Kültür Sanat Edebiyat Şiir

mustafa kemal atatürk sizce ne demek, mustafa kemal atatürk size neyi çağrıştırıyor?

mustafa kemal atatürk terimi Elif Gültekin tarafından tarihinde eklendi

  • Limonî Erz
    Limonî Erz

    O'nu seviyorum Atatürk bir tanedir diye geçinen yobaz tiplerin anlayamayacağı kadar sevgiyle dolu kalbimiz Atama karşı...

  • Limonî Erz
    Limonî Erz

    milletinin devletinin rahat bir gelecek, iyi bir irtibara sahip olması için yaşamış hayatını feda etmiş yegane önderimiz...

  • Cem Sagol
    Cem Sagol

    sen ki-bir millete türküm demeyi ögrettin
    sen ki-yalnız din için degil vatan için de ölmeyi emrettin
    sen ki-bize insan olmayı ögrettin
    sen ki-muhtaç oldugumuz kudret damardaki asil kanı gösterdin
    sen ki-dünyayı dize getirdin
    sen ki-ne mutlu türk olana degil-NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE deyip bu vatanda yaşayan herkesin türküm diyebilen herkesin eşitliğini gösterdin
    sen ki-en büyük türk olmana ragmen bi kerecik de olsa şunu yaptım demedin
    sen ki-senin bayragını yere atan yunanın bayragını ezen askeri durdurup yapma dedin




    ugrunda ölmek şereftir
    adını besmeleyle alsınlar agızlara
    -
    Belki senin kadar iyi olamayız ama
    bilki ATAM
    ilkelerinden taviz vermeyecegiz

  • Limonî Erz
    Limonî Erz

    bu ülkede elbet bir sürü kemaller yetişecek elbet bir sürü kalbi milleti için çarpan Türk evlatları olacak. ama bu değildir ki, hiç biri Atatürk kadar olsun.
    onun kadar milletine aşık onun kadar milletini düşünen, onun kadar halkıyla bütünleşmiş, onun kadar fedakar kaç lider yetiştirdi dünya? mümkün mü hem böyle olmasa yurtdışında bile Atatürk 'ün yaptıkları bu kadar övgüyle anlatılır mıydı?
    şu an Yunanistan'dan yada bilmem hangi ülkeden daha geri olduğumuz düşünülüyorsa Atamızın dediklerini harfiyen uygulamadığımız içindir.
    içimizde büyüyen ırkçılık politikası adı altında bölünmelerden dolayı ilerleme çok belli olmuyor.
    herkesin Atatürk'ü benimsemesi dileğiyle...

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Atatürk’ün Türkler, Türkiye, Türklük konusunda çok sayıda sözünün olduğunu biliyoruz. İsterseniz bu sözlerden bir kısmını aktaralım, bir kere daha hatırlayalım:
    • Türkiye Türklerindir.
    • Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, başına geçireceği insanların kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri asliyi tayin etmekten bir an uzak olmasın.
    Dünya üzerinde Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.
    Bir gün ressamlar Türk’ün simasını kaybederlerse yıldırımı alsınlar yapıversinler.
    Türklerin yaşadıkları her yer misak-ı milli hudutları içindedir.
    Hayattaki yegâne üstünlüğüm Türk doğmaktır.
    Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz.
    Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.
    Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
    Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız.
    Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
    Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.
    Taş kırılır, tunç erir. Ama Türklük ebedidir.
    Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.
    Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.
    Türk, Türk olduğu için asildir. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın bilincinde buluruz.
    Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır.
    Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı, “Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi” diyelim.
    Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır.
    Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
    Bir Türk, cihana bedeldir.
    İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’daki bir Türk de anlayacaktır.
    Yetişecek çocuklarımıza Türkiye’nin istiklaline, kendi benliğine ve milli ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
    Temeli yüksek Türk kültürü olan Türk milletine düşen görev, bu ülkünün gereğini yerine getirmektir.
    Japon elçisine veda ederken:”Sizinle bir gün Çin’de karşılaşacağız”
    Oğuz, Kırgız, Tatar, Özbek, Yakut yok, Türk vardır.

