Bir gün ben nakşi iken; Tekke'de sohbet esnasında Konya'da bir rıhtımda(!) içip içip keyf alemine çıkmaktan bahseden birileri ile tanıştım. Böylece çok kısa yoldan o istenen hedefe varılıyordu ama sapkınlık riski yüksekti.
Belki Hayyam'ın şarabından içmekten bahsediyorlardı. Hemen sohbete katılıp sorgulamak istedim ama bu sefer 2 kişi birbirine döndü, hacivatla karagöz gibi sürekli durmaksızın tavuk yemeğinin lezzetli olup olmadığından bahsettiler. Net şekilde belliydi ki bana açıklama yapmak istemiyorlar kendi başlarına tanrı olmak istiyorlardı. Ben de zaten öyle tanrı olma meraklısı biri değildim.
Çayımı sigaramı alıp tek başına oturan sevgilim babasını izlemeye devam ettim.
bahaddin-i veli hz.lerinin öncülük ettiği bir tasavvuf yoludur... deniilir ki vaktin nihayetinde bütün tarikler nakşibendiye tabii olacak... nakşibendi bir çok kolu olan ve tüm dünya da bilinen ve mensupları bulunan bir hak (gerçek,samimi) tariktir...son varisi gavs-u sani seyyit abdülbaki hz.leridir...
Nakşibendi Nakşebendi; Hz. Muhammed (SAV) 'den buyana süre gelen tasavvuf yoludur. Bu yol El Buhari Bahaddin el Şahı Nakşebend. Nakş kelime anlamıyla işlemek anlamındadır. Yani örneğin bir taş'ı kazıdığınızı düşünürseniz o iz bir daha çıkmaz. Burada da Allah aşkını, Resulullah aşkını kalbinize kazımak sevgi yolunda iman yolunda yürümek. Bu yol günümüze kadar ve kıyamet gününe kadar gidecek olan bir yoldur. Bu yol Altın Silsile dediğimiz bir yol ile gelmektedir. Hz. Muhammed (SAV) ardından Hz. Ebubekir (RA) ardından Salmanı Farisi bu şekilde gider. Bu yolda siyaset olmaz, dünya malı para pul toplamak olmaz. İslamın Hz. Muhammed (SAV) efendimizin yaşadığı hayatı örnek alan evliyalarla yaşamakla olur. Bu altın Silsilenin son devam şekli ise Şahı Nakşibend........ Şeyh Fethullah...... Şeyh Muhammed Diyauddin..... Şeyh Ahmet El Haznevi....... Şeyh Masum El Haznevi.......... Şeyh Alaaddin El Haznevi...... Şeyh İzzeddin El Haznevi ve En Son yaşayan gerçek Allah Dostu Altın silsilenin sonuncusu Şeyh Muhammed El Haznevi'dir. Onun bu dünyaya verdiği ışık ile insanlık yeniden hayat buluyor. Çünkü Bu zat insanları Allah ve Resul yoluna hiç bir karşılık beklemeden çağırıyor. ne siyasete karışıyor nede kimseden 1 kuruş bile istemiyor. Peygamber efendimizin yolunda gitmeye çalışıyor. Nakşebendi işte bu zat ile devam ediyor.
Neksibendi bir tarikat olmakla beraber, aralarinda din kardesligi dedigimiz olayin en samimi sekilde yasandigi bir topluluk diyebiliriz.Ibadet ibadet ibadet. Sünnet `i, müekked veya gayri müekked olarak ayirmayan bir anlayis. Sünnet`i her sekliyle tatbik eden bir Görüs. Baska tarikatlerden ayricaligi, Zikir olayinin Sessiz ve Kalb`ten yapilmasi, ve bu yolda Hz. Ebu Bekr- i SIDDIK (r.a) in takib edilmesi.
yani ne biliyim daha önceden böyle naksibendi falan lafı gecince televizyonlarda gördüklerimizden tabi ki o zaman fikirlerimizin de olgunlasmadigi için kotu dusunceler içindeydik ama simdi öyle değil tabi ki insan olgunlastikca herseyin farkina variyor bana göre naksibendi allah yolunda ilme doğruluga acilan bir kapidir.
