Kültür Sanat Edebiyat Şiir

MALATYA HEKİMHAN BALLIKAYA KÖYÜ sizce ne demek, MALATYA HEKİMHAN BALLIKAYA KÖYÜ size neyi çağrıştırıyor?

MALATYA HEKİMHAN BALLIKAYA KÖYÜ terimi tarafından tarihinde eklendi

  • Yusuf Özerol
    Yusuf Özerol

    Benim için köyüm özel bir yerdir.
    Diğer yorumları yapan abim Süleyman Özerol un yazdığı bilgi ve belgeleride beğenerek okuyorum herkese teşekkürler.

  • Süleyman Özerol
    Süleyman Özerol

    Doğal-Tarihsel Özellikleri Çağrıştırıyor...

    TARİHSEL KALINTILAR VE TURİZM: Ballıkaya’da üç yüz yılı aşkın bir geçmişi olan Karadirek Dergâhı, IX. Yüzyıla ait Ağpuğar Çeşmesi gibi tarihsel özellik taşıyan yerlerin yanında; köyün kuzeyini baştanbaşa kuşatan kaya kuşağındaki tarih öncesi dönemlere ait (İ.Ö. 4000 yılları) olduğu belirtilen mağaralar ve birçok yerde bulunan yığmalar da tarihsel yönden önem taşır. Kayaların doğal görünümü ve peribacaları ise ayrı bir özellik gösterir. Ayranca, Darıderesi, Alaçayır yaylaları ise doğal güzelliklerin ayrı birer örneğidir.

  • Süleyman Özerol
    Süleyman Özerol

    Doğal-Tarihsel Özellikleri Çağrıştırıyor...

    BALLIKAYA KÖYÜ: KONUMU VE YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ-TARİHSEL BİLGİLER-TARİHSEL KALINTILAR VE TURİZM

    Süleyman ÖZEROL/Eğitimci-Araştırmacı

    KONUMU VE YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

    1. Konumu:
    Hekimhan-Arguvan ilçeleri arasında orta noktadadır. Doğusunda Mıroğlar, güneydoğusunda Çeki mezraları, güneyinde Başkavak köyü, batısında İğdir köyü, kuzeyinde de birkaç köyün yaylalığı ve otlağı olan Ayranca Dağları ve uzantıları bulunur.
    Kuzey-güney eğilimli bir yamaca kurulmuş, yaşanan yer kayması sonucu biraz daha kuzeyde Kösharmanı ve Duzdaşı denen yörenin arazileri üzerine yeniden kurulmuştur. Hekimhan-Arguvan karayolu kuzeyinden, Başkavak, Haydaroğlu, Yağca köylerine giden yol köyün içinden geçer, güneye doğru uzanır.

    2. Yeryüzü Şekilleri:
    Dağlar: Ayranca Dağları köyün ve yörenin en önemli yükseltisidir. Bu dağlar üzerindeki Hasbek Tepesi en yüksek zirvedir (2237 m) . Bazı kaynaklarda 3000 metrenin üzerinde bir yüksekliğe sahip olduğu belirtilir. “Şehitler Mezarlığı” denilen mezarların da bulunduğu tepe, “En büyük tepe, bekleyen yer” anlamlarını taşır. Kayabaşı’nın hemen üzerinde de Pir Sultan Dağı vardır. Ayrıca Çeki Dağı, Yığma Tepeleri, Sivrice Tepesi, Çakıröğü Tepesi, Böğürme önemli yükseltileri oluşturur.
    Yaylalar: Ayranca, Kayabaşı, Alaçayır, Darıderesi Çakıröğü, Horunoğlu önemli yaylalardır. Bunlar arasında Alaçayır önemli yer tutar. Alaçayır’a göçenler azala azala 1989 yılında bir eve düşmüştür. Daha sonra ise yaylaya göçen olmamıştır. Oysa eskiden bir iki davarı olan bile Alaçayır’a göçerdi. Ayrıca suyu köye içme suyu olarak getirildi.
    Akarsular: En önemli akarsu Mezirme Deresi’dir. Kayadibi yöresinden doğar, Çoraklının Dere, Gölün Dere gibi kaynakları, Başkavak köyü topraklarında Göçet Deresi (Bu dereyi Aşılık ve Gedikardı Dereleri besler) , Yağca köyünde Yağca Deresi ile birleşir, oradan da Kuruçay yolu ile Fırat’a karışır. Diğer önemli bir akarsu Ayranca Dağları eteklerinden doğan Darıderesi’dir. Darıderesi, Alaçayır Yaylasından doğan Yazyurdunun Deresi ile Mıroğlar mezrasının altında birleşerek Avşar Çayını başlatır. Bu da Arguvan’ın Çavuş köyü topraklarında Uludere’ye karışır.