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Orgeneral Büyükanıt'ın Amerikadan yaptığı konuşma...
    'Bugün Türkiye, çeşitli sorunlarla karşı karşıya. Daha önce de açıkça söyledim: Türkiye Cumhuriyeti, 1923'ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadı. Hududumuzda Irak sorunu var. Bu, komşuların, bölgenin ve ABD'nin sorunu. Irak sorunu, tek bir parça sorun değil. Irak'ın kuzeyi ayrı sorundur, bütünü ayrı sorundur. Bu bir gerçektir. Bugün Irak, bölünme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunu kimse inkar edemez. Irak'ın kuzeyinde bir terör örgütü var. Bu, Türkiye'nin sorunudur, bölgenin sorunudur. Türkiye'nin Kıbrıs ile ilgili sorunu var. Kafkaslar potansiyel bir risk bölgesidir. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Diğeri, Türkiye'nin İran ile sınırı vardır. Orası da potansiyel bir risk bölgesidir. Türkiye bu kadar sorunla Cumhuriyet tarihi boyunca karşı karşıya kalmamıştır. Biz bu sorunlar varken, bu sorunları tek başımıza mı çözeceğiz yoksa uluslararası ilişkilerle mi çözeceğiz? Bu çok boyutlu bir durum. Türkiye'nin şu anda karşı karşıya bulunduğu sorunlar, maalesef kendi aralarında dokusal bir ilişki içindedir. Kuzey Irak ile Türkiye'deki terör sorunu, Irak'ın bütünlüğü konuları birbirinden ayrı değil. Çözerken Türkiye'nin ileriye doğru tutarlı ve sağlıklı politika uygulaması kaçınılmazdır.'
    'EN KÖTÜSÜ ÜMİDİNİ KAYBEDEN İNSAN'
    Orgeneral Büyükanıt, 'Türkiye Cumhuriyeti çok büyük bir devlettir, çok kuvvetli bir devlettir, bilmeniz lazım' dedi. Konuşması sık sık katılımcıların alkışlarıyla ve destek sloganlarıyla kesilen Büyükanıt, sözlerini şöyle sürdürdü:
    'Soruyorum; sizin, bizim bugünkü durumumuz, Samsun'a çıkmadan önce 16 Mayıs 1919'da Atatürk'ün karşı karşıya olduğu sorunlardan daha mı büyük? Hayır değil. Ordun yok, paran yok, Anadolu insanı savaş yorgunu. O Anadolu insanı ki, yılların verdiği ihmalle bayanların okuma yazma oranı yüzde 5, erkeklerin yüzde 10. Atatürk tüm bu olumsuzluklara karşı 'biz bu olumsuzlukları yeneriz' diyor. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti bu kadar mı kötü? Değil. En kötüsü, ümidini kaybeden insan, gerek bireysel, gerek kurumsal olarak... Türkiye Cumhuriyeti, onu oluşturan insanlar ümitsiz olduklarında kaybederler, olmamaları lazım. Şimdi zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin insanları da şu anda böyle değil. Kendimize güvenmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti büyük, güçlü bir devlettir. Bu gücünün bilincinde olması lazım. Türkiye güçlü bir ülke. Türkiye, onun bunun iteleyeceği bir ülke değildir' ifadelerini kullandı.
    'KORKULARIN ÜSTESİNDEN GELMEMİZ GEREKİYOR'
    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, şunları kaydetti:
    'Bazı korkularımız var. Bu korkularımızın üstesinden gelmemiz gerekiyor. Türkiye bölünüyor mu? Kim bölecek Türkiye'yi? Kim bölebilir? Türkiye'yi bölmeye kimin gücü yeter? Türkiye'yi bölmeyi rüyalarında görenler, bu rüyanın sonunda kabus görür. O dinamik güçler, Türkiye'yi koruyan o dinamik güçler varolduğu sürece, o rüyayı görenler kabusla uyanırlar ve derslerini alırlar. Bir kere buna inanmamız lazım. Biz inanıyoruz. Kimse Türkiye'yi bölemez, ona cesaret edemez. Onu düşünenlerin biz gereğini yaparız. Böyle bir güç var mı? Yok. Hayal kuranlar var. Hayal kuranlara destek verenler de var. Geçmişte de hayal kurulmuş. O hayallerin içinde boğulurlar. Kimseye Türkiye'yi böldürmeyiz. Hiç kimse, hiçbir kurum Türkiye'yi anayasasıyla belirlenmiş rejiminin dışına çıkaramaz. Türkiye demokratik, laik, sosyal ve üniter bir devlettir. Bunun dışına Türkiye'yi çıkaracak hiçbir güç yok ve olmayacaktır.'
    'İCAZETİ TÜRK HALKINDAN ALIYORUZ'
    Kimsenin korkuların ve duyguların esiri olmaması gerektiğini söyleyen Orgeneral Büyükanıt, 'Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün kurduğu bir cumhuriyettir ve bu cumhuriyet, rejimiyle, temel ilkeleriyle sonsuza kadar varolacaktır. Bunun aksini söyleyen az sayıdakiler düş kırıklığına uğrayacaktır' dedi.
    Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde ABD'yi ziyaret ettiğinde bazı çevrelerin 'icazet alacak' yönünde yorum yaptığını ve bu durumun kendisini çok üzdüğünü söyleyen Büyükanıt, 'Bir Türk Silahlı Kuvvetler Komutanı, başka bir ülkeye gidip kimden icazet alacak? Öyle şey olur mu? Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Türkiye tam bağımsız, egemen bir ülkedir. Atatürk kimden icazet aldı da Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu? Türk insanından, Türk halkından. Biz de icazeti oradan alıyoruz' ifadesini kullandı.
    Büyükanıt, bu net, cesur ve somut ifadeleri, Amerika'da kullandı. İşte hadisenin aslı bu; bize en az askerimiz kadar cesur siyasetçiler gerek. İlerleme ancak o zaman başlayabilir...
    'Yüksek İdeal' için, kayıtsız şartsız zafer!

