Enigma’nın Temple of Love isimli bu parçasındaki ritimleri sevdim. Şarkıya eklenen klibi de beğendim. BBC’nin Planet Earth adında harika bir belgeseller dizisi vardı. Sanırım görüntüler oradan alınmış. Aynı şarkı için oluşturulan bu klibi de beğendim.
Music for Spirit- Nao Sogabe isimli bu youtube kanalını yeni keşfettim. Daha önce ut çalan bir Japon görmemiştim. Müziğin evrenselliği, evrensel dili insan ruhunda etkili. Nao Sogabe’nin Silk Road isimli bu çalışmasını beğendim. Benim ruhuma iyi geldi. Ut sesini severim. Kullanılan ton ve melodi bence gönül telini titretiyor, etkileyici.
Müzik dinleme uygulamalarının beğeneceğimizi düşündüğü şarkıları önermesini seviyorum. Böylece insanın dinlemekten keyif alacağı pek çok şarkıyı keşfetmesi mümkün olabiliyor. Bu uygulamaların algoritmalarını yazanlara teşekkürler. :)
Ruh halimize göre dinlediğimiz müzik değişmekle beraber, dinlediğimiz müziğin de ruh halimizi etkileme gücü vardır. Böyle hareketli müzikler neşeme neşe katıyor. :)) Renkler, sesler hepsinin bizi mutlu etme potansiyelinden sonuna kadar yararlanmalıyız.
Bakın bu bir sızma hali değildir, bir yekpareliktir, yani bütünlük inmiyora, artık nereyse, o müzik değildir, çünkü hakıkisi parça parça gelmez, yekpare gelir, ve artık şaşe falan arama, geçmiş olsun bahçelrerinde sabah gezintisi, yani.
19. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle şehirli - endüstriyel yapının boy attığı Avrupada bestelenen müziklerde tınılar giderek damlalaşır ve yoğunluğunu kendi içinde taşır, yere düşerken çıkardığı sesler bu damlaların, yeni açılan dönemin içine düşmüş insanın ağıdıdır aslında, hem değerlerinden hızla soyutlanan, hem de doğa durumunda biraz olsun koruyabildiği bütünselliğini paramparça yerlerde bulan insanın ağıdı, zaten yaşam bunun uzerine kurgulanmıştır her çağda sadece çeşitli şekillerde yüzünü gösterir, ve artık giderek daha çetin bir kırılma da kendini ayakta tutabilme kavgasına düşmüştür insan, duyarlı sanatçılar bunu şiir, müzik veya başka, dışavururken, ta içlerinde duydukları, kalabalıkların farketmeden yaşadıkları bu drama dönüşmüş oyunu teskin etmeye çalışırlar göğüsleyerek tınılarıyla ya da mısralarıyla, tat buradan derilir artık, bireylerarasılık solmaktadır, bu gelmeket olan güz de bakıra dönen yapraklar caziptir, belki hoştur da ama, hepte ta derinlerde bir şeyleri de koparıp atmaktadır okyanusa, sürüklenip nereye gittiği belli olmayan.
Müzik bir dil değildir, ondan ötedir, konuşması gerekmez, zaten konuşkandır, her tınısında ulaşılan mesafe, dilin ulaşabileceğinden daha kapsamlıdır, ama, o kapsamı açıklamak için de dile ihtiyacımız vardır, düşüncede değildir, ama düşünür, nasıl, sızarak, nereye, sinir sistemine, ordaki dolaşımı yeni bir düşünce oluşturur, yani bir oluştur aynı zamanda, - belki o şarkılar dinlenir hala kimsenin geçmediği o ummanda -, Y.Kemal, yani ummanı ayağımıza getirir, ve götürür de, dilsiz olarak, yaşam kendiliğinden içinde akar, ayrıca bir yaşam talebi yoktur, ama, biz yaşamak isteriz, ordan çıkar, hayata akarız, gene olmamıştır, bir süre sonra, yaşam başka bir sesle bizi çağırır, karıştığımız hayattan sıkılmış geri döneriz, o iklim, gene müziktir, yani asla kurtulamayacağımız bir prangamızda, işte o kulağımızdan gitmeyen müziktir, yani yaşam, hep bir prangadır.
