Türk edebiyatına damgasını vurmuş, gelmiş geçmiş en büyük şairdir O. Kendini şair zanneden bazı vatan hainlerine; hem insanlığı hem de şairliği öğreten, yüce şahsiyettir O. Kendisini rahmetle anıyorum.Ruhun şad olsun üstad Necip Fazıl.
çile adamı allah için şöhreti parayı zevki sefa hayatını elinin tersiyle itti kendisi cumhuriyet tarihinin yurt dışına gönderdiği ilk talebelerdendi (paris) o allahın bu ülkeye bir lütfudur nazımla kıyaslanamaz bile..! ! ! !
kelimeler kifayetsiz kalıyor dilimde cümleler düğümleniyor ona karşı sadece resmine bile bakmak sanki onunla yüzyüze konuşuyormuşum gibi güzel bir his veriyor bana yaram derin
Necip Fazıl Kısakürek dönemin en büyük şairlerinden biridir. Hatta bir çok kişi onun son dönemlerin en büyük şairi olduğunu düşünmektedir. Necip Fazıl sadece şair değil aynı zamanda bir yazardır. Şiir yönüyle daha çok tanınmıştır. Necip Fazıl Kısakürek bütün şiirlerini Çile ismindeki kitabında toplamıştır. Bütün eserleri hayranlık uyandırıcı çevremdede gördüğüm kadarıyla Necip Fazıl hayranlarının baş kitaplarından biride Çile kitabıdır. Kafa kağıdı isimli romanınıda öneririm. Siyah pelerinli adam, Reis bey, Tohum okuduğum tiyatro yazılarından, Siyah pelerinli adam eserini vcd olarak izledim. Hikaye kitaplarıda var üstadın inşallah okurum. Necip Fazıl insanlığın gerisinde kalmış insanlar sayesinde kendisinden tam istifade edilemeyen, ömrünün birçoğu hapislerde geçen ileri görüşlü bir şair ve yazarımızdır. Onun hayatını şöyle özetleyen bir yazı eklemeyi uygun gördüm.
Necip Fazıl Kısakürek (Şair-Yazar)
1904 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli okullarda, bu arada Amerikan Koleji'nde okudu ve orta öğrenimini Bahriye Mektebi'nde yaptı(1922) . Bu askeri okulda, din derslerini, Aksekili Ahmed Hamdi, tarih derslerini Yahya Kemal'den görmüş, ama asıl anlamda 'edebiyat ve felsefeden riyaziyeye ve fiziğe kadar iç ve dış bir çok ilimde derin ve mahrem mıntıkalara kadar nüfuz edebilmiş' dediği İbrahim Aşkî'nin etkisinde kalmıştır.İbrahim Aşkî, verdiği kitaplarla onun 'deri üstü deri bir plânda da olsa' tasavvufla ilk temasını sağlamıştır. Kısakürek Bahriye Mektebi'nin 'namzet ve harp sınıflarını bitirdikten sonra' Darülfünun Felsefe Bölümü'ne girmiş ve oradan mezun olmuştur (1921-1924) . Felsefedeki en yakın arkadaşlarından biri Hasan Ali Yücel'dir. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile bir yıl Paris'te gitmiştir. (1924-1925) . Yurda döndükten sonra Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında memurluk ve müfettişlik gibi görevlerde bulunmuş (1926-1939) , Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ile İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler vermiştir (1939-1942) . Daha gençlik yıllarında basınla ilişkiye geçen Kısakürek, bu tarihten sonra memurlukla ilişkisini kesmiş, hayatını yazarlık ve dergicilikten kazanmaya başlamıştır.Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983 tarihinde Erenköy'deki evinde öldü.Naşı, Eyüp sırtlarındaki kabristana defnedilmiştir.
Ödülleri
Necip Fazıl Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışmacı Birincilik Ödülü'nü almıştır. Kısakürek'e doğumunun 75. yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nca 'Büyük Kültür Armağanı' (25 Mayıs 1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca 'Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi' ünvanını vermiştir.
