Kültür Sanat Edebiyat Şiir

MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ sizce ne demek, MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ size neyi çağrıştırıyor?

MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ terimi tarafından tarihinde eklendi

  • ALİ YILMAZ
    ALİ YILMAZ

    Dereköy(Benim köyüm) Gelir kaynağı sıfır olmasına rağmen halkı namusuyla şerefiyle çalışıyor yılda bir sefer buğday hasatı elde ediyor çok az miktarda çobancılık var buna rağmen hiç bir yüz kızartıcı suç işlemeyen bir halkı var hakiki Türktür Yörüktür ilçede en çok ve en eskiye dayanarak okuyan okutan dır. 1976 yılındaki bir gazeteye göre Türkiyede en çok memur çıkaran köydür. Yalnız bir eksikliği varsa bu kadar okumuş insanlar köyüne dönmemiştir köyüne yatırım yapmamıştır bu büyük bir eksikliktir. Dereköylü olmaktan gurur duyarım

  • ALİ YILMAZ
    ALİ YILMAZ

    Dereköy(Benim köyüm) Gelir kaynağı sıfır olmasına rağmen halkı namusuyla şerefiyle çalışıyor yılda bir sefer buğday hasatı elde ediyor çok az miktarda çobancılık var buna rağmen hiç bir yüz kızartıcı suç işlemeyen bir halkı var hakiki Türktür Yörüktür ilçede en çok ve en eskiye dayanarak okuyan okutan dır. 1976 yılındaki bir gazeteye göre Türkiyede en çok memur çıkaran köydür. Yalnız bir eksikliği varsa bu kadar okumuş insanlar köyüne dönmemiştir köyüne yatırım yapmamıştır bu büyük bir eksikliktir. Dereköylü olmaktan gurur duyarım

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    KİMİNİN YARASI DAHA DERİNDE

    Her kime soruysam bir bağrı yanık
    Derbederlerin de milyarderin de
    Ya kendine sanık ya da bir tanık
    Herkesin yarası başka yerinde

    Kiminin dertleri dünyaya yeter
    Kiminin kederi daha da beter
    Yuvalanmış yüreğine gam keder
    Kiminin yarası daha derinde

    Kimi kendin dara çeker yârinden
    Kiminin ki akla ziyan, kârından
    Kimi geçmişinden kimi yarından
    Kaybolup gidiyor gam kederinde

    Mahmut Nazik 18 Ocak 2017



    İNSAN VAR Kİ GÖNLÜ CÜMLE KAPISI
    Kimi sevgi biriktirmiş kalbinde
    Lale sümbül güller açar dibinde
    Kiminin kötülük yüktür cebinde
    İnsan var yüreği kale kapısı

    İhsan ne himet ne gör bir girin de
    Bağ ne, bahçe ne gör, bir gül verin de
    Fitire bitmiş gibi harman yerinde
    İnsan var ki kalbi Kâbe kapısı

    İnsan gördüm tebessümü ilk cemre
    Sanırsın kalbinde akar bir dere
    Gönlü güneşe açılmış pencere
    İnsan gördüm gönlü cümle kapısı

    Mahmut Nazik 18 Ocak 2017


    VERDİĞİNİ ALAN BİR TOPRAK ÖMÜR

    Verdiğini alan bir toprak ömür
    Sarardıkça suyun çekilir gider
    Dalında titreyen bir yaprak ömür
    Zamanı gelince dökülür gider

    Gün gelir toplanır tasın tarağın
    Mirasına konar çolpa çırağın
    Öğrenirsin kim yakın kim ırağın
    Riya bıtrak gibi ekilir gider,

    Dediler aldığın nefes sayılı
    Boşuna tüketme mevsimi yılı
    Kimler toplamaz ki eğdiğin dalı
    O da poyraz ile sökülür gider

    Zehir olsun saki getir şarabı
    Cefayla yazılmış aşkın kitabı
    Cevrin de zevkin de var bir hesabı
    Hesap veremeyen yakılır gider

    Mahmut Nazik 02 Ocak 2017

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    GÖNÜL EHLİNE MEY SUNAN SAKİYİZ

    Gönül ehline mey sunan sakiyiz
    Aşk şarabı bizim bal senin olsun
    Aşkın halesinde dönen peykiyiz
    Ne gam biz yanalım kül senin olsun

    Âlem-i Ervah’ta hakka söz verdik
    Bir lokma bir hırka bir de aşk dedik
    Cevri cefa ile kemale erdik
    Servetin sevinci al senin olsun

    Bize hasret hakkın bir armağanı
    Sabırla var etmek inci mercanı
    Bulmak değil aramanın heycanı
    Yol bize çok bile gül senin olsun

    Dost dersin kapıdan çıkmadan satar
    Çiçeğin solunca fırlatıp atar
    Gül olsan ne olur dikenin batar
    Gülünü başına çal senin olsun



    Mahmut Nazik 26 01 2107

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    YAR İLE YÜRÜNEN YOL YORMAZ BENİ

    Nideyim kalpsizi nidem nankörü
    Dost ahbapsız hayat hiç sarmaz beni
    Yolun uzun ise cananla yürü
    Yar ile yürünen yol yormaz beni

    Kırk dilden anlattım aşkı sevgiyi
    Kaç kez yaşadım bilsen yenilgiyi
    Yazgıma mihmandar ettim bilgiyi
    Düş kırıklıkları durdurmaz beni

    Mahmut Nazik 31 01 2017


    ELİ BOŞ CANANA VARILMAZ İMİŞ

    Dolanıp durursun ey gönül peyki
    Eli boş canana varılmaz imiş
    Cananın ceminde hayrına saki
    Olmayınca canan sarılmaz imiş

    Fakir isen bir gül bir tebessüm et
    Bilene bir selam bile ganimet
    Ziynetine bakmaz ehli muhabbet
    Varını verene darılmaz imiş

    Serçeşmenin yolu güzergâhımız
    Gönle yâr olandır beytullahımız
    Bir tek yaratana eyvallahımız
    Aşk ehline günah sorulmaz imiş

    Mahmut Nazik 30 01 2017



    EY ÂŞIK ALDANMA SEN DÂRI DÜNYAYA

    Narı aşkı başıma taç eylemiştim
    Her türlü yarama ilaç eylemiştim
    Dünyanın şehveti zevki çağırırken
    İhtiraslarıma kırbaç eylemiştim

    Solmuş da açmıyor gayrı o çiçekler
    Yüreğimde tutsak kuşlar kelebekler
    Hani telli turnam, sunam dediklerim
    Göçünü toplamışlar da gidecekler

    Ey âşık aldanma sen dârı dünyaya
    Ne aşkta ar kalmış ne Leyla’da hayâ
    Aklın ermez senin bunca inceliklere
    Âşık isen bağlan bir nûru manaya

    Mahmut Nazik 29 01 2017


    GAYRI UYKU BANA HARAM BU GECE

    Gayrı uyku bana haram bu gece
    Kalbimde kaç yılın hasret ağrısı
    Seni şiir edeceğim hece hece
    Dize dize içeceğim gece yarısı
    Bir de düşüme girersen canısı
    Hani şöyle yârce nurca yârence….