İnsan kavramı keşfetmemiş olsaydı, müzik metafiziğin yerine geçerdi, bütün sırlar söylenmiş olurdu, onları açığa çıkarma yönündeki marazi ve çetin ihtiyacı bilmezdik. Evren dile getirilemez ama doğrudan hissedilen bir kesinlik cenneti olurdu.
Dünyanın görmezden gelinmesi sorunu olarak gördüğü düşüncesinde Heidegeer, - Nesneler bizimle karşılaştığında ilk önce dünya anlaşılır. Bu nedenle, dünyanın belirli bir anlamda tüm nesnelerden daha dışarıda olduğunu, tüm nesnelerden daha nesnel olduğunu ancak yine de nesnelerin varlık kipine sahip olmadığını söyledik.
Ve 1955 - 56 ders döneminde, müzikle ilişkilendirerek - Elbette kulaklarımızla bir Bach figürünü işitiyoruz, ancak yalnızca şu anda işitileni, kulak zarına ses dalgaları olarak çarpan şeyi bırakırsak, o zaman bir Bach fügünü asla işitemeyiz. Dinlemiyor, işitiyoruz.
Zaten, sorun da bu, ama, efendim o da Nazi idi, - kısa bir süre - diyen de mutlaka melek, - herkesin kendinle ilgili görüşü - kendi görüşleri egemen olduğunda, Filozof - Heidegeer ve Husserlin öğrencisi - Jan Patocka ya muhalif insancı anlayışı nedeniyle, Çek Cumhuriyetinde baskı ve sansürle canından bezdirdiklerini ve sonunda kaldıramayıp öldüğünü saymayalım, Rusya da benzer olayları söylemeye gerek bile yok, zaten tarih boyunca da insanlar kol kola, halay çekerek yaşamışlardı, yaptığı affedilmez gerçekten, demek ki sorun, insan, yani önce nitelik, ruhsal, o da güç almakta, dağılmamak için disipline edilmekte bir referans noktasına ihtiyaç duyuyor, tam koruma sağlamasa da, bir umut oluşturarak, gerisi gayretle ve yatkınlıkla ilgili, edindiği kanılarla, doğru, yanlış, hiç de niyeti olmayana, hiçbir zaman faydası da olmayacağı gerçek, kararını vermişin kararı olmaz. Kolay gelsin.
Müzik ayrıca; kulaklarımızdan başlayıp beynimize ulaşan, oradan coşkun bir duygu seliyle bütün benliğimizi saran ve nihayet ruhumuzda doruklara ulaşan bir sanattır..
Müzik, insanın doğasını düzenleyerek onu evrenle uyumlu bir hale getiren, yarattığı etkiyle tüm toplumları etkisi altına alan, bireylerin özgürleşmesini sağlayan temel sanat dalıdır.
“Ruhunda müzik olmayan, ahenkli bir müzikle duygulanmayan bir adam ancak ihanet, içten pazarlık ve tecavüz için vardır. Ruhunun halleri gece gibi ölümcül bir sessizlik ve hisleri Cehennemlerin Efendisi Erebus gibidir. Kollayın kendinizi böyle bir adamdan! Müzik dinleyelim.” (William Shakespeare, Venedik Taciri, Sahne 20*)
-Müzik seslerle üretilen bir sanattır,müziği üretenlerde müzisyenlerdir. İnsanlar yaşadıkları toplumlarda ve alanlarda seslerle etkileşim içerisinde bulunurlar ve yaşadıkları olaylar gerek sosyal gerekse piskolojik açıdan insanlar üzerinde kişilikler oluşturur.Bu kişilikler ile bireylerin algıları yan yana geldiği zaman bir yaşam tarzı oluşmaktadır.Bireyler algılarını,kişiliklerini,düşüncelerini ve tarzlarını birleştirerek sesler yardımıyla kendilerini ifade edecekleri müzikler yaratırlar ve müzik insanlar için çok önemlidir.
Enigma’nın Temple of Love isimli bu parçasındaki ritimleri sevdim.
Şarkıya eklenen klibi de beğendim. BBC’nin Planet Earth adında
harika bir belgeseller dizisi vardı. Sanırım görüntüler oradan alınmış.
Aynı şarkı için oluşturulan bu klibi de beğendim.
Music for Spirit- Nao Sogabe isimli bu youtube kanalını
yeni keşfettim. Daha önce ut çalan bir Japon görmemiştim.
Müziğin evrenselliği, evrensel dili insan ruhunda etkili.
