hep hüzün verir bana. bazen yan yatmış, bazen yosun tutmuş.bazısı bakımlı. bazıı ise hüşüm verir insana. eski taşlar çok manalı. ilmine göre dikilmiş. mollalar, hocalar, ermişler, şehzadeler askerler yazılarından önce taşların dili var sanki. şimdide zengi fakir ve orta halli der gibi çeşit çeşit mermerler ve şekiller kullanılmakta.ama her mezar taşı ruhuna fatiha yazısı ile son bulmakta. kimi şehit kimi kazada kimi genç kimi yaşlı yada çocuk kadın erkek fark etmez bağrında çeşit çeşit gül yada zambak. baş uçlarında ağaç gönlünüze göre. neyleyim hanı hamamı kalmasa bir fatiha okuyanı. bende sizin gibiydim hiç ölmeyecek gibi çalıştım durdum son seyahatim buraya oldu. ilahi aşkı buldum...........sürer gider yazılar cümlenize el fatiha.
bana bi sey cagrıstırmıyor sonucta ne yazılırsa yazılsın benim ruhum bedenimi terkettigi andan itibaren her sey bitmistir.onemli olan mezar tasındaki anılma sekli degil insan beyinlerde bıraktıgı etkidir...yasam tarzı ve hayata dair dogrularıyla
Hiç birşeyden çekmedi dünyada, Nasırlarından çektiği kadar. Hatta çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi. Kundurası vurmadığı zamanlarda anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkar da sayılmazdı, Yazık oldu Süleyman Efendi'ye...
Artık mezar taşları bile öğretici bir hayat şiiri olmaktan çıkıp bireyin bu dünyadaki toplumsal statüsünün birer yansıtıcısı haline gelmiştir.....yazık.....! ! !
ağlama, sonsuzluğun kapısıdır bu taşlar ağlama ki, onlarda feryât etmeye başlar neden toprak olduktan sonra geldin yanıma bir ömür nerde idin od düşerken canıma mâdem acı çekmemi istemiyordun gülüm neden yandığım halde, acı çekiyor külüm mahrumun olsam bile, ağlama, kabrimde ben dayanamam kederlenmene, kahrına rağmen eyvah, sende solmuşsun istilâ kıskacında sonbahar rüzgarları sevişiyor saçında gözlerinde, kırılgan tebessümü akşamın nerde, esirgediğin o mağrur ihtişamın dünya mı sarsılıyor, yoksa titriyor musun ben sana tiryakiyim hâlâ, biliyor musun toprağımda tütüyor hayalin, buhur gibi her gece bekliyorum gelmeni, sahur gibi komşularım soruyor: Kimdir bu nazlı sultan? adını anacağım ânda ağarıyor tan sen güneşe bakarken, uykuya dalıyorum haberini her yani gelenden alıyorum bu hayal hakikatin özüdür, rüya değil sûretimi görürsün, mezarıma bir eğil okursun kitâbemde vardığım son durağı bulursun başucumda gülümseyen burağı 'Hû' sesini fısıldar kulağına taşlarım ruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım
ey zaman! ne büyük yalansın sen. işte hiç tanımadığım yabancı birinin mezarına yazılmış, her seferinde gözümün çarptığı cümleler. 'hasta değil idim yoktu kederim çalışır çabalar koşar giderdim şaşkına döndü anam eşim pederim gaflete düşüp geldim toprağım'
Mezar Taşı
Sarılı köyünde
eski mezarlıkta
yaşlı bir mezar taşı
'ey yolcu dur
ben de senin gibi idim
sen de benim gibi olacaksın
*felahı kara toprakta bulacaksın'
demişti.
ismi silinmişti
sözü kalmıştı yadiğar
kurtuluşu bulmuştu
kara toprakta...
* felah (kurtuluş)
sadece senden özür diliyorum dünya:
seni kirlettiğim ve lanet olası bir tüketiciden fazla
bişey olmadığım için!
sadece senden hakkını helal etmeni istiyorum Dünya:
çünkü sadece senden çaldım
sadece senden beslendim
senden ve diğer tüm isimlerinden
Yaşam, Hayat, Ölüm, Doğa..........
Barışa uçan adam...
Rudolf Hess...
Mezar taşında şöyle yazar: 'Denedim...'
geldi;
aradığını bulamadı,
gitti.
eski olanları sanat şaheseridir...Hatta kitap haline bile getirilebilir...
Genellikle sülüs istif örneklerinin arz-ı endâmına şehadet eder nazarlar....
kimi zaman Ta'lik ile bir ufacık manidar beyit....
aman efendim mezar taşlarında yazanları okumak unutkanlık sebebidir...
kabir ehline bir selam verip fatiha ve ihlaslarla ruhlarına serinlik gönderiniz kâfidir...
