mutluluğun sırrı sizce ne demek, mutluluğun sırrı size neyi çağrıştırıyor?
mutluluğun sırrı terimi Hakem Rashidi tarafından tarihinde eklendi
mutluluğun sırrı terimi Hakem Rashidi tarafından tarihinde eklendi
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Umma ki küsmeyesin.
Bir irade konusudur, o size gelmez, siz ona gidersiniz.
Eğer mutlu olmak istiyorsanız bu kolay. Başkaları kadar mutlu olmak istiyorsanız bu imkansız.
Çünkü biz, başkalarını olduklarından daha mutlu sanırız. Yanlış!
Hatırlamakta fayda var..
Sevdiğin işte doya doya çalışmak ve sevdiğinle doya doya sevişmektedir..
Hayatı olduğu gibi kabullenmek ve beklentisiz olmak. Hayatı yaşıyormuş gibi değil izliyormuş gibi yaşamak.
Bıkmadan,usanmadan,milyon kere tekrarla..hep aynı fikirle..
18.01.2016 - 23:51
sevdiğin işte doya doya çalışmak ve sevdiğinle doya doya sevişmektedir..
daha çok olanı aramakta değil,daha az olanın tadını çıkarmakta saklıdır...
bana çay/Şeri'ye kahve ve şamata ikimize :)
Dilini tut, gazabını yut, kötülükleri unut.
sevdiğin işte doya doya çalışmak ve sevdiğinle doya doya sevişmektedir..
ÖNCELİKLE KENDİ KENDİMİZLE BARIŞIK OLMAMIZ. VE İNSANLARI DOĞAYI HAYVANLARI ÖNYARGISIZ SEVMEK :)
sevdiğin işte doya doya çalışmak ve sevdiğinle doya doya sevişmektedir
Mutluluğun temel koşulları,yapacak bir şeye,sevecek bir şeye ve ümit edecek bir şeye sahip olmaktır.
İlka Chase
Mutlu olmayi yarina birakmak, karsiya gecmek icin nehrin durmasini
beklemeye banzer. NEHIR ASLA DURMAZ.......
Var tabii... Mutluluğun hayatlarına girecek bir erkekte olduğuna inanan kadınlar...
Maalesef bu kadınların sayısı da öyle böyle değil, o kadar çok ki...
Daha doğrusu buna “inanmak” değil de, “sanmak” diyelim... Yani mutluluğu bir erkekte bulabileceklerini sanan kadınlar...
Peki bulurlar mı? Mutluluğu yani...
Hayır.
Bunların hayatlarında erkek olsa bir türlü, olmasa bir türlüdür... İkisi de birbirinden beterdir... Varsa, öyle bir yüklenir ki adama... Daraltır... Gülmek için onu bekler, ağlamak için onu bekler, sinemaya gitmek için onu, çarşı pazar için bile onu... O yanında yokken de canı sıkılır...
Sıkıcı bir insan olur...
Yani aslında zaten sıkıcıdır da...
Eğer yoksa...
Yani hayatında bir erkek yoksa hiç çekilme... Bir kere pisleşir...
Kendisine bakmaz yani...
Kendisine bakmadığı gibi üzerine bir de asabileşir...
Gel-git’leri sıklaşır...
Bir bakarsın aşırı neşelidir, bir bakarsın aşırı nemrut...
Bir bakarsın her gece dışarı çıkar, bir bakarsın eve kapanır...
Bir gün komple bakıma girer, ertesi gün perperişandır...
Bir gün erkeklerden nefret eder, ertesi gün kadınlardan...
Dengesizdir...
İç huzuru yoktur...Sataşıp durur her şeye...
Korkarım ben onlardan...
Korkarım...
Arkadaş olmam... Uzak dururum... Onlar da benimle olmaz ya.. :) .
Evet onlardan arkadaş da olmaz... Yalnızken çok iyi arkadaşınız olur, birini bulunca yok oluverir...
Ta ki, sevgilisinden ayrılana kadar...
Ya ayrılmazsa...
Ayrılır, ayrılır...