Nao Sogabe’nin Silk Road isimli bu çalışmasını beğendim.
Benim ruhuma iyi geldi. Ut sesini severim.
Kullanılan ton ve melodi bence gönül telini titretiyor, etkileyici.
Anas'ın bu iki şarkısını dinlemeyi seviyorum.
Sözlerinin anlamı önemli değil.
Fransızca rap müzik ve ritim kulağıma hoş geliyor. :)
Müzik dinleme uygulamalarının beğeneceğimizi düşündüğü
şarkıları önermesini seviyorum. Böylece insanın dinlemekten keyif
alacağı pek çok şarkıyı keşfetmesi mümkün olabiliyor.
Bu uygulamaların algoritmalarını yazanlara teşekkürler. :)
Ruh halimize göre dinlediğimiz müzik değişmekle beraber,
dinlediğimiz müziğin de ruh halimizi etkileme gücü vardır.
Böyle hareketli müzikler neşeme neşe katıyor. :))
Renkler, sesler hepsinin bizi mutlu etme potansiyelinden
sonuna kadar yararlanmalıyız.
"Biz müziği ağlama ile öğrendik".
Oğuz Aksaç
Bakın bu bir sızma hali değildir, bir yekpareliktir, yani bütünlük inmiyora, artık nereyse, o müzik değildir, çünkü
hakıkisi parça parça gelmez, yekpare gelir, ve artık şaşe falan arama, geçmiş olsun bahçelrerinde sabah gezintisi, yani.
19. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle şehirli - endüstriyel yapının boy attığı Avrupada bestelenen müziklerde tınılar giderek damlalaşır ve yoğunluğunu kendi içinde taşır, yere düşerken çıkardığı sesler bu damlaların, yeni açılan dönemin içine düşmüş insanın ağıdıdır aslında, hem değerlerinden hızla soyutlanan, hem de doğa durumunda biraz olsun koruyabildiği bütünselliğini paramparça yerlerde bulan insanın ağıdı, zaten yaşam bunun uzerine kurgulanmıştır her çağda sadece çeşitli şekillerde yüzünü gösterir, ve artık giderek daha çetin bir kırılma da kendini ayakta tutabilme kavgasına düşmüştür insan, duyarlı sanatçılar bunu şiir, müzik veya başka, dışavururken, ta içlerinde duydukları, kalabalıkların farketmeden yaşadıkları bu drama dönüşmüş oyunu teskin etmeye çalışırlar göğüsleyerek tınılarıyla ya da mısralarıyla, tat buradan derilir artık, bireylerarasılık solmaktadır,
bu gelmeket olan güz de bakıra dönen yapraklar caziptir, belki hoştur da ama, hepte ta derinlerde bir şeyleri de koparıp atmaktadır okyanusa, sürüklenip nereye gittiği belli olmayan.
İki parça da çok hoş. Dinlemesi keyifli. :)
Müzik bir dil değildir, ondan ötedir, konuşması gerekmez, zaten konuşkandır, her tınısında ulaşılan mesafe, dilin
ulaşabileceğinden daha kapsamlıdır, ama, o kapsamı açıklamak için de dile ihtiyacımız vardır, düşüncede değildir,
ama düşünür, nasıl, sızarak, nereye, sinir sistemine, ordaki dolaşımı yeni bir düşünce oluşturur, yani bir oluştur
aynı zamanda, - belki o şarkılar dinlenir hala kimsenin geçmediği o ummanda -, Y.Kemal, yani ummanı ayağımıza getirir, ve götürür de, dilsiz olarak, yaşam kendiliğinden içinde akar, ayrıca bir yaşam talebi yoktur, ama, biz yaşamak isteriz, ordan çıkar, hayata akarız, gene olmamıştır, bir süre sonra, yaşam başka bir sesle bizi çağırır,
karıştığımız hayattan sıkılmış geri döneriz, o iklim, gene müziktir, yani asla kurtulamayacağımız bir prangamızda, işte o kulağımızdan gitmeyen müziktir, yani yaşam, hep bir prangadır.
İnsan kavramı keşfetmemiş olsaydı, müzik metafiziğin yerine geçerdi, bütün sırlar söylenmiş olurdu, onları açığa çıkarma yönündeki marazi ve çetin ihtiyacı bilmezdik. Evren dile getirilemez ama doğrudan hissedilen bir kesinlik cenneti olurdu.