allah (c.c.) herkeze akıl vermiştir.doğruyu düşünerek bulsunlar diye. bu insanlar nasıl oluyorda ALLAH VE Hz.MUHAMMED'den başka kimseye kurtarıcı gözüyle bakabiliyorlar anlamıyorum. uyanın ey insanlar! ! ! ! gerçek kurtarıcı ALLAH! gerçek kurtarıcı Hz.MUHAMMED! gerçek kurtarıcı KURAN-I KERİM! ONA KULLUK EDİN! ! ! ! en büyük günah şirktir.RABBİM herkezi şirkden korusun....
insandır, yaşadığı korkuları sığındığı bir büyüğün yol göstericiliğiyle aşmaya çalışan insanlar. yolda kalmış pek çok insan bu kapıda kendilerini toparlar ve emniyette olduklarını hissederler. baheaddin nakşibend ve onun yolundan gidenler allah rızası için yaşamış önder insanlardır. nakşi olmak pür iyi olmak demek değildir. hatalı olan, yanlış davranan, bir yürüyüşe şeklen katılan insanlar kusurlarıyla ayıplanmamalı. iyi insanlar olmak için tasavvufa yönelen insanların değişme çabası az şey değildir. mürşitlerine saf bir kalple bağlı insanlar kötü de, fanatik futbol tarafları iyi ve güzel midir? nakşilik yollardan sadece biridir. güzel bir çiçeğin kokusuna meftun bülbüllerin, serçelerin, türlü sesteki kuşun aşkını dile getirdiği bahçelerden bir bahçedir nakşilik. ve bir karganın sesine bakıp güle küfreden bahçeyi nerden görsün. aşk aşıkların nasibidir. sapık olansa et görür birbirini sevenlerin ocağında. söz ehli dil olana.
Disi halk ile ici Hak ile olan/olmasi gereken insanlar. Bu felsefe geregi toplumun dikkatini cekecek, zombi gibi görünecek seylerden kacinirlar. Buna riayet etmeyen naksibendi degildir. Diger meczub grublari da bazen naksibendilige mal ediveriyorlar.
Nakşibend, Farsça ''nakış yapan''anlamına gelir. ''Kalbi işlediği, kalbin üzerine süsler yaptığı için'' bu adı alarak kurucusu Buhara'lı (şimdi Kar-ı Ârifan) Muhammed Bahaüddün (1318-1389) isminin başına bu Nakşibend kelimesi eklenmiştir. Abdülhalik Gücdivani tarafından yetiştirildiği kabul edilir.
Prof. Tahsin Yazıcı, hakkında şunları söyler: ''Çok mütavazi bir hayat süren Bahaûddin Nakşibend, haramdan son derece sakınır, hediye getirenlere hediye ile mukabele eder, fakat bu hususlarda Peygamber gibi harekette bulunmanın küstahlık olacağını da söylerdi. Misafire çok saygı gösterir, ona uymak maksadı ile gerekirse orucu (sanırsam bahsedilen nafile oruç) bozmanın bile caiz olacağını söyler, hayvanlara karşı da büyük bir sevgi beslerdi.''
Nakşibend'e izafe edilen veya hiç olmazsa ondan sonra bu ad ile şöhret bulan bu tarikatın izlerine ise, daha önce Gazneliler devrinde (962 - 1183) rastlanmaktadır. Ancak başlangıçta sadece bazı esasları belli olan bu tarikat, gerçek hüviyetini Hoca Yusuf el-Hamidani (ölm 1140) 'dan sonra aldı. Elh-i sünnet akidelerine sıkı sıkıya bağlı olduğu için, halkın, hilafet hususunda icmaı desteklediği için de, Sünni hükümdarların rağbetine ve yardıma mazhar oldu. Yusuf el-Hamadani'nin halifelerinden Ahmed Yesevi tarikatının Maveraünnehir'de, Abdülhalik el-Gücdivani de Harizm ve Horasan'da yayılmasına yardım etti. El-Gücdivani'nin zikr-i hafiyi, Ahmed Yesevi'nin ise zikr-i cebriyi tercih etmesi sebebi ile, tarikat iki kol halinde geliştiği mühitin örf ve inançların tesiri ile de, bir birinden oldukça farklı bir mahşyet aldı. Ancak bir ara zayıflamış olan Gücdivan esasları Bahaüddin Nakşibend tarafından tekrar canladırıldı.
