mustafa necati sepetçioğlu sizce ne demek, mustafa necati sepetçioğlu size neyi çağrıştırıyor?
mustafa necati sepetçioğlu terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi
mustafa necati sepetçioğlu terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi
Dünki Türkiye serisini biri bana hediye etse güzel olurdu.
Amin
MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU BENCE TÜRK MİLLETİNİN ŞAN VE ŞERFLE DOLU ASİL CESARET TİMSALİ DÜŞKÜNÜN YANINDA YER ALAN ZALİME DERSİNE VEREN KÜKREDİGİ ZAMAN DÜNYAYI TİTRETEN TARİHİNDE ZALİMLERE İNSAN OLMAYI ÖGRETEN MAZİSİ VE ŞANLI TARİHİ SEVGİ VE ŞEFKATLE YOGRULMUŞ İNSANLIGA VE İSLAM DÜNYASINA ÇOK ÖNEMLİ HİZMETLERDE BULUNMUŞ YÜCE BİR MİLLETİN ÖZÜ OLMASI İTİBARİYLE BİZİ BİZE ANLATARAK HAİNLERİN VE TÜRK MİLLETİNE DOST GÖRÜNÜP BİZİ BİZDEN UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN DÜŞMANLARIMIZA KARŞI ANLI ŞANLI YİGİT TÜRK MİLLETİNİ BİZE ANLATMAYA ÇALIŞARAK BİZİ KENDİMİZE DÖNDÜRME MÜCADELESİNİ VERMİŞ YÜCE BİR İNSANDIR BİZLERE DÜŞEN GÖREVSE ONUN ESERLERİNDE ANLATMAYA ÇALIŞTIGI GİBİ BİZE BİZDEN BAŞKA DOST OLMADIGINI ANLAYARAK KENDİ ASİL KİMLİGİMİZE DÖNMEKTİR SANA MİNNETTARIZ YÜCE İNSAN YÜCE TÜRK
'Dünki Türkiye' ve 'Bugünki Türkiye' serileriyle Türk tarihi üzerine yazılmış seri romanlarıyla bir döneme ışık tutan büyük Türk yazarı.
kilitten başlayan serüvenini çanakkale ve diğer muazzam eserleriyle tamamlayan üstat yazardır. belkide bu neslin ihtiyacı olan hareketlenmeyi sağlayacak birinci kaynaktı lakin ele geçirilmiş medya buna izin vermedi. sessiz ve kimsesiz bırakıldı. yeni nesilden kaç kişi onun ruhunun derinliği ve muhteşemliğule tanışmıştır. allah rahmet eyleesin. ben bir uzvumu kaybettiğime inanıyorum.
Allah rahmet eylesin,dün vefat etti,Allah Rahmetiyle yargılasın,çok büyük bir üstad,büyük ve gösterişsiz bir yazardı,sağlığında pek kıymeti bilinmedi,dilerim öldükten sonra kitapları ışık olur,arkadaşlar gerçekten değerli bir yazar,Türk dilinin de büyük ustalarındandır. Önyargısız okuyun hak vereceksiniz.
MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU VE TÜRK ROMANI
M.NİHAT MALKOÇ
Roman türü Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra girmiştir. Bundan evvel roman türünün yerini mesneviler tutuyordu. İlk örnekler verilmeden evvel Fransız edebiyatından çeviriler yapıldı. Bu çevirilerden ilki Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı Terceme-i Telemak’tır. Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirmen Victor Hugo’nun ünlü romanı Sefiller’i çevirdi. Böylece roman türünü tanımaya ve sevmeye başladık.
Bu tercümelerden sonra yerli yazarlarımız da roman türüne merak salmaya başladı. Yazarlarımız özgün örnekler vermek için kaleme sarıldı. İlk Türk romanı Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir. Fakat Batılı tarzda yazılan ilk roman olarak Namık Kemal’in İntibah’ı kabul edilmektedir. Daha sonra Ahmet Mithat Efendi yazdığı çok sayıdaki eserle Türk romanının gelişmesine katkıda bulundu. Recaizade Mahmud Ekrem’in ‘Araba Sevdası’ yeni teknikler kullanılan, Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır. Bugün bu roman zincirimize yeni halkalar ekleniyor.