    3. İklimi ve Bitki Örtüsü:
    Doğu Anadolu’ya özgü karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Baharlarda yağan yağmurun yanı sıra, zaman zaman dolu yağışı da olur. Kar daha çok Kasım-Mart ayları arasında yağar. Keban ve Karakaya Barajlarının yapımından buyana iklimde yumuşama artmaktadır. Kışın en soğuk olduğu dönem Aralık, Ocak, Şubat aylarıdır. Haziran-Eylül arasında yağış çok azdır. Temmuz ve ağustos aylarında yağışa pek rastlanmaz. Yaz sıcaklığı ortalaması 30 derece dolayındadır.
    Kayadibi, Darıderesi, Böğürme, Karadoğan, Dağınnıbölük, Göçet, Yanıkağaç, Ecedamı yöreleri orman bakımından zengin olmasına karşın bazı tepelerde değil orman, ağaca bile rastlanmaz. Kayabaşı, Belantarla, Yazı, Bakırpuğarın bir bölümü, Üslücetepe, Keltepe bitki örtüsü yönünden zengin olmayan yerlerdir. Orman ağaçlarının başında meşe gelir. Birçok yerde meşelerin içinde ardıç ağacı (Ayranca Dağlarının bazı bölümlerinde “Pir ardıç” adı verilen dikensiz türü) bulunur. Köyün eski evlerinin direk ve döşemelerinin oldukça kalın olan bu ardıçlardan olması dikkat çekicidir. Alıç, yabani armut, yabani kızılcık, dağın, kuş eriği gibi ağaçlar seyrek olarak da olsa bulunur. Köyü dört bir yandan saran çoğu ağaçlarını kayısının oluşturduğu bahçeler bitki örtüsü olarak ormandan aşağı kalmayacak derecede çoğalmıştır.

    BALLIKAYA KÖYÜ: TARİHSEL BİLGİLER

    Adının Çıkağı (Nereden Geldiği) : Osmanlılar döneminde en eski bilgiler Kanuni döneminde olup, 1620’li yıllara denk gelir. Bu dönemde, “Kariye-i Merzeme (Mezdirme) ” adıyla Arguvan’a bağlı, 21 hanelik, 37 vergi nüfusuna sahip bir köy olarak belirtilir.
    Köydeki yaşlıların anlatımına göre, köyün güneyinde bulunan Mihail (Başkavak) köy iken burası mezradır. Mezra adı, Mezere diye anılmaya başlar, zaman içinde değişerek de Mezirme olur. Merz; 1. yer, toprak, arazi; 2. sınır, had, hudut anlamları ile sözlüklerde yer alır. Bu tanımlara göre Merzeme, “Arazi olarak kullanılan yer” anlamındadır. Halk dilinde “ekenek” adıyla bilinir. Bu durumda “Karye-i Merzeme”, “köyün ekeneği” anlamını taşır. Diğer yandan “Mezirme” sözcüğü ile ilgili olarak bazı tanımlamalar yapılmıştır. Merzeme, Mesorome biçimindeki tanımlar da hemen hemen yukarıdaki tanımlarla benzerlik taşır.
    1960 yılında Mezirme adı, Ballıkaya olarak değiştirilir. Ballıkaya, köyün kuzeyinde bulunan sıra kayaların en yükseği, altmışlı yıllarda oldukça çok arının barınarak bal yaptığı kayanın adıdır. Yazın sıcak günlerinde buradan bal aktığı bilinen bir gerçektir.