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Son üç yıl içinde ve özellikle 2006 yılında Atatürk’e dil uzatanların sayısında hızlı bir artış görüldü… Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde yalnız Türkiye’nin değil tüm dünyanın “gelmiş geçmiş en saygın, en önemli liderlerinden biri” kabul ettiği, böyle sıra dışı bir öndere sahip olduğumuz için gurur duyduğumuz Atatürk’le ilgili bu şekilde konuşma ve davranışlar duyulmamıştı… O zaman neden şimdi? ... Ne tesadüftür ki (!) benzer olaylar hep arka arkaya ortaya çıkmaktadır? ... Ve bu ne cesarettir? ..Bugüne kadar hep saygıyla, sevgiyle andığımız, Türk toplumunda gizli ve kesin bir dokunulmazlığa sahip, onun kahramanı olan bu büyük kurtarıcıya neden saldırıyorlar? ...Yapılan acaba şahsına tepki midir, yoksa aslında onun kurduğu laik, demokratik cumhuriyete, onun devrimlerine tepki midir? ...Bunları sorgulamamız, açıklamamız ve onu diline dolayanları gerçek amaçlarını ortaya koyarak sonsuza kadar susturmamız gerekiyor...Ülkenin farklı köşelerinde bazen bir toplantıdan, bazen bir okuldan, bazen bir siyasetçi veya öğretim görevlisinden (sanki tesadüfmüş gibi) onun veya 83 yıl önce Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak hayaliyle kurduğu cumhuriyet aleyhinde sesler yükselir oldu… Buna doğal olarak gelen tepkileri ise her seferinde “Kemalizm ideolojisi”ne, “kalıplaşmış dayatmalara, “özgür düşünce ve ifadeye tepki”ye, “liberal düşünceyi veya bilimi anlamamaya bağlayan ve “linç” olarak adlandıran bir liberaller grubu karşıladı… Örneğin adını “Atatürk ve cumhuriyete karşı” konuşmasıyla duyuran Prof. Dr. Atilla Yayla’nın yaptığı konuşmasına karşı çıkanlar yukarıdaki suçlamalarla karşılaştılar… Burada hemen söylemem gerekir ki, bir öğretim üyesinin ifade özgürlüğüne karşı olan tek durum budur... Ama öte yanda siz çıkıp bir ülkeyi tüm dünyayı hayrete düşürecek bir mücize yaratarak” kurtaran önderden, bir toplum kahramanından “o adam” diye söz eder... “Neden her yerde o adamın fotoğrafları, heykelleri var diye soracaklar”… “Türkiye’yi Ortaçağ karanlığından kurtardığı yanlıştır, cumhuriyet dönemini yüceltmek anlamsızdır” gibi sözler sarf ederseniz, bir başkası çıkar ve onun heykellerini kastederek “Türkiye’de heykel kirliliği var” derse o toplum yazarıyla, çizeriyle, sokaktaki insanıyla buna tepki gösterir… Bunu da bir ideolojiye filan bağlamak dünyanın en anlamsız, aptalca iddiası olur… O Atatürk sevgisidir, Kemalizm filan değil... Milyonlarca kişinin bir saat içinde Anıtkabir’e koşmasını sağlayan, 68 yıl sonra hâlâ ölüm yıldönümlerinde saygı duruşunda milyonları ağlatan sevgidir... Eğer birileri ona veya emanetine dil uzatmaya kalkarsa zaten baştan “gelecek tepkileri göğüslemeyi” de kabul etmiş demektir… Öğretmenler Günü’nde (24 Kasım) Atatürk’e benzemeyen bir posterin asılmasıyla gündeme gelen Kuşadası Endüstri Meslek Lisesi’nde bu kez de okul girişindeki Atatürk panosunda bulunan Atatürk resmi karalanmış, alnına da “enayi” yazılmış... Okul Müdürü Muzaffer Moral ise bu utanç verici olayı “devlet malına zarar vermek” olarak değerlendirmiş ve “Mutlaka birisi gelip dangalaklık yaptı” demiş... Yapılana “dangalaklıktan’’ daha güzel bir tanım bulunamazdı ama olay yalnızca “devlet malına zarar vermek” değildir… Aynen Atatürk tanımının sadece TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın yaptığı “cumhuriyetin kurucusu” sıfatından ibaret olmadığı gibi...Atatürk’ü yalnız cumhuriyetin kurucusu olarak tanımlamak ona ve bu uğurda hayatını feda etmiş insanlara büyük bir haksızlıktır... Onlar bu milletin kurtarıcısı, bu devletin yaratıcısıdır… “Büyük önder”in, kendisine “özgür bir ülkede yaşama, özgür bir okulda okuma imkânı sağlayan kurtarıcı” olduğunu takdir edemeyen öğrenci (veya her kim ise) asıl enayi onun ta kendisidir... Böyle bir eylemi gerçekleştirmenin adı da “devlet malına zarar vermek” değil, varlık nedenini inkâr etmektir... Nankörlüğün de bir sınırı olmalıdır! ... Uyan ey halkım...

