Kültür Sanat Edebiyat Şiir

martı sizce ne demek, martı size neyi çağrıştırıyor?

martı terimi Nihal Erdem tarafından tarihinde eklendi

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    XXIV
    lokması kursağında kalmış bir mavi güvercin,
    kanat çırpmaya çalışıyordu ki,
    çapalı bir rüzgar sardı her yanını,
    artık kanatlarını alabildiğine açmış
    ve süzülüyordu maviliklerde,
    gözle görülemeyecek kadar yukarılarda;
    ki payına irtifanın yüksek olanı düşmüştü,
    o bilmem kaç fitin halvetinde…,

    sana düşen aşıklar sevgili güvercin,
    ve fakat tekrar tekrar vakîdir ki,
    ne ezalar ne cefalar çekti,
    ne acılara katlandı; keder elinde,
    tabiatında var bu senin farklı olamazsın,
    ki can yakmaya elbette taksirlisin,
    ama gel gör ki,
    yanmadan bilinmezsin sen,
    kızıl kor ateşinde…;

    uykuyla uyanıklık arasında gördüm seni
    bir zuhurat gibi her seferinde aşk,
    ağır göz kapaklarımda, yokluğun kafes,
    yokluğun kahır, yokluğun; tenha…,
    ve kanatlanamadım hiç katına,
    uykuyla uyanıklık arasındaydım,

    koskoca tekrarsız ömürler geçiyor,
    kayıp nesiller jelatini açılmadan
    göçen nesillere ekleniyor,
    ah senin yüzün kuzeydoğuya,
    benim yüzümse güneybatıya dönük…,
    daha ne vakte dek bekleşelim, yeniden
    bir zaman dilimi daha verilir mi bize diye,
    umutlanan gözbebeklerimiz
    ve tükenen yüreklerimizle be hey dost…,

    kendi haline terk ettin nicedir sen cemiyeti de,
    tutmaz oldun ellerimizden,
    ve gülmüyorsun artık bahtımızın yıldızı gibi yüzlerimize,
    oysa ruhlarımızın çektiği acılara tanıksın,
    kovulduk mu kapından yani söyle;
    merhameti, merhametlilerin
    en merhametlisinden,
    ilhamla almış aşk..,

    onca mülevvesliğin üstüne,
    kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
    adını andım…,
    hiç korkmadan allahtan ve
    utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
    yılanlardan ve korunaklarımı saran
    kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
    duymayacak kadar mağrur ve
    dikey tutumluydum bilirsin,
    senin yanındayken bile…,

    her daim huzurunda olduğumu bile bile,
    ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
    ki insanca pek insancaydı sorarsan,
    alemlerin özeti olmanın temsil
    yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
    nerdesin;
    mesafelerin buncasını aşamazdım
    girmeseydin kollarıma ve şimdi,
    koyma kendimi özlemek yoksunluğu
    içinde ah nola/yâr…,

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    XXIV
    lokması kursağında kalmış bir mavi güvercin,
    kanat çırpmaya çalışıyordu ki,
    çapalı bir rüzgar sardı her yanını,
    artık kanatlarını alabildiğine açmış
    ve süzülüyordu maviliklerde,
    gözle görülemeyecek kadar yukarılarda;
    ki payına irtifanın yüksek olanı düşmüştü,
    o bilmem kaç fitin halvetinde…,

    sana düşen aşıklar sevgili güvercin,
    ve fakat tekrar tekrar vakîdir ki,
    ne ezalar ne cefalar çekti,
    ne acılara katlandı; keder elinde,
    tabiatında var bu senin farklı olamazsın,
    ki can yakmaya elbette taksirlisin,
    ama gel gör ki,
    yanmadan bilinmezsin sen,
    kızıl kor ateşinde…;

    uykuyla uyanıklık arasında gördüm seni
    bir zuhurat gibi her seferinde aşk,
    ağır göz kapaklarımda, yokluğun kafes,
    yokluğun kahır, yokluğun; tenha…,
    ve kanatlanamadım hiç katına,
    uykuyla uyanıklık arasındaydım,

    koskoca tekrarsız ömürler geçiyor,
    kayıp nesiller jelatini açılmadan
    göçen nesillere ekleniyor,
    ah senin yüzün kuzeydoğuya,
    benim yüzümse güneybatıya dönük…,
    daha ne vakte dek bekleşelim, yeniden
    bir zaman dilimi daha verilir mi bize diye,
    umutlanan gözbebeklerimiz
    ve tükenen yüreklerimizle be hey dost…,

    kendi haline terk ettin nicedir sen cemiyeti de,
    tutmaz oldun ellerimizden,
    ve gülmüyorsun artık bahtımızın yıldızı gibi yüzlerimize,
    oysa ruhlarımızın çektiği acılara tanıksın,
    kovulduk mu kapından yani söyle;
    merhameti, merhametlilerin
    en merhametlisinden,
    ilhamla almış aşk..,