Romanımız geçmişten bugüne çok yol kat etti. Şiir kadar olmasa da bu türe ilgi her geçen gün arttı. Bazen sıradan, bazen de özgün eserler çıktı ortaya. Hemen her yazar, roman külliyatımıza bir veya birkaç eserle katkıda bulundu. Fakat bazıları ömrünü bu işe adadı. İşte bu isimlerden birisi de geçenlerde kaybettiğimiz(09 Temmuz 2006 Pazar günü) Mustafa Necati Sepetçioğlu’dur. O, ömrü boyunca onlarca roman yazarak bize kültürümüzü ve tarihimizi sevdirdi. Romanlarında tarihî gerçekleri saptırmadan işledi.
Onun adı da kendi de büyüktü bizim için… Mustafa olan ilk adı “Kötülüklerden arınmış; süzülüp temizlenmiş” anlamını taşıyor. Necati de “Kurtuluşa ermiş” demekti. Bunlardan yola çıkarsak ismiyle müsemma bir insan olduğu sonucuna varırız. O, roman tekniğine hâkimdi. Dili titizce kullanıyordu.
Sepetçioğlu, Karadeniz kökenli bir yiğit yürekti. 1932’de Tokat’ın Zile ilçesinde dünyaya gelmişti. Temel eğitimini burada tamamladıktan sonra İstanbul’a açılmıştı. Ortaöğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde tamamlamıştı. Çocukluğundan beri edebiyata gönül vermişti. Onun için de yükseköğrenimini bu alanda yaptı. 1956’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Fakat dört duvar arasında kalan öğretmenliğe sıcak bakmadı. İstanbul Belediyesi’nde memurluk, Türkiye Kızılay Derneği’nde Neşriyat Müdürlüğü, İstanbul Sosyal Sigortalar Kurumu Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde şeflik yaptı.
İlk hikâyesi henüz 16 yaşındayken Sivas’ta basılan Hakikat gazetesinde çıktı. Daha sonraki hikâyeleri İstanbul, Yol, Türk Yurdu, Türk Dili, Türk Edebiyatı dergilerinde yayınlandı. ‘Çağlayanlı Vadi’ adlı romanı Vatan gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra nehir roman diye adlandırılan seri romanlar yazmaya başladı. Bu romanlar birbirinin devamı niteliğindeydi. Türklerin Anadolu’ya ilk ayak basışı olarak bilinen Malazgirt’ten başlayarak günümüze kadar bu nehir roman silsilesini devam ettirdi. Tarihî malumatları roman sıcaklığında ve güzelliğinde yoğurarak okuyucuya sundu. Böylelikle de tarihimizi ve millî değerlerimizi gençlere öğretti ve sevdirdi. Onun romanlarını okuyup da Osmanlı’yı sevmeyen bir insan gösteremezsiniz.
Sepetçioğlu öte yandan oyunlar da yazdı. ‘Trampacılar’ adlı oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelendi. Sepetçioğlu’nun, oyun yazarlığında en önemli başarısını gösterdiği Büyük Otmarlar, önce İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu’nca sahneye konuldu, ardından Avrupa Üniversitelerarası Tiyatro Festivali’nde en iyi oyun seçildi. Bu sahada da iyi eserler verdi.
Mustafa Necati Sepetçioğlu, bir noktaya kadar sağlığında kadri bilinmiş yazarlardandı. ‘Gece Vaktinde Gün Dönümü’ ve ‘Karanlıkta Mum Işığı’ adlı kitaplarıyla ‘Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı’nı kazandı. 1994’te kendisine İLESAM üstün hizmet beratı verildi. 1998’de Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliği’ne seçildi. Bunlar herkese nasip olmayan manevî payelerdir.
