Aşağıda mazeret üretme ve iş yapma yöntemlerimiz üzerine, yazarını bilmediğim güzel bir çalışma bulacaksınız. Toplum olarak her şeyi kamudan ve başkalarından bekleyen, yapılan her şeye bir kulp takan, mazeret üreten, yenilikçilik ve sorumluluk alma konusunda sınıfta kalan bizleri anlatıyor sanki!
Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış;
Birinci mahallede 'Evet ama' lar yaşıyormuş. 'Evet ama'lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise 'evet, ama' diye yanıtlarlarmış. Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.
İkinci mahallede 'Yapacağım'lar yaşarmış.
Ne yapacaklarını belirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayanlar ise “Keşke”cilermiş bu mahallede yaşayanlar 'Keşke'çilerin hayati algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama... maalesef her şey olup bittikten sonra. 'Keşke' cilerin de başları hep kanarmış, kafalarını duvarlara vurmaktan!
Dördüncü mahallede ise; Bu mahalle kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahalle imiş. Temizlik, su, yol ve çöp sorunu bulunmamaktaymış. Huzur derseniz her kes güler yüzlüymüş. Bu dördüncü mahallede ise 'İyi ki yaptım'cılar otururmuş.
'Keşke'ciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış. 'Yapacağım’cılar ' Keşke'cilerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış. 'Evet amacı'lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikayet ederlermiş.
'İyi ki yaptım' mahallesindeki insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamasıymış. Bu yüzden yaşadıkları ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş.
Bu hafta hep birlikte “İyi ki yaptım”cılar mahallesine taşınmaya ne dersiniz
Başarılarımızın önüne sep yüzlerce mazeret saydık.Ama yeri geldi insanların kalbini kırdık.Buna bile söyleyecek bi mazeretimiz vardı.Mazeret uydurmak hayatımızın bir parçası artık.Farkında bile olmadan adım başı mazeret uyduruyoruz.En komoği de bence 'Kontörüm yoktu arayamadım'
bizim zamanımızda(yaş gereği artık sık kullanacağım :)) bu isimde sınavlar bile vardı.. Hâlâ var mı bilemiyorum ama..finallere gir(e) meyen arkadaşlar mazeret sınavına katılırlardı...
zaman zaman avantajlı olduğunu hatırlıyorum:
hocanıza göre durum değişir... eski hocalar mazeretlerde finalin neredeyse aynısını sorarlardı...genç jenerasyon daha sinsi :))) daha zor sorarlardı.. mazerete kalmak her ne olursa olsun risk demektir :)
'özür' beyân etme.. Ya da beyân edilen özrün ta kendisi. 'mâzur görmek' deyimi de aynı kökenden. 'Özrümü görün, kusurumu kabul ediyorum ve bu kusurumu görmemin beni sizin şerrinizden koruyacağını umûd ediyorum' anlamında..
Mazeret üretmek ikinci sınıf beyinlere özgüdür.Birinci sınıf beyinler çözüm üretir.
Mazeretler neticeleri değiştirmez... Olan olmuştur.
...
bahane (:
özrü kabahatinden büyük unsur...
MAZERET ÜRETME ÜZERİNE KÜÇÜK BİR ÇALIŞMA
Aşağıda mazeret üretme ve iş yapma yöntemlerimiz üzerine, yazarını bilmediğim güzel bir çalışma bulacaksınız. Toplum olarak her şeyi kamudan ve başkalarından bekleyen, yapılan her şeye bir kulp takan, mazeret üreten, yenilikçilik ve sorumluluk alma konusunda sınıfta kalan bizleri anlatıyor sanki!
Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış;
Birinci mahallede 'Evet ama' lar yaşıyormuş.
'Evet ama'lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise 'evet, ama' diye yanıtlarlarmış. Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.
İkinci mahallede 'Yapacağım'lar yaşarmış.
Ne yapacaklarını belirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayanlar ise “Keşke”cilermiş
bu mahallede yaşayanlar 'Keşke'çilerin hayati algılama güçleri mükemmelmiş.
Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama... maalesef her şey olup bittikten sonra.
'Keşke' cilerin de başları hep kanarmış, kafalarını duvarlara vurmaktan!
Dördüncü mahallede ise;
Bu mahalle kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahalle imiş.
Temizlik, su, yol ve çöp sorunu bulunmamaktaymış. Huzur derseniz her kes güler yüzlüymüş.
Bu dördüncü mahallede ise 'İyi ki yaptım'cılar otururmuş.
'Keşke'ciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış.
'Yapacağım’cılar ' Keşke'cilerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.
'Evet amacı'lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikayet ederlermiş.
'İyi ki yaptım' mahallesindeki insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamasıymış. Bu yüzden yaşadıkları ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş.
Bu hafta hep birlikte
“İyi ki yaptım”cılar mahallesine taşınmaya ne dersiniz
Başarılarımızın önüne sep yüzlerce mazeret saydık.Ama yeri geldi insanların kalbini kırdık.Buna bile söyleyecek bi mazeretimiz vardı.Mazeret uydurmak hayatımızın bir parçası artık.Farkında bile olmadan adım başı mazeret uyduruyoruz.En komoği de bence 'Kontörüm yoktu arayamadım'
Doğrusu insan kendi nefsini sahittir,
Bir takım mazeretlerini ortaya atsa da. (Kiyamet 14.15)
bizim zamanımızda(yaş gereği artık sık kullanacağım :)) bu isimde sınavlar bile vardı..
Hâlâ var mı bilemiyorum ama..finallere gir(e) meyen arkadaşlar mazeret sınavına katılırlardı...
zaman zaman avantajlı olduğunu hatırlıyorum:
hocanıza göre durum değişir... eski hocalar mazeretlerde finalin neredeyse aynısını sorarlardı...genç jenerasyon daha sinsi :)))
daha zor sorarlardı.. mazerete kalmak her ne olursa olsun risk demektir :)
risk severler buyursunlar :)
%70 veya 70% genellikle yalan olur....İşyerlerinde doğruluğuna inanılabilinir, ama okul dönemlerinde kesinlikle ve kesinlikle bu oran garanti.. :)
Dakikada 40 mazeret uyduran arkadaşım vardı kulakları çınlasın.. :)
'özür' beyân etme..
Ya da beyân edilen özrün ta kendisi.
'mâzur görmek' deyimi de aynı kökenden.
'Özrümü görün, kusurumu kabul ediyorum ve bu kusurumu görmemin beni sizin şerrinizden koruyacağını umûd ediyorum'
anlamında..
mazeretin var asabiyim ben...
yalanın daniskası sözde neden....
aslında mazeret diye bişe yok.sadece insanlar uydurur.yapıp yakıştırdın herşeye mazeret başlığı atabilirsin.iyi yayınlar....
ben de size soruyorum zaten
i varmış.. :)
oladabilir olmayadabilir :))) (ulan cm yılmz geldi yine aklıma ama neyse :))))
valla ben yassam böle yasardım :))
mazeretin var mı aşka çarpıyor kalbim bir başka sende böle sevsen keşke desen bana yaaaarrr..
bölemiydi bu şarkı :))
Mazeret;
yalan,kacis,acizlik,zayiflik...
bahane...
gercegi soyleyemeyip lafi cevirerek aldatmaya yarayan kalimeler toplulugu...
İşe gitmeme veya geç kalınma anında söylenen yalan.