  • Zehra Balcı
    Zehra Balcı

    Bozkurt

  • B B
    B B

    bence atatürk siyasi ve askeri bir dehadır. kurtuluş savaşında yaptıkları savaşın seyrini değiştirmiştir. devlet adamı olarak da başarılıdır. ama ben bu dönemde bazı siyasi hatalar yaptığını düşünüyorum. mesela türk müziğini batılaşmada engel görerek yasaklatması hatalıydı, ki daha sonra bundan vazgeçerek düzeltmiştir. bir diğer hata ise harf inkilabından sonra devlet kademesine çok sayıda ermeni getirilmiştir. tabiki bunu latin alfabesini bildikleri için yapmıştır ama şu anki, devlet piyasasında ermeniler büyük söz sahibidir.
    atatürke karşı değilim ama atatürk etrafında bir lider kültü oluşturularak siyasi faaliyet yapılmasına ve onun kendi dönemindeki şartlara uygun ilkelerinin hiç değişmemesi gerekir diyenlere karşıyım.

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Tarihini bilmeyen uluslar yok olmaya mahkûmdur.”
    “Tarihini bilmeyen milletlerin coğrafyasını başkaları çizer.”
    Zümrüdüanka Kuşunu bilir misiniz? ... Zümrüdüanka, Yunan mitolojisinde Pheniks adı verilen Habeş diyarında yaşadığı düşünülen efsanevî bir kuştur... Çok uzun ömürlü olduğu söylenen bu kuşu, diğer kuşlardan ayıran en önemli özelliği ömrünün sona ereceğini hissedince, kuru dalları zamkla sıvayıp, kendine yuva yapması ve üstüne oturarak kızgın güneşle yuvayı tutuşturup kendini cayır cayır yakmasıdır…. Onun kül olmuş kemiklerinden bir yumurta meydana gelir, ondan da yeni bir Zümrüdüanka kuşu çıkar... Genç Türkiye Cumhuriyeti yıkılmış bir imparatorluğun külleri üzerine kuruldu… Anka kuşu gibi kendi küllerinden geri doğan Türk milleti köhneleşmiş imparatorluğun girdabından medeniyet adına vahşet saçan “tek dişi kalmış canavarların” pençesinden kurtulmak, bağımsızlığını elde edebilmek ve modernleşme sürecine girebilmek adına kendini yakıp kül etmek zorunda bırakıldı… Bu yangınlardan en büyüğü ve en şereflisi, en son korun kül olduğu yuvadır Çanakkale muharebeleri... 253 bin vatan evladı, vatanın salahiyeti; gelecek nesillerin refahı için arkalarında gözü yaşlı analar bırakmak pahasına bu topraklarda şahadet şerbetinden içtiler... Onlar biliyordu “vatan uğrunda ölen varsa vatandı, bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandı”… Tarih, bu inanç sistematiği içinde hareket eden, insanlık tarihinin hiçbir evresinde emsali görülmemiş bir boyutta dirayet ve azim sergileyen Türk şehitlerine layık olduğu övgüyü bahşetmiştir... Ve Çanakkale şehitlerimiz tarihin kara kaplı defterine aynen şöyle not düşülmüştür… “Bedrin Aslanları” ancak onlar kadar şanlıydı… Kadın-erkek ilişkilerinde, sevgili için yapılan güzel bir teşbih vardır… Sevgili bir kuş gibidir, çok sıkarsanız ölür; gevşek bırakırsanız da elinizden uçup gider... Bir dengenin sağlanması, aşırıya kaçılmaması gerekmektedir… Bu denge arayışı ayrıca eski Yunan filozoflarından Aristo tarafından da dile getirilmiştir… Dengeye karşı eğilimlik ve ılımlılık Aristo tarafından sadece kadın erkek ilişkileriyle sınırlandırmamıştır, aksine her türlü beşeri ilişkilerde bulunması gereken ana unsur olarak görülmüştür… Özellikle 1970’li yıllardan sonra teknolojinin akıl almaz boyutta gelişmesi ve bunun sonucunda iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlaşması eski