    Mahmut Nazik 28 01 2017



    AH ŞU SENİN BİTMEYEN İHTİYACIN

    Dinle hele,
    ne anlatır şarkıları ağacın
    çiçeklerin şiirleri?
    Balık olsan,
    kirletir miydin denizleri nehirleri,
    kuş olsan gökyüzünü?
    Mesela bir balinasın,
    hangi nesli yok ederdi ihtiyacın?

    Bir atsın mesela,
    ya da Afrikalı bir köle,
    kimin sırtında şaklardı kırbacın?
    Kimin evini yıkardın başına bir fil olsan
    Bir pınar olduğunu düşün; ne olurdu amacın?
    Ceylan olsan, öksüz kor muydun bir çocuğu?
    Hangi sınırda kalırdın bir bulut olsan?
    Rüzgâr olsan kimin dallarında eserdin?
    Ah şu senin bitmyen ihtiyacın
    acınası açlığın, acın.

    Dinle hele, duyuyor musun?
    Ne anlatır çiçeklerin şiirleri,
    şarkıları ağacın?

    Mahmut Nazik 28 01 2017



    ARAYA ARAYA GEÇTİ BİR ÖMÜR

    Araya araya geçti bir ömür
    Uçtu gitti gönül kuşu nideyim
    Cananı olmayan canını sürür
    Sensiz sevinci gülüşü nideyim

    Gönlünde olunca bir aşkın sevgin
    Deryalar dar gelir yıldızlar engin
    Gönlünde deli bir tay doludizgin
    Yanında yarsız koşuşu nideyim

    Hasretim hüsranım mahzun meyusum
    Çölde bitmiş çiçek gibi susuzum
    Kendi içinde kendine mahpusum
    Hapiste sensiz görüşü nideyim

    Bazen öfke bazen aşk başa bela
    Önünden geçen bir kısrak dört nala
    Düşlerime girer Cenneti âlâ
    Sensiz gördüğüm bir düşü nideyim

    Mahmut Nazik 27 01 2017


    SENİ ANLATMAYA HANGİ SÖZ YETER

    Seni anlatmaya hangi söz yeter
    Gelişin katarda bir telli turna
    Diken eksem gönlünde bir gül biter
    Huri görse esef eder huyuna

    Ne yönüne baksam eşsiz benzersiz
    Zümrüt altın değersiz bal şekersiz
    Gökçek kifayetsiz güzel yetersiz
    Karbeyaz teninde melekler yuna

    Gören sarhoş olur desem az olur
    Sıcak sözü yanında ayaz olur
    Öyle bir hoş olur desem söz olur
    Süzülerek suya inen bir suna

    Mahmut Nazik 27 01 2017

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    BAZI İNSANLAR VAR Kİ DERYA DENİZ

    Bazı insanlar var ki derya deniz
    Pınardır sebildir hayrat bir handır
    Çınardır kandildir bilinmez candır
    Az gelir sevginiz nice sevseniz

    Ehvene ehildir şerire şahan
    İhvana adildir aşkı aycihan
    Cana ehlidildir saklı bir liman
    Benliği gündeniz gönlü güldeniz

    Köküne topraktır dalına yaprak
    Türküne kaynaktır aşkına tutsak
    Yükünde büyüktür yolunda berrak
    Kelamı vecizdir kalemi aziz

    Mahmut Nazik 12 01 2016 Mersin

    ehlidil: gönül eri
    aycihan: dünyayı aydınlatan
    ihvan: sadık, samimi candan dostlar. Yakın dostlar, arkadaşlar.


    Tamam-kabul' derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar. Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir (NİSA SURESİ / 81)

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    DALINDA ÇİÇEĞİN OLURUM SENİN

    Ne demek sevdiğim canın sağ olsun
    Dalında çiçeğin olurum senin
    Sen ki yaratanın gözbebeğisin
    Güneşte günceğin olurum senin...

    Nefesine yakın olam belinden
    Gerdanına bağlanayım elinden
    O ki kokun gelsin zülfün telinden
    Başında keçeğin olurum senin

    Ne güzel sevmişim bir bilsen seni
    Her daim fitire her daim yeni
    Serpiver bahçeye bağa sevgini
    Tarlanda göceğin olurum senin

    Aşkı haram kılmış, öyle ilah yok
    Aşksız bir makamda Fenâ fillâh yok
    Şah olsan da aşkta hiç eyvallah yok
    Saki bilir misin aşkta günah yok
    Mahşerde geçeğin olurum senin

    Mahmut nazik 12 01 2016 mersin

    Fitire: Tarlada yenice çıkmış buğday, arpa, filizi (Bozyazı- Dereköy)
    Keçek- keçik- Leçek- neçek: baş örtüsü
    Göcek: bir karış boyundaki ekin.
    Geçek: 1. Köprü. 2. Su, yol vb. geçit, başörtüsü,
    Fenâ fillâh: Fenâfillah, tefâni sırrı da denilen, 'ölmeden önce ölmüş gibi olup' yokluk sırrına ermek. Kul bu makamlarda kendinden ve sıfatlarından fani olarak Hakk'ın sıfatlarıyla beka bulur

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    O KUYUDAN YUSUF OLUP ÖYLE ÇIK

    Gün olur kalkarsın gün olur düşer
    Dost dediğin terk eder üçer beşer
    Gün olur her bela başına üşer
    O kuyudan Yusuf olup öyle çık

    Kendine dost olmak bir pınar gibi
    Büyümek güneşe bir köknar gibi
    Çamurda bir mücevher arar gibi
    Kemlikten kendini bulup öyle çık

    Aramak var bazen hani dünleri
    Eskicide görmek mutlu günleri
    Pusulasız bulmak da var yönleri
    Geceden bir yıldız alıp öyle çık

    Bazen dostluk yerden yere vuranda
    Belki müsebibi sarıp soranda
    Belki de dermanın gönül yaranda
    Yarandan yârenin bulup öyle çık

    Mahmut Nazik 14 01 2016 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    UYAN SEVDİĞİM UYAN HELALLİNİN BEN

    Menzili şaşası kör kurşun
    Düşün duruşun
    Sevdiceğin var mı senin?

    Evimizin önüne karanfil ektim.
    Uyan sevdiğim uyan, zerdalinin ben.
    A sürmelim sevdanı yıllarca çektim.
    Hani derdin ya sen camgüzelinim ben.

