Anadolu Bizans için büyük önem taşıyordu.Önemli gelir kaynaklarına sahipti ve Bizans bundan kolay kolay vazgeçmek istemiyordu.
Anadolu'ya akınlarda bulunan Türkleri büyük tehlike olarak gören Bizans, eski “Suğur” mıntıkalarında tekrar hakimiyeti kurmak istiyordu.
1015’ten beri devam eden Türk akınlarına karşı başarı sağlayamayan Bizans Devleti’nin otoritesi zayıflamıştı.Romen Diyojen; Bizans’ı doğuda hakim kılmak, halkının güvenini sağlamak için; kesin sonuç alabileceği bir savaşa girmeye karar verdi.Ve bu savaş için yaklaşık 200.000 kişilik bir orduyla harekete geçti.
Diğer taraftan ise Türkmenlerin Anadolu'yu yurt tutmaları zorunlu olmuştu.Bu nedenle Bizans’tan gelecek her türlü saldırıya karşı korunmak kararlıydılar.
Anadolu’nun elden çıkma tehlikesini gören Bizanslılar,İmparator Romen Diyojen komutasındaki büyük bir orduyu Türkler üzerine sefere çıkardılar.O sırada Alp Arsan Halep’te bulunuyordu.Kendine haber ulaşınca Mısır Seferi’nden vazgeçip Ahlat’a döndü.Sultanın emrinde yaklaşık 50.000 kişilik bir ordu vardı.Alp Arslan’ın kuvvetleri Bizans’tan çok daha azdı.Ancak ordusunda Gevherayin,Afşin,Savtekin,Sunduk gibi tecrübeli komutanlar bulunuyordu.Alp Arslan ordugahını Ahlat-Malazgirt arasındaki Rahve ovasına kurdu.Sonra Romen Diyojen’e bir barış heyeti göndererek barış istedi.O teklifinde, imparatorun ülkesine dönmesini ve daha sonra barış görüşmelerinin halifeler aracılığıyla yapılmasını istemişti.Ancak imparator Alp Arslan’ın bu teklifini reddetmişti.Bunun üzerine Alp Arslan savaş hazırlıklarının bitirilmesini emretti.Daha sonra Bizans ordusuna bir gece baskını yaptırdı.Bu olay Bizans ordusunun moralini bozdu.
Sultan Savaş başlamadan önce askerlerine coşturucu bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: “Ben Müslümanların Minberde bizim galip gelmemiz için dua ettikleri bu gün düşmanın üzerine atılmak istiyorum.Ya ulu ve kudretli olan tanrı düşmana karşı zafer verecektir,yada şehit olacağız.İsteyen beni takip etsin yaşamını sevenlerde gitsinler.Bunlar kınanmayacaktır.Bugün burada bir sultan yoktur.Bende sizlerde biriyim.”Bu da Türk hükümdarlarının askerlerini maneviyat yönünden etkili olacak derecede iyi konuştuklarını göstermektedir. Böylece Türk ordusu Malazgirt Savaşı’na maneviyat yönünden de hazır hale gelmişti.
Selçuklu Ordusu Türk Savaş Sistemi’ne göre düzenlenmişti.Alp Arslan ordusunu ikiye ayırmış,kendisi az sayıda bir kuvvetle düşmanın karşısında yer alırken,öteki büyük kısmı da tepelerde pusuya yatırmıştı.Savaşa ilk olarak okçuların koruduğu sultanın idaresindeki Selçuklu Kuvvetleri başladı.Bizans imparatoru bu az sayıdaki orduyu yok etmek için karşı saldırıya geçti.Alp Arslan ve askerlerinin başarıyla uyguladığı SAHTE GERİ ÇEKİLME hareketine kanan imparator Türkleri takip için genel karargahtan uzaklaşmıştı. Bu arada Bizans Ordusu’ndaki Uz ve Peçenekler de soydaşları olan Selçukluların safhasına geçtiler.Bu da Bizans Ordusu’nun bozulmasını sağladı.Alp Arslan ise Bizans Ordusu’nun pusudaki Türk kuvvetlerine yaklaştığını görünce,Selçuklu askerlerine genel bir hücum emri verdi.Bu hücum karşısında hatasını anlayan Romen Diyojen geri çekilmeye çalıştıysa da kanatlardan sarkan Türk süvarilerinin dar çemberi içine girdiğinden artık çok geç kalmıştı.İhtiyat Kuvvetleri Kumandanı Andronikos da ordusunun bozguna uğradığını ilan etmiş ve daha da geriler çekilmişti.Akşama doğru savaş Bizans ordusunun tam bir yenilgisiyle sonuçlanmıştı.İmparator yaralı olarak esir alınmıştı.