manadaki zaman ve mekân kavramını değiştirmiş, toplumları birbirine daha yakınlaştırmış ve toplumların iç içe geçmelerine yardımcı olmuştur… Bu durum küreselleşmedir ve evrensel değerlerin egemen olduğu içinde yaşadığımız dünyaya da küresel köydür... Küreselleşmenin ve küresel köy kavramının sonucu olarak toplumsal diyalogların artması, milliyetçilik, etnik ve din temelli ayırımcı fikirlerin modasının geçmesine sebep olmuş, bu tür düşüncelerin de toplumsal yaşamda pek fazla anlam içermeyen gerici fikirler olarak algılanmaya başlanmasına neden olmuştur… Bu tür düşüncelere sahip kişi ve toplumlar da geri kalmışlıkla nitelendirilmiştir... Uluslararası arenada başarılı olmanın sırrı, oyunun kurallarını bilmek ve oyunu kurallarına göre oynamaktan geçer… Şu an içinde yaşamış olduğumuz küresel dünyada anti-milliyetçi hümanist düşünceler egemendir… Milliyetçilik düşüncesi oyunun kurallarının dışında kalmaktadır… Dolayısıyla Bizler başarılı olabilmek, Atatürk’ün bize hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için din ve etnik temelli, şovenist milliyetçilik fikirlerini öne çıkarmamaksızın tarihin bize bıraktığı mirasa sahip çıkmalı, elimizdeki Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Zümrüdüanka kuşu olduğunu bilmeli ve Aristo’nun da ön gördüğü gibi dengeleri gözeterek hassas hareket etmeliyiz… Son olarak ayrıca şunu da unutmamalıyız… Tarihi yazmak, yapmak kadar önemlidir ama yazdığın ve yaptığın tarihi öğretmek, bir tarih şuuru oluşturmak bunlardan çok daha önemlidir… Küreselleşen dünyanın getirmiş olduğu çok değişkenli bir çevrede bütün dengeleri gözeterek bir tarih ve kültür bilinci oluşturmak gerekmektedir… Ve bu yüzden de, Türkiye Cumhuriyeti her daim var olacaktır… Laik, demokratik, özgür, bağımsız ve inançlı…

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    MERHUM İSMET GİRİTLİ’NİN GÖZÜYLE ATATÜRK
    M.NİHAT MALKOÇ

    Türkiye’nin değerlerinin ve değerlilerin başında gelen Mustafa Kemal Atatürk üzerine hemen hemen her aydın görüş beyan etmiştir. Ona karşı kayıtsız kalan kişi pek azdır. Çünkü o, uçurumun kenarına getirilmiş bir milletin makûs talihini yenmiş bir vatanseverdir. Onu çok yönlü değerlendirmek gerekir. Onun yaptıklarına geniş perspektiften bakmak lazımdır. Aksi takdirde kanaatlerimizde yanılabiliriz; ifrat ve tefrit batağına düşebiliriz.

    Atatürk belli bir grubun değil, hepimizin değeridir. Onun evrensel şöhretini suiistimal etmemeliyiz. Bu vatan coğrafyası onun bize mukaddes emanetidir. Vatanını sevenler onu da gönüllerinin en kıymetli köşelerine yerleştirmişlerdir. Müstemleke ruhunu eriten ve onun yerine çağlayanlar misali bağımsızlık şuurunu yerleştiren, yedi düvele karşı bayrak açan Atatürk, her şeyden evvel Türk kimliğini davasının merkezine yerleştirmiştir. Onu hazmedemeyenlerin derdi de bu ülkenin adının Türk ifadesiyle başlamasından başka nedir ki! .... Bu ülke Türk sıfatını taşıyan, pek çok farklı ırkı barış içerisinde barındıran ender bir ülkedir. Bu uyumumuzu ve nizamımızı kıskananlar bizi birbirimize düşürmeye gayret ediyor. Fakat bilsinler ki bunu hiçbir zaman başaramayacaklardır. Çünkü bu toprakların her karışına ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen Atatürk’ün ruhu ve maneviyatı sinmiştir.