    onca mülevvesliğin üstüne,
    kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
    adını andım…,
    hiç korkmadan allahtan ve
    utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
    yılanlardan ve korunaklarımı saran
    kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
    duymayacak kadar mağrur ve
    dikey tutumluydum bilirsin,
    senin yanındayken bile…,

    her daim huzurunda olduğumu bile bile,
    ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
    ki insanca pek insancaydı sorarsan,
    alemlerin özeti olmanın temsil
    yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
    nerdesin;
    mesafelerin buncasını aşamazdım
    girmeseydin kollarıma ve şimdi,
    koyma kendimi özlemek yoksunluğu
    içinde ah nola/yâr…,

    raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem,
    ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz,
    bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz,
    hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor
    ve indiğim istasyonda iniyor,
    o kahır ve o hüzün de benimle…,

    ki heves hırsızı dağılmış zihnim;
    ve/us/
    us/lu dur aklım...,
    her gece saat yârimde,
    içimde bir çiçek silkelenir
    ve turuncu gül polenleri…,
    duyulabilen yegâne ses olan nefesimin
    sığındığı genzimi yakarak,

    o cin ali koşarak saatleri geri alır,
    ve kendine yalan söylemeyi sever,
    kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…,
    masal bulamacı işte;

    her gece saat tam yârimde,
    bir şiir;
    cibinliğini çeker paravanın arkasında
    ve son dizesini yazmadan,
    kendine koşar yalın ayaklarıyla…,

    ki yazgıları ortak ve bir noktaya bakan gözlerde,
    hani; karları erimeye yüz tutmuş bir korunun,
    ağaç dalları arasından süzülen
    o solgun gün ışığı hüzmesi altındaki,
    kamaşıklıkla,
    kırk yamalı paltosuna bürünmüş ve,
    yuva sıcaklığından geçmiş bir evsizin,
    bağrı yufkalığınca,
    üşümek ister dizeler…,

    sonra;
    sayıklamalar kesilir/ayıklanır
    düşün o hayra yoracak yerleri,
    geriye kalan kâbuslarından…,
    her gece saat yârimde,
    usulca sarılıp kendime
    her mahluk gibi,
    içimdeki hep aynı afacan kul iştiyakıyla,
    uyuya kalırım,
    acaba bu gece mi vuslat,
    sorusu kalbimde…,

    beşer idrakinin üstünde kocaman
    ve geniş asuman katları,
    açar her garip gibi bana da kapılarını;
    her an ilk an,
    her an ilk olur...,

    her gece saat yârimi gösterdiğinde,
    yüzümden nöbetçi bir bulut geçer
    zoraki gülümseyerek,
    sedir üstündeki eski bir şilteye uzanır gibi
    sarılırım kendime ve,
    kendimden başka kimim var farkındalığına,
    dolaş ha/sarmaş… ha/dolaş...,
    ne kendime kıyabilirim,
    ne de beni bana mutlak terk etmeyenin,
    beni sevdiği gibi, o/nu sevebilirim…,

    amenna ve eyvallah da,
    yok işte benim neyleyim,
    tuzu kuru ve hırpalanmamış
    ve yaslandığı istinâd duvarı nizamî
    ve el/itlerden himaye görmüş,
    kitapsız mütedeyyin bir yüreğim...,

    ah sen de;
    üzümler kadar beyaz ellerin için derken,
    üzgünümleri ve tatlanmış üzümlerin
    tatlı bağ bozumu telaşesini,
    külahıma anlat pablo neruda,
    anlat anlat hacet deflerini;
    ki metal kırpıntısı ve
    kalıptan/tornadan çıkmış,
    tek tipleşen kalpler taşlaşa ve
    pıhtılaşa dursun kan k/ayıplarımız…,

    ha diriliş mi, bana ulaşan sesidir çapanın,
    reyhanîden destur almış bir gurbetçinin;
    ağır başlı nefesidir…,

    zamanelerin zıpçıktı kuşaklı
    yürek kapılarını kapayan dijital çığ,
    siber koru,
    karın örttüğü büyük apdest değil mi…,
    bu nasıl krizantemdir kardeşim;
    incinmişliğimi daha nereye kadar,
    kan kusarken kızılcık şurubu içmişliğe verebilirim,

    gel bakalım sen de ahmet telli;
    çocuksun sen öyle mi, peki
    her ayrılıkta bozulan imlanın alfabesi kaç harf,
    ve üç ayrı \h sessizlerine malik mi…,
    ah tabi elvedalar, hoş/çakal sevgilimler,
    ve her türlü tövbenin yüz karası…,
    sözünden dönenin önde gidenlerine râm,
    kahpelerin devranı,