Yazı Hayatı
Necip Fazıl'ın yayınlanan ilk şiiri Örümcek Ağı adlı kitabına 'Bir Mezar Taşı' başlığıyla alacağı 'Kitabe' şiiridir ve 1 Temmuz 1923 tarihli Yeni Mecmua'da çıkmıştır. Necip Fazıl hatıralarında 'benim de yerim bu el oldu yâhu/ Gençlik bahçesinde sel oldu yâhu' dizeleriyle başlayan bu şiir dolayısıyla Ahmet Haşim'in 'Çocuk Bu Sesi nerden buldun sen? ' dediğini yazmaktadır. Kısakürek bu tarihten itibaren 1939 yılına kadar Yeni Mecmua, Milli Mecmua, Anadolu, Hayat, Varlık gibi dergilerle Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan şiir ve yazılarıyla ününü genişletmiştir.Necip Fazıl 1925 yılında Paris'ten yurda döndükten sonra, aralıklı şekilde ama uzun sürelerle Ankara'da kalmış, üçüncü gelişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936 tarihinde Ağaç adlı bir dergi çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Şekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç, yeni kapanmış olan Yakup Kadri'nin sahipliğindeki Kadro dergisinin Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Husrev Tökin gibi yazarlarının savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düşüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemeyi öngörmüştür. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisini Kısakürek daha sonra İstanbul'a nakletmiş, ancak dergi 17'nci sayıda kapanmıştır.Ve Büyük Doğu Necip Fazıl, 1943 yılında bu defa, dini ve siyasi kimliği de olan Büyük Doğu dergisini çıkarmış, 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkardığı Büyük Doğu'da iktidarlara cephe almış, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelere düşmüş, dergi birçok kez kapatılmıştır. Özellikle İslam medeniyetini ve tarihini savunan Necip Fazıl giderek milletimizin sevdiği bir insan olmuştur. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu'nun toplatılması üzerine ayrıca Borazan diye bir siyasi mizah dergisi de çıkarmıştır.
ESERLERİ
Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak,Künye, Sabır Taşı, Para, Nami Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.
Roman: Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı
Hikaye: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, HikâyelerimHatırat: Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.
Senin yerini kimse dolduramadı,doldurmaya çalışslar da dolmayacak bu belli...Sana alternatif sunulan isim(lere) e bakıyorumda,tırnağın etmez ya üstad.Neyse...Ruhun şad olsun....
insan, bir mes'ut zalim,insan bir mağrur cahil, tekne kırık, su azgın ve kayıplarda sahil... N.F.K
sanatı yalnızca 'ideoloji'den ibâret sananların onu anlayamaması normal karşılanmalıdır.duyguları ve düşünceleri dar kalıplara sığdırmak en kolayı.edebiyat söz sanattıdır,duygu sanatıdır, salt ideolojiye hizmet etmemelidir. N.F.K'te ise bu kavramların hepsini görebiliyoruz.'şair'liğin hakkını verenlerden.
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Kara gözler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum. Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları. Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak) .
'ÜSTAD' kelimesi bile az kalıyor onun için,onun şairliği,fikir adamlığı için...Keskin bir zeka,müthiş bir kafiye anlayışı bir daha ona en azından şairlik konusunda yaklaşabilen bir şair gelir mi? Hiç sanmıyorum!
sultanı şuara
Türk edebiyatına damgasını vurmuş, gelmiş geçmiş en büyük şairdir O.
Kendini şair zanneden bazı vatan hainlerine; hem insanlığı hem de şairliği öğreten, yüce şahsiyettir O.
Kendisini rahmetle anıyorum.Ruhun şad olsun üstad Necip Fazıl.
nazimi palyaçoya çeviren şairler sultanı.....
çile adamı allah için şöhreti parayı zevki sefa hayatını elinin tersiyle itti kendisi cumhuriyet tarihinin yurt dışına gönderdiği ilk talebelerdendi (paris) o allahın bu ülkeye bir lütfudur nazımla kıyaslanamaz bile..! ! ! !
Tam bir çile adamı,yaradılış gayesini idrakiyle birlikde aldığı nefesini aşk ile süslemiş büyük düşünür,fikir adamı ve tartışmasız şairlerin sultanı..