    Altı asırlık koca bir imparatorluğun çökmesiyle birlikte Türk milletinin dağılacağını, bir daha devlet teşkilatı kuramayacağını uman yabancı devletler, Atatürk gibi bir dehayı hiç hesaba katmamışlardı. Gerçi o büyük kahramanı, birbirinden çetin hadiseler ortaya çıkarmıştır. Malumdur ki Türk milleti zor zamanlarda kenetlenir ve içinden önderler çıkarır, çıkardığı önderlere de kayıtsız şartsız teslim olur. Nitekim Mustafa Kemal örneği bunun bariz göstergesidir. Bu durum lidere bağlılığın ve onun bir anlamda gölgesi olmanın hayırlı neticesidir. Türkiye Cumhuriyeti de bu neticenin tatlı meyvesidir.

    Atatürk’le ilgili olarak tutarsız tavırlar gösterenlerin yanında isabetli görüş ve kanaatler ileri süren aydınlar da vardır; hatta ikinciler sayı olarak çok daha fazladır. Onların isabetli görüşleri Atatürk’ün geniş kitleler tarafından daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Atatürk’ü iyi anlayan ve anlatan aydınlardan birisi de yakın zaman içerisinde(03 Şubat 2007) kaybettiğimiz Prof. Dr. İsmet Giritli’ydi. O ne kadar iyi bir hukukçu idiyse o kadar da doğru ve sadık bir Atatürkçüydü. Atatürk’ü etraflıca tanıyan ve duygularından çok, aklıyla hareket eden Giritli’nin değişik zamanlarda ve değişik vesilelerle kurtarıcımız Atatürk’le ilgili ileri sürdüğü görüşlerden bir demeti dikkatlerinize sunmak istiyorum:

    “Atatürk’ün temel inanışlarından ve onun düşünce sistemi olan Atatürkçülüğün unsurlarından biri de, ilmin ve aklın rehberliği altında sürekli çağdaşlaşmadır. Başka bir deyim ile her çağın ilim ve teknolojisinin rehberliği ve getirdiği yeniliklerinin ışığı altında toplumun çağdaşlaşmayı(modernleşmeyi) sürdürmesidir.”

    “Atatürk’ün kastettiği bilim ve teknik ‘çağdaş’ olduğu için Atatürkçülükte bilim ve teknikteki gelişmelerin çok yakından izlenmesi gerekir; ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlatmak ve ilerlemelerini zamanında takip etmek şarttır.”

    “Atatürk’ün Millet Meclisi kavramına karşı saygısı bütün yaşantısı boyunca değişmemiştir. Gerçekten Millet Meclisini her zaman devleti meydana getiren müesseselerin en üstünde görmüş ve göstermiş, zaferlerin olduğu kadar inkılâpların şerefini de ona mal etmiş, ilhamlarının kaynağının millet, yürütücüsünün ise Millet Meclisi olduğunu haykırmıştır. Yapılan büyük işleri anlatan söylev ve demeçlerinin hemen hepsinde kendine ayırdığı yer milletin veya Millet Meclisinin bir köşesinden ibarettir.”

    Giritli’nin söylediği gibi Atatürk öncelikle bu milleti aşk derecesinde sevmiş ve ona bütün yüreğiyle inanmıştır. Daha sonra da davasının temel dinamiklerini oluşturmuş, onları bir düşünce sistemi haline dönüştürmüştür. Bununla beraber teorik düşünceleri pratiğe geçirmek için cesur insanlardan bir ekip oluşturmuştur, bu ekibi başarıyla sevk ve idare etmiştir. Fakat düşüncelerini bir dogma olarak görmemiş, yeri gelince tartışmaya açmıştır. Bu onun demokrat yanını gösteren bir unsurdur. O hiçbir zaman tepeden emredici bir tavır içine girmemiştir. Komutan arkadaşlarının fikirlerine değer vermiş, onların görüşlerinden azami derecede faydalanmıştır. Yakın tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.