İnsanoğlunun hayat içindeki temel hedefi mutlu olmaktır... Ancak insan denen doyumsuz yaratık, mutluluğunu bir takım şartlara ve koşullara bağladığı için, her defasında mutsuzluğa ebelenir… Üstelik mutlu olması için gereken şartların bir limiti de yoktur… Hep daha fazlasını ister ve şartlar her gün yeniden düzenlenir... Bir arabası olsa, nasıl da mutlu olacaktır! ...Arabası olur, bir üst modelini ister... Son modelini alır, uçak ister… Uçak alır, uzay mekiği ister… Bir evi olsa, başka ne ister? Evi olur, yalı ister... Yalısı olur, ikinciyi ister… İkinciyi de alır, Hawaii'de de başını sokacağı bir evi olsun ister… Diyelim ki bankada bir çuval parası, onlarca katı, atı, yatı, uçağı, arabası, kolunda sevgilisi, sağlığı, boyu, posu, kaşı gözü zartı zurtu her şeyi var... Var da, mesela üçüncü kolu yok! .. Ya da saçları düz değil de kıvırcık... Bu şartlar altında nasıl mutlu olsun? ..Diyelim ki birisi yalnızlıktan şikayet ediyor… 'Çık insanların arasına karış, gezilere falan git, arkadaş edin' diyorsun… 'Memlekette güvenecek adam mı kaldı? ' diyor... Eee sıkıntıdan patla o zaman! ...Diyelim ki bir başkası sevgilisi olsun istiyor… 'Güzelsin, gençsin, iyisin, arabul' diyorsun... 'Ne arayacağım, o beni bulsun' diyor. Eee Abazalıktan çatla o zaman! ...Bu tür modeller sorunlarına çözüm üretmek bir yana dursun, başkalarının ürettiği çözümlere de burun kıvırırlar... Bunların derdi dert anlatmaktır, çözüm bulmak değil... O anlatmalı; biz dinlemeliyiz... Hatta onu onaylamalı ve ona acımalıyız… 'Ah zavallı arkadaşım, nasıl üzülüyorum senin için bir bilsen! ' 'Sen de ne emmeye, ne gömmeye geliyorsun... Seçimlerinin bedelini ödüyorsun...' falan gibi şeyler söylerseniz, 'halden anlamayan kötü arkadaş’ olursunuz… Eğer mutluluğu hedeflerinize ulaşma şartına bağlarsanız, uzun seneler mızırdanırsınız... Nietzsche'nin de dediği gibi: Burada amaç hedef değildir. Amaç yoldur, o yolda yürümektir. Elbette hedeflerin olacak… Elbette o hedeflere ulaşmak için saçını başını yolacaksın... Ancak bu süreçten zevk almayı da bileceksin… Hedefe giden yolda, şu anda, hemen şimdi, elinde ne varsa, hangi
malzemeye sahipsen, onunla yapacaksın mutluluk pastanı... Franbuazli pasta isterim diye tutturmayacaksın... Franbuazli pastayı ele
geçirdiğinde, dişleri dökülmüş, ihtiyar bir şeker hastası olabilirsin… Sokak sokak pastane aramayacaksın... Kaybolursun... Üstelik pastayı satın aldığında,ayaklarına kara sular inmiş, şehrin keşmekeşinde serseme dönmüş ve pasta yiyecek hevesini de yitirmiş olabilirsin… Bir tüyo daha… Sürekli mızmızlanan, ondan bundan şikâyet eden, kendine acıyan insanlar pek sevilmezler… Eninde sonunda yalnız kalıp, kendi kendilerine zırlamaya mahkûm olurlar... Çünkü tıpkı bizim gibi diğerleri de dert dinlemeyi değil dert anlatmayı sever... En çok dinleyen, en çok sevilir... Bu da insanoğlunun en büyük ikiyüzlülüğüdür...
anlamaktan geçer.................
mutluluğun sırrı bazen tek bir kelimede gizlidir...)))
senin gözlerinde saklı............................
mutlu olduğunu sanmak güzel güzel, farkına varmadan kandırmacanın ta dibinde..
tek olan her şeyde...
inanmak...
mutlu olduğuna inanmak...
mutlu olman gerektiğine inanmak...
böyle birşey işte...
bize gelen teyzem ortamın gayet gergin olmasına rağmen bizlere inat yapar gibi tebessüm ediyordu haline bakılırsa çok da mutluydu.aynı durumu eniştemde de sezince olaya el koymaya karar verdik(aile arasında tartışma çıktı sesler yükseldi bizimkiler gülümsüyo) .teyzeme döndüm 'teyze ortamın haline bak gülümsicek ne var yahu millet birbirini yiyo' teyzem aynı sakinlikle bana baktı ve elini cebine attı bi paket hapı çıkardı 'amannnn boşver bizene ben halimden memnunum mutluluk hapım var benim...o ne yahu böyle bi hap çıktı mı piyasaya varsa bizde alalım diye düşünürken olay açığa çıktı meğer teyzem ve eniştem bi ara tartışınca gidip psikiyatriste görünmüşler ve hap almışlar MUTLULUK HAPI :-))))
Bana takıl hayatını yaşa.
aptal polyana...
Polyanna ne yapmış? İstememiş hiç bir şey ama elindekilerin değeri ile mutlu olmuş...
İsteklerimiz ve elde edebileceklerimizle orantılıdır mutluluk. Elde edebileceklerimizlen her elde ettiğimiz bizi mutlu eder, eğer isteklerimizin arasındaysa..
Günümüze göre, Aptal olmak istememektir yani Polyanna olmaktır. Kimse bile bile aptal olmaz anlayacağın, akıllı olan da aptal olunacak durumlarda aptal olandır ;)
Sağol :)
aptal olmakmış..
^^Takma kafana...tokadan başka...^^
Başarabilene aşkolsun...
'Delilige Övgü' kitabinin önsözünde Erasmus der ki: 'Sadece aptallar mutlu olur'......
kendin olmak ve istediğin gibi davranmaktır.........