Sultan Alp Arslan imparatora bir savaş esiri gibi değil,bir misafir hükümdar muamelesi yaptı ve ona özel bir çadır kurdurdu.(İstiklal Savaşı’nda da düşman baş kumandanı Trikopis esir alındığı zaman Atatürk kendisine çok iyi davranmıştı.Bu da Türklerin esirlerine dahi ne kadar iyi muamele yaptığını gösterir.) Daha sonra imparatoru huzuruna getirten Alp Arslan,barış teklifini reddettiği için ona kızdı,ama bu ünlü görüşmenin ardından onu affetti.Bu görüşme şöyle yaşanmıştı: Sultan ona “Eğer zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın? ”diye sorunca İmparatorda: “Fena şeyler”diye karşılık verdi. Sultan: “Şimdi sana ne yapacağımı sanıyorsun? ”İmparator şöyle yanıtladı: “Bana üç şeyden birini yapabilirsin.Birincisi:Öldürmek,İkincisi:Ele geçirmek istediğim ülkelerde beni halka ibret için göstermek,Üçüncüsü ise yapmayacağın bir şey olduğundan söylememe gerek yok.” Alp Arslan: “Bu nedir? ”diye sorunca oda: “Affetmek.Para ve armağanlarla benim iyi niyetimin kabulü ve Bizans topraklarında senin bir kölen,bir kumandanın ve bir naibin olarak beni yurduma göndermendir.Eğer beni öldürürsen bu sana çıkar sağlamaz.Çünkü benim yerime bir başkasını imparator yaparlar.”dedi.Bunun üzerine Alp Arslan da “Seni affetme kararındayım”diye karşılık verdi.
Görüşmeden sonra Alp Arslan ile Romen Diyojen arasında bir antlaşma imzalandı.Bu antlaşmaya göre:
1) İmparator kendisi için bir buçuk milyon altın para kurtuluş akçesi verecek, 2) Bizans Devleti her yıl Selçuklu Devleti’ne 360.000 altın ödeyecek, 3) Bizans’ın elinde buluna bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak, 4) İhtiyaç olduğunda Bizanslılar Selçuklu Devleti’ne askeri yardımda bulunacaklar, 5) Antakya,Urfa,Menbiç ve Malazgirt gibi şehir ve kaleler Selçuklulara geri verilecekti.
Zaferin kazanılması İslam dünyasında sevinç ve heyecan yarattı.Abbasi halifesine gönderilen zafer mektubu Sarayın önünde halka okundu.Bağdat bu zafer şerefine süslenmiş ve büyük şenlikler düzenlenmişti.
Antlaşmadan sonra Sultan ve İmparator dostça ayrıldılar.Öte yandan Bizans'ta onun esir olduğu haberi alınınca,7.Mikhail Dukas İmparator ilan edildi.Böylece Bizans’la yapılan antlaşma iptal edilmiş oluyordu.Bu olay Türklere Malazgirt Zaferi’nin sonucundan yararlanma imkanı veriyordu.Sultan Alp Arslan Türk Beylerine Anadolu’nun fethini emretti.
MALAZGİRT SAVAŞININ SONUÇLARI 1) Bizans ordusu Malazgirt’te yok edildiği için Türk akıncıları hızla Anadolu’nun içlerine doğru ilerlediler. 2) Türk kuvvetleri fethettikleri şehir ve kasabalara yerleşerek Anadolu’yu yurt edindiler.BöyleceBUGÜNKÜ TÜRKİYE’NİN TEMELLERİ ATILMIŞ OLDU. 3) Malazgirt Savaşı’nın Türklerin Milli Birliğinin oluşmasında önemli rolü olmuştur. 4) Malazgirt Savaşı Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde başlıca etken olmuştur.
Malazgirt Savaşı Türk Ordusunun birçok zafer kazandığı zafer ayı Ağustosta olmuştur.26 Ağustos Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerine imkan verirken,yine 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta biten Büyük Taarruz Başkumandanlık Meydan Savaşı da Türk Milletine vatan topraklarından düşmanı kovma hakkını tanıyordu.(1922)
Malazgirt Zaferinden sonra Türkler karşı duracak hiçbir kuvvet kalmamıştı. Artık Türklerin Anadolu’da hızla yayılma ve yerleşme dönemi başlamıştı. Türklerin karşısında yenilen Bizans kuvvetleri bu sırada karşı koyacak gücü kendilerinde bulamadılar.Bu nedenle Bayı Anadolu ve Balkanlar’a çekildiler.Böylece boş kalan topraklara Türkler göç ettiler ve Anadolu’ya yerleşmeye başladılar.Kısa bir süre içinde Ege ve Marmara’ya kadar ulaştılar.Türklerin Anadolu’ya bu göçleri 16. yüzyıla kadar devam etti.
Millet olmak sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Bu belli bir süreci gerektirir. Devlet olabilirsiniz ama millet olamayabilirsiniz. Dünyada toplama devletlerin yanında, millet devletler de vardır. Bugünkü Türkiye, millet devletlerin en dikkate değer olanıdır. Fakat bu, Cumhuriyetle gerçekleşmiş bir durum değildir. Millet olma sürecimizi Göktürklere kadar götürebiliriz. Hatta biraz daha zorlarsanız daha da gerilere gidebilirsiniz.