    Atatürk’ün güven duyduğu kaynakların başında millet ve ordu geliyordu. Bunlar birbirinin sebep ve sonucuydu. Milletin varlığı ve inancı orduyu doğurmuştu. Ordunun varlığı da millete ve onun içinden çıkıp yıldızlaşan Atatürk’e her zaman güven vermiştir.

    Türk milletinin her ferdinin Atatürk’ü İsmet Giritli gibi iyi anlaması ve anlatması gerekir. Bu ona karşı bir borçtur, bir aydın sorumluluğudur. Aksi halde koca bir değer zayi olur. Bundan Atatürk bir şey kaybetmez. Çünkü ölülerin üzerinden dünya endişeleri kaldırılmıştır. Kaybeden yaşayanlar, yani bizler oluruz. Bu noktadan sonra bu ülkenin kaybetmeye tahammülü yoktur. Onu anlayanlar aynı zamanda, iştiyakla arayanlardır.

  • Cem Sagol
    Cem Sagol

    Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

    Mustafa Kemal Atatürk

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Atatürk'ün doğumunun 100. yılında, UNESCO'nun 156 ülkenin ortak imzasıyla aldığı kararda O'nun için:... 'Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayırımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı' dediğini biliyormusunuz...

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Avrupa'da ilk defa bir caddeye 'Atatürk' adı verildiğini... Ve bu caddenin de Belçika'nın Vise kentine bağlı - Türklerin yoğun şekilde bulunduğu - Cheratte kasabasının en büyük caddelerinden birinin adını 'Atatürk Caddesi (Avenue Atatürk) ' olarak değiştirdiğini biliyormuydunuz...

  • Cem Sagol
    Cem Sagol

    Efendiler! Bütün dünya bilmelidir ki,Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vicut olarak ayağa kalkar. Saygınlığının bir zerresine, vatanın bir karış toprağına yapılacak saldırının bütün varlığına vurulmuş darbe olacağını Türk milletinin fark etmediğini sanmak aptallıktır.
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

  • Cem Sagol
    Cem Sagol

    Efendiler! Hangi şey ki akla,mantığa,toplum çıkarına uygundur; biliniz ki o,dinimizede uygundur.Bir şey akıl ve mantığa,milletin çıkarlarına,islamın çıkarlarına uygunsa,kimseye sormayın o şey ülkemizede uygundur.
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

  • Cem Sagol
    Cem Sagol

    Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim......Mustafa Kemal ATATÜRK.......

  • Yunus Çetin
    Yunus Çetin

    Atatürk, Milli Birliği Müslüman Kimliğine Dayandırdı

    Osmanlı İmparatorluğu'nda 'milletler', etnisitiye veya ana dile göre değil, dine göre tanımlanırdı. Türk, Kürt, Arap, Boşnak, Arnavut gibi tüm Müslüman unsurlar, tek bir 'millet' sayılıyordu. Bu anlayış, söz konusu unsurlar arasında tarihi bir kaynaşma ve kardeşlik meydana getirdi ve bu sosyolojik gerçek Cumhuriyet tarafından da benimsendi.

    Bilindiği gibi Cumhuriyet'le birlikte, daha önceden dini bir kimlikle tanımlanan toplum, ulusal bir kimlikle tanımlanmaya başladı. Ama aslında pratikte Osmanlı yapısı sürdü. Atatürk, Ziya Gökalp'in 'ortak kültür, ortak din' şiarına bağlı kalarak, Türkiye'nin inşasında asli kimlik olarak Müslümanlığı benimsedi.

    Bunun en belirgin göstergesi, Atatürk döneminde Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar gibi Türk olmayan Müslümanların Türkiye'ye göç taleplerine olumlu cevap verilmiş olmasıydı. Oysa aynı olumlu cevap, Müslüman olmayan Türklere (Hıristiyan Gagavuz Türklerine) verilmemişti. Öte yandan da ülkedeki gayrimüslim Rumlar, Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi ile oradaki Müslüman Türkler ile değiştirilmişti. Hatta, Konya yakınlarında Rum Ortodoks Kilisesi'nin Türkçe konuşan cemaati, ibadetlerini Türkçe yapmalarına ve hiç Rumca bilmemelerine karşın Yunanistan'a gönderilmişti.

    Genç Cumhuriyet, ülkedeki temel birleştirici unsurun Müslümanlık olduğunun bilincindeydi.