    kibarlıkların bitlenmiş arap saçını
    ve ayıkla pirincin taşını şimdi hadi...,
    yüz hatlarımızda bekleyen tebessümler,
    gözlerimi mesken tutmuş…,
    vakitsiz ecel gibi buruşmuş,
    yalandan güz ve alaycı yüzler,
    mevsimsiz göçler,

    küfürü hüner sayanların emmisi,
    beri gel sen de,
    tek sevdiğin babanla beraber can yücel,
    sevdiğim kadar sevilirim öyle mi,
    salağın en salağı,
    buysa hayat, bu hayatın yedi sülalesi,
    istanbulun ta yedi tepesi,

    ki dibi tutmuş bir kere
    akdeniz kokusunun dahi…,
    çukulatadan beklene dursun seretonin,
    harman yerindeki yanık tenin
    yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
    öyle mi…,
    tabi tabi bekleyelim,
    sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
    küfe ip izlerinin helali olan,
    ayran aşı kadar,
    içimize aş olacak ha…,
    emekçilerin emekleri;

    ara ki bulasın artık,
    yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
    kulağına fısıldasam
    ve bak alınma ama istanbul,
    nefesin anason ve uluorta
    döl bereketi kokuyor,
    egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
    gözlerimin tirilyesi,
    zeytinin karası,
    kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
    ve ha sendeki ben,
    ha bendeki sen din kardeşim,
    al sendeki beni,
    vur bendeki sana,
    karma karışık artık bizim mahalle,
    kördüğüm,
    ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,

    ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
    elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
    çingene sarmaşığı ve sırnaşık
    pişkin yüzsüzlükler…,
    yanık kozada erdemler
    ve mecalsiz kelebek olmaya,
    tırtıldan iyi niyetler…,

    kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
    kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
    ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
    sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
    yere bat e mi…,

    örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
    ki panzehir ne mi,
    ah ayol o da sorulur mu,
    aşk olsun; aşk elbet,

    kimimiz var ki kendimizden başka diyerek…,
    öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
    bunu bilseydik hiç değilse keşke,

    ah neredesin,
    korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
    muvazene/denge,
    neredesin irade ve
    karar kılmışlık
    ve kıyam mukavemeti,
    öz disiplin,
    ah;

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    https://pin.it/Q7AzgMr

  • Ayşe Keleş
    Ayşe Keleş

    Onlar uçmuyordu.....
    Taa ki seni öpene kadar....

  • Karsı Pencere
    Karsı Pencere

    Deniz eğildi kulağına martının,
    'Yapma' dedi ve ekledi;
    'Maviliğime aldanıp, dalma sularıma balık yaşamıyor içimde artık.'
    ...
    Tebessüm etti Martı...
    'Sadece balık için mi dalıyorum sanıyorsun maviliğine? '
    ’‘Ya neden..? ' diye sordu deniz...

    Sen ve ben dedi martı,
    Birçok aşığın fotoğraflarında aynı karede yer alıyoruz.
    Bir çok ayrılanın sakladığı resimlerde de…
    Balık yok diye seni terketsem, o fotoğrafları da terk etmiş olmaz mıyım?

    'Ben açlığa ayıp olmasın diye değil, Aşk' a ayıp olmasın diye hâlâ sendeyim'…

    OLcay Derecik

  • Yitikler Sokağı
    Yitikler Sokağı

    Buluta benzet kendini git
    Şehire benzet kendini seyret
    Ağaca benzet kendini kal
    Geceye benzet kendini ağla
    Yağmura benzet kendini sus
    Gölgeye benzet kendini dans et

    Ama sakın martıya benzetme..
    Martıya benzetme kendini sakın
    Kendini sakın..

  • Öznur Barutçu
    Öznur Barutçu

    'En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir.'
    'Burada ve şimdi, kendin olmakta kendi gerçek kişiliğine sahip çıkmakta özgürsün ve hiçbir şey seni yolundan alıkoyamaz.'
    'En doğru yasa bizi özgürlüğe götürecek olandır'
    'Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış. O zaman uçmanın anlamını daha iyi öğreneceksin.'
    'Bilmeniz gereken, bir martının sınırsız bir özgürlük düşüncesine ve Yüce Martı düşüne sahip olduğu, bir kanat ucunuzdan diğerine tüm bedeninizin onun hakkında düşündüklerinizden başka bir şey olmadığıdır.'



    (MARTI Jonathan Livingston) -Richard Bach-

  • Kuzeyin Kızı
    Kuzeyin Kızı

    Martılar ki, sokak çocuklarıdır denizin...

