çıkmamak üzere evine, hatta küçücük odasına kapandı.
Yeni bir Parti kurmak üzere bulunan ve ileride Devlet Başkanlığına kadar yükselecek olan Özal'ı, arzusu üzerine sık sık odasına kabul ederek fikirler not ettirdi, tavsiyelerde bulundu.
Ömrünün son günleri, Erenköyündeki evinde aynı 'küçük oda'da, yine kesinleşip infaz safhasına gelmiş; ve hayli ilerlemiş yaşına ve adlî tıp raporlarına rağmen devrin Devlet Başkanınca (Evren) af yetkisi kullanılmayarak bir tür infaz emri verilmiş 1.5 yıllık mahkumiyeti yüzünden her an götürülme tehditi altında; kitapları, yazıları, notları ve bir takım halis ve gerçek dostlariyle mahzun sohbetler içinde geçti.
•
Ve bir gece... Onun için daima sırlarla dolu Mayıs ayında bir gece, (25 Mayıs 1983) yatağında doğrulup, elâ gözlerini pencereden dışarıya, derin karanlığa dikti. Ne gördü ki; pembeden daha kırmızı dudakları hafifçe kıpırdadı:
'Demek böyle ölünürmüş! ..'
Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam,boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mi? ..Belki..Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna,ne tırnak!
Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akıl almazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düşün mü,konuş mu, sus mu,unut mu?
Buradan insan mı çıkar,tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı.
Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler,bugün'maruzat'!
Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız,pulsuz,dilekçem...
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekun içinde yazıl ve çizil!
Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik,mintanlarla et.
Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yönünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim,senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Kopuk kopuk,duman duman erisin!
Peykeler,duvara mihli peykeler
Duvarda,başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...
Duvar,katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
Sukut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep,ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç varda,kalan biz miyiz?
Ses demir,su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden,kader bu,emir...
Garip pencerecik,küçük daracık;
Dünyaya kapalı,Allah'a açık
Dua,dua eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış
Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
İplik ki incecik,örer boşluğu
Ana rahmi zahir,şu bizim koğuş
Karanlığında nur,yeniden doğuş....
Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!
Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im,sevinin,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir
NECİP FAZIL KISAKÜREK
işte bu mısraların bir hançer gibi içerlerimi deştiği, beni karmaşaya sokup düşünmeye zorladıı,girdabın içinde kalmama sebep olan adam....
İyi şair.Lakin orhan veli'yi sevmediği için bende ona ısınamadım gitti.
'Sultanuş-Şuara' (Şairlerin Sultanı) lakabıyla maruf, lakabının gereğini bihakkın ifa etmiş, heryönüyle dev bir şahsiyet.
en büyük şaiir
ne olur ihanet etme adlı romanında birçoook güzel şiirleri vardır çok beğeniyorum şiirlerini
şairler arası kıyaslama yapmak o kadar saçma ki! !
her şairin kendine özgü bir ifadeş ediş tarzı vardır.
kim ne derse desin N.F.K kalem ile kelâmın buluştuğu noktada üstâdımızdır.
üstadım
Söz üstadı...
'o'büyük üstad
o beni anlayan,ruhumdan kopanları dile getiren tek kişi.
diz çök ey zorlu nefs,
önümde diz çök ! !
heybem hayat dolu,
deste ve yumak.
sen, bütün dalların birleştiği kök.
biricik meselem,sonsuza varmak..
çile, gercek çileyi aktaran yürek..
sadece islam
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti,istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehminde gölgeni,
Gelme artık neye yarar? ..
NECİP FAZIL KİSAKÜREK'den
Sırrına erebilsem, onu bir anlayabilsem...
'öksüzün altın bahtı yıldızdan mahyalarda'