Toplama devletler çözülmeye ve dağılmaya müsait bir sosyal yapıya sahiptirler. Oysa millet devletleri birbirine bağlayan, onları sımsıkı kenetleyen tarihî, sosyal ve kültürel bağlar vardır. Bu bağların kopması zannedildiği kadar kolay değildir. Bu çelikten bağlar dış mihrakların tasallutuyla zayıflasa, hatta kopsa da toplum önderleri tarafından belli bir süre sonra tamir edilebilirler. Yeter ki millet tarihini unutmasın, geçmişine sırt çevirmesin.
Türk milleti tarih içinde çok çetin dönemeçlerden geçmiştir. Fakat hiçbir zaman geçmişle bağlarını koparmamış, geleceğe yönelik olarak hep ümitvar olmuştur. Bunun da semeresini görmüştür. Tam tarihten silindik, silineceğiz derken, esen rahmanî bir rüzgâr bizi tekrar zirveye taşımıştır. Allah, dinine ve davasına hizmet edenlerden rahmetini esirgemez, tarih boyunca da esirgememiştir; kanaatimiz odur ki bundan sonra da esirgemeyecektir.
Türklerin Anadolu'ya açılışını ve bugünkü toprakları yurt edişini sağlayan vesile, Malazgirt ovasında yapılan, tarihe mal olmuş o dehşetli savaştır. Bu mühim savaş Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in ordusu arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu'da, Muş'a bağlı Malazgirt Ovasında meydana gelmiştir. Bu muharebe, dinî, millî, siyasî, askerî neticeleri ve Türk-İslâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından çok önemlidir. Çünkü bu savaş yepyeni bir dönemin başlangıcıdır. Anadolu'nun Müslümanlaşmasının ilk adımıdır.
Malazgirt Zaferi, Türk'ün maddî gücünün çok ötesinde, asıl manevî gücünün eseri ve tezahürüdür. Bu bir moral ve inanç savaşıydı. İnancı ve morali üstün olanlar, mübarek neticeyi belirlemiştir. Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın bu büyük zaferi aslında dünya tarihinde de bir dönüm noktası olmuştur. Bu aynı zamanda imanın küfre galebe çalmasının muhteşem bir yansımasıdır. Bu zafer Müslümanların kendini tüm dünyaya kabul ettirişinin zeminini hazırlamıştır. Bundan sonra Haçlılar daha fazla ortak hareket etme ve yekvücut olma ihtiyacı duymuştur. Fakat buna rağmen kaderleri hep hezimet olmuştur. İslam coğrafyasının her köşesinde Türk-İslam ordularının zaferi için hutbelerin okunduğu Malazgirt Meydan Muharebesi, Alparslan'ın şu tarihi konuşmasıyla başlamıştır:
'Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim. Bir er gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlık belirtisi hiçbir şey yoktur. Şehit olursam, üzerimdeki şu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.'
Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan atından inip secdeye kapandıktan sonra ellerini göğe doğru açarak 'Ya Rabbi! Seni kendime vekil ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah'ım, niyetim halistir, bana yardım et' diye dua eder. Bu noktadan sonra bütün uzuvları savaşa motive olmuştur.
Yüce Mevla böyle inançlı ve kararlı bir kulunun duasını hiç geri çevirir mi? Elbette çevirmez, çevirmedi de! ... Onun kararlı ve inançlı tutumu, kendisine tabi olan askerleri de heyecana sevketti. İçinde bir nebze korku ve telaş olanlar da mutmain oldu. Şüphe ve tereddütler izale edildi. Çünkü bu maddî olduğu kadar da psikolojik bir savaştı. Zira bu savaşın neticesi, zaferin sadece insan sayısıyla ve maddî güçle kazanılamayacağını göstermiştir. Çünkü tarihî kaynaklara göre Bizans'ın 200 bin kişilik ordusuna karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 bin kadardı. Selçuklular karşılarındaki Bizans ordusunu dörtte bir oranındaki bir kuvvetle yenmesini bilmiştir. Bu azmin ve inancın zaferi değil de nedir? ...
Malazgirt Zaferi, Türk-İslâm tarihinin eşsiz bir kazanımıdır. Bu zaferi tarih sayfalarına altın yaldızla işlesek yeridir. Çünkü Malazgirt Zaferi sonuçları itibarıyla hem Türk tarihi, hem de dünya tarihi bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu zaferle Anadolu kapıları Türklere ardına kadar açılmıştır. Müslümanlar için derin bir nefes alma zamanı gelmiştir. Bu hayırlı neticenin verdiği güçle ezikliğimizi üzerimizden attık. Artık Anadolu, ebediyen Türk ülkesi oldu. Bu zafer, Türklerin İslam dünyasındaki itibarını ve kredisini artırdı. O güne kadar basite alınan milletimize daha farklı bir gözle bakmaya başladılar. Yani bize bakış açıları değişti. Bu zaferden sonra bize geleceğin lider ülkesi(milleti) olarak bakmaya başladılar.