Elimde sükutun nabzını dinle
dinle de gönlümü alıver gitsin
şaçlarımdan tutup kor gözlerinle
yaşlı gözlerime dalıver gitsin
yürü gölgen seni uğurlamakta
küçülüp,küçülüp kaybol ırakta
yolu tam dönerken arkana bak da
köşede bir lahza kalıver gitsin
ümidim yılların seline düştü
şaçının en titrek teline düştü
kuru yaprak gibi eline düştü
istersen rüzgara salıver gitsin
....................! ! ! ! !
kelimeler kifayetsiz kalıyor dilimde cümleler düğümleniyor ona karşı sadece resmine bile bakmak sanki onunla yüzyüze konuşuyormuşum gibi güzel bir his veriyor bana yaram derin
Büyük Üstad... Rusyadan Bir Rus Komutan Şöyle Demiştir ^10 Tane Nazım Hikmet Olacağına 1Tane Necip Fazıl Olsun Bize Yeterdi..^
Büyük bir üsdat (Reisbey) (parmaksız salih) sakarya destanı...........N.fazılı anlatmak zor.
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı
N etaze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günhaı
Seni beklediğim kadar
Geçti,istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimle gölgeni
Gelme artık neye yarar......
Var mı böyle bir anlatım,derinlik,ifade gücü,yaşatma,söz sanatı....Hani kimde.....Ruhun şad olsun Üstat....
Necip Fazıl Kısakürek hakkında bilgi alabileceğiniz bir link
www.necipfazil.com
Necip Fazıl Kısakürek dönemin en büyük şairlerinden biridir. Hatta bir çok kişi onun son dönemlerin en büyük şairi olduğunu düşünmektedir. Necip Fazıl sadece şair değil aynı zamanda bir yazardır. Şiir yönüyle daha çok tanınmıştır. Necip Fazıl Kısakürek bütün şiirlerini Çile ismindeki kitabında toplamıştır. Bütün eserleri hayranlık uyandırıcı çevremdede gördüğüm kadarıyla Necip Fazıl hayranlarının baş kitaplarından biride Çile kitabıdır. Kafa kağıdı isimli romanınıda öneririm. Siyah pelerinli adam, Reis bey, Tohum okuduğum tiyatro yazılarından, Siyah pelerinli adam eserini vcd olarak izledim. Hikaye kitaplarıda var üstadın inşallah okurum. Necip Fazıl insanlığın gerisinde kalmış insanlar sayesinde kendisinden tam istifade edilemeyen, ömrünün birçoğu hapislerde geçen ileri görüşlü bir şair ve yazarımızdır. Onun hayatını şöyle özetleyen bir yazı eklemeyi uygun gördüm.
Necip Fazıl Kısakürek (Şair-Yazar)
1904 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli okullarda, bu arada Amerikan Koleji'nde okudu ve orta öğrenimini Bahriye Mektebi'nde yaptı(1922) . Bu askeri okulda, din derslerini, Aksekili Ahmed Hamdi, tarih derslerini Yahya Kemal'den görmüş, ama asıl anlamda 'edebiyat ve felsefeden riyaziyeye ve fiziğe kadar iç ve dış bir çok ilimde derin ve mahrem mıntıkalara kadar nüfuz edebilmiş' dediği İbrahim Aşkî'nin etkisinde kalmıştır.İbrahim Aşkî, verdiği kitaplarla onun 'deri üstü deri bir plânda da olsa' tasavvufla ilk temasını sağlamıştır. Kısakürek Bahriye Mektebi'nin 'namzet ve harp sınıflarını bitirdikten sonra' Darülfünun Felsefe Bölümü'ne girmiş ve oradan mezun olmuştur (1921-1924) . Felsefedeki en yakın arkadaşlarından biri Hasan Ali Yücel'dir. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile bir yıl Paris'te gitmiştir. (1924-1925) . Yurda döndükten sonra Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında memurluk ve müfettişlik gibi görevlerde bulunmuş (1926-1939) , Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ile İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler vermiştir (1939-1942) . Daha gençlik yıllarında basınla ilişkiye geçen Kısakürek, bu tarihten sonra memurlukla ilişkisini kesmiş, hayatını yazarlık ve dergicilikten kazanmaya başlamıştır.Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983 tarihinde Erenköy'deki evinde öldü.Naşı, Eyüp sırtlarındaki kabristana defnedilmiştir.
Ödülleri
Necip Fazıl Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışmacı Birincilik Ödülü'nü almıştır. Kısakürek'e doğumunun 75. yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nca 'Büyük Kültür Armağanı' (25 Mayıs 1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca 'Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi' ünvanını vermiştir.