    Gençkız idim, giydiğim dalbasma fistan
    Bir yiğidi sevmişim dillere destan.
    Naz edişim, göz edişim yâre gastan.
    Kapımızda açan o şeftalinim ben.

    Karşı mahalleden gelir ağıt sesi.
    Ölüm mü var yas mı var bu ne ezgisi?
    Davul sustu saz sustu bu neyin nesi?
    Uyan sevdiğim uyan bir delinim ben.

    Bu dünyada sevenler sürmez demini.
    Gelin atı sabırsız, gever gemini.
    Böyle m(i) olur yiğidin andı, yemini.
    Kalk gidelim sevdiğim helallinim ben.

    Duvağımı takmıştım binbir heves ile.
    Şerbetimi içtiler altın tas ile.
    Soldurdular kınamı kara yas ile.
    Gelin gidip, kız gelen bir gelinim ben.

    Uyan sevdiğim uyan zerdalinim ben.
    Hani derdin ya sen camgüzelinim ben.
    Uyan sevdiğim uyan, helalinim ben.
    Gelin gidip, kız dönen bir gelinim ben.

    Mahmut Nazik 30 08 2011 Mersin

    Gastan: Şakadan, kasten (Bozyazı, Dereköy ağzı)

    Sanırım dokuz on yaşlarındaydım. Köyde bir düğün vardı. Birkaç çocuk hemen üstündeki bir evin damından kuş bakışı düğünü izliyorduk. Ortaya damadı oturtmuşlar davul zurna eşliğinde kınasını yakıyorlardı. Diğer yanda klarrnet çalıyor insanlar neşe içinde oynuyorlardı.
    Birden yanımızda hırım hışım bir adam belirdi. Bir elinde bir kiloluk bir taş, diğer elinde parıl parıl parlayan bir alman çıplağı dedikleri tabanca. Elindeki taşı fırlatmasıyla, bir de baktıkki damat yere serildi.
    Titreyen ayağını, kesilmiş kurbanlık koyun gibi arkaya doğru atıyordu.
    Sonrası yuğ, sonrası ağıt, sonrası gözyaşı…

    Ne zaman ki bölünen bir düğün duysam, bu bu hazin anım gelir aklıma...
    Evin yıkılsın kör kurşun
    Sevdiceğin var mı senin?

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    GÖZDEN DÜŞMÜŞ GÜL SATARIM

    Alan yok mu hey erenler
    Beleşine bal satarım
    Karanlıkta iz sürenler
    Kelepir bir yol satarım

    Yar saçının rüzgarını
    Gariplerin ef kârını
    Sevdanın sitemkarını
    Gözden düşmüş gül satarım
    Aşktan süzdüm gram gram
    Göz yaşından dirhem dirhem
    Dağ kokulu buram buram
    Öyle bir gönül satarım

    Yârin gülüşünden meze
    Yenice kopardım taze
    Gelişinden süze süze
    Şekerlenmiş dil satarım

    Leyla şirin’in aşkını
    Muştudur söğüt ışkını
    Dervişim insan düşkünü
    Masmavi bir göl satarım

    Yarık ayaklarda çarık
    Almanın erdemi soğuk
    Düğüm düğüm bir hıçkırık
    Görülmedik hal satarım

    İlkbaharın tebessümü
    Çiçeğe durmuş güz günü
    Şiirledim aşkı hüznü
    Gül kokulu el satarım

    Alçakları taş etmişim
    Aşıkları kuş etmişim
    Kötülerle baş etmişim
    Mazluma masal satarım

    Taş başında biten selvi
    Umut uç veren sevi
    Gökkuşağındaki mavi
    Hadi durma gel satarım

    Mahmut Nazik 03 07 2013 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    Her sabah sil baştan yazmalı seni
    Dört mesimin lekimşahın dilinden
    Azat etmek beni akıp gideni
    Toprak etmek hani aşkta bu teni

    Yani
    Yakalayıp sarmak yarin belinden

    Öyle bir sıcak ki avcumda atan
    Bir kulübe düşün bacası tüten
    Ne küskün olmak yar ne de bir sitem
    Bir çiğdem olmak var kırlarda biten

    Hani
    Tutup da gitmek yaşamın elinden

    Dağlara düşmez mi severse Ferhat
    Takılı kalmaz mı hasrette saat
    Yüreğinde çarpar sevdalım hayat
    Asiye çıkmış Adı Havva’nın heyhat
    Yani
    Aşksız yıllar geçer gider yanından

    Aşk ki sana yaratandan hediye
    Yüreğimde y/atan sevdalım diye
    Aşkı duymak her nefes her saniye
    Her dala yakıştın sitemin niye
    Seni
    Kim döndürebilir aşkın yolundan

    Mahmut Nazik 20 07 2011 Mersin

    HER SABAH SİL BAŞTAN YAZMALI SENİ
    Her sabah sil baştan yazmalı seni
    Dört mesimin lekimşahın dilinden
    Toprak etmek hani aşkta bu teni
    Yakalayıp sarmak yarin belinden

    Öyle bir sıcak ki avcumda atan
    Bir çiğdem olmak var kırlarda biten
    Ne küskün olmak yar ne de bir sitem
    Tutup da gitmek yaşamın elinden

    Dağlara düşmez mi severse Ferhat
    Takılı kalmaz mı hasrette saat
    Yüreğinde çarpar sevdalım hayat
    Aşksız yıllar geçer gider yanından

    Aşk ki sana yaratandan hediye
    Yüreğimde y/atan sevdalım diye
    Her dala yakıştın sitemin niye
    Kim döndürebilir aşkın yolundan

    Mahmut Nazik 20 07 2011 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    Bizim köylüler hazırcevaplılığyla ve fıkralarıyla meşhurdur. Bir araya gelseler tek düşünceleri vardır, o da bu insanları nasıl güldürürüm..
    .
    YORGUNU DİNLENDİRMEK

    O yaşlı adam anlattı.
    Sizin köyde harman sürüyordum. Öğlen yemeğe oturduk.. Evin kadını bir gözere ala samanlı malama doldurup traktörün önüne koymuş: Ne yapıyon abıla, dedim.. 'Emmi, sabahtan beri ıh demeden, çalışıyor zavvallım, bunun canı yok mu, acıkmıştır' dedi..