Kısacası bütün tarihçiler, Malazgirt'in bütün dünya tarihinde bir dönüm noktası teşkil ettiği fikrinde birleşmektedirler. Bu zaferle ve onun eşsiz kahramanlarıyla ne kadar övünsek azdır. Ne mutlu bize ki o güzel insanların torunları olma şerefini taşıyoruz. Fakat bu onurun ağırlığını kaldırabiliyor muyuz? Bu mevzuda bir kısım tereddütlerim yok değil. Gelin iş işten geçmeden, yozlaşmadan, daha çok bozulmadan o insanlara layık insanlar olmanın mücadelesini verelim. Malazgirt Zaferi'nin 935. yıldönümünü kutlarken sözlerimi destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun 'Malazgirt Destanı' adlı şiirinden aldığım bir bölümle neticelendirmek istiyorum:
'Aylardan Ağustos, günlerden Cuma Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a Bozkurtlar ordusu geçti hücuma Yeni bir şevk ile gürledi gökler Ya Allah... Bismillah... Allahuekber
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi Bu seste birleşir bütün yürekler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber! ..'
MALAZGİRT SAVŞININ TARİHİ ÖNEMİNİN YANISIRA DAHA FARKLI BİR ANLAMI DAHA VAR BENİM GÖZÜMDE ÇÜNKÜ İLKOKULDA ÇALIŞTIĞIM BU KONUYU VE SINIF ÖGRETMENİMİN O CİDDİ DURUŞUNU HÂLÂ UNUTAMIYORUM FAKAT BUNUN YANINDA BİR DE FARKLI DEĞERLERDE TAŞIMIYOR DEĞİL AMA BİZLER BU GİBİ ÖSS VE BENZERİ SINAVLARA GİRENLER İÇİN ÖNEMİ OLABİLECEK KONULARLA İLGİLENMİYORUZ ÇUN KÜ BİZLER BU GİBİ ENGELLERDEN YIRTMIŞ DURUMDAYIZ :))))
malazgirt savaşının bana hatırlattığı çok şey var...bunlardan birtanesi şudur:anadolu toprakları kolay kazanılmamış malazgirt zaferi ile başlayan fetihler ve ardından kazanılan topraklar en son düzenlemeyi yapan ATATÜRK ile birlikte bize miras bırakılmıştır bu mirasın kıymetini bilmemiz lazım bütünlüğümüzü bozacak her türlü tehlikeye karşı hep birlikte mücadele vermemiz lazım sunguralp selçuk {istanbul 25 bay}
Üzerinde yasadigimiz Anadolu, tarih boyunca çesitli kavimler tarafindan isgal edilmis ve bu yarimadada birçok devlet kurulmustur. Ancak bu devletlerin hiç birisi Anadolu'nun tarihi üzerinde Türkler kadar etkili olamamislardir. Türklerin Anadolu'yu fethederek Islâmlastirmalari ve burayi vatan yapmalari Türk ve dünya tarihinin en önemli olaylarindan biridir.bizim anadoluya giriş vizemizi saglamış olan büyük savaş
paranın birliktelik sağladığı frank zırhlılarının,zırhlarının başlarına bela olduğu ova..binlerce yıldır bölgenin en güçlü ordusunun,bu toprakların öz evladı türkmen süvarilerinin karşısında palyoço olduğu tarih.. aristokrat roma genarallerinin,göçebe çoban beylerin karşında panikten ve korkudan başka strateji kuramadığı savaş.
sadece bir savaşmıydı orada yapılan değilmiydi dünya tarihinin başka bir başlangıç sayfası doğu romanın 1453 istanbulun fethedilmesiyle yani bir çağ açanlara duyurulur bu çağın başlangıçı 1071 ve alpaslandır
bu vesile ile Allah yolunda ve milleti uğrunda ölen Tüm şehidlerimizin ruhları şad olsun
1071 aylardan ağustos Alparslan diyojene artık buralardan git dedi senin devrin bitti peki diojene ne oldu gözleri şişlendi kim tarafından kendi kraliçesi eşi hain karı bu yapılır mı ordularının komutanına
bence çok kötü
tarihinden,komutanlarına kadar en ince ayrıntısını bildiğim tek savaş sanırım..ee iyi öğrenci yokmuş iyi öğretmen varmış :)
MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI
Anadolu Bizans için büyük önem taşıyordu.Önemli gelir kaynaklarına sahipti ve Bizans bundan kolay kolay vazgeçmek istemiyordu.
Anadolu'ya akınlarda bulunan Türkleri büyük tehlike olarak gören Bizans, eski “Suğur” mıntıkalarında tekrar hakimiyeti kurmak istiyordu.
1015’ten beri devam eden Türk akınlarına karşı başarı sağlayamayan Bizans Devleti’nin otoritesi zayıflamıştı.Romen Diyojen; Bizans’ı doğuda hakim kılmak, halkının güvenini sağlamak için; kesin sonuç alabileceği bir savaşa girmeye karar verdi.Ve bu savaş için yaklaşık 200.000 kişilik bir orduyla harekete geçti.