    İlk Yerleşenlerden Bugüne: Tarihi ile ilgili bilgilerin büyük bölümü sözlü kültür ürünlerine dayanır. Söylentilere dayalı olarak anlatımlara göre ilk yerleşenlere Türkler adı verilir. Türklerden sonra Şah Veli Evlatları, onlardan sonra da Keskin’den Gelenlerin buraya yerleştiği anlatılır.

    Türkler: Erzurum/Horasan’dan Malatya toprağına gelen Türkmenlerden bazıları Mihail’in ekeneği olan bugünkü Ballıkaya’nın yerine gelirler ve Mihaillilerle ortakçı olarak çalışmaya başlarlar. Bir zaman sonra Mihailliler, arazileri bağış yaparlar. Böylece tam olarak yerleşik yaşama geçerler.
    Haklarında ayrıntılı bilgi edinemediğimiz Türkler, “dört kapı” olarak bilinir:
    1. Midiler: Kizirehmetler, Çakırlar, Atalaylar...
    2. Karahasanlar: Bugün soyadları Erhan olanlar...
    3. Muraduşagı: Küllöğler...
    4. Göcenler: Karaköseler...

    Şah Veli Evlatları: 1305–1392 yılları arasında yaşamış ve Safevi düşüncesinin temellerini atanlardan önemli bir kişilik olan Şah İbrahim Veli’nin, Hacı Bektaş Veli Sulucakarahöyük’te dergâh kurduğu sıralarda Mezirme’ye geldiğine inanılır. Köyün batısındaki gedik onun adı ile (Şeyh İbrahimin Gediği) anılır.
    Bugün, Şah Veli Evlatları diye anılanlar, Şah İbrahim soyundan olan Şah Veli’nin oğlu Şah Hüseyin’in üç oğlundan gelirler. Şah Veli’nin kimliği ise söylencelere dayalı olarak bilinir. II. Şah Abbas’ın oğlu ya da kardeşi olduğu öne sürülür. XVI. Yüzyılın sonları ile XVII. Yüzyılın başlarında İran’dan Anadolu’ya geldiği; önce Elazığ’ın Sun köyüne, oradan Arguvan’ın Eymir köyüne, oradan Hekimhan’ın Mezirme köyüne, Mezirme’den Kozdere köyüne; yeniden Mezirme’ye gelerek yerleştiği anlatılır. Kozdere ile ilgili, söylence ve şiirde yerleşim yerlerinden, kişi adlarından ve olaylardan söz edilir. Mezirme’ye dedesi Şah Safi’nın asasını da getirdiğine, Karadirek Dergâhını yaptırdığına inanılır. Türklere yer veren Mihaillilerin Şah Veli evlatlarına da yer verdikleri öne sürülür. Şah İbrahim Evlatları, Şah Veli Evlatları ya da Şah Hüseyin Evlatları adlarıyla anılan bu ocakzade kişiler zamanla çevrede saygınlık kazanmış, dedelik geleneğini bugüne kadar sürdürmüşlerdir.
    Şah Veli’nin oğlu Şah Hüseyin’in üç evladı vardır
    1. İbrahim: Ceneferler…
    2. Mustafa: Dededursunoğulları (Vaylöğler) ...
    3. İsmail: Cüre İsmailler, Kocamanlar, Göğsülükler...
    Şah Veli’nin ölümünden sonra geleneksel mirası (Dergâhı, Hırkası, Pabucu) evlatlarına kalmıştır.
    Kamberağalar’ın da Arguvan’ın Sülmenli köyünden geldikleri ve Şah İbrahim soyu ile bağlantılı oldukları söylenir.