Vesselâm...
hep hüzün verir bana. bazen yan yatmış, bazen yosun tutmuş.bazısı bakımlı. bazıı ise hüşüm verir insana. eski taşlar çok manalı. ilmine göre dikilmiş. mollalar, hocalar, ermişler, şehzadeler askerler yazılarından önce taşların dili var sanki. şimdide zengi fakir ve orta halli der gibi çeşit çeşit mermerler ve şekiller kullanılmakta.ama her mezar taşı ruhuna fatiha yazısı ile son bulmakta. kimi şehit kimi kazada kimi genç kimi yaşlı yada çocuk kadın erkek fark etmez bağrında çeşit çeşit gül yada zambak. baş uçlarında ağaç gönlünüze göre. neyleyim hanı hamamı kalmasa bir fatiha okuyanı. bende sizin gibiydim hiç ölmeyecek gibi çalıştım durdum son seyahatim buraya oldu. ilahi aşkı buldum...........sürer gider yazılar cümlenize el fatiha.
ölmüşüm öyleyse varmışım...
ben de bir zamanlar süleyman idim
ateşe rüzgara hükümran idim
sanmayın ki sultan süleyman idim
tersanede korukçu süleyman idim
kisinin son adressi vejahut simgesi
Hayatta oldugu gibi, neysin, ne oldun ve ne olacaksin
sistem ciddi bir hatasından kurtuldu.
bknz. Matrix
öldükten sonra bize ait olan tek şey
hanım valla burda çekmiyo!
öldükten sonra mezar taşı olsa ne olur ismi yazılsa ne olur artık yoksun bu dünyada artık yer etmenin ne manası olur
bence kişinin son sözüdür....
bana bi sey cagrıstırmıyor sonucta ne yazılırsa yazılsın benim ruhum bedenimi terkettigi andan itibaren her sey bitmistir.onemli olan mezar tasındaki anılma sekli degil insan beyinlerde bıraktıgı etkidir...yasam tarzı ve hayata dair dogrularıyla
bilindik bir turkudur..ama bir cumlesi cok etkileyici
'ben olursem sevdicegim sagolsun..'
soz ucar..yazi kalir
...Omnia mea mecum porto...
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunu ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan
der Yunus Emre
^^En büyük zenginlk yüreğimizde olandır. kefenin cebi yok ki doldurasın.^^
der Yağmur Bulut
Olmasa da olur.
yada insan adının unutulmasından korkar silikte olsa bir köşesine iliştiriverseniz...
mezar taşım mermer olmasın..orjinalliğini yitirmemiş bir taşı koysunlar başucuma...üzerinde adım da yazmasın olur mu?
Hiç birşeyden çekmedi dünyada,
Nasırlarından çektiği kadar.
Hatta çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi.
Kundurası vurmadığı zamanlarda anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkar da sayılmazdı,
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye...
O.Veli Kanık
Artık mezar taşları bile öğretici bir hayat şiiri olmaktan çıkıp bireyin bu dünyadaki toplumsal statüsünün birer yansıtıcısı haline gelmiştir.....yazık.....! ! !
eleceğum eleceğum dedum inanmadunuz..
EHE ŞİMDİ NE OLDİ?
gencidim..yazık oldu..
'mezar tası yontan bır adamın yüzü mıras pay edılırken uykusu gelen bir çocuk kadar anlamsızdır'
'yaşamak bir sanrı değilse, öc alınmak gerektir'
bu sefer bakmadım yabancının taşındaki yazıya.
yazı bana bakmak istedi ama,
bakmadım.
Mezar Taşımdaki Dört Mısraya Bakarken Ağlayışına
ağlama, sonsuzluğun kapısıdır bu taşlar
ağlama ki, onlarda feryât etmeye başlar
neden toprak olduktan sonra geldin yanıma
bir ömür nerde idin od düşerken canıma
mâdem acı çekmemi istemiyordun gülüm
neden yandığım halde, acı çekiyor külüm
mahrumun olsam bile, ağlama, kabrimde ben
dayanamam kederlenmene, kahrına rağmen
eyvah, sende solmuşsun istilâ kıskacında
sonbahar rüzgarları sevişiyor saçında
gözlerinde, kırılgan tebessümü akşamın
nerde, esirgediğin o mağrur ihtişamın
dünya mı sarsılıyor, yoksa titriyor musun
ben sana tiryakiyim hâlâ, biliyor musun
toprağımda tütüyor hayalin, buhur gibi
her gece bekliyorum gelmeni, sahur gibi
komşularım soruyor: Kimdir bu nazlı sultan?
adını anacağım ânda ağarıyor tan
sen güneşe bakarken, uykuya dalıyorum
haberini her yani gelenden alıyorum
bu hayal hakikatin özüdür, rüya değil
sûretimi görürsün, mezarıma bir eğil
okursun kitâbemde vardığım son durağı
bulursun başucumda gülümseyen burağı
'Hû' sesini fısıldar kulağına taşlarım
ruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım
Nurullah Genç
ey zaman! ne büyük yalansın sen. işte hiç tanımadığım yabancı birinin mezarına yazılmış, her seferinde gözümün çarptığı cümleler.
'hasta değil idim yoktu kederim
çalışır çabalar koşar giderdim
şaşkına döndü anam eşim pederim
gaflete düşüp geldim toprağım'