Diğer taraftan ise Türkmenlerin Anadolu'yu yurt tutmaları zorunlu olmuştu.Bu nedenle Bizans’tan gelecek her türlü saldırıya karşı korunmak kararlıydılar.
Anadolu’nun elden çıkma tehlikesini gören Bizanslılar,İmparator Romen Diyojen komutasındaki büyük bir orduyu Türkler üzerine sefere çıkardılar.O sırada Alp Arsan Halep’te bulunuyordu.Kendine haber ulaşınca Mısır Seferi’nden vazgeçip Ahlat’a döndü.Sultanın emrinde yaklaşık 50.000 kişilik bir ordu vardı.Alp Arslan’ın kuvvetleri Bizans’tan çok daha azdı.Ancak ordusunda Gevherayin,Afşin,Savtekin,Sunduk gibi tecrübeli komutanlar bulunuyordu.Alp Arslan ordugahını Ahlat-Malazgirt arasındaki Rahve ovasına kurdu.Sonra Romen Diyojen’e bir barış heyeti göndererek barış istedi.O teklifinde, imparatorun ülkesine dönmesini ve daha sonra barış görüşmelerinin halifeler aracılığıyla yapılmasını istemişti.Ancak imparator Alp Arslan’ın bu teklifini reddetmişti.Bunun üzerine Alp Arslan savaş hazırlıklarının bitirilmesini emretti.Daha sonra Bizans ordusuna bir gece baskını yaptırdı.Bu olay Bizans ordusunun moralini bozdu.
Sultan Savaş başlamadan önce askerlerine coşturucu bir konuşma yaptı ve şöyle dedi:
“Ben Müslümanların Minberde bizim galip gelmemiz için dua ettikleri bu gün düşmanın üzerine atılmak istiyorum.Ya ulu ve kudretli olan tanrı düşmana karşı zafer verecektir,yada şehit olacağız.İsteyen beni takip etsin yaşamını sevenlerde gitsinler.Bunlar kınanmayacaktır.Bugün burada bir sultan yoktur.Bende sizlerde biriyim.”Bu da Türk hükümdarlarının askerlerini maneviyat yönünden etkili olacak derecede iyi konuştuklarını göstermektedir. Böylece Türk ordusu Malazgirt Savaşı’na maneviyat yönünden de hazır hale gelmişti.
Selçuklu Ordusu Türk Savaş Sistemi’ne göre düzenlenmişti.Alp Arslan ordusunu ikiye ayırmış,kendisi az sayıda bir kuvvetle düşmanın karşısında yer alırken,öteki büyük kısmı da tepelerde pusuya yatırmıştı.Savaşa ilk olarak okçuların koruduğu sultanın idaresindeki Selçuklu Kuvvetleri başladı.Bizans imparatoru bu az sayıdaki orduyu yok etmek için karşı saldırıya geçti.Alp Arslan ve askerlerinin başarıyla uyguladığı SAHTE GERİ ÇEKİLME hareketine kanan imparator Türkleri takip için genel karargahtan uzaklaşmıştı. Bu arada Bizans Ordusu’ndaki Uz ve Peçenekler de soydaşları olan Selçukluların safhasına geçtiler.Bu da Bizans Ordusu’nun bozulmasını sağladı.Alp Arslan ise Bizans Ordusu’nun pusudaki Türk kuvvetlerine yaklaştığını görünce,Selçuklu askerlerine genel bir hücum emri verdi.Bu hücum karşısında hatasını anlayan Romen Diyojen geri çekilmeye çalıştıysa da kanatlardan sarkan Türk süvarilerinin dar çemberi içine girdiğinden artık çok geç kalmıştı.İhtiyat Kuvvetleri Kumandanı Andronikos da ordusunun bozguna uğradığını ilan etmiş ve daha da geriler çekilmişti.Akşama doğru savaş Bizans ordusunun tam bir yenilgisiyle sonuçlanmıştı.İmparator yaralı olarak esir alınmıştı.
Sultan Alp Arslan imparatora bir savaş esiri gibi değil,bir misafir hükümdar muamelesi yaptı ve ona özel bir çadır kurdurdu.(İstiklal Savaşı’nda da düşman baş kumandanı Trikopis esir alındığı zaman Atatürk kendisine çok iyi davranmıştı.Bu da Türklerin esirlerine dahi ne kadar iyi muamele yaptığını gösterir.) Daha sonra imparatoru huzuruna getirten Alp Arslan,barış teklifini reddettiği için ona kızdı,ama bu ünlü görüşmenin ardından onu affetti.Bu görüşme şöyle yaşanmıştı:
Sultan ona
“Eğer zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın? ”diye sorunca İmparatorda: “Fena şeyler”diye karşılık verdi.