Daha çok Bahaüddin Nakşibend ile büyük bir küvvet kazanan bu tarikatın Orta Asya'nın, Horosan'ın ve havalisinin Sünnileşmesine büyük tesiri oldu.Çok geçmeden de, Ubeydullah Ahrar (1403-1490) 'ın halifesi olup, daha çok Molla İlahi Simavi unvanı ile tanınan Şeyh Abdulllah İlahi Simavi (ölüm 1491) vasıtası ileAnadolu'da, Baki Bil'llah Kabuli (ölüm 1605) tarafından da Hindistan'da geniş ölçüde yayılma imkanı buldu. Hindistan'da müceddiye adı altında gelişerek Hicaz, Irak ve Suriye'ye yayıldı ve son olarak da, Surriye'de Halidiye kolu teşekkül etti. Onlarca kollara ve başka tarkatlara ayırlan nakşilk, Asya'dan Amerika'ya kadar da hala yayılmaktadır...
naksibendilerde huu huu cekmek, düsüp kalkmak yoktur... Naksibendiler kökeni Hz. Ebubekir'e dayanan zikri hafi (sessiz zikir) yolunu tercih ederler.. zikri cehri (sesli zikir) Hz. Ali'ye dayanan bazi kadirilik gibi tarikatlerde vardir...
bu isler babaanneden duyarak görerek degil, genel kültür sahibi olunarak bilinir...
Pek tanımam kendilerini ama babanemden biliyorum az çok.. Habire 'huhu ahuuu' çekiyolardı.... Sonrada Düşüp bayılan kadınlar cabası... sanırım uçuyolardı..
Bir gün ben nakşi iken;
Tekke'de sohbet esnasında Konya'da bir rıhtımda(!) içip içip keyf alemine çıkmaktan bahseden birileri ile tanıştım. Böylece çok kısa yoldan o istenen hedefe varılıyordu ama sapkınlık riski yüksekti.
Belki Hayyam'ın şarabından içmekten bahsediyorlardı. Hemen sohbete katılıp sorgulamak istedim ama bu sefer 2 kişi birbirine döndü, hacivatla karagöz gibi sürekli durmaksızın tavuk yemeğinin lezzetli olup olmadığından bahsettiler. Net şekilde belliydi ki bana açıklama yapmak istemiyorlar kendi başlarına tanrı olmak istiyorlardı. Ben de zaten öyle tanrı olma meraklısı biri değildim.
Çayımı sigaramı alıp tek başına oturan sevgilim babasını izlemeye devam ettim.
bahaddin-i veli hz.lerinin öncülük ettiği bir tasavvuf yoludur...
deniilir ki vaktin nihayetinde bütün tarikler nakşibendiye tabii olacak...
nakşibendi bir çok kolu olan ve tüm dünya da bilinen ve mensupları bulunan bir hak (gerçek,samimi) tariktir...son varisi gavs-u sani seyyit abdülbaki hz.leridir...
Evliyalarin en büyügü olan Mürsidi Kamilin yoludur. Allah'ima sonsuz sükürler olsunki bende bu yolda bir hizmetciyim.
Ilhan Ates (Avusturya)
rock çılar...
Kıyamete Kadar Devam Edecek olana Tek Tarikat...tek Allah Yolu...iyiki ordayım
istenildiğinde çıkılıp girilebilen bi yermiş ;)
Nakşibendi
Nakşebendi; Hz. Muhammed (SAV) 'den buyana süre gelen tasavvuf yoludur.