    O kadına sordum, gerçek mi diye:
    -Doğru ama, o gadar mı cahilim ulan, demir yığını saman mı yer; bilmem mi ama PATOZA DÖRT SAAT SAP ATMAK NEDİR BİLİRMİN SEN. AT AT DOYMUYOR DA GAVURUN İCADI; ,
    Direktörden çok milletin canı çıkdıydı. Yemekden önce millet bir gülüşsün, belki yorgunluklarına faydası olur deyi verdiydim, dedi..
    ***

    DÜŞ ÖNÜME ZADİFE

    Annem zavallım ben beni bileli hasta..
    Bizim köyden Yahşı Ahmet, karısı Zadife, babam ve annem Gülnara giderler. Ekin vakti, ağustostosun sıcağında atın üstündeki annemin sırtında bir yorgan bürülü; babam annemi doktora götürüyor yine.
    Yahşi Ahmet rahmetli ikide bir:
    - Halil efendi, Hanım Dudu şöyle iyi gadındır, böyle iyi gadındır bu gadına iyi bak, kadını üzme. der.
    Neyse bir der, iki der,.
    En sonun da anamı doktora götürmekten bir hal olan babam, atın yularını Ahmet dayının eline tutuşturup:
    -Ulan Ağmat dayı, madem ki bu kadar beğeniyorsun benim avradı, al senin olsun,
    Yahşı ahmet'in karısı Zadife’nin elinden tutup:
    -Düş önüme Zadife, der.


    ***
    BAYTAR KAHVEYE NEDEN GELMİŞ

    Kahvede oturuyoruz, belediyede veteriner hekim bir köylümüz çalışır. o da geldi: Oyun oynayan yok mu? ' dedi.
    Kahvedeki başka köyden birisi:
    -Yahu senin burda işin ne, bir sürü başı boş, avara köpek dolaşıyor, git onları toplasana'
    Bizim köylünün cevabı:
    -Hakkında ihbar var, ben de senin için geldim zati...
    ***
    ***
    EV SAHİBİ EVDE YOK

    Bir sabah bizim hanım, ben bu evin hizmetçisi miyim diye yakınıp duruken; Tam o sırada kapıya bir dilenci geldi.
    - Abıla allah rızası için..
    - Mahmut, bir dilenci gelmiş para istiyor.
    - Ben bu evin hizmetçisiyim; ev sahibi evde yok, de sen…
    - Olur mu…
    Baktım şu Adana’nın meşhur dilenci köyünden, bir kadın.
    - Kardeş bu kadın evin hizmetçisi..
    - Abi sen bir sadaka..
    - Ablam ben de hizmetçinin kocasıyım.

    ***

    ARKA YÜKÜ DEĞEL MİSİNİZ İKİNİZİN DE…

    Yine bizim köyden adamın birisi karısı ve baldızıyla İsaklar köyüne gidiyor. Dereye gelirler ki ağaç köprü yıkılmış. Adam karısını sırtına alıp karşı tarafa geçirmiş.
    Sonra da baldızını sırtına bindirip geçirirken, baldızı:
    - dur enişte sağa bir şey ssoracağım, ben mi ağırım, abam mı ağır, enişte?
    Deyince, kışın soğuğunda beline kadar ısalanan adam:
    -Ulan ikinizde arka yükü değel misiniz, abanın da... senin de..
    ***
    HAYATI RESETLEMEK

    Dereköylüye, (bizimköy)
    Resetleyelim hayatı,
    Seni 16 yaşına götürelim,demişler,
    -Gedin ülen işinize,
    Anam ağladı bu yaşa gelene kadar,bidaamı çile çekeceem.

    ***

    GOCANA SÖYLE ŞEYİNE GEÇİRSİN

    Bakkaldayız, bir dilenci gelmiş:
    _Ağam altı çocuğum var, allah rızası için..
    Bizm köylü bir balon alıp eline tutuştururken,
    -Gocana söyle bu balonu yatmadan önce şeyine geçirsin
    ***
    NEDEN KÜFRETMİŞ

    Bizim oraların insanın bir huyu vardır, ya cümlesin küfürle başlar, Küfürle başlamamışsa küfürle koyar noktayı. Kimse küfrün eylemsel yönüne bakmaz, düşünmez. Ama edilen küfürler kişiyi hedef almaz.
    Ve bizim köylüler müthiş taş atarlar. Her taşları kurşun gibidir.
    Hatta komşu köye aralarında kavga olmuş, bizim köy muhtarı:
    -ülen uşaklar iş ciddiye bindi, silahı bırakın taşa sarılın, demiş
    Biz çocukluğumuzda hep kaya yarışı yapardık. Ya hedefe vurma, yada en ileri gönderme yarışı. Birde örme sapanla atılan taş vardır; uzun menzilli alaman mavzeri. En az 300 metreden bir öküzü yıkabilirsin.

    Bizim köylü Anamura gelir. Kasabalının biriyle kavga ederler. Karakolluk olurlar. Bizimki adam gibi olanı anlatır. Sıra Anamurluya gelince hiç kendi suçunu anlatmaz başlar bir bin katarak yalan söylemeye..
    Bizimki yere eğilir ki taş alıp adamın kafasını pekmez çanağına çevire.
    Ama ne yerde , ne gökte her yer beton.
    -Ülen senin ananı, avradını, yedi sülaleni …dim ama, şükret ki yerim yer değel.
    - Oğlum neye küfrediyon? hem ayıp,hem günah değel mi?
    - Suç sizin polis efendi, şura bir çuval kaya dökseniz, ben de ne günaha girsem, ne ayıp etsem, olmaz mıydı?

    ***

    HASAN EMMİMİN İNEĞE GÖĞNÜYLE Mİ ÇIKTIĞIDIR

    Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
    Tuvalete gidecek aklı sıra.
    Olacak ya söner eldeki çıra.
    Karanlıkta düşer
    biner ineğin sırtına.
    inek Hasan emmiyi alıp kalkar havaya.

    Paldır küldür, bu ses de ne ola
    Ayşe teyz,e iner aşağıya elinde çıra.
    Bakar durum kel acele gel.
    İnek altta;
    Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
    Sen gel de bunda bir anlam bul ara.

    Buna bir anlam veremez
    ama
    Sormadan da edemez:
    -Ay goca ne bu hal;
    kör olası, ne ol du sağa?
    Hasan emmide küfürün biri bin para:
    -Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
    Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura

    Bu da yaşanmış bir olaydır.