Sultan:
“Şimdi sana ne yapacağımı sanıyorsun? ”İmparator şöyle yanıtladı:
“Bana üç şeyden birini yapabilirsin.Birincisi:Öldürmek,İkincisi:Ele geçirmek istediğim ülkelerde beni halka ibret için göstermek,Üçüncüsü ise yapmayacağın bir şey olduğundan söylememe gerek yok.”
Alp Arslan:
“Bu nedir? ”diye sorunca oda:
“Affetmek.Para ve armağanlarla benim iyi niyetimin kabulü ve Bizans topraklarında senin bir kölen,bir kumandanın ve bir naibin olarak beni yurduma göndermendir.Eğer beni öldürürsen bu sana çıkar sağlamaz.Çünkü benim yerime bir başkasını imparator yaparlar.”dedi.Bunun üzerine Alp Arslan da “Seni affetme kararındayım”diye karşılık verdi.
Görüşmeden sonra Alp Arslan ile Romen Diyojen arasında bir antlaşma imzalandı.Bu antlaşmaya göre:
1) İmparator kendisi için bir buçuk milyon altın para kurtuluş akçesi verecek,
2) Bizans Devleti her yıl Selçuklu Devleti’ne 360.000 altın ödeyecek,
3) Bizans’ın elinde buluna bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak,
4) İhtiyaç olduğunda Bizanslılar Selçuklu Devleti’ne askeri yardımda bulunacaklar,
5) Antakya,Urfa,Menbiç ve Malazgirt gibi şehir ve kaleler Selçuklulara geri verilecekti.
Zaferin kazanılması İslam dünyasında sevinç ve heyecan yarattı.Abbasi halifesine gönderilen zafer mektubu Sarayın önünde halka okundu.Bağdat bu zafer şerefine süslenmiş ve büyük şenlikler düzenlenmişti.
Antlaşmadan sonra Sultan ve İmparator dostça ayrıldılar.Öte yandan Bizans'ta onun esir olduğu haberi alınınca,7.Mikhail Dukas İmparator ilan edildi.Böylece Bizans’la yapılan antlaşma iptal edilmiş oluyordu.Bu olay Türklere Malazgirt Zaferi’nin sonucundan yararlanma imkanı veriyordu.Sultan Alp Arslan Türk Beylerine Anadolu’nun fethini emretti.
MALAZGİRT SAVAŞININ SONUÇLARI
1) Bizans ordusu Malazgirt’te yok edildiği için Türk akıncıları hızla Anadolu’nun içlerine doğru ilerlediler.
2) Türk kuvvetleri fethettikleri şehir ve kasabalara yerleşerek Anadolu’yu yurt edindiler.BöyleceBUGÜNKÜ TÜRKİYE’NİN TEMELLERİ ATILMIŞ OLDU.
3) Malazgirt Savaşı’nın Türklerin Milli Birliğinin oluşmasında önemli rolü olmuştur.
4) Malazgirt Savaşı Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde başlıca etken olmuştur.
Malazgirt Savaşı Türk Ordusunun birçok zafer kazandığı zafer ayı Ağustosta olmuştur.26 Ağustos Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerine imkan verirken,yine 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta biten Büyük Taarruz Başkumandanlık Meydan Savaşı da Türk Milletine vatan topraklarından düşmanı kovma hakkını tanıyordu.(1922)
Malazgirt Zaferinden sonra Türkler karşı duracak hiçbir kuvvet kalmamıştı. Artık Türklerin Anadolu’da hızla yayılma ve yerleşme dönemi başlamıştı. Türklerin karşısında yenilen Bizans kuvvetleri bu sırada karşı koyacak gücü kendilerinde bulamadılar.Bu nedenle Bayı Anadolu ve Balkanlar’a çekildiler.Böylece boş kalan topraklara Türkler göç ettiler ve Anadolu’ya yerleşmeye başladılar.Kısa bir süre içinde Ege ve Marmara’ya kadar ulaştılar.Türklerin Anadolu’ya bu göçleri 16. yüzyıla kadar devam etti.
anadoluya kapağı attığımız şavaş
turkish people'ye anadolunun doorlarının open olduğu zafer...... :)
bütün derslerde böle not tutuyorum....
935.YILINDA MALAZGİRT ZAFERİ
M.NİHAT MALKOÇ
Millet olmak sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Bu belli bir süreci gerektirir. Devlet olabilirsiniz ama millet olamayabilirsiniz. Dünyada toplama devletlerin yanında, millet devletler de vardır. Bugünkü Türkiye, millet devletlerin en dikkate değer olanıdır. Fakat bu, Cumhuriyetle gerçekleşmiş bir durum değildir. Millet olma sürecimizi Göktürklere kadar götürebiliriz. Hatta biraz daha zorlarsanız daha da gerilere gidebilirsiniz.