Yazı Hayatı
Necip Fazıl'ın yayınlanan ilk şiiri Örümcek Ağı adlı kitabına 'Bir Mezar Taşı' başlığıyla alacağı 'Kitabe' şiiridir ve 1 Temmuz 1923 tarihli Yeni Mecmua'da çıkmıştır. Necip Fazıl hatıralarında 'benim de yerim bu el oldu yâhu/ Gençlik bahçesinde sel oldu yâhu' dizeleriyle başlayan bu şiir dolayısıyla Ahmet Haşim'in 'Çocuk Bu Sesi nerden buldun sen? ' dediğini yazmaktadır. Kısakürek bu tarihten itibaren 1939 yılına kadar Yeni Mecmua, Milli Mecmua, Anadolu, Hayat, Varlık gibi dergilerle Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan şiir ve yazılarıyla ününü genişletmiştir.Necip Fazıl 1925 yılında Paris'ten yurda döndükten sonra, aralıklı şekilde ama uzun sürelerle Ankara'da kalmış, üçüncü gelişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936 tarihinde Ağaç adlı bir dergi çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Şekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç, yeni kapanmış olan Yakup Kadri'nin sahipliğindeki Kadro dergisinin Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Husrev Tökin gibi yazarlarının savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düşüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemeyi öngörmüştür. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisini Kısakürek daha sonra İstanbul'a nakletmiş, ancak dergi 17'nci sayıda kapanmıştır.Ve Büyük Doğu Necip Fazıl, 1943 yılında bu defa, dini ve siyasi kimliği de olan Büyük Doğu dergisini çıkarmış, 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkardığı Büyük Doğu'da iktidarlara cephe almış, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelere düşmüş, dergi birçok kez kapatılmıştır. Özellikle İslam medeniyetini ve tarihini savunan Necip Fazıl giderek milletimizin sevdiği bir insan olmuştur. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu'nun toplatılması üzerine ayrıca Borazan diye bir siyasi mizah dergisi de çıkarmıştır.
ESERLERİ
Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak,Künye, Sabır Taşı, Para, Nami Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.
Roman: Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı
Hikaye: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, HikâyelerimHatırat: Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.
Üstad'ı rahmetle anıyoruz.
anlamak ama yanlis anlamak......yanlis taraf seçmek.....yetenegi harcamak..............statükoya hizmet etmek...toklarin yaninda saf tutmak....
Hikayelerim adlı kitabın yazarıdır.
Senin yerini kimse dolduramadı,doldurmaya çalışslar da dolmayacak bu belli...Sana alternatif sunulan isim(lere) e bakıyorumda,tırnağın etmez ya üstad.Neyse...Ruhun şad olsun....
O'nu anlamak kolay değil..
beyinsel kabizlik......
saf fikir..önü arkası her yanı fikir...fikri ve fikir çilesi
insan, bir mes'ut zalim,insan bir mağrur cahil,
tekne kırık, su azgın ve kayıplarda sahil...
N.F.K
sanatı yalnızca 'ideoloji'den ibâret sananların onu anlayamaması normal karşılanmalıdır.duyguları ve düşünceleri dar kalıplara sığdırmak en kolayı.edebiyat söz sanattıdır,duygu sanatıdır, salt ideolojiye hizmet etmemelidir.
N.F.K'te ise bu kavramların hepsini görebiliyoruz.'şair'liğin hakkını verenlerden.
bu yetenek böyle cahilce harcanirmi......tipki tolstoy gibi......muhtesem bir yazi gücü ama beyin süblümlesmis....
Aşağıladığı öz diliyle ünlenmiş biri.
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa karışan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Kara gözler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak) .
cenabı hakkın (cc) bu ülkeye bir lütfudur keşke onu tam olarak anlayabilsek
'ÜSTAD' kelimesi bile az kalıyor onun için,onun şairliği,fikir adamlığı için...Keskin bir zeka,müthiş bir kafiye anlayışı bir daha ona en azından şairlik konusunda yaklaşabilen bir şair gelir mi? Hiç sanmıyorum!
insan ruhunun derinliklerinin everesti veya nirvanası
önyargımı kırdım....sevmeye başladım.....henüz ciğerime işlemese de, bir yerlerimi fena yakaladı.....- ;))
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar
tek kelime yetiyor onu anlatmaya ÜSTAD ALLAH mekanını cennet eylesin (amin) ..
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar.
***Necip Fazıl KISAKÜREK.***
şiir üstadı, söz ustası