    Kahvedeyiz, Suriye’yeli muhaliflere gönderilirken tırda yakalanan mühimmet konusu tartışılıyor. Derken iş suç başbakana yüklenince, tartışma alevlendi millet biribirine girecek ti ki arkadan bir ses:
    -Göğnüyle mi çıkmış, göğnüyle mi çıkmış.
    herkes gülüştü ve bir anda ortalık yatıştı..

    hep söyleyene bakıştık, sanki kendi değilmişçesine.
    Nolacak… …oyduğumun oğlu, ‘elin şeyiyle gerdeğe girersen’... Meymed aga da oyunda böyle yenilir işte. Ver bir goz…

    *****

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    BARDAĞINI TAŞIRMAYAN ŞARABI NİDEM

    turnanın öyküsü dönmek geriye
    durgun su uykusu yunusta yare
    bahar zemherinin bağrında büyür
    ay masal anlatır yıldız hikaye

    telinde titrerse nidem mızrabı
    nidem gülü güldürmeyen turabı
    yari yeşertmeyen şadı şiiri
    bardağını taşırmayan şarabı nidem

    gül dediğin güz mevsimi sararır
    yol dediğin yolsa canana varır
    bu nasıl davadır bu nasıl sevda
    ben acıya acı bana yalvarır

    Mahmut Nazik 01 12 2013 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    GELİN GİDİP KIZ GELESİN

    Çabuk gidip tez gelesin
    Yüreğinde yaz gelesin
    Boyun devrilsin hasretlik
    Gelin gidip kız gelesin

    Şu yaylaların göğünü
    Kimler yapar düğününü
    Harami haydut tayfası
    Yaşar öğünü öğünü

    Dağda açar yaban gülü
    Her gülün var bir bülbülü
    Gelen giden bir şey söyler
    Bağlanmaz ki elin dili

    Şu feleğin kör düğümü
    Kim karatmış ki göğünü
    Yoksulun, hasret çekenin
    Kim görmüş ki güldüğünü

    MAHMUT NAZİK 13.11.2007
    Gelin gidip kız gelesin: (Gerdek gecesi kocan öle) Çukur ova yöresinde edilen bir beddua

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    DEREKÖYE AİT UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLER

    Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
    İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
    Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
    Endere: oradaki yere, yanına
    Kalabak: mantar
    Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
    Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
    Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
    Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
    Kayıt: karasaban
    Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
    Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
    İskeliç: küçük kazma
    Gölük: at
    Yazmış: bir yaşında keçi
    Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
    Haydi söylemek: ağıt yakmak
    Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
    Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
    Bunarı: baca
    Mertek: kalın sırık.
    HELKE: bakır kova
    Sitil: küçük bakır kova
    Gora: anahtar, kilit
    Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.

    Bazar: şehir, kasaba
    Deşduvan: kır bekçisi
    Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
    Eğirtmeç: kirmen
    Gunnacı: hamile
    Gunnamak: doğurmak
    Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
    Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
    Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
    Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
    Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    DEREKÖYDE KULLANILAN UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ SÖZCÜKLERİN DEVAMI

    Bazar: şehir, kasaba
    Deşduvan: kır bekçisi
    Dıkmak: getirmek, girdirmek. (bağına erik, dağına Yörük dıkma. Keçileri içeri dıktık.)
    Eğirtmeç: kirmen
    Gunnacı: hamile
    Gunnamak: doğurmak
    Tokuç: tokaç, çamışır yıkarken, çamışışra vurarak dövmeye yarayan ağaçtan alet.
    Hüttük: ıslık(türkü furmunda çalınan ıslık)
    Fıyyık: uzaktaki birini uyrmak veya çağırkak için çalınan ıslık.
    Muruyu: ayanı: şımarık, aşırı nazlı.. denksizliğe varan nazlılık, şımarıklık hali.
    Onmak: geçmek, tamir olmak (El yarası onar, dil yarası onmaz: Yıkılan evi onardık.)


    DEREKÖYE AİT ANONİMLEŞMİŞ TÜRKÜLER.

    ANAMUR YOLLARI

    Anamur yolları yar yar yar yar aman
    Gayrak da çakıllI A canım sürmelim aman
    Ben de bir yar sevdim yar yar yar yar aman
    Uyar da akıllI a canım sürmelim aman

    Anamur üstüne yar yar yar aman
    Duman da bürümüş edalım bir tanem aman
    Benim sevdiceğim yar yar yar yar aman
    Bu diyarda bir imiş, sürmelim aman

    Söz beste:Dereköy’lü Ahmet çavuş (Ahmet Keman)

    (Ahmet çavuş, köyde Kemeneci Ahmet olarak bilinir. Soyadı kanunuyla keman çaldığından olasa gerek, KEMAN soyadını almıştır. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı on- on dört sene savaşa katılmıştır. Savaştığı her yerin kültüründen bir şeyler öğrenmiş; oldukça yaratıcı bir kişiliğe sahipti. Düğünlerde çeşitli oyunlar çıkarıp, komik deyişler söyleyerek köylüyü eğlendirirdi. Bu Türküyü savaş dönüşü, aNAMUR'DAN köyüne dönerken söylediği sanılmaktadır. RUHU ŞAD OLSUN…)
    Mahmut Nazik- Mersin Bozyazı Dereköy

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    Lekimşah= lökümşah: gök kuşağı (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göbüş: kardeş, ünleme sözü olarak kullanılır. (gel ağöbüş (a göbüş) bize gidelim) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gadak; kardeş. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Nene: nine (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Zavrak: pencere (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Meletura: rezane (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Firenk: domates (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Köper: merdiven (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kürt: Yaprakları boz yeşilimsi, esnek yapılı bir ağacık. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çaltı: gövdesi dikenli bir maki bitkisi. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Hangırda: Hangi yerde? Nerede? (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Gompil: patates(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Memişana: kenef: tuvalet (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    ayak yolu: tuvalet (Mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Yemiş: incir (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Anakokusu: İlkbaharda cevizfilizlerinin kokusu (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Bubatça: papatya (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Göllez: Baklagillerden bir bitki. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Güğüm: İbriğin büyüğü su kabı. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çencere: tencere(mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Çen: Bakır oksit (kalayı aşınmış bakır kapların içindeki yeşil tabaka için kullanılır) (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Ülübü: fasülye (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Kadınparmağı: koyu mor uzunca, oval yapılı üzüm türü (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Müşgü: açık morumsu yuvarlak taneli ince kabuklu üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Melide: taneleri uzunca, sarı renkli bir üzüm türü. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı- kaynak kişi Mahmut Nazik)
    İspitiren: Taneleri oldukça küçük, veya büyülklü küçüklü koru mor, siyahımsı üzüm. (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)
    Takkara: yuvarlak taneli siyah üzüm.
    Gerdeme: selemle: sulak yerde biter. su teresi, kaz ayağı.
    Endere: oradaki yere, yanına
    Kalabak: mantar
    Haşat: çol cocuk, aile bireyleri.
    Çoluk çömlek: coluk çocuk, (Çoluk çömlek bir tabaktan yerdik)
    Üfendire: Çiftçilerin sığırları sürmekte kullandıklrı, bir tarfında ucu çivili, bir tarafında sabanın çamurunu sıyırmaya yarayan küçük bir kürekçik bulunan uzunca değnek.
    Embel: üfendirenin uçundaki çivi.
    Kayıt: karasaban
    Zevle: Çift sürerken boyunduruğu çift öküzüne bağlayan eğri çubuk.
    Eef: sabanın okunu boyunduruğa bağlayan, genelde kürt ağacından ısıtılarak eğilen ağaç çember.
    İskeliç: küçük kazma
    Gölük: at
    Yazmış: bir yaşında keçi
    Düğe: Bir yaşına yakın dişi sığır (mersin- Bozyazı - Dereköy ağzı, kaynak kişi Mahmut Nazik)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
    Haydi söylemek: ağıt yakmak
    Yakım (yakmak) : acıklı türkü sözü, ağıt yakmak.
    Metel: bilmece (yerel bir metel örneği: dibi kıllanır, başı sallanır: kirmen)
    Bunarı: baca
    Mertek: kalın sırık.
    HELKE: bakır kova
    Sitil: küçük bakır kova
    Gora: anahtar, kilit
    Kaş: geçit; bir tepede yamacın, öbür yüzüyle kesiştiği çizgi.