Toplama devletler çözülmeye ve dağılmaya müsait bir sosyal yapıya sahiptirler. Oysa millet devletleri birbirine bağlayan, onları sımsıkı kenetleyen tarihî, sosyal ve kültürel bağlar vardır. Bu bağların kopması zannedildiği kadar kolay değildir. Bu çelikten bağlar dış mihrakların tasallutuyla zayıflasa, hatta kopsa da toplum önderleri tarafından belli bir süre sonra tamir edilebilirler. Yeter ki millet tarihini unutmasın, geçmişine sırt çevirmesin.
Türk milleti tarih içinde çok çetin dönemeçlerden geçmiştir. Fakat hiçbir zaman geçmişle bağlarını koparmamış, geleceğe yönelik olarak hep ümitvar olmuştur. Bunun da semeresini görmüştür. Tam tarihten silindik, silineceğiz derken, esen rahmanî bir rüzgâr bizi tekrar zirveye taşımıştır. Allah, dinine ve davasına hizmet edenlerden rahmetini esirgemez, tarih boyunca da esirgememiştir; kanaatimiz odur ki bundan sonra da esirgemeyecektir.
Türklerin Anadolu'ya açılışını ve bugünkü toprakları yurt edişini sağlayan vesile, Malazgirt ovasında yapılan, tarihe mal olmuş o dehşetli savaştır. Bu mühim savaş Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in ordusu arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu'da, Muş'a bağlı Malazgirt Ovasında meydana gelmiştir. Bu muharebe, dinî, millî, siyasî, askerî neticeleri ve Türk-İslâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından çok önemlidir. Çünkü bu savaş yepyeni bir dönemin başlangıcıdır. Anadolu'nun Müslümanlaşmasının ilk adımıdır.
Malazgirt Zaferi, Türk'ün maddî gücünün çok ötesinde, asıl manevî gücünün eseri ve tezahürüdür. Bu bir moral ve inanç savaşıydı. İnancı ve morali üstün olanlar, mübarek neticeyi belirlemiştir. Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın bu büyük zaferi aslında dünya tarihinde de bir dönüm noktası olmuştur. Bu aynı zamanda imanın küfre galebe çalmasının muhteşem bir yansımasıdır. Bu zafer Müslümanların kendini tüm dünyaya kabul ettirişinin zeminini hazırlamıştır. Bundan sonra Haçlılar daha fazla ortak hareket etme ve yekvücut olma ihtiyacı duymuştur. Fakat buna rağmen kaderleri hep hezimet olmuştur. İslam coğrafyasının her köşesinde Türk-İslam ordularının zaferi için hutbelerin okunduğu Malazgirt Meydan Muharebesi, Alparslan'ın şu tarihi konuşmasıyla başlamıştır:
'Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim. Bir er gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlık belirtisi hiçbir şey yoktur. Şehit olursam, üzerimdeki şu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.'
Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan atından inip secdeye kapandıktan sonra ellerini göğe doğru açarak 'Ya Rabbi! Seni kendime vekil ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah'ım, niyetim halistir, bana yardım et' diye dua eder. Bu noktadan sonra bütün uzuvları savaşa motive olmuştur.
Yüce Mevla böyle inançlı ve kararlı bir kulunun duasını hiç geri çevirir mi? Elbette çevirmez, çevirmedi de! ... Onun kararlı ve inançlı tutumu, kendisine tabi olan askerleri de heyecana sevketti. İçinde bir nebze korku ve telaş olanlar da mutmain oldu. Şüphe ve tereddütler izale edildi. Çünkü bu maddî olduğu kadar da psikolojik bir savaştı. Zira bu savaşın neticesi, zaferin sadece insan sayısıyla ve maddî güçle kazanılamayacağını göstermiştir. Çünkü tarihî kaynaklara göre Bizans'ın 200 bin kişilik ordusuna karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 bin kadardı. Selçuklular karşılarındaki Bizans ordusunu dörtte bir oranındaki bir kuvvetle yenmesini bilmiştir. Bu azmin ve inancın zaferi değil de nedir? ...
Malazgirt Zaferi, Türk-İslâm tarihinin eşsiz bir kazanımıdır. Bu zaferi tarih sayfalarına altın yaldızla işlesek yeridir. Çünkü Malazgirt Zaferi sonuçları itibarıyla hem Türk tarihi, hem de dünya tarihi bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu zaferle Anadolu kapıları Türklere ardına kadar açılmıştır. Müslümanlar için derin bir nefes alma zamanı gelmiştir. Bu hayırlı neticenin verdiği güçle ezikliğimizi üzerimizden attık. Artık Anadolu, ebediyen Türk ülkesi oldu. Bu zafer, Türklerin İslam dünyasındaki itibarını ve kredisini artırdı. O güne kadar basite alınan milletimize daha farklı bir gözle bakmaya başladılar. Yani bize bakış açıları değişti. Bu zaferden sonra bize geleceğin lider ülkesi(milleti) olarak bakmaya başladılar.