    Bu politika sonucunda, Boğaziçi Üniversitesi'nden Kemal Kirişçi ve Gareth Winrow'un ifadesiyle, 'Türklük, İslam'la oldukça bağlantılı kaldı.' (Kirişçi & Winrow, 'Kürt Sorunu', s. 103)

    Büyük sosyoloğumuz Şerif Mardin de, bu konuda şu önemli tespiti yapar:

    'Cumhuriyet... ümmet yapısının devam etmesini sağladı. Yurtseverlik, birleşik olmak ve (dışarıdaki) ötekilere direnmek, bir ümmet duygusu geliştirmenin yollarıydı. Okullarda birlik, beraberlik ve bütünlük kavramına yapılan vurgu, insanları ümmet fikrinden çok da uzaklaştırmadı.' (Mardin, 'Din ve İdeoloji', s. 139) ...

  • Mehmet Yağcı
    Mehmet Yağcı

    Atatürk ne bir dinci nede dinsiz idi.
    O samimi bir Dindar ve büyük bir Milliyetçi idi.
    Dünya gözüyle bir RESUL ' ü (sav) bir de ATATÜRK ' ü görmek isterdim.
    Ellerini öpüp davalarında bir parça yardımcı olmak isterdim.

  • B B
    B B

    bence atatürk siyasi ve askeri bir dehadır. kurtuluş savaşında yaptıkları savaşın seyrini değiştirmiştir. devlet adamı olarak da başarılıdır. ama ben bu dönemde bazı siyasi hatalar yaptığını düşünüyorum. mesela türk müziğini batılaşmada engel görerek yasaklatması hatalıydı, ki daha sonra bundan vazgeçerek düzeltmiştir. bir diğer hata ise harf inkilabından sonra devlet kademesine çok sayıda ermeni getirilmiştir. tabiki bunu latin alfabesini bildikleri için yapmıştır ama şu anki, devlet piyasasında ermeniler büyük söz sahibidir.
    atatürke karşı değilim ama atatürk etrafında bir lider kültü oluşturularak siyasi faaliyet yapılmasına ve onun kendi dönemindeki şartlara uygun ilkelerinin hiç değişmemesi gerekir diyenlere karşıyım.

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Yıl 2000, ABd Başkanı'nın milenyum mesajından bir alıntı; ' Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.'

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Atatürk çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Waderbit üniversitesi profesörlerinden doktor kirk Landın'ın koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını biliyormuydunuz...

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Norveççe'de ' Atatürk gibi olmak' diye bir deyim vardır...

  • Begüm Su
    Begüm Su

    'Beni görmek demek ille yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu yeter.' diyor yüce Atatürk...
    O rahat uyusun ki okadar bölücüye ve ona benzer şeylerin varolmasına karşın bizim gibi Atatürk milliyetçisi ve Atatürkçü gençlerin ve insanlarımızın varolduğunu herangibi bi tehditte baltalarımızı çıkarıp kanımızın son damlasına kadar savaşacagımızı bildiğini biliyorum denizMavi gözlü Yüce kişilik...biz varız ve hepte varolacaağız.....
    Bu böyle biline.....
    'Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük TÜRK olarak dünyaya gelmemdir. '...
    Bazı Türklüğünden utanan ama hala Atatürkçüyüm diye geçinen elinde olsa vatanı satarım diyen, ülkeyi oturdugu yerden eleştirip hiç bişey yapmayan kişiliklere duyrulur bu söz......
    Onlar zaten kendilerini biliyorlar......! ! ! ! !

  • Tahtına Dargın Padişah
    Tahtına Dargın Padişah

    Efendiler! Hangi şey ki akla,mantığa,toplum çıkarına uygundur; biliniz ki o,dinimizede uygundur.Bir şey akıl ve mantığa,milletin çıkarlarına,islamın çıkarlarına uygunsa,kimseye sormayın o şey ülkemizede uygundur.
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

  • Tahtına Dargın Padişah
    Tahtına Dargın Padişah

    Efendiler! Bütün dünya bilmelidir ki,Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vicut olarak ayağa kalkar. Saygınlığının bir zerresine, vatanın bir karış toprağına yapılacak saldırının bütün varlığına vurulmuş darbe olacağını Türk milletinin fark etmediğini sanmak aptallıktır.
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    'Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur.'

    -Mustafa Kemal ATATÜRK-

  • Bon Jovi
    Bon Jovi

    'Hep bir ağızdan türkü söyleyip,
    hep beraber sulardan çekmek ağı,
    demiri oya gibi işleyip hep beraber,
    hep beraber sürebilmek toprağı,
    ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
    yarin yanağından gayri, her şeyde
    her şeyde, hep beraber diyebilmek.'
    nazım hikmet..

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

    Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

    Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

    İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!


    Mustafa Kemal ATATÜRK

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    'Türkiye devletini kuran insanlara 'Türk' denir.'

    -Mustafa Kemal Atatürk-