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    YAYLALAR

    Yaren yoldaş olmuş sana bulutlar
    Kış mı kesti yollarını yaylalar
    Gönlümüzde açar türlü umutlar
    Hak kayırsın kullarını yaylalar

    Kış gelince aç kurtların uluşur
    Bahar ile gelin kızlar gülüşür
    Isız koyaklarda kimler buluşur
    Sardı mola bellerini yaylalar

    Seherinde öter meri kekliği
    Kayalarda ayna olmuş kaklığı
    Efil efil çam kokusu kekiği
    Yaşın yaşın göllerini yaylalar

    Türkmen kızı bu yaylanın sümbülü
    Gülüşünde açar sevdanın gülü
    Türküsüyle dile gelir bülbülü
    Kimler tutar ellerini yaylalar

    Karşı dağlar birbirine yaslanır
    Yusufçuklar garip garip seslenir
    Heybetini gören yiğit uslanır
    Yine kırdın bellerimi yaylalar

    Geceleri ayna gibi yıldızlar
    Gündüzünde lale sümbül mavruzlar
    Yağmur yağar her bir yeri yaldızlar
    Kim zapt eder sellerini yaylalar

    Kaygusuz’un özü sözü burada
    Karacaoğlan’ın kızı burada
    Türkü türkü çalan sazı burada
    Bağladım saç tellerini yaylalar

    Mahmut Nazik 02 05 2011 Anamur

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    AŞK DA BİZİM IŞIK DA BİZİM

    Bilgi sevgi emek sevdalım hayat
    Barıştan sevgiden bir dünya dayat
    Işık da bizimdir aşk da bizimdir
    Şah çekmeli yaşam savaşa inat

    Ne zulüm ne soygun ne çile çekmek
    Özgürlük dediğin bir lokma ekmek
    Bunca kavgaya telaşa ne gerek
    Paylaşıp sevmeyi bir bilebilsek

    Cahilden cellattan yiğit olur mu
    Ayrılık gayrılık öğüt olur mu
    Yarın kardeşliğin yarın sevginin
    Gönlündeki gülü büyüt olur mu

    Mahmut NAZİK 09 10 2010 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    ATATÜRK DE KİM! ?

    Atatürk de kim! ?
    Sağcıya göre beton
    Solcuya göre burjuva Kemal
    Allahsız liberale göre diktatör
    Dinciye göre şu “malum” Kemal
    Entel fahişeye göre hepsi
    Duruma göre değişir
    Kâh dindar
    Kâhı demokrat
    Avantaya göre göre arzuhal
    Atatürk mü?
    Güce göre tavır al
    Seni çakal Allahsız Liberal

    Ne neden
    Ne de sonuç
    Cımbızla cımbızla
    Sözlerini
    Ortaya sal
    Şahları öyle yazmış
    Öyle demiş şefleri şıhları
    Öyle yazmış entel fahişeleri
    Ezberlerinde aynı zurna
    Aynı davul aynı kaval

    O demiş ki
    On beş on altı yılda
    Yedi düvel
    Daha beteri
    Bir memleket cahil
    Bizden buraya kadar
    Biz kurduk
    Siz geliştirin
    Dönüştürün
    Bir şeyler yapın
    Bir hareket geliştirin behemehal

    Ne yapmış
    bizim mirasyedi andaval:
    Olanları sat sav
    Lak lak konuş
    Alaya al
    Dünya kayarken ayağının altından
    Sen öyle bak aval aval

    Peki onu küçümseyenler,
    Üstüne kaç taş koydular
    Bürüksel cami
    Vaşinton Kabe
    Birlik olup soydular
    Kötü koca gibi
    Güzelim ülkeyi
    Malamat edip
    Orta yere koydular
    Hiç sorgularlar mı ki
    Kendileri ne mal?

    Beyler beyler,
    O, demedi size
    Satın
    Savın
    Tıkınınız

    O demedi size
    Çıkarmayacağınız haltı
    Zıkkımlanıp ıkınınız

    Söyle son on yılda
    Kaç fabrika yaptınız
    Kaçını sattınız
    Harun’um deyip geldi
    Karun oldu kaç yakınınız

    İşte politikanız:
    Allah’ın kulları havel
    Hakkın dini değel
    Malı meval
    Kırk haramın birini
    Birini ver yeter ki
    Her şey helal

    Beyler
    Bir halt yapamadınız
    Bari olana sahip çıkınız
    Belli ki
    Ne vefa
    Ne utanma
    Ne de haya
    Bari vicdanınızla düşünün
    İşte sual:
    Sizin seksen yıllık iktidarınız
    On altı yıla neleri sığdırdı Mustafa Kemal?

    Sorun bakalım,bu ne hal?
    Eleştirmek kolay
    Sorun bakalım kendi ne mal
    Hiç kendine sorar mı bu çakal!

    Mahmut NAZİK 29 Ekim 2009 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    DE GİT BİRE SOYKA DÜNYA

    De git bire soyka dünya
    Bir terbiyen tören var mı?
    Her sevenin Mecnun Leyla
    Hiç sefanı süren var mı?

    Yol üstünde gül olsan da
    Yar dilinde bal olsan da
    Kul olsan da kül olsan da
    Bir vefanı gören var mı?

    Niyet ettik servetine
    Kul olduk muhannetine
    Şu dünyanın cennetine
    Bir cefasız giren var mı?

    Hep gözün çuvalda çulda
    Kimi düşer yarı yolda
    Dikenle gül aynı dalda
    Kim sorar ki yaran var mı

    Onca cefa onca çile
    Kör nefsine edip köle
    Son nefeste güle güle
    Muradına eren var mı?

    Kimi varsıl kimi duçar
    O kovalar hayat kaçar
    Yaşamı yalayıp geçer
    Dökülüp de veren var mı?

    Yalan zevki sefa yalan
    Sevdan varsa odur kalan
    Hırs yiğidi taşa çalan
    Yarasını saran var mı?

    Kırk alpın aşkı şu yatan
    Şu ruhun(u) aşkını satan
    Şunun yüreğinde vatan
    Sonu nedir gören var mı?

    Kimi büyür çiçek açar
    Kimini fitrede biçer
    Pencerenden bir kuş geçer
    Sonrasını soran var mı?