  • Nesrin Gelincik
    Nesrin Gelincik

    Martılar için en güzel benzetmeyi Can Yücel yapmış.
    Martılar; Denizin sokak çocukları :)

  • Cgl Cgl
    Cgl Cgl

    ürkünç...
    çocukken çatıdan kabuk almaya çıkmıştım galiba.....işte o gün kötü bir anımız oldu kendileriyle...meğersem o da balasını korumaya çalışıormuş =)
    et obur ya, beni yer diye korkuyorum...=)))
    bi de sağolsunlar denizin dalgalı olup-olmadığını anlarım sayelerınde =))

  • Can Cimsit
    Can Cimsit

    Her kanat çırpısında usulca
    uzaklasıyor,
    uzaklasıyorsun sevdiklerinden
    süzülerek.
    Sen süzülüyorsun,
    gözlerimden yaslar süzülüyor
    denizlerin maviligine,
    gözlerimden yaslar süzülüyor
    A.A.

  • Asuva Dans Pistinde
    Asuva Dans Pistinde

    açgözlü hırsız ruhlu, izmir semalarına çok yakışan bi hayvan

  • Ceren Ceren
    Ceren Ceren

    ötüşü bana çocuk ağlaması gibi geliyo. kuş gribi çıktıktan sonra martıların olduğu yerlerde başıma artık şemsiye tutuyom. malum hayat memat meselesi ne olur ne olmaz yani.

  • Safira El-azizi
    Safira El-azizi

    ucarken estetik bir guzelligi olan, izlenilesi..
    ottugunde de cenesini kapamasi gereken kus turu..

  • Tonguç Yumruk
    Tonguç Yumruk

    eminönünde..
    balık ekmek niyetine yediğimiz..
    zavallı hayvan..
    tadıda fena değildir..

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    bir keresinde
    ankarada oturan bir arkadaşıma
    istanbuldayken
    martının kargagillerden olduğunu
    ve beyaz kargada dendiğini yutturmuştum.. :)

  • Saliha Yadigar
    Saliha Yadigar

    Çehov'un aydınları ince ince alaya aldığı oyunu. İşte ironi budur.

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    denizdeki balıkçıların............balık hırsızları............... :))))

  • Sercan Orun
    Sercan Orun

    Geçen gün sosisli simit attığım vazgeçilmez keretalar. İstanbul'un simgelerinden olmalılar.

  • Özge Yaprak
    Özge Yaprak

    martılar;
    yanlızlığımı paylaştığım güzel şeyler........
    --------


    martılar ismini gelir fısıldar,

    sahilde sessizlik benimle ağlar,

    her tarafta senden bir hatıra var,

    baktığım, gördüğüm, duyduğum sensin....

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    mezesiz kaldığımızda rakımıza meze yaptığımız, balık tavşan karışımı bir lezzeti olan, dalgalarla birlikte şiirlere çok sık konuk olan deniz kuşu.....bi de deniz kartalı var ama onun konumuzla bi alakası yok!

  • Ayca Şen
    Ayca Şen

    hah yaz geldi ve benim martılarla kavgam başladı:(

    terastaki faraşı çalan hırsız hayvan! ne işine yarayacak o faraş,getirsene faraşımı! ! ! ! ! ! ! ! !

  • Canan Özbay
    Canan Özbay

    bir martıyım ben....................
    yok.....değil.........................
    aktristim! ..............................
    hatırlıyor musunuz bir gün bir martı vurmuştunuz.bir adam geliyor, yapacak işi olmnadığından kıyıyor ona.küçük bir hikaye konusu.................................

  • Volkan Can
    Volkan Can

    martı
    jonathan
    herkesin bir martıdan öğreneceği çok şey varmış

  • Ayca Şen
    Ayca Şen

    yıldız kayıyor sandım.pis kandırıkçı :)

  • Hülü ___
    Hülü ___

    sahilde oturmuş denizi seyretmek vardı şimdi,hafifçe yüzünü okşayan rüzgar eşliğinde denizin üstünde dans edercesine süzülen martıları seyretmek. suya atılan kırıntıları kapmak için yarışmaları yokmuuu helee....

  • Gaye Ercan
    Gaye Ercan

    vapurun ardından süzüyorum gözlerini amaç karın tokluğu denizin üstünde ve susam tanesi kalan elimde senden..

  • Ruya İlgaz
    Ruya İlgaz

    Şiirlerimim en vazgeçilmez yaradılmışı..çığlık çığlığa martıların sesi var yüreğimde kimbilir sana dair bir yerlerden uçup gelen...

  • Oguzcan Demir
    Oguzcan Demir

    isim, zooloji İtalyanca martin
    Martıgillerden, çoğu beyaz renkte, eti yenmez, yüzücü, perde ayaklı deniz kuşlarının ortak adı (Larus) .

  • Eda Yıldırımtürk
    Eda Yıldırımtürk

    Bugün Üsküdar'da ne kadar da kalabalıktınız....
    Neyimizle sesinize ses vermeyi çok diledik ama....
    Siz aç bizse yalnız değildik!