Bu yol El Buhari Bahaddin el Şahı Nakşebend. Nakş kelime anlamıyla işlemek anlamındadır. Yani örneğin bir taş'ı kazıdığınızı düşünürseniz o iz bir daha çıkmaz. Burada da Allah aşkını, Resulullah aşkını kalbinize kazımak sevgi yolunda iman yolunda yürümek. Bu yol günümüze kadar ve kıyamet gününe kadar gidecek olan bir yoldur. Bu yol Altın Silsile dediğimiz bir yol ile gelmektedir. Hz. Muhammed (SAV) ardından Hz. Ebubekir (RA) ardından Salmanı Farisi bu şekilde gider. Bu yolda siyaset olmaz, dünya malı para pul toplamak olmaz. İslamın Hz. Muhammed (SAV) efendimizin yaşadığı hayatı örnek alan evliyalarla yaşamakla olur. Bu altın Silsilenin son devam şekli ise Şahı Nakşibend........ Şeyh Fethullah...... Şeyh Muhammed Diyauddin..... Şeyh Ahmet El Haznevi....... Şeyh Masum El Haznevi.......... Şeyh Alaaddin El Haznevi...... Şeyh İzzeddin El Haznevi ve En Son yaşayan gerçek Allah Dostu Altın silsilenin sonuncusu Şeyh Muhammed El Haznevi'dir. Onun bu dünyaya verdiği ışık ile insanlık yeniden hayat buluyor. Çünkü Bu zat insanları Allah ve Resul yoluna hiç bir karşılık beklemeden çağırıyor. ne siyasete karışıyor nede kimseden 1 kuruş bile istemiyor. Peygamber efendimizin yolunda gitmeye çalışıyor. Nakşebendi işte bu zat ile devam ediyor.
İzzeddin Alkan
Neksibendi bir tarikat olmakla beraber, aralarinda din kardesligi dedigimiz olayin en samimi sekilde yasandigi bir topluluk diyebiliriz.Ibadet ibadet ibadet. Sünnet `i, müekked veya gayri müekked olarak ayirmayan bir anlayis. Sünnet`i her sekliyle tatbik eden bir Görüs. Baska tarikatlerden ayricaligi, Zikir olayinin Sessiz ve Kalb`ten yapilmasi, ve bu yolda Hz. Ebu Bekr- i SIDDIK (r.a) in takib edilmesi.
tarikat hz.ebubekir'in izinde gidenler tarafından kurulmuştur ve ehl-i sünnet itikatını eksiksiz yerine getirmek gibi bir amaçları vardır.
yani ne biliyim daha önceden böyle naksibendi falan lafı gecince televizyonlarda gördüklerimizden tabi ki o zaman fikirlerimizin de olgunlasmadigi için kotu dusunceler içindeydik ama simdi öyle değil tabi ki insan olgunlastikca herseyin farkina variyor bana göre naksibendi allah yolunda ilme doğruluga acilan bir kapidir.
allah (c.c.) herkeze akıl vermiştir.doğruyu düşünerek bulsunlar diye.
bu insanlar nasıl oluyorda ALLAH VE Hz.MUHAMMED'den başka kimseye kurtarıcı gözüyle bakabiliyorlar anlamıyorum.
uyanın ey insanlar! ! ! !
gerçek kurtarıcı ALLAH!
gerçek kurtarıcı Hz.MUHAMMED!
gerçek kurtarıcı KURAN-I KERİM!