    Karun’un obası boyu
    Savruldu kurudu soyu
    Önü sonu dipsiz kuyu
    Bu rüyayı yoran var mı?

    Mahmut NAZİK 28 11 2010 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    BİRAZDAN YOLCULUK ZAMANI

    ince belli bardağım
    çayım tavşan kanı
    bir sıcacık simit
    üstünde tüter dumanı
    korkarım heba etmeye
    bir tane susamını
    korkarım dökmeye bir gramını

    Tükürmüşüm yüzüne
    atmışım dünyanın
    menkulünü malını
    bana dert mi Karun’un demi devranı
    satmışım anasını
    yırtmışım kanununu kitabını
    bana ne Firavun’un fermanı

    Bir sıcacık simit
    üstünde tüter dumanı
    ince belli bardağım
    elimde çayım tavşan kanı
    korkarım heba etmeye
    bir tek tane susamını
    korkarım dökmeye bir gramını

    düşün hele
    bilsen
    kaç sevdalım hayat
    terk etti bu limanı
    işte hayat budur sevgili
    hayat budur
    al da gel sevdanı
    şöyle yanıma otur
    her nefesi aziz
    kutsaldır her anı

    istersen
    başını göğsüme yasla
    bekleyemem yarını
    kim bilir
    belkide gelmiştir
    birazdan yolculuk zamanı

    Mahmut NAZİK 21.12.2009 MERSİN

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    NERDE SEVDAN DİYE
    SORDUM AĞLADIM

    Aşk ayağa düşmüş sevda firari
    Ellerim böğrümde durup... ağladım
    Nefsi tutsak almış yareni yari
    Zalime kulluğu görüp... ağladım

    Cahil vermiş mührü zulmün eline
    Bilgeler kapılıp sürü seline
    Ne eli, ne beli, ne de diline
    Nerde sevdan diye sorup... ağladım

    Leyla’yı Mecnun’dan kaçarken gördüm
    Sevgiyi savurup saçarken gördüm
    Aşkı ağlayarak geçerken gördüm
    Gözyaşım yarama sarıp... ağladım

    Dünyanın devranı dönmez bir karar
    Arayıp sorduğun elleri sarar
    Dostlar idamıma vermişler karar
    Sevdamla dağlara vurup... ağladım

    Bir çiçeği çölde açarken gördüm
    Yaralı bir kuşu uçarken gördüm
    Masmavi gök yüzü açarken gördüm
    Zalimi zır zebil naçarken gördüm
    Düşümü hayıra yorup... ağladım

    Mahmut NAZİK 04 06 2010 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    AY VURUR ODAMA SEN GELDİĞİNDE

    Bilir misin benim için sen nesin
    Ay vurur odama sen geldiğinde
    Herkeslerden sakındığım yerdesin
    Gül yağar sevdama sen güldüğünde

    Dere tepe çiçek açar hoş olur
    Kuşlar uçar bir gülüşlü düş olur
    Sevdan yoksa yazı yaban boş olur
    Düşmanlık idama sen geldiğinde

    En kahırsız türkülerin sözü sen
    Zehirsiz sözlerin aşkın özü sen
    Dört kitapta mazlumların gözü sen
    Gün doğar yurduma sen geldiğinde

    Mahmut NAZİK 04.04.2010 Mersin

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    HASAN EMMİMİN İNEĞE ÇIKTIĞIDIR

    Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
    Tuvalete gidecek aklı sıra.
    Olacak ya söner eldeki çıra.
    Karanlıkta düşer biner ineğin sırtına.
    Hasan emmiyi alıp inek kalkar havaya.

    Paldır küldür, bu ses de ne ola
    Ayşe teyze iner aşağıya elinde çıra.
    Bakar durum kel acele gel.
    İnek altta;
    Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
    Sen gel de bunda bir anlam bul ara.
    Buna bir anlam veremez
    Sormadan da edemez ama:
    Ay goca ne bu hal; kör olası, ne ol du sağa?
    Hasan emmide küfürün biri bin para:
    Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
    Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura

    Mahmut NAZİK 31. 05.2009 MERSİN

  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    GÖÇ DESTANI

    KÖYÜM GURBET
    GURBET YURDUM OLMUŞ
    GELEMEM GAYRI

    Kaç yıl oldu köyüm burnumda tüter
    Düşümde gül açar, bülbüller öter
    Gayrı gitmeli, bu gurbetlik yeter
    Bu kentin heycanı hazzı kalmamış

    Haneler yıkılmış olmuş virane
    Giden gitmiş kalan sanki divane
    Guguk öter de tuz basar yarana
    Kırılmış telleri sazı kalmamış

    Şurası okuldu evim şurası
    Yürekte duruyor yârin yarası
    Adını yazdığım kömür karası
    Aradım taradım izi kalmamış

    Değirmenin suyu çağlıyor yine
    Köprüsü köyleri bağlıyor yine
    Cevizli pınarı ağlıyor yine
    Emminin dayının tozu kalmamış

    Bacalar yıkılmış tütmez dumanı
    Ne ağılı kalmış ne de harmanı
    Şurda yatan kırk yiğidin cananı
    Susmuş şeyda bülbül hazı kalmamış

    Mezar taşlarının boynu bükülmüş
    Kimisi kaybolmuş kimi dökülmüş
    Türküler susmuş da yakım yakılmış
    Gayrı söyleyecek sözü kalmamış

    Herkes birbirinin yükün bölerdi,
    Kadınlar damlarda bulgur elerdi,
    Gece gündüz hayır dua dilerdi,
    Ocaklar sönmüş de közü kalmamış

    Mumu sönmüş, viran olmuş türbesi
    Baykuşlara uğrak olmuş kubbesi
    Nerde çıkar ora Kâbe, kıblesi
    Ziyaretin sırrı gizi kalmamış

    Elvan elvan kokar idi mor dağlar
    Çevliği yıkılmış bozulmuş bağlar
    Elleri koynunda kalmış da ağlar
    Kalanların tadı tuzu kalmamış

    Yaylasında koyun kuzu melerdi
    Ayva çiçek açar bülbül öterdi
    Lale sümbül mor menekşe biterdi
    Koyunlu kuzulu yazı kalmamış

    Keklikler şakırdı tanda seherde
    Söğütler burçlanır idi baharda
    Hani güzellerin göçtüğü yerde
    Yurt yıkılmış koyun kuzu kalmamış

    Çiğdemler açıyor aynı menevşe
    Kahrından çürümüş o koca meşe
    Yol aynı yol ama kalmamış neşe
    Gelip giden gelin kızı kalmamış

    Bahar ile kör dereler çağlardı
    Kaya diplerinden sular ağlardı
    Güzeller önünde başın bağlardı
    Pınarlar kurumuş gözü kalmamış

    Büyük sürü küçük oğlak güderdi
    Üç nesil birlikte bayram ederdi
    Dede torun aynı yoldan giderdi
    O düzen dağılmış çizi kalmamış

