Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Mazi Kalbimde Yaradır sizce ne demek, Mazi Kalbimde Yaradır size neyi çağrıştırıyor?

Mazi Kalbimde Yaradır terimi Mehmet Turgut tarafından tarihinde eklendi

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    Mazi, yarım kalmış bir şarkıdır içimizde... * Alıntı

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    "Geçmişini unutmaya çalışan biri için maziden gelen herkes, bir çeşit tehdit ya da tehlikedir..."

    * Kadından Kentler, Murathan Mungan

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    "İşler yolunda gitmiyorsa mazi denilen şey bir enkazdır ve hatıraların da son kullanma tarihleri vardır. Küflenirler, kokuşurlar, bozulurlar."

    * Hikayem Paramparça
    / Emrah Serbes

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    Kalbimde maziden bugün izler var
    Her siyah saatım bu izle erir
    Ruhumu geçmişin hicranı sarar
    Doğanlar ölür ölen dirilir

    Anladım hayatmiış mazinin adı
    Yıllara karışan her şey ses verir
    Hasretle doludur geçmişin yadı
    Mazinin elemi bile tatlıdır.

    * Mazi, Nazım Hikmet Ran

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    "O kadar ruh felci geçirdi ki anılarımız
    ve sayfalar dolusu o kadar kırgınlık var ki bakışlarımızda, boşuna temize çekmeyelim yüreğimizi..."

    * Samet Temiz'den uyarlama
    (Küçük Temas)

  • Korhan Ufuk
    Korhan Ufuk

    "Mazi, pişmanlıklarımızla değil, öğrendiklerimizle anlam kazanır."
    * Alıntı

  • Eva Eva
    Eva Eva

    Başkasına yar oldu, eller bahtiyar oldu
    Gönlüm hep baştan başa viran bir diyar oldu

  • İrem Başar
    İrem Başar


    .............. sözlerini Necdet Rüştü Efe'nin yazdığı ve Necip Celâl Andel'in

    1928 yılında bestelediği ilk sözlü Türk tangosudur.

    Hem besteciye hem de bu tangoyu seslendiren Seyyan Hanım'a (Seyyan Oskay) ün kazandırmıştır.


  • Kelimeler De Yorulur
    Kelimeler De Yorulur

    Bir İkindi Rüyasıydı İstanbul… Bende Hâlâ Kerâhat Vakti Sersemliği…

    Ruhum kaç yokoluş saydı zamanın kirli aynasında. Aşkı bulanlar, aşkla dolanlar, aşk olanlar, aşığım sananlar, aşk yoluna kurban olanlar…

    Bak aynaya, perişandır şimdi, utanıyordur, sıkılıyordur sakladığı sırlardan. Utanıp seni gösteriyordur suçlu. Sen iyisi mi bana sor sevdayı. Yalnızlıktan dem tutmuş, sevgisizlikten yosunlaşmış yürekleriyle siyah gözlüklü adamlar anlatamaz hiç bir şey. Anlatttıkları azğılarıyla çıkardıkları gürültü sigasından cümle bozması laf salataları olur. Şimdi sen sus ve dinle…

    Aşksızlıktan beton kesilen İstanbul’u da bana sor. Ne zamanki insan gözyaşlarını kaybetti, su arar oldu boğazın kenarında… Ne zamanki sevgiyi sokak çocuklarının elinden elma şekeri gibi kaçırıp, çöp kenarındaki kedilere paylaştırır oldu insan… Bir gülün kokusunu bile parayla satın alır oldu… Ne zamanki her şey bir şey oldu… Ve ne zamanki insan yoksunluğundan yüreğindeki aşkını satar oldu, işte her ne olduysa o zaman oldu.

    Küskün yüreklerimiz, silik sevgilerimiz, buğulu akıllarımız, körelmiş duygularımız, kaybolmuş hayallerimiz ve nasırlaşmış benliğimizin anıtı olarak diktik bu şehri, hayal şehri İstanbul’un üzerine. İstanbul’u katlettik ve gömdük bu anıtın altına.

    Sor hal-i perşanımı, hicranımı önce Sultanahmet’e sor. Güvercin gerdanında asılı aşkları kalmadı … Bir ikindi rüyasıydı İstanbul… Ve ben de hala kerahat sersemliği…