Edebiyatımıza onlarca kıymetli eser kazandıran Sepetçioğlu, geniş bir okur kitlesine sahipti. Romanları arasında şunları sayabiliriz: Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı, Üçler-Yediler-Kırklar, Bu Atlı Geçide Gider, Karanlıkta Mum Işığı, Darağacı, Sabır, Ebem Kuşağı, Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu, Gecevaktinde Gündönümü-İstanbul’un Fethi; Geçitteki Ülke....Ve Çanakkale 1 / Geldiler,... Ve Çanakkale 2 / Gördüler... Ve Çanakkale 3 / Döndüler, Kutsal Mahpus, Sabır Ağacı, Benim Adım Yunus Emre, Bir Ömür Boyu Kıbrıs…” Bu arada yazdığı son eseri “Yesili Hoca Ahmed” adını taşıyordu.
Sepetçioğlu çağımızın Dede Korkut’uydu. Müslüman-Türk kimliğiyle şeref duyuyordu. Tarihe karşı sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmişti. Hain kuşatmalara karşı kalemini kılıç gibi kullanmıştı. Türk edebiyatına birbirinden güzel ve orijinal eser kazandıran bu büyük insanı çok iyi okuyup yorumlamak lâzımdır. O günümüz aydınlarından şikâyetçiydi. Onlarla ilgili şu tespitlerde bulunuyordu:
“Bizdeki 'aydın'cıklar yaşayabilmek, daha çok semirip sömürmek üzere önce bizleri, sonra yakınlarından en yakınlarına kadar dostlarını ve dost bildiklerini sağırlaştırır, dilsizleştirir, öldürebilirler. Yeri geldiğinde de gözlerinize kaka kaka, kulaklarınıza çakarcasına hıyanetlerini ‘ilân’ ederek hainlikleriyle öğünürler. Şeyhleri N.H’den mirastır bu, vasiyettir.”
Bir nesil onun kitaplarıyla büyüdü. Bu kitaplardan ilham alanlar vatanlarını sevdi ve başlarına taç eyledi. Şimdi her biri mühim vazifelerde bulunarak bu vatana hizmet ediyorlar. Sepetçioğlu, bildiğimiz sınıf ortamında öğretmenlik yapmasa da bir millete muallim olma şerefini taşıdı. Bizlere çok şey öğretti. 09 Temmuz 2006 Pazar günü Hakk’a kavuşan bu güzel insan, arkasında milyonlarca sevenini bıraktı. Allah rahmet eylesin.
mustafa necati sepetçioğlu bence büyük bir yazar demek dünkü türkiye dizisinin hepsini okudum ve şimdi bir osmanlı tutkunu olarak dolaşıyorum.şuan bana osmanlı devleti gibi büyük bir yazarı(önünde eğilinmesi gereken bir yazarı) çağrıştırıyor
Yanılmıyorsam hocam Muazzam Sepetçioğlu'nun eşi...
O benim için çok önemli. Onun eserleri ile ben Türk-İslam ulusunun aslında dünyaya ne kadar büyük şeyler kattığını daha iyi anladım. Bazılarının iddia ettiği gibi yalnızca amaçsızca savaşan değil, aksine birçok topluma savaşın adabını öğreten ne büyük bir ulus olduğumuzu öğrendim.
okullarda Sepetçioğlunun kitapları tarihimizin 'aile, sosyal, mitoloji, dostluk, disiplin, hedef, başarı, lider, toplum, inanış, sevgi, aşk, gönül, dayanışma, acı, keder, paylaşma, danışma...' gibi gerçek ve his dolu gunleri için okullarda OKUTULMALIDIR! ! ! okulların kutuphanesinin bas eserleri olmalıdır.
YOKSA milli egitimin bu kitapları ile bırakın cocukların tarihi öğrenmelerini turklugu gereksiz bile bulacaklardır.........
Alper Tunga'yi bize duyuran ona yakilmis bir agittir.
II: Dünya savasini bize en iyi anlatan Soldier James Ryan filmidir.
Canakkale'yi bize yasatan Mehmet Niyazi'nin Canakkale Mahseri adli romanidir.
Osmanli toplumunu, ve o ruhun olusumunun yeni nesillerin anlayacagi tarzda canlandirmasi Sepetcioglu'nun kilit anahtar serisidir...
Okumdinizsa, Osmanli ruhu hakkinda bir sey biliyorum demeyinsakin...