    Güzeller perişan akmış sürmesi
    Hoyrat vurup solmuş saçın sırması
    Tadı yok sohbetin, yarin sarması
    Cilvesin yitirmiş nazı kalmamış

    Yaylasında koyun kuzu melerdi
    Keklikler, guguklar bağrım delerdi
    Yoksul olunsa da herkes gülerdi
    Kimsenin bir şeyde gözü kalmamış

    Hep açık dururdu gönül kapısı
    Kardeş idi konu komşu hepisi
    Kendin bırak, hatırlıydı kedisi
    Hatırın gönülün sözü kalmamış

    Utan bire kıraç toprak sen utan
    Hiç huzur görmedi şurada yatan
    Öz oğlun kızındır yüreğin satan
    Gayrı bakılacak yüzü kalmamış

    Eğil Sumak dağı utan da eğil
    İnsanlık ölmüş de paraya meyil
    Giden gelir ama eskisi değil
    Gidenlerin doğru düzü kalmamış

    Ne günah işledik bu kimin ahtı
    Dergâhlar türbeler baykuşun tahtı
    Eşkıya elinde bağlanmış bahtı
    Mankurt olmuş oğul, özü kalmamış

    Amana da deli gönlüm amana
    İnsan olan yenilir mi zamana
    Direnip de benzemeli ormana
    Sıkışmış köşeye tezi kalmamış

    Köyün gurbet olmuş dönemem gayrı
    Gurbet sılam olmuş gelemem gayrı
    Bu hali gördüm ya gülemem gayrı
    Kimsenin kimseye sözü kalmamış

    Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin


    Gayrı ağlayacak gözü kalmamış




    HOYRAT VURMUŞ KÖYÜ
    YOLLAR PERİŞAN
    Bedir ay bacaya bağdaş kurardı
    Şavkı vurup yolu beli sarardı
    Ayna gibi gökten yıldız yağardı
    Yıldızlarda hüzün yeller perişan


    Guguklar ötünce açar söğütler
    Gocalar oturup genci öğütler
    Türküler susmuş da yanar ağıtlar
    Hoyrat vurmuş köyü yollar perişan

    Ülker’le kalkar da evin gelini
    Tarabulus kuşak sarar belini
    Kınalar elini tatlar dilini
    Kınası solmuş da eller perişan

    Eskiler kalmamış göçüp gitmişler
    Yalayıp yaşamı geçip gitmişler
    İyi kötü yolu geçip gitmişler
    Bir tahtası kalmış sallar perişan

    Kördikene bakıp bilir zamanı
    Gün vurunca olur öğle zamanı
    Taşa tutun bu yazıyı yazanı
    Beter olsun kader kullar perişan

    Koca köyde üç beş ihtiyar kalmış
    Bentler yıkılmış bükleri sel almış
    O koca çınarda birkaç dal kalmış
    Çürümüş gövdesi dallar perişan

    Kime ne ettik ki bu kimin ahtı
    Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
    Viraneler imiş baykuşun tahtı
    Kervan geçmez olmuş beller perişan

    Bahar ile burada kuşlar uçardı
    Başımızdan kavak yeli geçerdi
    Laleler sümbüller güller açardı
    Hoyrat vurmuş bağı güller perişan

    Bebeği beler sallama beşiğe
    Ana yürür baba biner eşeğe
    Konu komşu gideridi keşiğe
    Keşik unutulmuş bağlar perişan

    İnlik çınlık basmaz olmuş eşiğe
    Bunlar dert olmaz mı seven aşığa
    Yiğitler muhtaç olmuşta düşüğe
    Kalmış taş başında ağlar perişan

    Sevdalanan gençler’ haydi’ söylerdi
    Sazını alıp gizli gizli ağlardı
    Türbeye yaşlı mendilin bağlardı
    Bakıp ağladığım dağlar perişan

    Yiğitler gezerdi kara sevdalı
    Güzelleri vardı eli kınalı
    Kimi Kerem idi kimi de Aslı
    Haydi’si kalmış da Aslı perişan

    Haydi ağ güzelim nidelim haydi
    Bura gurbet olmuş gidelim haydi
    Sürü sürü derdi güdelim haydi
    Gitsek de kalsak da haller perişan


    Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
    Haydi söyler gençler kara sevdalı
    (Ay doğar bacaya bağdaş kurardı)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.

    İlk dizesi konu olan kişinin adıyla başlar. Doğaçlama olduğundan, dizeler arasında uyak olmaya bilir. Önemli olan ağıdı yakanın iç dökmesidir. Ağlayıp boşalmasıdır.Ancak öyle ağıtçılar vardır ki doğaçlama da olsa ağıtları,yuğları - bizde yuğ çekmek denir- uyağıyla ölçüsüyle tam bir usta işi dir..

    Haydi a çocuğum –sevdiğim, ayşaem,..-haydi
    Çiçekler açtı gel a Hatmam haydi
    Obalar göçtü gel a Hatmam haydi
    Haydi haydi haydi gel…





    ****t şd
    YOKSULLUK SENİ HARAÇ
    MEZAT SATMALI
    Netmeli yoksulluk seni netmeli
    Isız koyaklarda taşa tutmalı
    Olmazsa suyuna zehir katmalı
    Bir soğana muhtaç hallere döndük

    Netmeli yoksulluk seni netmeli
    İndirime çıkarıp da satmalı
    Seni dipsiz kuyulara atmalı
    Rezil rüsva ettin dillere düştük

    Yoksulu görünce kaçar kardeşi
    Yolun değiştirir eski yoldaşı
    Gizli gizli gözyaşıdır sırdaşı
    Yarimin yanında ellere döndük

    Yoksulun herkese boynu bükülür
    Fukaralık her yanından dökülür
    Arkasından baksan bile görülür
    Sokağa atılan güllere döndük

    Kime neyledik ki bu kimin ahtı
    Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
    Kurulmuş köşeye tepremez tahtı
    Kervanı kırılmış yollara döndük

    Nasıl düzen kimse bakmaz amele
    Varsıl isen herkes sana kul köle
    Aynı suçtan yoksul düşer de dile
    Yoksuluz geçmez kalp pullara döndük

    Cehalet üstüne lök gibi çöker
    Yoksullar yoksulun kanını döker
    Neden hep tersine döner bu teker
    Yellerde savrulan küllere döndük

    Bir soğana muhtaç ettin sen beni
    Köle pazarında sattın sen beni
    Bilmez bulmazlara kattın sen beni
    Kapının önünde çullara döndük

    Her nereye çıksam kesilir yolum
    Elimi verince gidiyor kolum
    Doğruyu söylesem kesilir dilim
    Talihi kırılmış kullara döndük

    Mahmut NAZİK 14.09.2007 MERSİN