    Keskin’den Gelenler: Köydeki yaşlıların anlatımlarına göre, Ankara’nın Keskin ilçesi yöresinden ayrılan İpşirağalar ve Mürtezeağalar önce Arguvan’ın Urunun Düz yöresine gelirler. Karayüğ (Karahüyük) ağalarına haber salarak yerleşmek istediklerini bildirirler. Burada yer verilmeyince Eymir köyüne geçerler. Oradan devam ederler, Mezirme-Mıroğlar arasında Yazı denen yöreye gelirler. Yazı yöresinde Çakıröğü denen yerde bir yıl, bir süre de Aşılık yöresinde kışlarlar. Daha sonra köyde bulunan Türkler ve Şah Veli Evlatları bunlara yer verirler. Böylece yerleşirler ve kirve olurlar. Kıllılar ve Velağalar’ın da Arguvan-İsaköy’e geldikleri, daha sonra Mezirme’ye yerleştikleri anlatılır.
    Keskinden gelenlerin yerleşimlerinin 1820–1825 yılları arasında olduğu sanılıyor.
    Keskin’den gelenler bugün şu kabile adlarıyla anılırlar:
    1. İpşirağalar.
    2. Abidinağalar.
    3. Alağalar.
    4. Kıllılar.
    5. Velağalar.

    TARİHSEL KALINTILAR VE TURİZM

    Ballıkaya’da üç yüz yılı aşkın bir geçmişi olan Karadirek Dergâhı, IX. Yüzyıla ait Ağpuğar Çeşmesi gibi tarihsel özellik taşıyan yerlerin yanında; köyün kuzeyini baştanbaşa kuşatan kaya kuşağındaki tarih öncesi dönemlere ait (İ.Ö. 4000 yılları) olduğu belirtilen mağaralar ve birçok yerde bulunan yığmalar da tarihsel yönden önem taşır. Kayaların doğal görünümü ve peribacaları ise ayrı bir özellik gösterir. Ayranca, Darıderesi, Alaçayır yaylaları ise doğal güzelliklerin ayrı birer örneğidir.

    1. Mağaralar: Köyün kuzeyini baştanbaşa kuşatan kaya kuşağındaki tarih öncesi dönemlere ait (İ.Ö. 4000 yılları) olduğu belirtilen ve doğal oluşumlu mağaralar vardır. Bu mağaralardan tarihsel özellik taşıyanları ağırlık vererek anlatalım.
    a) Büyük Mağara: Ballıkaya’nın da içinde bulunduğu sıra kayaların üst kısmına Kayabaşı, alt kısmına Kayadibi denilir. Kayabaşı’ndan baharda kar sularının aktığı Barık’ın hemen yanında Büyük Mağara bulunur. 7-8 metrelik ön cephesinden sonra geriye doğru daralır, üçgen biçimini alır. Batı yanındaki duvarlarında oturulacak sekiler, eşya konulacak yerler bulunur. Ön cepheye yakın, solda (batı) tavanda baca gibi oyulmuş bir bölüm vardır. Duvarlar ya da çevresinde resim ya da benzeri şekiller yoktur. Önünde bulunan mezarlardan çıkan kemikler burada dev insanların yaşadığını göstermektedir.
    İkağızlı: Kaya kuşağının batısına yakın yerde buluna iki katli mağaralardır. Üst bölümdeki izler üçüncü bir katin oyulmaya çalışıldığını gösterir. Birinci kat yaklaşık bir metre yukarıda oyulmuş olup içine rahatlıkla girilip gezilebilir. Ön uzunluğu beş, yüksekliği iki metre kadardır. İkinci kata sol yandan (batı) kayalara tırmanılarak çıkılır. İkinci katı cephesi birinci kattan bir metre daha uzun olup daha da geniştir. Sol yanında takalar ve oturma yerleri vardır. Sağ dibinde bir çanak içinde su bulunur. Su, alt kata damla damla sızmaktadır. Her iki katta da resim ya da benzeri şekillere rastlanmaz. Önünde mezarlar bulunur.
    c) Geyik Mağarası: Sıra kayaların hemen hemen orta bölümünde yer alır. Oldukça yüksek ve çetin bir yerdedir. Yüksekliği bir buçuk, uzunluğu on metre kadar olup içinde ya da çevresinde resim ve benzeri şekiller, mezar bulunmaz.
    d) Diğer Mağaralar: Ballıkaya’nın batısına, Geyik Mağarası’nın doğusuna düşen Kurşaklı kayasının batı yamacında, inilmesi ve çıkılması oldukça zor olan bir yerde yan yana iki mağara bulunur. Bunlardan biri tam yarım daire, diğeri oval biçimde görünür. Çevrelerinde ya da içlerinde herhangi bir resim şekil ve benzerine rastlanmaz. Sıra kayaların doğuya doğru devam eden uzantıları üzerinde Sayağlı, Mastik, Darıderesi yörelerinde çok sayıda mağara bulunur. Tamamına yakını doğal oluşuma dayanır. Bunlardan en önemlisi Ayranca Dağları’na giden yol üzerinde bulunan Küllümağara’dır. 1