ONA KULLUK EDİN! ! ! !
en büyük günah şirktir.RABBİM herkezi şirkden korusun....
tasavvuf kolu
sinsilesi
felsefesi
tarikat ileri gelenleri
talebeleri
insandır, yaşadığı korkuları sığındığı bir büyüğün yol göstericiliğiyle aşmaya çalışan insanlar. yolda kalmış pek çok insan bu kapıda kendilerini toparlar ve emniyette olduklarını hissederler. baheaddin nakşibend ve onun yolundan gidenler allah rızası için yaşamış önder insanlardır. nakşi olmak pür iyi olmak demek değildir. hatalı olan, yanlış davranan, bir yürüyüşe şeklen katılan insanlar kusurlarıyla ayıplanmamalı. iyi insanlar olmak için tasavvufa yönelen insanların değişme çabası az şey değildir. mürşitlerine saf bir kalple bağlı insanlar kötü de, fanatik futbol tarafları iyi ve güzel midir? nakşilik yollardan sadece biridir. güzel bir çiçeğin kokusuna meftun bülbüllerin, serçelerin, türlü sesteki kuşun aşkını dile getirdiği bahçelerden bir bahçedir nakşilik. ve bir karganın sesine bakıp güle küfreden bahçeyi nerden görsün. aşk aşıkların nasibidir. sapık olansa et görür birbirini sevenlerin ocağında. söz ehli dil olana.
Disi halk ile ici Hak ile olan/olmasi gereken insanlar.
Bu felsefe geregi toplumun dikkatini cekecek, zombi gibi görünecek seylerden kacinirlar.
Buna riayet etmeyen naksibendi degildir.
Diger meczub grublari da bazen naksibendilige mal ediveriyorlar.
Der tarik-i nakşibendi lazım-amed çar-i terk. Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hesti, terk-i terk.
tarikat
Gönül yolunun Sultanlarını Mektebi, Gönlüme talip olanlar, Gönlümün Sultanları olurlar inşallah!
allaha giden yolların en büyügünü hatırlatıyor.rabbim manen idrak etmek nasıb eylesin inşallah talib olanlara.
Nakşibend, Farsça ''nakış yapan''anlamına gelir. ''Kalbi işlediği, kalbin üzerine süsler yaptığı için'' bu adı alarak kurucusu Buhara'lı (şimdi Kar-ı Ârifan) Muhammed Bahaüddün (1318-1389) isminin başına bu Nakşibend kelimesi eklenmiştir. Abdülhalik Gücdivani tarafından yetiştirildiği kabul edilir.
Prof. Tahsin Yazıcı, hakkında şunları söyler:
''Çok mütavazi bir hayat süren Bahaûddin Nakşibend, haramdan son derece sakınır, hediye getirenlere hediye ile mukabele eder, fakat bu hususlarda Peygamber gibi harekette bulunmanın küstahlık olacağını da söylerdi. Misafire çok saygı gösterir, ona uymak maksadı ile gerekirse orucu (sanırsam bahsedilen nafile oruç) bozmanın bile caiz olacağını söyler, hayvanlara karşı da büyük bir sevgi beslerdi.''
Nakşibend'e izafe edilen veya hiç olmazsa ondan sonra bu ad ile şöhret bulan bu tarikatın izlerine ise, daha önce Gazneliler devrinde (962 - 1183) rastlanmaktadır. Ancak başlangıçta sadece bazı esasları belli olan bu tarikat, gerçek hüviyetini Hoca Yusuf el-Hamidani (ölm 1140) 'dan sonra aldı. Elh-i sünnet akidelerine sıkı sıkıya bağlı olduğu için, halkın, hilafet hususunda icmaı desteklediği için de, Sünni hükümdarların rağbetine ve yardıma mazhar oldu. Yusuf el-Hamadani'nin halifelerinden Ahmed Yesevi tarikatının Maveraünnehir'de, Abdülhalik el-Gücdivani de Harizm ve Horasan'da yayılmasına yardım etti. El-Gücdivani'nin zikr-i hafiyi, Ahmed Yesevi'nin ise zikr-i cebriyi tercih etmesi sebebi ile, tarikat iki kol halinde geliştiği mühitin örf ve inançların tesiri ile de, bir birinden oldukça farklı bir mahşyet aldı. Ancak bir ara zayıflamış olan Gücdivan esasları Bahaüddin Nakşibend tarafından tekrar canladırıldı.