CİORAN, Rumen Filozof.
Duymadığın, hayatın gerçek müziğidir, hep dinlenir.
Dünyanın görmezden gelinmesi sorunu olarak gördüğü düşüncesinde Heidegeer, - Nesneler bizimle karşılaştığında ilk önce dünya anlaşılır. Bu nedenle, dünyanın belirli bir anlamda tüm nesnelerden daha dışarıda olduğunu, tüm nesnelerden daha nesnel olduğunu ancak yine de nesnelerin varlık kipine sahip olmadığını söyledik.
Ve 1955 - 56 ders döneminde, müzikle ilişkilendirerek - Elbette kulaklarımızla bir Bach figürünü işitiyoruz, ancak yalnızca şu anda işitileni, kulak zarına ses dalgaları olarak çarpan şeyi bırakırsak, o zaman bir Bach fügünü asla işitemeyiz. Dinlemiyor, işitiyoruz.
Zaten, sorun da bu, ama, efendim o da Nazi idi, - kısa bir süre - diyen de mutlaka melek, - herkesin kendinle ilgili görüşü - kendi görüşleri egemen olduğunda, Filozof - Heidegeer ve Husserlin öğrencisi - Jan Patocka ya muhalif insancı anlayışı nedeniyle, Çek Cumhuriyetinde baskı ve sansürle canından bezdirdiklerini ve sonunda kaldıramayıp öldüğünü saymayalım, Rusya da benzer olayları söylemeye gerek bile yok, zaten tarih boyunca da insanlar kol kola, halay çekerek yaşamışlardı, yaptığı affedilmez gerçekten, demek ki sorun, insan, yani önce nitelik, ruhsal, o da güç almakta, dağılmamak için disipline edilmekte bir referans noktasına ihtiyaç duyuyor, tam koruma sağlamasa da, bir umut oluşturarak, gerisi gayretle ve yatkınlıkla ilgili, edindiği kanılarla, doğru, yanlış, hiç de niyeti olmayana, hiçbir zaman faydası da olmayacağı gerçek, kararını vermişin kararı olmaz. Kolay gelsin.
daha yeni dinliceğim
İyidir...
Müzik nedir
Müzik ayrıca; kulaklarımızdan başlayıp beynimize ulaşan, oradan coşkun bir duygu seliyle bütün benliğimizi saran ve nihayet ruhumuzda doruklara ulaşan bir sanattır..
"müzik gerçekten de, Tanrı’nın karanlıkta amaçsızca gezinen insanlığa sunduğu tüm hediyeler arasında en güzel olanıdır"
Müzik, insanın doğasını düzenleyerek onu evrenle uyumlu bir hale getiren, yarattığı etkiyle tüm toplumları etkisi altına alan, bireylerin özgürleşmesini sağlayan temel sanat dalıdır.
Müzik tınıların felsefesidir.
duygu ve düşüncelerimizi ifade eden seslere müzik denir.
“Ruhunda müzik olmayan, ahenkli bir müzikle duygulanmayan bir adam ancak ihanet, içten pazarlık ve tecavüz için vardır. Ruhunun halleri gece gibi ölümcül bir sessizlik ve hisleri Cehennemlerin Efendisi Erebus gibidir. Kollayın kendinizi böyle bir adamdan! Müzik dinleyelim.” (William Shakespeare, Venedik Taciri, Sahne 20*)
Fareli köyün kavalcısı..
Hayat, ıstırap ve keder verirse sükuneti müzikte arayınız. (Konfüçyüs)
Müzik barışı inşa eder. (Yusuf Cat Stevens)
duyduğun değil, hissettiğindir
-Müzik seslerle üretilen bir sanattır,müziği üretenlerde müzisyenlerdir. İnsanlar yaşadıkları toplumlarda ve alanlarda seslerle etkileşim içerisinde bulunurlar ve yaşadıkları olaylar gerek sosyal gerekse piskolojik açıdan insanlar üzerinde kişilikler oluşturur.Bu kişilikler ile bireylerin algıları yan yana geldiği zaman bir yaşam tarzı oluşmaktadır.Bireyler algılarını,kişiliklerini,düşüncelerini ve tarzlarını birleştirerek sesler yardımıyla kendilerini ifade edecekleri müzikler yaratırlar ve müzik insanlar için çok önemlidir.
kulak tutkusu :)