    2) Peribacaları: Darıderesi yöresinde bulunan peribacaları kavaklığı andırır. Sayağlı yöresinde ve sıra kayalarda ise tek tük rastlanır. Sayağlı’nda bulunan peribacası bir insan başını andıran yontu görünümündedir. Orta Anadolu’daki gibi görkemli değillerse bile Ballıkaya’daki peribacaları da özgün örneklerdir.

    3) Sıra Kayalar: Köyün kuzeyini baştanbaşa kaplayan kaya kuşağı görülmeye değer bir yapı oluşturmuştur. Bunlar arasında Kurşaklı ve Ballıkaya en görkemlileridir. Batıya doğru sıralanan Dalkayalar birer minare görünümündedir. Batıdan ve doğudan kuzeye Ayranca Dağlarına doğru uzanan kayalar üzerindeki doğal mağaralar ve insanlar tarafından yapılmış mağaralar ayrı bir özellik katar görünüme. Sürü sürü dolaşan dağ keçileri ve geyikler ise daha ayrı bir güzellik oluşturur. Sayılarının elli kadar olduğu bilinen, hemen her yıl bir ikisi yok olan ya da yok edilen bu hayvanların doğal barınakları sıra kayalardaki biçiklerdir. 2

    4) Ağpuğar (Akpınar) : Eski köyün kuzey çıkışında, iki buçuk metre yüksekliğinde, dört buçuk metre boyunda, iki metre eninde, kesme taşlarla yapılmış, demir kancalarla taşları birbirine kenetlenmiş, heybe taş çatılı, ön cephesi üzeri yarım yay biçiminde bir yapıya sahip olan bir çeşmedir. Güneye bakan cephesinin orta yerinde taştan çift oluğu, oluğun yanında eskidikçe değiştirilen iki bakır tası, tasların bulunduğu taka ve takanın üzerinde de kitabesi bulunur. Kitabede Eski Türkçe ile şunlar yazılıdır:

    “Sebil-i Hayrat Müteveffa Hasançelebili Muhammet Ağanın Zevcesi Emine Hatun–1306”

    Çeşme ile ilgili öykü ise şöyledir:

    “Hasançelebili Emine Hatun hacca gitmeye karar verir. Gitmeden önce de Mezirme’deki Şah Veli Dergâhını (Karadirek) ziyaret eder. Köyün kuzeyindeki çıkıştaki dağınık ve bataklık durumundaki kaynağı görünce burasını düzenlemeye karar verir. Bu düzenleme sonucu Agpugar ortaya çıkar. Hac zamanı da geçer. Yaptıkları ile “hac” görevini yerine getirdiğine inanarak köyüne döner.”

    Akpınar, halen çeşme olarak kullanılmaktadır.

    5) Yığmalar: Ballıkaya-Mıroğlar-Çeki üçgeninde bulunan Horunoğlu yöresinin devamı olan üç tepe vardır. Büyük Yığma, Orta yığma Küçük Yığma adlarıyla anılan bu tepelerin höyük (yığma) olduğuna inanılır. Büyük Yığma’dan farelerin halı parçaları çıkardığı öne sürülür.

    1 Süleyman ÖZEROL: “Ballıkaya Mağaraları” Malatya Olay, Sayı: 10, s. 7, (27 Haziran 1990) , Malatya.
    2 Süleyman ÖZEROL: “Ballıkaya’da Peribacaları”, Malatya Olay, Sayı: 7, s. 7, (6 Haziran 1990) , Malatya.