Daha çok Bahaüddin Nakşibend ile büyük bir küvvet kazanan bu tarikatın Orta Asya'nın, Horosan'ın ve havalisinin Sünnileşmesine büyük tesiri oldu.Çok geçmeden de, Ubeydullah Ahrar (1403-1490) 'ın halifesi olup, daha çok Molla İlahi Simavi unvanı ile tanınan Şeyh Abdulllah İlahi Simavi (ölüm 1491) vasıtası ileAnadolu'da, Baki Bil'llah Kabuli (ölüm 1605) tarafından da Hindistan'da geniş ölçüde yayılma imkanı buldu. Hindistan'da müceddiye adı altında gelişerek Hicaz, Irak ve Suriye'ye yayıldı ve son olarak da, Surriye'de Halidiye kolu teşekkül etti. Onlarca kollara ve başka tarkatlara ayırlan nakşilk, Asya'dan Amerika'ya kadar da hala yayılmaktadır...
Maalesef konu hakkında bilgim yok. Bir dini tarikat olduğunu biliyorum ve konu ile ilgili bilgi edinmek istiyorum
halidiye kolu bu gün isikcilar ve menzil grubu olarak bilinen cemaatler tarafindan temsil edilir...
daha farkli kollari da vardir...
Hz. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)
· Hz.Ebubekir (R.A)
· Hz. Selman-ı Farisi (R.A.)
· Kasım Bin Muhammed Bin Ebubekir (R.A)
· Ebu Abdullah Ca'feri Sadık (R.A)
· Beyazıd-i Bistami (K.S)
· Ali Harkani (K.S)
· FADL-ÜL FARMİDİ (K.S)
· Yusuf Hemedani (KS)
· Abdulhalik Gücdevani (K.S)
· Arif Erreyvegeri (K.S)
· Mahmud Enciriyil Fağnevi (K.S)
· Ali Ramiteni (K.S)
· Muhammed Baba Semmasi (K.S)
· Seyyid Emir Külal (K.S)
· Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (K.S)
· Alaüddin Attar (K.S)
· Yakub El Çerhi (K.S)
· Ubeydullah-ı Ahrar (K.S.)
· Muhammed Zahid (K.S)
· Derviş Muhammed (K.S)
· Hace Emkengi (K.S)
· Muhammed Baki Billah (K.S)
· İmamı Rabbani (K.S)
· Muhammed Masum (K.S)
· Şeyh Seyfüddin (K.S)
· Seyyid Nur Muhammed (K.S)
· Mirza Can Canan-ı Mazhar (K.S.)
· Abdullah Dehlevi (K.S.)
· Mevlana Halid Bağdadi (K.S.)
· Seyyid Taha (K.S.)
· Seyyid Sıbgatullahi Arvasi (K.S.)
· Abdurrahmani Taği (Seyda-i Taği) (K.S.)
· Şeyh Fethullahi Verkanisi (K.S.)
· Muhammed Diyauddin (Hazret-i Sani) (K.S.)
· Şeyh Ahmed-El Haznevi (K.S.)
· Seyyid Abdulhakim El-Hüseyni (K.S.)
· Seyyid Muhammed Raşid-El Hüseyni (K.S.)
Silsile-i Nakşibend
naksibendilerde huu huu cekmek, düsüp kalkmak yoktur... Naksibendiler kökeni Hz. Ebubekir'e dayanan zikri hafi (sessiz zikir) yolunu tercih ederler.. zikri cehri (sesli zikir) Hz. Ali'ye dayanan bazi kadirilik gibi tarikatlerde vardir...
bu isler babaanneden duyarak görerek degil, genel kültür sahibi olunarak bilinir...
allahın ismini-sevgisini kalbe nakşetmek..
halvet, çile yokmuş, sessiz zikir yapılır
tek veyahut toplu olarak...
ülkemizde bi hayli yaygın
nakşibendi kurtuluşluğu ALLAH YOLUNA GİTmeyi..
Pek tanımam kendilerini ama babanemden biliyorum az çok..
Habire 'huhu ahuuu' çekiyolardı....
Sonrada Düşüp bayılan kadınlar cabası... sanırım uçuyolardı..