Kısacası bütün tarihçiler, Malazgirt'in bütün dünya tarihinde bir dönüm noktası teşkil ettiği fikrinde birleşmektedirler. Bu zaferle ve onun eşsiz kahramanlarıyla ne kadar övünsek azdır. Ne mutlu bize ki o güzel insanların torunları olma şerefini taşıyoruz. Fakat bu onurun ağırlığını kaldırabiliyor muyuz? Bu mevzuda bir kısım tereddütlerim yok değil. Gelin iş işten geçmeden, yozlaşmadan, daha çok bozulmadan o insanlara layık insanlar olmanın mücadelesini verelim. Malazgirt Zaferi'nin 935. yıldönümünü kutlarken sözlerimi destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun 'Malazgirt Destanı' adlı şiirinden aldığım bir bölümle neticelendirmek istiyorum:
'Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi
Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah... Bismillah... Allahuekber! ..'
Sene 1071 Malazgirt'ten bir gedik
Açıp girdik bu toprağa yurt dedik
Bedel ise bedelini ödedik
Bu memleket bizim bu vatan bizim...
Ozan Arif
MALAZGİRT SAVŞININ TARİHİ ÖNEMİNİN YANISIRA DAHA FARKLI BİR ANLAMI DAHA VAR BENİM GÖZÜMDE ÇÜNKÜ İLKOKULDA ÇALIŞTIĞIM BU KONUYU VE SINIF ÖGRETMENİMİN O CİDDİ DURUŞUNU HÂLÂ UNUTAMIYORUM FAKAT BUNUN YANINDA BİR DE FARKLI DEĞERLERDE TAŞIMIYOR DEĞİL AMA BİZLER BU GİBİ ÖSS VE BENZERİ SINAVLARA GİRENLER İÇİN ÖNEMİ OLABİLECEK KONULARLA İLGİLENMİYORUZ ÇUN KÜ BİZLER BU GİBİ ENGELLERDEN YIRTMIŞ DURUMDAYIZ :))))
Bu cennet vatanın kendine yaraşır sahiplerine kavuşmasıdır.
malazgir bizim yeni dünya kapısın araladığımız günün anahtarı
türklüğün en güzel günlerinden biri
bu vatanın yeni ve gerçek sahiplerinin girisi
ve nice duygular
selam olun serikli cüneytten
Malazgirt'ten İstanbul'a d-ö-r-t y-ü-z-y-ı-l-d-a da gidilmezki canım. Rahat 4 kuşak değişmiş.
Malazgirt Marşı
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma;
Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!
Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,
Ardından Oğuz 'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı
Budur Peygamber'in övdüğü Türkler
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt, Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi
Bu sesle irkilir çarpan yürekler...
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!
Nağramızdır bugün gök gürültüsü
Kanımızdır bügün yerin örtüsü
Gazi atlarının nal pırıltısı
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!
Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma'ya hey! Kızılelma'ya
En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah..Bismillah...Allahuekber!
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
malazgirt savaşının bana hatırlattığı çok şey var...bunlardan birtanesi şudur:anadolu toprakları kolay kazanılmamış malazgirt zaferi ile başlayan fetihler ve ardından kazanılan topraklar en son düzenlemeyi yapan ATATÜRK ile birlikte bize miras bırakılmıştır bu mirasın kıymetini bilmemiz lazım bütünlüğümüzü bozacak her türlü tehlikeye karşı hep birlikte mücadele vermemiz lazım
sunguralp selçuk {istanbul 25 bay}
uygarlıkların katliamı:buuum
Üzerinde yasadigimiz Anadolu, tarih boyunca çesitli kavimler tarafindan isgal edilmis ve bu yarimadada birçok devlet kurulmustur. Ancak bu devletlerin hiç birisi Anadolu'nun tarihi üzerinde Türkler kadar etkili olamamislardir. Türklerin Anadolu'yu fethederek Islâmlastirmalari ve burayi vatan yapmalari Türk ve dünya tarihinin en önemli olaylarindan biridir.bizim anadoluya giriş vizemizi saglamış olan büyük savaş
Anadolunun kapisini Türklere açan savas.
paranın birliktelik sağladığı frank zırhlılarının,zırhlarının başlarına bela olduğu ova..binlerce yıldır bölgenin en güçlü ordusunun,bu toprakların öz evladı türkmen süvarilerinin karşısında palyoço olduğu tarih..
aristokrat roma genarallerinin,göçebe çoban beylerin karşında panikten ve korkudan başka strateji kuramadığı savaş.
sadece bir savaşmıydı orada yapılan değilmiydi dünya tarihinin başka bir başlangıç sayfası doğu romanın 1453 istanbulun fethedilmesiyle yani bir çağ açanlara duyurulur bu çağın başlangıçı 1071 ve alpaslandır
bu vesile ile Allah yolunda ve milleti uğrunda ölen Tüm şehidlerimizin ruhları şad olsun
1071 aylardan ağustos Alparslan diyojene artık buralardan git dedi senin devrin bitti peki diojene ne oldu gözleri şişlendi kim tarafından kendi kraliçesi eşi hain karı bu yapılır mı ordularının komutanına
TEK KELİMEYLE TÜRKLÜĞÜN DÖNÜM NOKTASI