  • Süleyman Özerol
    Süleyman Özerol

    BALLIKAYA KÖYÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

    Süleyman ÖZEROL/Araştırmacı-Gazeteci

    Malatya-Hekimhan yolunun eski güzergâhında Akpınar köyü yakınına varıldığında, kuzeydoğu yönüne bakılırsa dağ yamacında kale surlarını andıran sıra kayalar görünür.

    Hele de kış mevsiminde karlar arasında kapkara kaya kuşağını görmemek mümkün değildir. Bu kayalar arasında en yükseği BALLIKAYA’dır. Kayaların biraz güneyinde, o sıra kayalardan adını alan Ballıkaya Köyü vardır.

    Ballıkaya, Hekimhan ilçesine bağlı, Hekimhan-Arguvan karayolu üzerinde orta noktada bulunan bir köydür. Mıroğlar ve Çeki mezraları vardır. Doğusunda Mıroğlar, Kuşu Köyü, güneydoğusunda Çeki, güneyinde Başkavak köyü, batısında İğdir köyü, kuzeyinde Ayranca Dağları bulunmaktadır. Mezirme Deresi ve Avşar Çayı önemli akarsularıdır. Alaçayır, Kayabaşı, Darıderesi, Horunoğlu yöreleri yayla olarak kullanılmıştır. Çevresi, meşe ağaçlarının çoğunlukta olduğu, yer yer de ardıç ağaçlarının bulunduğu ormanlarla kaplıdır. Darıderesi, Böğürme ve Kayadibi yöreleri ormanca zengindir.

    Anlatımlara göre; Mezere adıyla anılırken Merzeme, Mezdirme, daha sonra da Mezirme biçimini alan adının “Mezra”dan geldiği öne sürülür. Köyün kuzeyini baştanbaşa kuşatan kaya kuşağının ortasında ve 35-40 yıl öncesine kadar bal bulunan Ballıkaya’dan adı alınarak altmışlı yılların başında Ballıkaya olmuştur.

    XIII. Yüzyılda yöreye ilk yerleşenler olarak ileri sürülenler, Türkler adıyla anılmaktadır. XIV. Yüzyılda yörede Çolakoğlu, Gilikoğlu, Küroğlu, Bıyıkoğlu, Horunoğlu, Korukoğlu adlı derebeylerinin yaşadığı ayrı bir savdır. XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın başlarında (1694 İskân Yasası-Lale Devri) İran-Erdebil’den Şah Veli’nin geldiği; 1820’li yıllarda Keskin’den İpşirağalar, Abidinağalar, Alağaların, daha sonra da Kıllılar, Velağalar ve Kamberağaların geldiği ve yerleşimin tamamlandığı öne sürülür. Köyün tarihi ile ilgili belgesel bilgiler yeni ortaya çıkmaktadır.

    Kanuni döneminde (1560) 21 hane, 1894-1895 Namuret-ül Aziz Salnamelerine göre 32 hane ve 252 nüfusu ile Harput ili Keban ilçesi Arguvan nahiyesine bağlı olduğu görülen Mezirme, 1923 yılında Malatya il olunca Hekimhan ilçesine bağlanmıştır. Kırklı yıllara doğru devlet memuriyeti dolayısıyla iç ve dış göç yaşanmaya başlamıştır.

    1926’da ilkokul, 1929’da jandarma karakolu (1979’da Hekimhan’a taşındı) , 1965’te sağlıkocağı, 1966’da Atatürk büstü, 1985’te telefon (acente) , 1986’da içme suyu şebekesi, 1987’de elektrik, 1991’de kanalizasyon, 1992’de otomatik telefon santraline kavuşmuştur. Yıllardır yaşanan yer kayması sonucu yetmişli yılların başında yeni yerleşim yeri sorunu gündeme gelmiş, çalışmalar başlatılmış ve 1983’te kesin karar verilmiştir. 1985 yılında 71 evin yapımına başlanmış, 1986-1987 yıllarında evler hak sahiplerine teslim edilmiştir. Talep üzerine iki katlı bu evlerin dışında prefabrik tek katli 43 ev 1990 yılında yapılmış ve böylece 114 ev ile “Yenilenen Köy Ballıkaya” kurulmuştur. Köy projesinde yer alan yapılanmalar sürmekte olup, 1998 yılında Hekimhan-Arguvan karayolu ile birlikte köy içi yolları da asfaltlanmıştır. Kayadibi (Duzdaşı) yöresinde yeniden kurulan Ballıkaya’nın eski yerleşim yeri 200-250 metre güneyde yıkıntı durumundadır.

    Tarla tarımı ve hayvancılık hemen terkedilmiş, birer inek beslenmekte ve her şey kayısı için yapılmaktadır. Traktör fazla kullanılmamakta, öküz yerini ata bırakmıştır. Ormanı korumak ve geliştirmek amacıyla 1970 yılında kaldırılan keçi, yeni yerleşim yerine taşınıncaya kadar koyun, her evde tavuk beslenirken bugün bunlar beslenmemektedir.

    Yetmişli yılların sonlarında Ballıkaya Sağlık Ocağı’nda doktorluk yapan Ali Osman Onat’ın dediği gibi, “Ballıkaya’nın yaşlısı çoktur, cahili yoktur! ”. Halkın tamamına yakını okuryazar olup 1994’ten beri okulu kapalıdır. Hemen her devlet kademesinde çalışanları vardır. Milletvekilliği ve Adalet Bakanlığı yapmış olan M. Seyfi Oktay, Em. Korgeneral Ali Yalçın Ballıkayalıdır. Yemenli Abidin, Vayloğ Dede (Mustafa Tuna) , Divana Abidin (Abidin Tuna) , Yusuf Ağa (Yusuf Öztürk) gibi tanınmış kişiler de vardır. Ahmet Öztürk, Mehmet Çelik, Süleyman Özerol, Hüseyin Başaran, Mustafa Başaran, Abbas Yıldırım kitaplarında Ballıkaya’dan söz eden Ballıkayalılardır. Ayrıca Prof. Dr. M. İlhan Başgöz ve M. Fuat Bozkurt ile Hamza Aksüt de yapıtlarında köyümüze yer vermişlerdir.

    Türkmen gelenekleri varlığını sürdürmekte, Türkçe özgün yapısını korumaktadır. Yeniliklere ve çağdaş gelişmelere açık bir toplum yapısı vardır. Arguvan-Çamşıhı türküleri, deyişler-duvazimamlar müzik dağarcığını oluşturmakta, hemen her evde saz çalan/çağıran bulunmaktadır. Âşık Yusuf (BAŞARAN) ve İmam Dede (ŞAHİN) âşıklık geleneğinin temsilcileri olarak çevrede tanınmışlardır. Âşık Yusuf’un oğlu Mustafa Başaran geleneği sürdürenlerdendir. Ruhi Su, Semahlar uzunçalarındaki semahların büyük bölümünü Ballıkaya’dan derlemiştir. Düğünlerde temel çalgılar davul-zurnadır. Bu konuda (zurna) akla İncir (İbrahim Koç) gelir. Halaylar, koloyunu en çok oynanan oyunlardır.

    Dağlık bölgelerindeki kayaları, bu kayalardaki doğal ve tarihi mağaraları (Büyük Mağara, İki Ağızlı, Geyik Mağarası) , Peribacaları, Karadirek Cem-Kültürevi, Akpınar Çeşmesi Ballıkaya’da tarihi ve turistik önem taşıyan yerler ve yapılardır. Dağ keçilerinin ve geyiklerin soyunun tükenmeye yüz tutması ise büyük kayıptır...

    Bu özellikler ve güzellikler, sanayileşen ve çarpık bir solunum ortamının oluştuğu kentlerden uzakta yayla turizminin ortamını oluşturmaktadır. Bu ortamı tanıtmak ve daha iyi bir duruma getirmek yakından ilgiye bağlıdır. İlgililerin ve ilgilenenlerin dikkatine sunduğumuz yazımızı şu dörtlüklerimizle noktalayalım.

    Bir gün yolun buralara düşerse
    Bak yukarıdaki sıra kayalara
    Bul aralarında en büyüğünü
    İşte o koca kara kaya
    Adını veren BALLIKAYA